| 1 |
give in |
pes etmek |
v. |
|
- The Presidency gave in and the ban remained in place.
- Başkanlık pes etti ve yasak yürürlükte kaldı.
- What will be next in line if we give in now and accept that the end justifies the means?
- Şimdi pes eder ve amacın aracı haklı çıkardığını kabul edersek sırada ne olacak?
- Finally, we cannot give in on this matter of the budget.
- Son olarak, bu bütçe meselesinde pes edemeyiz.
- But how hopeless the situation might be, they can't give in.
- Ama durum ne kadar umutsuz olursa olsun, pes edemezler.
- I didn't think you'd give in that easily.
- Bu kadar kolay pes edeceğini sanmıyordum.
- I thought he'd never give in.
- Asla pes etmeyeceğini düşünmüştüm.
- Who would tell you that frail people never give in?
- Kim size zayıf insanların asla pes etmeyeceğini söyleyebilir?
- They will try to make you change your mind but don't give in.
- Fikrinizi değiştirmeye çalışacaklar ama sakın pes etmeyin.
- Good on him, as long as he doesn't give in.
- Pes etmediği sürece onun için iyi.
- Eventually, they give in and seek professional help.
- Sonunda onlar da pes eder ve profesyonel yardım alırlar.
- We must give the impression that we don't just give in because somebody wants a player from us.
- Birileri bizden oyuncu istiyor diye pes etmeyeceğimiz izlenimini vermeliyiz.
- When somebody threatens you, you give in right away.
- Biri sizi tehdit ettiğinde, hemen pes edersiniz.
- After denying it several times, I will only give in, break down, and fall apart under unbearable pressure.
- Birkaç kez inkar ettikten sonra, sadece pes edeceğim, yıkılacağım ve dayanılmaz baskı altında parçalanacağım.
- Don't give in too fast, or you'll lose points.
- Çok çabuk pes etmeyin, yoksa puan kaybedersiniz.
- If you give in now, you might start losing.
- Şimdi pes edersen, kaybetmeye başlayabilirsin.
- I think you should give in for the greater good.
- Bence herkesin iyiliği için pes etmelisin.
- You're always saying you must fight to save a marriage and not give in, right?
- Her zaman bir evliliği kurtarmak için savaşmanız ve pes etmemeniz gerektiğini söylüyorsunuz, değil mi?
- I didn't think you'd give in that easily.
- Bu kadar kolay pes edeceğini düşünmemiştim.
- Let's say I give in and agree that you are dead.
- Diyelim ki pes ettim ve öldüğünüzü kabul ettim.
- Rather than give in, Grandpa plans to get even.
- Büyükbaba pes etmek yerine ödeşmeyi planlar.
- They never give in that quickly.
- Asla bu kadar çabuk pes etmezler.
- Under the threat of a strike, the management gave in and agreed to reinstate annual pay increases for all employees.
- Grev tehdidi altında, yönetim pes etti ve tüm çalışanlar için yıllık ücret artışlarını eski haline getirmeyi kabul etti.
- Comrades, don't let's give in so quickly.
- Yoldaşlar, bu kadar çabuk pes etmeyelim.
- I'll settle for being a good friend and keep bribing you with meatloaf until you give in.
- İyi bir arkadaş olmaya razı olacağım ve sen pes edene kadar sana köfte rüşveti vermeye devam edeceğim.
- We trust ourselves and never give in.
- Kendimize güveniyoruz ve asla pes etmiyoruz.
- If we give in now, nobody will take us seriously in the future.
- Eğer şimdi pes edersek, gelecekte kimse bizi ciddiye almayacaktır.
- She wouldn't give in, so Papa didn't either.
- O pes etmedi, babam da öyle.
- She intends to put up a mild fight and then give in.
- Hafif bir mücadele verip sonra pes etmeyi planlıyor.
- They didn't give in and found a way.
- Onlar pes etmediler ve bir yolunu buldular.
- I told you they'll never give in.
- Sana asla pes etmeyeceklerini söyledim.
- He is waiting until you give in.
- Siz pes edene kadar bekliyor.
- Does he think if he follows you enough, you'll give in?
- Sizi yeterince takip ederse pes edeceğinizi mi sanıyor?
