çalkantılı - Türkisch Englisch Wörterbuch

çalkantılı

Bedeutungen von dem Begriff "çalkantılı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 29 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
çalkantılı turbulent adj.
The Union and the euro zone have contributed to the stabilisation of the economy in a turbulent period.
Birlik ve Avro bölgesi, çalkantılı bir dönemde ekonominin istikrara kavuşmasına katkıda bulunmuştur.

More Sentences
General
çalkantılı tumultuous adj.
I had a tumultuous day.
Çalkantılı bir gün geçirdim.

More Sentences
çalkantılı tempestuous adj.
They had a tempestuous marriage.
Çalkantılı bir evlilikleri vardı.

More Sentences
çalkantılı unsettled adj.
He also became president in the most unsettled time known.
Aynı zamanda şimdiye kadar bilinen en çalkantılı dönemde cumhurbaşkanı oldu.

More Sentences
Technical
çalkantılı turbulent adj.
It is going to be a turbulent year.
Çalkantılı bir yıl olacak.

More Sentences
General
çalkantılı surging adj.
çalkantılı fluctuant adj.
çalkantılı turbid adj.
çalkantılı unsteady adj.
çalkantılı bonejarring adj.
çalkantılı bone-jarring adj.
çalkantılı tumultuary adj.
çalkantılı storm-racked adj.
çalkantılı whirlwind adj.
çalkantılı wroth adj.
çalkantılı hurly burly adj.
çalkantılı mutinous adj.
çalkantılı rude adj.
çalkantılı ruffled adj.
çalkantılı combustious [obsolete] adj.
çalkantılı fiery adj.
çalkantılı seething adj.
çalkantılı staggery adj.
çalkantılı surgeful adj.
Technical
çalkantılı unsteady adj.
çalkantılı agitational adj.
Abbreviation
çalkantılı turbt adj.
Archaic
çalkantılı combustious adj.
çalkantılı oragious [obsolete] adj.

Bedeutungen, die der Begriff "çalkantılı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 39 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
çok çalkantılı turbulent adj.
European farmers have had a very turbulent few years, following on from the BSE and foot-and-mouth crisis.
Avrupalı çiftçiler, BSE ve şap krizlerinin ardından çok çalkantılı bir kaç yıl geçirdiler.

More Sentences
ruh halinin çalkantılı olması mood swing n.
çalkantılı hava turbulence n.
çalkantılı veya dalgalı deniz short sea n.
ruh halinin çalkantılı/değişken olması mood swing n.
çalkantılı tarih turbulent history n.
çalkantılı olma tempestuousness n.
çalkantılı dönem tide n.
çalkantılı dışa vurum torrent n.
çalkantılı merkez vortex n.
çalkantılı şey broth n.
çalkantılı karmaşa hali hubbub n.
çalkantılı olmak churn v.
çalkantılı hareket etmek roil v.
çalkantılı (su) fretful adj.
çalkantılı bir biçimde turbulently adv.
çalkantılı bir şekilde unsteadily adv.
çalkantılı bir şekilde mobbishly adv.
Colloquial
(mecaz) çalkantılı koşullar white-water adj.
Idioms
çalkantılı mazi checkered past n.
çalkantılı bir dönem yaşamak have a rough trot v.
çalkantılı durumda all of a dither expr.
Media
(dizide) çalkantılı bölüm dramatic event n.
Technical
çalkantılı su turbid water n.
çalkantılı hava turbulence n.
Mechanic
çalkantılı plaka wobble plate n.
Marine
çalkantılı akış turbulent flow n.
çalkantılı sınır tabakası turbulent boundary layer n.
pürüzlü çalkantılı sınır katmanı rough turbulent boundary layer n.
pürüzlü çalkantılı akım rough turbulent flow n.
Psychology
çalkantılı çöküntü agitated depression n.
Agriculture
çalkantılı akış turbulent flow n.
Geography
akıntıların karşılaşması nedeniyle deniz veya akarsuda oluşan çalkantılı ve hızla akan su kesimi rip n.
batık bir resifin üzerindeki çalkantılı deniz alanı bombora n.
(norveç'teki buzullarda) çalkantılı akarsu yataklarında oluşan dev çukur giant kettle n.
Sport
nehrin çalkantılı kısmı wild water n.
Archaic
çalkantılı olmak turmoil v.
çalkantılı hale getirmek turmoil v.
çalkantılı akan (akarsu) sharp adj.