|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
part i.
|
parça |
|
The troika, of which the European Parliament is a part, would also fulfil a very important function.
Avrupa Parlamentosunun da bir parçası olduğu troyka da çok önemli bir işlevi yerine getirecektir.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
part i.
|
kısım |
|
The first part will enter into force for the current 15 Member States on 1 January 2004.
İlk kısım mevcut 15 Üye Devlet için 1 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe girecektir.
More Sentences
|
3 |
Yaygın Kullanım |
part i.
|
taraf |
|
Things are different in the north-eastern part controlled by the Northern Alliance and in the rest of the country.
Kuzey İttifakı tarafından kontrol edilen kuzeydoğu bölgesi ile ülkenin geri kalanında durum farklıdır.
More Sentences
|
General |
|
4 |
Genel |
part i.
|
taraf |
|
I first thought it was a remarkably intelligent achievement on my part, but it was done by the machine.
İlk başta bunun benim açımdan son derece zekice bir başarı olduğunu düşünmüştüm, ancak makine tarafından yapıldı.
More Sentences
|
5 |
Genel |
part i.
|
kesim |
|
For us in the rich part of the world, it is resistance to antibiotics which will be the big problem.
Dünyanın zengin kesimindeki bizler için en büyük sorun antibiyotiklere karşı direnç olacaktır.
More Sentences
|
6 |
Genel |
part i.
|
görev |
|
The Member States also have their part to play in this, and there is a need for good cooperation in this area.
Bu konuda Üye Devletlere de görev düşmektedir ve bu alanda iyi bir işbirliğine ihtiyaç vardır.
More Sentences
|
7 |
Genel |
part i.
|
yan |
|
The best part of the Environmental Action Programme for me is the concentration on better implementation.
Benim için Çevre Eylem Programının en iyi yanı, daha iyi uygulama üzerine yoğunlaşmasıdır.
More Sentences
|
8 |
Genel |
part i.
|
yedek parça |
|
Yanni owns an auto parts company.
Yanni'nin bir oto yedek parça şirketi var.
More Sentences
|
9 |
Genel |
part i.
|
pay |
|
We should recognise our part in Russia's crisis and Russia's chaos.
Rusya'nın krizinde ve Rusya'nın kaosunda bizim de payımız olduğunu kabul etmeliyiz.
More Sentences
|
10 |
Genel |
part i.
|
rol |
|
The Mediterranean plays a highly significant part in the European Union fisheries sector.
Akdeniz, Avrupa Birliği balıkçılık sektöründe son derece önemli bir rol oynamaktadır.
More Sentences
|
11 |
Genel |
part i.
|
kısım |
|
This directive possibly changes part of the regulation.
Bu direktif muhtemelen yönetmeliğin bir kısmını değiştirmektedir.
More Sentences
|
12 |
Genel |
part i.
|
bölüm |
|
We must have independence within this part of the world in this very important sector.
Bu çok önemli sektörde dünyanın bu bölümünde bağımsızlığa sahip olmalıyız.
More Sentences
|
13 |
Genel |
part i.
|
parça |
|
If that is the message that this Parliament sends out tomorrow, our group will refuse to have any part in this.
Eğer bu Parlamento'nun yarın vereceği mesaj bu olursa, grubumuz bunun herhangi bir parçası olmayı reddedecektir.
More Sentences
|
14 |
Genel |
part i.
|
bölge |
|
In that context and in that part of the world, this is something that must be taken into account.
Bu bağlamda ve dünyanın bu bölgesinde, bu dikkate alınması gereken bir husustur.
More Sentences
|
15 |
Genel |
part f.
|
ayırmak |
|
I will love you for better for worse till death us do part.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
More Sentences
|
16 |
Genel |
part f.
|
ayrılmak |
|
We parted friends.
Dost olarak ayrıldık.
More Sentences
|
17 |
Genel |
part s.
|
kısmen |
|
Otherwise, the six amendments are acceptable in principle or part.
Aksi takdirde altı değişiklik prensipte veya kısmen kabul edilebilir.
More Sentences
|
Technical |
|
18 |
Teknik |
part i.
|
kısım |
|
The Commission rejects these amendments or parts of them.
Komisyon bu değişiklikleri ya da bunların bir kısmını reddetmektedir.
More Sentences
|
Textile |
|
19 |
Tekstil |
part i.
|
parça |
|
That is part and parcel of normal debate.
Bu normal tartışmanın bir parçası ve ayrılmaz bir parçasıdır.
More Sentences
|
Automotive |
|
20 |
Otomotiv |
part i.
|
parça |
|
Firstly, from an ethical point of view, we cannot advocate the idea of selling blood or any body part.
İlk olarak, etik açıdan bakıldığında, kan veya herhangi bir vücut parçasının satılması fikrini savunamayız.
More Sentences
|
|
Theatre |
|
21 |
Tiyatro |
part i.
|
rol |
|
We in Parliament should play our part in promoting contact between the two states.
Parlamento olarak iki ülke arasındaki temasların teşvik edilmesinde üzerimize düşen rolü oynamalıyız.
More Sentences
|
General |
|
22 |
Genel |
part i.
|
bölük |
|
23 |
Genel |
part i.
|
ayrım |
|
24 |
Genel |
part i.
|
parti |
|
25 |
Genel |
part i.
|
uzuv |
|
26 |
Genel |
part i.
|
bölüntü |
|
27 |
Genel |
part i.
|
saç ayrımı |
|
28 |
Genel |
part i.
|
cüz |
|
29 |
Genel |
part i.
|
semt |
|
30 |
Genel |
part i.
|
katkı |
|
31 |
Genel |
part i.
|
fragman |
|
32 |
Genel |
part i.
|
hisse |
|
33 |
Genel |
part i.
|
oylum |
|
34 |
Genel |
part i.
|
fasıl |
|
35 |
Genel |
part i.
|
bütünü oluşturan eş bölüm |
|
36 |
Genel |
part i.
|
benzer birimlerden her biri |
|
37 |
Genel |
part i.
|
orantılı bileşen |
|
38 |
Genel |
part i.
|
geometrik şeklin elemanı |
|
39 |
Genel |
part i.
|
dış genital organ |
|
40 |
Genel |
part i.
|
boşaltım organı |
|
|
41 |
Genel |
part i.
|
edebi eserin belirli aralıklarla satılan bölümleri |
|
42 |
Genel |
part i.
|
eserde belirli bir enstrüman |
|
43 |
Genel |
part i.
|
gemi donanımının parçası |
|
44 |
Genel |
part i.
|
ilçe |
|
45 |
Genel |
part i.
|
mahalle |
|
46 |
Genel |
part i.
|
civar |
|
47 |
Genel |
part i.
|
karakteri oluşturan unsur |
|
48 |
Genel |
part i.
|
kabiliyet unsuru |
|
49 |
Genel |
part i.
|
kişisel özellik |
|
50 |
Genel |
part i.
|
üstün kişisel özellikler |
|
51 |
Genel |
part i.
|
davranış biçimi |
|
52 |
Genel |
part i.
|
belirli bir özelliğin gereği |
|
53 |
Genel |
part i.
