| 1 |
rest |
dinlenmek |
v. |
|
- Why don't you sit down and rest for a while?
- Neden oturup biraz dinlenmiyorsun?
- They require long working periods without proper rest and they provide completely inadequate medical attention.
- Doğru düzgün dinlenmeden uzun çalışma süreleri talep etmekte ve tamamen yetersiz tıbbi bakım sağlamaktadırlar.
- I hope you have the relaxation and rest that we all deserve.
- Umarım hepimizin hak ettiği rahatlama ve dinlenmeyi yaşarsınız.
- You must rest.
- Dinlenmelisin.
- I won't rest until I find the person who did this.
- Bunu yapan kişiyi bulana değin dinlenmeyeceğim.
- Do you rest on Sundays?
- Pazar günleri dinleniyor musun?
- Do you want to rest for a bit?
- Biraz dinlenmek ister misin?
- You need to rest.
- Dinlenmelisin.
- He rested for a while.
- Bir süre dinlendi.
- I need to rest.
- Dinlenmem gerek.
- We'll let you rest.
- Dinlenmene izin vereceğiz.
- We'll let you rest.
- Dinlenmenize izin vereceğiz.
- If we would rest a little we would feel surely very much refreshed.
- Biraz dinlenirsek kesinlikle çok fazla ferahlamış hissederiz.
- Let Tom rest.
- Tom'un dinlenmesine izin ver.
- We can rest.
- Dinlenebiliriz.
- Let's stop and rest.
- Durup dinlenelim.
- I need some rest now.
- Şimdi biraz dinlenmeye ihtiyacım var.
- We rested there for a week.
- Biz orada bir hafta boyunca dinlendik.
- You'd better rest a while.
- Biraz dinlensen iyi olur.
- You have to rest a little.
- Biraz dinlenmek zorundasın.
- This afternoon, I'll rest.
- Bu öğleden sonra dinleneceğim.
- I just need to rest a little.
- Sadece biraz dinlenmem gerekiyor.
- A few days' rest will do you good.
- Birkaç gün dinlenmek sana iyi gelecektir.
- If I were you, I would go home and take a good rest.
- Yerinizde olsam, eve gider ve iyice dinlenirdim.
- Stay quiet and rest.
- Sessiz kalın ve dinlenin.
- Tom looked relaxed and rested.
- Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyordu.
- Do you want to rest?
- Dinlenmek ister misin?
- Let it rest, Tom.
- Bırak dinlensin, Tom.
- Do you feel like resting?
- Canınız dinlenmek istiyor mu?
- You're supposed to be resting, aren't you?
- Dinleniyor olman gerekiyordu, değil mi?
- I think you'd better rest for a while.
- Bence bir süre dinlensen iyi olur.
- I advise you all to get plenty of rest.
- Hepinize bol bol dinlenmenizi tavsiye ediyorum.
- I always rest for an hour after dinner.
- Yemekten sonra her zaman bir saat dinlenirim.
- Can I rest a bit?
- Biraz dinlenebilir miyim?
- Lie down and rest for a while.
- Uzanın ve bir süre dinlenin.
- The injured man is now at rest.
- Yaralı adam şu an dinleniyor.
- I rested in the shade of a tree.
- Bir ağacın gölgesinde dinlendim.
- You should stay home and rest for a few days.
- Evde kalmalısın ve birkaç gün dinlenmelisin.
- Now I have to rest.
- Şimdi dinlenmem lazım.
- I'm rested.
- Ben dinlendim.
- I think that we should let Tom rest a bit.
- Tom'un biraz dinlenmesine izin vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
- Tom looked relaxed and rested.
- Tom gevşemiş ve dinlenmiş görünüyordu.
- Tom's resting.
- Tom dinleniyor.
- Tom wouldn't rest until he did his daily chores.
- Tom günlük işlerini yapana kadar dinlenmezdi.
- Did you have a good rest?
- İyi dinlendin mi?
- Let me rest a little.
- Biraz dinleneyim.
Show More (44)
|
| 2 |
rest |
gerisi |
n. |
|
- The rest is very much my personal point of view as a member of the Belgian Government.
- Gerisi Belçika Hükûmeti'nin bir üyesi olarak benim kişisel bakış açımdır.
- Give us this legal basis, and we will do the rest.
