1 |
skill |
yetenek |
n. |
|
- It is extremely important that the Security Council members use all their skill to achieve unanimity.
- Güvenlik Konseyi üyelerinin oybirliği sağlamak için tüm yeteneklerini kullanmaları son derece önemlidir.
- The accession of the candidate countries with their strong skills base will offer the Union enormous opportunities.
- Güçlü yetenek altyapısına sahip aday ülkelerin katılımı Birliğe muazzam fırsatlar sunacaktır.
- He had hoped, with his skill, his experience and generosity, for greater cooperation.
- Yeteneği, deneyimi ve cömertliğiyle daha büyük bir işbirliği ummuştu.
- It is extremely important that the Security Council members use all their skill to achieve unanimity.
- Güvenlik Konseyi üyelerinin oy birliği sağlamak için tüm yeteneklerini kullanmaları son derece önemlidir.
- You're a workaholic at such an advanced stage that your intimacy skills have withered away to almost nothing.
- O kadar ilerlemiş safhada bir işkoliksin ki samimi ilişki kurma yeteneğin neredeyse sıfır.
- His skill qualifies him for the job.
- Onun yeteneği iş için onu yeterli kılıyor.
- You have the necessary skills.
- Gerekli yeteneklere sahipsin.
- Sami wanted to test his skills in Cairo.
- Sami Kahire'de yeteneklerini test etmek istedi.
- You have the necessary skills.
- Sen gerekli yeteneklere sahipsin.
- It requires skill and dedication.
- Yetenek ve özveri gerektirir.
- Tom lacks social skills.
- Tom'un sosyal yetenekleri yok.
- He boasted about his skills.
- Yetenekleriyle övündü.
- Everyone recognized his skill.
- Herkes onun yeteneğini biliyordu.
- Her acute observation skills make her a very suitable photographer.
- Keskin gözlem yeteneği onu çok uygun bir fotoğrafçı yapıyor.
- He had limited skills in politics.
- Politikada sınırlı yetenekleri vardı.
- Tom doesn't have the skill to win.
- Tom kazanacak yeteneğe sahip değildir.
- His skill in English truly astounds me.
- İngilizcedeki yeteneği beni gerçekten şaşırtıyor.
- Her skill in dancing is well known.
- Danstaki yeteneği çok iyi biliniyor.
- His skill in English truly astounds me.
- İngilizce'deki yeteneği beni gerçekten şaşırtıyor.
- To be a good translator, I think Tom needs to hone his skills a bit more.
- İyi bir tercüman olmak için, sanırım Tom yeteneklerini biraz daha geliştirmeli.
- You've got skills.
- Yeteneklerin var.
- Fadil put his skills to use.
- Fadıl yeteneklerini kullandı.
- Tom has no navigational skills.
- Tom'da navigasyon yeteneği yoktur.
- She showed great skill on the piano.
- Piyanoda büyük yetenek gösterdi.
- He boasted about his skills.
- O, yetenekleri hakkında övündü.
- Sami is a man with a very particular set of skills.
- Sami çok özel yetenekleri olan bir adam.
- The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
- You must be superior to me in this skill.
- Bu yetenekte benden üstün olmalısın.
- He believed in my skills.
- O benim yeteneklerime inandı.
- How much we pay you depends on your skill.
- Size ne kadar ödeyeceğimiz yeteneğinize bağlı.
- Hone your skills.
- Yeteneklerinizi geliştirin.
- I'm sure Tom has other skills.
- Tom'un başka yetenekleri olduğuna eminim.
- I don't have so many skills.
- Çok fazla yeteneğim yok.
- I'm sure that Tom has other skills.
- Eminim Tom'un başka yetenekleri de vardır.
- The detective admired the killer's skills.
- Dedektif, katilin yeteneklerine hayran kaldı.
- He believed in my skills.
- Yeteneklerime inanıyordu.
- Tom lacks social skills.
- Tom sosyal yeteneklerden yoksun.
- Tom has excellent ball skills, but is too short to play basketball at a high level.
- Tom'un mükemmel top yetenekleri var, ama yüksek seviyede basketbol oynamak için çok kısa.