|
belirli bir rol veya durumun ilgilendirdiği taraf |
|
54 |
Genel |
part i.
|
kokteyldeki 3.5 santilitrelik bileşik |
|
55 |
Genel |
part i.
|
(müzik eserinde) bölüm |
|
56 |
Genel |
part f.
|
tarakla ayırmak |
|
57 |
Genel |
part f.
|
kopmak |
|
58 |
Genel |
part f.
|
bölünmek |
|
59 |
Genel |
part f.
|
kısımlara ayırmak |
|
60 |
Genel |
part f.
|
parçalamak |
|
61 |
Genel |
part f.
|
bölmek |
|
62 |
Genel |
part f.
|
parçalanmak |
|
63 |
Genel |
part f.
|
elden çıkarmak |
|
64 |
Genel |
part f.
|
ölmek |
|
65 |
Genel |
part f.
|
(saçı) ikiye ayırmak |
|
66 |
Genel |
part f.
|
paylara bölüp dağıtmak |
|
67 |
Genel |
part f.
|
paylaştırmak |
|
68 |
Genel |
part f.
|
bölüştürmek |
|
69 |
Genel |
part f.
|
karışımdan ayırmak |
|
70 |
Genel |
part f.
|
(ortaklığı) tarafları ayırarak bitirmek |
|
71 |
Genel |
part f.
|
aynı fikirde olmamak |
|
72 |
Genel |
part f.
|
anlaşmazlık sebebiyle ortaklığı bitirmek |
|
73 |
Genel |
part f.
|
(nehir kolları) ayrılıp farklı yönlere gitmek |
|
74 |
Genel |
part f.
|
yolları ayrılmak |
|
75 |
Genel |
part s.
|
taraflı |
|
76 |
Genel |
part s.
|
kısmen etkili |
|
77 |
Genel |
part s.
|
parçalı |
|
78 |
Genel |
part zf.
|
ekseriya |
|
79 |
Genel |
part zf.
|
kısmi |
|
80 |
Genel |
part zf.
|
bir yanıyla |
|
|
Technical |
|
81 |
Teknik |
part i.
|
(lojistikte) daha küçük parçaya bölünemeyecek öğe |
|
82 |
Teknik |
part i.
|
uzunluğu on iki inç, genişliği bir inç olan yüzey ölçü birimi |
|
Computer |
|
83 |
Bilgisayar |
part f.
|
(sohbet odasından) çıkmak |
|
Marine |
|
84 |
Denizcilik |
part f.
|
(palamar, zincir) kopmak |
|
85 |
Denizcilik |
part f.
|
(palamar, zincir) koparmak |
|
Anatomy |
|
86 |
Anatomi |
part i.
|
daha büyük bir yapının herhangi bir bölümü |
|
Math |
|
87 |
Matematik |
part i.
|
tam bölen |
|
88 |
Matematik |
part i.
|
askat |
|
89 |
Matematik |
part i.
|
elemanları başka bir kümenin de elemanı olan küme |
|
Chemistry |
|
90 |
Kimya |
part f.
|
(maddeleri) kimyasal işlemle ayrıştırmak |
|
Religious |
|
91 |
Dini |
part i.
|
(musevilik) ibrani takviminde bir zaman birimi |
|
Archaic |
|
92 |
Eski Kullanım |
part i.
|
uzayda yön |
|
93 |
Eski Kullanım |
part i.
|
uzayda taraf |
|
94 |
Eski Kullanım |
part i.
|
madde parçacığı |
|
95 |
Eski Kullanım |
part f.
|
bir veya daha fazla kişiyle paylaşmak |
|
Metallurgy |
|
96 |
Metallurgy |
part f.
|
(gümüşü) altından ayırmak |
|
97 |
Metallurgy |
part f.
|
parçanın bir kısmını kesmek |
|
98 |
Metallurgy |
part f.
|
(döküm kalıbının) yüzeyini kumdan ayrı tutmak |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
spare part i.
|
yedek parça |
|
At the moment, spare parts can only be sourced from the car manufacturer, not the spare part manufacturer.
Şu anda yedek parçalar, yedek parça üreticisinden değil, yalnızca otomobil üreticisinden temin edilebilmektedir.
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
part of i.
|
parçası |
|
We have therefore put forward targeted proposals as part of the reform of the CFP.
Bu nedenle OTP reformunun bir parçası olarak hedefe yönelik öneriler sunduk.
More Sentences
|
3 |
Genel |
integral part i.
|
ayrılmaz parça |
|
Travel and public speaking are integral parts of Tom's job.
Seyahat ve toplum önünde konuşma, Tom'un işinin ayrılmaz parçalarıdır.
More Sentences
|
4 |
Genel |
underlined part i.
|
altı çizili kısım |
|
Translate the underlined part.
Altı çizili kısmı tercüme et.
More Sentences
|
5 |
Genel |
second part i.
|
ikinci bölüm |
|
I did not want to speak until the vote on the second part had been taken.
İkinci bölümün oylaması yapılana kadar konuşmak istemedim.
More Sentences
|
6 |
Genel |
a major part i.
|
büyük bir kısım |
|
I believe that a major part of the European Parliament's proposals were included.
Avrupa Parlamentosunun önerilerinin büyük bir kısmının dahil edildiğine inanıyorum.
More Sentences
|
7 |
Genel |
third part i.
|
üçüncü bölüm |
|
I would insist that the third part is not scheduled to be replied to orally.
Üçüncü bölümün sözlü olarak cevaplandırılmaması konusunda ısrar ediyorum.
More Sentences
|
8 |
Genel |
(one's) part i.
|
üzerine düşen görev |
|
I believe that this House stands ready to play its part.
İnanıyorum ki bu Meclis üzerine düşen görevi yerine getirmeye hazırdır.
More Sentences
|
9 |
Genel |
part one i.
|
birinci kısım |
|
However, Part One also identifies a number of shortcomings in the judiciary.
Bununla beraber, birinci kısımda, adli sistemde bazı yetersizlikler de tespit edilmiştir.
More Sentences
|
10 |
Genel |
main part i.
|
ana parça |
|
The trunk is the main part of a tree.
Gövde bir ağacın ana parçasıdır.
More Sentences
|
11 |
Genel |
last part i.
|
son kısım |
|
Mr Whitehead, I would ask you to repeat the last part of your question, which was not very clear.
Sayın Whitehead, sorunuzun çok açık olmayan son kısmını tekrarlamanızı rica ediyorum.
More Sentences
|
12 |
Genel |
part company with f.
|
ayrılmak |
|
It is largely on the capacity issue that I part company with a number of my fellow committee members.
Büyük ölçüde kapasite konusunda bazı komite üyesi arkadaşlarımdan ayrılıyorum.
More Sentences
|
13 |
Genel |
play a part f.
|
bir rolü oynamak |
|
This too must play a part in today's debate.
Bu da bugünkü tartışmalarda bir rol oynamalıdır.
More Sentences
|
14 |
Genel |
play a part f.
|
rol oynamak |
|
The European Parliament must monitor legislation at European level and play a part in shaping it.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa düzeyindeki mevzuatı izlemeli ve şekillendirilmesinde rol oynamalıdır.
