|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
her türlü sağlık problemini ilaç kullanarak giderme eğilimi |
medicalisation n.
|
|
2 |
General |
yolcuların veya malların taşınmasına yönelik tasarlanmış her türlü araç |
vehicle n.
|
|
3 |
General |
ulaşım yollarının yayalar ve her türlü taşıt araçları tarafından kullanılması |
traffic n.
|
|
4 |
General |
türlü işlerde kullanılan ağaçtan uzun ve geniş kap |
hull n.
|
|
5 |
General |
kendini başka türlü tanıtma |
personation n.
|
|
6 |
General |
türlü çeşitleri içeren bir bütün |
assortment n.
|
|
7 |
General |
sesten daha hızlı giden her türlü taşıt |
supersonic transport n.
|
|
8 |
General |
çalışanlara verilen her türlü uzatmalı izinler |
sabbatical n.
|
|
9 |
General |
alttaki yapı üzerine kurulan her türlü yapı |
superstructure n.
|
|
10 |
General |
her türlü şey |
all sorts of thing n.
|
|
11 |
General |
her türlü tehlike |
danger of all sorts n.
|
|
12 |
General |
her türlü marka bira satan bar |
free house n.
|
|
13 |
General |
her türlü hava koşullarında uçabilen uçak |
all-weather aircraft n.
|
|
14 |
General |
içinde her türlü eşya satılan büyük alışveriş merkezi |
hypermarket n.
|
|
15 |
General |
her türlü önlem |
all kinds of measures n.
|
|
16 |
General |
her türlü mal |
all kinds of goods n.
|
|
17 |
General |
her türlü risk |
all kinds of risks n.
|
|
18 |
General |
her çeşit/türlü hizmet |
a full range of services n.
|
|
19 |
General |
türlü yemeği |
olla podrida n.
|
|
20 |
General |
eskiden sokak satıcılarından alınan, içinde türlü çeşitli hikaye, tekerleme ve anlatıların bulunduğu eğlencelik kitap |
chapbook n.
|
|
|
21 |
General |
her türlü sağlık problemini ilaç kullanarak giderme eğilimi |
medicalization n.
|
|
22 |
General |
zamanla biriken ve hoşa gitmeyen her türlü hurda veya süprüntü |
cruft n.
|
|
23 |
General |
genel olarak öğrenecek kişinin önünde, öğrenmeye engel olabilecek her türlü psikolojik bariyeri kaldırmayı amaçlayan öğretim yöntemi |
desuggestopedia n.
|
|
24 |
General |
kişinin kullandığı veya giydiği, yeni veya farklı olarak kabul edilen ve başkalarının o kişiyi fark etmesi için tasarlanmış her türlü şey |
fashion statement n.
|
|
25 |
General |
her türlü kar koşulunda kullanılan snowboard |
freeride n.
|
|
26 |
General |
avustralya aborjinleri tarafından besin olarak kullanılan her türlü bitki |
bush tucker n.
|
|
27 |
General |
avustralya aborjinleri tarafından besin olarak kullanılan her türlü bitki |
bushfood n.
|
|
28 |
General |
türlü şeylerin karışımı |
ragbag n.
|
|
29 |
General |
türlü şeylerin karışımı |
rag-bag n.
|
|
30 |
General |
her türlü kısıtlama veya koşuldan arınmış şey |
absolute n.
|
|
31 |
General |
türlü olmama |
unvariedness n.
|
|
32 |
General |
her türlü forma sahip olma |
omniformity n.
|
|
33 |
General |
her türlü şekle sahip olma |
omniformity n.
|
|
34 |
General |
her türlü eleştiriyi işverenlerinin avantajına çevirebilen kurnaz sözcü |
flack catcher n.
|
|
35 |
General |
her türlü eleştiriyi işverenlerinin avantajına çevirebilen kurnaz sözcü |
flak catcher n.
|
|
36 |
General |
başka türlü göstermek |
dissemble v.
|
|
37 |
General |
başka türlü göstermek |
dissimulate v.
|
|
38 |
General |
olduğundan başka türlü görünmek |
sail under false colors v.
|
|
39 |
General |
her türlü mikrobu taşımak |
carry all kinds of germs v.
|
|
40 |
General |
her türlü önlemi almak |
take all kinds of measures v.
|
|
41 |
General |
her türlü övgüyü hak etmek |
deserve all of the credit v.
|
|
42 |
General |
her türlü imkana sahip olmak |
have all facilities available v.
|
|
43 |
General |
bir türlü rahat vermemek |
overpester v.
|
|
44 |
General |
bir türlü susmamak |
overspeak v.
|
|
45 |
General |
bir türlü susmamak |
overtalk v.
|
|
46 |
General |
başka türlü |
other adj.
|
|
47 |
General |
başka türlü |
otherwise adj.
|
|
48 |
General |
türlü türlü |
multifarious adj.
|
|
49 |
General |
türlü türlü |
diverse adj.
|
|
50 |
General |
türlü türlü |
manifold adj.
|
|
51 |
General |
türlü türlü |
sundry adj.
|
|
52 |
General |
başka türlü |
different adj.
