|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
to your health ünl.
|
sağlığınıza |
|
Staying up late is harmful to your health.
Geç saatlere kadar ayakta kalmak sağlığınız için zararlıdır.
More Sentences
|
2 |
Genel |
give up your seat to elderly f.
|
yaşlılara yer vermek |
|
3 |
Genel |
contributed to your offending s.
|
suç işlemenize sebep olmuş |
|
4 |
Genel |
to your delight zf.
|
kendi zevkinize göre |
|
5 |
Genel |
agreeably to your request zf.
|
istemiş olduğunuz üzere |
|
6 |
Genel |
agreeably to your request zf.
|
arzu ettiğiniz üzere |
|
7 |
Genel |
to your delight zf.
|
kendi zevkine göre |
|
8 |
Genel |
go to your room ünl.
|
odana git |
|
Phrases |
|
9 |
İfadeler |
to the best of your belief/knowledge zf.
|
(birine) göre |
|
10 |
İfadeler |
to the best of your belief/knowledge zf.
|
(birinin) bildiğine göre/düşüncesine göre/bildiği kadarıyla/bilgisi dahilinde/bilgisi çerçevesinde |
|
11 |
İfadeler |
don't come running to me if you break your leg expr.
|
bir yerini kırarsan bana gelme |
|
12 |
İfadeler |
don't come running to me if you break your leg expr.
|
başına bir şey gelirse/bir yerin kırılırsa ben karışmam (bak ona göre) |
|
13 |
İfadeler |
all your base are belong to us expr.
|
1980'lerde bir japon bilgisayar oyununda kullanılıp sonradan espri haline gelmiş saçma bir altyazı |
|
14 |
İfadeler |
your call is important to us expr.
|
aramanız bizim için önemli |
|
15 |
İfadeler |
your call is important to us expr.
|
bizi aradığınız için teşekkür ederiz |
|
16 |
İfadeler |
your first duty is forever to preserve and to defend the turkish independence and the turkish republic expr.
|
birinci vazifen, türk istiklalini, türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir |
|
17 |
İfadeler |
to your knowledge expr.
|
bildiğin kadarıyla |
|
18 |
İfadeler |
according to your answer expr.
|
cevabınıza göre |
|
19 |
İfadeler |
I look forward to your reply expr.
|
cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum |
|
20 |
İfadeler |
according to your answer expr.
|
cevabınıza bağlı olarak |
|
|
21 |
İfadeler |
I look forward to your reply expr.
|
cevabınızı dört gözle bekliyorum |
|
22 |
İfadeler |
your immediate attention to this matter is appreciated expr.
|
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim |
|
23 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğini arz ederim |
|
24 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğini müsaadelerinizle arz ederim |
|
25 |
İfadeler |
your immediate attention to this matter is appreciated expr.
|
gereğinin yapılmasını arz ederim |
|
26 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğinin yapılmasını arz ederim |
|
27 |
İfadeler |
give up your seat to pregnant women and elderly expr.
|
hamilelere ve yaşlılara yer veriniz |
|
28 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim |
|
29 |
İfadeler |
open your book to page 21 expr.
|
kitaplarınızın yirmi birinci sayfasını açın |
|
30 |
İfadeler |
open your book to page 21 expr.
|
kitaplarınızın 21. sayfasını açın |
|
31 |
İfadeler |
please give your seat to an elderly or disabled person expr.
|
lütfen yaşlı ve sakatlara yer veriniz |
|
32 |
İfadeler |
raise your hand to speak expr.
|
konuşmak için parmak kaldırın |
|
33 |
İfadeler |
raise your hand to speak expr.
|
parmak kaldırarak konuşun |
|
34 |
İfadeler |
happy new year to you and your family expr.
|
sana ve ailene mutlu yıllar |
|
35 |
İfadeler |
happy new year to you and your family expr.
|
sizin ve ailenizin yeni yılını kutlarım |
|
36 |
İfadeler |
happy new year to you and your family expr.
|
size ve ailenize mutlu yıllar |
|
37 |
İfadeler |
please give your seat to an elderly or disabled person expr.
|
yaşlılara ve sakatlara yer veriniz |
|
38 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
başarılar |
|
39 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
başarılar dilerim |
|
40 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
başarılarının devamını dilerim |
|
|
41 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
haydi kolay gelsin |
|
42 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
allah/tanrı kolaylık versin |
|
43 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
allah/tanrı güç versin |
|
44 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
allah/tanrı gücünü artırsın |
|
45 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
şansın bol/açık olsun |
|
46 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
umarım |
|
47 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
inşallah |
|
48 |
İfadeler |
more power to your elbow expr.
|
yolun açık olsun |
|
49 |
İfadeler |
according to your lights expr.
|
doğru olduğuna inandıklarının ışığında |
|
50 |
İfadeler |
according to your lights expr.
|
doğru bildiklerinin ışığında |
|
51 |
İfadeler |
according to your lights expr.
|
kendi inançlarına göre |
|
52 |
İfadeler |
according to your lights expr.
|
kendi öznel yargılarına göre |
|
53 |
İfadeler |
according to your lights expr.
|
kişisel ahlak/görgü standartlarına göre |
|
54 |
İfadeler |
according to your lights expr.
|
kendi ahlakına/görgüsüne uygun olarak |
|
55 |
İfadeler |
all your base are belong to us expr.
|
seni/sizi tamamen hezimete uğrattık |
|
56 |
İfadeler |
all your base are belong to us expr.
|
seni/sizi tamamen hezimete uğrattık |
|
57 |
İfadeler |
health to your hands expr.
|
ellerine sağlık |
|
58 |
İfadeler |
it's totally up to your discretion expr.
