|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
black adj.
|
siyahi |
|
Thousands, mostly black agricultural labourers, are also robbed of their jobs and driven from their houses.
Çoğunluğu siyahi tarım işçisi olan binlerce kişi de işlerinden oldu ve evlerinden sürüldü.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
black adj.
|
kara |
|
Every week a 25 litre drum was taken away and the chef was given GBP 5, part of the black economy.
Her hafta 25 litrelik bir bidon alınıyor ve şefe kara ekonominin bir parçası olan 5 Sterlin veriliyor.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
black adj.
|
siyah |
|
Thousands of black farmers have lost their jobs and their homes and the farms are unworkable.
Binlerce siyah çiftçi işlerini ve evlerini kaybetti ve çiftlikler çalışamaz durumda.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
black n.
|
siyah giysi |
|
I often wear black clothes.
Sıklıkla siyah giysiler giyerim.
More Sentences
|
5 |
General |
black n.
|
siyah kalem |
|
I want a blue pen, a red one and a black one.
Bir mavi, bir kırmızı, bir de siyah kalem istiyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
black v.
|
siyaha boyamak |
|
Tom dyed his hair black.
Tom saçını siyaha boyadı.
More Sentences
|
7 |
General |
black adj.
|
koyu |
|
Tom always drinks his coffee black.
Tom her zaman kahvesini koyu içer.
More Sentences
|
8 |
General |
black adj.
|
sade (kahve) |
|
Tom always drinks his coffee black with no sugar.
Tom kahvesini her zaman şekersiz ve sade içer.
More Sentences
|
9 |
General |
black adj.
|
karanlık |
|
Unfortunately, recent employment statistics for the European Union paint a very black picture.
Ne yazık ki Avrupa Birliği'nin son istihdam istatistikleri çok karanlık bir tablo çiziyor.
More Sentences
|
10 |
General |
black adj.
|
zenci |
|
Tom is black.
Tom zenci.
More Sentences
|
11 |
General |
black adj.
|
kötü |
|
Why does he look black?
O, niçin kötü görünüyor?
More Sentences
|
12 |
General |
black adj.
|
morarmış |
|
Layla had a black eye.
Leyla'nın bir gözü morarmıştı.
More Sentences
|
13 |
General |
black adj.
|
siyahlar içinde |
|
I saw a woman in black.
Siyahlar içinde bir kadın gördüm.
More Sentences
|
14 |
General |
black adj.
|
(grup) siyah giyimli |
|
The girl in the red dress ignored the man dressed in black and called a friend on her cellphone.
Kırmızı elbiseli kız siyah giyimli adamı görmezden geldi ve cep telefonundan bir arkadaşını aradı.
More Sentences
|
15 |
General |
black n.
|
siyah boya |
|
16 |
General |
black n.
|
is |
|
17 |
General |
black n.
|
(satranç, dama) siyah taş |
|
18 |
General |
black n.
|
(satranç, dama) siyah taşlarla oynayan oyuncu |
|
19 |
General |
black n.
|
(bilardo) siyah top |
|
20 |
General |
black n.
|
(rulet ve benzeri kumar oyunlarında) oyuncuların eşit para bahsi yapabilecekleri renk |
|
|
21 |
General |
black n.
|
(eskiden ingiltere'de) yüzünü siyaha boyayarak avlanan kaçak avcı |
|
22 |
General |
black n.
|
siyah giyinen bir grubun üyesi |
|
23 |
General |
black n.
|
rahipler partisi üyesi |
|
24 |
General |
black n.
|
faşist kimse |
|
25 |
General |
black v.
|
siyahlatmak |
|
26 |
General |
black v.
|
karartmak |
|
27 |
General |
black v.
|
morartmak |
|
28 |
General |
black v.
|
kararmak |
|
29 |
General |
black adj.
|
uğursuz |
|
30 |
General |
black adj.
|
kirli |
|
31 |
General |
black adj.
|
kasvetli |
|
32 |
General |
black adj.
|
kızgın |
|
33 |
General |
black adj.
|
sütsüz (kahve) |
|
34 |
General |
black adj.
|
pis |
|
35 |
General |
black adj.
|
dargın |
|
36 |
General |
black adj.
|
yağız (at) |
|
37 |
General |
black adj.
|
karalayıcı |
|
38 |
General |
black adj.
|
(kayak pisti) siyah |
|
39 |
General |
black adj.
|
iç karartıcı |
|
40 |
General |
black adj.
|
hicivli |
|
|
41 |
General |
black adj.
|
öfkeli |
|
42 |
General |
black adj.
|
somurtkan |
|
43 |
General |
black adj.
|
onursuz |
|
44 |
General |
black adj.
|
(istihbarat operasyonlarında) ana kaynaktan farklı bir yerden çıkan |
|
45 |
General |
black adj.
|
çok gizli |
|
46 |
General |
black adj.
|
talihsiz |
|
47 |
General |
black adj.
|
felaket |
|
48 |
General |
black adj.
|
vahim |
|
49 |
General |
black adj.
|
feci |
|
50 |
General |
black adj.
|
felaket getiren |
|
51 |
General |
black adj.
|
yasadışı |
|
52 |
General |
black adj.
|
etik olmayan |
|
53 |
General |
black adj.
|
şeytani |
|
54 |
General |
black adj.
|
etrafı siyah nesnelerle kaplı |
|
55 |
General |
black adj.
|
siyah nesnelerle karartılmış |
|
56 |
General |
black adj.
|
esmer |
|
57 |
General |
black adj.
|
(politika) rahiplerle ilgili |
|
58 |
General |
black adj.
|
ışıksız |
|
59 |
General |
black adj.
|
loş |
|
60 |
General |
black adj.
|
siyah bir nesnenin sembolik kullanımıyla onursuzluk ifade eden |
|
61 |
General |
black adj.
|
aşırı |
|
62 |
General |
black adj.
|
son derece |
|
63 |
General |
black adj.
|
harita veya tabloda istenmeyen bir durumu belirtmek için siyahla işaretli |
|
64 |
General |
black adj.
|
köklü |
|
65 |
General |
black adj.
|
onaylamış |
|
66 |
General |
black adj.
|
yerleşmiş |
|
67 |
General |
black adj.