More Sentences
|
15 |
Genel |
take part f.
|
yer almak |
|
Very often, however, they are hindered from taking part in our society.
Ancak çoğu zaman toplumumuzda yer almaları engellenmektedir.
More Sentences
|
16 |
Genel |
part with f.
|
ayrılmak |
|
He had to part with his secretary because she got married.
O evlendiği için, o sekreterinden ayrılmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
17 |
Genel |
part with f.
|
elden çıkarmak |
|
Tom lost no time in parting with the money.
Tom, parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
More Sentences
|
18 |
Genel |
part from f.
|
ayrılmak |
|
He parted from her with a kiss.
Ondan bir öpücükle ayrıldı.
More Sentences
|
19 |
Genel |
part company f.
|
ayrılmak |
|
There is one point, though, in the rapporteur's argument where he and I part company.
Yine de raportörün argümanında onunla ayrıldığımız bir nokta var.
More Sentences
|
20 |
Genel |
take part in f.
|
katılmak |
|
I thank you for giving me the opportunity to take part in this debate.
Bana bu tartışmaya katılma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
More Sentences
|
21 |
Genel |
take part f.
|
rol almak |
|
Let us make sure that they are destroyed, and allow Europe to take part in their destruction.
Biz onların yok edilmesini sağlayalım ve Avrupa'nın da onların yok edilmesinde rol almasına izin verelim.
More Sentences
|
22 |
Genel |
take part f.
|
katılmak |
|
A total of 30 countries presently take part.
Halihazırda toplam 30 ülke katılmaktadır.
More Sentences
|
23 |
Genel |
part with f.
|
bırakmak |
|
I'll never part with it.
Asla onu bırakmayacağım.
More Sentences
|
24 |
Genel |
play a part f.
|
payı olmak |
|
I thank all those who have played a part in this.
Bunda payı olan herkese teşekkür ediyorum.
More Sentences
|
25 |
Genel |
form part of f.
|
bir parçasını oluşturmak |
|
Actual reconstruction does not form part of the fund's remit.
Fiili yeniden yapılandırma fonun görev alanının bir parçasını oluşturmamaktadır.
More Sentences
|
26 |
Genel |
part ways f.
|
yolları ayırmak |
|
The escaped convicts agreed to part ways.
Kaçan mahkûmlar yollarını ayırmayı kabul etti.
More Sentences
|
27 |
Genel |
part time s.
|
yarı zamanlı |
|
I may have to work part time.
Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.
More Sentences
|
28 |
Genel |
part-time s.
|
yarı zamanlı |
|
Women have, to a larger extent, lower paid jobs, part-time work and a lower level of employment.
Kadınlar büyük ölçüde daha düşük ücretli işlerde yarı zamanlı işlerde ve daha düşük istihdam düzeylerinde çalışmaktadır.
More Sentences
|
29 |
Genel |
part-time s.
|
parttaym |
|
He was forced to work part-time to study abroad.
O, yurtdışında eğitim almak için part-time çalışmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
30 |
Genel |
in part zf.
|
kısmen |
|
Otherwise, the six amendments are acceptable in principle or in part.
Aksi takdirde altı değişiklik prensipte veya kısmen kabul edilebilir.
More Sentences
|
31 |
Genel |
as part of ed.
|
kapsamında |
|
Fiji will have a squad there as part of the World Cup.
Fiji'nin Dünya Kupası kapsamında orada bir kadrosu olacak.
More Sentences
|
32 |
Genel |
in part with ed.
|
kısmen |
|
The fault lies in part with Parliament, because we do not scrutinise and follow up the budget as we should.
Hata kısmen Parlamento'da, çünkü bütçeyi gerektiği gibi inceleyip takip etmiyoruz.
More Sentences
|
Phrasals |
|
33 |
Öbek Fiiller |
poke (one) in (some body part) f.
|
dürtmek |
|
Tom got poked in the eye.
Tom gözünden dürtüldü.
More Sentences
|
34 |
Öbek Fiiller |
part with (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) vazgeçmek |
|
You must not part with the ring.
Yüzükten vazgeçmemelisin.
More Sentences
|
General |
|
35 |
Genel |
inseparable part i.
|
ayrılmaz parça |
|
36 |
Genel |
part owner i.
|
hissedar |
|
37 |
Genel |
part and parcel i.
|
tamamlayıcı kısım |
|
38 |
Genel |
tenth part i.
|
onuncu parça |
|
39 |
Genel |
the better part i.
|
yarısından fazla |
|
40 |
Genel |
part timer i.
|
belirli bir süre çalışan kişi |
|
41 |
Genel |
middle part i.
|
bağır |
|
42 |
Genel |
the part to come i.
|
ileri |
|
43 |
Genel |
part and parcel i.
|
ayrılmaz parça |
|
44 |
Genel |
lower part of the trouser leg i.
|
paça |
|
45 |
Genel |
after part i.
|
kıç taraf |
|
46 |
Genel |
forward part i.
|
ileri |
|
47 |
Genel |
a tenth part i.
|
ondalık |
|
48 |
Genel |
inner part of a fortress i.
|
kale içi |
|
49 |
Genel |
replacement part i.
|
yedek parça |
|
50 |
Genel |
membrane part i.
|
zar parçası |
|
51 |
Genel |
the lower part i.
|
aşağı |
|
52 |
Genel |
the most part i.
|
en büyük kısım |
|
53 |
Genel |
the best part of the year i.
|
yılın en güzel mevsimi |
|
54 |
Genel |
hind part i.
|
kıç |
|
55 |
Genel |
mouth part i.
|
ağız parçası |
|
56 |
Genel |
the best part i.
|
en iyi kısım |
|
57 |
Genel |
lowest part i.
|
dip |
|
58 |
Genel |
this part of me i.
|
şuram |
|
59 |
Genel |
upper part i.
|
yukarı |
|
60 |
Genel |
the better part i.
|
çoğu |
|
61 |
Genel |
mating part i.
|
geçme parça |
|
62 |
Genel |
upper part i.
|
üst |
|
63 |
Genel |
the future part i.
|
ileri |
|
64 |
Genel |
the first part i.
|
ilk bölüm |
|
65 |
Genel |
address part i.
|
adres kısmı |
|
66 |
Genel |
machine part i.
|
makine parçası |
|
67 |
Genel |
front part i.
|
ileri |
|
68 |
Genel |
lower part i.
|
alt |
|
69 |
Genel |
fifth part i.
|
beşinci bölüm |
|
70 |
Genel |
white part i.
|
beyaz |
|
71 |
Genel |
the lower part of a trouser leg i.
|
baldırak |
|
72 |
Genel |
the best part i.
|
yarısından fazla |
|
73 |
Genel |
inseparable part i.
|
mütemmim cüz |
|
74 |
Genel |
part no i.
|
parça numarası |
|
75 |
Genel |
the best part i.
|
çoğu |
|
76 |
Genel |
lower part i.
|
aşağı taraf |
|
77 |
Genel |
fractional part i.
|
kesir kısmı |
|
78 |
Genel |
greek populated southern part of cyprus i.
|
güney kıbrıs rum kesimi |
|
79 |
Genel |
taking part i.
|
yer alma |
|
80 |
Genel |
mounting part i.
