| 1 |
petty |
küçük |
adj. |
|
- They put their own petty squabbles first, and the rest is history.
- Kendi küçük çekişmelerini ön planda tuttular ve gerisi tarih oldu.
- For us to succeed, we need to put aside our petty squabbles and the interinstitutional rivalries.
- Başarılı olabilmemiz için küçük çekişmelerimizi ve kurumlar arası rekabeti bir kenara bırakmamız gerekiyor.
- We all know that the overwhelming majority of both petty and organised crime is drug-related.
- Hepimiz biliyoruz ki hem küçük çaplı hem de organize suçların ezici çoğunluğu uyuşturucuyla bağlantılıdır.
- I was involved in a petty argument.
- Ben küçük bir tartışmaya karıştım.
- In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
- Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes temiz hava gibi.
- He didn't engage in petty polemics.
- Küçük polemiklere girmezdi.
- I'm sick and tired of all the petty squabbling among politicians.
- Politikacılar arasındaki küçük çekişmelerden bıktım usandım.
- He's just a petty hooligan, but if he had just a little more initiative, he could be a major criminal leader.
- O sadece küçük bir holigan, ama biraz daha inisiyatif sahibi olsaydı, büyük bir suç lideri olabilirdi.
- I was involved in a petty argument.
- Küçük bir tartışmaya karıştım.
- Tom is very petty.
- Tom çok küçük.
Show More (7)
|
| 2 |
petty |
önemsiz |
adj. |
|
- The results of Nice are disappointing, unsatisfactory and petty.
- Nice'in sonuçları hayal kırıklığı yaratıyor, tatmin edici değil ve önemsiz.
- All we can do is sit around counting paper clips and spend our time in petty administrative tasks.
- Yapabileceğimiz tek şey oturup ataç saymak ve zamanımızı önemsiz idari işlerle geçirmek.
- I'm not petty.
- Ben önemsiz biri değilim.
Show More (0)
|
| 3 |
petty |
dar görüşlü |
adj. |
|
- I think Tom is petty.
- Sanırım Tom dar görüşlü.
- Tom is petty, isn't he?
- Tom dar görüşlü, değil mi?
Show More (-1)
|
| 4 |
petty |
ufak tefek |
adj. |
|
- The side issue in this case is the petty quibbling of the national opposition.
- Bu davadaki yan konu, ulusal muhalefetin ufak tefek tartışmalarıdır.
Show More (-2)
|
| 5 |
petty |
değersiz |
adj. |
|
- I'm not petty.
- Ben değersiz değilim.
Show More (-2)
|