|
mutlak |
|
68 |
General |
black adj.
|
ışığı tamamen absorbe eden |
|
69 |
General |
black adj.
|
karanlık ve renksiz |
|
70 |
General |
black adj.
|
gayrimeşru |
|
71 |
General |
black adj.
|
rezil |
|
72 |
General |
black adj.
|
kasten zararlı |
|
73 |
General |
black adj.
|
affedilemez |
|
74 |
General |
black adv.
|
tamamen |
|
75 |
General |
black adj.
|
faşist |
|
Colloquial |
|
76 |
Colloquial |
black n.
|
siyah frenk üzümü şurubu |
|
Trade/Economic |
|
77 |
Trade/Economic |
black n.
|
kar etme |
|
Politics |
|
78 |
Politics |
black adj.
|
(propaganda) kara |
|
79 |
Politics |
black adj.
|
kara propaganda ile nitelenen |
|
80 |
Politics |
black adj.
|
kara propagandayla bağlantılı |
|
|
Technical |
|
81 |
Technical |
black adj.
|
siyah bir oksit katmanıyla kaplı |
|
82 |
Technical |
black adj.
|
galvanize olmayan |
|
83 |
Technical |
black adj.
|
(çelik) haddehane veya demirhaneden geldiği şekilde |
|
84 |
Technical |
black adj.
|
(çelik) işlenmemiş |
|
Printing |
|
85 |
Printing |
black n.
|
kalın yazı tipi |
|
Zoology |
|
86 |
Zoology |
black n.
|
siyah renkli hayvan ırkı |
|
87 |
Zoology |
black n.
|
simsiyah at |
|
88 |
Zoology |
black n.
|
simsiyah hayvan |
|
Social Sciences |
|
89 |
Social Sciences |
black adj.
|
siyahi haklarını savunan |
|
History |
|
90 |
History |
black n.
|
(italya'da) neri fraksiyonundan olan kimse |
|
Geography |
|
91 |
Geography |
black n.
|
alabama eyaletinde şehir |
|
92 |
Geography |
black n.
|
teksas eyaletinde şehir |
|
93 |
Geography |
black n.
|
abd'de bir nehir |
|
94 |
Geography |
black n.
|
çin'de bir nehir |
|
Military |
|
95 |
Military |
black n.
|
sinsi |
|
Sport |
|
96 |
Sport |
black n.
|
hedef tahtasında siyah halka |
|
Baseball |
|
97 |
Baseball |
black n.
|
ana kalenin dar ve siyah kenarı |
|
Slang |
|
98 |
Slang |
black n.
|
bifetamin kapsülü |
|
|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
black sheep n.
|
yüz karası |
|
There's a black sheep in every flock.
Her toplulukta bir yüz karası vardır.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
jet black adj.
|
simsiyah |
|
She had jet black eyes.
Simsiyah gözleri vardı.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
black eye n.
|
morarmış göz |
|
Tom said nothing about Mary's black eye.
Tom, Mary'nin morarmış gözü hakkında hiçbir şey demedi.
More Sentences
|
4 |
General |
black belt n.
|
judo siyah kuşak |
|
Tom has a black belt in judo.
Tom'un judoda siyah kuşağı vardır.
More Sentences
|
5 |
General |
black tie n.
|
kravat |
|
Men usually wear black suits and black ties to funerals.
Erkekler cenazelerde genellikle siyah takım elbise giyer ve siyah kravat takarlar.
More Sentences
|
6 |
General |
black spot n.
|
kara nokta |
|
The black spots on European roads are also black spots for this group of most vulnerable users.
Avrupa yollarındaki kara noktalar aynı zamanda bu en hassas kullanıcı grubu için de kara noktalardır.
More Sentences
|
7 |
General |
black eye n.
|
siyah göz |
|
I have black eyes.
Siyah gözlerim var.
More Sentences
|
8 |
General |
black death n.
|
veba |
|
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
More Sentences
|
9 |
General |
black sheep n.
|
kara koyun |
|
There's a black sheep in every flock.
Her sürünün içinde bir kara koyun vardır.
More Sentences
|
10 |
General |
black market n.
|
karaborsa |
|
Politicians also benefit from the black market.
Politikacılar da karaborsadan kazanç sağlıyorlar.
More Sentences
|
11 |
General |
black and white n.
|
siyah beyaz resim |
|
Tom has a lot of black and white pictures of his grandparents.
Tom'un büyükanne ve büyükbabasının bir sürü siyah beyaz resmi var.
More Sentences
|
12 |
General |
black cat n.
|
kara kedi |
|
I wonder why some people think black cats are unlucky.
Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
More Sentences
|
13 |
General |
the black sea n.
|
karadeniz |
|
We have heard on the news that a Russian commercial airliner has crashed into the Black Sea.
Haberlerde bir Rus ticari uçağının Karadeniz'e düştüğünü duyduk.
More Sentences
|
14 |
General |
black list n.
|
kara liste |
|
This being so, the report's recommendation that there should be no black lists or new databases is pure hypocrisy.
Hal böyleyken, raporun kara liste ya da yeni veri tabanları olmaması yönündeki tavsiyesi tam bir ikiyüzlülüktür.
More Sentences
|
15 |
General |
black hole n.
|
kara delik |
|
Therefore the fusion budget is a financial black hole in pursuit of an ever-receding holy grail of fusion energy.
Bu nedenle füzyon bütçesi, füzyon enerjisinin sürekli uzaklaşan kutsal kasesi peşinde koşan finansal bir kara deliktir.
More Sentences
|
16 |
General |
black pepper n.
|
karabiber |
|
Tom thought Mary knew where to buy black pepper.
Tom, Mary'nin karabiberin nereden alınacağını bildiğini düşündü.
More Sentences
|
17 |
General |
black magic n.
|
kara büyü |
|
I heard you're a black magic witch doctor.
Senin kara büyü büyücüsü olduğunu duydum.
More Sentences
|
18 |
General |
black coffee n.
|
koyu kahve |
|
He always drinks black coffee.
O her zaman koyu kahve içer.
More Sentences
|
19 |
General |
black cat n.
|
siyah kedi |
|
Where can the black cat be?
Siyah kedi nerede olabilir?