|
|
53 |
General |
türlü türlü |
all sorts of adj.
|
|
54 |
General |
başka türlü |
else adj.
|
|
55 |
General |
her türlü hava şartlarına karşı dayanıklı |
weatherproof adj.
|
|
56 |
General |
her türlü |
all kinds of adj.
|
|
57 |
General |
başka türlü söylenmiş |
rephrased adj.
|
|
58 |
General |
her türlü kötü hava şartlarına maruz kalmış |
weather-beaten adj.
|
|
59 |
General |
türlü türlü |
different adj.
|
|
60 |
General |
her türlü |
whatever adj.
|
|
|
61 |
General |
her türlü |
all manner of adj.
|
|
62 |
General |
binbir türlü |
various kinds of adj.
|
|
63 |
General |
binbir türlü |
many adj.
|
|
64 |
General |
binbir türlü |
all sorts of adj.
|
|
65 |
General |
(duygusal açıdan) güçlü ve (her türlü duygusal travmaya karşı) sağlam |
heartstrong adj.
|
|
66 |
General |
üç türlü olan şeyle ilgili |
trigeneric adj.
|
|
67 |
General |
başka türlü gösterilmemiş |
undissembled adj.
|
|
68 |
General |
türlü olmayan |
undiversified adj.
|
|
69 |
General |
türlü olmayan |
unvaried adj.
|
|
70 |
General |
her ne türlü |
what adj.
|
|
71 |
General |
her türlü |
whatsomever [obsolete] adj.
|
|
72 |
General |
normal türlü olan |
homotypal adj.
|
|
73 |
General |
her türlü |
omnigenous adj.
|
|
74 |
General |
her türlü cinsel aktivite ile ilgili |
pansexual adj.
|
|
75 |
General |
türlü türlü |
plurifarious adj.
|
|
76 |
General |
başka türlü |
differently adv.
|
|
77 |
General |
türlü nedenlerden |
for a variety of reasons adv.
|
|
78 |
General |
bir türlü |
in one way or another adv.
|
|
79 |
General |
her türlü |
in any case adv.
|
|
80 |
General |
bir türlü |
somehow adv.
|
|
81 |
General |
her türlü olasılıkta |
in all probability adv.
|
|
82 |
General |
bir türlü |
never adv.
|
|
83 |
General |
bir türlü |
in no way adv.
|
|
84 |
General |
başka türlü |
aliter adv.
|
|
85 |
General |
her türlü |
first or last adv.
|
|
86 |
General |
her türlü yola başvurarak |
by any means necessary adv.
|
|
87 |
General |
bir türlü |
somegate [scotland] adv.
|
|
88 |
General |
başka türlü |
otherwise adv.
|
|
89 |
General |
öbür türlü |
otherwise adv.
|
|
90 |
General |
(iki, üç …) türlü |
fold suf.
|
|
91 |
General |
her türlü çabaya karşı |
in spite of the teeth expr.
|
|
Phrasals |
|
92 |
Phrasals |
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
|
93 |
Phrasals |
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak |
beguile someone into something v.
|
|
94 |
Phrasals |
(birinin bir şey) yapmaması için her türlü çareye başvurmak |
beguile someone out of something v.
|
|
95 |
Phrasals |
bir türlü sonu gelmemek |
grind on v.
|
|
96 |
Phrasals |
için her türlü çareye başvurmak |
beguile into v.
|
|
97 |
Phrasals |
(birinin) her türlü ihtiyacını karşılamak |
look after (someone) v.
|
|
Phrases |
|
98 |
Phrases |
o görüntüleri bir türlü unutamıyorum |
what has been seen cannot be unseen expr.
|
|
99 |
Phrases |
o görüntüleri bir türlü aklımdan çıkaramıyorum |
what has been seen cannot be unseen expr.
|
|
100 |
Phrases |
o görüntüleri bir türlü aklımdan silemiyorum |
what has been seen cannot be unseen expr.
|
|
101 |
Phrases |
o görüntüleri bir türlü hafızamdan çıkaramıyorum |
what has been seen cannot be unseen expr.
|
|
102 |
Phrases |
o görüntüleri bir türlü hafızamdan silemiyorum |
what has been seen cannot be unseen expr.
|
|
103 |
Phrases |
o görüntülerden bir türlü kurtulamıyorum |
what has been seen cannot be unseen expr.
|
|
104 |
Phrases |
her türlü engeli/zorluğu aşarak |
by hell or high water expr.
|
|
105 |
Phrases |
her türlü engeli/zorluğu aşarak |
hell or high water expr.
|
|
106 |
Phrases |
her türlü engeli/zorluğu aşarak |
(come) hell or high water expr.
|
|
107 |
Phrases |
başka türlü adlandırılamayan (bta) |
not otherwise specified expr.
|
|
108 |
Phrases |
her türlü |
of any nature expr.
|
|
109 |
Phrases |
her türlü ön yargıdan uzak |
free of any sort of prejudice expr.
|
|
110 |
Phrases |
öbür türlü |
otherwise expr.
|
|
111 |
Phrases |
öbür türlü |
in a different way expr.
