conduct - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
conduct davranış n.
  • Nor will there be a European code of good conduct for companies.
  • Şirketler için bir Avrupa doğru davranış kuralları da olmayacaktır.
  • Even in future, the ECB must not permit its own conduct to give rise to moral hazards.
  • Gelecekte bile ECB kendi davranışlarının ahlaki tehlikelere yol açmasına izin vermemelidir.
  • With a 0.26% increase, our present budgetary conduct brings us another step closer to that.
  • 0.26'lık bir artışla, mevcut bütçe davranışımız bizi buna bir adım daha yaklaştırmaktadır.
Show More (54)
conduct yürütmek v.
  • The time when we could conduct this type of policy is now past.
  • Bu tür bir politika yürütebileceğimiz zamanlar artık geride kaldı.
  • The way in which Saddam Hussein conducts politics and has conducted politics in the past is a danger to other nations.
  • Saddam Hüseyin'in siyaset yapma biçimi ve geçmişte yürüttüğü siyaset diğer uluslar için bir tehlikedir.
  • Let us conduct an open dialogue in this area, characterised by trust.
  • Bu alanda güvene dayalı açık bir diyalog yürütelim.
Show More (21)
conduct yapmak v.
  • We would like to see the European Court of Auditors conducting more checks.
  • Avrupa Sayıştayı'nın daha fazla denetim yaptığını görmek isteriz.
  • We urge the Commission to call on the Member States to conduct a serious assessment, as the rapporteur suggests.
  • Komisyonu, raportörün önerdiği gibi Üye Devletleri ciddi bir değerlendirme yapmaya çağırmaya davet ediyoruz.
  • Mr President-in-Office, we are not convinced that the recent elections and referenda were conducted honestly.
  • Sayın Dönem Başkanı, son seçimlerin ve referandumların dürüst bir şekilde yapıldığına ikna olmuş değiliz.
Show More (9)
conduct elektriği iletmek v.
  • Water conducts electricity.
  • Su, elektriği iletir.
  • Water conducts electricity.
  • Su elektriği iletir.
  • Does water conduct electricity?
  • Su elektriği iletir mi?
Show More (2)
conduct iletmek v.
  • Aluminum doesn't conduct electricity as well as copper does.
  • Alüminyum elektriği bakır kadar iyi iletmez.
  • Aluminum doesn't conduct electricity as well as copper.
  • Alüminyum elektriği bakır kadar iyi iletmez.
  • This matter conducts electricity well.
  • Bu madde, elektriği iyi iletir.
Show More (2)
conduct yönetmek v.
  • I think Griffith conducts the orchestra brilliantly.
  • Bence Griffith orkestrayı harika yönetiyor.
  • Who is conducting the orchestra tonight?
  • Bu gece orkestrayı kim yönetiyor?
  • Mary conducted the orchestra using a baton.
  • Mary orkestrayı bir baton kullanarak yönetti.
Show More (1)
conduct yürütme n.
  • However, our report stresses the scrupulous monitoring the Commission has undertaken to conduct up until accession.
  • Bununla birlikte raporumuz, Komisyon'un katılıma kadar yürütmeyi taahhüt ettiği titiz izlemeyi vurgulamaktadır.
  • However, our report stresses the scrupulous monitoring the Commission has undertaken to conduct up until accession.
  • Bununla birlikte, raporumuzda Komisyon'un katılım sürecine kadar yürütmeyi taahhüt ettiği titiz izleme vurgulanmaktadır.
Show More (-1)
conduct gidişat n.
  • We are troubled by the conduct of the trial and the speed and manner of the court's decision.
  • Davanın gidişatından ve mahkemenin kararının hızından ve şeklinden rahatsızız.
Show More (-2)
conduct tutum n.
  • His own presidency drafted a declaration last month that was strongly critical of Russian conduct in Chechnya.
  • Kendi başkanlığı geçen ay Rusya'nın Çeçenistan'daki tutumunu sert bir şekilde eleştiren bir deklarasyon hazırladı.
Show More (-2)
conduct davranmak v.
  • I think, in any case, that Parliament conducts itself far too reactively.
  • Her halükarda Parlamento'nun çok fazla tepkisel davrandığını düşünüyorum.
Show More (-2)
conduct tavır n.
  • We were surprised at his conduct.
  • Tavrına şaşırdık.
Show More (-2)