cut - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
cut kesmek v.
  • You cut the tape for the launch of the euro.
  • Euro'nun lansmanı için kurdeleyi siz kestiniz.
  • It cuts through the very heart of Bethlehem.
  • Beytüllahim'in tam kalbini kesiyor.
  • To cut resources for these regions is to play a dangerous game with popular feeling.
  • Bu bölgeler için kaynakları kesmek, halkın duygularıyla tehlikeli bir oyun oynamaktır.
Show More (429)
cut kes expr.
  • Cut down the tree.
  • Ağacı kes.
  • Cut your fingernails.
  • Tırnaklarını kes.
  • Cut the crap, Layla, and tell me the truth.
  • Saçmalamayı kes, Layla, ve bana gerçeği söyle.
Show More (34)
cut bırakmak v.
  • Let's cut him some slack.
  • Onu rahat bırakalım.
  • He cut classes again.
  • Dersleri yine bıraktı.
  • You should cut him some slack.
  • Onu biraz rahat bırakmalısın.
Show More (32)
cut kesinti n.
  • The second issue is the cut in traditional policies on third countries.
  • İkinci mesele, üçüncü dünya ülkelerine yönelik geleneksel politikalarda kesintiye gidilmesidir.
  • The Council had cut this area, and we would welcome it if Parliament could restore the funding here.
  • Konsey bu alanda kesintiye gitmişti ve Parlamento'nun bu alana yeniden kaynak aktarmasını memnuniyetle karşılarız.
  • Are you really seriously envisaging further global cuts in public sector income and expenditure?
  • Kamu sektörü gelir ve harcamalarında daha fazla küresel kesinti yapılmasını gerçekten ciddi olarak öngörüyor musunuz?
Show More (31)
cut kesik n.
  • I have a cut on my foot.
  • Ayağımda bir kesik var.
  • Mother put a bandage on Jim's cut.
  • Annem Jim'in kesiğine bir bandaj koydu.
  • I have a cut here.
  • Buramda bir kesik var.
Show More (24)
cut kesilmek v.
  • The meat cuts tough.
  • Et zor kesiliyor.
  • This meat cuts easily.
  • Bu et kolay kesiliyor.
  • This grass needs cutting.
  • Bu çimlerin kesilmesi gerekiyor.
Show More (19)
cut bölmek v.
  • It is powerful enough to cut through rocks.
  • Onun kayaları ikiye bölmeye yetecek kadar gücü vardır.
  • It is powerful enough to cut through rocks.
  • Kayaları ikiye bölecek kadar güçlü.
  • She cut the apple in two.
  • Elmayı ikiye böldü.
Show More (18)
cut azaltmak v.
  • Progress has also been made in exchanges of good practice such as cutting red tape in company creation.
  • Şirket kurma sürecindeki bürokrasinin azaltılması gibi iyi uygulama değiş tokuşlarında da ilerleme kaydedilmiştir.
  • I am all in favour of cutting noise and making life more pleasant, peaceful and calm.
  • Ben gürültüyü azaltmaktan ve hayatı daha keyifli, huzurlu ve sakin hale getirmekten yanayım.
  • I am in favour of the notion of global emissions trading as one way of cutting greenhouse gas emissions.
  • Sera gazı emisyonlarını azaltmanın bir yolu olarak küresel emisyon ticareti kavramını destekliyorum.
Show More (14)
cut kısmak v.
  • We managed to cut costs.
  • Masrafları kısmayı başardık.
  • Klava cuts her expenditures.
  • Klava harcamalarını kısıyor.
  • We explored all possible ways of cutting expenditures.
  • Harcamaları kısmanın tüm makul yollarını araştırdık.
Show More (6)
cut asmak (ders vb'ni) v.
  • Tom and Mary cut classes and went to the zoo.
  • Tom ve Mary dersleri asıp hayvanat bahçesine gittiler.
  • Tom cut classes again.
  • Tom yine dersleri astı.
  • Don't cut your classes so often.
  • Derslerini bu kadar sık asma.
Show More (5)
cut yapmak v.
  • Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
  • Tom ofiste ne yapacağını bilmeden deli gibi koşturuyor.
  • Tom cut the line.
  • Tom sıraya kaynak yaptı.
  • Cut the purple prose, Tom.
