Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
blockbuster book
sound like an old fart
stratification par salinité
play something
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Geçmiş
Cümleler
"play something"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 250 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Phrasals
1
Öbek Fiiller
play on (something)
f.
(bir şeyden) faydalanmak
You should not
play on
his generous nature.
Onun cömert yapısından
faydalanmamalısın.
More Sentences
General
2
Genel
play something by ear
f.
olayların seyrine göre hareket etmek
3
Genel
play something down
f.
bir şeyi önemsizmiş gibi göstermek
4
Genel
play something by ear
f.
notasız çalmak
5
Genel
play something on the piano
f.
piyanoda bir şeyler çalmak
Phrasals
6
Öbek Fiiller
play (something) off as (something else)
f.
bir şeyi başka bir şey gibi sunmaya çalışmak
7
Öbek Fiiller
play (something) off as (something else)
f.
rolü/numarası yapmak
8
Öbek Fiiller
play (something) off as (something else)
f.
-mış gibi göstermek
9
Öbek Fiiller
play (something) off as (something else)
f.
yutturmaya kalkışmak
10
Öbek Fiiller
play around with something
f.
bir şeyi denemek/kurcalamak
11
Öbek Fiiller
play in something
f.
bir şeyde çalmak
12
Öbek Fiiller
play with something
f.
bir şey ile oynamak
13
Öbek Fiiller
play something down
f.
önemli bir meseleyi önemsiz göstermek
14
Öbek Fiiller
play something as something
f.
olarak ilgilenmek/ele almak
15
Öbek Fiiller
play something out
f.
sonuna kadar oynamak
16
Öbek Fiiller
play something over
f.
tekrar/baştan oynatmak
17
Öbek Fiiller
play something through
f.
(albümü/eseri) baştan sona çalmak
18
Öbek Fiiller
play at something
f.
yapar gibi görünmek
19
Öbek Fiiller
play against someone or something
f.
birine/bir şeye karşı mücadele etmek
20
Öbek Fiiller
play against someone or something
f.
birine/bir şeye karşı oynamak
21
Öbek Fiiller
play against someone or something
f.
birine/bir şeye karşı rekabet etmek
22
Öbek Fiiller
play (something) over
f.
müzikle (bir şeyin) sesini bastırmak
23
Öbek Fiiller
play (something) over
f.
(bir şeyi) yeniden yaşamak
24
Öbek Fiiller
play (something) over
f.
yaşadığı (bir şeyi) canlı bir şekilde tekrar hatırlamak
25
Öbek Fiiller
play (something) over
f.
yaşadığı (bir şeyi) zihninde tekrar canlandırmak
26
Öbek Fiiller
play (something) with (one)
f.
(biriyle bir şey/bir oyun) oynamak
27
Öbek Fiiller
play (something) with (one)
f.
(birine karşı bir şeyi) oynamak
28
Öbek Fiiller
play (something) with (one)
f.
(birine bir şey) taklidi yapmak
29
Öbek Fiiller
play (something) with (one)
f.
(birine bir şeymiş) gibi yapmak
30
Öbek Fiiller
play upon (something)
f.
(bir şey) üzerine oynamak
31
Öbek Fiiller
play upon (something)
f.
(bir şeyden) yararlanmak
32
Öbek Fiiller
play upon (something)
f.
(bir şeyden) faydalanmak
33
Öbek Fiiller
play upon (something)
f.
(bir şeyi) istismar/suistimal etmek
34
Öbek Fiiller
play upon (something)
f.
(bir şeyle) dalga geçmek
35
Öbek Fiiller
play on (something)
f.
(bir şey) üzerine oynamak
36
Öbek Fiiller
play on (something)
f.
(bir şeyden) yararlanmak
37
Öbek Fiiller
play on (something)
f.
(bir şeyi) istismar/suistimal etmek
38
Öbek Fiiller
play on (something)
f.
(bir şeyle) dalga geçmek
39
Öbek Fiiller
play at (doing something)
f.
(bir şeyi) yapar gibi görünmek
40
Öbek Fiiller
play at (doing something)
f.
(bir şeyi) gönülsüzce/yarım yamalak yapmak
41
Öbek Fiiller
play at being (something)
f.
(bir şeyi) oynamak
42
Öbek Fiiller
play at being (something)
f.