More Sentences
|
20 |
General |
black hair n.
|
siyah saç |
|
They have black hair.
Siyah saçları var.
More Sentences
|
21 |
General |
black t-shirt n.
|
siyah tişört |
|
All the students were wearing black T-shirts.
Bütün öğrenciler siyah tişört giyiyordu.
More Sentences
|
22 |
General |
black smoke n.
|
siyah duman |
|
The city is contaminated with that black smoke produced by engines with wheels.
Şehir, tekerlekli motorların ürettiği siyah dumanla kirlenmiş durumda.
More Sentences
|
23 |
General |
black spot n.
|
kör nokta |
|
The black spots on European roads are also black spots for this group of most vulnerable users.
Avrupa karayolları üzerindeki kör noktalar, en savunmasız kullanıcılardan oluşan bu grup için de kör noktalardır.
More Sentences
|
24 |
General |
black friday n.
|
kara cuma |
|
Tom bought a plasma TV on Black Friday.
Tom Kara Cuma'da bir plazma TV satın aldı.
More Sentences
|
25 |
General |
black dog n.
|
siyah köpek |
|
That black dog is looking at that white cat.
O siyah köpek, o beyaz kediye bakıyor.
More Sentences
|
26 |
General |
black hat n.
|
siyah şapka |
|
Tom often wears a black hat.
Tom sık sık siyah şapka takar.
More Sentences
|
27 |
General |
turn black v.
|
kararmak |
|
If your tongue turns black, you should probably see a doctor.
Eğer diliniz kararırsa, muhtemelen bir doktora görünmelisiniz.
More Sentences
|
28 |
General |
black out v.
|
karartmak |
|
English Wikipedia is blacked out today.
İngilizce Vikipedi bugün karartılmıştır.
More Sentences
|
29 |
General |
black out v.
|
bayılmak |
|
Suddenly, I blacked out.
Ben birden bayıldım.
More Sentences
|
30 |
General |
pitch-black adj.
|
zifiri karanlık |
|
The darkness around us was pitch-black.
Etrafımız zifiri karanlıktı.
More Sentences
|
31 |
General |
(someone) with black hair adj.
|
siyah saçlı |
|
The beautiful girl with black hair was in the park.
Siyah saçlı güzel kız parktaydı.
More Sentences
|
32 |
General |
black and blue adj.
|
çürük |
|
Two high school boys beat Tom black and blue.
İki lise öğrecisi, Tom'u dövüp çürükler içerisinde bıraktılar.
More Sentences
|
Common Usage |
|
33 |
Common Usage |
black cabbage n.
|
kara lahana |
|
34 |
Common Usage |
black person n.
|
siyahi |
|
General |
|
35 |
General |
black frost n.
|
ayaz |
|
36 |
General |
black mulberry n.
|
karadut |
|
37 |
General |
black widow n.
|
zehirli örümcek |
|
38 |
General |
black bread n.
|
çavdar ekmeği |
|
39 |
General |
black art n.
|
büyü |
|
40 |
General |
black diamond n.
|
siyah elmas |
|
41 |
General |
the black art n.
|
büyücülük |
|
42 |
General |
jet black n.
|
kara kehribar gibi parlak siyah |
|
43 |
General |
black sea region n.
|
karadeniz bölgesi |
|
44 |
General |
black widow n.
|
karadul |
|
45 |
General |
black cumin n.
|
çörek otu |
|
46 |
General |
black muslims n.
|
siyah müslümanlar |
|
47 |
General |
black woodpecker n.
|
kara ağaçkakan |
|
48 |
General |
a black eye n.
|
morarmış göz |
|
49 |
General |
black marketeer n.
|
karaborsacı |
|
50 |
General |
black powder n.
|
karabarut |
|
51 |
General |
black humour n.
|
kara mizah |
|
52 |
General |
black leopard n.
|
siyah pars |
|
53 |
General |
black flag n.
|
korsan bayrağı |
|
54 |
General |
black cherry n.
|
vişne |
|
55 |
General |
black letter n.
|
gotik matbaa harfi |
|
56 |
General |
black power n.
|
siyah gücü |
|
57 |
General |
black spot n.
|
siyahlık |
|
58 |
General |
carbon black n.
|
is |
|
59 |
General |
mountain black snake n.
|
kara yılan |
|
60 |
General |
black tie n.
|
siyah papyon kravat |
|
61 |
General |
black lamp n.
|
is siyahı |
|
62 |
General |
black book n.
|
kara kitap |
|
63 |
General |
black bear n.
|
kara ayı |
|
64 |
General |
asiatic black bear n.
|
asya siyah ayısı |
|
65 |
General |
black sea n.
|
karadeniz |
|
66 |
General |
black rhinoceros n.
|
afrika gergedanı |
|
67 |
General |
black stork n.
|
karaleylek |
|
68 |
General |
black birch n.
|
kara huş |
|
69 |
General |
black pea n.
|
küşne |
|
70 |
General |
black donkey n.
|
karakaçan |
|
71 |
General |
black news n.
|
kara haber |
|
72 |
General |
black money n.
|
kara para |
|
73 |
General |
black thorn n.
|
kara çalı |
|
74 |
General |
black body n.
|
kara gövde |
|
75 |
General |
black grouse n.
|
kayıntavuğu |
|
76 |
General |
black swan n.
|
kara kuğu |
|
77 |
General |
black diamond n.
|
karaelmas |
|
78 |
General |
coal black n.
|
kömür karası |
|
79 |
General |
lamp black n.
|
karbon karası |
|
80 |
General |
black sea coast n.
|
karadeniz kıyısı |
|
81 |
General |
welsh black n.
|
gal sığırı |
|
82 |
General |
black magic n.
|
kötü bir amaç için yapılan büyü |
|
83 |
General |
black game n.
|
kayıntavuğu |
|
84 |
General |
black mark n.
|
alınkarası |
|
85 |
General |
black and blue spot n.
|
morartı |
|
86 |
General |
white winged black tern n.
|
ak kanatlı deniz kırlangıcı |
|
87 |
General |
black book n.
|
kara listedekilerin kayıtlı olduğu defter |
|
88 |
General |
black economy n.
|
kayıtdışılık |
|
89 |
General |
black peat n.
