save... - Türkisch Englisch Wörterbuch

save...

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen, die der Begriff "save..." mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
save v. kurtarmak
Only a breakthrough into the export market can save us.
Sadece ihracat pazarına yönelik bir atılım bizi kurtarabilir.

More Sentences
save v. (para) biriktirmek
He saved a hundred dollars.
Yüz dolar biriktirdi.

More Sentences
save v. biriktirmek
I'm saving as much as I can.
Elimden geldiği kadar çok biriktiriyorum.

More Sentences
General
save v. tasarruf etmek
Around 20% of production could be saved simply by using energy-saving windows.
Sadece enerji tasarruflu pencereler kullanılarak üretimin yaklaşık %20'sinden tasarruf edilebilir.

More Sentences
save face v. görünüşü kurtarmak
You can save face with a happy smile.
Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.

More Sentences
save v. ayırmak
I'll save you a piece of pie.
Sana bir dilim turta ayıracağım.

More Sentences
save on v. tasarruf etmek
I'm looking for ways to save on electricity.
Elektrikten tasarruf etmenin yollarını arıyorum.

More Sentences
save up v. para biriktirmek
There's no way Tom can save up enough money in one year to buy a house.
Tom'un bir yıl içinde ev alacak kadar para biriktirmesine imkan yok.

More Sentences
save time v. zaman kazanmak
Parliament has given it its full backing and has even waived its codecision powers in order to save time.
Parlamento buna tam destek vermiş ve hatta zaman kazanmak için kodifikasyon yetkilerinden feragat etmiştir.

More Sentences
save up v. biriktirmek
Save up something for a rainy day.
Kötü günler için bir şeyler biriktir.

More Sentences
save life v. hayat kurtarmak
Prevention, therefore, proper screening, saves lives and that is also the report's message.
Bu nedenle önleme, yani doğru tarama hayat kurtarır ve raporun mesajı da budur.

More Sentences
save v. tutmak
Can you save this seat for me?
Bu koltuğu benim için tutabilir misin?

More Sentences
save money v. para biriktirmek
In a guaranteed benefit system, contributors save money which they will receive in their retirement.
Garantili bir yardım sisteminde, katılımcılar emekliliklerinde alacakları parayı biriktirirler.

More Sentences
save for v. para biriktirmek
I am working to save for my college tuition.
Üniversite öğrenimime para biriktirmek için çalışıyorum.

More Sentences
save v. biriktirmek
He lives from hand to mouth without saving a penny.
O bir kuruş biriktirmeden kıt kanaat yaşıyor.

More Sentences
save v. kurtarmak
Containment saves the situation considerably.
Kontrol altına alma durumu önemli ölçüde kurtarır.

More Sentences
save time v. zamandan tasarruf etmek
But to save time and then not use it for parliamentary business is wrong.
Ancak zamandan tasarruf etmek ve bunu parlamento çalışmaları için kullanmamak yanlıştır.

More Sentences
save the world v. dünyayı kurtarmak
Tom is the only one who can save the world.
Dünyayı kurtarabilecek tek kişi Tom.

More Sentences
save the day v. günü kurtarmak
He saved the day.
Günü kurtardı.

More Sentences
save someone's life v. hayatını kurtarmak
Epinephrine can save someone's life by relaxing the muscles around the airways and preventing them from closing completely.
Epinefrin, solunum yollarının etrafındaki kasları gevşeterek ve tamamen kapanmalarını önleyerek birinin hayatını kurtarabilir.

More Sentences
save time v. zaman kazandırmak
It'll save time.
Zaman kazandıracak.

More Sentences
save money v. tasarruf etmek
The sole purpose of the sectoral reforms is to save money.
Sektörel reformların tek amacı tasarruf etmektir.

More Sentences
save v. (para) biriktirmek
Tom saves about 30% of what he earns.
Tom kazandığının yaklaşık %30'unu biriktiriyor.

More Sentences
save v. korumak
In these countries people must be made aware of the need to save precious drinking water resources.
Bu ülkelerde insanlar, değerli içme suyu kaynaklarının korunması gerektiği konusunda bilinçlendirilmelidir.

