1 |
beautifully |
güzel |
adv. |
|
- An apple with wormholes in it can be far healthier than a shiny, beautifully round apple.
- İçinde kurt delikleri olan bir elma, parlak, güzel yuvarlak bir elmadan çok daha sağlıklı olabilir.
- He writes beautifully.
- O güzel bir biçimde yazar.
- Rocks are beautifully arranged in the Japanese-style garden.
- Japon tarzı bahçede kayalar çok güzel dizilmiş.
- She writes beautifully and legibly.
- O güzel ve okunaklı yazıyor.
- The trick worked beautifully.
- Hile çok güzel çalıştı.
- The moon is shining very beautifully.
- Ay çok güzel parlıyor.
- Tom wraps his gifts so beautifully that no one wants to open them.
- Tom hediyelerini o kadar güzel paketler ki kimse onları açmak istemez.
- Tom fit in beautifully.
- Tom çok güzel uyum sağladı.
- How beautifully you write!
- Ne kadar da güzel yazıyorsun!
- She arranged the flowers beautifully.
- Çiçekleri güzel düzenledi.
- Tom does it beautifully.
- Tom bunu çok güzel yapıyor.
- Tom does it beautifully.
- Tom onu güzel biçimde yapar.
- I like people who use language beautifully.
- Ben dili güzel biçimde kullanan insanları severim.
- You sing beautifully.
- Güzel şarkı söylüyorsun.
- My best friend dances beautifully.
- En iyi arkadaşım çok güzel dans eder.
- It worked beautifully.
- O güzel çalıştı.
- She can sing and dance beautifully.
- O güzel şekilde şarkı söyleyebilir ve dans edebilir.
- You handled that beautifully.
- Bunu çok güzel idare ettin.
- She played the piano beautifully.
- Piyanoyu çok güzel çalıyor.
- The party went off beautifully.
- Parti çok güzel geçti.
- The church was beautifully decorated with flowers.
- Kilise çiçeklerle çok güzel süslenmişti.
- This book is beautifully illustrated.
- Bu kitap çok güzel resimlendirilmiş.
- Tom sang beautifully.
- Tom çok güzel şarkı söylüyordu.
- How beautifully she sings!
- Ne kadar da güzel şarkı söylüyor!
- Tom wraps his gifts so beautifully that no one wants to open them.
- Tom hediyelerini o kadar güzel paketliyor ki kimse açmak istemiyor.
- The color went beautifully with her hair.
- Renk, onun saçlarına güzel gitti.
- My best friend dances beautifully.
- En iyi arkadaşım güzel dans ediyor.
- How beautifully she sings!
- Ne kadar güzel şarkı söylüyor!
- It's a beautifully designed boat.
- Bu güzel tasarlanmış bir tekne.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
- Onun kadar güzel Çince yazan birini bulmak zor.
- How beautifully you write!
- Ne kadar güzel yazıyorsun!
- I like people who use language beautifully.
- Dili güzel kullanan insanları severim.
- She writes beautifully and legibly.
- Güzel ve okunaklı yazıyor.
- It's beautifully made.
- O güzel biçimde yapılmış.
- It went beautifully.
- Bu güzel gitti.
Show More (32)
|
2 |
beautifully |
güzel bir şekilde |
adv. |
|
- This issue demonstrates beautifully the need for something like the European Union.
- Bu mesele Avrupa Birliği gibi bir şeye duyulan ihtiyacı çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
- Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- You handled that beautifully.
- Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
Show More (0)
|
3 |
beautifully |
güzelce |
adv. |
|
- The church was beautifully decorated with flowers.
- Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- She arranged the flowers beautifully.
- Çiçekleri güzelce düzenlemiş.
- She played the piano beautifully.
- O, güzelce piyano çaldı.
Show More (0)
|