|
kara turba |
|
90 |
General |
eastern black sea n.
|
doğu karadeniz |
|
91 |
General |
black sesame n.
|
çörek otu |
|
92 |
General |
carbon black n.
|
karbon siyahı |
|
93 |
General |
black pea n.
|
karaburçak |
|
94 |
General |
black oak n.
|
kara meşe |
|
95 |
General |
the black art n.
|
büyü |
|
96 |
General |
black cherry juice n.
|
vişne suyu |
|
97 |
General |
black plague n.
|
kara veba |
|
98 |
General |
american black bear n.
|
amerikan siyah ayısı |
|
99 |
General |
carbon black n.
|
lamba isi |
|
100 |
General |
black mass n.
|
şeytana tapınma ayini |
|
101 |
General |
black lemur n.
|
akumba |
|
102 |
General |
black cock n.
|
siyah keklik |
|
103 |
General |
black grouse n.
|
orman tavuğu |
|
104 |
General |
black eye n.
|
kara leke |
|
105 |
General |
black goby n.
|
karakayabalığı |
|
106 |
General |
interest in black n.
|
cari faiz |
|
107 |
General |
black racer n.
|
karayılan |
|
108 |
General |
black kite n.
|
kara çaylak |
|
109 |
General |
black stork n.
|
kara leylek |
|
110 |
General |
caucasian black grouse n.
|
huş tavuğu |
|
111 |
General |
black eagle n.
|
karakuş |
|
112 |
General |
black redstart n.
|
kara kızılkuyruk |
|
113 |
General |
black and white n.
|
yazı |
|
114 |
General |
black belt n.
|
kara kuşak |
|
115 |
General |
black lead n.
|
grafit |
|
116 |
General |
black tern n.
|
kara sumru |
|
117 |
General |
black strap molasses n.
|
son melas |
|
118 |
General |
black destiny n.
|
kara yazgı |
|
119 |
General |
black bogy n.
|
karakoncolos |
|
120 |
General |
little black ant n.
|
küçük siyah karınca |
|
121 |
General |
black english in literature n.
|
edebiyatta siyah ingilizcesi |
|
122 |
General |
black stork n.
|
siyah leylek |
|
123 |
General |
black spot n.
|
siyah nokta |
|
124 |
General |
black tie n.
|
smokin |
|
125 |
General |
black race n.
|
siyah ırk |
|
126 |
General |
black walnut n.
|
karaceviz |
|
127 |
General |
black bile n.
|
melankoli |
|
128 |
General |
black nationalism n.
|
siyah milliyetçiliği |
|
129 |
General |
soot black n.
|
is karası |
|
130 |
General |
black earth n.
|
çernozyom |
|
131 |
General |
black frost n.
|
kuru soğuk |
|
132 |
General |
black pine n.
|
karaçam |
|
133 |
General |
black birch n.
|
kara kayın |
|
134 |
General |
black pearl n.
|
siyah inci |
|
135 |
General |
black letter type n.
|
gotik harfler |
|
136 |
General |
black amber n.
|
karakehribar |
|
137 |
General |
black willow n.
|
karasöğüt |
|
138 |
General |
black english n.
|
siyah ingilizcesi |
|
139 |
General |
black literature n.
|
siyah edebiyatı |
|
140 |
General |
black holes n.
|
kara delikler |
|
141 |
General |
black theater n.
|
siyah tiyatrosu |
|
142 |
General |
black sausage n.
|
bir tür domuz sosisi |
|
143 |
General |
black out n.
|
hafıza kaybı |
|
144 |
General |
black english n.
|
zenci ingilizcesi |
|
145 |
General |
black woman n.
|
siyah kadın |
|
146 |
General |
black race n.
|
zenci ırk |
|
147 |
General |
black mark n.
|
kara leke |
|
148 |
General |
black race n.
|
kara ırk |
|
149 |
General |
black-out n.
|
geçici hafıza kaybı |
|
150 |
General |
black-headed bunting n.
|
karabaşlı kirazkuşu |
|
151 |
General |
black-marketeering n.
|
karaborsacılık |
|
152 |
General |
black-necked grebe n.
|
kara boyunlu batağan |
|
153 |
General |
black-headed gull n.
|
karabaş martı |
|
154 |
General |
black-headed bunting n.
|
kara başlı çinte |
|
155 |
General |
black-eyed pea n.
|
börülce |
|
156 |
General |
black-shouldered kite n.
|
ak çaylak |
|
157 |
General |
black-and-white photography n.
|
siyah-beyaz fotoğrafçılık |
|
158 |
General |
black-out n.
|
bilinç kaybı |
|
159 |
General |
black-eared wheatear n.
|
kara kulaklı kuyrukkakan |
|
160 |
General |
black-and-blue mark n.
|
morluk |
|
161 |
General |
black-winged stilt n.
|
uzunbacak |
|
162 |
General |
lesser black-backed gull n.
|
kara sırtlı martı |
|
163 |
General |
ivory-black n.
|
kara |
|
164 |
General |
coal-black n.
|
kapkara |
|
165 |
General |
ivory-black n.
|
siyah |
|
166 |
General |
pitch-black n.
|
kapkara |
|
167 |
General |
white-winged black tern n.
|
ak kanatlı sumru |
|
168 |
General |
white-crowned black wheatear n.
|
ak tepeli kuyrukkakan |
|
169 |
General |
ivory black n.
|
fildişi siyahı |
|
170 |
General |
lamp black n.
|
is |
|
171 |
General |
lamp black n.
|
lamba isi |
|
172 |
General |
paris black n.
|
paris siyahı |
|
173 |
General |
prussiate aniline black n.
|
prusiat siyahı |
|
174 |
General |
black fingernail n.
|
kirli tırnak |
|
175 |
General |
black fingernail n.
|
pis tırnak |
|
176 |
General |
black fingernail n.
|
kirlenmiş tırnak |
|
177 |
General |
black person n.
|
zenci |
|
178 |
General |
black market ticket n.
|
karaborsa bilet |
|
179 |
General |
ultimate black belt n.
|
son siyah kuşak |
|
180 |
General |
black church n.
|
afrika kökenli amerikalı siyahların kilisesi |
|
181 |
General |
black lead n.
|
siyah kalem ucu |
|
182 |
General |
coal black n.
