one's time - Turkish English Dictionary

one's time

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "one's time" with other terms in English Turkish Dictionary : 136 result(s)

English Turkish
Idioms
behind (one's) time expr. zamanın gerisinde kalmış
He is always behind time with his work.
İşinde her zaman zamanın gerisinde kalır.

More Sentences
General
most of one's time n. zamanının çoğu
bide one's time v. fırsat kollamak
serve one's time v. askerlik yapmak
waste one's time v. abesle uğraşmak
spend time in the society of one's friends v. arkadaşlarıyla vakit geçirmek
serve one's time v. hapis yatmak
bide one's time v. sabretmek
take one's time on v. bir iş için istediği kadar zaman harcamak
have the time of one's life v. eğlenceli vakit geçirmek
take one's time v. istediği kadar zaman harcamak
bide one's time v. bir şeyin zamanını beklemek
waste one's time v. abesle iştigal etmek
bide one's time v. uygun zamanı beklemek
take one's time v. acele etmemek
make the best of one's time v. zamanını iyi kullanmak
bide one's time v. zaman kollamak
(one's) time come v. zamanı gelmek
waste one's time v. zamanını çalmak
(one's) time to come v. zamanı gelmek
shave (one's beard) a second time v. perdah vurmak
shave (one's beard) a second time v. perdah etmek
waste one's time and effort v. boşa uğraşmak
be behind one's time v. zamanın gerisinde kalmak
be ahead one's time v. zamanın ilerisinde kalmak
take time out of one's busy schedule v. yoğun programından belirli bir süre ayırmak
idle one's time away v. zamanını boşa geçirmek
idle one's time away v. zamanı boşa harcamak
one's time to be up v. zamanı dolmak
get to the top of one's field in a very short time v. çok kısa zamanda alanında en üste/tepeye çıkmak/ulaşmak
see one’s father for the last time v. babasını son bir kez görmek
see one’s mother for the last time v. annesini son bir kez görmek
make use of one's spare time v. boş zamanını değerlendirmek
spend time with one's friends v. arkadaşları ile vakit geçirmek
use one's time well v. zamanını iyi kullanmak
spend most of one's time sleeping v. zamanının çoğunu uyuyarak geçirmek
in one's spare time adv. boş vaktinde
Phrasals
invest (one's) time in (something) v. (bir işe/şeye) zamanını harcamak
Colloquial
be before (one's) time v. biri doğmadan, başlamadan önce olmak
be before (one's) time v. birinin zamanından önce olmak
for the first time in one's history expr. tarihinde ilk kez
for the first time in one's history expr. tarihinde ilk sefer
for the first time in one's history expr. tarihinde ilk defa
in (one's) time expr. (birinin) zamanında
in (one's) time expr. (birinin) gençliğinde
Idioms
a legend in one's own time n. yaşayan efsane
legend in one's own time n. döneminin efsanesi
time to catch one's breath n. dinlenecek zaman
time to catch one's breath n. soluklanacak zaman
one's time of the month n. aybaşı
one's time of the month n. regl zamanı
one's time of the month n. adet
the time of (one's) life n. hayatının en eğlenceli/heyecanlı/keyifli zamanı
the time of (one's) life n. çok eğlenceli/keyifli zaman
time of one's life n. hayatının en eğlenceli vakti/zamanı
time of one's life n. hayatının en keyifli vakti/zamanı
time on (one's) hands n. boş zaman
time on (one's) hands n. boş vakit
take one's sweet time v. ağırdan almak
take one's own sweet time v. ağırdan almak
have time on one's hands v. boş zamanı olmak
not able to call one's time one's own v. başını kaşıyacak vakti olmamak
have time on one's hands v. boş vakti olmak
think ahead of one's time v. çağının/zamanının ilerisinde düşünmek
be ahead of one's time v. çağının/zamanının ilerisinde olmak
bide one's time v. doğru anı kollamak
be before one's time v. çevresindekilerden çok ilerde olmak
have time on one's hands v. elinde zaman olmak
have the time of one's life v. hayatını yaşamak
not able to call one's time one's own v. kafasını kaşıyacak vakti olmamak
bide one's time v. punduna getirmek
be before one's time v. zamanından önce gelişmek
bide one's time v. zamanını/fırsatını kollamak
bide one's time v. (bir iş için) uygun zamanı beklemek
have time on one's hands v. yapacak işi olmamak
time is on one's side v. (halen daha) zamanı olmak
have too much time on one's hands v. yeteri kadar/çok zamanı olmak
have time on one's side v. (halen daha) zamanı olmak
put (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) v. herkes gibi olmak
put (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) v. normal/sıradan insan olmak
put (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) v. senin benim gibi biri olmak
bide one's time v. uygun zamanı beklemek
bide one's time v. zamanını beklemek
bide one's time v. doğru anı kollamak
bide one's time v. zamanını/fırsatını kollamak
can't call (one's) time (one's) own v. kendine ayıracak vakti olmamak
can't call (one's) time (one's) own v. hiç boş zamanı olmamak
put (one's) pants on one leg at a time (just like everybody else) [australia] v. herkes gibi olmak
put (one's) pants on one leg at a time (just like everybody else) [australia] v. sıradan insan olmak
put (one's) pants on one leg at a time (just like everybody else) [australia] v. etten kemikten insan olmak
put (one's) pants on one leg at a time (just like everybody else) [australia] v. senin benim gibi biri olmak
draw one's time v. (baskı altındayken) istifa etmek
snatch one's time v. istifayı basmak
snatch one's time v. istifa etmek
snatch one's time v. işten ayrılmak
beat one's time v. birini allak bullak etmek
beat one's time v. birini şaşkına çevirmek
before one's time expr. çağının/zamanının ötesinde
ahead one's your time expr. çağının/zamanının ötesinde
ahead one's your time expr. çağının/zamanının ilerisinde
ahead of one's time expr. çağının/zamanının ilerisinde
before one's time expr. çağının/zamanının ilerisinde
on one's own time expr. iş/mesai haricinde
on one's own time expr. mesai saatleri dışında
time is on one's side expr. zaman (birinin) lehine
in (one's) own sweet time expr. canı istediğinde
in (one's) own sweet time expr. istediği zaman
in (one's) own sweet time expr. ne zaman isterse
puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr. senin benim gibi (biri)
puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr. etten kemikten (insan)
puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr. sıradan (insan)
puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr. herkes gibi (biri)
puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr. normal (biri)
puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr. herkesten farksız (biri)
(one) puts (one's) pants on one leg at a time expr. (biri) senin benim gibi biri
(one) puts (one's) pants on one leg at a time expr. (biri) etten kemikten insan
(one) puts (one's) pants on one leg at a time expr. (biri) sıradan insan
(one) puts (one's) pants on one leg at a time expr. (biri) herkes gibi biri
at (one's) time of life expr. (birinin) yaşında
behind (one's) time expr. çağın gerisinde kalmış
behind (one's) time expr. demode
behind (one's) time expr. geri kafalı
behind (one's) time expr. planlanandan geç
behind (one's) time expr. gerekenden/söylenenden/istenenden geç
in (one's) own good time expr. ne zaman canı isterse
in (one's) own time expr. ne zaman canı isterse
in (one's) own time expr. boş zamanında
Speaking
did one’s time and get out v. cezasını çekip çıkmak
before one's time expr. dünyada yokken
before one's time expr. doğmadan önce
Slang
waste one's time v. aylakça zaman harcamak
waste one's time v. aylaklık etmek
waste one's time v. boş boş gezinmek
do one's time v. cezasını çekmek
do one's time v. hapis yatmak
waste one's time v. serserilik etmek