poison - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
poison zehirlemek v.
  • Without these, there is the risk that the attacks will give rise to legends which could poison many people's minds.
  • Bunlar olmadan saldırıların birçok insanın zihnini zehirleyebilecek efsanelere yol açma riski vardır.
  • It is relatively straightforward to poison water.
  • Suyu zehirlemek nispeten kolaydır.
  • Did you poison them?
  • Onları sen mi zehirledin?
Show More (94)
poison zehir n.
  • Instead, the sustainable use of pesticides gives the green light to the spreading of poison.
  • Bunun yerine pestisitlerin sürdürülebilir kullanımı zehirin yayılmasına yeşil ışık yakmaktadır.
  • By now, the poison has spread.
  • Şimdiye kadar zehir yayıldı.
  • What's your poison?
  • Senin zehirin nedir?
Show More (89)
poison zehirli adj.
  • She's a poison pill.
  • O zehirli bir hap.
  • Tom was killed by a poison dart fired from a blowgun.
  • Tom, üflemeli tüfekten çıkan zehirli bir okla öldürüldü.
  • That stuff is poison.
  • O madde zehirlidir.
Show More (1)
poison zehir katmak v.
  • Fadil poisoned Layla's food.
  • Fadıl Leyla'nın yemeğine zehir kattı.
  • Someone tried to poison our dog's food.
  • Birisi köpeğimizin yiyeceğine zehir katmaya çalıştı.
Show More (-1)