1 |
run out |
tükenmek |
v. |
|
- Time is running out, and the United States is increasing its lead.
- Zaman tükeniyor ve Amerika Birleşik Devletleri liderliğini artırıyor.
- What we now need is a final great effort, an effort made in full awareness of the fact that time is running out.
- Şimdi bizlere gereken son bir büyük çaba, yani zamanın tükenmekte olduğunun bilincinde olarak gösterilen bir çabadır.
- What we now need is a final great effort, an effort made in full awareness of the fact that time is running out.
- Şimdi ihtiyacımız olan şey son bir büyük çaba, zamanın tükenmekte olduğunun bilincinde olarak gösterilen bir çaba.
- Our patience with this can run out too quickly, indeed, but patience can also degenerate into indifference.
- Bu konudaki sabrımız gerçekten de çok çabuk tükenebilir ancak sabır da kayıtsızlığa dönüşebilir.
- In the present situation, the time for finding negotiated solutions is running out.
- Mevcut durumda müzakere edilmiş çözümler bulmak için zaman tükeniyor.
- But we are now, because time is running out.
- Ama şimdi öyleyiz, çünkü zaman tükeniyor.
- In the present situation, the time for finding negotiated solutions is running out.
- Mevcut durumda, müzakere edilmiş çözümler bulmak için zaman tükeniyor.
- Time is running out for the earth.
- Dünya için zaman tükeniyor.
- Our patience with this can run out too quickly, indeed, but patience can also degenerate into indifference.
- Bu konudaki sabrımız gerçekten de çok çabuk tükenebilir, ancak sabır da kayıtsızlığa dönüşebilir.
- Don't waste time because it's rapidly running out.
- Vakit kaybetmeyin çünkü hızla tükeniyor.
- Medical supplies are running out.
- Tıbbi malzemeler tükeniyor.
- I think Tom's luck is about to run out.
- Sanırım Tom'un şansı tükenmek üzere.
- My savings will soon run out.
- Birikimim yakında tükenecek.
- My patience has run out.
- Benim sabrım tükendi.
- This time, Layla's luck has run out.
- Bu sefer, Layla'nın şansı tükendi.
- Time was running out.
- Zaman tükeniyordu.
- His creativity ran out.
- Onun yaratıcılığı tükendi.
- My savings will run out soon.
- Birikimlerim yakında tükenecek.
- Our supplies are running out.
- Erzaklarımız tükeniyor.
- It will not be long before our food runs out.
- Yiyeceklerimizin tükenmesi uzun sürmeyecek.
- Time's running out.
- Zaman tükeniyor.
- Meanwhile, time is running out.
- Bu arada, zaman tükeniyor.
- Layla's luck has run out.
- Leyla'nın şansı tükendi.
- My patience has run out.
- Sabrım tükendi.
- My time is running out.
- Benim zamanım tükeniyor.
- His creativity ran out.
- Yaratıcılığı tükendi.
- The money is already beginning to run out.
- Para zaten tükenmeye başlıyor.
- Food is running out.
- Yiyecek tükeniyor.
- All the supplies ran out.
- Tüm malzemeler tükendi.
- Tom's patience has run out.
- Tom'un sabır tükendi.
- Your time is running out.
- Zamanın tükeniyor.
- Tom knows time is running out.
- Tom zamanın tükenmekte olduğunu biliyor.
- I know time's running out.
- Zamanın tükenmekte olduğunu biliyorum.
- My savings will soon run out.
- Birikimlerim yakında tükenecek.
- Tom's patience has run out.
- Tom'un sabrı tükendi.
- My time is running out.
- Zamanım tükeniyor.
- Our ammunition has run out.
- Cephanemiz tükendi.
- I think our luck just ran out.
- Sanırım şansımız tükendi.
- Tom's luck has run out.
- Tom'un şansı tükendi.
- Eventually, my patience is going to run out.
- Eninde sonunda sabrım tükenecek.
- I think Tom's luck is about to run out.
- Bence Tom'un şansı tükenmek üzere.
- I know time's running out.
- Zamanın tükendiğini biliyorum.
- Our supplies are running out.
- Bizim kaynaklarımız tükeniyor.
- The apple cake ran out.
- Elmalı kek tükendi.
- Tom knows time is running out.
- Tom zamanın tükendiğini biliyor.
- Food is running out.
- Yemekler tükeniyor.
- Tom's savings will soon run out.
- Tom'un birikimleri yakında tükenecek.
- This time, Layla's luck has run out.
- Bu sefer Leyla'nın şansı tükendi.
- Tom's patience has finally run out.
- Tom'un sabrı sonunda tükendi.
- Time was running out and she had to do something.
- Zaman tükeniyordu ve bir şeyler yapması gerekiyordu.
- I guess my luck just ran out.
- Sanırım şansım tükendi.
- Eventually, my patience is going to run out.