More Sentences
save v. saklamak
We can save it from year to year and ensure that when something major happens we have an instrument to deal with it.
Bunu yıldan yıla saklayabilir ve önemli bir şey olduğunda bununla başa çıkmak için bir aracımız olmasını sağlayabiliriz.

More Sentences
save v. kazandırmak
Once again, that will save us a tremendous amount of time.
Bu bize bir kez daha muazzam miktarda zaman kazandıracak.

More Sentences
save space v. (telefonda vb) yer kazanmak
This type of storage is ideal to save space in your home.
Bu tür bir depolama, evinizde yer kazanmak için idealdir.

More Sentences
save the hostages v. rehineleri kurtarmak
Dan failed to save the hostages.
Dan rehineleri kurtarma işinde başarısız oldu.

More Sentences
save v. para biriktirmek
How much money do I need to save before I can retire?
Emekli olabilmem için ne kadar para biriktirmem gerekiyor?

More Sentences
save v. korumak
God save the Queen.
Tanrı Kraliçe'yi korusun.

More Sentences
save prep. dışında
He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
Bir alay ve küçümseme dışında, daha zararsız tutkulardan hiç bahsetmedi.

More Sentences
save for prep. hariç
Save for the cold in the hall, the gig was good.
Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.

More Sentences
save prep. hariç
It needs to be abolished throughout the world, save possibly in time of war.
Muhtemelen savaş zamanları hariç olmak üzere tüm dünyada kaldırılması gerekmektedir.

More Sentences
Phrasals
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) dışında
Save for the cold in the hall, the gig was good.
Salondaki soğuk dışında konser iyiydi.

More Sentences
save for (something) v. (bir şey) için para biriktirmek
Save for retirement starting with your first paycheck.
İlk maaş çekinizden başlayarak emeklilik için para biriktirin.

More Sentences
Colloquial
save me interj. kurtar beni
Save me, you coward!
Kurtar beni, seni korkak!

More Sentences
Idioms
save your breath! expr. çeneni yorma!
Save your breath.
Çeneni yorma.

More Sentences
Speaking
save me expr. beni kurtar
Save me.
Beni kurtar.

More Sentences
Technical
save v. kurtarmak
What the USA and the ?U are doing their best to save are the profits of the steel industries.
ABD ve AB'nin kurtarmak için ellerinden geleni yaptıkları şey çelik endüstrilerinin karlarıdır.

More Sentences
save v. korumak
Everybody will have to pitch in to save the environment.
Çevreyi korumak için herkes katkıda bulunmak zorunda kalacak.

More Sentences
save v. kaydetmek
Save the file to a flash drive, network drive, or some other location of your choice.
Dosyayı bir flash belleğe, ağ sürücüsüne veya seçtiğiniz başka bir konuma kaydedin.

More Sentences
save v. saklamak
We'll save this piece of cake for Tom.
Bu kek parçasını Tom için saklayacağız.

More Sentences
Computer
save n. kayıt
Tom deleted Mary's saves.
Tom Mary'nin kayıtlarını sildi.

More Sentences
save v. kaydetmek
I'm going to save it.
Kaydedeceğim.

