yürütme - Turco Inglés Diccionario

yürütme

Significados de "yürütme" en diccionario inglés turco : 31 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yürütme executive adj.
We must not let them down by keeping them out of the Executive.
Onları Yürütmenin dışında tutarak hayal kırıklığına uğratmamalıyız.

More Sentences
General
yürütme conduct n.
However, our report stresses the scrupulous monitoring the Commission has undertaken to conduct up until accession.
Bununla birlikte, raporumuzda Komisyon'un katılım sürecine kadar yürütmeyi taahhüt ettiği titiz izleme vurgulanmaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
yürütme enforcement n.
The consultation showed clear support for the ideas in the Green Paper on enforcement cooperation.
İstişare, Yeşil Kitap'ta yer alan yürütme işbirliğine ilişkin fikirlere açık destek göstermiştir.

More Sentences
Politics
yürütme conduct n.
However, our report stresses the scrupulous monitoring the Commission has undertaken to conduct up until accession.
Bununla birlikte raporumuz, Komisyon'un katılıma kadar yürütmeyi taahhüt ettiği titiz izlemeyi vurgulamaktadır.

More Sentences
General
yürütme propulsion n.
yürütme making somebody walk n.
yürütme exercise n.
yürütme handling n.
yürütme exercising n.
yürütme effectuation n.
yürütme carrying out n.
yürütme implementation n.
yürütme execution n.
yürütme drive n.
yürütme rule [obsolete] n.
yürütme duction n.
yürütme conveyance [obsolete] n.
yürütme scrounge n.
Trade/Economic
yürütme implementation n.
Law
yürütme enforcement n.
Politics
yürütme executive power n.
Technical
yürütme propulsion n.
Computer
yürütme executing n.
yürütme execution n.
yürütme invocation n.
yürütme don't play expr.
Food Engineering
yürütme running n.
yürütme elution n.
yürütme execution n.
Biochemistry
yürütme run n.
Archaic
yürütme conveyance n.

Significados de "yürütme" con otros términos en diccionario inglés turco: 224 resultado(s)

Turco Inglés
General
yürütme yetkisi executive power n.
We expect that the new government will be equipped with full executive powers.
Yeni hükümetin tam yürütme yetkileriyle donatılmasını bekliyoruz.

More Sentences
yürütme gücü executive power n.
Legislative power is essentially being turned into executive power.
Yasama gücü esasen yürütme gücüne dönüştürülüyor.

More Sentences
akıl yürütme reasoning n.
This position was the result of reasoning and dialogue.
Bu tutum akıl yürütme ve diyaloğun sonucuydu.

More Sentences
akıl yürütme biçimi line of reasoning n.
This line of reasoning, which appears to be common to the different groups, is extremely interesting.
Farklı gruplar için ortak gibi görünen bu akıl yürütme biçimi son derece ilginçtir.

More Sentences
Trade/Economic
yürütme organı executive n.
We should demand a report from the Community executive on that impact in order to be clear about this.
Bu konuda net olabilmek için Topluluk yürütme organından bu etkiye ilişkin bir rapor talep etmeliyiz.

More Sentences
yürütme ajansı executive agency n.
This part concerns Community officials seconded to the agency, and other servants recruited by the executive agency.
Bu bölüm, ajansa atanan Topluluk görevlileri ve yürütme ajansı tarafından işe alınan diğer hizmetlilerle ilgilidir.

More Sentences
Law
yürütme organı executive n.
In the EU, the legislature has been transferred to the executive.
AB'de yasama organı yürütme organına devredilmiştir.

More Sentences
Politics
yürütme yetkisi executive power n.
The transfer of executive power to the future prime minister is expected to take place in the course of this month.
Yürütme yetkisinin müstakbel başbakana devrinin bu ay içerisinde gerçekleşmesi beklenmektedir.

More Sentences
yürütme kurulu executive board n.
That is an issue the Executive Board should stay out of.
Bu, Yürütme Kurulu'nun dışında kalması gereken bir konudur.

More Sentences
yürütme organı executive body n.
Neither the investors nor the executive bodies can always be convinced of the importance of the TEN links.
Ne yatırımcılar ne de yürütme organları TEN bağlantılarının önemi konusunda her zaman ikna edilebilir.

More Sentences
yürütme komitesi executive committee n.
The executive committee appointed him the president of the company.
Yürütme komitesi onu şirketin başkanlığına atadı.

