|
- Tom accepted that what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olduğunu kabul etti.
- The report cannot be true.
- Rapor doğru olamaz.
- I have to know if it is true.
- Onun doğru olup olmadığını bilmek zorundayım.
- He acknowledged it to be true.
- O da bunun doğru olduğunu kabul etti.
- His story may not be true.
- Hikâyesi doğru olmayabilir.
- I wish that were true.
- Keşke bu doğru olsaydı.
- There is the possibility of what he said being true.
- Onun söylediğinin doğru olma olasılığı var.
- What he said turned out to be true.
- Söylediklerinin doğru olduğu ortaya çıktı.
- I admit that what you say is true, but I don't like the way you say it.
- Söylediğinin doğru olduğunu kabul ediyorum ama onu söyleme tarzından hoşlanmıyorum.
- The news proved to be true.
- Haberin doğru olduğu kanıtlandı.
- I know this is true.
- Bunun doğru olduğunu biliyorum.
- Helen stubbornly insists that this is true.
- Helen bunun doğru olduğunda inatla ısrar ediyor.
- That story cannot possibly be true.
- Bu hikaye doğru olamaz.
- I could not persuade him that it was true.
- Onu, bunun doğru olduğuna ikna edemedim.
- I believe that the story is true.
- Hikayenin doğru olduğuna inanıyorum.
- The rumor proved to be true.
- Söylentinin doğru olduğu kanıtlandı.
- I don't know whether it is true or not.
- Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum.
- I don't think what Tom said is true.
- Tom'un söylediklerinin doğru olduğunu sanmıyorum.
- After a bit of googling, I suspect that what you said may not be true.
- Biraz araştırdıktan sonra, söylediklerinin doğru olmayabileceğinden şüpheleniyorum.
- Tom acknowledged that what I said was true.
- Tom söylediklerimin doğru olduğunu kabul etti.
- God knows that it is true.
- Tanrı bunun doğru olduğunu biliyor.
- I could not persuade him that it was true.
- Onun doğru olduğu konusunda onu ikna edemedim.
- That happens to be true.
- O tesadüfen doğru olur.
- I hope I'm not the only one who thinks this is true.
- Umarım bunun doğru olduğunu düşünen tek kişi ben değilimdir.
- The rumor cannot be true.
- Söylenti doğru olamaz.
- The spokesman confirmed that the report was true.
- Sözcü raporun doğru olduğunu onayladı.
- Keeton wanted to know if this is true.
- Keeton bunun doğru olup olmadığını bilmek istiyordu.
- Tom asked if what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olup olmadığını sordu.
- That cannot have been true.
- Bu doğru olamaz.
- What Tom said can't be true.
- Tom'un söyledikleri doğru olamaz.
- There is every reason to doubt that it is true.
- Bunun doğru olduğundan şüphe etmek için her türlü sebep var.
- I admit it to be true.
- Bunun doğru olduğunu kabul ediyorum.
- Helen stubbornly insists that this is true.
- Helen inatla bunun doğru olduğu konusunda ısrar ediyor.
- Tom knows this is true.
- Tom bunun doğru olduğunu biliyor.
- Tom admitted that it was true.
- Tom onun doğru olduğunu itiraf etti.
- Tom believes that what he said is true.
- Tom söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor.
- We need to make sure that this is true.
- Bunun doğru olduğundan emin olmalıyız.
- I swear what I told you is true.
- Sana söylediğimin doğru olduğuna yemin ederim.
- That couldn't be true.
- O doğru olamazdı.
- This can't be true.
- Bu doğru olamaz.
- How awful to reflect that what people say of us is true!
- İnsanların hakkımızda söylediklerinin doğru olduğunu düşünmek ne kadar korkunç!
- I cannot say how far his story is true.
- Hikayesinin ne kadar doğru olduğunu söyleyemem.
- The rumor is believed to be true.
- Söylentinin doğru olduğuna inanılıyor.
- That story can't possibly be true.
- O hikaye muhtemelen doğru olamaz.
- It's unlikely to be true.
- Doğru olması muhtemel değil.
- What Tom said can't be true.
- Tom'un söylediği doğru olamaz.
- If only that were true!
- Keşke o doğru olsa!
- I wonder if this rumor is true.
- Bu söylentinin doğru olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom wishes that were true.
- Tom bunun doğru olmasını diliyor.
- Assuming your story is true, what should I do?
- Hikayenizin doğru olduğunu varsayarsak, ne yapmalıyım?