More Sentences
Common Usage
save n. kurtarma
General
enforced save n. çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi
save n. sayıyı önleme
save-all n. atık-önleyici
save the date n. düğüne davet etmek amacıyla gönderilen ön davetiye
power save mode n. enerji tasarrufu modu
power save mode n. güç tasarrufu modu
save-all n. bir tür mumluk
save-all n. şamdan
save-all [dialect] n. paragöz kimse
save-all [dialect] n. cimri kimse
save-all [dialect] n. kumbara
save-all [dialect] n. iş tulumu
save-all [dialect] n. tulum
save-all [dialect] n. önlük
save one's skin v. postu kurtarmak
save one's skin v. başını kurtarmak
save money v. para tutmak
save on v. idareli kullanmak
save one's skin v. sağ kurtulmak
save v. kayda geçirmek
save oneself v. başının çaresine bakmak
save v. kusuruna bakmamak
save one's face v. yiğitliğe leke sürmemek
save one's life v. canını kurtarmak
save one's skin v. paçayı kurtarmak
save v. artırmak
save v. muhafaza etmek
save face v. başını dik tutmak
save v. engellemek
save one's face v. itibarını zedeleyebilecek bir durumdan yüzünün akıyla çıkmak
save v. idareli harcamak
save v. bağışlamak
save time v. zamandan kazanmak
save the changes v. değişiklikleri kaydetmek
save somebody from death v. ölmekten kurtarmak
save somebody from death v. ölümden kurtarmak
save the building from demolition v. binayı yıkımdan kurtarmak
save the house from demolition v. evi yıkımdan kurtarmak
save one's place v. yerini tutmak
save someone from the wreckage v. göçükten kurtarmak
save someone from the wreckage v. enkazdan kurtarmak
save someone from the wreckage v. enkaz altından kurtarmak
save someone from the wreckage v. göçük altından kurtarmak
save the situation v. hızır gibi yetişmek
save one’s honour v. namusunu korumak
save one’s honor v. namusunu korumak
save on v. israfından kaçınmak
save as v. yeni adla saklamak
save v. idareli kullanmak
save one's breath v. boşuna soluk tüketmemek
save one's breath v. nefesini boşuna tüketmemek
save up v. tasarruf sağlamak
save one's life v. hayatını kurtarmak
save on energy v. enerjiden tasarruf etmek
save one’s life v. hayatını kurtarmak
save something for the right occasion v. bir şeyi uygun bir zamana saklamak
save someone the trouble v. birini zahmetten kurtarmak
save the cost v. maliyeti kurtarmak
save the lives of two men v. iki adamın hayatını kurtarmak
save money up v. para biriktirmek
save everybody's lives v. herkesin hayatını kurtarmak
save the marriage v. evliliği kurtarmak
save oneself v. kendini kurtarmak
save money for something v. bir şey için para biriktirmek
save a seat on the bus v. birine otobüste yer ayırmak
save the photographs from the fire v. fotoğrafları yanmaktan kurtarmak
save someone from the attacker v. birini saldırgandan kurtarmak
save a seat v. yer tutmak
save appearances v. görüntüyü kurtarmak
save someone from drowning v. birini boğulmaktan kurtarmak
save appearances v. nezih bir görüntü oluşturmak
save [obsolete] v. yaşamasına izin vermek
save [obsolete] v. öldürmemek
save [obsolete] v. (hayatını) bağışlamak
save v. gereksiz hale getirmek
save v. kaçındırmak
save v. önlemek
save v. tasarruf ettirmek
save v. yakalamak
save v. yetişmek
save v. zamanında yetişmek
save-all adj. pinti
save-all adj. cimri
save-all adj. cebinde akrep olan
save-all adj. eli sıkı
save that adv. ancak
save prep. ancak
save prep. gayri
save prep. yalnız
save prep. başka
save prep. haricinde
save prep. -den başka
save that conj. yalnız
save conj. olmasaydı
save conj. fakat
save conj. haricinde
save conj. ama
save conj. yine de
save conj. şu var ki
save conj. '-mezse
save conj. '-mazsa
save conj. -mediği sürece
god save us interj. tanrı bizi korusun
god save the king interj. tanrı kralı korusun
Phrasals
save up for something v. bir şey için para biriktirmek
save money toward something v. (bir şey almak/belli bir amaç/hedef için) para biriktirmek
save (an amount of) (money) on (something) v. (bir şeyden belli bir miktar) tasarruf etmek
save (an amount of) (money) on (something) v. (bir şey) için (belli bir miktar daha az para) harcamak