|
tamamen kendi takdirinize kalmış |
|
Proverb |
|
59 |
Atasözü |
cut your coat according to your cloth
|
ayağını yorganına göre uzat |
|
60 |
Atasözü |
cut your cloth according to your means
|
ayağını yorganına göre uzat |
|
61 |
Atasözü |
burn not your house to fright the mouse away
|
pire için yorgan yakma |
|
62 |
Atasözü |
hitch your wagon to a star
|
her zaman en tepeyi hedefle |
|
63 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
kendi alanına odaklan |
|
64 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
bildiğin şeye odaklan |
|
65 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
bildiğin yolda yürü |
|
66 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
kendi alanından/yolundan şaşma |
|
67 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
bilmediğin işlere kalkışma |
|
68 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
kendi alanına odaklan |
|
69 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
bildiğin şeye odaklan |
|
70 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
bildiğin yolda yürü |
|
71 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
kendi alanından/yolundan şaşma |
|
72 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
bilmediğin işlere kalkışma |
|
Colloquial |
|
73 |
Konuşma Dili |
say hello from me to your parents i.
|
ailene selamımı söyle |
|
74 |
Konuşma Dili |
say hello from me to your parents i.
|
ailene selamlarımı ilet |
|
75 |
Konuşma Dili |
can't do something to save your life f.
|
hayatta/ölse yapamamak |
|
76 |
Konuşma Dili |
be (well) on your way to something f.
|
(amacına/sonuca) yaklaşmış olmak |
|
77 |
Konuşma Dili |
be (well) on your way to something f.
|
(amacına/sonuca) doğru epey yol kat etmiş olmak |
|
78 |
Konuşma Dili |
be (well) on your way to something f.
|
(amacına/sonuca) doğru epey ilerlemek |
|
79 |
Konuşma Dili |
be (well) on your way to something f.
|
(amacına/sonuca) bir adım daha yaklaşmak |
|
80 |
Konuşma Dili |
be (well) on your way to something f.
|
(amacına/sonuca) yakında ulaşacak olmak |
|
|
81 |
Konuşma Dili |
be (well) on your way to something f.
|
(amacına/sonuca) doğru emin adımlarla ilerlemek |
|
82 |
Konuşma Dili |
be nice to your friends expr.
|
arkadaşlarınla iyi geçin |
|
83 |
Konuşma Dili |
put your mind to it expr.
|
aklını ver |
|
84 |
Konuşma Dili |
set your mind to it expr.
|
aklını ver |
|
85 |
Konuşma Dili |
say hi to your mom for me expr.
|
annene benden selam söyle |
|
86 |
Konuşma Dili |
be nice to your friends expr.
|
arkadaşlarına iyi davran |
|
87 |
Konuşma Dili |
go to your dad expr.
|
babanın yanına git |
|
88 |
Konuşma Dili |
be nice to your elders expr.
|
büyüklerine saygılı ol |
|
89 |
Konuşma Dili |
be nice to your elders expr.
|
büyüklerinize saygılı olun |
|
90 |
Konuşma Dili |
to what do you owe your success? expr.
|
başarınızı neye borçlusunuz? |
|
91 |
Konuşma Dili |
hang on to your hat expr.
|
dikkat edin |
|
92 |
Konuşma Dili |
keep your hands to yourself! expr.
|
dokunma! |
|
93 |
Konuşma Dili |
keep your opinions to yourself! expr.
|
fikirlerini kendine sakla! |
|
94 |
Konuşma Dili |
keep your hands to yourself! expr.
|
ellerine hakim ol! |
|
95 |
Konuşma Dili |
keep your opinions to yourself! expr.
|
görüşlerini kendine sakla! |
|
96 |
Konuşma Dili |
for once in your life you listen to your father expr.
|
hayatında bir kez olsun babanı dinle |
|
97 |
Konuşma Dili |
keep your intentions to yourself expr.
|
içinden geçeni kendine sakla |
|
98 |
Konuşma Dili |
listen to your inner voice expr.
|
içindeki sese kulak ver |
|
99 |
Konuşma Dili |
listen to your inner voice expr.
|
içindeki sesi dinle |
|
100 |
Konuşma Dili |
listen to your intuition expr.
|
içindeki sese kulak ver |
|
101 |
Konuşma Dili |
listen to your teacher carefully expr.
|
öğretmenini dikkatli dinle |
|
102 |
Konuşma Dili |
listen to your heart expr.
|
kalbini dinle |
|
103 |
Konuşma Dili |
keep your intentions to yourself expr.
|
niyetini kendine sakla |
|
104 |
Konuşma Dili |
go back to your room expr.
|
odana dön |
|
105 |
Konuşma Dili |
listen to your heart expr.
|
kalbinin sesini dinle |
|
106 |
Konuşma Dili |
hang on to your hat expr.
|
kemerlerinizi bağlayın |
|
107 |
Konuşma Dili |
hang on to your hat expr.
|
sıkı durun |
|
108 |
Konuşma Dili |
hang on to your hat! expr.
|
sıkı dur! (bak ne anlatacağım) |
|
109 |
Konuşma Dili |
get back to your bed expr.
|
yatağına geri dön |
|
110 |
Konuşma Dili |
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr.
|
cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördüğüne mi heyecanlandın |
|
111 |
Konuşma Dili |
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr.
|
cebinde muz, silah, salatalık mı taşıyorsun yoksa beni gördüğüne çok mu sevindin |
|
112 |
Konuşma Dili |
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr.
|
cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördün diye ereksiyon mu oldun |
|
113 |
Konuşma Dili |
(it's) good to hear your voice expr.
|
sesini duyduğuma sevindim |
|
114 |
Konuşma Dili |
(it's) good to hear your voice expr.
|
sesini duyduğuma mutlu oldum |
|
115 |
Konuşma Dili |
delighted to make your acquaintance expr.
|
tanıştığımızda çok memnun oldum |
|
116 |
Konuşma Dili |
good to hear your voice expr.
