|
- When autumn comes the birds fly to the south.
- Sonbahar geldiğinde kuşlar güneye uçar.
- I could have flown to America and back in the same time!
- Aynı anda hem Amerika'ya uçup hem de geri dönebilirdim!
- They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
- Onlara uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
- Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours.
- Şimdi doğrudan Frankfurt ya da Zürih'e uçuyoruz ve ardından üç saat araba yolculuğu yapıyoruz.
- They could not fly for four days after 11 September and now they want to have a monopoly for more than a year.
- Daha önce 11 Eylül'den sonra dört gün uçamadılar, şimdi bir yıldan fazla tekel olmak istiyorlar.
- Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours.
- Artık Frankfurt ya da Zürih'e doğrudan uçuyor ve ardından üç saatlik bir araba yolculuğu yapıyoruz.
- When labelling comes in the door, sense flies out the window.
- Yaftalama kapıdan girdiğinde, mantık pencereden dışarı uçar.
- Whenever night begins in Düsseldorf, we in the Netherlands only fly at dawn and dusk.
- Düsseldorf'ta ne zaman gece başlasa, biz Hollanda'da sadece şafak ve alacakaranlıkta uçuyoruz.
- In about one and a half hours I am supposed to be flying to Croatia.
- Yaklaşık bir buçuk saat sonra Hırvatistan'a uçuyor olmam gerekiyor.
- That meant a lot of us had to fly via Nantes and did not arrive until 9 p.m.
- Bu, birçoğumuzun Nantes üzerinden uçmak zorunda kaldığı ve akşam 9'a kadar gelemediği anlamına geliyordu.
- Whenever night begins in Düsseldorf, we in the Netherlands only fly at dawn and dusk.
- Düsseldorf'ta gece başladığında, biz Hollanda'da sadece şafak vakti ve alacakaranlıkta uçarız.
- Otherwise, I wonder how you got here if you did not fly.
- Aksi halde eğer uçmadıysanız buraya nasıl geldiğinizi merak ediyorum.
- Otherwise, I wonder how you got here if you did not fly.
- Aksi takdirde eğer uçmadıysanız buraya nasıl geldiğinizi merak ediyorum.
- This morning, I flew to Strasbourg on the plane that leaves Milan Malpensa at 7 a.m.
- Bu sabah, Milano Malpensa'dan sabah 7'de kalkan uçakla Strazburg'a uçtum.
- Many a consumer dream may fly on, but they are hopelessly overbooked.
- Birçok tüketicinin hayali uçmak olabilir, ancak rezervasyonlar dolduğu halde onlara fazladan bilet satılmıştır.
- Every time you fly, you can buy a climate certificate to balance out the emission of CO2 from your trip.
- Her uçtuğunuzda, seyahatinizden kaynaklanan CO2 emisyonunu dengelemek için bir iklim sertifikası satın alabilirsiniz.
- They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
- Uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
- As Members of this Parliament we fly as part of our work; we are constantly in the air.
- Bu Parlamentonun üyeleri olarak işimizin bir parçası olarak uçuyoruz; sürekli havadayız.
- Many a consumer dream may fly on, but they are hopelessly overbooked.
- Birçok tüketicinin hayali uçmak olabilir, ancak maalesef zaten dolu olan uçağa rezervasyon yaptırmışlardır.
- Tomorrow evening I had planned to fly to Belgrade.
- Yarın akşam Belgrad'a uçmayı planlıyordum.
- I could have flown to America and back at the same time!
- Aynı anda Amerika'ya uçup geri dönebilirdim!
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Üzgünüm ben business class'ta uçan bir çocuğum.
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Business class'ta uçan bir çocuk olduğum için üzgünüm.
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Business class'ta uçan genç bir delikanlı olduğum için kusura bakma.
- Scientists have just discovered a colony of flying penguins living in Antarctica.
- Bilim adamları, sadece Antarktika'da yaşayan bir uçan penguen kolonisi keşfetti.
- A helicopter flew overhead.
- Tepemizde bir helikopter uçtu.
- I'm flying to Germany.
- Ben Almanya'ya uçuyorum.
- I wish I could fly like a bird.
- Keşke bir kuş gibi uçabilsem.
- In Autumn, many birds fly to warmer countries.
- Sonbaharda birçok kuş daha sıcak ülkelere uçar.
- I flew to Boston last month.
