really - English Turkish Sentences
English Turkish
really gerçekten adv.
  • Since the Commission has those three options I really think the word 'possibly' should disappear.
  • Komisyon bu üç seçeneğe sahip olduğuna göre "muhtemelen" kelimesinin gerçekten ortadan kalkması gerektiğini düşünüyorum.
  • It really does seem as if the country has plague on all sides at once.
  • Gerçekten de sanki ülkenin her tarafı aynı anda veba salgınına yakalanmış gibi görünüyor.
  • I really think that the awareness is there.
  • Farkındalığın gerçekten var olduğunu düşünüyorum.
Show More (1950)
really aslında adv.
  • The progressives themselves do not really want a Palestinian state.
  • İlericilerin kendileri de aslında bir Filistin devleti istememektedir.
  • That is what this is really about.
  • Mesele aslında bu.
  • This paragraph really refers to import taxes in developing countries.
  • Bu paragraf aslında gelişmekte olan ülkelerdeki ithalat vergilerine atıfta bulunmaktadır.
Show More (28)
really sahiden adv.
  • I really need those diapers now.
  • O bebek bezlerine şimdi sahiden ihtiyacım var.
  • I don't think Tom really planned on doing that.
  • Tom'un bunu yapmayı sahiden planladığını sanmam.
  • I really must speak to Tom about that.
  • Bu konuyu Tom'la sahiden konuşmalıyım.
Show More (3)
really cidden adv.
  • You really must start looking at trade schools for the boy.
  • Oğlan için meslek okullarını cidden araştırmaya başlamalısın.
  • And it happened so fast, it's not really clear.
  • Ve o kadar hızlı oldu ki, cidden net değil.
  • You really must start looking at trade schools for the boy.
  • Çocuk için cidden meslek okullarına bakmaya başlaman gerek.
Show More (2)
really kesinlikle adv.
  • Just being a part of an academic community feels really nice.
  • Akademik bir topluluğun parçası olmak kesinlikle harika bir duygu.
  • I really want another chance.
  • Ben kesinlikle bir şans daha istiyorum.
Show More (-1)
really gayet adv.
  • They are really good at marketing, just like me.
  • Aslında satış konusunda gayet iyiler, tıpkı benim gibi.
Show More (-2)
really mutlaka adv.
  • The roof is really in need of repair.
  • Çatı mutlaka tamir edilmeli.
Show More (-2)
really gerçekten mi interj.
  • Ah, really?
  • Ah, gerçekten mi?
Show More (-2)