|
sesini duymak güzel |
|
117 |
Konuşma Dili |
good to hear your voice expr.
|
sesini duyduğuma sevindim |
|
118 |
Konuşma Dili |
good to hear your voice expr.
|
sesini duyduğuma mutlu oldum |
|
119 |
Konuşma Dili |
you'd be late to your own funeral expr.
|
her yere/şeye geç kalırsın/kalıyorsun |
|
120 |
Konuşma Dili |
you'd be late to your own funeral expr.
|
sen kendi cenazesine bile geç kalırsın/kalacaksın |
|
121 |
Konuşma Dili |
you'll be late to your own funeral
|
her yere/şeye geç kalırsın/kalıyorsun |
|
122 |
Konuşma Dili |
you'll be late to your own funeral
|
sen kendi cenazesine bile geç kalırsın/kalacaksın |
|
Idioms |
|
123 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
yedekte bir şey |
|
124 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir yol |
|
125 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
elinde alternatif bir şey |
|
126 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
ek bir nitelik |
|
127 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
ek bir beceri |
|
128 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
ek bir seçenek |
|
129 |
Deyim |
another string to your bow [uk] i.
|
başka bir seçenek |
|
130 |
Deyim |
have one conform to your instruction f.
|
birini hizaya getirmek |
|
131 |
Deyim |
have one conform to your instruction f.
|
birini yola getirme |
|
132 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
çok meşgul/işi olmak |
|
133 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
başını kaşıyacak/kaşımaya vakti olmamak |
|
134 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
işten başını kaldıramamak |
|
135 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
bir dünya işle uğraşmak |
|
136 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
işlerle sıkışık durumda olmak |
|
137 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
boğazına/gırtlağına kadar işlere gömülmüş/batmış durumda olmak |
|
138 |
Deyim |
bend your efforts to something f.
|
aklında her yolu/olasılığı evirip çevirmek |
|
139 |
Deyim |
bend your efforts to something f.
|
iyice/çok/etraflıca düşünmek/incelemek |
|
140 |
Deyim |
bring your pigs to market f.
|
potansiyelini sonuna kadar kullanmak |
|
141 |
Deyim |
bring your pigs to market f.
|
potansiyelini açığa çıkarmak |
|
142 |
Deyim |
drive your pigs to market f.
|
potansiyelini sonuna kadar kullanmak |
|
143 |
Deyim |
drive your pigs to market f.
|
potansiyelini açığa çıkarmak |
|
144 |
Deyim |
see your way clear to do (or doing) something f.
|
(bir şey yapma) şansı bulmak |
|
145 |
Deyim |
see your way clear to do (or doing) something f.
|
... (bir şey yapma) ihtimali olmak |
|
146 |
Deyim |
see your way clear to do (or doing) something f.
|
... (bir şey yapma) şansını yakalamak |
|
147 |
Deyim |
see your way clear to do (or doing) something f.
|
(bir şey yapma) fırsatı doğmak |
|
148 |
Deyim |
see your way clear to do (or doing) something f.
|
(bir şey yapma) yolu açılmak |
|
149 |
Deyim |
close (or shut) your mind to (or against) f.
|
kendini bir fikre kapatmak |
|
150 |
Deyim |
close (or shut) your mind to (or against) f.
|
dikkate almamak |
|
151 |
Deyim |
close (or shut) your mind to (or against) f.
|
görmezden gelmeye çalışmak |
|
152 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
kendini bir fikre kapatmak |
|
153 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
dikkate almamak |
|
154 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
görmezden gelmeye çalışmak |
|
155 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
kendini (bir düşünceye, fikre) kapatmak |
|
156 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
(bir düşünceyi, görüşü) hiç dikkate almamak |
|
157 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
açık kapı bırakmamak |
|
158 |
Deyim |
close your mind (to something) f.
|
enseyi karartmak |
|
159 |
Deyim |
come into (or to) your kingdom f.
|
itibar kazanmak |
|
160 |
Deyim |
come into (or to) your kingdom f.
|
çok başarılı olmak |
|
161 |
Deyim |
come into (or to) your kingdom f.
|
saygınlık kazanmak |
|
162 |
Deyim |
come into (or to) your kingdom f.
|
şöhret/ün kazanmak |
|
163 |
Deyim |
be tied to your mother's apron strings f.
|
anasının kuzusu olmak |
|
164 |
Deyim |
be tied to your mother's apron strings f.
|
annesinin eteğinden ayrılamamak |
|
165 |
Deyim |
see your way clear to doing something f.
|
bir şeyi yapmanın yolunu/yöntemini bilmek |
|
166 |
Deyim |
bring a lump to your throat f.
|
birinin yüreğini burkmak |
|
167 |
Deyim |
go out of your way to do something f.
|
başkalarını rahat ettirmek için fazladan çaba harcamak |
|
168 |
Deyim |
bring a lump to your throat f.
|
birini çok duygulandırmak |
|
169 |
Deyim |
see your way clear to doing something f.
|
bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek |
|
170 |
Deyim |
not have a minute to call your own f.
|
çok meşgul olmak |
|
171 |
Deyim |
blush/flush to the roots of your hair f.
|
kıpkırmızı kesilmek |
|
172 |
Deyim |
not have a minute to call your own f.
|
kafasını kaşıyacak vakti olmamak |
|
173 |
Deyim |
cut off your nose to spite your face f.
|
öfkeyle kalkıp zararla oturmak |
|
174 |
Deyim |
not have a minute to call your own f.
|
kafasını kaşıyacak zamanı olmamak |
|
175 |
Deyim |
blush/flush to the roots of your hair f.
|
kıpkırmızı olmak |
|
176 |
Deyim |
be tied to your mother's apron strings f.
|
süt kuzusu olmak |
|
177 |
Deyim |
cut off your nose to spite your face f.
