1 |
killing |
cinayet |
n. |
|
- Instead, you have given the people of Zimbabwe oppression, terror, ill-treatment, torture and killing.
- Bunun yerine Zimbabve halkına baskı, terör, kötü muamele, işkence ve cinayet verdiniz.
- The successive attacks and killings have led to war; this is what we are talking about here, war.
- Art arda gelen saldırılar ve cinayetler savaşa yol açtı; burada bahsettiğimiz şey savaş.
- I see no difference between one sort of killing and another, expect that one is white and the other black.
- Bir tür cinayet ile diğeri arasında birinin beyaz diğerinin siyah olması dışında bir fark görmüyorum.
- The violence and the killing must stop.
- Şiddet ve cinayetler durmalı.
- These killings are continuing at a rate of about 200 a month.
- Bu cinayetler ayda yaklaşık 200 kişi ile devam etmektedir.
- Stevie told you the first killing, it made him dark.
- Stevie sana söyledi, ilk cinayeti onu karanlık yola soktu.
- Sami was responsible for these two killings.
- Sami bu iki cinayetten sorumluydu.
- Tom denied any involvement in the killing.
- Tom cinayete karıştığını inkar etti.
- The police found two crushed mobile phones in a trash can near the site of the killings and are attempting to exploit the data contained in them.
- Polis, cinayetlerin işlendiği yerin yakınındaki bir çöp kutusunda iki adet ezilmiş cep telefonu buldu ve bu telefonlardaki verileri kullanmaya çalışıyor.
- Tom finally confessed to the killing.
- Tom nihayet cinayeti itiraf etti.
- Tom finally confessed to the killing.
- Tom sonunda cinayeti itiraf etti.
- Sami was responsible for these two killings.
- Bu iki cinayetten Sami sorumluydu.
- Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
- Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
- Sami carefully planned the killings.
- Sami cinayetleri dikkatlice planladı.
- Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
- Alexander Pichushkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Park'ta gerçekleşti.
Show More (12)
|
2 |
killing |
ölüm |
n. |
|
- While we stand here and debate, there is an orgy of violence and killing.
- Biz burada durup tartışırken, orada bir şiddet ve ölüm furyası yaşanıyor.
- This killing frenzy will abate only if force is used.
- Bu ölüm çılgınlığı ancak güç kullanılırsa azalacaktır.
- The killing must end immediately.
- Ölümler derhal sona ermelidir.
- It is time for the killing to stop.
- Ölümlerin durmasının zamanı gelmiştir.
- The violent offensive and the killing can never lead to peace.
- Şiddet içeren saldırılar ve ölümler asla barışa ön ayak olamaz.
- Just consider the extent of the killings and destruction on both sides.
- Her iki taraftaki ölümlerin ve yıkımın boyutlarını bir düşünün.
Show More (3)
|
3 |
killing |
öldürme |
n. |
|
- Terrorism, killing, robbery and the destruction of property are to be forbidden, Well, they are already forbidden.
- Terörizm, öldürme, soygun ve mülke zarar verme yasaklanmalıdır ki Zaten bunlar yasaklanmıştır.
- Sami carefully planned the killings.
- Sami, öldürmeleri dikkatlice planladı.
Show More (-1)
|
4 |
killing |
vurgun |
n. |
|
- He made a killing by investing in the stock market.
- Borsada yatırım yaparak bir vurgun yaptı.
Show More (-2)
|
5 |
killing |
öldürücü |
adj. |
|
- Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunlarının hepsi zaman zaman modern toplumu etkilemiştir.
Show More (-2)
|