|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Colloquial |
|
1 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
(korkma) ısırmaz |
|
Don't worry; it won't bite.
Merak etme, ısırmaz.
More Sentences
|
Idioms |
|
2 |
Deyim |
(something) won't get (someone) anywhere f.
|
hiçbir yere vardırmamak |
|
If we continue like this, we won't get anywhere.
Böyle devam edersek hiçbir yere varamayız.
More Sentences
|
Speaking |
|
3 |
Konuşma |
won't you come? expr.
|
gelmeyecek misin? |
|
Won't you come to the party tomorrow?
Yarın partiye gelmeyecek misin?
More Sentences
|
General |
|
4 |
Genel |
the door won't close expr.
|
kapı kapanmıyor |
|
5 |
Genel |
the door won't lock expr.
|
kapı kitlenmiyor |
|
6 |
Genel |
the door won't open expr.
|
kapı açılmıyor |
|
7 |
Genel |
the toilet won't flush expr.
|
tuvaletin sifonu çalışmıyor |
|
8 |
Genel |
the toilet won't flush expr.
|
tuvaletin sifonu çekilmiyor |
|
9 |
Genel |
the window won't open expr.
|
pencere açılmıyor |
|
Proverb |
|
10 |
Atasözü |
a word to the wise is enough, and many words won't fill a bushel
|
anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az |
|
11 |
Atasözü |
what you don't know won't hurt you
|
bilmediklerin seni üzmez |
|
12 |
Atasözü |
what you don't know won't hurt you
|
bilmediğin şeyden sana zarar gelmez |
|
13 |
Atasözü |
if you keep your mouth shut, you won't put your foot in it
|
çeneni kapalı tutarsan ağzından bir şey kaçırmazsın |
|
14 |
Atasözü |
if you keep your mouth shut, you won't put your foot in it
|
çeneni kapalı tutarsan pot kırmazsın |
|
15 |
Atasözü |
if the mountain won't come to muhammad, muhammad must go to the mountain
|
dağ yürümezse abdal yürür |
|
Colloquial |
|
16 |
Konuşma Dili |
won't take no for an answer f.
|
hayırı cevap olarak kabul etmeyecek olmak |
|
17 |
Konuşma Dili |
stay here it won't take long expr.
|
burada kal uzun sürmez |
|
18 |
Konuşma Dili |
insurance won't cover it expr.
|
sigorta bunu karşılamaz |
|
19 |
Konuşma Dili |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
bunun için sana teşekkür edeceğini sanıyorsan yanılıyorsun |
|
20 |
Konuşma Dili |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
bu yaptığının takdir göreceğini sanıyorsan yanılıyorum |
|
|
21 |
Konuşma Dili |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
bundan hiç hoşlanmayacak/memnun olmayacak |
|
22 |
Konuşma Dili |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
bu, (onun) hiç hoşuna gitmeyecek |
|
23 |
Konuşma Dili |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
buna çok gıcık olacak |
|
24 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
bu olmaz |
|
25 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
26 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
27 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
28 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
29 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
30 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
31 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
olacak iş mi bu |
|
32 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
olur iş değil |
|
33 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
olacak iş değil |
|
34 |
Konuşma Dili |
won't have a bar of expr.
|
dayanamaz |
|
35 |
Konuşma Dili |
won't have a bar of expr.
|
sevmez |
|
36 |
Konuşma Dili |
won't have a bar of expr.
|
hoşlanmaz |
|
37 |
Konuşma Dili |
(it) won't bother me none expr.
|
bana göre hava hoş |
|
38 |
Konuşma Dili |
(it) won't bother me none expr.
|
bana uyar |
|
39 |
Konuşma Dili |
(it) won't bother me none expr.
|
benim için sıkıntı yok |
|
40 |
Konuşma Dili |
(one) won't give up without a fight expr.
|
(biri) savaşmadan pes etmeyecek |
|
|
41 |
Konuşma Dili |
(one) won't give up without a fight expr.
|
(biri) hemen teslim olmayacak |
|
42 |
Konuşma Dili |
(one) won't give up without a fight expr.
|
(biri) mücadele etmeden vazgeçmeyecek |
|
43 |
Konuşma Dili |
(one) won't give up without a fight expr.
|
(biri) savaşmadan boyun eğmeyecek |
|
44 |
Konuşma Dili |
(one) won't give up without a fight expr.