|
pire için yorgan yakmak |
|
178 |
Deyim |
burn not your house to fright the mouse away f.
|
pire için yorgan yakmamak |
|
179 |
Deyim |
be up to your chin in something f.
|
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak |
|
180 |
Deyim |
go out of your way to do something f.
|
zahmete girmek |
|
181 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
(yoğunluktan vb) bir şeye gömülmüş olmak |
|
182 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak |
|
183 |
Deyim |
be up to your chin in something f.
|
(yoğunluktan vb) bir şeye gömülmüş olmak |
|
184 |
Deyim |
pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti toplamak |
|
185 |
Deyim |
pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) f.
|
kendine yeterli cesareti bulmak |
|
186 |
Deyim |
pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) f.
|
cesaretini toplamak |
|
187 |
Deyim |
pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) f.
|
gözünü karartmak |
|
188 |
Deyim |
pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) f.
|
(bir şeyi yapacak) yürekliliği göstermek |
|
189 |
Deyim |
have something to your credit f.
|
(ödül, başarı) kazanmak |
|
190 |
Deyim |
have something to your credit f.
|
bir şeyi başarmak |
|
191 |
Deyim |
have your cross to bear f.
|
ağır bir yükün altına girmek |
|
192 |
Deyim |
have your cross to bear f.
|
zor bir sorumluluk üstlenmek |
|
193 |
Deyim |
have your cross to bear f.
|
altından kalkması güç bir sorumluluğu olmak |
|
194 |
Deyim |
have your cross to bear f.
|
bütün sorumluluğu tek başına üstlenmek |
|
195 |
Deyim |
draw yourself up/rise to your full height f.
|
dik durmak |
|
196 |
Deyim |
draw yourself up/rise to your full height f.
|
dimdik durmak |
|
197 |
Deyim |
shut/close your ears to somebody/something f.
|
birini/bir şeyi duymazdan gelmek |
|
198 |
Deyim |
shut/close your ears to somebody/something f.
|
birini/bir şeyi duymayı reddetmek |
|
199 |
Deyim |
shut/close your ears to somebody/something f.
|
birini/bir şeyi dinlemeyi reddetmek |
|
200 |
Deyim |
shut/close your ears to somebody/something f.
|
birine/bir şeye kulaklarını tıkamak |
|
201 |
Deyim |
shut/close your ears to somebody/something f.
|
birini/bir şeyi yok saymak |
|
202 |
Deyim |
bend your mind/efforts to something f.
|
bir şey için varını yoğunu ortaya koymak |
|
203 |
Deyim |
bend your mind/efforts to something f.
|
bir konuda aklını çalıştırmak |
|
204 |
Deyim |
bend your mind/efforts to something f.
|
bir konuda sınırlarını zorlamak |
|
205 |
Deyim |
bend your mind/efforts to something f.
|
bir şey için büyük gayret göstermek |
|
206 |
Deyim |
bend your mind/efforts to something f.
|
bir konuda çok çabalamak/efor sarf etmek |
|
207 |
Deyim |
do/try your level best (to do something) f.
|
elinden gelenin en iyisini yapmak/yapmaya çalışmak |
|
208 |
Deyim |
do/try your level best (to do something) f.
|
yapabileceğinin en iyisini yapmak/yapmaya çalışmak |
|
209 |
Deyim |
do/try your level best (to do something) f.
|
elinden gelen her şeyi yapmak/yapmaya çalışmak |
|
210 |
Deyim |
do/try your utmost (to do something) f.
|
elinden gelen her şeyi yapmak/yapmaya çalışmak |
|
211 |
Deyim |
do/try your utmost (to do something) f.
|
mümkün olan her şeyi yapmak/yapmaya çalışmak |
|
212 |
Deyim |
do/try your utmost (to do something) f.
|
olanca gayretiyle çabalamak |
|
213 |
Deyim |
do/try your utmost (to do something) f.
|
tüm imkanları zorlamak |
|
214 |
Deyim |
do/try your utmost (to do something) f.
|
azami çaba göstermek |
|
215 |
Deyim |
have a gun to your head f.
|
istemediğin bir şeyi yapmaya zorlanmak |
|
216 |
Deyim |
have a gun to your head f.
|
kafasına silah dayalı olmak |
|
217 |
Deyim |
have to your name f.
|
sahip olmak |
|
218 |
Deyim |
have to your name f.
|
elinde olmak |
|
219 |
Deyim |
have a second string to your bow f.
|
bir şeye giden ikinci bir yolu olmak |
|
220 |
Deyim |
have a second string to your bow f.
|
bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak |
|
221 |
Deyim |
have a second string to your bow f.
|
bir şeye ulaşmakta alternatif bir yolu olmak |
|
222 |
Deyim |
have a second string to your bow f.
|
ilk çare başarısız olursa devreye sokabileceği alternatif bir çaresi olmak |
|
223 |
Deyim |
have a second string to your bow f.
|
ikinci/alternatif bir eylem planı olmak |
|
224 |
Deyim |
have a second string to your bow f.
|
yedek bir yol haritası olmak |
|
225 |
Deyim |
have another string/more strings to your bow f.
|
yedekte bir/birden fazla şeyi olmak |
|
226 |
Deyim |
have another string/more strings to your bow f.
|
kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir/birden fazla yolu olmak |
|
227 |
Deyim |
have another string/more strings to your bow f.
|
elinde alternatif bir/birden fazla şeyi olmak |
|
228 |
Deyim |
have more strings to your bow f.
|
birden fazla alternatifi olmak |
|
229 |
Deyim |
have more strings to your bow f.
|
birden fazla seçeneği/yolu olmak |
|
230 |
Deyim |
have another string to your bow f.
|
ek bir niteliği olmak |
|
231 |
Deyim |
have another string to your bow f.