  • Edebiyat yapma Tom.
Show More (5)
cut kısaltmak v.
  • We will cut back our time a little because the interpreters are working today in continuous session.
  • Tercümanlar bugün sürekli oturumda çalıştıkları için zamanımızı biraz kısaltacağız.
  • Mr Martinez, you see, I have not cut short anyone's speaking time this afternoon.
  • Bay Martinez, görüyorsunuz, bu öğleden sonra kimsenin konuşma süresini kısaltmadım.
  • Let us cut EU law down drastically from its 85 000 pages.
  • AB hukukunu 85.000 sayfadan büyük ölçüde kısaltalım.
Show More (2)
cut durdurmak v.
  • Cut the engine.
  • Motoru durdur.
  • He knows how to cut the engine.
  • O, motoru durdurmasını bilir.
  • He knows how to cut the engine.
  • Motoru nasıl durduracağını biliyor.
Show More (2)
cut delik açmak v.
  • Tom cut a hole in the fence and crawled through.
  • Tom çitte bir delik açtı ve sürünerek içinden geçti.
  • Tom cut a hole in the fence and crawled through.
  • Tom çitte bir delik açtı ve sürünerek geçti.
  • Tom cut a hole in the ice.
  • Tom buzda bir delik açtı.
Show More (1)
cut tıraş etmek v.
  • Tom doesn't like the way his mother cuts his hair.
  • Tom annesinin, onun saçını tıraş etme biçimini sevmez.
  • I don't cut their hair.
  • Onların saçlarını tıraş etmem.
  • Tom went to the barbershop near the hospital to get his hair cut.
  • Tom saçını tıraş ettirmek için, hastanenin yakınındaki berbere gitti.
Show More (1)
cut ikiye bölünmek v.
  • In Adudis, it cuts the whole village in half.
  • Adudis'te bütün köy ikiye bölünmüş durumda.
  • The neighborhood was cut in two by the highway.
  • Mahalle otoyol tarafından ikiye bölünmüştür.
  • The neighbourhood was cut in two by the highway.
  • Mahalle otoyol tarafından ikiye bölünmüştür.
Show More (0)
cut kırmak v.
  • The car cut to the left.
  • Araba sola kırdı.
  • Tom had to cut the class in order to meet us.
  • Tom bizimle buluşabilmek için dersi kırmak zorunda kaldı.
  • Tom cut school.
  • Tom okulu kırdı.
Show More (0)
cut kesim n.
  • Annan is wearing a daring French cut with a plunging eye slit.
  • Annan, derin yırtmaçlı, cesur bir Fransız kesimi giyiyor.
  • The cut of the diamond is perfect.
  • Elmasın kesimi mükemmel.
Show More (-1)
cut indirmek v.
  • I've decided to cut back on eating in restaurants to only once a week in order to save some money.
  • Biraz para biriktirmek için restoranlarda yemek yemeyi haftada bire indirmeye karar verdim.
  • Friendship redoubles joy and cuts grief in half.
  • Arkadaşlık neşeyi ikiye katlar ve kederi yarıya indirir.
Show More (-1)
cut ayırmak v.
  • Cut the salmon into small pieces.
  • Somonu küçük parçalara ayır.
  • Cut the salmon into small pieces.
  • Somon balığını küçük parçalara ayır.
Show More (-1)
cut azaltma n.
  • My first concern is about the potential for cutting emissions.
  • Benim ilk endişem emisyonları azaltma potansiyeli ile ilgili.
Show More (-2)
cut kesilmiş adj.
  • My hair is clumsily cut.
  • Saçlarım beceriksizce kesilmiş.
Show More (-2)
cut dilimlemek v.
  • I cut one into slices.
  • Ben birini dilimledim.
Show More (-2)
cut sapmak v.
  • The car cut to the left.
  • Araba sola saptı.
Show More (-2)
cut ayrılmak v.
  • The neighbourhood was cut in two by the highway.
  • Mahalle kara yoluyla ikiye ayrıldı.
Show More (-2)
cut şekil n.
  • Do you want to get cut?
  • Vücudunu şekle sokmak istiyor musun?
Show More (-2)
cut vermek v.
  • You should never cut corners on safety.
  • Güvenlikten asla taviz vermemelisin.
Show More (-2)