|
|
112 |
Phrases |
öbür türlü |
(in) the other way expr.
|
|
113 |
Phrases |
öbür türlü |
(in) another way expr.
|
|
114 |
Phrases |
öbür türlü |
the other way (a)round expr.
|
|
115 |
Phrases |
başka türlü bir şey/biri |
he/she/it is something else expr.
|
|
Proverb |
|
116 |
Proverb |
sezar'ın karısı her türlü şüphenin üstünde olmalıdır |
caesar's wife must be above suspicion
|
|
117 |
Proverb |
hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar |
all is grist that comes to the mill
|
|
118 |
Proverb |
küçük şeylerle/ayrıntılarla uğraşmaktan bir türlü sadede gelememek |
too busy fighting alligators to drain the swamp
|
|
119 |
Proverb |
hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar |
all is grist that comes to the mill
|
|
120 |
Proverb |
küçük şeylerle/ayrıntılarla uğraşmaktan bir türlü sadede gelememek |
too busy fighting alligators to drain the swamp
|
|
Colloquial |
|
121 |
Colloquial |
her türlü kötü örneğin bulunduğu bölge |
rogues' gallery n.
|
|
122 |
Colloquial |
saçların bir türlü şekle girmediği/yatışmadığı gün |
a bad hair day n.
|
|
123 |
Colloquial |
her türlü saçmalık |
any fool thing n.
|
|
124 |
Colloquial |
her türlü saçma şey |
any fool thing n.
|
|
125 |
Colloquial |
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
know different v.
|
|
126 |
Colloquial |
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
know otherwise v.
|
|
127 |
Colloquial |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak |
play phone tag v.
|
|
128 |
Colloquial |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek |
play phone tag v.
|
|
129 |
Colloquial |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak |
play telephone tag v.
|
|
130 |
Colloquial |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek |
play telephone tag v.
|
|
131 |
Colloquial |
her türlü iddiasına girerim |
I bet you a pound to a penny expr.
|
|
132 |
Colloquial |
bir türlü kabullenemiyorum |
I can't get over something expr.
|
|
133 |
Colloquial |
hiçbir türlü |
not on any account expr.
|
|
134 |
Colloquial |
her türlü yola başvurarak |
by all available means expr.
|
|
135 |
Colloquial |
her türlü yola başvurarak |
by any means necessary expr.
|
|
136 |
Colloquial |
başka türlü bir şey/biri |
he/she/it is something else expr.
|
|
137 |
Colloquial |
her türlü ben kazanırım |
heads I win, tails you lose expr.
|
|
138 |
Colloquial |
her türlü hava şartında |
in all weathers expr.
|
|
139 |
Colloquial |
ya da başka türlü |
or otherwise expr.
|
|
140 |
Colloquial |
olsa bir türlü olmasa bir türlü |
can't live with them, can't live without them expr.
|
|
141 |
Colloquial |
türlü şey/iş |
one thing and another expr.
|
|
142 |
Colloquial |
türlü iş |
(what with) one thing and another expr.
|
|
143 |
Colloquial |
(biri) bir türlü başarılı olamıyor/başaramıyor |
(one) can't win for losing expr.
|
|
144 |
Colloquial |
(biri) bir türlü başarılı olamıyor/başaramıyor |
(one) can't win for trying expr.
|
|
145 |
Colloquial |
her türlü (insan/şey) |
all kinds of (people or things) expr.
|
|
146 |
Colloquial |
türlü türlü (insan/şey) |
all kinds of (people or things) expr.
|
|
147 |
Colloquial |
her türlü insan/şey |
all manner of someone or something expr.
|
|
148 |
Colloquial |
türlü türlü insan/şey |
all manner of someone or something expr.
|
|
149 |
Colloquial |
her türlü insan/şey |
all manner of somebody/something expr.
|
|
150 |
Colloquial |
türlü türlü insan/şey |
all manner of somebody/something expr.
|
|
151 |
Colloquial |
her türlü (insan/şey) |
all kinds of (people or things) expr.
|
|
152 |
Colloquial |
türlü türlü (insan/şey) |
all kinds of (people or things) expr.
|
|
153 |
Colloquial |
her türlü insan/şey |
all manner of someone or something expr.
|
|
154 |
Colloquial |
türlü türlü insan/şey |
all manner of someone or something expr.
|
|
155 |
Colloquial |
her türlü insan/şey |
all manner of somebody/something expr.
|
|
156 |
Colloquial |
türlü türlü insan/şey |
all manner of somebody/something expr.
|
|
157 |
Colloquial |
her türlü mesele |
any other business expr.
|
|
158 |
Colloquial |
her türlü mesele |
aob (any other business) expr.
|
|
159 |
Colloquial |
bir türlü kabullenemiyorum |
I can't get over expr.
|
|
160 |
Colloquial |
bir türlü anlamıyor |
he just doesn't get it expr.
|
|
Idioms |
|
161 |
Idioms |
zorunlu olarak gerçekleştirilen her türlü görev ya da faaliyet |
command performance n.
|
|
162 |
Idioms |
iki taraf arasında üçüncü tarafın lehine olacak şekilde yapılan her türlü çıkar anlaşması |
sweetheart contract n.