|
kapkara |
|
183 |
General |
black eyes n.
|
siyah gözler |
|
184 |
General |
black jacket n.
|
siyah ceket |
|
185 |
General |
black bug n.
|
kara böcek |
|
186 |
General |
black rose n.
|
siyah gül |
|
187 |
General |
black girl n.
|
siyahi kız |
|
188 |
General |
black pen n.
|
siyah tükenmez kalem |
|
189 |
General |
strong black coffee n.
|
okkalı kahve |
|
190 |
General |
black budget n.
|
gizli bütçe |
|
191 |
General |
black woman n.
|
siyahi kadın |
|
192 |
General |
short straight black hair n.
|
kısa düz siyah saç |
|
193 |
General |
black painting n.
|
kara tablolar |
|
194 |
General |
a young black man n.
|
genç bir siyah adam |
|
195 |
General |
black cumin oil n.
|
çörek otu yağı |
|
196 |
General |
black swan n.
|
siyah kuğu |
|
197 |
General |
black word n.
|
zencilerin kullandığı kelime/sözcük |
|
198 |
General |
black word n.
|
zenci kelimesi |
|
199 |
General |
poor black people n.
|
fakir siyah insanlar |
|
200 |
General |
black out n.
|
güç kesintisi |
|
201 |
General |
black out n.
|
elektrik arızası |
|
202 |
General |
black out n.
|
elektrik kesilmesi |
|
203 |
General |
black out n.
|
karanlıkta bırakma/bırakılma |
|
204 |
General |
black out n.
|
bilinç kaybı |
|
205 |
General |
black-and-blue n.
|
morartı |
|
206 |
General |
black and blue n.
|
morartı |
|
207 |
General |
black out n.
|
ışıkların sönmesi/söndürülmesi |
|
208 |
General |
an accident black spot n.
|
çok kaza olan yer |
|
209 |
General |
black ice n.
|
gizli buzlanma |
|
210 |
General |
black cattle n.
|
siyah sığır |
|
211 |
General |
black chocolate n.
|
siyah çikolata |
|
212 |
General |
black saturday n.
|
kara cumartesi |
|
213 |
General |
black-jack n.
|
korsan bayrağı |
|
214 |
General |
black-jack n.
|
deriden büyük bira kabı |
|
215 |
General |
black beer n.
|
dark bira |
|
216 |
General |
black comedy n.
|
kara mizah |
|
217 |
General |
men in black n.
|
siyah giyen adamlar |
|
218 |
General |
black sunglasses n.
|
siyah güneş gözlüğü |
|
219 |
General |
black sunglasses n.
|
koyu güneş gözlüğü |
|
220 |
General |
black sweater n.
|
siyah kazak |
|
221 |
General |
black box n.
|
nükleer silah/füze kumanda çantası |
|
222 |
General |
black church n.
|
zenci kilisesi |
|
223 |
General |
black henna tattoo n.
|
siyah kına dövmesi |
|
224 |
General |
black knight n.
|
kara şövalye |
|
225 |
General |
black gram n.
|
siyah mercimek |
|
226 |
General |
intense black n.
|
doygun siyah |
|
227 |
General |
black spiderman n.
|
siyah örümcek adam |
|
228 |
General |
black grape n.
|
kara üzüm |
|
229 |
General |
black butterfly n.
|
siyah kelebek |
|
230 |
General |
black gold n.
|
petrol |
|
231 |
General |
black eagle n.
|
siyah kartal |
|
232 |
General |
black seed n.
|
çörekotu |
|
233 |
General |
black match n.
|
siyah fitil |
|
234 |
General |
black friday n.
|
abd'de şükran günü'nden sonraki ilk cuma günü kutlanan gün boyunca tüketicilerin hemen hemen tüm ürünleri son derece indirimli fiyatlarla aldıkları gün |
|
235 |
General |
black sorcerer n.
|
siyah büyücü |
|
236 |
General |
black tai n.
|
tay dillerinin bir kolu |
|
237 |
General |
black tai n.
|
tai dillerinin bir kolu |
|
238 |
General |
black velvet n.
|
siyah kadife |
|
239 |
General |
non-black n.
|
siyahi olmayan kimse |
|
240 |
General |
non-black n.
|
zenci olmayan kimse |
|
241 |
General |
black cab n.
|
siyah taksi |
|
242 |
General |
black cab n.
|
(özellikle ingiltere'de yaygın olan) siyah taksi |
|
243 |
General |
black divider n.
|
siyah bölücü |
|
244 |
General |
black man n.
|
siyahi adam |
|
245 |
General |
black sea dishes n.
|
karadeniz yemekleri |
|
246 |
General |
black tree fern n.
|
yeni zelanda'ya özgü, uzun siyah gövdeli yenilebilir bir eğrelti ağacı |
|
247 |
General |
black [uk] n.
|
siyah havai fişek |
|
248 |
General |
black african n.
|
siyahi afrikalı |
|
249 |
General |
black american n.
|
afroamerikan |
|
250 |
General |
black bag n.
|
doktor çantası |
|
251 |
General |
black bag n.
|
doktor ilaçları |
|
252 |
General |
black beast n.
|
sevilmeyen kimse |
|
253 |
General |
black beast n.
|
uzak durulan kimse |
|
254 |
General |
black book n.
|
içinde potansiyel romantik partnerlerin telefon numaralarının olduğu fihrist |
|
255 |
General |
black books n.
|
kara büyü kitabı |
|
256 |
General |
black bottom n.
|
1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans |
|
257 |
General |
black dog [obsolete] n.
|
gümüş veya kalaydan yapılmış madeni para |
|
258 |
General |
black eye n.
|
engelleyici talihsiz olay |
|
259 |
General |
black eye n.
|
sinir bozucu şey |
|
260 |
General |
black eye n.
|
ciddi yenilgi |
|
261 |
General |
black eye n.
|
sekte |
|
262 |
General |
black eye n.
|
başarısızlık |
|
263 |
General |
black friday n.
|
bir halk faciasının yaşandığı cuma günü |
|
264 |
General |
black hand n.
|
italya'da şantaj ve şiddet uygulayan gizli bir suç örgütü |
|
265 |
General |
black look n.
