| 1 |
bolt |
cıvata |
n. |
|
- We may not be agreed on the nuts and bolts, but this is the general line that we need to bear in mind.
- Fındık ve cıvatalar konusunda hemfikir olmayabiliriz, ancak aklımızda tutmamız gereken genel çizgi budur.
- Tom tightened the bolts.
- Tom cıvataları sıktı.
- Sami removed the bolts.
- Sami cıvataları çıkardı.
- I tightened the bolts.
- Cıvataları sıktım.
- This bolt fits this nut.
- Bu cıvata bu somuna uyuyor.
- I have to tighten these bolts.
- Bu cıvataları sıkmak zorundayım.
- Some bolts need to be tightened up.
- Bazı cıvataların sıkılması gerekiyor.
Show More (4)
|
| 2 |
bolt |
sürgülemek |
v. |
|
- I bolted the door.
- Kapıyı sürgüledim.
- Don't forget to bolt the door.
- Kapıyı sürgülemeyi unutma.
- Don't forget to bolt the door.
- Kapıyı sürgülemeyi unutmayın.
- Tom bolted the door.
- Tom kapıyı sürgüledi.
- The door bolts on the inside.
- Kapı içeriden sürgüleniyor.
Show More (2)
|
| 3 |
bolt |
kaçmak |
v. |
|
- There is no point in locking the stable door after the horse has bolted.
- At kaçtıktan sonra ahırın kapısını kilitlemenin bir anlamı yoktur.
- It is not enough to ascertain the existence of the deficit, closing the stable door after the horse has bolted!
- Açığın varlığını tespit etmek, at kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak yeterli değildir!
- It's too late to shut the stable door after the horse has bolted.
- At kaçtıktan sonra ahırın kapısını kapatmak için çok geç.
- The horse took fright and bolted.
- At korktu ve kaçtı.
Show More (1)
|
| 4 |
bolt |
fırlamak |
v. |
|
- The horse took fright and bolted.
- At ürküp fırladı.
Show More (-2)
|