|
montaj parçası |
|
81 |
Genel |
taking part i.
|
iştirak |
|
82 |
Genel |
the most delicate part (of a matter) i.
|
püf nokta |
|
83 |
Genel |
the key part (of a matter) i.
|
püf nokta |
|
84 |
Genel |
the large part of i.
|
büyük bölümü |
|
85 |
Genel |
the large part of i.
|
büyük kısmı |
|
86 |
Genel |
plastic part i.
|
plastik parça |
|
87 |
Genel |
replaced part i.
|
değiştirilen parça |
|
88 |
Genel |
large part of the year i.
|
yılın büyük bölümü |
|
89 |
Genel |
machine part i.
|
makina parçası |
|
90 |
Genel |
part-time employment i.
|
yarı zamanlı çalışma |
|
91 |
Genel |
part-time employment i.
|
part-time çalışma |
|
92 |
Genel |
part of speech i.
|
sözcük türü |
|
93 |
Genel |
part-time working week i.
|
aralı çalışmalı hafta |
|
94 |
Genel |
walking part i.
|
hareketli kısım |
|
95 |
Genel |
good part i.
|
iyi taraf |
|
96 |
Genel |
piece part i.
|
küçük parça |
|
97 |
Genel |
part time station i.
|
günün belirli saatlerinde yayın yapan istasyon |
|
98 |
Genel |
part time station i.
|
yarı zamanlı yayın yapan yayın istasyonu |
|
99 |
Genel |
essential part i.
|
gerekli kısım |
|
100 |
Genel |
required part i.
|
gerekli kısım |
|
101 |
Genel |
necessary part i.
|
gerekli kısım |
|
102 |
Genel |
indivisible part i.
|
ayrılmaz parça |
|
103 |
Genel |
additional part i.
|
ilave kısım |
|
104 |
Genel |
external part i.
|
dış kısım |
|
105 |
Genel |
internal part i.
|
iç kısım |
|
106 |
Genel |
upper part of the tree i.
|
ağacın üst bölümü |
|
107 |
Genel |
upper part of the tree i.
|
ağacın üst kısmı |
|
108 |
Genel |
furniture component/part i.
|
mobilya parçası |
|
109 |
Genel |
top part of the gun i.
|
silahın üst tarafı |
|
110 |
Genel |
an inseparable part of the education i.
|
eğitimin ayrılmaz bir parçası |
|
111 |
Genel |
part of the body i.
|
vücudun kısmı/bölümü |
|
112 |
Genel |
a part of the group i.
|
grubun bir parçası |
|
113 |
Genel |
a direct part i.
|
bir şeyin doğrudan bir parçası |
|
114 |
Genel |
vital part i.
|
hayati önem taşıyan bölüm |
|
115 |
Genel |
vital part i.
|
hayati önemde kısım |
|
116 |
Genel |
small part (in a film/movie) i.
|
küçük rol (filmde) |
|
117 |
Genel |
missing part i.
|
eksik parça |
|
118 |
Genel |
part of the act i.
|
rol icabı |
|
119 |
Genel |
vital part i.
|
hayati önemde kısım/bölüm |
|
120 |
Genel |
vital part i.
|
hayati parça |
|
121 |
Genel |
a part of our culture i.
|
kültürümüzün bir parçası |
|
122 |
Genel |
conductive part i.
|
iletken parça |
|
123 |
Genel |
chief part i.
|
başrol |
|
124 |
Genel |
exceeding part i.
|
aşan kısım |
|
125 |
Genel |
exceeding part i.
|
aşan bölüm |
|
126 |
Genel |
local part i.
|
yerel kısım |
|
127 |
Genel |
an inseparable part i.
|
ayrılmaz bir parça |
|
128 |
Genel |
third part i.
|
üçüncü kısım |
|
129 |
Genel |
third part i.
|
üçüncü parça |
|
130 |
Genel |
(one's) part i.
|
üstüne düşen görev |
|
131 |
Genel |
upper part i.
|
üst bölüm |
|
132 |
Genel |
lower part i.
|
alt bölüm |
|
133 |
Genel |
lower part i.
|
alt kısım |
|
134 |
Genel |
basic part i.
|
temel parça |
|
135 |
Genel |
part name i.
|
parça adı |
|
136 |
Genel |
a tenth part i.
|
onda bir |
|
137 |
Genel |
bionic part i.
|
biyonik kısım |
|
138 |
Genel |
bionic part i.
|
biyonik parça |
|
139 |
Genel |
lowest part i.
|
en alt bölüm |
|
140 |
Genel |
underlined part i.
|
altı çizili bölüm |
|
141 |
Genel |
part one i.
|
birinci bölüm |
|
142 |
Genel |
part one i.
|
bölüm bir |
|
143 |
Genel |
open part i.
|
açık parça |
|
144 |
Genel |
two-part [scottish] i.
|
üçte iki |
|
145 |
Genel |
a good part of i.
|
önemli bir kısmı |
|
146 |
Genel |
part to whole relation i.
|
bütün ve parçaları arasındaki anlam ilişkisi |
|
147 |
Genel |
fourth part i.
|
dördüncü bölüm |
|
148 |
Genel |
fourth part i.
|
dördüncü kısım |
|
149 |
Genel |
fourth part i.
|
dördüncü parça |
|
150 |
Genel |
sixteenth part i.
|
on altıncı bölüm |
|
151 |
Genel |
sixteenth part i.
|
on altıncı parça |
|
152 |
Genel |
sixteenth part i.
|
bütünün on altıncı parçası |
|
153 |
Genel |
standing part i.
|
(palangada) rigavo |
|
154 |
Genel |
standing part i.
|
halat kolu |
|
155 |
Genel |
standing part i.
|
halatta ilmeğin atıldığı yer |
|
156 |
Genel |
standing part i.
|
kancanın uç noktaya zıt bölümü |
|
157 |
Genel |
star part i.
|
başrol |
|
158 |
Genel |
be a part and parcel of f.
|
bir şeyin önemli bir öğesi olmak |
|
159 |
Genel |
act a part f.
|
rol oynamak |
|
160 |
Genel |
part company with f.
|
ile ilişkisini kesmek |
|
161 |
Genel |
have a part f.
|
rol almak |
|
162 |
Genel |
play a part in f.
|
rolü olmak |
|
163 |
Genel |
become a part of an activity f.
|
devreye girmek |
|
164 |
Genel |
part company f.
|
birbirinden ayrılmak |
|
165 |
Genel |
take the part of f.
|
taraf çıkmak |
|
166 |
Genel |
have a part in f.
|
rol almak |
|
167 |
Genel |
go and see every part of f.
|
adım adım gezmek |
|
168 |
Genel |
act a part f.
|
rol almak |
|
169 |
Genel |
become a part of one's store of ideas f.
|
aklında yer etmek |
|
170 |
Genel |
take part in a contest f.
|
yarışmaya katılmak |
|
171 |
Genel |
do one's part f.
|
üzerine düşeni yapmak |
|
172 |
Genel |
play a part f.
|
rol almak |
|
173 |
Genel |
play the part of f.
|
rolünü oynamak |
|
174 |
Genel |
take part in crime f.