|
|
163 |
Idioms |
her türlü kolay |
downhill all the way n.
|
|
164 |
Idioms |
kendini tanıtma amaçlı katılınan küçük büyük her türlü organizasyon |
the opening of an envelope n.
|
|
165 |
Idioms |
kendi reklamını yapma amaçlı katılınan küçük büyük her türlü organizasyon |
the opening of an envelope n.
|
|
166 |
Idioms |
kendini gösterme amaçlı katılınan küçük büyük her türlü organizasyon |
the opening of an envelope n.
|
|
167 |
Idioms |
her türlü girişiminde başarılı olan kimse |
an admirable crichton n.
|
|
168 |
Idioms |
her türlü girişiminden iyi sonuçlar elde eden kimse |
an admirable crichton n.
|
|
169 |
Idioms |
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi |
box and cox n.
|
|
170 |
Idioms |
(birinin) her türlü numarası |
(one's) whole bag of tricks n.
|
|
171 |
Idioms |
(birinin) her türlü taktiği/yöntemi |
(one's) whole bag of tricks n.
|
|
172 |
Idioms |
(birinin) her türlü tekniği |
(one's) whole bag of tricks n.
|
|
173 |
Idioms |
türlü kusurlar |
a multitude of sins n.
|
|
174 |
Idioms |
türlü hatalar |
a multitude of sins n.
|
|
175 |
Idioms |
türlü eksiklikler |
a multitude of sins n.
|
|
176 |
Idioms |
türlü kabahatler |
a multitude of sins n.
|
|
177 |
Idioms |
türlü suçlar/günahlar |
a multitude of sins n.
|
|
178 |
Idioms |
başka türlü bir hikaye |
another story n.
|
|
179 |
Idioms |
her türlü şüpheden uzak kimse |
caesar's wife n.
|
|
180 |
Idioms |
her türlü hinlik |
every trick in the book n.
|
|
181 |
Idioms |
her türlü hile |
every trick in the book n.
|
|
182 |
Idioms |
her türlü şeytanlık |
every trick in the book n.
|
|
183 |
Idioms |
her türlü dalavere |
every trick in the book n.
|
|
184 |
Idioms |
her türlü kurnazlık |
every trick in the book n.
|
|
185 |
Idioms |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamama |
phone tag n.
|
|
186 |
Idioms |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememe |
phone tag n.
|
|
187 |
Idioms |
başka türlü göstermek |
play possum v.
|
|
188 |
Idioms |
bir türlü harekete geçmemek |
let the grass grow beneath (one's) feet v.
|
|
189 |
Idioms |
olabilecek her türlü olaya ya da krize hazırlıklı olmak |
screw oneself up to concert pitch v.
|
|
190 |
Idioms |
olabilecek her türlü olaya ya da krize hazırlıklı olmak |
screw one up to concert pitch v.
|
|
191 |
Idioms |
çeşit çeşit/türlü türlü olmak |
come in all shapes and sizes v.
|
|
192 |
Idioms |
bir türlü inanamamak/unutamamak |
can't get over (something) v.
|
|
193 |
Idioms |
aynı anda bin türlü takla atmak |
juggle six things at the same time v.
|
|
194 |
Idioms |
her türlü sorundan şansıyla kurtulmak |
bear a charmed life v.
|
|
195 |
Idioms |
her türlü riski almak |
go through fire and water v.
|
|
196 |
Idioms |
her türlü ayrıntı üzerinde düşünüp karara varmak |
hammer out v.
|
|
197 |
Idioms |
her türlü yola başvurmak |
leave no avenue unexplored v.
|
|
198 |
Idioms |
her türlü şüpheden uzak olmak |
be above suspicion v.
|
|
199 |
Idioms |
sandığa sahte oy atmak suretiyle veya başka türlü bir numara ile seçimi lehine çevirmeye çalışmak |
stuff the ballot box v.
|
|
200 |
Idioms |
(sonu ne olursa olsun) her türlü riski alarak sonuna kadar götürmek |
go to the wall on something v.
|
|
201 |
Idioms |
(bir türlü) anlayamamak |
be beyond someone v.
|
|
202 |
Idioms |
her türlü kurnazlığı bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
203 |
Idioms |
her türlü dalavereyi bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
204 |
Idioms |
her türlü hileyi/üçkağıdı bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
205 |
Idioms |
her türlü dümeni bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
206 |
Idioms |
her türlü cinliği/şeytanlığı bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
207 |
Idioms |
her türlü dalavereden/üçkağıttan haberi olmak |
know every trick in the book v.
|
|
208 |
Idioms |
her türlü şeytanlıktan haberi olmak |
know every trick in the book v.
|
|
209 |
Idioms |
melba misali işi bir türlü bırakamamak |
do a melba [australia] v.
|
|
210 |
Idioms |
başka türlü/farklı anlatmak |
tell a different story v.
|
|
211 |
Idioms |
başka türlü/farklı anlatmak |
tell another tale/story v.
|
|
212 |
Idioms |
başka türlü/farklı anlatmak |
tell a different tale v.