|
(biri) kolay/hemen pes etmeyecek |
|
45 |
Konuşma Dili |
he/she won't eat you expr.
|
merak etme seni yemez |
|
46 |
Konuşma Dili |
he/she won't thank you for something expr.
|
hiç hoşuna gitmeyecek |
|
47 |
Konuşma Dili |
he/she won't thank you for something expr.
|
hiç memnun olmayacak |
|
48 |
Konuşma Dili |
he/she won't thank you for something expr.
|
çok gıcık olacak |
|
49 |
Konuşma Dili |
I won't do something again in a hurry expr.
|
bir şeyi bir daha hayatta yapmam |
|
50 |
Konuşma Dili |
I won't do something again in a hurry expr.
|
bir şeyi bir daha ölsem yapmam |
|
51 |
Konuşma Dili |
I won't do something again in a hurry expr.
|
bir şeyi bir daha asla yapmam |
|
52 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmez |
|
53 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmaz |
|
54 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası yok |
|
55 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru yok |
|
56 |
Konuşma Dili |
will-they-won't-they expr.
|
iki kişi arasında romantik bir ilişkinin kurulup kurulmayacağı sorusunu bildiren ifade |
|
57 |
Konuşma Dili |
what you don't know won't hurt you expr.
|
bilmediğin şey sana zarar veremez |
|
58 |
Konuşma Dili |
what you don't know won't hurt you expr.
|
bilmediğin şeyden zarar gelmez |
|
59 |
Konuşma Dili |
what you don't know won't hurt you expr.
|
bilmediğin şey seni üzmez |
|
60 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
(korkma) bir şey yapmaz |
|
61 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
korkacak bir şey yok |
|
62 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
(korkma) zarar vermez |
|
63 |
Konuşma Dili |
won't bother me any expr.
|
bana göre hava hoş |
|
64 |
Konuşma Dili |
you won't get away with it [cliché] expr.
|
paçayı kurtaramayacaksın |
|
65 |
Konuşma Dili |
you won't get away with it [cliché] expr.
|
yakayı sıyıramayacaksın |
|
66 |
Konuşma Dili |
you won't get away with it [cliché] expr.
|
bu yanına kar kalmaz |
|
67 |
Konuşma Dili |
you won't get away with it [cliché] expr.
|
kaçışın/kurtuluşun yok |
|
68 |
Konuşma Dili |
you won't get away with this [cliché] expr.
|
paçayı kurtaramayacaksın |
|
69 |
Konuşma Dili |
you won't get away with this [cliché] expr.
|
yakayı sıyıramayacaksın |
|
70 |
Konuşma Dili |
you won't get away with this [cliché] expr.
|
bu yanına kar kalmaz |
|
71 |
Konuşma Dili |
you won't get away with this [cliché] expr.
|
kaçışın/kurtuluşun yok |
|
Idioms |
|
72 |
Deyim |
(something) won't get (someone) anywhere f.
|
hiçbir fayda sağlamamak |
|
73 |
Deyim |
(something) won't get (someone) anywhere f.
|
hiçbir sonuca ulaştırmamak |
|
74 |
Deyim |
(something) won't get (someone) anywhere f.
|
hiçbir sonuca vardırmamak |
|
75 |
Deyim |
(something) won't get (someone) anywhere f.
|
hiçbir ilerleme sağlatmamak |
|
76 |
Deyim |
(something) won't get (someone) anywhere f.
|
hiçbir başarıya ulaştırmamak |
|
77 |
Deyim |
won't hear of something f.
|
bir şeye izin/onay vermemek |
|
78 |
Deyim |
won't hear a word said against somebody f.
|
tek kelime bile duymak istememek |
|
79 |
Deyim |
won't hear a word against somebody f.
|
tek kelime bile duymak istememek |
|
80 |
Deyim |
won't give (someone) the time of day f.
|
(biriyle) muhatap olmamak |
|
|
81 |
Deyim |
won't give (someone) the time of day f.
|
(birine) yüz vermemek |
|
82 |
Deyim |
won't give (someone) the time of day f.
|
(birine) aldırış etmemek |
|
83 |
Deyim |
won't give (someone) the time of day f.
|
(biriyle) ilgilenmemek |
|
84 |
Deyim |
won't give (someone) the time of day f.
|
(birine) cevap bile vermemek |
|
85 |
Deyim |
he/she won't lift a finger f.