save (money) on something v. bir şeyden (belli bir miktar) tasarruf etmek
save (money) on something v. bir şey için (belli bir miktar daha az para) harcamak
save (something) as (something else) v. (bir bilgisayar dosyasını bir isimle) kaydetmek
save (something) as (something else) v. (bir bilgisayar dosyasını bir şey) olarak kaydetmek
save (something) as (something else) v. (bir bilgisayar dosyasını bir formatta) kaydetmek
save down v. (bir bilgisayar dosyasını) kaydetmek/yedeklemek
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) için ayırmak
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) için tutmak
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) haricinde
save for (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) başka
save for (something) v. (bir şey) için kenara para koymak
save for (something) v. (bir şey) almak için para biriktirmek
save from v. -den kurtarmak
save from v. -den korumak
save from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) kurtarmak/korumak
save from (someone or something) v. (tehlikeli birinden/bir durumdan) kurtarmak
save from (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) elinden almak/kurtarmak
save from (something) v. (başarısızlıktan) kurtarmak
save from (something) v. (iflastan) kurtarmak/döndürmek
save toward (something) v. (bir şey) için para biriktirmek
save toward (something) v. (bir şey) için kenara para koymak
save toward (something) v. (bir şey) almak için para biriktirmek
Phrases
save ground v. (yarış atı) hipodrom içinde koşmak
save ground v. (yarış atı) hipodrom içinde koşturmak
save my earth expr. dünyamı kurtar
save your energy save your money expr. enerjini boşa harcama paran cebinde kalsın
save our souls expr. ruhlarımızı kurtarın
god save the queen expr. tanrı kraliçeyi korusun
god save britain expr. tanrı britanya'yı korusun
save your reverence expr. bağışlayın
save your reverence expr. affınıza sığınırım
Proverb
save up something for a rainy day ak akçe kara gün içindir
save for a rainy day ak akçe kara gün içindir
beauty will save the world dünyayı güzellik kurtaracak
a prophet is not without honor save in his own country düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur
prophet is not without honor save in his own country düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur
a prophet is not without honor save in his own country insana ne gelirse yakınından gelir
prophet is not without honor save in his own country insana ne gelirse yakınından gelir
a prophet is not without honor save in his own country bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez
a prophet is not without honor save in his own country sakalım yok ki sözüm dinlensin
a prophet is not without honor save in his own country kimse kendi memleketinde peygamber olamaz
Colloquial
save someone's bacon v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's neck v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's skin v. birinin kıçını kurtarmak
save one's bacon v. durumunu kurtarmak
save one's bacon v. canını kurtarmak
save the best for the last v. en iyisini en sona saklamak
can't do something to save your life v. hayatta/ölse yapamamak
save the best for the last v. en iyisini sona saklamak
save someone's bacon v. imdadına yetişmek
save someone's neck v. imdadına yetişmek
save someone's skin v. imdadına yetişmek
save someone's neck v. yardımına yetişmek
save someone's neck v. yardım etmek
save someone's neck v. yardımına koşmak
save someone's bacon v. yardım etmek
save someone's skin v. yardım etmek
save someone's skin v. yardımına yetişmek
save someone's bacon v. yardımına yetişmek
save someone's skin v. yardımına koşmak
save someone's bacon v. yardımına koşmak
save (something) for another time v. (bir şeyi) bir başka zamana saklamak
save somebody's bacon v. birinin kıçını kurtarmak
save somebody's bacon v. birinin imdadına yetişmek
save somebody's bacon v. birinin yardımına yetişmek
save somebody's bacon v. birinin yardımına koşmak
save somebody's bacon v. birine yardım etmek
