İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | strain i. | zorlama | ||
Hundreds of billions in paying off goodwill are putting a serious strain on business and are hampering recovery. Yüz milyarlarca dolarlık iyi niyet ödemeleri iş dünyasını ciddi şekilde zorlamakta ve toparlanmayı engellemektedir. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | strain i. | gerginlik | ||
This strain is unbearable; I quit! Bu gerginlik dayanılmaz; bırakıyorum! More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | strain f. | gerilmek | ||
The atmosphere became strained when he came. O geldiğinde ortam gerildi. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | strain i. | incinme | ||
I'm not allowed to play football for a while due to an ankle strain. Ayak bileğimdeki incinme nedeniyle bir süre futbol oynamama izin yok. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | özellik | ||
A strain of extraordinary kindness runs in the family. Ailede kuşaktan kuşağa aktarılan olağanüstü bir nezaket özelliği var. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | tür (bitki için) | ||
France has banned a strain of genetically modified maize. Fransa, genetiği değiştirilmiş bir mısır türünü yasakladı. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | yük | ||
Using a phone puts too much strain on my wrists. Telefon kullanmak bileklerime çok fazla yük bindiriyor. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | anlatım | ||
You can sense a strain of despair in his earlier work. Daha önceki çalışmalarında umutsuzluk içeren bir anlatım hissedebilirsiniz. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | baskı | ||
It is creaking under the strain of the mass movement of 21 million migrants a year. Yılda 21 milyon göçmenin kitlesel hareketinin baskısı altında çatırdıyor. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | zor | ||
Trust issues can put a strain on work relationships. Güven sorunları iş ilişkilerini zora sokabilir. More Sentences |
||||
Genel | strain i. | varyant | ||
The UK has announced a new strain of Corona Virus. Birleşik Krallık yeni bir Corona Virüsü varyantını duyurdu. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | yormak | ||
Take care not to strain your eyes. Gözlerinizi yormamaya dikkat edin. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | incitmek | ||
I strained a muscle in my back, trying to replace a lightbulb. Ampul değiştirmeye çalışırken sırtımdaki bir kası incittim. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | zorlamak | ||
My dog Buddy was straining against the fence. Köpeğim Buddy çitleri zorluyordu. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | süzmek | ||
You need to strain the canned chickpeas. Konservelenmiş nohutları süzmeniz gerekir. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | germek | ||
I want to strain your nerves. Sinirlerini germek istiyorum. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | çalışmak | ||
I pressed my ear against the door, straining to hear them. Kulağımı kapıya dayadım ve onları duymaya çalıştım. More Sentences |
||||
Genel | strain f. | zora sokmak | ||
This rumor will strain our relations with clients. Bu söylenti müşterilerimizle olan ilişkilerimizi zora sokacaktır. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | strain i. | gerilim | ||
There are recurrent strains in relations with Syria and Iraq, particularly over water rights and the Kurdish question. Özellikle su hakları ve Kürt sorunu konusunda, Suriye ve Irak ile ilişkilerde sık sık gerilimler yaşanmaktadır. More Sentences |
||||
Teknik | strain i. | gerginlik | ||
That we are emerging from a period of strain in the transatlantic relationship is not in dispute. Transatlantik ilişkilerde bir gerginlik döneminden çıkmakta olduğumuz tartışma götürmez. More Sentences |
||||
Teknik | strain f. | germek | ||
I want to strain your nerves. Ben sinirlerini germek istiyorum. More Sentences |
||||
Teknik | strain f. | süzmek | ||
I'm not straining your tea. Çayınızı süzmüyorum. More Sentences |
||||
Teknik | strain f. | zorlamak | ||
There will be reverses that will place this commitment under severe strain. Bu taahhüdü ciddi şekilde zorlayacak geri dönüşler olacaktır. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | strain i. | gerilme | ||
Yaygın Kullanım | strain f. | gerilerek zorlanmak (kaslar) | ||
Yaygın Kullanım | strain f. | gerginleştirmek | ||
Yaygın Kullanım | strain f. | kasılmak | ||
Yaygın Kullanım | strain f. | çok gayret etmek | ||
General | ||||
Genel | strain i. | burkulma | ||
Genel | strain i. | şarkı | ||
Genel | strain i. | ifade | ||
Genel | strain i. | iz | ||
Genel | strain i. | karakter | ||
Genel | strain i. | germe | ||
Genel | strain i. | ırk | ||
Genel | strain i. | makam | ||
Genel | strain i. | basınç | ||
Genel | strain i. | belirti | ||
Genel | strain i. | hava | ||
Genel | strain i. | mizaç | ||
Genel | strain i. | aile | ||
Genel | strain i. | eser | ||
Genel | strain i. | silsile | ||
Genel | strain i. | yapı | ||
Genel | strain i. | melodi | ||
Genel | strain i. | anlam | ||
Genel | strain i. | cins (hayvan için) | ||
Genel | strain i. | usul | ||
Genel | strain i. | irsi özellik | ||
Genel | strain i. | tarz | ||
Genel | strain i. | nesil | ||
Genel | strain i. | zorluk | ||
Genel | strain i. | şekil değiştirme | ||
Genel | strain i. | biçimsizleşme | ||
Genel | strain i. | kuvvet | ||
Genel | strain i. | deformasyon | ||
Genel | strain i. | kan | ||
Genel | strain i. | soy | ||
Genel | strain f. | saptırmak | ||
Genel | strain f. | burkmak | ||
Genel | strain f. | didinmek | ||
Genel | strain f. | çarpıtmak | ||
Genel | strain f. | filtre etmek | ||
Genel | strain f. | zorlayarak incitmek (kası) | ||
Genel | strain f. | süzgeçten geçirmek | ||
Genel | strain f. | eğilmek | ||
Genel | strain f. | kasmak | ||
Genel | strain f. | ıkınmak | ||
Genel | strain f. | çabalamak | ||
Genel | strain f. | kucaklamak | ||
Genel | strain f. | kendini zorlamak | ||
Genel | strain f. | burkulmak | ||
Genel | strain f. | gayret etmek | ||
Genel | strain f. | zarar vermek | ||
Genel | strain f. | ayırıp kenara koymak | ||
Genel | strain f. | filtrelemek | ||
Genel | strain f. | arasından seçmek | ||
Genel | strain f. | elekten geçirmek | ||
Technical | ||||
Teknik | strain i. | biçim değiştirme | ||
Teknik | strain i. | gerinim | ||
Teknik | strain i. | gerinim | ||
Teknik | strain i. | şekil değiştirme | ||
Teknik | strain i. | zorlanma | ||
Construction | ||||
İnşaat | strain i. | birim şekil değiştirme | ||
İnşaat | strain i. | gerinme | ||
Automotive | ||||
Otomotiv | strain i. | gerinim | ||
Marine | ||||
Denizcilik | strain i. | deformasyon | ||
Denizcilik | strain i. | şekil değiştirme | ||
Psychology | ||||
Psikoloji | strain i. | gerilme | ||
Psikoloji | strain i. | strese bağlı sinirlilik durumu | ||
Food Engineering | ||||
Gıda | strain i. | gerinim | ||
Gıda | strain i. | suş | ||
Chemistry | ||||
Kimya | strain i. | zorlama | ||
Biology | ||||
Biyoloji | strain i. | suş | ||
Biochemistry | ||||
Biyokimya | strain i. | tür | ||
Marine Biology | ||||
Deniz Biyolojisi | strain i. | aynı özellikteki balıklar | ||
Deniz Biyolojisi | strain i. | soy | ||
Deniz Biyolojisi | strain i. | türdeş | ||
Music | ||||
Müzik | strain i. | nağme | ||
Müzik | strain i. | ses |