- I believe the opposite is true.
- Tersinin doğru olduğuna inanıyorum.
- We need to make sure that this is true.
- Bunun doğru olduğundan emin olmamız gerekiyor.
- It can not be true.
- Doğru olamaz.
- I proved it to be true.
- Doğru olduğunu kanıtladım.
- The news can't be true.
- Haber doğru olamaz.
- I used to think that was true.
- Onun doğru olduğunu düşünürdüm.
- What Tom told us isn't very likely to be true.
- Tom'un bize söylediklerinin doğru olması pek mümkün değil.
- I don't think her story is true.
- Hikayesinin doğru olduğunu sanmıyorum.
- I don't think his story is true.
- Onun hikayesinin doğru olduğunu sanmıyorum.
- Assuming what you say is true, what should I do?
- Söylediklerinizin doğru olduğunu varsayarsak, ne yapmalıyım?
- Do you think Tom's story is true?
- Tom'un hikayesinin doğru olduğunu mu düşünüyorsun?
- I know this to be true.
- Bunun doğru olduğunu biliyorum.
- Your story can't be true.
- Hikayen doğru olamaz.
- I swear what I told you is true.
- Sana söylediklerimin doğru olduğuna yemin ederim.
- Tom said that it was true.
- Tom doğru olduğunu söyledi.
- Tom asked if what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olup olmadığını sordu.
- Tom wondered whether what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olup olmadığını merak etti.
- His story cannot be true.
- Hikayesi doğru olamaz.
- Tom didn't think that what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu düşünmüyordu.
- Sami thought it was true.
- Sami onun doğru olduğunu düşündü.
- If something seems too good to be true, it probably is.
- Bir şey doğru olmayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen öyledir.
- Tom knew what Mary had said was true.
- Tom, Mary'nin dediklerinin doğru olduğunu biliyordu.
- Kathleen's statements turned out to be true.
- Kathleen'in ifadelerinin doğru olduğu ortaya çıktı.
- Since he says so, it must be true.
- Böyle söylediğine göre, doğru olmalı.
- You'd better make sure that it is true.
- Doğru olduğundan emin olsan iyi olur.
- I don't think what Tom said was true.
- Tom'un söylediklerinin doğru olduğunu sanmıyorum.
- I doubt Tom's story is true.
- Tom'un hikayesinin doğru olduğundan şüpheliyim.
- I wish it were true.
- Keşke doğru olsa.
- That story can't be true.
- Bu hikaye doğru olamaz.
- Since he says so, it must be true.
- Mademki öyle söylüyor, doğru olmalı.
- It can't be true.
- Bu doğru olamaz.
- Sami thought it was true.
- Sami bunun doğru olduğunu düşünüyordu.
- I think the story is true.
- Hikayenin doğru olduğunu düşünüyorum.
- Even though everything I said was true, I shouldn't have said it.
- Söylediğim her şey doğru olsa bile onu söylememeliydim.
- There is the possibility of what he said being true.
- Söylediklerinin doğru olma ihtimali var.
- If it were true, what would you do?
- Doğru olsa, ne yaparsın?
- Tom said it was true.
- Tom doğru olduğunu söyledi.
- Tom admitted that the rumors were true.
- Tom söylentilerin doğru olduğunu itiraf etti.
- What do you believe is true even though you cannot prove it?
- Kanıtlayamadığınız halde doğru olduğuna inandığınız şey nedir?
- Can you tell me if this is true?
- Bunun doğru olup olmadığını bana söyleyebilir misin?
- I wondered if her story was true.
- Hikayesinin doğru olup olmadığını merak ettim.
- Tom knew what Mary had said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olduğunu biliyordu.
- What he said cannot be true.
- Söyledikleri doğru olamaz.
- The rumor must be true.
- Söylenti doğru olmalı.
- It cannot be true.
- Bu doğru olamaz.
- I don't think that what Tom said is true.
- Tom'un söylediklerinin doğru olduğunu sanmıyorum.
- Tom swore it was true.
- Tom doğru olduğuna yemin etti.
- The news turned out to be true.
- Haberin doğru olduğu ortaya çıktı.
- I believe it to be true.
- Doğru olduğuna inanıyorum.
- Tom swore that it was true.
- Tom doğru olduğuna yemin etti.
- If that were true, what would you do?
- Doğru olsaydı, sen ne yapardın?
- I admit it to be true.
- Doğru olduğunu kabul ediyorum.
- The rumor can't be true.
