1 |
limb |
uzuv |
n. |
|
- Therefore, it also includes people who merely have limb impairments, are of small stature, pregnant women etc.
- Bu nedenle, sadece uzuv bozukluğu olan kişileri, küçük boyluları, hamile kadınları vb. de kapsar.
- People's limbs, they reported, looked like broken broomsticks.
- İnsanların uzuvlarının kırık süpürge sopalarına benzediğini bildirdiler.
- His limbs were nearly frozen.
- Uzuvları neredeyse donmuştu.
- Cold numbs the limbs.
- Soğuk uzuvları uyuşturur.
- People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
- Uzuvları kesilen insanlar, onları hâlâ oradaymış gibi hissetmeye devam ederler.
- Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
- Tom İskelet'in her uzvu sallanıyor ve titriyordu.
- His limbs were nearly frozen.
- Onun uzuvları neredeyse donmuştu.
- People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
- Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.
- Tom has a prosthetic limb.
- Tom'un protez bir uzvu var.
- The aardvark has powerful limbs and sharp claws so it can burrow into earth at high speed.
- Karıncayiyen güçlü uzuvlara ve keskin pençelere sahiptir, bu yüzden toprağa yüksek hızda girebilir.
- Like a typical vertebrate the human has two pairs of limbs.
- Tipik bir omurgalı gibi insanın da iki çift uzvu vardır.
- Like a typical vertebrate the human has two pairs of limbs.
- Tipik bir omurgalı gibi insan iki çift uzuva sahiptir.
Show More (9)
|
2 |
limb |
ağaç dalı |
n. |
|
- Tom hung the lamp on a tree limb.
- Tom lambayı bir ağaç dalına astı.
- Tom was killed when a tree limb fell on him.
- Tom, üzerine bir ağaç dalı düştüğünde öldü.
- Tom hung the lamp on a tree limb.
- Tom lambayı bir ağacın dalına astı.
Show More (0)
|
3 |
limb |
organ |
n. |
|
- Women are still genitally mutilated, human beings stoned to death, their limbs chopped off in the name of law.
- Kadınların genital organları hala kesiliyor, insanlar taşlanarak öldürülüyor, uzuvları hukuk adına kesiliyor.
- Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
- Tom Skeleton'un her organı sallanıyordu ve titriyordu.
Show More (-1)
|
4 |
limb |
dal |
n. |
|
- In this tree, there is an apple on every limb.
- Bu ağaçta her dalda bir elma var.
- In this tree, there is an apple on every limb.
- Bu ağaçta her dal üzerinde bir elma var.
Show More (-1)
|
5 |
limb |
bacak |
n. |
|
- The aardvark has powerful limbs and sharp claws so it can burrow into earth at high speed.
- Yer domuzunun güçlü bacakları ve keskin pençeleri var böylece yüksek hızda toprağa tünel kazabilir.
Show More (-2)
|