More Sentences
yürütme ajansı executive agency n.
We will need to work with these executive agencies as well as we have worked, thankfully, with the national agencies.
Neyse ki ulusal ajanslarla çalıştığımız gibi bu yürütme ajanslarıyla da çalışmamız gerekecek.

More Sentences
Computer
akıl yürütme reasoning n.
This reasoning is really insane.
Bu akıl yürütme gerçekten delice.

More Sentences
General
akıl yürütme argument n.
birini yürütme making someone walk n.
yürütme organı executive organ n.
yürütme kurulu executive committee n.
tahmin yürütme forecast n.
yürütme kurulu executive council n.
yürütme organı managing organ n.
kayıttan yürütme playback n.
yasadışı faaliyetlere karşı operasyon yürütme clampdown n.
tanısal akıl yürütme diagnostic reasoning n.
daha küçükten daha büyüğe doğru olan akıl yürütme biçimi a minore ad maius argument n.
nicel akıl yürütme quantative reasoning n.
akıl yürütme ratiocination n.
akıl yürütme witcraft [rare] n.
hızlıca akıl yürütme yeteneği wits n.
aşırı derecede ince veya gizli akıl yürütme metaphysics n.
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat demonstration n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik akıl yürütme dialectic n.
(konuşma, akıl yürütme) dolambaçlılık circuity n.
dairesel olarak akıl yürütme veya tartışma circularism n.
dairesel olarak akıl yürütme veya tartışma circularity n.
genel ilke veya nedenlerden özele doğru akıl yürütme composition [obsolete] n.
diplomasi, yalakalık, kurnazlık ve göz yummayla işini yürütme courtship [obsolete] n.
pratik akıl yürütme parsimony n.
komünist ülkelerde daha büyük bir organ tarafından seçilen daimi bir yürütme komitesi presidium n.
(sivil toplum örgütünde) yürütme kurulu presidium n.
yürütme sistemi school n.
(orta çağ'da) italyan kentinin baş yürütme organı signory n.
bilimsel akıl yürütme scientific reasoning n.
özel yazışmaları yürütme gibi işlerle ilgilenen kişisel sekreter social secretary n.
tahmin yürütme supposition n.
tahmin yürütme surmise [obsolete] n.
tahmin yürütme surmising n.
akıl yürütme ile ilgili ratiocinatory adj.
döngüsel akıl yürütme ile ilgili olmayan noncircular adj.
dairesel akıl yürütme içeren circular adj.
yürütme yetkisi bulunan self-enforcing adj.
yürütme yetkisini garanti eden self-enforcing adj.
yürütme sürecinde on the docket adv.
Colloquial
lafla peynir gemisi yürütme armchair theory n.
Idioms
başarılı yürütme ile üstesinden gelmek pick apart v.
Formal
bir ülkenin iç işlerinin yönetildiği idari bir yürütme kuruluşu home department n.
Trade/Economic
finansal yürütme otoritesi financial conduct authority n.
finansal yürütme kurumu financial conduct authority n.
faal idare yürütme yetkisi executive n.
faize faiz yürütme anatocism n.
genel önerilerden akıl yürütme yoluyla daha dar kapsamlı sonuçlar çıkartılması deduction n.
imalat yürütme sistemi manufacturing execution system n.
işi yürütme yöntemi procedure n.
iş yürütme ahlakı code of business conduct n.
mali yürütme otoritesi financial conduct authority n.
türkiye avrupa birliği ilişkilerinde yürütme görevi yapan kuruluş association committee n.
yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılması separation of powers n.
yürütme ve yasama organları üzerinde baskı yapan çıkar grupları pressure groups n.
yürütme kurulu steering committee n.
yürütme kurulu steering group n.
yürütme görevi executive function n.
yürütme kurulu başkanı chairman of the board of directors n.
yürütme kurulu başkanı chairman of executive council n.
finansal faaliyet yürütme kuruluşu financial institution n.
Law
evlilik dışı bir ilişki yürütme illicit cohabitation n.
kanun yürütme law enforcement n.
kamu davasını yürütme proceeding public suit n.
yürütme organı executive organ n.
yürütme organı executive branch n.
yürütme görevi executive function n.
yürütme işlemi executive transactions n.
yürütme erki executive power n.
yürütme organı executive power n.