(bir şey) rolü yapmak
43
Öbek Fiiller
play at being (something)
f.
(bir şeyi) ciddiyetsiz bir şekilde/amatörce yapmak
44
Öbek Fiiller
play at being (something)
f.
(bir şeymiş) gibi yapmak
45
Öbek Fiiller
play at being (something)
f.
(bir şey) rolü oynamak
Colloquial
46
Konuşma Dili
let (something) play out
f.
(bir şeyi) akışına bırakmak
47
Konuşma Dili
let (something) play out
f.
(bir şeyi)oluruna bırakmak
48
Konuşma Dili
let (something) play out
f.
(bir şeyi) kendi haline bırakmak
49
Konuşma Dili
let (something) play out
f.
(bir şeyi) sürecine bırakmak
50
Konuşma Dili
let (something) play out
f.
(bir şeye) karışmamak/müdahale etmemek
51
Konuşma Dili
let (something) play out
f.
(bir şeyin) kendi halinde ilerlemesine izin vermek
Idioms
52
Deyim
put (something) into play
f.
(bir şeyi) devreye sokmak
53
Deyim
put (something) into play
f.
(bir şeyi) oyuna sokmak
54
Deyim
put (something) into play
f.
(bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
55
Deyim
put (something) into play
f.
(başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
56
Deyim
bring something into play
f.
(bir şeyi) devreye sokmak
57
Deyim
bring something into play
f.
(bir şeyi) oyuna sokmak
58
Deyim
bring something into play
f.
(bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
59
Deyim
bring something into play
f.
(başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
60
Deyim
call something into play
f.
(bir şeyi) devreye sokmak
61
Deyim
call something into play
f.
(bir şeyi) oyuna sokmak
62
Deyim
call something into play
f.
(bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
63
Deyim
call something into play
f.
(başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
64
Deyim
put something into play
f.
(bir şeyi) devreye sokmak
65
Deyim
put something into play
f.
(bir şeyi) oyuna sokmak
66
Deyim
put something into play
f.
(bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
67
Deyim
put something into play
f.
(başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
68
Deyim
play the (something) card
f.
(bir şey) kozunu kullanmak
69
Deyim
play the (something) card
f.
(avantaj sağlamak için bir şey) ayrımcılığı meselesini ortaya sürmek
70
Deyim
make a big play of something
f.
abartılı bir şekilde dikkat çekmek
71
Deyim
make a great play of something
f.
abartılı bir şekilde dikkat çekmek
72
Deyim
play hob with someone or something
f.
altüst etmek
73
Deyim
play havoc with something
f.
bir şeye zarar vermek
74
Deyim
play havoc with something
f.
bir darbe vurmak
75
Deyim
give something full play
f.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak
76
Deyim
allow something full play
f.
bir şeye yeterince/tam yer vermek
77
Deyim
play a big part in something
f.
büyük bir rol oynamak
78
Deyim
play a large part in something
f.
büyük bir rol oynamak
79
Deyim
give something full play
f.
bir şeye yeterince/tam yer vermek
80
Deyim
allow something full play
f.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak
81
Deyim
play something by ear
f.
işeri oluruna bırakmak
82
Deyim
play out something
f.
olmak/vuku bulmak
83
Deyim
play the devil with something
f.
mahvetmek
84
Deyim
play politics with something
f.
politik malzeme olarak kullanmak
85
Deyim
play politics with something
f.
politikaya alet etmek
86
Deyim
play something by ear
f.
plansız programsız yaşamak
87
Deyim
play the devil with something
f.
(birinin planlarını vb) altüst etmek
88
Deyim
play (something) off as (something else)
f.
(bir şeyi başka bir şey) gibi yutturmaya çalışmak/kalkışmak
89
Deyim
play (something) off as (something else)
f.
(bir şeyi başka bir şey gibi) kakalamaya çalışmak/kalkışmak
90
Deyim
play (something) off as (something else)
f.
(bir şeyi başka bir şeymiş) gibi göstermeye çalışmak
91
Deyim
have (something) to play with
f.
kullanımında bol miktarda (bir şey) olmak
92
Deyim
have (something) to play with
f.
yeterde artar bile bir durumda olmak
93
Deyim
have (something) to play with
f.
emrinde/idaresinde bol miktarda (bir şey) olmak
94
Deyim
have (something) to play with
f.
elinde bol miktarda (bir şey) olmak
95
Deyim
make great play of/with something
f.