- Sonunda sabrım tükenecek.
- The money is already beginning to run out.
- Para şimdiden tükenmeye başladı.
- My patience is running out.
- Sabrım tükeniyor.
- I hope our luck doesn't run out.
- Umarım şansımız tükenmez.
Show More (52)
|
2 |
run out |
bitmek |
v. |
|
- Right at that moment, however, the gas ran out and there could be no more cooking.
- Ancak tam o anda gaz bitti ve daha fazla yemek pişirilemedi.
- It won't be long before our food runs out.
- Yemeğimizin bitmesi uzun sürmez.
- Unfortunately, the food supplies ran out before the end of winter.
- Ne yazık ki kış bitmeden yiyecek stokları tükendi.
- My film has run out.
- Filmim bitti.
- Our ammunition has run out.
- Cephanemiz bitti.
- Their contract is to run out at the end of this month.
- Onların sözleşmesi bu ayın sonunda bitecek.
- When do you think his funds will run out?
- Onun parasının ne zaman biteceğini düşünüyorsun?
- The salt ran out.
- Tuz bitti.
- The apple cake's ran out.
- Elmalı kek bitti.
- Their contract is to run out at the end of this month.
- Sözleşmeleri bu ayın sonunda bitecek.
- The money seems to have run out.
- Para bitmiş gibi görünüyor.
- Their money ran out.
- Onların parası bitti.
- The apple cake ran out.
- Elmalı kek bitmiş.
- Their money ran out.
- Paraları bitti.
- All the money ran out.
- Bütün para bitti.
- My battery is running out.
- Şarjım bitiyor.
- It will not be long before our food runs out.
- Yiyeceklerimizin bitmesi çok uzun sürmez.
- Time is running out.
- Zaman bitiyor.
- My phone battery runs out quickly.
- Telefonumun şarjı çabuk bitiyor.
- The business contract ran out last month.
- İş sözleşmesi geçen ay bitti.
- All the supplies ran out.
- Bütün erzak bitmişti.
- When do you think his funds will run out?
- Sence parası ne zaman bitecek?
- Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi, garantinin bitmesinden bir hafta sonra bozuldu.
- Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi garantisi bittikten bir hafta sonra bozuldu.
Show More (21)
|
3 |
run out |
dışarı koşmak |
v. |
|
- He ran out of the room in anger.
- O, öfkeyle odadan dışarı koştu.
- As soon as she opened the door, a cat ran out.
- Kapıyı açar açmaz bir kedi dışarı koştu.
- Tom jumped to his feet and ran out of the room.
- Tom ayağa fırladı ve odadan dışarı koştu.
- As soon as she opened the door, a cat ran out.
- Kapıyı açar açmaz, bir kedi dışarı koştu.
- Two boys came running out of the room.
- İki çocuk odadan dışarı koşarak geldi.
- After slapping Tom, Mary ran out of the room.
- Tom'u tokatladıktan sonra Mary odadan dışarı koştu.
- He ran out of the room in anger.
- Öfkeyle odadan dışarı koştu.
- As soon as Tom heard the gunshots, he ran out of the house.
- Tom silah sesini duyar duymaz evden dışarı koştu.
- Tom opened the door and the dog ran out.
- Tom kapıyı açtı ve köpek dışarı koştu.
- Tom ran out of the house quickly.
- Tom hızla evden dışarı koştu.
- He opened the door and the dog ran out.
- Kapıyı açtı ve köpek dışarı koştu.
- As soon as she opened the door, a white dog ran out of the house.
- Kapıyı açar açmaz, beyaz bir köpek evden dışarı koştu.
- People ran out of the castle.
- İnsanlar kaleden dışarı koştular.
- Tom got dressed in a hurry and ran out the door.
- Tom aceleyle giyindi ve kapıdan dışarı koştu.
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı, mutfak penceresinden küflü ekmek fırlattı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
Show More (12)
|
4 |
run out |
sona ermek |
v. |
|
- We must have reform before Agenda 2000 runs out in 2006.
- Gündem 2000 2006'da sona ermeden önce reform yapmalıyız.
- When a transitional provision runs out, it means that Community law must be applied without discrimination.
- Bir geçiş hükmü sona erdiğinde, Topluluk hukukunun ayrımcılık yapılmaksızın uygulanması gerektiği anlamına gelir.
- Relationships built on money will end when the money runs out.
- Para üzerine kurulan ilişkiler, para bittiğinde sona erecektir.
Show More (0)
|
5 |
run out |
suyunu çekmek |
v. |
|
- All the money ran out.
- Bütün para suyunu çekti.
- I'm running out of money.
- Param suyunu çekiyor.
Show More (-1)
|
6 |
run out |
dışarı atmak |
v. |
|
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı küflenmiş ekmeği mutfak penceresinden dışarı attı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
Show More (-2)
|