|
|
213 |
Idioms |
başka türlü/farklı anlatmak |
tell another story v.
|
|
214 |
Idioms |
başka türlü/farklı anlatmak |
tell another tale v.
|
|
215 |
Idioms |
türlü badirelerle karşılaşmak |
go through hell and high water [uk] v.
|
|
216 |
Idioms |
türlü badirelere göğüs germek |
go through hell and high water [uk] v.
|
|
217 |
Idioms |
bin türlü zorlukla uğraşmak |
go through hell and high water [uk] v.
|
|
218 |
Idioms |
bin türlü engeli aşmak |
go through hell and high water [uk] v.
|
|
219 |
Idioms |
bin türlü problemle mücadele etmek |
go through hell and high water [uk] v.
|
|
220 |
Idioms |
türlü zorlukla/sıkıntıyla baş etmek |
go through hell and high water [uk] v.
|
|
221 |
Idioms |
her türlü dalavereyi/üçkağıdı denemek |
try every trick in the book v.
|
|
222 |
Idioms |
her türlü kurnazlığa başvurmak |
try every trick in the book v.
|
|
223 |
Idioms |
yapsan bir türlü yapmasan bir türlü olmak |
be damned if you do and damned if you don't v.
|
|
224 |
Idioms |
her türlü bahse girmek |
bet bottom dollar v.
|
|
225 |
Idioms |
bir türlü engel olamamak |
can't help it v.
|
|
226 |
Idioms |
bir şeyi bir türlü yapamamak/başaramamak |
can't help something v.
|
|
227 |
Idioms |
başka türlü düşünmeye başlamak |
change your tune v.
|
|
228 |
Idioms |
her türlü sonuca hazırlıklı olmak |
cover all bases v.
|
|
229 |
Idioms |
her türlü sonuca karşı baştan önlem almak |
cover all bases v.
|
|
230 |
Idioms |
her türlü riski almak |
go through fire v.
|
|
231 |
Idioms |
başka türlü/farklı anlatmak |
tell a different, another tale/story v.
|
|
232 |
Idioms |
her türlü sıkıntıya karşı hazırlıklı |
loaded for bear adj.
|
|
233 |
Idioms |
her türlü |
forty ways from sunday adv.
|
|
234 |
Idioms |
çeşit çeşit/türlü türlü/muhtelif |
all over the board adv.
|
|
235 |
Idioms |
çeşit çeşit/türlü türlü/muhtelif |
all over the board adv.
|
|
236 |
Idioms |
başka türlü |
on the other hand adv.
|
|
237 |
Idioms |
reklam her türlü karlıdır |
it pays to advertise expr.
|
|
238 |
Idioms |
bir türlü/kendimi ne kadar zorlasam hatırlayamıyorum/aklıma gelmiyor |
can't for the life of me (remember) expr.
|
|
239 |
Idioms |
türlü türlü |
all shapes and sizes expr.
|
|
240 |
Idioms |
türlü badireler atlatarak |
through hell and high water expr.
|
|
241 |
Idioms |
her türlü |
eight ways from sunday expr.
|
|
242 |
Idioms |
her türlü |
eight ways to sunday expr.
|
|
243 |
Idioms |
bir türlü rahata erememe |
the black ox has trod upon (one's) foot [obsolete] expr.
|
|
244 |
Idioms |
her türlü masrafı yapma/çabayı gösterme |
no half measures expr.
|
|
245 |
Idioms |
her türlü bahse/iddiaya girerim ki |
wager (someone) a pound to a penny expr.
|
|
246 |
Idioms |
türlü türlü |
various and sundry expr.
|
|
247 |
Idioms |
her türlü |
forty ways to sunday expr.
|
|
248 |
Idioms |
(biri) bir türlü başarılı olamıyor/başaramıyor |
(one) can't do right for doing wrong [uk] expr.
|
|
249 |
Idioms |
başka türlü bir hikaye |
(quite) another story expr.
|
|
250 |
Idioms |
başka türlü bir hikaye |
a (quite) different story expr.
|
|
251 |
Idioms |
her türlü |
any old expr.
|
|
252 |
Idioms |
sezar'ın karısı her türlü şüphenin üstünde olmalıdır |
caesar's wife expr.
|
|
253 |
Idioms |
(biri) karşısındakine her türlü hakareti/eleştiriyi yapar, fakat kendisine yapılınca hoşuna gitmez |
(one) can dish it out, but (one) can't take it expr.
|
|
254 |
Idioms |
türlü badireler atlatarak |
hell and high water expr.
|
|
255 |
Idioms |
olabilecek her türlü şey |
the whole works expr.
|
|
Speaking |
|
256 |
Speaking |
bu binayı bir türlü sevemedim |
I never liked this building expr.
|
|
257 |
Speaking |
başka türlü nasıl? |
how else? expr.
|
|
258 |
Speaking |
başka türlü olamaz |
there is no other way expr.
|
|
259 |
Speaking |
başka türlü seni asla bulamazdım |
I never would have found you otherwise expr.
|
|
260 |
Speaking |
başka türlü olmaz |
there is no other way expr.