|
kaşlarını çatma |
|
266 |
General |
black magician n.
|
kara büyücü |
|
267 |
General |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
kötü ruh |
|
268 |
General |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
şeytan |
|
269 |
General |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
öcü |
|
270 |
General |
black monday n.
|
tatilden sonraki ilk okul günü olan pazartesi |
|
271 |
General |
black monday [obsolete] n.
|
bazı ülkelerde tatil olan, paskalya sonrası ilk pazartesi günü |
|
272 |
General |
black nationalist n.
|
beyazlardan ayrılıp özerk siyahi topluluklarının kurulmasını savunan bir siyahi militan grubu üyesi |
|
273 |
General |
black snake n.
|
ağır bir tür kırbaç |
|
274 |
General |
black spot n.
|
tehlikeli bölge |
|
275 |
General |
black spot n.
|
zorlu alan |
|
276 |
General |
black stump [new zealand] n.
|
uzak yol |
|
277 |
General |
black swan n.
|
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay |
|
278 |
General |
black tie n.
|
(erkekler için) yarı resmi kıyafet kuralı |
|
279 |
General |
black tracker [australia] n.
|
polis için çalışan aborjin izci |
|
280 |
General |
black treacle [uk] n.
|
melas |
|
281 |
General |
black witch n.
|
kara büyücü |
|
282 |
General |
black-hander n.
|
sırbistan'da bir terör örgütü üyesi |
|
283 |
General |
black-hander n.
|
zorba |
|
284 |
General |
glossy black hair n.
|
parlak siyah saç |
|
285 |
General |
black pink n.
|
siyah pembe |
|
286 |
General |
penny black n.
|
ilk yapışkanlı posta pulu |
|
287 |
General |
black cover n.
|
siyah kapak |
|
288 |
General |
black door n.
|
siyah kapı |
|
289 |
General |
black friday n.
|
efsane cuma |
|
290 |
General |
black spot n.
|
karartı |
|
291 |
General |
spanish black n.
|
kağıdın yakılması ile elde edilen siyah pigment |
|
292 |
General |
black out v.
|
gözü kararmak |
|
293 |
General |
give somebody a black eye v.
|
gözünü morartmak |
|
294 |
General |
go on the black market v.
|
karaborsaya düşmek |
|
295 |
General |
give one a black eye v.
|
bir gözünü patlatmak |
|
296 |
General |
be in the black v.
|
alacaklı olmak |
|
297 |
General |
be black in the face v.
|
çok kızmak |
|
298 |
General |
black out v.
|
karartma yapmak |
|
299 |
General |
black out v.
|
kısa bir süre için şuurunu kaybetmek |
|
300 |
General |
be in the black v.
|
borçlu olmamak |
|
301 |
General |
go black in the face v.
|
çok kızmak |
|
302 |
General |
make black v.
|
siyahlaştırmak |
|
303 |
General |
beat somebody black and blue v.
|
öldüresiye dövmek |
|
304 |
General |
beat somebody black and blue v.
|
kıyasıya dövmek |
|
305 |
General |
black somebody's eye v.
|
morartmak |
|
306 |
General |
give someone a black look v.
|
birine kızgın bir şekilde bakmak |
|
307 |
General |
beat someone black and blue v.
|
birini dövüp çürükler içinde bırakmak |
|
308 |
General |
be in the black v.
|
borcu kalmamak |
|
309 |
General |
be on the black market v.
|
kara borsaya düşmek |
|
310 |
General |
be available on the black market v.
|
kara borsaya düşmek |
|
311 |
General |
be sold on the black market v.
|
kara borsada satılmak |
|
312 |
General |
sell on the black market v.
|
kara borsada satmak |
|
313 |
General |
someone's world turn black v.
|
dünyası kararmak |
|
314 |
General |
get black and blue v.
|
mosmor olmak |
|
315 |
General |
give somebody a black eye v.
|
birinin gözünü morartmak |
|
316 |
General |
black-anneal v.
|
kara tavlamak |
|
317 |
General |
make black-and-blue v.
|
morartmak |
|
318 |
General |
turn black-and-blue v.
|
mosmor olmak |
|
319 |
General |
emit black smoke v.
|
siyah duman yaymak |
|
320 |
General |
emit black smoke v.
|
siyah duman çıkartmak |
|
321 |
General |
emit black smoke v.
|
siyah duman atmak |
|
322 |
General |
black out v.
|
ışıklar gitmek |
|
323 |
General |
black out v.
|
elektrikler kesilmek |
|
324 |
General |
black out v.
|
ışıklar kesilmek |
|
325 |
General |
have a black belt v.
|
siyah kuşağı olmak |
|
326 |
General |
dye the tip black v.
|
ucunu siyaha boyamak |
|
327 |
General |
black out v.
|
elektrik kesilmek |
|
328 |
General |
black out v.
|
elektrik gitmek |
|
329 |
General |
black out v.
|
elektrikleri kesmek |
|
330 |
General |
black out v.
|
bilincini kaybetmek |
|
331 |
General |
black out v.
|
bilgiyi gizlemek |
|
332 |
General |
black out v.
|
sahnedeki ışıkları kapatmak |
|
333 |
General |
black out v.
|
geçici olarak hafızasını kaybetmek |
|
334 |
General |
black out v.
|
geçici olarak bilincini kaybetmek |
|
335 |
General |
black out v.
|
okunamaması için yazının bir bölümünü karalamak |
|
336 |
General |
black out v.
|
elektrik kesintisine neden olmak |
|
337 |
General |
black out v.
|
bilgi saklamak |
|
338 |
General |
get a black eye v.
|
gözü morartılmak |
|
339 |
General |
get a black eye v.
|
gözü morarmak |
|
340 |
General |
give someone a black eye v.
|
birinin gözünü morartmak |
|
341 |
General |
black out v.
|
sansürlemek |
|
342 |
General |
paint the black v.
|
siyaha boyamak |
|
343 |
General |
black [uk] v.
|
işçi sendikası eylemi kapsamında boykot etmek |
|
344 |
General |
black (up) v.
|
siyahi rolü için yüzünü siyaha boyamak |
|
345 |
General |
black (down) v.
|
(gemi armasını) ziftle veya siyah yağ ile kaplamak |
|
346 |
General |
black-bottom v.