|
ek bir becerisi olmak |
|
232 |
Deyim |
have another string to your bow f.
|
ek bir seçeneği olmak |
|
233 |
Deyim |
have another string to your bow f.
|
başka bir seçeneği olmak |
|
234 |
Deyim |
have another string to your bow f.
|
elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak |
|
235 |
Deyim |
make your way (to/towards something) f.
|
(bir şeye/birine) doğru ilerlemek |
|
236 |
Deyim |
make your way (to/towards something) f.
|
(bir şeye/birine) doğru yönelmek |
|
237 |
Deyim |
make your way (to/towards something) f.
|
(bir şeye/birine) doğru gitmek/yol almak |
|
238 |
Deyim |
open your mind to f.
|
-i düşünmeye açık/hazır olmak |
|
239 |
Deyim |
open your mind to f.
|
'-e açık olmak |
|
240 |
Deyim |
open your mind to f.
|
'-i kabul etmeye hazır olmak |
|
241 |
Deyim |
wing your way (to...) f.
|
hızlıca/kısa zamanda gönderilmek |
|
242 |
Deyim |
wing your way (to...) f.
|
gidivermek |
|
243 |
Deyim |
give your name to f.
|
adınla anılan bir şey keşfetmek/icat etmek |
|
244 |
Deyim |
give your name to f.
|
adının verildiği bir şey keşfetmek/icat etmek |
|
245 |
Deyim |
give your name to f.
|
kendi adını taşıyan bir şey keşfetmek/icat etmek |
|
246 |
Deyim |
give your name to f.
|
adınla bilinen bir şey keşfetmek/icat etmek |
|
247 |
Deyim |
give your name to f.
|
-e kendi adını vermek |
|
248 |
Deyim |
put your hand to the plough f.
|
azimle girişmek |
|
249 |
Deyim |
put your hand to the plough f.
|
gayretle girişmek |
|
250 |
Deyim |
put your hand to the plough f.
|
işe/göreve atılmak |
|
251 |
Deyim |
set your hand to the plough f.
|
azimle girişmek |
|
252 |
Deyim |
set your hand to the plough f.
|
gayretle girişmek |
|
253 |
Deyim |
set your hand to the plough f.
|
işe/göreve atılmak |
|
254 |
Deyim |
be able to do something in your sleep f.
|
bir şeyi çok rahat yapabilmek |
|
255 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeyin içinde olmak/kalmak |
|
256 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
çok fazla bir şeyi olmak |
|
257 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
ilgilenecek çok fazla şeyi olmak |
|
258 |
Deyim |
be up to your ears in something f.
|
bir şeyin içinde boğulmak |
|
259 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
haberdar olmak |
|
260 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
her şeyden haberi olmak |
|
261 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
yenilikleri takip etmek |
|
262 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
yeni bilgileri takip etmek |
|
263 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
uyanık olmak |
|
264 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
gözü/kulağı açık olmak |
|
265 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
radarları/algıları açık olmak |
|
266 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
haberdar olmak |
|
267 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
her şeyden haberi olmak |
|
268 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
yenilikleri takip etmek |
|
269 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
yeni bilgileri takip etmek |
|
270 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
uyanık olmak |
|
271 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
gözü/kulağı açık olmak |
|
272 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
radarları/algıları açık olmak |
|
273 |
Deyim |
your heart goes out to somebody f.
|
birinin üzüntüsüne ortak olmak |
|
274 |
Deyim |
your heart goes out to somebody f.
|
birinin üzüntüsünü yürekten hissetmek |
|
275 |
Deyim |
your heart goes out to somebody f.
|
yüreği biriyle olmak |
|
276 |
Deyim |
your heart goes out to somebody f.
|
birinin acısını derinden hissetmek |
|
277 |
Deyim |
be (like) music to your ears f.
|
kulağına hoş gelmek |
|
278 |
Deyim |
be (like) music to your ears f.
|
heyecan verici bir haber olmak |
|
279 |
Deyim |
be (like) music to your ears f.
|
mutlu eden bir haber olmak |
|
280 |
Deyim |
be (like) music to your ears f.
|
duymak istediği şey olmak |
|
281 |
Deyim |
be (like) music to your ears f.
|
duyduğuna sevinmek |
|
282 |
Deyim |
be music to your ears f.
|
kulağına hoş gelmek |
|
283 |
Deyim |
be music to your ears f.
|
heyecan verici bir haber olmak |
|
284 |
Deyim |
be music to your ears f.
|
mutlu eden bir haber olmak |
|
285 |
Deyim |
be music to your ears f.
|
duymak istediği şey olmak |
|
286 |
Deyim |
be music to your ears f.
|
duyduğuna sevinmek |
|
287 |
Deyim |
be on your way to something f.
|
bir şey yolunda olmak |
|
288 |
Deyim |
be on your way to something f.
|
bir şeye yaklaşmış olmak |
|
289 |
Deyim |
be on your way to something f.
|
bir şeye doğru yol kat etmiş olmak |
|
290 |
Deyim |
be on your way to something f.
|
bir şeye doğru emin adımlarla ilerlemek |
|
291 |
Deyim |
be up to your (old) tricks f.
|
(yine) yapacağını yapmak |
|
292 |
Deyim |
be up to your (old) tricks f.
|
(yine) kaldığı yerden devam etmek |
|
293 |
Deyim |
be up to your (old) tricks f.
|
(yine) düzenbazlık peşine düşmek |
|
294 |
Deyim |
be up to your (old) tricks f.