çok vurgulamak
96
Deyim
make great play of/with something
f.
üzerinde çok durmak
97
Deyim
make great play of/with something
f.
şiddetle/önemle vurgulamak
98
Deyim
make great play of/with something
f.
bir şeyi önemle belirtmek
99
Deyim
make much play of/with something
f.
çok vurgulamak
100
Deyim
make much play of/with something
f.
üzerinde çok durmak
101
Deyim
make much play of/with something
f.
şiddetle/önemle vurgulamak
102
Deyim
make much play of/with something
f.
bir şeyi önemle belirtmek
103
Deyim
play/take no part in/of something
f.
bir şeye karışmamış olmak
104
Deyim
play/take no part in/of something
f.
bir şeyde yer almamış olmak
105
Deyim
play old harry with (something)
f.
(bir şeye) ciddi zarar vermek
106
Deyim
play old harry with (something)
f.
(bir şeyi) mahvetmek
107
Deyim
play old harry with (something)
f.
(bir şeyi) aksatmak
108
Deyim
play old harry with (something)
f.
(bir şeyi) olumsuz etkilemek
109
Deyim
play old harry with (something)
f.
(bir şeyi) bozmak/yıkmak
110
Deyim
play a bit role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rol oynamak
111
Deyim
play a bit role (in something)
f.
(bir şeyde) önemsiz bir rol oynamak
112
Deyim
play a bit role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rolü olmak
113
Deyim
play a bit role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir etkisi olmak
114
Deyim
play a bit role (in something)
f.
(bir şeyde) önemsiz bir etkisi olmak
115
Deyim
play a bit role (in something)
f.
(bir şeyde) pek bir rolü/etkisi olmamak
116
Deyim
play a large role (in something)
f.
(bir şeyde) büyük bir rol oynamak
117
Deyim
play a large role (in something)
f.
(bir şeyde) önemli bir rol oynamak
118
Deyim
play a small part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rol oynamak
119
Deyim
play a small part (in something)
f.
(bir şeyde) önemsiz bir rol oynamak
120
Deyim
play a small part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rolü olmak
121
Deyim
play a small part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir etkisi olmak
122
Deyim
play a small part (in something)
f.
(bir şeyde) önemsiz bir etkisi olmak
123
Deyim
play a small part (in something)
f.
(bir şeyde) pek bir rolü/etkisi olmamak
124
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeyde yer almamak/almak istememek
125
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeyin parçası olmamak/olmak istememek
126
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeyde rol oynamamak/oynamak istememek
127
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeyde hiçbir şekilde payı olmamak/olmasını istememek
128
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeye dahil olmamak/olmak istememek
129
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeyle ilgisi olmamak/olmasını istememek
130
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeye bulaşmamış olmak/bulaşmak istememek
131
Deyim
have/play/take/want no part in/of something
f.
bir şeye karışmamış olmak/karışmak istememek
132
Deyim
make much play of (something)
f.
(bir şeye) önemle dikkat çekmek
133
Deyim
make much play with (something)
f.
(bir şeye) önemle dikkat çekmek
134
Deyim
bring something into play
f.
bir şeyi alım için cazip kılmak
135
Deyim
bring something into play
f.
bir şeye talep yaratmak
136
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi çalıştırmaya başlamak
137
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi kullanmaya başlamak
138
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi kullanıma sokmak
139
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi işin içine dahil etmek
140
Deyim
play silly buggers (with something) [uk]
f.
aptalca davranmak/hareket etmek
141
Deyim
play silly buggers (with something) [uk]
f.
rahatsız edici davranmak
142
Deyim
play silly buggers (with something) [uk]
f.
gıcıklık yapmak
143
Deyim
have a part to play (in something)
f.
(bir şeyde) görevi/sorumluluğu/üstüne düşen bir rol/işlev (olmak)
144
Deyim
have a part to play (in something)
f.
