to be one

"to be one" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 170 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	(for one) to be worthwhile f.	adamdan sayılmak
2	Genel	(for one) to be worthwhile f.	adamdan saymak
3	Genel	be down to one number f.	bir sayıyla kaçırmak
4	Genel	be down to one number f.	altılıda beşte kalmak
5	Genel	be down to one number f.	bir numarayla kaybetmek
6	Genel	not as young as one used to be f.	eskisi gibi genç olmamak
Phrases
7	İfadeler	be as much as (one) could do (not) (to do something) f.	kendini zor tutmak
8	İfadeler	be as much as (one) could do (not) (to do something) f.	elinden geldiğince kendini tutmak/dayanmak
9	İfadeler	far be it from (one) to (do something) expr.	(bir şey yapmak birine) düşmez
10	İfadeler	far be it from (one) to (do something) expr.	(bir şey yapmak birine) uygun değil
11	İfadeler	far be it from (one) to (do something) expr.	(bir şey yapmak birinin) işi değil
12	İfadeler	far be it from (one) to (do something) expr.	(bir şey yapmak birine) göre değil
13	İfadeler	far be it from (one) to (do something) expr.	(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil
14	İfadeler	far be it from one to expr.	... birine düşmez
15	İfadeler	far be it from one to expr.	... yapmak birine uygun değil
16	İfadeler	far be it from one to expr.	... yapmak birinin işi değil
17	İfadeler	far be it from one to expr.	... yapmak birine göre değil
18	İfadeler	far be it from one to expr.	... yapmak birinin üstüne vazife değil
Colloquial
19	Konuşma Dili	be out to get (one) f.	(birinin) peşinde olmak
20	Konuşma Dili	be out to get (one) f.	(birini) yakalamaya çalışmak
21	Konuşma Dili	be out to get (one) f.	(birini) aramak
22	Konuşma Dili	be out to get (one) f.	(birinin) peşine düşmek
23	Konuşma Dili	be out to get (one) f.	(birinin) açığını aramak
24	Konuşma Dili	be out to get (one) f.	(birinin) itibarını zedelemeye çalışmak
25	Konuşma Dili	be all (the) one (to someone) f.	(birisi için) fark yaratmamak
26	Konuşma Dili	be all (the) one (to someone) f.	(birisi için) önemsiz olmak
27	Konuşma Dili	be all one to f.	biri için önemli olmamak
28	Konuşma Dili	be all one to f.	biri için hepsi bir olmak
29	Konuşma Dili	be all one to f.	… olsun da ne olursa olsun
30	Konuşma Dili	be all (one) could do (not) to (do something) f.	elinden bir tek (bir şeyi yapmak ya da yapmamak) gelmek
31	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) görevi olmak
32	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) işi olmak
33	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) sorumluluğu olmak
34	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) kararı olmak
35	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birine) düşmek
36	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birine) kalmak
37	Konuşma Dili	be all the same to (one) f.	(biri) için fark etmemek
38	Konuşma Dili	be all the same to (one) f.	(biri) için hepsi bir/aynı olmak
39	Konuşma Dili	be all the same to (one) f.	(birinin) belli bir tercihi olmamak
40	Konuşma Dili	be all the same to (one) f.	(birine) hepsi uymak
41	Konuşma Dili	be all the same to (one) f.	(birine) göre hava hoş olmak
42	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birinin) sorumluluğu olmak
43	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birinin) işi olmak
44	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birine) kalmış olmak
45	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birinin) görevi olmak
46	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birinin) seçimi olmak
47	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birinin) tercihi olmak
48	Konuşma Dili	be up to (one) f.	(birinin) bileceği iş olmak
49	Konuşma Dili	no better than (one) ought to be expr.	(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış
50	Konuşma Dili	no better than (one) ought to be expr.	(daha çok kadın için) edepsiz/utanmaz
51	Konuşma Dili	no better than (one) ought to be expr.	(daha çok kadın için) ahlaksız/bayağı/seviyesiz
52	Konuşma Dili	no better than (one) ought to be expr.	(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş
Idioms
53	Deyim	be out to get (one) f.	peşine/arkasına düşmek
54	Deyim	be the world to (one) f.	dünyalara değişmemek
55	Deyim	be out to get (one) f.	peşinde olmak
56	Deyim	be the world to (one) f.	çok sevilmek
57	Deyim	be out to get (one) f.	yakalamaya çalışmak
58	Deyim	be the world to (one) f.	her şeyden daha fazla sevilmek
59	Deyim	be out to get (one) f.	açığını aramak
60	Deyim	be the world to (one) f.	dünyalara bedel/değer olmak