|
(yine) marifetini göstermek |
|
295 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeye gömülmek |
|
296 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
bir şeylerin içinde/arasında kaybolmak |
|
297 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
bir şeylerin içinde boğulmak |
|
298 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
bir şeylerin içine gömülmek |
|
299 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
bir şeylerin altında ezilmek |
|
300 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
bir şeyler boyunu/başını aşmak |
|
301 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
çok fazla bir şeyi olmak |
|
302 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
bir şeyden başını kaldıramamak |
|
303 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeye batmak |
|
304 |
Deyim |
be up to your neck in something f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeye bulaşmak |
|
305 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeye gömülmek |
|
306 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
bir şeylerin içinde/arasında kaybolmak |
|
307 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
bir şeylerin içinde boğulmak |
|
308 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
bir şeylerin içine gömülmek |
|
309 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
bir şeylerin altında ezilmek |
|
310 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
bir şeyler boyunu/başını aşmak |
|
311 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
çok fazla bir şeyi olmak |
|
312 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
bir şeyden başını kaldıramamak |
|
313 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeye batmak |
|
314 |
Deyim |
be in something up to your neck f.
|
boğazına/gırtlağına kadar bir şeye bulaşmak |
|
315 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
bir şeylerin içinde/arasında kaybolmak |
|
316 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
bir şeylerin içinde boğulmak |
|
317 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
bir şeylerin içine gömülmek |
|
318 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
bir şeylerin altında ezilmek |
|
319 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
bir şeyler boyunu/başını aşmak |
|
320 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
çok fazla bir şeyi olmak |
|
321 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
bir şeyden başını kaldıramamak |
|
322 |
Deyim |
be up to your eyes in something f.
|
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak |
|
323 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
bir şeylerin içinde/arasında kaybolmak |
|
324 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
bir şeylerin içinde boğulmak |
|
325 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
bir şeylerin içine gömülmek |
|
326 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
bir şeylerin altında ezilmek |
|
327 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
bir şeyler boyunu/başını aşmak |
|
328 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
çok fazla bir şeyi olmak |
|
329 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
bir şeyden başını kaldıramamak |
|
330 |
Deyim |
be up to your eyeballs in something f.
|
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak |
|
331 |
Deyim |
be up to your tricks f.
|
yapacağını yapmak |
|
332 |
Deyim |
be up to your tricks f.
|
düzenbazlık peşinde olmak |
|
333 |
Deyim |
be up to your tricks f.
|
marifetini göstermek |
|
334 |
Deyim |
be up to your tricks f.
|
muzırlık peşinde olmak |
|
335 |
Deyim |
be up to your tricks f.
|
haylazlık peşinde olmak |
|
336 |
Deyim |
break your neck (doing something/to do something) f.
|
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) kendini paralamak |
|
337 |
Deyim |
break your neck (doing something/to do something) f.
|
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) kıçını yırtmak |
|
338 |
Deyim |
break your neck (doing something/to do something) f.
|
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) çok çaba sarf etmek |
|
339 |
Deyim |
break your neck (doing something/to do something) f.
|
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) bir tarafını yırtmak |
|
340 |
Deyim |
break your neck (doing something/to do something) f.
|
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) canını dişine takmak |
|
341 |
Deyim |
break your neck to do something f.
|
bir şey yapmak için kendini paralamak |
|
342 |
Deyim |
break your neck to do something f.
|
bir şey yapmak için kıçını yırtmak |
|
343 |
Deyim |
break your neck to do something f.
|
bir şey yapmak için çok çaba sarf etmek |
|
344 |
Deyim |
break your neck to do something f.
|
bir şey yapmak için bir tarafını yırtmak |
|
345 |
Deyim |
break your neck to do something f.
|
bir şey yapmak için canını dişine takmak |
|
346 |
Deyim |
break your neck to do something f.
|
bir şey yapmak için göbeği çatlamak |
|
347 |
Deyim |
cast your mind back to something f.
|
bir şeyi anımsamaya/hatırlamaya çalışmak |
|
348 |
Deyim |
cast your mind back to something f.
|
geçmişteki bir şeyi anımsamak/düşünmek |
|
349 |
Deyim |
cast your mind back to something f.
|
zihninde geçmişteki bir şeye gitmek |
|
350 |
Deyim |
cast your mind back to something f.
|
geçmişteki bir şeyi aklına getirmek |
|
351 |
Deyim |
close your eyes to f.
|
-e göz yummak |
|
352 |
Deyim |
close your eyes to f.
|
'-i görmezlikten gelmek |
|
353 |
Deyim |
close your eyes to f.
|
'-e gözlerini kapamak |
|
354 |
Deyim |
shut your eyes to f.
|
-e göz yummak |
|
355 |
Deyim |
shut your eyes to f.
|
'-i görmezlikten gelmek |
|
356 |
Deyim |
shut your eyes to f.
|
'-e gözlerini kapamak |
|
357 |
Deyim |
close your mind to f.
|
kendini bir fikre kapatmak |
|
358 |
Deyim |
close your mind to f.
|
'-i dikkate almamak |
|
359 |
Deyim |
close your mind to f.
|
'-i görmezden gelmeye çalışmak |
|
360 |
Deyim |
close your mind to f.
|
'-e açık kapı bırakmamak |
|
361 |
Deyim |
close your mind to f.
|
enseyi karartmak |
|
362 |
Deyim |
come to your senses f.
|
kendine gelmek |
|
363 |
Deyim |
come to your senses f.
|
aymak |
|
364 |
Deyim |
come to your senses f.
|
aklı başına gelmek |
|
365 |
Deyim |
come to your senses f.
|
aklını başına toplamak |
|
366 |
Deyim |
come to your senses f.
|
uslanmak |
|
367 |
Deyim |
come to your senses f.
|
akıllanmak |
|
368 |
Deyim |
come to your senses f.
|
yaptığın hatanın farkına varmak |
|
369 |
Deyim |
cross your bridges when you come to them f.
|
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak |
|
370 |
Deyim |
cross your bridges when you come to them f.
|
o zaman geldiğinde düşünmek |
|
371 |
Deyim |
cross your bridges when you come to them f.