(bir şeyde) oynayacak/alacak bir rolü olmak
145
Deyim
make a play for (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) oyunla elde etmeye çalışmak
146
Deyim
make a play for (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) bir plan yaparak elde etmeye çalışmak
147
Deyim
make a play for (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) dalavereyle elde etmeye çalışmak
148
Deyim
make a play for something
f.
bir şeyi oyunla elde etmeye çalışmak
149
Deyim
make a play for something
f.
bir şeyi bir plan yaparak elde etmeye çalışmak
150
Deyim
make a play for something
f.
bir şeyi dalavereyle elde etmeye çalışmak
151
Deyim
make great play of something
f.
bir şeyi çok vurgulamak
152
Deyim
make great play of something
f.
bir şeyin üzerinde çok durmak
153
Deyim
make great play of something
f.
bir şeye abartılı bir şekilde dikkat çekmek
154
Deyim
make great play of something
f.
bir şeyi şiddetle/önemle vurgulamak
155
Deyim
make great play of something
f.
bir şeyi önemle belirtmek
156
Deyim
make a great play of something [uk]
f.
bir şeyi çok vurgulamak
157
Deyim
make a great play of something [uk]
f.
bir şeyin üzerinde çok durmak
158
Deyim
make a great play of something [uk]
f.
bir şeye abartılı bir şekilde dikkat çekmek
159
Deyim
make a great play of something [uk]
f.
bir şeyi şiddetle/önemle vurgulamak
160
Deyim
make a great play of something [uk]
f.
bir şeyi önemle belirtmek
161
Deyim
make play of (something)
f.
(bir şeye) dikkat çekmek
162
Deyim
make play of (something)
f.
(bir şeyi) vurgulamak
163
Deyim
make play of (something)
f.
(bir şeyin) üzerinde çok durmak
164
Deyim
make play of (something)
f.
(bir şeyi) şiddetle/önemle vurgulamak
165
Deyim
make play of (something)
f.
(bir şeyi) önemle belirtmek
166
Deyim
play (merry) hell with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) sekteye uğratmak
167
Deyim
play (merry) hell with (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) zarar vermek
168
Deyim
play (merry) hell with (someone or something)
f.
aksatmak
169
Deyim
play (merry) hell with (someone or something)
f.
kesintiye uğratmak
170
Deyim
play (something) close to (one's) chest
f.
açık davranmamak
171
Deyim
play (something) close to (one's) chest
f.
kapalı oynamak
172
Deyim
play (something) close to (one's) chest
f.
ne planladığını anlatmamak
173
Deyim
play (something) close to (one's) chest
f.
saman altından su yürütmek
174
Deyim
play (something) close to the vest
f.
açık davranmamak
175
Deyim
play (something) close to the vest
f.
kapalı oynamak
176
Deyim
play (something) close to the vest
f.
ne planladığını anlatmamak
177
Deyim
play (something) close to the vest
f.
saman altından su yürütmek
178
Deyim
play (something) close to one's vest
f.
açık davranmamak
179
Deyim
play (something) close to one's vest
f.
kapalı oynamak
180
Deyim
play (something) close to one's vest
f.
ne planladığını anlatmamak
181
Deyim
play (something) close to one's vest
f.
saman altından su yürütmek
182
Deyim
play (something) for all (something) is worth
f.
(bir şeyi) sonuna kadar kullanmak
183
Deyim
play (something) for all (something) is worth
f.
(bir şeyi) gittiği yere kadar kullanmak
184
Deyim
play (something) for all (something) is worth
f.
(bir şeyden) sonuna kadar faydalanmak/istifade etmek
185
Deyim
play (something) for all (something) is worth
f.
(bir şeyi) gittiği yere kadar değerlendirmek
186
Deyim
play a big role (in something)
f.
(bir şeyde) büyük bir rol oynamak
187
Deyim
play a big role (in something)
f.
(bir şeyde) büyük bir rolü olmak
188
Deyim
play a big role (in something)
f.
(bir şeyde) büyük bir etkisi olmak
189
Deyim
play a bit part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rolü olmak
190
Deyim
play a bit part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rol almak
191
Deyim
play a bit part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük/önemsiz bir rol oynamak
192
Deyim
play a bit part (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir etkisi olmak
193
Deyim
play a bit part (in something)
f.
(bir şeyde) pek bir rolü/etkisi olmamak
194
Deyim
play a part in (something)
f.
(bir şeyde) rol oynamak
195
Deyim
play a part in (something)
f.
(bir şeyin) içinde yer almak
196
Deyim
play a part in (something)
f.
(bir şeyde) rol almak
197
Deyim
play a part in (something)
f.
