1 |
relief |
rahatlama |
n. |
|
- I feel a great sense of relief after taking a long walk.
- Uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra büyük bir rahatlama hissettim.
- However, a sense of relief should not be attended by reckless carelessness.
- Ancak, rahatlama duygusuna pervasız bir dikkatsizlik eşlik etmemelidir.
- Such a policy will bring automatic relief to our overloaded highways and byways, which are plagued by accidents.
- Böyle bir politika, kazalarla boğuşan aşırı yüklü otoyol ve karayollarımıza otomatik bir rahatlama getirecektir.
- Yet, it seems reasonable to want some kind of relief.
- Yine de bir tür rahatlama istemek mantıklı görünüyor.
- Yet, it seems reasonable to want some kind of relief.
- Yine de bir çeşit rahatlama istemek makul görünüyor.
- It was a huge relief.
- Büyük bir rahatlamaydı.
- There can be no relief without pain.
- Ağrı olmadan hiçbir rahatlama olamaz.
- This medicine will give you some relief.
- Bu ilaç size biraz rahatlama sağlayacaktır.
- There can be no relief without pain.
- Acı olmadan rahatlama olmaz.
- It was a huge relief.
- Bu büyük bir rahatlamaydı.
- There's no relief?
- Hiç rahatlama yok mu?
- I fancy I know this feeling of relief.
- Bu rahatlama duygusunu bildiğimi sanıyorum.
- What a relief!
- Ne rahatlama ama!
- To our relief, he came back safe and sound.
- İçimiz rahatladı, sağ salim geri geldi.
- Obviously, it's a big relief.
- Açıkçası, bu büyük bir rahatlama.
- I believe I know this feeling of relief.
- Bu rahatlama hissini bildiğime inanıyorum.
- I imagine I know this feeling of relief.
- Bu rahatlama hissini bildiğimi hayal ediyorum.
- I need some relief.
- Biraz rahatlamaya ihtiyacım var.
- It was a relief.
- Rahatlamıştım.
- I imagine I know this feeling of relief.
- Bu rahatlama hissini bildiğimi düşünüyorum.
- Obviously, it's a big relief.
- Açıkçası o büyük bir rahatlamadır.
- His mother sighed with relief.
- Annesi rahat bir nefes aldı.
- I believe I know this feeling of relief.
- Sanırım bu rahatlama hissine inanıyorum.
- The medicine gave instant relief.
- İlaç anında rahatlama sağladı.
- There's no relief?
- Rahatlama yok mu?
- Aspirin can provide quick relief for a headache.
- Aspirin baş ağrısı için hızlı bir rahatlama sağlayabilir.
- That was a huge relief.
- Bu büyük bir rahatlamaydı.
- That's a huge relief.
- Bu büyük bir rahatlama.
- It's a relief.
- Rahatladım.
- Tom felt great relief after the verdict was read.
- Karar okunduktan sonra Tom büyük bir rahatlama hissetti.
- I think I know this feeling of relief.
- Sanırım bu rahatlama hissini biliyorum.
- That would be a relief.
- Bu bir rahatlama olurdu.
- That would be a relief.
- Bu bir rahatlama olur.
- Tom's face showed his relief.
- Tom'un yüzü rahatladığını gösteriyordu.
Show More (31)
|
2 |
relief |
yardım |
n. |
|
- Half a million euros was allocated to Libya for disaster relief.
- Libya'ya afet yardımı için yarım milyon Avro tahsis edildi.
- That is how our emergency relief is being spent and I think it is being spent in sensible ways.
- Acil yardımlarımız bu şekilde harcanıyor ve bence mantıklı yollarla harcanıyor.
- The Commission has indicated that this taxation relief could amount to the unlawful granting of state aid.
- Komisyon, bu vergi indiriminin hukuka aykırı bir şekilde devlet yardımı verilmesi anlamına gelebileceğini belirtmiştir.
- These incentives include Stock Relief, Stamp Duty, Capital Acquisition and Probate Tax.
- Bu teşvikler arasında Stok Yardımı, Damga Vergisi, Sermaye Edinimi ve Veraset Vergisi yer almaktadır.
- The problem of the grey zone between relief and rehabilitation is well-known.
- Yardım ve rehabilitasyon arasındaki gri bölge sorunu iyi bilinmektedir.
- That strategy will establish links between relief, rehabilitation and development.
- Bu strateji yardım, rehabilitasyon ve kalkınma arasında bağlantılar kuracaktır.
- The transition from relief to reconstruction and development requires flexibility in the decision-making process.
- Yardımdan yeniden yapılanma ve kalkınmaya geçiş, karar alma sürecinde esneklik gerektirir.
- The Spanish Red Cross is distributing food aid and emergency relief items for 1 000 families to the tune of EUR 250 000.
- İspanyol Kızılhaçı 1000 aileye 250,000 avro tutarında gıda yardımı ve acil yardım malzemesi dağıtıyor.
- Moreover, these relief thresholds are optional.
- Üstelik bu yardım eşikleri isteğe bağlıdır.
- Tom absconded with all the money donated for earthquake relief.
- Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayla birlikte kaçtı.
- Relief supplies were raced to the disaster area.
- Yardım malzemeleri felaket bölgesine hızla ulaştırıldı.
- Tom absconded with all the money donated for earthquake relief.
- Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayı kaçırdı.
- Dan needed money and sought financial relief from his father.
- Dan'in paraya ihtiyacı vardı ve babasından mali yardım istedi.
- Relief supplies were raced to the disaster area.
- Yardım malzemeleri felaket bölgesine hızla ulaştırılmıştır.
Show More (11)
|
3 |
relief |
iç rahatlaması |
n. |
|
- That's a relief.
- İçim rahatladı.
- To my relief, he came home safe and sound.
- İçim rahatladı, eve sağ salim geldi.
Show More (-1)
|
4 |
relief |
para yardımı |
n. |
|
- They've been living on relief since the beginning of the crisis.
- Krizin başından beri para yardımlarıyla geçiniyorlar.
Show More (-2)
|
5 |
relief |
iç rahatlığı |
n. |
|
- It is a relief to know he will fully recover from the accident.
- Kazadan sonra tamamen iyileşeceğini bilmek içimi rahatlatıyor.
Show More (-2)
|
6 |
relief |
nöbeti devralan kişi |
n. |
|
- They are sending out a relief crew.
- Nöbeti devralması için bir ekip gönderiyorlar.
Show More (-2)
|
7 |
relief |
kabartma |
n. |
|
- A detailed scene of an ancient Greek ceremony was carved in relief.
- Eski bir Yunan töreninin ayrıntılı bir sahnesi kabartma olarak oyulmuş.
Show More (-2)
|
8 |
relief |
kurtarma |
n. |
|
- The general had planned the relief of the fortress in great detail.
- General kalenin kurtarılmasını çok detaylı bir şekilde planlamıştı.
Show More (-2)
|
9 |
relief |
çare |
n. |
|
- Tom sought relief in the bottle, after losing both his job and Mary in the same week.
- Tom, aynı hafta içinde hem işini hem de Mary'yi kaybettikten sonra çareyi içki şişesinde aradı.
Show More (-2)
|
10 |
relief |
hafifletme |
n. |
|
- If you want allergy relief, try this.
- Alerjini hafifletmek istiyorsan, bunu dene.
Show More (-2)
|
11 |
relief |
destek |
n. |
|
- Dan needed money and sought financial relief from his father.
- Dan'ın paraya ihtiyacı vardı ve babasından ekonomik destek istedi.
Show More (-2)
|
12 |
relief |
dindirme |
n. |
|
- If you want allergy relief, try this.
- Alerjini dindirmek istiyorsan, bunu dene.
Show More (-2)
|