|
black bottom dansı yapmak |
|
347 |
General |
black lead v.
|
siyah kurşunla boyamak |
|
348 |
General |
black lead v.
|
siyah kurşunla ovmak |
|
349 |
General |
black up v.
|
siyah makyaj yapmak |
|
350 |
General |
black-flag v.
|
(araba yarışlarında) siyah bayrak göstermek |
|
351 |
General |
inky black adj.
|
siyah mürekkepli |
|
352 |
General |
as black as coal adj.
|
kirli |
|
353 |
General |
black and blue all over adj.
|
mosmor |
|
354 |
General |
black as soot adj.
|
simsiyah |
|
355 |
General |
as black as adj.
|
kadar siyah |
|
356 |
General |
as black as coal adj.
|
kömür gibi |
|
357 |
General |
as black as pitch adj.
|
zift gibi |
|
358 |
General |
black as ebony adj.
|
abanoz gibi |
|
359 |
General |
as black as soot adj.
|
kirli |
|
360 |
General |
coal black adj.
|
simsiyah |
|
361 |
General |
black backed adj.
|
siyah sırtlı |
|
362 |
General |
as black as pitch adj.
|
simsiyah |
|
363 |
General |
black and white adj.
|
aklı karalı |
|
364 |
General |
black as soot adj.
|
kapkara |
|
365 |
General |
black as soot adj.
|
kömür gibi |
|
366 |
General |
coal-black adj.
|
kömür gibi |
|
367 |
General |
jet-black adj.
|
simsiyah |
|
368 |
General |
jet-black adj.
|
kapkara |
|
369 |
General |
pitch-black adj.
|
zifiri |
|
370 |
General |
black hearted adj.
|
fena |
|
371 |
General |
black hearted adj.
|
kötücül |
|
372 |
General |
black hearted adj.
|
ahlaksız |
|
373 |
General |
black hearted adj.
|
kötü |
|
374 |
General |
black hearted adj.
|
kötü huylu |
|
375 |
General |
black hearted adj.
|
kötü kalpli |
|
376 |
General |
jet-black adj.
|
kuzguni kara |
|
377 |
General |
black-haired adj.
|
koyu saçlı |
|
378 |
General |
dressed in black tights adj.
|
siyah tayt giymiş |
|
379 |
General |
black haired adj.
|
siyah saçlı |
|
380 |
General |
black and blue adj.
|
siyah-mavi |
|
381 |
General |
black-and-blue adj.
|
siyah-mavi |
|
382 |
General |
black-and-blue adj.
|
çürümüş |
|
383 |
General |
black-and-blue adj.
|
mosmor |
|
384 |
General |
black-and-blue adj.
|
morarmış |
|
385 |
General |
black-and-blue adj.
|
çürük |
|
386 |
General |
black coated adj.
|
siyahlar giymiş |
|
387 |
General |
black eyed adj.
|
siyah gözlü |
|
388 |
General |
with black eyes adj.
|
siyah gözlü |
|
389 |
General |
non-black adj.
|
siyahi olmayanlarla ilgili |
|
390 |
General |
jet black adj.
|
kapkara |
|
391 |
General |
black-and-tan adj.
|
hem beyaz hem siyahilerin uğrak yeri olan |
|
392 |
General |
black-and-white adj.
|
yazılı |
|
393 |
General |
black-and-white adj.
|
basılı |
|
394 |
General |
black-and-white adj.
|
beyaz zemin üstünde siyah yazılı |
|
395 |
General |
black-and-white adj.
|
iyi ve kötü olarak birbirinden net çizgilerle ayrılmış |
|
396 |
General |
black-and-white adj.
|
net bir şekilde belirlenmiş |
|
397 |
General |
black-tie adj.
|
erkeklerin yarı resmi giymesini gerektiren |
|
398 |
General |
black-a-vised [uk] adj.
|
esmer |
|
399 |
General |
black-a-viced adj.
|
esmer |
|
400 |
General |
black-barred adj.
|
siyah şeritli |
|
401 |
General |
black-browed adj.
|
kasvetli |
|
402 |
General |
black-browed adj.
|
tehdit edici |
|
403 |
General |
black-browed adj.
|
yasaklayıcı |
|
404 |
General |
black-coated [uk] adj.
|
beyaz yakalı |
|
405 |
General |
black-coated adj.
|
siyah kaplı |
|
406 |
General |
black-eyed adj.
|
kara gözlü |
|
407 |
General |
black-faced adj.
|
karanlık bir yönü olan |
|
408 |
General |
black-faced adj.
|
karanlık yüzlü |
|
409 |
General |
black-gray adj.
|
koyu gri |
|
410 |
General |
black-grey adj.
|
koyu gri |
|
411 |
General |
black-letter adj.
|
siyah harflerle yazılmış |
|
412 |
General |
black-letter adj.
|
siyah harflerle basılmış |
|
413 |
General |
black-letter adj.
|
eski kitapları inceleyen |
|
414 |
General |
black-letter adj.
|
eski moda |
|
415 |
General |
black-letter adj.
|
takvimde kırmızıyla işaretlenmemiş günlere ait |
|
416 |
General |
black-letter adj.
|
takvimde kırmızıyla işaretlenmemiş günlerle ilgili |
|
417 |
General |
black-marked adj.
|
siyah işaretli |
|
418 |
General |
black-mouthed adj.
|
ağzı pis |
|
419 |
General |
black-mouthed adj.
|
iftiracı |
|
420 |
General |
black-on-black adj.
|
yalnızca siyahilerle ilgili |
|
421 |
General |
black-on-black adj.
|
iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren |
|
422 |
General |
blue black adj.
|
siyahımsı mavi renkte |
|
423 |
General |
blue-black adj.
|
çok koyu renkte |
|
424 |
General |
blue-black adj.
|
maviye çalan siyah renkte |
|
425 |
General |
brown-black adj.
|
kahverengiye çalan siyah renkte |
|
426 |
General |
brownish-black adj.
|
kahverengiye çalan siyah renkte |
|
427 |
General |
inky-black adj.
|
mürekkep karası |
|
428 |
General |
inky-black adj.
|
siyah mürekkep renginde olan |
|
429 |
General |
soot-black adj.