(bir şeyde) rol oynamak
198
Deyim
play a role in (something)
f.
(bir şeyde) rol oynamak
199
Deyim
play a role in (something)
f.
(bir şeyin) içinde yer almak
200
Deyim
play a role in (something)
f.
(bir şeyde) rol almak
201
Deyim
play a role in (something)
f.
(bir şeyde) rol oynamak
202
Deyim
play a small role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rol almak
203
Deyim
play a small role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir rolü olmak
204
Deyim
play a small role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük/önemsiz bir rol oynamak
205
Deyim
play a small role (in something)
f.
(bir şeyde) küçük bir etkisi olmak
206
Deyim
play a small role (in something)
f.
(bir şeyde) pek bir rolü/etkisi olmamak
207
Deyim
play a part (in something)
f.
(bir şeyde) rol oynamak
208
Deyim
play a part (in something)
f.
(bir şeyin) içinde yer almak
209
Deyim
play a part (in something)
f.
(bir şeye) yol açmak/neden olmak
210
Deyim
play your part (in something)
f.
(bir şeyde) rol oynamak
211
Deyim
play your part (in something)
f.
(bir şeyin) içinde yer almak
212
Deyim
play your part (in something)
f.
(bir şeye) yol açmak/neden olmak
213
Deyim
play fast and loose (with someone or something)
f.
(birine/bir şeye) karşı sorumsuzca/düşüncesizce davranmak
214
Deyim
play fast and loose (with someone or something)
f.
(birine/bir şeye) umursamazca davranmak
215
Deyim
play fast and loose (with someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) hafife almak
216
Deyim
play fast and loose (with someone or something)
f.
(birine/bir şeye) yeterli özeni/dikkati göstermemek
217
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) altüst etmek
218
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) mahvetmek
219
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) harap etmek
220
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) karman çorman etmek
221
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) bozmak
222
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
( birini/bir şeyi) dağıtmak
223
Deyim
play havoc with (someone or something)
f.
(birinde/bir şeyde) kargaşa yaratmak
224
Deyim
play hell with someone or something
f.
(birini/bir şeyi) sekteye uğratmak
225
Deyim
play hell with someone or something
f.
(birine/bir şeye) zarar vermek
226
Deyim
play hell with someone or something
f.
aksatmak
227
Deyim
play hell with someone or something
f.
kesintiye uğratmak
228
Deyim
play hell with someone or something
f.
(birine/bir şeye) zorluk çıkarmak
229
Deyim
play hell with something
f.
bir şeyi kötü etkilemek
230
Deyim
play hell with something
f.
bir şeyi bozmak
231
Deyim
play hell with something
f.
bir şeyde karmaşa yaratmak
232
Deyim
play merry hell with something [uk]
f.
bir şeyi kötü etkilemek
233
Deyim
play merry hell with something [uk]
f.
bir şeyi bozmak
234
Deyim
play merry hell with something [uk]
f.
bir şeyde karmaşa yaratmak
235
Deyim
play like (something)
f.
(bir şey) gibi davranmak
236
Deyim
play like (something)
f.
(bir şey) gibi oynamak
237
Deyim
play something for laughs
f.
bir şeyi komiklik için yapmak
238
Deyim
play something for laughs
f.
bir şeyi komedi olarak yapmak
239
Deyim
play something for laughs
f.
bir şeyi eğlendirmek için oynamak
240
Deyim
play something for laughs
f.
bir şeyi güldürmek için oynamak
241
Deyim
play the devil with someone/something
f.
birini/bir şeyi mahvetmek
242
Deyim
play the devil with someone/something
f.
sekteye uğratmak
243
Deyim
play the devil with someone/something
f.
birine/bir şeye zarar vermek
244
Deyim
play the devil with someone/something
f.
aksatmak
245
Deyim
play the devil with someone/something
f.
kesintiye uğratmak
246
Deyim
play the devil with someone/something
f.
birine/bir şeye zorluk çıkarmak
247
Deyim
play havoc with something
f.
bir şeye bir darbe vurmak
248
Deyim
play havoc with something
f.
bir şeye zarar vermek
249
Deyim
play havoc with something
f.
bir şeyi bozmak
250
Deyim
play havoc with something
f.
bir şeyi tahrip etmek
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of play something
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy