short on

"short on" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 83 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	on short notice zf.	acilen
He had to leave for Tokyo on short notice. O acilen Tokyo'ya gitmek zorunda kaldı. More Sentences
Common Usage
2	Yaygın Kullanım	call the meeting on short notice f.	acil toplantıya çağırmak
3	Yaygın Kullanım	call the meeting on short notice f.	acil toplantıyı çağırmak
General
4	Genel	be short on f.	kısa gelmek (bir giysi)
5	Genel	be short on f.	-de birinin eksikliği olmak
6	Genel	come up short on money f.	parası çıkışmamak
7	Genel	come up short on money f.	parası yetmemek
8	Genel	on short notice zf.	derhal
9	Genel	on short notice zf.	çok kısa sürede
10	Genel	on short notice zf.	hemen
Colloquial
11	Konuşma Dili	short on looks s.	paspal
12	Konuşma Dili	short on looks s.	pespaye
13	Konuşma Dili	short on looks s.	bakımsız
14	Konuşma Dili	short on looks s.	paçoz
15	Konuşma Dili	short on looks s.	kılıksız
16	Konuşma Dili	short on looks s.	basit/sade/özensiz giyinmiş
17	Konuşma Dili	short on looks s.	yakışıklı/güzel/çekici olmayan
18	Konuşma Dili	short on looks s.	göze hoş/güzel görünmeyen
19	Konuşma Dili	take a long walk on a short pier exclam.	çık git
20	Konuşma Dili	take a long walk on a short pier exclam.	defol git
21	Konuşma Dili	take a long walk on a short pier exclam.	git buradan
22	Konuşma Dili	take a long walk on a short pier exclam.	çık git buradan
23	Konuşma Dili	take a long walk on a short pier exclam.	git başımdan
24	Konuşma Dili	take a long walk on a short pier exclam.	defol git başımdan
Idioms
25	Deyim	be on short commons f.	az parası olmak
26	Deyim	keep (a person) on a short leash f.	(birini) sıkı kontrol altında tutmak
27	Deyim	be on short commons f.	az yemeği olmak
28	Deyim	keep somebody on a short leash f.	birinin dizginlerini eline almak
29	Deyim	keep somebody on a short leash f.	birinin dizginlerini elinde tutmak
30	Deyim	have somebody on a short leash f.	birinin dizginlerini eline almak
31	Deyim	be short on time f.	vakti az olmak
32	Deyim	keep somebody on a short leash f.	(birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
33	Deyim	have somebody on a short leash f.	(birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
34	Deyim	be short on time f.	vakti dar olmak
35	Deyim	be short on time f.	vakti kısıtlı olmak
36	Deyim	be short on time f.	yeterli vakti olmamak
37	Deyim	be short on time f.	zamanı kısıtlı olmak
38	Deyim	be on a short fuse f.	çabuk sinirlenmek
39	Deyim	be on a short fuse f.	kolay sinirlenmek
40	Deyim	be on a short fuse f.	çabuk öfkelenmek
41	Deyim	be on a short fuse f.	hemen sinirlenmek
42	Deyim	be on a short fuse f.	kolay öfkelenmek
43	Deyim	be on a short fuse f.	hemen öfkelenmek
44	Deyim	be on a short fuse f.	öfke eşiği düşük olmak
45	Deyim	be kept on a short leash f.	sıkı kontrol altında tutulmak
46	Deyim	be kept on a short leash f.	özgürlüğü kısıtlanmak
47	Deyim	be kept on a short leash f.	ipleri/dizginleri elde tutulmak
48	Deyim	be on a short leash f.	sıkı kontrol altında olmak
49	Deyim	be on a short leash f.	özgürlüğü kısıtlanmak
50	Deyim	be on a short leash f.	ipleri/dizginleri elde tutulmak
51	Deyim	be on a short fuse f.	kolay sinirlenmek
52	Deyim	be on a short fuse f.	çabuk sinirlenmek
53	Deyim	be on a short fuse f.	kolay öfkelenmek
54	Deyim	be on a short fuse f.	öfke eşiği düşük olmak
55	Deyim	be on a short fuse f.	hemen sinirlenmek
56	Deyim	be on a short fuse f.	hemen parlamak
57	Deyim	have (one) on a short leash f.	(birinin) dizginlerini eline almak
58	Deyim	have (one) on a short leash f.	(birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
59	Deyim	keep (someone) on a short leash f.	(birinin) dizginlerini elinde tutmak
60	Deyim	keep (someone) on a short leash f.	(birinin) dizginlerini eline almak
61	Deyim	keep (someone) on a short leash f.	(birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
62	Deyim	long on something (and short on something else) s.	...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz
63	Deyim	long on one thing and short on another s.	...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz
64	Deyim	long on one thing and short on another s.	(bir şey) konusunda/yönünden zengin
65	Deyim	long on one thing and short on another s.	(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış
66	Deyim	short on (something) (and long on something else) s.	(bir şey) yönünden eksik/yetersiz
67	Deyim	short on (something) (and long on something else) s.	(bir şey) yönünden zengin/yeterli
68	Deyim	on a short lead [uk] expr.	sıkı kontrol altında
69	Deyim	on a short lead [uk] expr.	özgürlüğü kısıtlanmış
70	Deyim	on a short leash expr.	sıkı kontrolü altında
71	Deyim	on a short leash expr.	dizginlerini eline almış
72	Deyim	on a short leash expr.	özgürlüğünü kısıtlamış
Speaking
73	Konuşma	thanks for coming on such short notice expr.	böyle kısa bir sürede geldiğiniz için teşekkürler
74	Konuşma	I'm so glad you could come on such short notice expr.	bu kadar kısa sürede gelebilmenize çok sevindim
75	Konuşma	thank you for meeting me on such short notice expr.	bana bu kadar kısa sürede zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim
76	Konuşma	I was lucky to find it on such short notice expr.	bu kadar kısa sürede bulduğum için şanslıyım
77	Konuşma	I think we're a little short on dollars expr.	sanırım bir kaç dolar eksiğimiz var
Computer
78	Bilgisayar	flip on short edge expr.	kısa kenardan çevir
Slang
79	Argo	(little) short on one end i.	kısacık
80	Argo	short on one end s.	kısa boylu
81	Argo	(little) short on one end expr.	çok kısa
82	Argo	short on one end expr.	kısa
83	Argo	(little) short on one end expr.	kısa