- Bize bu yasal dayanağı verin, biz de gerisini halledelim.
- The rest will follow as an inevitable consequence.
- Gerisi kaçınılmaz bir sonuç olarak gelecektir.
- I have asked for the floor for personal reasons to speak just on the language issue, for the rest is a political matter.
- Kişisel nedenlerden dolayı sadece dil konusunda konuşmak için söz istedim çünkü gerisi siyasi bir meseledir.
- All the rest is just idle chit-chat.
- Gerisi boş muhabbet.
- They put their own petty squabbles first, and the rest is history.
- Kendi küçük çekişmelerini ön planda tuttular ve gerisi tarih oldu.
- We must do the rest through an open debate and joint work amongst us and, please, let us not increase divisions.
- Gerisini açık bir tartışma ve aramızda ortak bir çalışma yoluyla yapmalıyız ve lütfen bölünmeleri arttırmayalım.
- The rest is simply a brazen lie kept alive by Heads of Government afraid of their own people.
- Gerisi, kendi halklarından korkan Hükümet Başkanları tarafından canlı tutulan küstah bir yalandan ibarettir.
- The rest we can leave to the markets.
- Gerisini piyasalara bırakabiliriz.
- I will leave the rest to the rapporteurs.
- Gerisini raportörlere bırakıyorum.
- The rest is simply a brazen lie kept alive by Heads of Government afraid of their own people.
- Gerisi, kendi halklarından korkan Hükûmet Başkanları tarafından canlı tutulan küstah bir yalandan ibarettir.
- As far as the rest is concerned, I wish you and us all luck.
- Gerisi söz konusu olduğunda, size ve hepimize şans diliyorum.
- The rest are words and threats, which are founded on nothing.
- Gerisi hiçbir temele dayanmayan sözler ve tehditlerdir.
- The rest is mere detail.
- Gerisi sadece ayrıntıdır.
- Member States must do the rest.
- Gerisini Üye Devletler yapmalıdır.
- We must do the rest through an open debate and joint work amongst us and, please, let us not increase divisions.
- Gerisini aramızda açık bir tartışma ve ortak çalışma yoluyla yapmalıyız ve lütfen bölünmeleri arttırmayalım.
- I don't know how the rest of it goes anymore.
- Artık bunun gerisinin nasıl gittiğini bilmiyorum.
- The rest follows naturally.
- Gerisi kendiliğinden gelir.
- I'd like to know the rest of the story.
- Hikayenin gerisini bilmek istiyorum.
- May I read the rest of the will now?
- Şimdi vasiyetin gerisini okuyabilir miyim?
- Let's hear the rest of the story.
- Hikayenin gerisini duyalım.
- The rest was my fault.
- Gerisi benim hatamdı.
Show More (19)
|
| 3 |
rest |
dinlenme |
n. |
|
- This also applies to the daily rest periods and the short breaks.
- Bu durum günlük dinlenme süreleri ve kısa molalar için de geçerlidir.
- It is unacceptable to authorise the division of rest time.
- Dinlenme süresinin bölünmesine izin verilmesi kabul edilemez.
- As such, this day of rest is deeply ingrained in European culture.
- Bu nedenle, bu dinlenme günü Avrupa kültürüne derinlemesine yerleşmiştir.
- The report has suggested some measures, such as periods of compensatory rest time and extra pay arrangements.
- Rapor, telafi edici dinlenme süreleri ve ekstra ücret düzenlemeleri gibi bazı tedbirler önermiştir.
- This also applies to the daily rest periods and the short breaks.
- Bu aynı zamanda günlük dinlenme süreleri ve kısa molalar için de geçerlidir.
- I also support those amendments that clarify the existing ambiguities, like the separate rest periods.
- Ayrı dinlenme süreleri gibi mevcut belirsizliklere açıklık getiren değişiklikleri de destekliyorum.
- Under the shadow of the Cross is rest and peace.
- Haç'ın gölgesi altında dinlenme ve esenlik vardır.
- In place of the tiredness that I had experienced for months came a feeling of peace and rest.
- Aylardır yaşadığım yorgunluğun yerini huzur ve dinlenme hissi aldı.
- Saturdays and Sundays are rest days.
- Cumartesi ve Pazar günleri dinlenme günüdür.