|
|
261 |
Speaking |
bu problemi bir türlü çözemiyorum |
I can't seem to solve this problem expr.
|
|
262 |
Speaking |
bir türlü karar veremiyorum |
I just can't make up my mind expr.
|
|
263 |
Speaking |
bir türlü uyku tutmadı |
couldn't catch a wink expr.
|
|
264 |
Speaking |
bir türlü anlamıyorum |
i just don't get it expr.
|
|
265 |
Speaking |
her türlü |
all the way expr.
|
|
266 |
Speaking |
iki türlü de idare ediyorum |
it seems to work both ways expr.
|
|
267 |
Speaking |
onunla bir türlü geçinemezsin |
you never really hit it off expr.
|
|
268 |
Speaking |
ne kadar çabalasam da bir türlü karımı hamile bırakamıyorum |
I can't get my wife pregnant no matter how hard I try expr.
|
|
269 |
Speaking |
ne kadar çabalasam da bir türlü karım hamile kalmıyor |
I can't get my wife pregnant no matter how hard I try expr.
|
|
270 |
Speaking |
yapsam bir türlü yapmasam bir türlü |
I'm damned if i do and damned if i don't expr.
|
|
Trade/Economic |
|
271 |
Trade/Economic |
şirket kasasında her türlü harcama için bulunan nakit para (maaş, masraf, temettü vb.) |
cash flow n.
|
|
272 |
Trade/Economic |
çok türlü taşımacılık yöntemi |
intermodal transportation n.
|
|
273 |
Trade/Economic |
her türlü senet satın alan ve bunların satışını yapan mali kuruluş |
general management trust n.
|
|
274 |
Trade/Economic |
her türlü mal |
every kind of good n.
|
|
275 |
Trade/Economic |
hizmet karşılığı ödenen her türlü resmi olmayan ücret ve ek ödemeler |
emolument n.
|
|
276 |
Trade/Economic |
her türlü yasal para ile ödenebilen tahvil |
legal tender bond n.
|
|
277 |
Trade/Economic |
her türlü ıskonto ve indirimler çıkartıldıktan sonra kalan fiyat |
net price n.
|
|
278 |
Trade/Economic |
her türlü iş alanını kapsayan faaliyet |
vertical business n.
|
|
279 |
Trade/Economic |
içinde her türlü ürünün satıldığı amerika'nın en büyük marketler zinciri |
wal-mart n.
|
|
280 |
Trade/Economic |
işletmede kullanılan her türlü defter ve belgeler |
proof n.
|
|
281 |
Trade/Economic |
maaş ve ücretle ilgili her türlü belge ve kayıtlar |
payroll records n.
|
|
282 |
Trade/Economic |
türlü türlü |
miscellaneous adj.
|
|
283 |
Trade/Economic |
başka türlü |
otherwise conj.
|
|
284 |
Trade/Economic |
hiçbir türlü |
on no account expr.
|
|
285 |
Trade/Economic |
hiçbir türlü |
upon no account expr.
|
|
Law |
|
286 |
Law |
tanığı her türlü kovuşturmadan koruyan dokunulmazlık |
transactional immunity n.
|
|
287 |
Law |
her türlü beyannameleri ile bildirgelerini tanzim ve imzaya |
prepare and undersign all statements and declarations n.
|
|
288 |
Law |
kanun veya anlaşma hükmüyle önceden belirlenmiş olmayıp olaya göre ikamesi mümkün olan her türlü yasal delil |
casual evidence n.
|
|
289 |
Law |
şirketimizce imzalanmış her türlü akitleri feshetmeye tadil ve tashih etmeye |
cancel, amend, alter or otherwise modified the contracts signed by our company n.
|
|
290 |
Law |
senedin ödenmemesi durumunda oluşacak her türlü zararın sorumluluğunu taraflara yazılı olarak bildirmek |
protest a bill v.
|
|
291 |
Law |
her türlü takyidattan ari olarak |
free of all incumbrances expr.
|
|
292 |
Law |
her türlü temyiz talebini almaya |
take appeals of any kind expr.
|
|
Politics |
|
293 |
Politics |
her türlü dini inanç ve ibadetin özgürce yaşanmasını savunan kimse |
tolerationist n.
|
|
294 |
Politics |
birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi |
convention on the elimination of all forms of discrimination against women (cedaw) n.
|
|
295 |
Politics |
birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi |
the un convention on the elimination of all forms of discrimination against women n.
|
|
296 |
Politics |
birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi |
convention on the elimination of all forms of discrimination against women (cedaw) n.
|
|
297 |
Politics |
birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi |
the un convention on the elimination of all forms of discrimination against women n.
|
|
298 |
Politics |
her türlü ırk ayrımcılığı |
all forms of racial discrimination n.
|
|
299 |
Politics |
her türlü devlet yönetim şekline karşı olma |
antarchism [rare] n.
|
|
300 |
Politics |
her türlü devlet yönetim şekline karşı olan kimse |
antarchist n.
|
|
301 |
Politics |
politik eleştiriciliği veya kişisel muhalefeti vatansever olmamakla veya komünizmi savunmakla suçlayarak bastırmaya yönelik her türlü girişim |
mccarthyism n.
|
|
302 |
Politics |
(özellikle dezavantajlı gruplar olmak üzere) tüm birey ve grupların her türlü faaliyete dahil edilmesi |
inclusion n.
|
|
303 |
Politics |
her türlü tedbirden kaçınmak |
abstain from any measure v.
|
|
304 |
Politics |
her türlü devlet yönetim şekline karşı olan |
antarchistic adj.
|
|
Institutes |
|
305 |
Institutes |
her türlü ırk ayrımcılığının tasfiyesine ilişkin uluslararası sözleşme |
convention on the elimination of all forms of racial discrimination n.
|
|
306 |
Institutes |
kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi |
convention on the elimination of all forms of discrimination against women n.
|
|
Insurance |
|
307 |
Insurance |
önceden bildirim gerekmeksizin her türlü gönderiyi kapsayan sigorta poliçesi |
transit floater n.
|
|
308 |
Insurance |
her türlü yükümlülüğün ilgili tüm sigortacılar tarafından paylaşılması ilkesi |
contribution n.
|
|
309 |
Insurance |
her türlü avaryalar hariç |
free of all average expr.
|
|
Tourism |
|
310 |
Tourism |
tüm yolcuların her türlü hizmetten faydalanıp halka açık alanlara serbestçe girebildikleri ulaşım aracı |
one-class n.
|
|
Technical |
|
311 |
Technical |
türlü şeylerin karışımı |
conglomeration n.
|
|
312 |
Technical |
vanadyum kapsayan türlü asitlerden herhangi biri |
vanadic acid n.
|
|
313 |
Technical |
her türlü donanımı mevcut |
well-found adj.
|
|
314 |
Technical |
türlü biçimlere ait |
diversiform adj.
|
|
315 |
Technical |
türlü şekilleri oian |
variform adj.
|
|
Informatics |
|
316 |
Informatics |
karma türlü ifade |
mixed type expression n.
|
|
317 |
Informatics |
karma veri türlü |
mixed-mode adj.
|
|
Textile |
|
318 |
Textile |
boyun bölgesine giyilen veya takılan her türlü giyim eşyası |
neckgear n.
|
|
Construction |
|
319 |
Construction |
arazi üzerinde paletli ya da yığın halde her türlü yükün taşınması ve yüklenmesi gibi çeşitli işlerde kullanılan çok işlevli iş makinesi |
telescopic handler n.
|
|
320 |
Construction |
arazi üzerinde paletli ya da yığın halde her türlü yükün taşınması ve yüklenmesi gibi çeşitli işlerde kullanılan çok işlevli iş makinesi |
telehandler n.
|
|
Dyeing |
|
321 |
Dyeing |
her türlü uygulamada yalnızca tek bir rengi veya tonu veren (boya) |
monogenetic adj.
|
|
Aeronautic |
|
322 |
Aeronautic |
her türlü hava koşullarında uçabilen uçak |
all weather aircraft n.
|
|
323 |
Aeronautic |
uçabilen her türlü makine |
aircraft n.
|
|
Marine |
|
324 |
Marine |
dalıcının kullandığı her türlü dalış gerecinin ortak adı |
configuration n.
|
|
325 |
Marine |
genelde havayolculukları için kullanılsa da her türlü ulaşım için de geçerli bir terim |
higher rate intermediate points n.
|
|
Medical |
|
326 |
Medical |
her türlü sağlık problemini ilaç kullanarak giderme eğilimi |
medicalization n.
|
|
327 |
Medical |
her türlü sağlık problemini ilaç kullanarak giderme eğilimi |
medicalisation n.
|
|
Food Engineering |
|
328 |
Food Engineering |
denetleme amaçlı her türlü kontrol |
controlling n.
|
|
Gastronomy |
|
329 |
Gastronomy |
klasik türlü |
classic vegetable stew n.
|
|
330 |
Gastronomy |
konserve türlü |
canned mixed vegetables n.
|
|
331 |
Gastronomy |
türlü yemeği |
hodgepodge n.
|
|
332 |
Gastronomy |
türlü yemeği |
mortress n.
|
|
333 |
Gastronomy |
türlü yemeği |
oglio n.
|
|
334 |
Gastronomy |
türlü yemeği |
olla n.
|
|
335 |
Gastronomy |
sebzeli ve etli türlü |
pottage n.
|
|
336 |
Gastronomy |
türlü yapmak |
chowder v.
|
|
Statistics |
|
337 |
Statistics |
ayrı türlü |
heterotypic adj.
|
|
Biology |
|
338 |
Biology |
her türlü gıda tüketimi |
pantophagy n.
|
|
339 |
Biology |
insan yaşam alanı çevresinde veya içerisinde yaşayan (canlılar ve yapay her türlü ürün) |
synanthropic adj.
|
|
Marine Biology |
|
340 |
Marine Biology |
tek türlü model |
single species model n.
|
|
Zoology |
|
341 |
Zoology |
her türlü kuyruksuz amfibi |
anuran n.
|
|
342 |
Zoology |
her türlü kuyruksuz ikiyaşayışlı |
anuran n.