|
suçta rol oynamak |
|
175 |
Genel |
take part in crime f.
|
suça ortak olmak |
|
176 |
Genel |
take part in crime f.
|
suça yardımcılık etmek |
|
177 |
Genel |
take part in a demonstration f.
|
mitinge katılmak |
|
178 |
Genel |
be a part of f.
|
parçası olmak |
|
179 |
Genel |
be part of f.
|
parçası olmak |
|
180 |
Genel |
become part of an activity or effort f.
|
devreye girmek |
|
181 |
Genel |
(for someone) have a part in f.
|
yer almak |
|
182 |
Genel |
not to be a part of f.
|
bir parçası olmamak |
|
183 |
Genel |
no longer to be a part of f.
|
devre dışı kalmak |
|
184 |
Genel |
play a part in f.
|
rol oynamak |
|
185 |
Genel |
take part in literature f.
|
literatürde yer almak |
|
186 |
Genel |
take part in a ceremony f.
|
törene katılmak |
|
187 |
Genel |
take part in activities f.
|
etkinliklerde bulunmak |
|
188 |
Genel |
take part in the contest f.
|
yarışmaya katılmak |
|
189 |
Genel |
take part in competition f.
|
yarışmaya katılmak |
|
190 |
Genel |
do one's part f.
|
üzerine düşen görevi yapmak |
|
191 |
Genel |
do one's part f.
|
kendi üzerine düşeni yapmak |
|
192 |
Genel |
do one's part f.
|
kendine düşeni yapmak |
|
193 |
Genel |
do one's part f.
|
kendi üzerine düşen görevi yapmak |
|
194 |
Genel |
do part-time work f.
|
yarımgün çalışmak |
|
195 |
Genel |
part with f.
|
-i bırakmak |
|
196 |
Genel |
part company with f.
|
-den ayrılmak |
|
197 |
Genel |
part from f.
|
-den ayrılmak |
|
198 |
Genel |
work part-time f.
|
yarımgün çalışmak |
|
199 |
Genel |
take part in a survey f.
|
ankete katılmak |
|
200 |
Genel |
part company f.
|
bırakmak |
|
201 |
Genel |
take part in f.
|
-e katılmak |
|
202 |
Genel |
pass the most difficult part of something f.
|
birşeyin en zor kısmını atlatmak |
|
203 |
Genel |
pass the most difficult part of something f.
|
birşeyin en sıkıntılı kısmını atlatmak |
|
204 |
Genel |
take the part of f.
|
birine destek vermek |
|
205 |
Genel |
take the part of f.
|
birinden yana çıkmak |
|
206 |
Genel |
take the part of f.
|
birinden yana olmak |
|
207 |
Genel |
play a noble part f.
|
şerefli bir rol oynamak |
|
208 |
Genel |
play a part f.
|
rol yapmak |
|
209 |
Genel |
play a part f.
|
katılmak |
|
210 |
Genel |
play a part f.
|
yer almak |
|
211 |
Genel |
be an integral part of something f.
|
bir bütünün parçasını oluşturmak |
|
212 |
Genel |
form part f.
|
kısmını oluşturmak |
|
213 |
Genel |
have a part in f.
|
pay sahibi olmak |
|
214 |
Genel |
take in good part f.
|
iyi anlama almak |
|
215 |
Genel |
take part in f.
|
hissedar olmak |
|
216 |
Genel |
take part in f.
|
müdahil olmak |
|
217 |
Genel |
form part of f.
|
bir kısmını oluşturmak |
|
218 |
Genel |
be an inseparable part of f.
|
ayrılmaz parçası olmak |
|
219 |
Genel |
be an indivisible part of f.
|
ayrılmaz parçası olmak |
|
220 |
Genel |
be an integral part of f.
|
ayrılmaz parçası olmak |
|
221 |
Genel |
part company (with somebody) f.
|
yollarını ayırmak |
|
222 |
Genel |
be part of something f.
|
parçası olmak |
|
223 |
Genel |
be part of something f.
|
bir parçası olmak |
|
224 |
Genel |
comprise one part of f.
|
bir bölümünü oluşturmak |
|
225 |
Genel |
part company (with somebody) f.
|
yolları ayırmak |
|
226 |
Genel |
take part in the struggle f.
|
mücadelede rol almak |
|
227 |
Genel |
take part in the struggle f.
|
mücadeleye katılmak |
|
228 |
Genel |
take part in the struggle f.
|
mücadele içinde yer almak |
|
229 |
Genel |
take part in the struggle f.
|
mücadelede yer almak |
|
230 |
Genel |
take part in the election f.
|
seçime katılmak |
|
231 |
Genel |
take part in the elections f.
|
seçimlere katılmak |
|
232 |
Genel |
be great in the part f.
|
role çok uygun olmak |
|
233 |
Genel |
get a part in a movie f.
|
bir filmde rol kapmak |
|
234 |
Genel |
sleep with a director to get a part f.
|
rol kapmak için bir yönetmenle yatmak |
|
235 |
Genel |
get a small part in the film f.
|
filmde küçük bir rol almak |
|
236 |
Genel |
part hair in the middle f.
|
saçlarını ortadan ikiye ayırmak |
|
237 |
Genel |
part someone's hair f.
|
saçını ayırmak |
|
238 |
Genel |
part hair in the middle f.
|
saçlarını ortadan ayırmak |
|
239 |
Genel |
thank in part f.
|
kısmen teşekkür etmek |
|
240 |
Genel |
have a small part on a tv show f.
|
dizde ufak bir rol oynamak |
|
241 |
Genel |
get to the important part f.
|
önemli bölüme geçmek |
|
242 |
Genel |
play a central part f.
|
merkezi bir rol oynamak |
|
243 |
Genel |
be a part of something f.
|
bir şeylerin bir parçası olmak |
|
244 |
Genel |
take part in f.
|
parçası olmak |
|
245 |
Genel |
take part in the project f.
|
projede yer almak |
|
246 |
Genel |
be opened part way f.
|
aralanmak |
|
247 |
Genel |
be a part of solution f.
|
çözümün bir parçası olmak |
|
248 |
Genel |
take part in crime f.
|
suça yataklık etmek |
|
249 |
Genel |
be a part of a team f.
|
bir takımın parçası olmak |
|
250 |
Genel |
part ways f.
|
ilişkiyi kesmek |
|
251 |
Genel |
act the part of f.
|
görevlerini yerine getirmek |
|
252 |
Genel |
part company f.
|
aynı görüşte olmamak |
|
253 |
Genel |
part company f.
|
bağlantıyı sona erdirmek |
|
254 |
Genel |
part company f.
|
bırakmak |
|
255 |
Genel |
part company f.
|
ayrı düşmek |
|
256 |
Genel |
become a part of (something) f.
|
parçası haline gelmek |
|
257 |
Genel |
part [obsolete] f.
|
rol almak |
|
258 |
Genel |
part [obsolete] f.
|
payı olmak |
|
259 |
Genel |
part [obsolete] f.
|
iştirak etmek |
|
260 |
Genel |
part [obsolete] f.
|
tarafını tutmak |
|
261 |
Genel |
part [obsolete] f.