- Söylenti doğru olamaz.
- Tom didn't think that what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olduğunu düşünmedi.
- Tom wants desperately to believe that what Mary said is true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğuna umutsuzca inanmak istiyor.
- I can't possibly think your story is true.
- Hikayenizin doğru olduğunu düşünmem mümkün değil.
- I have to know if it is true.
- Doğru olup olmadığını bilmek zorundayım.
- Tom swore it was true.
- Tom bunun doğru olduğuna yemin etti.
- Assuming your story is true, what should I do?
- Hikayenizin doğru olduğunu farz edersek, ne yapmalıyım?
- That cannot be true.
- Bu doğru olamaz.
- That can't be true.
- O doğru olamaz.
- I know it to be true.
- Ben bunun doğru olduğunu biliyorum.
- What Tom said isn't likely to be true.
- Tom'un söylediği şey muhtemelen doğru olmaz.
- If it's written in a book, it must be true.
- Bir kitapta yazılmışsa, bunun doğru olması gerekir.
- They asserted that it was true.
- Bunun doğru olduğunu iddia ettiler.
- Tom said it was true.
- Tom bunun doğru olduğunu söyledi.
- I wish it were true.
- Keşke doğru olsaydı.
- It must be true.
- Doğru olmalı.
- I wanted to see if that was true.
- Bunun doğru olup olmadığını görmek istedim.
- He believes that the story is true.
- Hikayenin doğru olduğuna inanıyor.
- I don't know if this is true.
- Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum.
- We thought that the message was true.
- Biz mesajın doğru olduğunu düşündük.
- How much of what Tom said do you think is true?
- Tom'un söylediğinin ne kadarının doğru olduğunu düşünüyorsun?
- Do you believe this is true?
- Bunun doğru olduğuna inanıyor musun?
- I thought it was true.
- Doğru olduğunu düşünmüştüm.
- I don't think what Tom said was true.
- Tom'un dediklerinin doğru olduğunu düşünmüyorum.
- Tom couldn't completely rule out the possibility that what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olma ihtimalini tamamen göz ardı edemiyordu.
- That couldn't be true.
- Bu doğru olamaz.
- Tom wondered if what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olup olmadığını merak ediyordu.
- Tom doesn't know if it is true or not.
- Tom bunun doğru olup olmadığını bilmiyor.
- Everything I've told you may not be true.
- Sana söylediğim her şey doğru olmayabilir.
- Tom doesn't know whether what Mary says is true or not.
- Tom Mary'nin söylediği şeyin doğru olup olmadığını bilmiyor.
- Can you prove that what you said is true?
- Söylediğinin doğru olduğunu kanıtlayabilir misin?
- Your story can't be true.
- Hikayeniz doğru olamaz.
- You can't deny that what Tom is saying is true.
- Tom'un söylediklerinin doğru olduğunu inkar edemezsin.
- I can't imagine that being true!
- Bunun doğru olduğunu hayal bile edemiyorum!
- I heard that, but I didn't know it was true.
- Bunu duydum ama doğru olduğunu bilmiyordum.
- That can't be true.
- Bu doğru olamaz.
- Tom admitted that the rumors were true.
- Tom söylentilerin doğru olduğunu kabul etti.
- That story cannot possibly be true.
- Bu anlattığının doğru olma olasılığı yok.
- People used to think that was true.
- İnsanlar eskiden bunun doğru olduğunu düşünürdü.
- I think that what Tom told you is true.
- Tom'un sana söylediği şeyin doğru olduğunu düşünüyorum.
- The story cannot be true.
- Hikaye doğru olamaz.
- Tom accepted that what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.
- If it were true, what would you do?
- Eğer bu doğru olsaydı, ne yapardın?
- I don't believe that to be true.
- Bunun doğru olduğuna inanmıyorum.
- Such thing can't be true.
- Böyle bir şey doğru olamaz.
- I proved it to be true.
- Onun doğru olduğunu kanıtladım.
- I can't possibly think your story is true.
- Hikayenizin doğru olduğunu düşünemiyorum.
- His story turned out to be true.
- Hikayesinin doğru olduğu ortaya çıktı.
- If you stipulate that these things are true, I will sign the contract.
- Eğer bunların doğru olduğunu kabul ederseniz, sözleşmeyi imzalayacağım.
- The spokesman confirmed that the report was true.
- Sözcü raporun doğru olduğunu doğruladı.
- You can't deny that what Tom is saying is true.
- Tom'un söylediğinin doğru olduğunu inkar edemezsin.
- That may not be true.
- O doğru olmayabilir.
- I don't think that story is true.
- Bu hikayenin doğru olduğunu sanmıyorum.
- Tom doesn't know whether what Mary says is true or not.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olup olmadığını bilmiyor.
- It's unlikely to be true.
- Doğru olma ihtimali yok.
- I think what he said is true in a sense.
- Onun söylediğinin bir bakıma doğru olduğunu düşünüyorum.
- You'd better make sure that it is true.
- Onun doğru olduğundan emin olsan iyi olur.
- I don't know whether it is true or not.
- Doğru olup olmadığını bilmiyorum.
- That story can't possibly be true.
- Bu hikaye doğru olamaz.
- It would be great if that were true.
- Bu doğru olsaydı harika olurdu.
- It would be great if that were true.
- Doğru olsa, harika olur.
- Tom wanted desperately to believe what Mary said was true.
- Tom çaresizce Mary'nin söylediklerinin doğru olduğuna inanmak istiyordu.
- I really wanted to believe it was true.
- Bunun doğru olduğuna gerçekten inanmak istedim.
- I don't know what Tom told you, but it might not be true.
- Tom'un sana ne söylediğini bilmiyorum ama doğru olmayabilir.
- This story cannot be true.
- Bu hikaye doğru olamaz.
- I really wanted to believe it was true.
- Gerçekten onun doğru olduğuna inanmak istedim.
- Her story can't be true.
- Onun hikayesi doğru olamaz.
- Tom wondered if what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olup olmadığını merak etti.
- Tom doubts Mary's story is true.
- Tom, Mary'nin hikayesinin doğru olduğundan şüphe ediyor.
- Tom admitted that what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olduğunu kabul etti.
- I swear that it is true, or may lightning strike me down.
- Doğru olduğuna yemin ederim, yoksa yıldırım çarpabilir.
- Tom said that it was true.
- Tom bunun doğru olduğunu söyledi.
- I believe it to be true.
- Onun doğru olduğuna inanıyorum.
- It can not be true.
- Bu doğru olamaz.
- What Tom said isn't likely to be true.
- Tom'un söylediklerinin doğru olma ihtimali yok.
- I knew what he said was true.
- Söylediklerinin doğru olduğunu biliyordum.
- I believe it to be true.
- Bunun doğru olduğuna inanıyorum.
- Keeton wanted to know if this is true.
- Keeton bunun doğru olup olmadığını öğrenmek istedi.
- I don't know whether the story is true or not.
- Hikayenin doğru olup olmadığını bilmiyorum.
- He acknowledged it to be true.
- Bunun doğru olduğunu kabul etti.
- I swear that it is true, or may lightning strike me down.
- Ben bunun doğru olduğuna yemin ederim ya da yıldırım beni çarpsın.
- I know it to be true.
- Doğru olduğunu biliyorum.
- His story may not be true.
- Hikayesi doğru olmayabilir.
- What used to be true may not still be true.
- Eskiden doğru olan şey hala doğru olmayabilir.
- That may not be true.
- Bu doğru olmayabilir.
- I doubt that Tom's story is true.
- Tom'un hikayesinin doğru olduğundan şüpheliyim.
- Tom wondered if it was true.
- Tom onun doğru olup olmadığını merak ediyordu.
- It must be true what they say.
- Onların söyledikleri doğru olmalı.
- After a bit of googling, I suspect that what you said may not be true.
- Google'da biraz araştırdıktan sonra, söylediklerinin doğru olmayabileceğinden şüpheleniyorum.
- Tom wants desperately to believe that what Mary said is true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olduğuna inanmak istiyor.
- Do you believe this is true?
- Bunun doğru olduğuna inanıyor musunuz?
- I believe what you said is true.
- Söylediğinin doğru olduğuna inanıyorum.
- His story must be true.
- Hikayesi doğru olmalı.
- Tom wondered if it was true.
- Tom doğru olup olmadığını merak etti.
- I don't know what Tom told you, but it might not be true.
- Tom'un sana ne dediğini bilmiyorum ama doğru olmayabilir.
- There are only 30 countries in the world where over half of the population believes that the theory of evolution is true.
- Dünyada nüfusun yarısından fazlasının evrim teorisinin doğru olduğuna inandığı sadece 30 ülke var.
- I doubt if what Tom said is true.
- Tom'un söylediklerinin doğru olduğundan şüpheliyim.
- Because he said that, it must be true.