|
kılını bile kıpırdatmaz |
|
86 |
Deyim |
he/she won't lift a finger f.
|
parmağını bile oynatmaz |
|
87 |
Deyim |
he/she won't lift a finger f.
|
elini bile sürmez |
|
88 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
hiçbir şekilde geri adım atmamak |
|
89 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
kararından dönmemek |
|
90 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
taviz vermemek |
|
91 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
yanaşmamak |
|
92 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
istifini bozmamak |
|
93 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
duruşundan/kararından ödün vermemek |
|
94 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
hiçbir şekilde kararını/duruşunu değiştirmemek |
|
95 |
Deyim |
won't budge an inch f.
|
kararının arkasında durmak |
|
96 |
Deyim |
won't hear a word against (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) karşı tek bir kelime/eleştiri duymak istememek |
|
97 |
Deyim |
won't hear of f.
|
izin vermemek |
|
98 |
Deyim |
won't hear of f.
|
kabul etmemek |
|
99 |
Deyim |
won't hear of f.
|
reddetmek |
|
100 |
Deyim |
won't hear of f.
|
razı olmamak |
|
101 |
Deyim |
won't hear of f.
|
onay vermemek |
|
102 |
Deyim |
(someone) won't thank you for (something) expr.
|
hiç hoşuna gitmeyecek |
|
103 |
Deyim |
(someone) won't thank you for (something) expr.
|
hiç memnun olmayacak |
|
104 |
Deyim |
(someone) won't thank you for (something) expr.
|
çok gıcık olacak |
|
105 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
hayatta olmaz |
|
106 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
hayatta inanmam |
|
107 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
olmaz o iş |
|
108 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
bunu yemezler |
|
109 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
hayatta olmaz |
|
110 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
hayatta inanmam |
|
111 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
olmaz o iş |
|
112 |
Deyim |
that cat won't jump expr.
|
bunu yemezler |
|
113 |
Deyim |
won't hold water expr.
|
aslı astarı yok |
|
114 |
Deyim |
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr.
|
bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim |
|
115 |
Deyim |
(one) won't (do something) again in a hurry expr.
|
bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim |
|
116 |
Deyim |
I won't breathe a word of it expr.
|
kimseye söylemem! |
|
117 |
Deyim |
I won't tell a soul expr.
|
kimseye söylemem! |
|
118 |
Deyim |
I won't tell a soul! expr.
|
kimseye anlatmam! |
|
119 |
Deyim |
I won't breathe a word of it! expr.
|
kimseye anlatmam! |
|
120 |
Deyim |
won't hold water expr.
|
tutar tarafi yok |
|
121 |
Deyim |
(one) won't (do something) again in a hurry expr.
|
(biri bir şeyi) bir daha ölse yapmaz |
|
122 |
Deyim |
(one) won't (do something) again in a hurry expr.
|
(biri bir şeyi) bir daha asla yapmaz |
|
123 |
Deyim |
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr.
|
(biri bir şeyi) bir daha ölse yapmaz |
|
124 |
Deyim |
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr.
|
(biri bir şeyi) bir daha asla yapmaz |
|
125 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(birinden) korkacak bir şey yok |
|
126 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(biri birine) zarar vermez |
|
127 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(birinden) utanacak/çekinecek bir şey yok |
|
128 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(birinden) çekinmeye/korkmaya gerek yok |
|
129 |
Deyim |
(one) won't eat (someone) expr.
|
(birinden) korkacak bir şey yok |
|
130 |
Deyim |
(one) won't eat (someone) expr.
|
(biri birine) zarar vermez |
|
131 |
Deyim |
(one) won't eat (someone) expr.
|
(birinden) utanacak/çekinecek bir şey yok |
|
132 |
Deyim |
(one) won't eat (someone) expr.
|
(birinden) çekinmeye/korkmaya gerek yok |
|
133 |
Deyim |
(one) won't hear of (something) expr.
|
(biri bir şeye) izin/onay vermeyecek/vermez |
|
134 |
Deyim |
(one) won't hear of (something) expr.
|
(biri) bir şeyi kabul etmeyecek/etmez |
|
135 |
Deyim |
(one) won't hear of (something) expr.
|
(ben bir şeyi) duymamış olayım |
|
136 |
Deyim |
butter won't melt (in one's mouth) expr.
|
sütten çıkma ak kaşık gibi |
|
137 |
Deyim |
butter won't melt (in one's mouth) expr.
