mind - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
mind akıl n.
  • Those rules are very interesting and we will bear them in mind.
  • Bu kurallar çok ilginç ve bunları aklımızda tutacağız.
  • This is what President Prodi himself certainly had in mind.
  • Başkan Prodi'nin de aklında kesinlikle bu vardı.
  • The issue surrounding Galileo springs to mind, which has caused great difficulty.
  • Aklıma büyük zorluklara neden olan Galileo ile ilgili mesele geliyor.
Show More (634)
mind fikir n.
  • Opponents should be somewhat more careful in their criticism rather than appear, as critics, to be all of the same mind.
  • Muhalifler, eleştirmenler olarak aynı fikirdeymiş gibi görünmektense eleştirilerinde biraz daha dikkatli olmalıdır.
  • The report presented today will not change our minds on that point.
  • Bugün sunulan rapor bu konudaki fikirlerimizi değiştirmeyecektir.
  • Thus far, we are all of one mind.
  • Şu ana kadar hepimiz aynı fikirdeyiz.
Show More (301)
mind zihin n.
  • The human mind is more complex than you think.
  • İnsan zihni sizin sandığınızdan daha karmaşıktır.
  • We have to be clear in our own minds about how great a burden they are on Lebanon.
  • Lübnan için ne kadar büyük bir yük oldukları konusunda kendi zihnimizde net olmalıyız.
  • We need to be clear in our own minds here about what is legislative and what is executive.
  • Burada neyin yasama neyin yürütme olduğu konusunda kendi zihnimizde net olmamız gerekiyor.
Show More (151)
mind sakınca n.
  • I hope you will not mind if I mention that tonight even though it is not part of our question.
  • Bu akşam sorumuzun bir parçası olmasa da bundan bahsetmemin sakıncası olmayacağını umuyorum.
  • I do not mind withdrawing what I said, provided she withdraws what she said.
  • Söylediklerini geri alması koşuluyla, söylediklerimi geri almakta bir sakınca görmüyorum.
  • I hope you do not mind me speaking in such personal terms.
  • Umarım böyle kişisel terimlerle konuşmamın sakıncası yoktur.
Show More (116)
mind umursamak v.
  • Do you mind scooting over a bit?
  • Biraz kenara kaysan olur mu?
  • I think Tom wouldn't mind.
  • Sanırım Tom umursamazdı.
  • I don't mind sleeping on the floor.
  • Ben yerde uyumayı umursamıyorum.
Show More (85)
mind aldırmak v.
  • I hope you don't mind my request.
  • Umarım isteğime aldırmazsınız.
  • Tom doesn't mind.
  • Tom aldırmaz.
  • I just assumed you wouldn't mind.
  • Aldırmayacağını sandım.
Show More (53)
mind bakmak v.
  • This sort of freedom would equate to getting the fox to mind the geese.
  • Bu tür bir özgürlük, tilkinin kazlara bakmasını sağlamakla eşdeğer olacaktır.
  • Tom was minding his own business.
  • Tom kendi işine bakıyordu.
  • You need to mind your business.
  • İşinize bakmanız lazım.
Show More (46)
mind kafa n.
  • We are looking to hire young people with analytical minds.
  • Analitik kafası olan gençleri işe almayı istiyoruz.
  • It is high time we put our minds to the problem.
  • Bu soruna kafa yormamızın tam zamanı.
  • In other words a large part of the human race was giving its mind to this subject.
  • Başka bir deyişle insan ırkının büyük bir kısmı bu konuya kafa yoruyordu.
Show More (31)
mind düşünce n.
  • With that in mind, many thanks for your contribution.
  • Bu düşüncelerle, katkılarınız için çok teşekkür ederim.
  • With this in mind, I wish to express my endorsement of this proposal for a regulation.
  • Bu düşünceyle bu düzenleme önerisini desteklediğimi ifade etmek isterim.
  • With that in mind, I should like briefly to mention the amendments in the name of our Group.
  • Bu düşüncelerle Grubumuz adına yapılan değişikliklere kısaca değinmek istiyorum.
Show More (28)
mind önemsemek v.
  • We also have small and medium sized enterprises very much in mind.
  • Küçük ve orta ölçekli işletmeleri de çok önemsiyoruz.
  • Tom isn't going to mind.
  • Tom önemsemeyecek.
  • I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning.
  • Sabah saatin beşinde dağınık ve bakımsız olmamı umarım kimse önemsemez.
Show More (16)
mind sorun etmek v.
  • Tom said he didn't mind eating after the children ate.
  • Tom, çocuklar yedikten sonra yemek yemeyi sorun etmediğini söyledi.
  • I'm sure Tom wouldn't mind if you left early.
  • Erken çıkarsan eminim Tom bunu sorun etmez.
  • Tom doesn't mind doing that.
  • Tom bunu yapmayı sorun etmiyor.
Show More (9)
mind dikkat n.
  • Would you mind bringing this to the attention of the competent authorities?
  • Bunu yetkili makamların dikkatine sunabilir misiniz?
