| 1 |
excess |
aşırı |
adj. |
|
- Certainly, many colleagues here will know the consequences of drinking to excess.
- Elbette, buradaki pek çok meslektaşımız aşırı içki içmenin sonuçlarını bilecektir.
- We must not, however, exhaust them with excess legislation and authority.
- Bununla birlikte, onları aşırı mevzuat ve yetkiyle tüketmemeliyiz.
- It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
- Bu, gezegen kırığından gelen aşırı manyetik etki olabilir.
- It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
- Gezegen çatlağından gelen aşırı manyetik geri besleme olabilir işte.
- It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
- Gezegen çatlağından gelen aşırı manyetik geri besleme olabilir.
- You shouldn't eat to excess.
- Aşırı yememelisin.
- He drinks to excess.
- Aşırı içki içer.
- Excess of politeness is annoying.
- Kibarlığın aşırısı can sıkıcıdır.
- He had excess water in his lungs.
- Ciğerlerinde aşırı su vardı.
Show More (6)
|
| 2 |
excess |
aşırılık |
n. |
|
- Any exception would be a source of all kinds of abuses and excesses.
- Herhangi bir istisna, her türlü suistimal ve aşırılığın kaynağı olacaktır.
- Some research may lead to excesses? No doubt.
- Bazı araştırmalar aşırılıklara yol açabilir mi? Buna şüphe yok.
- The capital markets are still at the mercy of their excesses.
- Sermaye piyasaları hala aşırılıklarının insafına kalmış durumdadır.
- In this way the citizen can be protected and undesirable excesses can be controlled.
- Bu şekilde vatandaş korunabilir ve istenmeyen aşırılıklar kontrol altına alınabilir.
- Excesses are no longer the exception; they have unfortunately become the rule.
- Aşırılıklar artık istisna değildir; ne yazık ki kural haline gelmiştir.
Show More (2)
|
| 3 |
excess |
fazla |
adj. |
|
- By withholding government support, it is punishing one fishing segment for the excess capacity in another.
- Devlet desteğini keserek bir balıkçılık segmentini diğerindeki kapasite fazlası için cezalandırmaktadır.
- Supplementation of exogenous proteolytic enzymes is another method that can help break down excess protein.
- Ekzojen proteolitik enzim takviyesi, fazla proteinin parçalanmasına yardımcı olabilecek bir başka yöntemdir.
- Mary decided to hit the gym to get rid of her excess baggage.
- Mary fazla yüklerinden kurtulmak için spor salonuna gitmeye karar verdi.
- Don't drink to excess.
- Fazla içme.
Show More (1)
|
| 4 |
excess |
fazlalık |
n. |
|
- Apply varnish with a dry cloth and wipe off any excess.
- Kuru bir bezle vernik uygulayın ve fazlalıkları silin.
- It is clear that there is an excess in capacity, and something must be done about it.
- Kapasitede bir fazlalık olduğu açıktır ve bu konuda bir şeyler yapılmalıdır.
- Mary decided to hit the gym to get rid of her excess baggage.
- Mary fazlalıklarından kurtulmak için spor salonuna gitmeye karar verdi.
Show More (0)
|
| 5 |
excess |
fazla kaçırma |
n. |
|
- Jill never drinks to excess.
- Jill hiçbir zaman içkiyi fazla kaçırmaz.
Show More (-2)
|
| 6 |
excess |
artan |
adj. |
|
- Danny poured the excess fuel into a bottle.
- Danny artan yakıtı bir şişeye döktü.
Show More (-2)
|
| 7 |
excess |
aşırıya kaçma |
n. |
|
- Excess of politeness is annoying.
- Kibarlığın aşırıya kaçması can sıkıcı.
Show More (-2)
|