|
|
343 |
Zoology |
kamuflaj için türlü nesneleri taklit eden |
allocryptic adj.
|
|
Botanic |
|
344 |
Botanic |
herdem yeşil çalıları içeren tek türlü bir bitki cinsi |
genus pyxidanthera n.
|
|
345 |
Botanic |
herdem yeşil çalıları içeren tek türlü bir bitki cinsi |
pyxidanthera n.
|
|
Agriculture |
|
346 |
Agriculture |
tek türlü tarım |
monoculture n.
|
|
Social Sciences |
|
347 |
Social Sciences |
her türlü fiziksel, ahlaki veya düşünsel kuvveti veya bu kuvvetlerle ilişkili yasaları harekete geçirme |
dynamic n.
|
|
348 |
Social Sciences |
her türlü fiziksel, ahlaki veya düşünsel kuvveti veya bu kuvvetlerle ilişkili yasaları harekete geçirme |
dynamics n.
|
|
History |
|
349 |
History |
(eskiden) derebeyine ödenen ve her türlü görevden muaf tutan kira |
quitrent n.
|
|
350 |
History |
abraham lincoln'e ilişkin her türlü obje, yazı veya anekdot |
lincolniana n.
|
|
Religious |
|
351 |
Religious |
(vika inancında) kişinin dışarı verdiği her türlü enerjinin üç kere kendisine döneceği ilkesi |
rule of three n.
|
|
Geology |
|
352 |
Geology |
nefelin, plajiyoklaz, ojit ve olivin içeren her türlü volkanik kayaç |
theralite [obsolete] n.
|
|
Military |
|
353 |
Military |
çatışmada kullanılan her türlü savaş malzemesi |
ammunition n.
|
|
354 |
Military |
çok türlü nakliye |
multi-modal n.
|
|
355 |
Military |
turbo motorlu sesten hızlı her türlü havada kullanılan bir avcı uçağı |
raven n.
|
|
356 |
Military |
askeri yardım programı kapsamında alıcı ülkeye gönderilmesi gereken her türlü malzeme |
common item [us] n.
|
|
357 |
Military |
askeri yerleşimle ilgili gerçekleştirilen her türlü inşaat, değişiklik, geliştirme, dönüştürme veya genişletme |
milcon abrev.
|
|
Sport |
|
358 |
Sport |
neredeyse her türlü kavga tekniğinin serbest olduğu bir dövüş sporu |
total fighting n.
|
|
Music |
|
359 |
Music |
geleneksel olmayan her türlü müzik |
antimusic n.
|
|
Abbreviation |
|
360 |
Abbreviation |
bta (başka türlü adlandırılamayan) |
n.o.s. (not otherwise specified) n.
|
|
361 |
Abbreviation |
başka türlü adlandırılamayan |
nos (not otherwise specified) adv.
|
|
Ornithology |
|
362 |
Ornithology |
avustralya'ya özgü tek türlü bir kuş cinsi |
pedionomus n.
|
|
363 |
Ornithology |
avustralya'ya özgü tek türlü bir kuş cinsi |
genus pedionomus n.
|
|
Slang |
|
364 |
Slang |
fikirlerini bir türlü söze dökememe durumu |
mental constipation n.
|
|
365 |
Slang |
mahkuma para veya başka türlü yardımlarda bulunan kimse |
trick n.
|
|
366 |
Slang |
her türlü uyuşturucuyu kullanan uyuşturucu bağımlısı |
garbage freak n.
|
|
367 |
Slang |
her türlü uyuşturucuyu kullanan uyuşturucu bağımlısı |
garbagehead n.
|
|
368 |
Slang |
her türlü uyuşturucuyu kullanan uyuşturucu bağımlısı |
garbagehead n.
|
|
369 |
Slang |
türlü zorluklar/engeller |
hoops n.
|
|
370 |
Slang |
her türlü gideri olan |
boinkable adj.
|
|
371 |
Slang |
birinin hayatında her türlü musibetten kanada'yı sorumlu tutması |
blame canada expr.
|
|
372 |
Slang |
yapsa bir türlü yapmasa bir türlü |
damned if (one) does, damned if (one) doesn't expr.
|
|
373 |
Slang |
yapsa bir türlü yapmasa bir türlü |
damned if (one) does and damned if (one) doesn't expr.
|
|
374 |
Slang |
yapsam bir türlü yapmasam bir türlü |
damned if I do and damned if I don't expr.
|
|
375 |
Slang |
yapsan bir türlü yapmasan bir türlü |
damned if you do and damned if you don't expr.
|
|
Modern Slang |
|
376 |
Modern Slang |
reşit olmadan katılmanın mümkün olmadığı her türlü eğlence |
adult entertainment n.
|
|
377 |
Modern Slang |
her türlü arazide gidebilen tren |
all terrain train n.
|
|
378 |
Modern Slang |
bireyin devletten veya her türlü grup veya sınıftan üstün olduğunu savunan ideoloji |
anarcho-individualism n.
|
|
379 |
Modern Slang |
kadına rızası/isteği dışında yapılan her türlü cinsel davranış yasa dışıdır |
against her will is against the law expr.
|
|