61	Deyim	be the world to (one) f.	biri için çok kıymetli olmak
62	Deyim	be the world to (one) f.	dünyalara değişmemek
63	Deyim	be the world to (one) f.	çok sevmek
64	Deyim	be the world to (one) f.	her şeyden daha fazla sevmek
65	Deyim	be the world to (one) f.	dünyalara bedel/değer olmak
66	Deyim	be the world to (one) f.	biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak
67	Deyim	be the world to (one) f.	çok değer vermek dünya bir yana o bir yana
68	Deyim	be the world to (one) f.	dünyalara değişmemek
69	Deyim	be the world to (one) f.	çok sevmek
70	Deyim	be the world to (one) f.	her şeyden daha fazla sevmek
71	Deyim	be the world to (one) f.	dünyalara bedel/değer olmak
72	Deyim	be the world to (one) f.	biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak
73	Deyim	be the world to (one) f.	çok değer vermek
74	Deyim	be the world to (one) f.	dünya bir yana o bir yana
75	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	elifi mertek sanmak
76	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	bir konuda kara cahil/kör cahil/zırcahil olmak
77	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	bir konuda hiç bilgisi olmamak
78	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	bir şeyi diğerinden (başını sonundan/sağını solundan) ayıramamak
79	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	başını sonunu bilememek
80	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	neyin nerede başlayıp bittiğini bilememek
81	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	elinden geleni yapmak
82	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	kendini zor tutmak
83	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	kendini tutmaya çalışmak
84	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	kendisiyle mücadele etmek
85	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	tüm/olanca/var gücüyle yapmaya/yapmamaya çalışmak
86	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	tüm/olanca/var gücünü kullanmak
87	Deyim	be able to count (someone or something) on one hand f.	bir elin parmaklarını geçmemek
88	Deyim	be able to count somebody/something on (the fingers of) one hand f.	bir elin parmaklarını geçmemek
89	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	(bir konu hakkında) beyan edebileceği bir bilgisi olmamak
90	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	bir konuda zırcahil olmak
91	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	(bir konu hakkında) hiçbir şey bilmemek
92	Deyim	not be able to tell one end (of something) from the other f.	(bir konu hakkında) hiçbir fikri olmamak
93	Deyim	be up to one' ears in something f.	(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak
94	Deyim	be up to one' ears in something f.	(yoğunluktan vb) bir şeye gömülmüş olmak
95	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak
96	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için her yolu denemek
97	Deyim	be all (one) could do (not) to (do something) f.	(bir yapmamak) için kendini zor tutmak
98	Deyim	not know/not be able to tell one end of something from the other f.	hiçbir bilgisi olmamak
99	Deyim	not know/not be able to tell one end of something from the other f.	hiçbir şey anlamamak
100	Deyim	not know/not be able to tell one end of something from the other f.	hiçbir fikri olmamak
101	Deyim	not know/not be able to tell one end of something from the other f.	bir konuda zır cahil olmak
102	Deyim	not know/not be able to tell one end of something from the other f.	başını sonundan ayırt edememek
103	Deyim	not know/not be able to tell one end of something from the other f.	başını sonunu bilememek
104	Deyim	be news to (one) f.	bilmiyor olmak
105	Deyim	be news to (one) f.	haberi olmamak
106	Deyim	be news to (one) f.	ilk kez duymak
107	Deyim	be able to count (someone or something) on one hand f.	çok az sayıda olmak
108	Deyim	be able to count (someone or something) on one hand f.	bir elin parmaklarını geçmemek
109	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	(birini) herkesin önünde tanımak
110	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	(birinin) hakkını herkesin önünde teslim etmek
111	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	alenen hakkını teslim etmek
112	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	alenen kabul etmek
113	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	(birinin) doğru olduğunu herkesin önünde kabul etmek/herkese ilan etmek
114	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	(birinin) doğru söylediğini