|
görünüşte masum/mütevazı/mesafeli |
|
138 |
Deyim |
butter won't melt (in one's mouth) expr.
|
hissiz/soğuk görünen |
|
139 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(birine) sökmez |
|
140 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(biri için) inandırıcı değil |
|
141 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(biri için) ikna edici değil |
|
142 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(birini) inandıramazsın |
|
143 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(biri için) geçerli/kabul edilebilir değil |
|
144 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(birine) yediremezsin |
|
145 |
Deyim |
something won't wash (with somebody) expr.
|
(biri) yemez |
|
146 |
Deyim |
something won't wash expr.
|
(birine) sökmez |
|
147 |
Deyim |
something won't wash expr.
|
ikna edici/inandırıcı değil |
|
148 |
Deyim |
something won't wash expr.
|
geçerli/kabul edilebilir değil |
|
149 |
Deyim |
that cock won't fight [old-fashioned] expr.
|
bu iddianın bir temeli yok |
|
150 |
Deyim |
that cock won't fight [old-fashioned] expr.
|
bu iddia doğru değil |
|
151 |
Deyim |
that cock won't fight [old-fashioned] expr.
|
bu iddia asılsız |
|
152 |
Deyim |
that cock won't fight [old-fashioned] expr.
|
bu fikir işe yaramaz/çalışmaz |
|
153 |
Deyim |
that cock won't fight [old-fashioned] expr.
|
bu öneri işe yaramaz |
|
154 |
Deyim |
that dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu iddianın bir temeli yok |
|
155 |
Deyim |
that dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu iddia doğru değil |
|
156 |
Deyim |
that dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu iddia asılsız |
|
157 |
Deyim |
that old dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu iddianın bir temeli yok |
|
158 |
Deyim |
that old dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu iddia doğru değil |
|
159 |
Deyim |
that old dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu iddia asılsız |
|
160 |
Deyim |
that old dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu fikir işe yaramaz/çalışmaz |
|
161 |
Deyim |
that old dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
|
bu öneri işe yaramaz |
|
162 |
Deyim |
wild horses won't drag someone to something (or something from someone) expr.
|
hiçbir güç birini bir şeye/(bir şeyi birine) çekemez/götüremez |
|
163 |
Deyim |
wild horses won't drag someone to something (or something from someone) expr.
|
biri bir şeye dünyada/ölse gitmez |
|
164 |
Deyim |
won't breathe a word expr.
|
kimseye söylemem |
|
165 |
Deyim |
won't breathe a word expr.
|
kimseye anlatmam |
|
166 |
Deyim |
won't wash expr.
|
kabul edilemez |
|
167 |
Deyim |
won't wash expr.
|
kimse inanmaz |
|
168 |
Deyim |
won't wash expr.
|
ikna edici/inandırıcı değil |
|
169 |
Deyim |
won't wash expr.
|
geçerli/kabul edilebilir değil |
|
170 |
Deyim |
won't wash expr.
|
ikna edici değil |
|
171 |
Deyim |
that won't cut it expr.
|
bu, bir görevi yapmak veya bir durumla başa çıkmak için yeterli olmayacaktır. |
|
172 |
Deyim |
that won't cut it expr.
|
bu işe yaramaz |
|
Speaking |
|
173 |
Konuşma |
well you won't talk to me f.
|
benimle konuşmayacaksın demek |
|
174 |
Konuşma |
I won't be home for dinner expr.
|
akşam yemeğinde evde olmayacağım |
|
175 |
Konuşma |
but that won't help expr.
|
ama bu işe yaramaz |
|
176 |
Konuşma |
the car won't start expr.
|
arabanın motorunu çalıştıramıyorum |
|
177 |
Konuşma |
I won't do the same expr.
|
aynısını yapmayacağım |
|
178 |
Konuşma |
it won't wash! expr.
|
buna kimse inanmaz/itibar etmez! |
|
179 |
Konuşma |
I won't be more than an hour expr.
|
bir saate dönerim |
|
180 |
Konuşma |
it won't bother me at all expr.
|
bana göre hava hoş |
|
181 |
Konuşma |
I won't give you the satisfaction expr.
|
bu zevki sana tattırmayacağım |
|
182 |
Konuşma |
this won't get you anywhere expr.
|
bu seni bir yere götürmez |
|
183 |
Konuşma |
I won't sign this expr.