|
davayı desteklemek |
|
262 |
Genel |
part [dialect] [uk] f.
|
bırakmak |
|
263 |
Genel |
part [dialect] [uk] f.
|
vazgeçmek |
|
264 |
Genel |
part [dialect] [uk] f.
|
el çekmek |
|
265 |
Genel |
part [dialect] [uk] f.
|
feragat etmek |
|
266 |
Genel |
having an inside part s.
|
içli |
|
267 |
Genel |
part replaced s.
|
değiştirilen parça |
|
268 |
Genel |
bigger part of s.
|
-nin büyük kısmı |
|
269 |
Genel |
bigger part of s.
|
-in çoğunluğu |
|
270 |
Genel |
bigger part of s.
|
-in çoğu |
|
271 |
Genel |
greater part of s.
|
-in çoğu |
|
272 |
Genel |
greater part of s.
|
-in çoğunluğu |
|
273 |
Genel |
part-time s.
|
yarımgün |
|
274 |
Genel |
part-time s.
|
yarım günlük |
|
275 |
Genel |
part-time s.
|
yarım gün |
|
276 |
Genel |
a major part of s.
|
önemli bir bölümü |
|
277 |
Genel |
a significant part of s.
|
önemli bir bölümü |
|
278 |
Genel |
a substantial part of s.
|
önemli bir bölümü |
|
279 |
Genel |
a considerable part of s.
|
önemli bir bölümü |
|
280 |
Genel |
a considerable part of s.
|
hatırı sayılır bir bölümü |
|
281 |
Genel |
considerable part of s.
|
önemli bir bölümü |
|
282 |
Genel |
a certain part of s.
|
belli bir kısmının |
|
283 |
Genel |
two-part s.
|
çift taraflı |
|
284 |
Genel |
two-part s.
|
iki kısımlı |
|
285 |
Genel |
two-part s.
|
çift yönlü |
|
286 |
Genel |
in ill part zf.
|
olumsuz bir şekilde |
|
287 |
Genel |
in part zf.
|
bazı hususlarda |
|
288 |
Genel |
part time zf.
|
belli bir süre boyunca |
|
289 |
Genel |
for the most part zf.
|
esas itibarıyla |
|
290 |
Genel |
until death do us part zf.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
291 |
Genel |
on the other part zf.
|
öbür yandan |
|
292 |
Genel |
in large part zf.
|
geniş ölçüde |
|
293 |
Genel |
for the most part zf.
|
ekseriya |
|
294 |
Genel |
on one's part zf.
|
kendine has |
|
295 |
Genel |
for the most part zf.
|
ekseriye |
|
296 |
Genel |
at part zf.
|
başa baş |
|
297 |
Genel |
in good part zf.
|
iyilikle |
|
298 |
Genel |
for the most part zf.
|
genellikle |
|
299 |
Genel |
in good part zf.
|
gönül hoşluğuyla |
|
300 |
Genel |
for the most part zf.
|
genelde |
|
301 |
Genel |
on the one part zf.
|
bir yandan |
|
302 |
Genel |
in good part zf.
|
tatlılıkla |
|
303 |
Genel |
on the other part zf.
|
diğer taraftan |
|
304 |
Genel |
for the most part zf.
|
çoğunlukla |
|
305 |
Genel |
in every part of zf.
|
genelinde |
|
306 |
Genel |
in part zf.
|
bir dereceye kadar |
|
307 |
Genel |
for the most part zf.
|
ekseriyetle |
|
308 |
Genel |
at least in part zf.
|
en azından kısmen |
|
309 |
Genel |
in the early part of eighteenth century zf.
|
18. yüzyılın başlarında |
|
310 |
Genel |
until death do them part zf.
|
ölüm onları ayırıncaya kadar |
|
311 |
Genel |
part to whole zf.
|
parçadan bütüne |
|
312 |
Genel |
in whole or in part zf.
|
kısmen veya tamamen |
|
313 |
Genel |
in ill part zf.
|
avantajsız bir biçimde |
|
314 |
Genel |
in ill part zf.
|
uymayarak |
|
315 |
Genel |
on the part of ed.
|
in tarafında |
|
316 |
Genel |
on part with ed.
|
ile eşit düzeyde |
|
317 |
Genel |
on the part of ed.
|
tarafından |
|
318 |
Genel |
greater part of ed.
|
-in büyük kısmı |
|
319 |
Genel |
greater part of ed.
|
-in büyük bölümü |
|
320 |
Genel |
on the part of ed.
|
-in tarafından |
|
321 |
Genel |
as part of ed.
|
çerçevesinde |
|
322 |
Genel |
as part of ed.
|
bağlamında |
|
Phrasals |
|
323 |
Öbek Fiiller |
poke (one) in (some body part) f.
|
(bir yerini) çıkarmak |
|
324 |
Öbek Fiiller |
poke (one) in (some body part) f.
|
(birisini bir yerine) bir şey sokmak/bir şey batırmak |
|
325 |
Öbek Fiiller |
to take part in something f.
|
bir şeye katılmak |
|
326 |
Öbek Fiiller |
to take part in something f.
|
bir şeye dahil olmak |
|
327 |
Öbek Fiiller |
act a part f.
|
gerçek amacını saklamak |
|
328 |
Öbek Fiiller |
act a part f.
|
gerçek düşüncelerini gizlemek |
|
329 |
Öbek Fiiller |
act a part f.
|
oynamak |
|
330 |
Öbek Fiiller |
act a part f.
|
rol kesmek |
|
331 |
Öbek Fiiller |
part over f.
|
-den dolayı yollarını ayırmak/ayrılmak |
|
332 |
Öbek Fiiller |
part with (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) bırakmak |
|
333 |
Öbek Fiiller |
part with (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) ayrılmak |
|
334 |
Öbek Fiiller |
part with (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) ayrılmak |
|
335 |
Öbek Fiiller |
part with (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) yollarını ayırmak |
|
Phrases |
|
336 |
İfadeler |
the best part of (something) i.
|
(bir şeyin) büyük kısmı |
|
337 |
İfadeler |
the best part of (something) i.
|
(bir şeyin) neredeyse tamamı |
|
338 |
İfadeler |
the best part of (something) i.
|
(bir şeyin) neredeyse tümü |
|
339 |
İfadeler |
the best part of (something) i.
|
(bir şeyin) tamamına yakını |
|
340 |
İfadeler |
the best part of (something) i.
|
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı |
|
341 |
İfadeler |
the best part of (something) i.
|
(bir şeyin) örnek gösterilmeye değer kısmı/tarafı |
|
342 |
İfadeler |
best part of something i.
|
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı |
|
343 |
İfadeler |
best part of something i.
|
(bir şeyin) örnek gösterilmeye değer kısmı/tarafı |
|
344 |
İfadeler |
the better/best part of something i.
|
(bir şeyin) büyük kısmı |
|
345 |
İfadeler |
the better/best part of something i.
|
(bir şeyin) neredeyse tamamı |
|
346 |
İfadeler |
the better/best part of something i.
|
(bir şeyin) neredeyse tümü |
|
347 |
İfadeler |
the better/best part of something i.