115	Deyim	acknowledge (one) to be right f.	yaptığını vb kabul etmek
116	Deyim	be able to count (someone or something) on the fingers of one hand f.	bir elin parmaklarını geçmemek
117	Deyim	be able to count (someone or something) on the fingers of one hand f.	çok az sayıda olmak
118	Deyim	be able to count (someone or something) on one hand f.	bir elin parmaklarını geçmemek
119	Deyim	be able to count (someone or something) on one hand f.	çok az sayıda olmak
120	Deyim	be glued to (one) f.	(birinin) dibinden ayrılmamak
121	Deyim	be glued to (one) f.	(birine) yapışıp kalmak
122	Deyim	be half the (something) (one) used to be f.	eskisi kadar iyi (bir şey) olmamak
123	Deyim	be half the (something) (one) used to be f.	eskiden olduğu gibi (bir şey) olmamak
124	Deyim	be half the (something) (one) used to be f.	eskisi gibi (bir şey) olmamak
125	Deyim	be half the (something) (one) used to be f.	eski (bir şey) halinden eser kalmamış olmak
126	Deyim	be hand and foot to (one) f.	(birinin) eli ayağı olmak
127	Deyim	be hand and foot to (one) f.	(birinin) sağ kolu olmak
128	Deyim	be back to square one f.	baştan başlamak
129	Deyim	be back to square one f.	sıfırdan başlamak
130	Deyim	be back to square one f.	başladığı yere dönmek
131	Deyim	be back to square one f.	başa dönmek
132	Deyim	be back to square one f.	tekrar baştan/sıfırdan başlamak
133	Deyim	(one) has got to be pushing off expr.	(biri) gitmek zorunda
134	Deyim	(one) has got to be pushing off expr.	(birinin) gitmesi gerek/lazım
135	Deyim	(one) has got to be pushing off expr.	(biri) yola çıkmak zorunda
136	Deyim	(one) has got to be pushing off expr.	(birinin) yola çıkması gerek/lazım
137	Deyim	(one) has got to be pushing off expr.	(biri) çıkmak zorunda
138	Deyim	(one) has got to be pushing off expr.	(birinin) çıkması gerek/lazım
139	Deyim	(one) has to be pushing off expr.	(biri) gitmek zorunda
140	Deyim	(one) has to be pushing off expr.	(birinin) gitmesi gerek/lazım
141	Deyim	(one) has to be pushing off expr.	(biri) yola çıkmak zorunda
142	Deyim	(one) has to be pushing off expr.	(birinin) yola çıkması gerek/lazım
143	Deyim	(one) has to be pushing off expr.	(biri) çıkmak zorunda
144	Deyim	(one) has to be pushing off expr.	(birinin) çıkması gerek/lazım
145	Deyim	(one) has to be shoving off expr.	(biri) gitmek zorunda
146	Deyim	(one) has to be shoving off expr.	(birinin) gitmesi gerek/lazım
147	Deyim	(one) has to be shoving off expr.	(biri) yola çıkmak zorunda
148	Deyim	(one) has to be shoving off expr.	(birinin) yola çıkması gerek/lazım
149	Deyim	(one) has to be shoving off expr.	(biri) çıkmak zorunda
150	Deyim	(one) has to be shoving off expr.	(birinin) çıkması gerek/lazım
151	Deyim	(not) half the person/man/woman (one) used to be expr.	(birinin) o eski halinden eser kalmamış
152	Deyim	(not) half the person/man/woman (one) used to be expr.	o eski kişiden/adamdan/kadından eser kalmamış
153	Deyim	(one) has got to be shoving off expr.	(birisi) gitmek zorunda
154	Deyim	(one) has got to be shoving off expr.	(birisi) çıkmak zorunda
155	Deyim	(one) has got to be shoving off expr.	(birisi) yola koyulmak zorunda
156	Deyim	(one) has got to be shoving off expr.	(birisi) ayrılmak zorunda
157	Deyim	(one) has got to be shoving off expr.	(birinin) gitmesi/çıkması gerek
158	Deyim	(one) is old enough to be (someone's) (parent/grandparent) expr.	(birinin ebeveyni/büyük annesi veya dedesi) olacak yaşta
159	Deyim	(one) is old enough to be (someone's) (parent/grandparent) expr.	(birinin ebeveyni/büyük annesi veya dedesi) yaşında
160	Deyim	(someone or something) is going to be the death of (one) expr.	(biri/bir şey birini) öldürecek
161	Deyim	(someone or something) is going to be the death of (one) expr.	(biri/bir şey birinin) yüreğine indirecek
162	Deyim	(someone or something) is going to be the death of (one) expr.	(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak
163	Deyim	(someone or something) is going to be the death of (one) expr.	(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) elinden olacak
Speaking
164	Konuşma	not as young as one used to be expr.	artık yaşlı
165	Konuşma	he pretended to be one of us expr.	bizden biri gibi davrandı
166	Konuşma	I hate to be the one telling you that expr.	bunu benden öğrendiğiniz için üzgünüm
167	Konuşma	the earth shall be left to no one expr.	dünya kimseye kalmaz
168	Konuşma	not as young as one used to be expr.	eskisi kadar genç değil
169	Konuşma	there is only one thing to be done expr.	yapılacak tek bir şey var
170	Konuşma	there is only one thing to be done expr.	yapılacak bir tek şey var