  • Would you mind bringing this to the attention of the competent authorities?
  • Bu konuyu yetkili makamların dikkatine sunabilir misiniz?
  • Mind you, the size of the fish is no longer an issue; all the fauna on the seabed are being wiped out.
  • Dikkatinizi çekerim, balıkların büyüklüğü artık bir mesele değil; deniz dibindeki tüm fauna yok ediliyor.
Show More (8)
mind zeka n.
  • I think that a sharp mind must have worked on this report.
  • Bu rapor üzerinde keskin bir zekânın çalışmış olması gerektiğini düşünüyorum.
  • He has a very quick mind.
  • Çok kıvrak bir zekası var.
  • She has a very quick mind.
  • Çok hızlı bir zekası var.
Show More (8)
mind aldırış etmek v.
  • Tom doesn't mind the cold, but Mary can't stand it.
  • Tom soğuğa aldırış etmiyor ama Mary dayanamıyor.
  • Tom definitely didn't mind.
  • Tom kesinlikle aldırış etmedi.
  • I knew Tom wasn't going to mind.
  • Tom'un aldırış etmeyeceğini biliyordum.
Show More (5)
mind dikkat etmek v.
  • Mary told the child to mind his father.
  • Mary çocuğa babasına dikkat etmesini söyledi.
  • He had a lot on his mind, so he wasn't paying enough attention to his driving.
  • Aklında çok şey vardı, bu yüzden araba kullanırken yeterince dikkat etmiyordu.
  • Tom had to mind his P's and Q's when he met Mary's parents for the first time.
  • Tom Mary'nin ebeveynleriyle ilk kez tanıştığında söz ve hareketlerine dikkat etmek zorundaydı.
Show More (3)
mind ilgilenmek v.
  • The issue surrounding Galileo springs to mind, which has caused great difficulty.
  • Galileo'yu ilgilendiren ve büyük zorluklara yol açan mesele akla geliyor.
  • Mind your own business!
  • Seni ilgilendirmez.
  • Tom asked Mary to mind her own business.
  • Tom Mary'nin kendi işiyle ilgilenmesini rica etti.
Show More (2)
mind kafaya takmak v.
  • Tom wouldn't mind if Mary gained a few pounds.
  • Tom eğer Mary birkaç pound kazanırsa kafaya takmaz.
  • I've never minded her behaving badly.
  • Onun kötü davranışını hiç kafama takmadım.
  • I don't mind doing it.
  • Ben onu yapmayı kafama takmam.
Show More (0)
mind karşı çıkmak v.
  • How could anyone in their right mind disagree with this?
  • Aklı başında biri buna nasıl karşı çıkabilir?
  • I wouldn't mind a beer right now.
  • Şu anda bir biraya karşı çıkmazdım.
  • Tom doesn't mind sleeping on the couch.
  • Tom kanepede uyumaya karşı çıkmıyor.
Show More (0)
mind itaat etmek v.
  • I taught my dog to mind certain instructions like "rollover."
  • Köpeğime "yuvarlan" gibi bazı talimatlara itaat etmesini öğrettim.
  • This dog minds well.
  • Bu köpek iyi itaat eder.
Show More (-1)
mind fark etmek v.
  • Casting my mind back, however, I notice that we still have problems with the old bathing water directive.
  • Bununla birlikte, geçmişe döndüğümde, eski banyo suyu yönetmeliği ile ilgili hala sorunlarımız olduğunu fark ettim.
  • I don't mind if you go to bed before I get home.
  • Ben eve gelmeden yatarsan benim için fark etmez.
Show More (-1)
mind hatır n.
  • Memories of my college days come to my mind.
  • Üniversite günlerimin anıları hatırıma geliyor.
  • What is important is to keep this in mind.
  • Önemli olan bunu hatırınızda tutmanız.
Show More (-1)
mind deha n.
  • Hawking was one of the finest minds of our time.
  • Hawking bizim dönemimizin en büyük dehalarından biriydi.
Show More (-2)
mind zekâ n.
  • We were all captivated by the child's brilliant mind.
  • Çocuğun parlak zekası hepimizi büyüledi.
Show More (-2)
mind göz kulak olmak v.
  • Will you mind my phone while I go to the ladies' room?
  • Ben tuvalete giderken telefonuma göz kulak olur musun?
Show More (-2)
mind gönül n.
  • When this House votes tomorrow on this directive, it can do so, I believe, with its mind very much at ease.
  • Bu Meclis yarın bu yönergeyi oyladığında, inanıyorum ki bunu gönül rahatlığıyla yapabilir.
Show More (-2)
mind dikkatli olmak v.
  • We must be cautious with this tendency and not give in to every thought that enters our minds.
  • Bu eğilime karşı dikkatli olmalı ve aklımıza gelen her düşünceye teslim olmamalıyız.
Show More (-2)
mind sözünü dinlemek v.
  • This dog minds well.
  • Bu köpek iyi söz dinliyor.
Show More (-2)