|
(bir şeyin) tamamına yakını |
|
348 |
İfadeler |
some part of me i.
|
bir parçam |
|
349 |
İfadeler |
due in no small part to i.
|
esasen -den dolayı |
|
350 |
İfadeler |
indispensable part of our lives i.
|
hayatımızın değişmez bir parçası |
|
351 |
İfadeler |
this part doesn't work properly expr.
|
bu kısım doğru çalışmıyor |
|
352 |
İfadeler |
as a part of expr.
|
bir bölümü olarak |
|
353 |
İfadeler |
of which it is a part expr.
|
bir parçası olduğu |
|
354 |
İfadeler |
to be a part of it expr.
|
bunun bir parçası olmak için |
|
355 |
İfadeler |
as a part of expr.
|
bir parçası olarak |
|
356 |
İfadeler |
it was a mistake on my part expr.
|
benden kaynaklanan bir hataydı |
|
357 |
İfadeler |
the greater part of expr.
|
çoğunluğu |
|
358 |
İfadeler |
the greater part expr.
|
çoğunluk |
|
359 |
İfadeler |
due in no small part to expr.
|
daha çok -den |
|
360 |
İfadeler |
the greater part expr.
|
çoğunlukla |
|
361 |
İfadeler |
the greater part expr.
|
ekseriyet |
|
362 |
İfadeler |
in every part/aspect/facet of life expr.
|
hayatın her alanında |
|
363 |
İfadeler |
the most delicate part (of a matter) expr.
|
işin püf noktası |
|
364 |
İfadeler |
till death do you part expr.
|
ölüm sizi ayırana dek |
|
365 |
İfadeler |
on one's part expr.
|
kendi açısından |
|
366 |
İfadeler |
til death do us part expr.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
367 |
İfadeler |
due in no small part to expr.
|
küçümsenmeyecek/azımsanmayacak ölçüde...nedeniyle |
|
368 |
İfadeler |
the most delicate part (of a matter) expr.
|
püf noktası |
|
369 |
İfadeler |
from part to whole expr.
|
parçadan bütüne |
|
370 |
İfadeler |
due in no small part to expr.
|
temel olarak -den dolayı |
|
371 |
İfadeler |
after much effort on our part expr.
|
uzun uğraşlarımız sonucunda |
|
372 |
İfadeler |
in every part/aspect/facet of life expr.
|
yaşamın her alanında |
|
Proverb |
|
373 |
Atasözü |
even the best of friends must part
|
hiçbir arkadaşlık sonsuza dek sürmez |
|
374 |
Atasözü |
even the best of friends must part
|
en iyi arkadaşlar bile ayrılır |
|
375 |
Atasözü |
the best of friends must part
|
hiçbir arkadaşlık sonsuza dek sürmez |
|
376 |
Atasözü |
the best of friends must part
|
en iyi arkadaşlar bile ayrılır |
|
377 |
Atasözü |
discretion is the better part of valour
|
cesaretin çoğu basirettir |
|
378 |
Atasözü |
discretion is the better part of valor
|
basiret cesaretten sayılır |
|
379 |
Atasözü |
discretion is the better part of valour
|
basiret cesaretten sayılır |
|
380 |
Atasözü |
discretion is the better part of valor
|
cesaretin çoğu basirettir |
|
381 |
Atasözü |
discretion is the better part of valor
|
(insanın hayatı vb. söz konusuysa) korkaklık cesarettir |
|
Colloquial |
|
382 |
Konuşma Dili |
the beauty part [usa] i.
|
bir şeyin en iyi kısmı |
|
383 |
Konuşma Dili |
the beauty part [usa] i.
|
bir şeyin en çekici kısmı |
|
384 |
Konuşma Dili |
part and parcel i.
|
ana bölüm |
|
385 |
Konuşma Dili |
one's better part i.
|
birinin eşi |
|
386 |
Konuşma Dili |
a part of me i.
|
bir parçam |
|
387 |
Konuşma Dili |
one's better part i.
|
bir şeyin büyük bir kısmı |
|
388 |
Konuşma Dili |
for the most part i.
|
büyük bir çoğunluk |
|
389 |
Konuşma Dili |
most part of the day i.
|
günün büyük bir kısmı |
|
390 |
Konuşma Dili |
a great part of my life i.
|
hayatımın büyük bir parçası |
|
391 |
Konuşma Dili |
a big part of our lives i.
|
hayatımızın büyük bir parçası |
|
392 |
Konuşma Dili |
a great part of our lives i.
|
hayatımızın büyük bir parçası |
|
393 |
Konuşma Dili |
a big part of my life i.
|
hayatımın büyük bir parçası |
|
394 |
Konuşma Dili |
part and parcel i.
|
temel kısım |
|
395 |
Konuşma Dili |
play no part in one’s life f.
|
hayatında hiçbir rol oynamamak |
|
396 |
Konuşma Dili |
till death do us part f.
|
ölüm bizi ayırana dek |
|
397 |
Konuşma Dili |
look/dress the part f.
|
üstüne oturmak (bir iş/rol) |
|
398 |
Konuşma Dili |
look/dress the part f.
|
duruma/bulunulan yere uygun giyinmiş olmak |
|
399 |
Konuşma Dili |
look/dress the part f.
|
bir role/pozisyona uygun görünüme sahip olmak |
|
400 |
Konuşma Dili |
part hair f.
|
saçını ikiye ayırmak |
|
401 |
Konuşma Dili |
part hair f.
|
saçını ayırmak |
|
402 |
Konuşma Dili |
part hair f.
|
saçını yivinden ayırmak |
|
403 |
Konuşma Dili |
in large part expr.
|
büyük bir bölümü/kısmı |
|
404 |
Konuşma Dili |
in good part expr.
|
büyük bir bölümü/kısmı |
|
405 |
Konuşma Dili |
for the most part expr.
|
genelde |
|
406 |
Konuşma Dili |
for the most part expr.
|
genellikle |
|
407 |
Konuşma Dili |
denial is a part of grieving expr.
|
inkar etmek yas tutmanın bir parçasıdır |
|
408 |
Konuşma Dili |
here's the interesting part expr.
|
işin ilginç kısmı |
|
409 |
Konuşma Dili |
death is just a part of life expr.
|
ölüm hayatın bir parçasıdır |
|
410 |
Konuşma Dili |
in good part expr.
|
neredeyse tamamı |
|
411 |
Konuşma Dili |
in large part expr.
|
neredeyse tamamı |
|
412 |
Konuşma Dili |
till death do us part expr.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
413 |
Konuşma Dili |
admit what a big part luck plays expr.
|
şansın ne kadar önemli bir rol oynadığını kabul et |
|
414 |
Konuşma Dili |
for the better part of the year expr.
|
yılın yarısını aşkın bir kısmı |
|
415 |
Konuşma Dili |
for the better part of the year expr.
|
yılın yarısından fazlası |
|
416 |
Konuşma Dili |
what part of no don't you understand? expr.
|
hayırdan anla |
|
417 |
Konuşma Dili |
what part of no don't you understand? expr.
|
hayırdan anlamıyor musun? |
|
418 |
Konuşma Dili |
what part of no don't you understand? expr.