|
zamanı gelince bakmak/harekete geçmek |
|
372 |
Deyim |
cut off your nose to spite your face f.
|
kasaba küsüp kolunu kesmek |
|
373 |
Deyim |
cut off your nose to spite your face f.
|
kendi bindiğin dalı kesmek |
|
374 |
Deyim |
cut your nose off to spite your face f.
|
kasaba küsüp kolunu kesmek |
|
375 |
Deyim |
cut your nose off to spite your face f.
|
kendi bindiğin dalı kesmek |
|
376 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü razı olmamak/gelmemek |
|
377 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmayı gönlü istememek |
|
378 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmak içine sinmemek |
|
379 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü olmamak |
|
380 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmamak |
|
381 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü olmak |
|
382 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmayı istemek |
|
383 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü razı gelmek |
|
384 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmak içine sinmek |
|
385 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmak |
|
386 |
Deyim |
give your eye teeth for something/to do something f.
|
bir şey/bir şey yapmak için sağ kolunu feda etmek |
|
387 |
Deyim |
give your eye teeth for something/to do something f.
|
bir şey/bir şey yapmak uğruna her şeyini vermek |
|
388 |
Deyim |
give your eye teeth for something/to do something f.
|
bir şey/bir şey yapmak için dünyaları vermek |
|
389 |
Deyim |
give your eye teeth for something/to do something f.
|
bir şey/bir şey yapmak için canını feda etmek |
|
390 |
Deyim |
give your eye teeth for something/to do something f.
|
bir şey/bir şey yapmak için varını yoğunu vermek |
|
391 |
Deyim |
give your mind to something f.
|
bir şeye kafanı/aklını vermek |
|
392 |
Deyim |
go to your head f.
|
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak |
|
393 |
Deyim |
go to your head f.
|
başını döndürmek |
|
394 |
Deyim |
go to your head f.
|
aklını başından almak |
|
395 |
Deyim |
go to your head f.
|
başına vurmak (içki) |
|
396 |
Deyim |
go to your head f.
|
çarpmak |
|
397 |
Deyim |
go to your head f.
|
sersem etmek |
|
398 |
Deyim |
go to your head f.
|
sarhoş etmek |
|
399 |
Deyim |
go to your reward f.
|
ölmek |
|
400 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
(bir şeyi yapmak) zor olmak |
|
401 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak |
|
402 |
Deyim |
(not) have something to your name f.
|
(bir şeye) sahip olmamak |
|
403 |
Deyim |
(not) have something to your name f.
|
elinde (bir şeyi) olmamak |
|
404 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
durumun farkında olmak |
|
405 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
olayların bilincinde olmak |
|
406 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
her şeyden haberi olmak |
|
407 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
uyanık olmak |
|
408 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
gözü/kulağı açık olmak |
|
409 |
Deyim |
keep your ear (close) to the ground f.
|
radarları/algıları açık olmak |
|
410 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
durumun farkında olmak |
|
411 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
olayların bilincinde olmak |
|
412 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
her şeyden haberi olmak |
|
413 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
uyanık olmak |
|
414 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
gözü/kulağı açık olmak |
|
415 |
Deyim |
have your ear (close) to the ground f.
|
radarları/algıları açık olmak |
|
416 |
Deyim |
have something to your name f.
|
(bir şeye) sahip olmak |
|
417 |
Deyim |
have something to your name f.
|
elinde (bir şeyi) olmak |
|
418 |
Deyim |
have your back to the wall f.
|
kuyruğu kapana kısılmak |
|
419 |
Deyim |
have your back to the wall f.
|
köşeye sıkışmak |
|
420 |
Deyim |
have your back to the wall f.
|
zor durumda olmak |
|
421 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak |
|
422 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
baş etmesi zor bir işi olmak |
|
423 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
işi başından aşkın olmak |
|
424 |
Deyim |
hitch your wagon to someone/something f.
|
birine/bir şeye bel bağlamak |
|
425 |
Deyim |
hitch your wagon to someone/something f.
|
birinin/bir şeyin başarısından/potansiyelinden yararlanmak için yakın ilişki kurmak |
|
426 |
Deyim |
hitch your wagon to someone/something f.
|
birinin/bir şeyin başarısından/potansiyelinden yararlanmak için ona yakın durmak |
|
427 |
Deyim |
keep your cards close to your chest f.
|
açık davranmamak |
|
428 |
Deyim |
keep your cards close to your chest f.
|
gizli tutmak |
|
429 |
Deyim |
keep your cards close to your chest f.
|
kapalı oynamak |
|
430 |
Deyim |
keep your cards close to your chest f.
|
ne planladığını anlatmamak |
|
431 |
Deyim |
keep your cards close to your chest f.
|
saman altından su yürütmek |
|
432 |
Deyim |
play your cards close to your chest f.
|
açık davranmamak |
|
433 |
Deyim |
play your cards close to your chest f.
|
gizli tutmak |
|
434 |
Deyim |
play your cards close to your chest f.
|
kapalı oynamak |
|
435 |
Deyim |
play your cards close to your chest f.
|
ne planladığını anlatmamak |
|
436 |
Deyim |
play your cards close to your chest f.
|
saman altından su yürütmek |
|
437 |
Deyim |
keep your cards close to your vest f.
|
açık davranmamak |
|
438 |
Deyim |
keep your cards close to your vest f.
|
gizli tutmak |
|
439 |
Deyim |
keep your cards close to your vest f.
|
kapalı oynamak |
|
440 |
Deyim |
keep your cards close to your vest f.
|
ne planladığını anlatmamak |
|
441 |
Deyim |
keep your cards close to your vest f.
|
saman altından su yürütmek |
|
442 |
Deyim |
play your cards close to your vest f.
|
açık davranmamak |
|
443 |
Deyim |
play your cards close to your vest f.