- If we give in now, nobody will take us seriously in the future.
- Şimdi pes edersek gelecekte kimse bizi ciddiye almaz.
- If we give in without being sure of the result, all the deaths will have been for nothing.
- Sonuçtan emin olmadan pes edersek, tüm ölümler boşa gitmiş olur.
- After a long argument, I finally gave in.
- Uzun bir tartışmadan sonra, sonunda pes ettim.
- Don't ever give in.
- Asla pes etme.
- Tom will eventually give in, I think.
- Sanırım Tom sonunda pes edecek.
- The enemy gave in without further resistance.
- Düşman daha fazla direnç göstermeden pes etti.
- You're never going to give in, are you?
- Asla pes etmeyeceksin, değil mi?
- Tom gave in.
- Tom pes etti.
- Better to give in.
- Pes etmek en iyisi.
- I won't give in.
- Pes etmem.
- My boyfriend didn't want to go to the opera, but he finally gave in.
- Erkek arkadaşım operaya gitmek istemiyordu ama sonunda pes etti.
- He is not the sort of guy who gives in easily.
- O, kolay pes eden bir tip değildir.
- It was a long war because neither side would give in.
- Uzun bir savaş oldu çünkü iki taraf da pes etmedi.
- He rarely gives in, confronted with difficulties.
- Zorluklarla karşılaştığında nadiren pes eder.
- Tom won't give in.
- Tom pes etmeyecek.
Show More (46)
|
| 2 |
give in |
teslim olmak |
v. |
|
- Would dedicating a resolution from this House on extreme poverty on this occasion be giving in to opportunism?
- Bu vesileyle bu Meclisten aşırı yoksullukla ilgili bir karar çıkarmak fırsatçılığa teslim olmak anlamına gelir mi?
- In 1992, Denmark gave in under threat but Austria quite rightly refused to do so.
- 1992'de Danimarka tehdit altında teslim oldu ancak Avusturya haklı olarak bunu reddetti.
- We must be cautious with this tendency and not give in to every thought that enters our minds.
- Bu eğilime karşı dikkatli olmalı ve aklımıza gelen her düşünceye teslim olmamalıyız.
- If you don't give in, we will annihilate you.
- Eğer teslim olmazsanız, sizi yok edeceğiz.
- If we give in without being sure of the result, all the deaths will have been for nothing.
- Sonuçtan emin olmadan teslim olursak, tüm ölümler boşa gitmiş olur.
- So all you can do is give in to it, step right inside the storm.
- Yani yapabileceğin tek şey ona teslim olmak, fırtınanın içine girmektir.
- Do not give in to bullying and push ahead in your work.
- Zorbalığa teslim olmayın ve işinizde ilerlemeye devam edin.
- I'll settle for being a good friend and keep bribing you with meatloaf until you give in.
- İyi bir arkadaş olmakla yetineceğim ve sen teslim olana kadar sana köfteyle rüşvet vermeye devam edeceğim.
- Don't give in to such a dirty method of interrogation.
- Böyle iğrenç bir sorgulama yöntemine teslim olmayın.
- You give in to her with this dress; she'll bleed you dry.
- Bu elbiseyle ona teslim olursan, seni iliklerine kadar kurutacak.
- I won't give in to you, no matter what.
- Ne olursa olsun sana teslim olmayacağım.
- It is vital that you not give in to those difficulties.
- Bu zorluklara teslim olmamanız hayati önem taşıyor.
- I give in to Woodman, and we stop for a few beers.
- Woodman'a teslim oluyorum ve birkaç bira içmek için duruyoruz.
- And this is if we don't give in to them and keep working.
- Ve bu da onlara teslim olmayıp ve çalışmaya devam edersek olur.
- The important thing is to not give in to these urges.
- Önemli olan bu dürtülere teslim olmamak.
- Dunbar is just grasping; don't give in.
- Dunbar sadece açgözlülük yapıyor; teslim olmayın.
- The person does not have to let go or give in like in other forms of hypnosis.
- Kişi diğer hipnoz biçimlerinde olduğu gibi kendini bırakmak ya da teslim olmak zorunda değildir.
- Once they give in, they'll drown in it.