|
hayırın nesini anlamıyorsun? |
|
419 |
Konuşma Dili |
what part of no don't you understand? expr.
|
hayır dediysem hayır |
|
420 |
Konuşma Dili |
best part of expr.
|
büyük kısmı |
|
421 |
Konuşma Dili |
best part of expr.
|
neredeyse tamamı |
|
422 |
Konuşma Dili |
best part of expr.
|
neredeyse tümü |
|
423 |
Konuşma Dili |
best part of expr.
|
tamamına yakını |
|
424 |
Konuşma Dili |
best part of expr.
|
en güzel/iyi kısmı/tarafı |
|
425 |
Konuşma Dili |
best part of expr.
|
örnek gösterilmeye değer kısmı/tarafı |
|
Idioms |
|
426 |
Deyim |
all part of life's rich pageant i.
|
bu da yaşamın bir cilvesi |
|
427 |
Deyim |
part of life's rich tapestry i.
|
bu da hayatın bir cilvesi |
|
428 |
Deyim |
best part of something i.
|
bir şeyin önemli bir kısmı |
|
429 |
Deyim |
part of life's rich pageant i.
|
bu da yaşamın bir cilvesi |
|
430 |
Deyim |
all part of life's rich tapestry i.
|
bu da yaşamın bir cilvesi |
|
431 |
Deyim |
best part of something i.
|
bir şeyin büyük bir bölümü |
|
432 |
Deyim |
all part of life's rich tapestry i.
|
bu da hayatın bir cilvesi |
|
433 |
Deyim |
part of life's rich pageant i.
|
bu da hayatın bir cilvesi |
|
434 |
Deyim |
all part of life's rich pageant i.
|
bu da hayatın bir cilvesi |
|
435 |
Deyim |
part of life's rich tapestry i.
|
bu da yaşamın bir cilvesi |
|
436 |
Deyim |
as part of one's job i.
|
görevi gereği |
|
437 |
Deyim |
a part to play i.
|
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
|
438 |
Deyim |
a part to play i.
|
oynayacak/alacak bir rol |
|
439 |
Deyim |
weak part i.
|
yumuşak karın |
|
440 |
Deyim |
a part in (something) i.
|
(bir şeyde) bir rol (oynama) |
|
441 |
Deyim |
a part in (something) i.
|
(bir şeyde) bir payı (olma) |
|
442 |
Deyim |
a part in (something) i.
|
(bir şeyde) parmağı (olma) |
|
443 |
Deyim |
a part in (something) i.
|
(bir şeyde) bir rol (alma) |
|
444 |
Deyim |
a part in something i.
|
bir şeyde pay |
|
445 |
Deyim |
a part in something i.
|
bir şeyde rol |
|
446 |
Deyim |
a part in something i.
|
bir şeyin parçası |
|
447 |
Deyim |
take something in good part f.
|
alınmamak |
|
448 |
Deyim |
take something in good part f.
|
şakayı veya eleştiriyi kaldırabilmek |
|
449 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
tartışmalı ayrılmak/boşanmak |
|
450 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
kavgalı ayrılmak/boşanmak |
|
451 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
tartışarak ayrılmak/boşanmak |
|
452 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
kavga ederek ayrılmak/boşanmak |
|
453 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
ilişkisini kesmek |
|
454 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
ipleri koparmak |
|
455 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
iplerini koparmak |
|
456 |
Deyim |
part brass rags with (one) f.
|
bağlarını koparmak |
|
457 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
tartışmalı ayrılmak/boşanmak |
|
458 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
kavgalı ayrılmak/boşanmak |
|
459 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
tartışarak ayrılmak/boşanmak |
|
460 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
kavga ederek ayrılmak/boşanmak |
|
461 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
ilişkisini kesmek |
|
462 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
ipleri koparmak |
|
463 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
iplerini koparmak |
|
464 |
Deyim |
part brass rags with f.
|
bağlarını koparmak |
|
465 |
Deyim |
take in good part f.
|
alınmamak |
|
466 |
Deyim |
part someone's hair f.
|
birinin burnunun dibine girmek |
|
467 |
Deyim |
play a big part in something f.
|
büyük bir rol oynamak |
|
468 |
Deyim |
get a part in something f.
|
bir şeyde eli olmak |
|
469 |
Deyim |
have a part in something f.
|
bir şeyde payı olmak |
|
470 |
Deyim |
take someone's part f.
|
birine arka çıkmak |
|
471 |
Deyim |
have a part in something f.
|
bir şeyde eli olmak |
|
472 |
Deyim |
take someone's part f.
|
birinin yanında olmak |
|
473 |
Deyim |
play a large part in something f.
|
büyük bir rol oynamak |
|
474 |
Deyim |
have a part in something f.
|
bir şeyde parmağı olmak |
|
475 |
Deyim |
be a part and parcel of f.
|
bir şeyin ayrılmaz bir parçası olmak |
|
476 |
Deyim |
part over something f.
|
bir şeyden dolayı yollarını ayırmak/ayrılmak |
|
477 |
Deyim |
be part of the furniture f.
|
bir yerin müdavimi/gediklisi olmak |
|
478 |
Deyim |
take someone's part f.
|
birinin tarafını tutmak |
|
479 |
Deyim |
get a part in something f.
|
bir şeyde payı olmak |
|
480 |
Deyim |
get a part in something f.
|
bir şeyde parmağı olmak |
|
481 |
Deyim |
be part of the furniture f.
|
bir yerin demirbaşı olmak |
|
482 |
Deyim |
look the part f.
|
bir işe uygunmuş gibi durmak/görünmek |
|
483 |
Deyim |
take someone's part f.
|
birine destek olmak |
|
484 |
Deyim |
take in good part f.
|
gücenmemek |
|
485 |
Deyim |
be part of life's rich tapestry f.
|
hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası) |
|
486 |
Deyim |
be part of life's rich pageant f.
|
hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası) |
|
487 |
Deyim |
be all part of life's rich tapestry f.
|
hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası) |
|
488 |
Deyim |
be all part of life's rich pageant f.
|
hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası) |
|
489 |
Deyim |
play a bit part f.
|
küçük bir rolü olmak |
|
490 |
Deyim |
take in good part f.
|
kabullenmek |
|
491 |
Deyim |
play a bit part f.
|
küçük bir rol almak/oynamak |
|
492 |
Deyim |
take a leading part f.
|
öncü bir rol oynamak |
|
493 |
Deyim |
play a part in f.
|
rol üstlenmek |
|
494 |
Deyim |
take in good part f.
|
şaka kaldırmak |
|
495 |
Deyim |
part of the furniture f.
|
(bir yerin) bir parçası olmak |
|
496 |
Deyim |
part ways with someone f.
|
yollarını ayırmak |
|
497 |
Deyim |
take someone's part f.
|
yan tutmak |
|
498 |
Deyim |
put weight on some part of the body f.
|
vücudun bir bölgesine (vücudun) ağırlığını vermek/o bölgenin üzerinde durmak |
|
499 |
Deyim |
dress the part f.
|
gerektiği gibi giyinmek |
|
500 |
Deyim |
have no part in (something) f.
|
(bir şeye) bulaşmamış olmak |
|