(avukata, vekile) biri adına dava yürütme yetkisi vermek instruct v.
kapalı toplantı yürüten (yasama/yürütme organı) star-chamber adj.
Politics
yürütme organı administration n.
eski abd başkanı ronald reagan idaresindeki yürütme organı Reagan administration n.
kendi içerisinde yürütme ya da yönetme kabiliyetini bulundurma durumu self-enforcing n.
avrupa komisyonu yürütme ajansı european commission executive agency n.
çift başlı yürütme dual executive n.
genel sağlık programı yürütme ajansı executive agency for the public health programme (phea) n.
genel sağlık programı yürütme ajansı executive agency for the public health programme n.
istanbul 2010 avrupa kültür başkenti ajansı yürütme kurulu istanbul 2010 european capital of culture agency executive board n.
merkez yürütme kurulu (myk) central executive committee n.
merkez yürütme kurulu central executive committee n.
merkez yürütme kurulu central executive board n.
merkez yürütme kurulu (myk) central executive board n.
rekabet edebilirlik ve inovasyon yürütme ajansı executive agency for competitiveness and innovation n.
trans-avrupa taşımacılık ağı yürütme ajansı trans-european transport network executive agency n.
vekaleten işleri yürütme deputation n.
yasama yürütme ve yargının birbirlerini sınırlandırması check and balance n.
yasama, yürütme ve yargı erkleri executive, legislative and judicial powers n.
yürütme ajansları düzenleyici komitesi regulatory committee for executive agencies (rcea) n.
yürütme anlaşması executive agreement n.
yürütme organı executive branch n.
yürütme komitesi kararları excom resolutions n.
yürütme dairesi executive department n.
yürütme organı executive authority n.
yürütme organı executive power n.
yürütme erki executive power n.
yürütme organı executive organ n.
yürütme işlevi executive function n.
yürütme komitesi kararları excom conclusions n.
yürütme fonksiyonu executive function n.
yürütme komitesi excom n.
(isviçre'de) konfederasyon yürütme kurulu bundesrat n.
abd hükümetinin yürütme organı government n.
başkanlık sisteminde yürütme organı government n.
federal bütçe hususunda başkan'a tavsiyede bulunan yürütme ajansı omb n.
abd hükümetinde yürütme dairesinin altındaki bir idari alt birim division n.
(sovyetler birliği'nde) en yüksek yasama organının başkan liderliğindeki yürütme kurulu presidium n.
(1653-1659 arası) ingiltere, iskoçya ve irlanda milletler topluluğu'nun yürütme kurulu başkanı protector n.
yürütme kurulu üyesi mec (member of the executive council) abrev.
Institutes
kitle iletişim yürütme komitesi steering committee on the mass media n.
yürütme komitesi steering committee n.
abd'de başkanın uluslararası ticaret politikalarını uygulayan yürütme ajansı united states trade representative n.
amerika birleşik devletleri yürütme dairesi başkanlığı exec n.
(fransa'da) denizcilikten sorumlu yürütme dairesi marine n.
Industry
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma multiskilling n.
Technical
elektrikle yürütme electric propulsion n.
gerekçeli akıl yürütme motivated reasoning n.
itme ya da yürütme katsayısı propulsive coefficient n.
paralel yürütme parallel run n.
yürütme öncesi ara bellek zamanı preplay buffering time n.
yürütme ve izleme implementation and monitoring n.
yürütme tamponu running buffer n.
yürütme ya da tahrik verimi froude efficiency n.
Computer
bir eylem yürütme carry out an action n.
diğer yürütme seçenekleri more play options n.
en küçük yürütme birimi thread n.
kayıttan yürütme biçimleri playback formats n.
kayıttan yürütme kar için giriş düzeyi denetimi input level control for playback mix n.
kayıt yürütme denetim çubuğu control bar on playback n.
ortam klipleri yürütme playing media clips n.
ssi yürütme ssi execution n.
paralel yürütme parallel run n.
uygulama yürütme hatası application execution error n.
yürütme yığını execution stack n.
yürütme seçenekleri play options n.