- Bir kere teslim oldular mı, içinde boğulurlar.
- If I give in, what do I have to do?
- Eğer teslim olursam, ne yapmam gerekecek?
- But how hopeless the situation might be, they can't give in.
- Ancak durumun ne kadar umutsuz olursa olsun, teslim olamıyorlar.
- If we give in now, there'll be no end to it.
- Eğer şimdi teslim olursak, bunun sonu gelmez.
- Theresa, you can't give in to your fear.
- Theresa, korkuna teslim olamazsın.
- If I do this and give in, there's no going back.
- Eğer bunu yaparsam ve teslim olursam, geri dönüşü olmaz.
- I will not give in to Moses!
- Musa'ya teslim olmayacağım!
- Because once you give in to darkness, it's almost impossible to resist its call.
- Çünkü bir kez karanlığa teslim olursanız, onun çağrısına direnmek neredeyse imkânsızdır.
- If you quietly give in to these picky habits, your child won't fight for them as hard.
- Eğer sessizce bu seçici alışkanlıklara teslim olursanız, çocuğunuz onlar için o kadar da fazla mücadele etmeyecektir.
- Do not give in to negative emotions and enter into conflicts.
- Olumsuz duygulara teslim olmayın ve çatışmalara girmeyin.
- The Leo woman doesn't give in to him too quickly.
- Aslan kadını erkeğe çok çabuk teslim olmaz.
- I promised myself I would never give in to what I was feeling.
- Hissettiklerime asla teslim olmayacağıma dair kendime söz verdim.
- The enemy gave in without further resistance.
- Düşman daha fazla direnmeden teslim oldu.
- Tom never gave in to temptation.
- Tom asla günaha teslim olmadı.
- I won't give in.
- Teslim olmayacağım.
- Tom gave in to temptation.
- Tom günaha teslim oldu.
- At last, she gave in to him and told him the secret.
- Sonunda ona teslim oldu ve sırrını söyledi.
- The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
- Askerler cesurca savaştı ama sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
- Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- He gave in to the temptation.
- Günaha teslim oldu.
- She gave in to the temptation.
- Günaha teslim oldu.
- They'll give in to us some day.
- Bir gün bize teslim olacaklar.
Show More (36)
|
| 3 |
give in |
çökmek |
v. |
|
- The floor gave in under the weight of the heavy sculpture.
- Zemin, ağır heykelin ağırlığı altında çöktü.
- The rotting door gave in when we pushed, and we went inside.
- Çürüyen kapı ittiğimizde çöktü ve içeri girdik.
- We were able to get the kids out of the house before the roof gave in.
- Çatı çökmeden önce çocukları evden çıkarmayı başardık.
- The wall gave in when I kicked it.
- Tekmelediğimde duvar çöktü.
Show More (1)
|
| 4 |
give in |
boyun eğmek |
v. |
|
- We have given in too easily to pressure from the WTO.
- DTÖ'den gelen baskılara çok kolay boyun eğdik.
- The king is foolish if he believes our rebellion will ever give in!
- Kral, isyanımızın boyun eğeceğine inanıyorsa aptallık ediyor!
Show More (-1)
|
| 5 |
give in |
teslim etmek |
v. |
|
- Please give in your report by the end of the day.
- Lütfen raporunuzu gün sonuna kadar teslim edin.
- She gave in her report.
- Raporunu teslim etti.
Show More (-1)
|
| 6 |
give in |
vermek |
v. |
|
- I want to leave a thought with you, which is a regular feature in the answers I give in studying.
- Çalışırken verdiğim cevaplarda düzenli olarak yer alan bir düşünceyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Show More (-2)
|
| 7 |
give in |
bırakmak |
v. |
|
- When you desire massage therapy, give in to the entire process.
- Masaj terapisi almak istediğinizde kendinizi tüm sürece bırakın.
Show More (-2)
|
| 8 |
give in |
yenilgiyi kabullenmek |
v. |
|
- I give in.
- Yenilgiyi kabulleniyorum.
Show More (-2)
|
| 9 |
give in |
kabullenmek |
v. |
|
- My mother finally has given in to my views.
- Annem sonunda görüşümü kabullendi.
Show More (-2)
|