god save the mark! expr. aman tanrım!
save that bullshit expr. bırak saçmalamayı
save me some expr. birazını bana bırak
save that bullshit expr. bırak maval okumayı
save it! expr. kapa çeneni!
god save the mark! expr. ne diyeceğimi bilemiyorum!
save it! expr. sus!
save it! expr. (öğütleri vb) kendine sakla!
save it expr. konuşmayı kes
save it expr. sus
save it expr. söyleyeceklerini kendine sakla
save it expr. söyleyeceklerinin bir önemi yok
save it expr. söyleyeceklerini duymak istemiyorum
save it! expr. konuşmayı kes!
save it! expr. sus!
save it! expr. kes sesini!
save it! expr. söyleyeceklerini kendine sakla!
save it! expr. söyleyeceklerinin bir önemi yok!
save it! expr. söyleyeceklerini duymak istemiyorum!
save it! expr. sonra söylersin!
save it! expr. sessiz ol!
gstk (god save the king) expr. tanrı kralı korusun
gstq (god save the queen) expr. tanrı kraliçeyi korusun
Idioms
save a bundle on something v. bir yığın para ödemekten kurtulmak
save somebody's skin v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's blushes v. birisini utandırmaktan kaçınmak
scrimp and save v. çok cimri olmak
save one's breath v. çenesini yormamak
pinch and save v. dişinden tırnağından artırmak
scrimp and save v. cebinde akrep olmak
save the day v. durumu/vaziyeti kurtarmak
scrimp and save v. çok tutumlu olmak
save a bundle on something v. epeyce bir miktar tasarruf etmek
save someone's bacon v. kıçını kurtarmak
save your own skin v. kendi kıçını kurtarmak
scrimp and save v. kemerleri sıkmak
scrimp and save v. kıt kıtına harcamak
save one's own skin v. kendi postunu kurtarmak
save one's neck v. postu kurtarmak
save one's skin v. postu kurtarmak
save oneself (for marriage) v. (evlenene kadar) bekaretini korumak
save someone's blushes v. utandırmamaya çalışmak
scrimp and save v. ucu ucuna geçinmek
save something for a rainy day v. zor günler için saklamak
save face v. zevahiri kurtarmak
save something for a rainy day v. (zor günler için) bir kenara koymak
scrimp and save v. üçün beşin hesabını yapmak
save appearances v. zevahiri kurtarmak
save one's bacon v. yakayı kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) başarısızlıktan kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) tehlikeden kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) felaketten kurtarmak
save (one's) hide v. (birine) kötü bir şey olmasını engellemek
save (one's) hide v. (birini) kötü bir durumdan kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) kurtarmak
save (one's) hide v. (birinin) paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini tehlikeden kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini felaketten kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini beladan kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini kurtarmak
save (one's) own hide v. paçasını kurtarmak/sıyırmak
save (one's) own neck v. postu kurtarmak
save (one's) own neck v. kendi postunu kurtarmak
save (one's) own neck v. kendi götünü/kıçını kurtarmak
save (one's) own neck v. kendini kurtarmak
save (one's) own neck v. kendini tehlikeden, beladan, zorluktan kurtarmak/sıyırmak
save the furniture [australia] v. kötü bir durumdan en iyi şekilde sıyrılmak
save the furniture [australia] v. günü kurtarmak
save the furniture [australia] v. kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak
save the furniture [australia] v. kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak
save the furniture [australia] v. kötü/talihsiz bir durumda elindekinden de olmamak
save a bundle v. bir yığın para ödemekten kurtulmak
save a bundle v. epeyce bir miktar tasarruf etmek
save a bundle v. bir yığın para ödemekten kurtarmak
save a bundle v. epeyce bir miktar tasarruf ettirmek
save breath v. boşuna soluk tüketmemek
save breath v. nefesini boşuna tüketmemek
save breath v. çenesini yormamak
save money up (for something) v. (bir şey) için para biriktirmek
save money up (for something) v. (bir şey) için kenara para koymak
save money up (for something) v. (bir şey) almak için para biriktirmek