yürütme zamanı execution time n.
yürütme zamanı run-time n.
yürütme programı executive program n.
yürütme modülü run-time module n.
yürütme ortamı run-time environment n.
yürütme hatası execution error n.
yürütme klasörü play folder n.
zamanuyumsuz yürütme asynchronous execution n.
yürütme frekansı execution frequency n.
yürütme sesi play vol n.
yürütme denetimi play control n.
yürütme süresi run-time n.
yürütme durumu execution state n.
bir programın içindeki belirli bir görevi gerçekleştiren yürütme birimi worker n.
bilgisayar sisteminin yürütme sırasındaki hatalarla başa çıkma yeteneğinin hesaplanması robustness n.
bir internet sayfasının veya uygulamanın iki farklı versiyonunun hangisinin daha iyi çalıştığını öğrenmek amacıyla test yürütme a/b testing n.
son veri parçasını hesaplamak için kullanılan işlem yürütme geçmişi provenance n.
eylem yürütme take no action expr.
kayıttan yürütme kar playback mix expr.
yazma yürütme write execute expr.
yürütme etkin play enabled expr.
yazma ve yürütme write execute expr.
yürütme bitene kadar slayt gösterisini duraklat pause slideshow until done playing expr.
Informatics
bulanık akıl yürütme fuzzy information n.
nedensel akıl yürütme causal reasoning n.
nitel akıl yürütme qualitative reasoning n.
olağan akıl yürütme default reasoning n.
simgesel yürütme symbolic execution n.
tümdengelimli akıl yürütme deductive reasoning n.
uzamsal akıl yürütme spatial reasoning n.
veri güdümlü akıl yürütme data-driven reasoning n.
yürütme zamanı execution time n.
zamansal akıl yürütme temporal reasoning n.
Telecom
protokol yürütme uygunluk öngörüsü protocol implementation conformance statement n.
yürütme öncesi ara bellek zamanı preplay buffering time n.
yürütme uygunluk beyanı implementation conformance statement n.
yürütme hedefi execute target n.
yürütme kaynağı execute source n.
Construction
proje planı yürütme project plan execution n.
Medical
belirlenen aralıkta yürütme develop over a path n.
sağlık planı yürütme health plan implementation n.
yürütme tankı developing chamber n.
mantıksız akıl yürütme paralogia n.
Psychology
analog akıl yürütme analogical reasoning n.
döngüsel akıl yürütme circular reasoning n.
formel akıl yürütme formal reasoning n.
merkezi yürütme central executive n.
önermeye dayalı akıl yürütme prepositional reasoning n.
soyut akıl yürütme abstract reasoning n.
transdüktif akıl yürütme transductive reasoning n.
Math
varsayımsal veya mevcut terimlerden yol çıkarak yapılan doğrudan akıl yürütme ile doğru sonuca ulaşılan ispat direct demonstration n.
Logic
akıl yürütme ile ortaya konan kanıt monstrance n.
akıl yürütme discursus n.
Social Sciences
sağduyuya dayalı akıl yürütme commonsense reasoning n.
Education
algısal akıl yürütme perceptual reasoning n.
hipotezlere dayalı tümdengelimci akıl yürütme hypothetico-deductive reasoning n.
hipoteze dayalı tümdengelimci mantık yürütme hypothetico-deductive reasoning n.
hipotezli tümdengelimci akıl yürütme hypothetico-deductive reasoning n.
hipotezli tümdengelimci akıl yürütme hypothetico-deductive model n.
eğitim kurumunda yürütme ve idari yetkileri olan kimse school superintendent n.
Religious
(islam hukukunda) dini konularda doğruya ulaşmak için mantık yürütme kullanılması ijtihad n.
rahiplik yürütme kurulu pec (priesthood executive committee) n.
Philosophy
akıl yürütme noesis n.
insanın akıl yürütme süreci human reasoning process n.
kıyaslayarak yapılan akıl yürütme analogism n.
tartışmada tümdengelim yaparak akıl yürütme argumentation n.
akıl yürütme logos n.
diyalog yoluyla tartışıp akıl yürütme dialectic n.
söylemsel akıl yürütme becerisi dianoia n.
aşamalı ilerleme sağlanan felsefi akıl yürütme discursion n.
mantığa aykırı akıl yürütme paralogism n.
pratik akıl yürütme practical wisdom n.
Military
akıl yürütme zinciri chains of reasoning n.
Sport
koşarak top yürütme running n.
Archaic
akıl yürütme discourse n.
akıl yürütme gücü discourse n.