|
gizli tutmak |
|
444 |
Deyim |
play your cards close to your vest f.
|
kapalı oynamak |
|
445 |
Deyim |
play your cards close to your vest f.
|
ne planladığını anlatmamak |
|
446 |
Deyim |
play your cards close to your vest f.
|
saman altından su yürütmek |
|
447 |
Deyim |
keep your ear to the ground f.
|
yenilikleri takip et/etmek |
|
448 |
Deyim |
keep your ear to the ground f.
|
yeni bilgileri takip et/etmek |
|
449 |
Deyim |
keep your ear to the ground f.
|
gözünü/kulağını açık tut/tutmak |
|
450 |
Deyim |
keep your ear to the ground f.
|
radarları/algıları açık tut/tutmak |
|
451 |
Deyim |
keep your ear to the ground f.
|
uyanık ol/olmak |
|
452 |
Deyim |
keep your ear to the ground f.
|
her şeyden haberin olsun/her şeyden haberi olmak |
|
453 |
Deyim |
have your ear to the ground [uk] f.
|
yenilikleri takip et/etmek |
|
454 |
Deyim |
have your ear to the ground [uk] f.
|
yeni bilgileri takip et/etmek |
|
455 |
Deyim |
have your ear to the ground [uk] f.
|
gözünü/kulağını açık tut/tutmak |
|
456 |
Deyim |
have your ear to the ground [uk] f.
|
radarları/algıları açık tut/tutmak |
|
457 |
Deyim |
have your ear to the ground [uk] f.
|
uyanık ol/olmak |
|
458 |
Deyim |
have your ear to the ground [uk] f.
|
her şeyden haberin olsun/her şeyden haberi olmak |
|
459 |
Deyim |
keep your nose to the grindstone f.
|
çalışıp didinmek |
|
460 |
Deyim |
keep your nose to the grindstone f.
|
dur durak bilmeden çalışmak |
|
461 |
Deyim |
keep your nose to the grindstone f.
|
durmadan çalışmak |
|
462 |
Deyim |
keep your nose to the grindstone f.
|
çok çalışmak |
|
463 |
Deyim |
keep your nose to the grindstone f.
|
gayretle çalışmak |
|
464 |
Deyim |
keep your nose to the grindstone f.
|
harıl harıl çalışmak |
|
465 |
Deyim |
keep/have your ear to the ground f.
|
dikkat kesilmek |
|
466 |
Deyim |
keep/have your ear to the ground f.
|
kulak kesilmek |
|
467 |
Deyim |
keep/have your ear to the ground f.
|
kulağını (gözünü) dört açmak |
|
468 |
Deyim |
keep/have your ear to the ground f.
|
kulağı tetikte olmak |
|
469 |
Deyim |
keep/have your ear to the ground f.
|
kulağı kirişte olmak |
|
470 |
Deyim |
keep/have your ear close to the ground f.
|
dikkat kesilmek |
|
471 |
Deyim |
keep/have your ear close to the ground f.
|
kulak kesilmek |
|
472 |
Deyim |
keep/have your ear close to the ground f.
|
kulağını (gözünü) dört açmak |
|
473 |
Deyim |
keep/have your ear close to the ground f.
|
kulağı tetikte olmak |
|
474 |
Deyim |
keep/have your ear close to the ground f.
|
kulağı kirişte olmak |
|
475 |
Deyim |
keep/hold/play your cards close to your chest f.
|
açık davranmamak |
|
476 |
Deyim |
keep/hold/play your cards close to your chest f.
|
gizli tutmak |
|
477 |
Deyim |
keep/hold/play your cards close to your chest f.
|
kapalı oynamak |
|
478 |
Deyim |
keep/hold/play your cards close to your chest f.
|
ne planladığını anlatmamak |
|
479 |
Deyim |
keep/hold/play your cards close to your chest f.
|
saman altından su yürütmek |
|
480 |
Deyim |
lend your name to something f.
|
bir şeye adını kullandırmak |
|
481 |
Deyim |
lend your name to something f.
|
bir şeye adını vermek |
|
482 |
Deyim |
lend your name to something f.
|
bir şeyde isminin kullanılmasına/geçmesine izin vermek |
|
483 |
Deyim |
lend your name to something f.
|
bir şeyle birlikte anılmaya izin vermek |
|
484 |
Deyim |
look to your laurels f.
|
başarısızlık korkusu duymak |
|
485 |
Deyim |
look to your laurels f.
|
yerini sakınmak |
|
486 |
Deyim |
look to your laurels f.
|
yerini kaybetmekten korkmak |
|
487 |
Deyim |
look to your laurels f.
|
mevkisini korumak |
|
488 |
Deyim |
look to your laurels f.
|
mevkisini kaptırmamak için dikkatli davranmak |
|
489 |
Deyim |
put your mind to it f.
|
kafasına koymak |
|
490 |
Deyim |
put your mind to it f.
|
aklına koymak |
|
491 |
Deyim |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
herkesin içinde fikrini söylemek |
|
492 |
Deyim |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
fikrini/düşüncesini açıkça söylemek |
|
493 |
Deyim |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
tarafını açıkça belli etmek |
|
494 |
Deyim |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
kimi/neyi desteklediğini açıkça ortaya koymak |
|
495 |
Deyim |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
rengini belli etmek |
|
496 |
Deyim |
not have a penny to your name [uk] f.
|
beş kuruşsuz olmak |
|
497 |
Deyim |
not have a penny to your name [uk] f.
|
beş parasız olmak |
|
498 |
Deyim |
not have a penny to your name [uk] f.
|
meteliksiz olmak |
|
499 |
Deyim |
not have a cent to your name [us] f.
|
beş kuruşsuz olmak |
|
500 |
Deyim |
not have a cent to your name [us] f.
|
beş parasız olmak |
|