save room (for something) v. (bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak
save room (for something) v. (bir yiyeceğe de) yer bırakmak
save room (for something) v. çok yemeyip (bir şeye) yer ayırmak/bırakmak
save room (for something) v. (bir şeye) yer ayırmak/bırakmak için çok yememek
save room (for something) v. (bir şey) için karnını tam/tıka basa doyurmamak
save skin v. postu kurtarmak
save skin v. başını kurtarmak
save skin v. paçayı kurtarmak
save skin v. sağ kurtulmak/kurtarmak
save skin v. kıçını kurtarmak
save skin v. yardım etmek
save skin v. tehlikeden/felaketten kurtulmak/kurtarmak
save someone's face v. birini gülünç/komik duruma düşmekten kurtarmak
save someone's face v. (birini) küçük düşmekten kurtarmak
save someone's face v. (birini) rezil olmaktan kurtarmak
save versus (something) v. (masaüstü oyunlarında) (bir şeye) karşı koruma sağlamak
save versus (something) v. (bir şeye) karşı direnmek
save versus (something) v. (bir şeyden) kaçmak/kaçınmak
save versus (something) v. (bir şeye) karşı gardını almak
save, keep, it for a rainy day v. zor günler için saklamak
save, keep, it for a rainy day v. kenara koymak
save, keep, it for a rainy day v. ilerisi için saklamak
save, keep, it for a rainy day v. kenara koymak
scrimp and save v. cebinde akrep olmak
scrimp and save v. çok cimri olmak
scrimp and save v. çok tutumlu olmak
scrimp and save v. kıt kıtına harcamak
scrimp and save v. kemerleri sıkmak
scrimp and save v. üçün beşin hesabını yapmak
save shoe leather v. ayakkabıları yıpratmaktan kaçınmak
to save someone's life adv. en azından
to save someone's life adv. asgari olarak
to save someone's life adv. bunu dahi yapamadan
save it for the judge [cliché] expr. bunları hakime anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. bunları mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime/mahkemede anlat
save it for a rainy day expr. zor günler için sakla
save it for a rainy day expr. zor günler için kenara koy
save it for a rainy day expr. ilerisi için sakla
save it for a rainy day expr. ilerisi için kenara koy
to save (one's) life expr. ne kadar çabalarsa çabalasın
to save (one's) life expr. ne yaparsa yapsın
to save (one's) life expr. dünyada
to save (one's) life expr. hayatta
to save (one's) life expr. ölse
to save (one's) life expr. ne kadar isterse istesin
to save (one's) life expr. ne kadar uğraşırsa uğraşsın
to save life expr. ne kadar çabalarsa çabalasın
to save life expr. ne yaparsa yapsın
to save life expr. dünyada
to save life expr. hayatta
to save life expr. ne kadar isterse istesin
to save life expr. ne kadar uğraşırsa uğraşsın
to save your life expr. ne kadar çabalarsa çabalasın
to save your life expr. ne yaparsa yapsın
to save your life expr. dünyada
to save your life expr. hayatta
to save your life expr. ölse
to save your life expr. ne kadar isterse istesin
to save your life expr. ne kadar uğraşırsa uğraşsın
Speaking
save it! expr. düşüncelerini kendine sakla!
turn on the lights to save your eyes expr. gözlerinizi yormamak için ışığı açın
save your breath expr. nefesini tüketme
you had a chance to save yourself expr. kendini kurtarma şansın vardı
save your breath expr. ne desen nafile
save your breath expr. ne desen boş
save the last bullet for yourself expr. son kurşunu kendin için sakla
I came to save you expr. seni kurtarmaya geldim
I'll save you the trouble expr. sizi zahmetten kurtarayım
he walks home to save carfare expr. yol parasından tasarruf etmek için eve yürüyerek gider
Trade/Economic
propensity to save n. artırım eğilimi
marginal propensity to save n. marjinal tasarruf eğilimi
marginal propensity to save n. marjinal tasarruf eğilimi
marginal propensity to save n. marjinal tasarruf meyli
average propensity to save n. ortalama tasarruf eğilimi
propensity to save n. tasarruf eğilimi
propensity to save n. tasarruf temayülü
save as you earn n. (britanya) aylık yatırımların vergiden muaf faiz getirdiği devlet destekli bir birikim planı
saye (save as you earn) n. (britanya) aylık yatırımların vergiden muaf faiz getirdiği devlet destekli bir birikim planı