- Bunu söylediğine göre doğru olmalı.
- Tom swore that it was true.
- Tom bunun doğru olduğuna dair yemin etti.
- Can you tell me if this is true?
- Bunun doğru olup olmadığını söyleyebilir misin?
- Danger doesn't come from what we don't know, but from what we believe to be true whereas it isn't.
- Tehlike bilmediğimiz şeylerden değil, doğru olmadıkları halde doğru olduğuna inandığımız şeylerden gelir.
- This story is believed to be true.
- Bu hikayenin doğru olduğuna inanılıyor.
- I don't believe this is true.
- Bunun doğru olduğuna inanmıyorum.
- The rumor cannot have been true.
- Söylenti doğru olamaz.
- I plan to check to see if what he said was true or not.
- Söylediklerinin doğru olup olmadığını kontrol etmeyi planlıyorum.
- Tom admitted that what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.
- It turned out to be true.
- Doğru olduğu ortaya çıktı.
- I used to think that was true.
- Eskiden bunun doğru olduğunu düşünürdüm.
- How much of what Tom said do you think is true?
- Tom'un söylediklerinin ne kadarının doğru olduğunu düşünüyorsunuz?
- I don't think his story is true.
- Hikayesinin doğru olduğunu sanmıyorum.
- There are only 30 countries in the world where over half of the population believes that the theory of evolution is true.
- Dünyada nüfusunun yarıdan çoğu evrim teorisinin doğru olduğuna inanan yalnızca otuz ülke var.
- It must be true.
- Bu doğru olmalı.
- Tom hopes what Mary said is true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olduğunu umuyor.
- That would be nice if it were true.
- Doğru olsaydı güzel olurdu.
- Tom believes that what he said is true.
- Tom onun söylediğinin doğru olduğuna inanıyor.
- The news can't be true.
- Bu haber doğru olamaz.
- Tom doesn't know if it is true or not.
- Tom onun doğru olup olmadığını bilmiyor.
- Tom didn't think the story was true.
- Tom hikayenin doğru olduğunu düşünmedi.
- She acknowledged that my statement was true.
- İfademin doğru olduğunu kabul etti.
- I doubt whether it is true or not.
- Doğru olup olmadığından şüpheliyim.
- That cannot be true.
- O, doğru olamaz.
- I knew what he said was true.
- Onun söylediklerinin doğru olduğunu biliyordum.
- Can you prove that what you said is true?
- Söylediklerinizin doğru olduğunu kanıtlayabilir misiniz?
- It must be true what they say.
- Söyledikleri doğru olmalı.
- Tom acknowledged that what I said was true.
- Tom söylediğimin doğru olduğunu kabul etti.
- I don't know if it is true.
- Onun doğru olup olmadığını bilmiyorum.
- They won't believe me even if I swear it is true.
- Onun doğru olduğuna yemin etsem bile bana inanmazlar.
- There are only 30 countries in the world where over half of the population believes that the theory of evolution is true.
- Dünyada nüfusunun yarısından fazlasının evrim teorisinin doğru olduğuna inanan sadece 30 ülke var.
- If only that were true!
- Keşke bu doğru olsaydı!
- Even though everything I said was true, I shouldn't have said it.
- Söylediğim her şey doğru olsa bile, söylememeliydim.
- I believe the opposite is true.
- Ben tam tersinin doğru olduğuna inanıyorum.
- Tom hopes what Mary said is true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu umuyor.
- I believe what you said is true.
- Söylediklerinin doğru olduğuna inanıyorum.
- I used to think that was true, but not anymore.
- Eskiden bunun doğru olduğunu düşünürdüm ama artık değil.
- God knows that it is true.
- Onun doğru olduğunu Allah biliyor.
- I think what you're saying is true.
- Söylediğinin doğru olduğunu düşünüyorum.
- We thought that the message was true.
- Mesajın doğru olduğunu düşündük.
- This may not be true.
- Bu doğru olmayabilir.
- It can't be true.
- Doğru olamaz.
- They won't believe me even if I swear it is true.
- Doğru olduğuna yemin etsem bile bana inanmazlar.
- Oh, if only that were true!
- Ya, keşke bu doğru olsaydı!
- If it's written in a book, it must be true.
- Eğer bir kitapta yazıyorsa, doğru olmalı.
- Tom admitted that it was true.
- Tom doğru olduğunu kabul etti.
- He admitted that it was true.
- Doğru olduğunu kabul etti.
Show More (243)
|