|
bunu imzalamayacağım |
|
184 |
Konuşma |
won't you help me? expr.
|
bana yardım etmeyecek misin? |
|
185 |
Konuşma |
I won't buy it expr.
|
bana masal okuma ben bunu yutmam |
|
186 |
Konuşma |
I won't buy it expr.
|
beni kandıramazsın |
|
187 |
Konuşma |
if there's anything you need I won't be far away expr.
|
bir şeye ihtiyacın olursa yakınlarda olacağım |
|
188 |
Konuşma |
I probably won't tell them the truth expr.
|
büyük ihtimalle onlara doğruyu söylemeyeceğim |
|
189 |
Konuşma |
promise me you won't leave me alone in there expr.
|
beni orada yalnız bırakmayacağına söz ver |
|
190 |
Konuşma |
I won't answer this question expr.
|
bu soruya cevap vermeyeceğim |
|
191 |
Konuşma |
it won't happen again expr.
|
bir daha olmayacak |
|
192 |
Konuşma |
i won't forget that expr.
|
bunu unutmayacağım |
|
193 |
Konuşma |
It won't bother me any expr.
|
bana göre hava hoş |
|
194 |
Konuşma |
I won't buy it expr.
|
ben yutmam |
|
195 |
Konuşma |
you won't get anywhere by doing that expr.
|
bunu yaparak hiçbir yere varamazsınız |
|
196 |
Konuşma |
won't you stay one more night? expr.
|
bir gece daha kalmaz mıydınız? |
|
197 |
Konuşma |
I know you won't let that happen expr.
|
böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceğini biliyorum |
|
198 |
Konuşma |
this won't weight very heavily with her expr.
|
bu, ona göre pek de önemli bir şey sayılmaz |
|
199 |
Konuşma |
what you don't know won't hurt you expr.
|
bilmediklerin seni incitmez |
|
200 |
Konuşma |
you won't even think about this place anymore expr.
|
bu yeri düşünmeyeceksin bile |
|
201 |
Konuşma |
that won't be too long expr.
|
bu fazla uzun sürmeyecek |
|
202 |
Konuşma |
won't happen again expr.
|
bir daha olmaz |
|
203 |
Konuşma |
I won't be a minute expr.
|
bir dakika bile sürmez (geliyorum hemen) |
|
204 |
Konuşma |
this won't get you anywhere expr.
|
bu işin sonu yok |
|
205 |
Konuşma |
this won't do much for you expr.
|
bu çok işine yaramaz |
|
206 |
Konuşma |
I won't take up much of your time expr.
|
çok vaktinizi almayacağım |
|
207 |
Konuşma |
I won't talk anymore expr.
|
daha fazla konuşamayacağım |
|
208 |
Konuşma |
it won't last long expr.
|
çok sürmez |
|
209 |
Konuşma |
won't you come in? expr.
|
girmez misin? |
|
210 |
Konuşma |
this won't weight very heavily with her expr.
|
gözünde pek önemli bir şey değil bu |
|
211 |
Konuşma |
it won't be easy watching them fall through your hands expr.
|
ellerinin arasından kayıp gitmesini izlemen kolay olmayacak |
|
212 |
Konuşma |
won't you come in? expr.
|
girmiyor musun? |
|
213 |
Konuşma |
I won't keep you long expr.
|
fazla vaktini almayacağım |
|
214 |
Konuşma |
this won't take long expr.
|
fazla sürmeyecek |
|
215 |
Konuşma |
we won't be late expr.
|
geç kalmayacağız |
|
216 |
Konuşma |
we won't be late expr.
|
gecikmeyeceğiz |
|
217 |
Konuşma |
yes I can but I won't expr.
|
evet yaparım ama istemiyorum |
|
218 |
Konuşma |
yes I can but I won't expr.
|
evet yapabilirim ama yapmayacağım |
|
219 |
Konuşma |
it won't undo it expr.
|
hiçbir şeyi geri getirmeyecek |
|
220 |
Konuşma |
I won't give up without a fight expr.
|
hemen teslim olmayacağım |
|
221 |
Konuşma |
I won't live here next year expr.
|
gelecek yıl burada yaşamayacağım |
|
222 |
Konuşma |
I promise I won't laugh expr.
|
gülmeyeceğime söz veriyorum |
|
223 |
Konuşma |
I won't stay where I'm not wanted expr.
|
istenmediğim yerde durmam |
|
224 |
Konuşma |
it won't suit my book expr.