|
kara |
|
430 |
General |
soot-black adj.
|
siyah |
|
431 |
General |
soot-black adj.
|
is rengi |
|
432 |
General |
sooty-black adj.
|
kara |
|
433 |
General |
sooty-black adj.
|
siyah |
|
434 |
General |
sooty-black adj.
|
is rengi |
|
435 |
General |
in black and white adv.
|
yazılı olarak |
|
436 |
General |
on the black list adv.
|
kara listede |
|
437 |
General |
off the coast of black sea adv.
|
karadeniz açıkları |
|
438 |
General |
black [uk] adv.
|
son derece |
|
439 |
General |
black [uk] adv.
|
aşırı derecede |
|
440 |
General |
in black and white adv.
|
sadece grinin tonlarını kullanarak |
|
441 |
General |
bw (black and white) abrev.
|
siyah ve beyaz |
|
Phrasals |
|
442 |
Phrasals |
black something out v.
|
karanlığa gömmek |
|
443 |
Phrasals |
black something out v.
|
yayını engellemek |
|
444 |
Phrasals |
circle something in (red/black) v.
|
(siyah/kırmızı ile) yuvarlak içine almak |
|
445 |
Phrasals |
black out v.
|
hava saldırısında düşman uçaklarından saklanmak için tüm ışıkları söndürmek |
|
446 |
Phrasals |
black out v.
|
bir programın yayınını belirli bir bölgede kesmek |
|
447 |
Phrasals |
black out v.
|
yok etmek |
|
448 |
Phrasals |
black out v.
|
baskılamak |
|
449 |
Phrasals |
black out v.
|
bozmak |
|
450 |
Phrasals |
black out v.
|
yayımlanmasına engel olmak |
|
451 |
Phrasals |
black out v.
|
dağıtılmasına engel olmak |
|
452 |
Phrasals |
black out v.
|
yok etmek |
|
453 |
Phrasals |
black out v.
|
söndürmek |
|
454 |
Phrasals |
black up v.
|
siyahi makyajı yapmak |
|
455 |
Phrasals |
black up v.
|
makyajla siyahi kılığına girmek |
|
456 |
Phrasals |
black out v.
|
bozulmak |
|
Phrases |
|
457 |
Phrases |
blm (black lives matter) expr.
|
siyahların yaşamı değerlidir |
|
458 |
Phrases |
the pot calling the kettle black expr.
|
dinime dahleden müslüman olsa |
|
459 |
Phrases |
a day as black as coal expr.
|
kapkara bir gün |
|
Proverb |
|
460 |
Proverb |
the pot calls the kettle black
|
tencere dibin kara seninki benden kara |
|
461 |
Proverb |
the pot calling the kettle black
|
tencere dibin kara seninki benden kara |
|
462 |
Proverb |
the pot calling the kettle black
|
dinime küfreden müslüman olsa |
|
463 |
Proverb |
devil is not so black as he is painted
|
kimse söylendiği kadar kötü değildir |
|
464 |
Proverb |
there is a black sheep in every flock
|
her sürünün içinde bir kara koyun vardır |
|
465 |
Proverb |
there is a black sheep in every flock
|
her ailede/grupta diğerlerinden farklı biri vardır |
|
Colloquial |
|
466 |
Colloquial |
black and white n.
|
polis |
|
467 |
Colloquial |
black and white n.
|
siyah beyaz polis arabası |
|
468 |
Colloquial |
black and white n.
|
siyah beyaz devriye arabası |
|
469 |
Colloquial |
black russian n.
|
siyah rus |
|
470 |
Colloquial |
black russian n.
|
kahve likörü ve votkadan yapılan alkollü bir içecek |
|
471 |
Colloquial |
black triangle n.
|
siyah üçgen |
|
472 |
Colloquial |
black triangle n.
|
üçgen biçiminde ufo |
|
473 |
Colloquial |
black box n.
|
karakutu |
|
474 |
Colloquial |
black shirt n.
|
faşist |
|
475 |
Colloquial |
black maria n.
|
hapishane minibüsü |
|
476 |
Colloquial |
black art n.
|
kara büyü |
|
477 |
Colloquial |
a black day n.
|
kara gün |
|
478 |
Colloquial |
black ball n.
|
karşı oy |
|
479 |
Colloquial |
black ball n.
|
kırmızı oy |
|
480 |
Colloquial |
black maria n.
|
polisin suçluları taşıdığı araç |
|
481 |
Colloquial |
black ball n.
|
red oyu |
|
482 |
Colloquial |
black female cop n.
|
siyah kadın polis |
|
483 |
Colloquial |
standard black n.
|
standart siyah |
|
484 |
Colloquial |
black neighborhood n.
|
zenci mahallesi |
|
485 |
Colloquial |
black bag job n.
|
bilgi toplamak için gizlice birinin mülküne girme |
|
486 |
Colloquial |
black–bag job n.
|
bilgi toplamak için gizlice birinin mülküne girme |
|
487 |
Colloquial |
black bag operation n.
|
bilgi toplamak için gizlice birinin mülküne girme |
|
488 |
Colloquial |
black–bag operation n.
|
bilgi toplamak için gizlice birinin mülküne girme |
|
489 |
Colloquial |
black-and-tan n.
|
hem beyaz hem siyahilerin gittiği gece kulübü |
|
490 |
Colloquial |
black belt n.
|
siyahilerin yoğun yaşadığı bölge |
|
491 |
Colloquial |
black hat n.
|
bilgisayar korsanı |
|
492 |
Colloquial |
black hat n.
|
sanal alem suçlusu |
|
493 |
Colloquial |
black hole of calcutta [uk] n.
|
sıkış tıkış yer |
|
494 |
Colloquial |
black wash n.
|
iftira |
|
495 |
Colloquial |
black wash n.
|
kara leke |
|
496 |
Colloquial |
in the black v.
|
borçlu olmamak |
|
497 |
Colloquial |
in the black v.
|
cebi sağlam olmak |
|
498 |
Colloquial |
in the black v.
|
cukkası olmak |
|
499 |
Colloquial |
black out v.
|
gözleri kararmak |
|
500 |
Colloquial |
give somebody a black look v.
|
kötü bir bakış atmak |
|