|
- Okay, Mark, clearly, you don't understand how female friendships work.
- Tamam Mark, belli ki kadınlar arasındaki arkadaşlıkların nasıl yürüdüğünü anlamıyorsun.
- Don't hate something that you don't understand.
- Anlamadığın bir şeyden nefret etme.
- If you don't understand, ask.
- Anlamadıysan sor.
- You don't understand how worried I was about you.
- Senin için ne kadar endişelendiğimi anlayamazsın.
- I think you don't understand what's going on.
- Bence sen neler olduğunu anlamıyorsun.
- Don't be shy about talking to the teacher; if you don't understand, use some initiative!
- Öğretmenle konuşmaktan çekinmeyin; eğer anlamıyorsanız, biraz inisiyatif kullanın!
- I don't know why you don't understand.
- Neden anlamadığınızı bilmiyorum.
- Don't dislike what you don't understand.
- Anlamadığın şeyden nefret etme.
- Don't hesitate to ask a question if you don't understand.
- Eğer anlamıyorsan soru sormaya çekinme.
- No, you don't understand.
- Hayır, anlamıyorsun.
- You don't understand what's happening.
- Neler olduğunu anlamıyorsun.
- So you don't understand this sentence?
- Yani bu cümleyi anlamadın mı?
- You don't understand anything.
- Hiçbir şey anlamıyorsunuz.
- If you don't understand, ask a question.
- Anlamadıysan soru sor.
- If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın bir şey olursa, bana istediğin zaman sorabilirsin.
- If there's something that you don't understand, just ask.
- Anlamadığın bir şey olursa gel sor.
- You don't understand at all.
- Hiç anlamıyorsun.
- Don't hesitate to ask questions if you don't understand.
- Anlamıyorsan, soru sormaktan çekinme.
- No, you don't understand.
- Hayır, sen anlamıyorsun.
- If you don't understand something, it's because you aren't aware of its context.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, bunun nedeni bağlamından haberdar olmamanızdır.
- You don't understand at all.
- Sen hiç anlamıyorsun.
- Don't hesitate to ask questions if you don't understand.
- Anlamazsan, soru sormaktan çekinme.
- If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
- Don't hate what you don't understand.
- Anlamadığınız şeyden nefret etmeyin.
- How can you translate what you don't understand?
- Anlamadığınız bir şeyi nasıl tercüme edebilirsiniz?
- Don't dislike what you don't understand.
- Anlamadığın şeyden hoşlanmamazlık etme.
- If you think you understand quantum mechanics, you don't understand quantum mechanics.
- Kuantum mekaniğini anladığını düşünüyorsan, kuantum mekaniğinden anlamıyorsun.
- You don't understand what's happening.
- Ne olduğunu anlamıyorsun.
- Is there something you don't understand?
- Anlamadığın bir şey var mı?
- I think you don't understand the difference.
- Bence aradaki farkı anlamıyorsun.
- I think you don't understand what's going on.
- Bence neler olduğunu anlamıyorsun.
- You don't understand, do you?
- Anlamıyorsun, değil mi?
- You don't understand anything about it.
- Sen o konuda hiçbir şey anlamıyorsun.
- You don't understand the procedure.
- Prosedürü anlamıyorsunuz.
- You can't translate what you don't understand.
- Anlamadığın şeyi tercüme edemezsin.
- I think you don't understand the difference.
- Sanırım farkı anlamıyorsun.
- You don't understand.
- Anlamıyorsun.
- You don't understand the procedure.
- Prosedürü anlamıyorsun.
- Is there something you don't understand?
- Anlamadığın bir şey mi var?
- You don't understand how science works.
- Bilimin nasıl işlediğini anlamıyorsun.
- Obviously, you don't understand.
- Açıkça görülüyor ki anlamıyorsun.
- Perhaps you don't understand fully.
- Belki de tam olarak anlamadınız.
- You don't understand anything about it.
- Bu konuda hiçbir şey anlamıyorsun.
- Obviously, you don't understand.
- Belli ki anlamıyorsun.
- If anything comes up that you don't understand, come to me.
- Anlamadığın bir şey olursa, bana gel.
- If you think you understand quantum mechanics, you don't understand quantum mechanics.
- Kuantum mekaniğini anladığını sanıyorsan, kuantum mekaniğini anlamamışsın demektir.
- I don't know why you don't understand.
- Neden anlamadığını bilmiyorum.
- You don't understand business.
- Sen işi anlamıyorsun.
- You don't understand what Mary's trying to say.
- Mary'nin ne söylemeye çalıştığını anlamıyorsun.
- If you don't understand, ask.
- Anlamıyorsan sor.
- That's what you don't understand.
- Anlamadığın şey bu.
- You don't understand business.
- İşten anlamıyorsun.
- If you don't understand, ask a question.
- Eğer anlamıyorsan bir soru sor.
- Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation.
- Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme.
- If you don't understand, please raise your hand.
- Anlamadıysanız, lütfen elinizi kaldırın.
- You don't understand anything.
- Hiçbir şey anlamıyorsun.
- If you can't explain it simply, you don't understand it well enough.
- Eğer basitçe açıklayamıyorsan, onu yeterince iyi anlamamışsın demektir.
- Don't hate what you don't understand.
- Anlamadığın şeyden nefret etme.
- You don't understand anything, do you?
- Hiçbir şey anlamıyorsun, değil mi?
- I'm sorry that you don't understand.
- Anlamadığın için üzgünüm.
- How can you translate what you don't understand?
- Anlamadığın şeyi nasıl tercüme edebilirsin ki?
- You don't understand English at all.
- İngilizceyi hiç anlamıyorsun.
- You don't understand English at all.
- İngilizceyi hiç anlamıyorsunuz.
- Don't hesitate to ask a question if you don't understand.
- Anlamadığınız bir şey olursa soru sormaktan çekinmeyin.
- You don't understand British humour.
- Sen İngiliz mizahından anlamıyorsun.
- Let us know if you don't understand something.
- Bir şey anlamıyorsan bize bildir.
- You don't understand British humour.
- İngiliz mizahını anlamıyorsun.
- You don't understand these things.
- Böyle şeyleri anlamıyorsun.
- If there's something you don't understand, let me know.
- Anlamadığın bir şey olursa bana söyle.
- You don't understand women, Tom.
- Kadınları anlamıyorsun, Tom.
- Let us know if you don't understand something.
- Anlamadığınız bir şey olursa bize bildirin.
Show More (68)
|