|
işime gelmez |
|
225 |
Konuşma |
I won't stay where I'm not wanted expr.
|
istenmediğim yerde kalmam |
|
226 |
Konuşma |
I won't shut up expr.
|
kesemem sesimi |
|
227 |
Konuşma |
I won't keep you then expr.
|
oldu ben seni tutmayayım |
|
228 |
Konuşma |
I won't hear of it expr.
|
kabul etmem |
|
229 |
Konuşma |
he won't stand any of your nonsense expr.
|
o senin saçmalıklarına tahammül etmez |
|
230 |
Konuşma |
i won't tell them anything expr.
|
onlara hiçbir şey söylemeyeceğim |
|
231 |
Konuşma |
I won't give you the satisfaction expr.
|
o zevki size tattırmayacağım |
|
232 |
Konuşma |
I won't tell anyone expr.
|
kimseye söylemeyeceğim |
|
233 |
Konuşma |
I won't give you the satisfaction expr.
|
o zevki sana tattırmayacağım |
|
234 |
Konuşma |
I won't tell anyone expr.
|
kimseye söylemem |
|
235 |
Konuşma |
I won't give up without a fight expr.
|
mücadele etmeden vazgeçmem/vazgeçmeyeceğim |
|
236 |
Konuşma |
it won't be easy expr.
|
kolay olmayacak |
|
237 |
Konuşma |
I won't accept expr.
|
kabul etmem |
|
238 |
Konuşma |
I won't bother you with the details expr.
|
seni detaylarla sıkmayayım |
|
239 |
Konuşma |
I won't prevent you expr.
|
sana engel olmayacağım |
|
240 |
Konuşma |
I won't hurt you expr.
|
sana zarar vermeyeceğim |
|
241 |
Konuşma |
I won't disappoint you expr.
|
seni mahcup etmeyeceğim |
|
242 |
Konuşma |
I won't bother you with the details expr.
|
seni ayrıntılarla sıkmayayım |
|
243 |
Konuşma |
they won't listen to you expr.
|
sizi dinlemeyecekler |
|
244 |
Konuşma |
I promise I won't call her expr.
|
söz veriyorum onu aramayacağım |
|
245 |
Konuşma |
I won't tell you expr.
|
sana söylemem |
|
246 |
Konuşma |
I won't call you expr.
|
seni aramayacağım |
|
247 |
Konuşma |
I won't give up on you expr.
|
senden vazgeçmeyeceğim |
|
248 |
Konuşma |
I won't call you expr.
|
seni çağırmayacağım |
|
249 |
Konuşma |
I won't disappoint you expr.
|
seni hayal kırıklığına uğratmayacağım |
|
250 |
Konuşma |
I won't let anything happen to you expr.
|
sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim |
|
251 |
Konuşma |
they won't listen to you expr.
|
sizi dinlemeyeceklerdir |
|
252 |
Konuşma |
I won't lower myself to your level expr.
|
senin seviyene inmeyeceğim |
|
253 |
Konuşma |
I won't give up without a fight expr.
|
savaşmadan pes etmeyeceğim |
|
254 |
Konuşma |
I won't give up on you expr.
|
senden vazgeçmem |
|
255 |
Konuşma |
I won't be sleeping expr.
|
uyumayacağım |
|
256 |
Konuşma |
it won't take long expr.
|
uzun sürmez |
|
257 |
Konuşma |
(one) won't eat (someone) expr.
|
(korkma) bir şey yapmaz |
|
258 |
Konuşma |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(korkma) bir şey yapmaz |
|
259 |
Konuşma |
I won't sleep expr.
|
uyumayacağım |
|
260 |
Konuşma |
I won't be here tomorrow expr.
|
yarın burada olmayacağım |
|
261 |
Konuşma |
I won't forget expr.
|
unutmayacağım |
|
262 |
Konuşma |
somebody/something won't bite expr.
|
(korkma) ısırmaz |
|
263 |
Konuşma |
it won't take long expr.
|
vakit almaz |
|
264 |
Konuşma |
I won't stoop down to someone's level expr.
|
senin seviyene inmeyeceğim |
|
Mechanic |
|
265 |
Mekanik |
the oil warning light won't go off expr.
|
yağ ikaz ışığı sönmüyor |
|
Slang |
|
266 |
Argo |
that dog won't hunt expr.
|
bu fikir işe yaramaz |
|