save v. tasarrufta bulunmak
save and go away expr. kurtar ve kaç
Law
save the statute v. davanın zamanaşımını kesmek
save for the exceptions or derogations provided for expr. -de öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla
Politics
save as otherwise provided n. aksi öngörülmedikçe
save as otherwise provided expr. aksine rapor olmadıkça
save for the exceptions or derogations provided for expr. de öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla
even in such circumstances it is your duty to save the turkish independence and republic expr. işte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır
Technical
auto-save on submit n. gönderme sırasında otomatik kaydetme
recovery save set n. kurtarma kaydetme kümesi
save-all n. altın arama savağı
save-all n. lif ve dolgunun büyük bir bölümünü kurtaran bir kağıt makinesi
save as v. yeni adla saklamak
save as v. yeni adla kaydetmek
Computer
background save n. arka planda kayıt
save file as type n. dosyanın kayıt türü
save file as type n. dosya kayıt türü
power save mode n. enerji koruma modu
energy save n. enerji tasarrufu
power save mode n. enerji kazanç modu
energy save n. güç tutumu
power save n. güç tasarrufu
power save n. güç koruması
power save n. güç tutumu
power save mode n. güç tutumu modu
fast save n. hızlı kaydetme
save messages n. iletileri kaydetme
save in folder n. kaydedileceği klasör
save date n. kayıt tarihi
save new object n. kaydet yeni nesne
save n. kaydetme
save options n. kaydetme seçenekleri
save function n. kaydetme fonksiyonu
save error n. kaydetme hatası
don't save n. kaydetme
save file as type n. kaydedilecek dosya türü
save in folder n. kaydedilecek klasör
save dialog n. kaydet diyalog
save toolbar n. kaydet araç çubuğu
save as type n. kayıt türü
save copy as n. kopya kayıt türü
automatic save every n. otomatik kaydetme aralığı
save n. saklama
save file n. saklama kütüğü
save system authority n. sistem saklama yetkisi
full save n. tamamını sakla
toner save n. toner tutumu
save toner n. toner tutumu
save n. kaydedilmiş dosya türü
save it to disk v. dosyayı diske kaydetmek
save a file v. dosya kaydetmek
save key expr. anahtarı kaydet
save search expr. arama kaydet
save address expr. adresi kaydet
save search as expr. arama kaydet
save search expr. aramayı kaydet
save ade as expr. ade'yi farklı kaydet
save settings expr. ayarları kaydet
save avi file expr. avı dosyası kaydet
save as expr. adıyla kaydet
save search as expr. aramayı kaydet
save formatted expr. biçimli kaydet
save format expr. biçim kaydet
save formatted values expr. biçimleriyle birlikte
save with document expr. belge ile kaydet
save this image expr. bu resmi kaydet
save binder as expr. cildi farklı kaydet
file save as expr. dosyayı farklı kaydet
save it to disk expr. diske kaydet
save worksheet as expr. çalışma sayfasını farklı kaydet
save file as? expr. dosya olarak kaydedilsin mi?
save binder expr. cilt kaydet
save files expr. dosyaları kaydet
save to file expr. dosyaya kaydet
save as file expr. dosyayı farklı kaydet
save settings on exit expr. çıkışta ayarları kaydet
disk full-unable to complete save operation expr. disk dolu-kayıt işlemi tamamlanamıyor
save scheme expr. düzeni kaydet
save file dsn expr. dosya dsn'i kaydet
save workspace expr. çalışma alanını kaydet
save playlist expr. çalma listesini kaydet
would you like to save your changes? expr. değişiklikleri kaydetmek istiyor musunuz?
save changes expr. değişiklikleri kaydet
save to disk expr. diske kaydet
can save files expr. dosyaları kaydedebilir
save as expr. dosyasını farklı kaydet
save as file expr. dosya olarak kaydet
file save expr. dosya kaydet
save file as expr. dosyayı farklı kaydet
save file expr. dosya kaydet
save scheme as expr. düzeni farklı kaydet
save external link values expr. dış bağlantı değerlerini kaydet
save on exit expr. çıkışta kaydet
save workbook as expr. çalışma kitabını farklı kaydet
save changes in expr. değişiklikleri kaydet
save briefcase expr. evrak çantası'nı kaydet