- Geçen ay Boston'a uçtum.
- Birds fly south in winter.
- Kuşlar kışın güneye doğru uçarlar.
- A bird was flying in the sky.
- Gökyüzünde bir kuş uçuyordu.
- Tom and Mary flew to Boston.
- Tom ve Mary Boston'a uçtular.
- The geese are flying south.
- Kazlar güneye uçuyor.
- Witches fly on broomsticks.
- Cadılar süpürgeyle uçar.
- This bird can't fly.
- Bu kuş uçamaz.
- The pigeon flew in the window.
- Güvercin pencereden içeri uçtu.
- If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
- I've never flown before.
- Daha önce hiç uçmamıştım.
- Ostriches don't fly because they have very short wings.
- Devekuşları uçamaz çünkü çok kısa kanatları vardır.
- A bat flying in the sky looks like a butterfly.
- Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
- The bird flies.
- Kuş uçuyor.
- Birds often fly together.
- Kuşlar sık sık birlikte uçar.
- Tom and Mary flew to Boston yesterday.
- Tom ve Mary dün Boston'a uçtular.
- Birds fly in the sky.
- Kuşlar gökyüzünde uçarlar.
- Have you ever seen an elephant fly?
- Hiç filin uçtuğunu gördün mü?
- The object flew away to the south, giving out flashes of light.
- Cisim ışık parıltıları saçarak güneye doğru uçtu.
- We flew above the area for an aerial survey.
- Havadan araştırma yapmak için bölgenin üzerinde uçtuk.
- After the bird had sung, it flew away.
- Kuş şarkı söyledikten sonra uçtu.
- I saw some boys flying kites in the park.
- Parkta uçurtma uçuran çocuklar gördüm.
- The plane flew above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinden uçtu.
- I'm flying back to Boston tomorrow night.
- Yarın gece Boston'a geri uçuyorum.
- How do birds fly?
- Kuşlar nasıl uçar?
- Words fly, texts remain.
- Kelimeler uçar, metinler kalır.
- Are you ready to fly?
- Uçmaya hazır mısın?
- Are you ready to fly?
- Uçmak için hazır mısınız?
- I saw five airplanes flying like birds.
- Kuş gibi uçan beş uçak gördüm.
- I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsaydı.
- For years, my mother has had a fear of flying.
- Annemin yıllardır uçma korkusu var.
- She observed how butterflies fly.
- Kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözlemledi.
- Layla flew to Egypt.
- Layla Mısır'a uçtu.
- He's good at flying kites.
- Uçurtma uçurmakta iyidir.
- How quickly does the bird fly?
- Kuş ne kadar hızlı uçar?
- Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
- In addition, I can fly.
- Ayrıca, uçabiliyorum.
- He studied how birds flew.
- Kuşların nasıl uçtuğunu inceledi.
- The plane flew at an altitude of 3,000 meters.
- Uçak 3,000 metre yükseklikte uçtu.
- The birds were flying in a group.
- Kuşlar bir grup halinde uçuyorlardı.
- The birds chirp loudly while flying rapidly.
- Kuşlar hızla uçarken yüksek sesle cıvıldarlar.
- He flew to New York on business.
- İş için New York'a uçtu.
- Let's fly to Boston instead of driving.
- Arabayla gitmek yerine Boston'a uçalım.
- Tom flew to Boston on Monday.
- Tom Pazartesi günü Boston'a uçtu.
- We flew nonstop from Osaka to Los Angeles.
- Osaka'dan Los Angeles'a molasız uçtuk.
- Scientists have just discovered a colony of flying penguins living in Antarctica.
- Bilim adamları Antarktika'da yaşayan bir uçan penguen kolonisi keşfetti.
- Two crows are flying in the sky.
- İki karga gökyüzünde uçuyor.
- We're flying back to Boston on Monday.
- Pazartesi günü Boston'a geri uçuyoruz.
- That bird doesn't fly.
- O kuş uçmuyor.
- Birds often fly together.
- Kuşlar genellikle birlikte uçar.
- I just flew in from San Francisco.
- Az önce San Fransisko'dan uçtum.
- He's flying on a winged horse.
- Kanatlı bir atın üzerinde uçuyor.
- Santa Claus' sleigh is pulled by flying reindeer.
- Noel Baba'nın kızağı uçan ren geyiği tarafından çekilir.
Show More (80)
|