Show More (6)
|
| 4 |
rest |
huzur |
n. |
|
- This is our proposal, and may the others rest in eternal peace.
- Bu bizim önerimizdir ve diğerleri ebedi huzur içinde yatsınlar.
- Miss Mina, I promise you that after tonight she will remain at rest, her soul released from this horror.
- Bayan Mina, size söz veriyorum bu akşamdan sonra huzura kavuşacak, ruhu bu dehşetten kurtulacak.
- In place of the tiredness that I had experienced for months came a feeling of peace and rest.
- Aylardır üzerimdeki yorgunluk gitmiş, yerine büyük bir esenlik ve huzur hissi gelmişti.
- Under the shadow of the Cross is rest and peace.
- Çarmıh'ın gölgesi altında huzur ve esenlik vardır.
- Miss Mina, I promise you that after tonight she will remain at rest, her soul released from this horror.
- Bayan Mina, size söz veriyorum bu geceden sonra ruhu bu dehşetten kurtulmuş ve huzur içinde olacak.
Show More (2)
|
| 5 |
rest |
dayanmak |
v. |
|
- They are fighting for the future of Scottish fisheries and the final decision ultimately rests at their doors, not ours.
- İskoç balıkçılığının geleceği için mücadele ediyorlar ve nihai karar neticede onların kapısına dayanıyor, bizim değil.
- It is a question of giving expression to the common basis of values that European cooperation must ultimately rest upon.
- Bu, Avrupa işbirliğinin nihai olarak dayanması gereken ortak değerler temelini ifade etme meselesidir.
- Council Regulation No 3760/92 established the framework upon which the CFP rests.
- 3760/92 sayılı Konsey Tüzüğü OBP'nin dayandığı çerçeveyi oluşturmuştur.
- Must it really rest upon its not having to cost anything?
- Gerçekten de hiçbir maliyeti olmamasına mı dayanmalı?
Show More (1)
|
| 6 |
rest |
istirahat |
n. |
|
- She went to her room for her afternoon rest.
- Öğleden sonra istirahatini yapmak üzere odasına çekildi.
- People's night rest is increasingly being threatened by continuous noise.
- İnsanların gece istirahati sürekli gürültü nedeniyle giderek daha fazla tehdit ediliyor.
- The doctor ordered me a complete rest.
- Doktor, bana yatak istirahati verdi.
Show More (0)
|
| 7 |
rest |
oturma |
n. |
|
- It is on that foundation that any common European defence policy must rest.
- Herhangi bir ortak Avrupa savunma politikası bu temel üzerine oturmalıdır.
- And such a Europe must rest on the foundations of the Community Europe.
- Ve böyle bir Avrupa, Avrupa Topluluğunun temelleri üzerine oturmalıdır.
Show More (-1)
|
| 8 |
rest |
es |
n. |
|
- Rudy's part starts after a two-second rest.
- Rudy'nin bölümü iki saniyelik esten sonra başlıyor.
Show More (-2)
|
| 9 |
rest |
ebedi istirahatte olmak |
v. |
|
- Muhammad Ali had chosen his hometown as his final resting place.
- Muhammed Ali ebedi istirahat yeri olarak memleketini seçmişti.
Show More (-2)
|
| 10 |
rest |
koymak |
v. |
|
- She rested her hands on her lap and looked up at me.
- Ellerini kucağına koydu ve bana baktı.
Show More (-2)
|
| 11 |
rest |
rahatlamak |
v. |
|
- That would be a great help in setting our minds at rest.
- Bu, zihinlerimizi rahatlatmak için büyük bir yardımcı olacaktır.
Show More (-2)
|
| 12 |
rest |
yaslamak |
v. |
|
- Stop resting your elbows on the table.
- Dirseklerinizi masaya yaslamayı bırakın.
Show More (-2)
|
| 13 |
rest |
mola |
n. |
|
- We took a short rest on the way.
- Yolda kısa bir mola verdik.
Show More (-2)
|
| 14 |
rest |
dayamak |
v. |
|
- Hillary rested the ladder against the wall.
- Hillary merdiveni duvara dayadı.
Show More (-2)
|
| 15 |
rest |
rahat etmek |
v. |
|
- He could not rest until he knew the truth.
- Gerçeği öğrenene kadar rahat edemedi.
Show More (-2)
|
