1 |
curl |
kıvrılmak |
v. |
|
- The poster has got ragged and shabby and curling at the edges.
- Poster yırtık pırtık, perişan ve kenarları kıvrılmış durumda.
- He was a dapper man with a mustache that curled neatly at each tip.
- O her ucundan özenle kıvrılmış bir bıyığı olan şık bir adamdı.
- He was a dapper man with a mustache that curled neatly at each tip.
- Uçları düzgünce kıvrılmış bıyıkları olan şık bir adamdı.
- My hair curls easily.
- Saçlarım kolayca kıvrılır.
Show More (1)
|
2 |
curl |
bukle |
n. |
|
- French hairstyles and curls were a favorite with women back then.
- Fransız saç modelleri ve bukleleri o zamanlar kadınların favorisiydi.
- French hairstyles and curls were a favorite with women back then.
- Fransız saç modelleri ve bukleler o zamanlar kadınların favorisiydi.
- She keeps her hair in curls.
- Saçlarını bukleler halinde tutuyor.
Show More (0)
|
3 |
curl |
bukle yapmak |
v. |
|
- Curling my hair takes a lot of time.
- Saçımı bukle yapmak çok zaman alıyor.
Show More (-2)
|
4 |
curl |
ondüle yapmak |
v. |
|
- My hair curls easily.
- Saçım kolayca ondüle yapılır.
Show More (-2)
|
5 |
curl |
kıvırmak |
v. |
|
- She curled her hair with curlers.
- Saçını bigudiyle kıvırdı.
Show More (-2)
|