- Playing chess requires a certain amount of skill.
- Satranç oynama bir miktar yetenek gerektirir.
- She prides herself on her skill in cooking.
- Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar.
- I need to learn these skills.
- Bu yetenekleri öğrenmem gerek.
- Sami wanted to test his skills in Cairo.
- Sami yeteneklerini Kahire'de denemek istiyordu.
- I'm sure he has other skills.
- Eminim onun da başka yetenekleri vardır.
- He is very proud of his skill as a pilot.
- Bir pilot olarak yeteneğinden çok gurur duyuyor.
- Do you have the skill to do that?
- Bunu yapabilecek yeteneğin var mı?
- Tom has unique skills.
- Tom'un eşsiz yetenekleri var.
- What are your skills?
- Yeteneklerin neler?
- Tom has unique skills.
- Tom'un benzersiz yetenekleri vardır.
- Your skill impresses me.
- Yeteneğin beni etkiliyor.
- His skill qualifies him for the job.
- Yeteneği onu bu iş için yeterli kılıyor.
- Students should develop their reading skills.
- Öğrenciler, okuma yeteneklerini geliştirmeliler.
- Sami is a man with a very particular set of skills.
- Sami çok özel yeteneklere sahip bir adamdır.
- I'm sure that Tom has other skills.
- Tom'un başka yetenekleri olduğuna eminim.
- Tom has very good problem-solving skills.
- Tom'un çok iyi problem çözme yetenekleri var.
- Translation is a kind of special skill.
- Çeviri bir tür özel yetenektir.
- The whole company were surprised at the youth's skill.
- Tüm şirket gençlerin yeteneklerine şaşırdı.
- The average skilled workers now earn over $10,000 a year.
- Ortalama yetenekteki işçiler şu anda yılda 10.000 dolardan fazla kazanırlar.
- I'm sure you have other skills.
- Eminim senin de başka yeteneklerin vardır.
- Everyone recognized his skill.
- Herkes onun yeteneğinin farkındaydı.
- They discussed Tom's skills, or lack thereof.
- Tom'un yeteneklerini ya da eksikliklerini tartıştılar.
- Tom wanted to hone his skills as a photographer.
- Tom bir fotoğrafçı olarak yeteneklerini geliştirmek istedi.
- I have absolutely no artistic skills.
- Hiçbir sanatsal yeteneğim yok.
- You got skills?
- Yeteneklerin var mı?
- Joseph is an accomplished artist, whose skills include painting and drawing.
- Joseph, yetenekleri resim ve çizim içeren başarılı bir sanatçıdır.
- This work calls for a high degree of skill.
- Bu iş yüksek derecede yetenek gerektiriyor.
Show More (62)
|
2 |
skill |
beceri |
n. |
|
- Business tells us that recruitment needs to be made easier and more flexible at all skill levels.
- İş dünyası bize işe alımın tüm beceri seviyelerinde daha kolay ve esnek hale getirilmesi gerektiğini söylüyor.
- They require strong political will, great determination and also great skill.
- Güçlü bir siyasi irade, büyük bir kararlılık ve aynı zamanda büyük bir beceri gerektirirler.
- The Danes knew that they could get a deal and they got it - through great skill in my opinion.
- Danimarkalılar bir anlaşma yapabileceklerini biliyorlardı ve bence büyük bir beceriyle bunu başardılar.
- They require strong political will, great determination and also great skill.
- Güçlü bir siyasi irade, büyük bir kararlılık ve aynı zamanda büyük bir beceri gerektirir.
- Getting enlargement completed on schedule will require not just political skill, but also plenty of hard work.
- Genişlemenin zamanında tamamlanması sadece siyasi beceri değil, aynı zamanda çok sıkı çalışma gerektirecektir.
- This right to skill development must then be adapted at national level within different sectors.
- Bu beceri geliştirme hakkı daha sonra ulusal düzeyde farklı sektörlere uyarlanmalıdır.
- You had a very difficult role and you displayed skill and tenacity.
- Çok zor bir rol üstlendiniz ve beceri ve azim sergilediniz.
- Our maturity, however, is measured by our skill in averting and preventing conflicts.
- Ancak olgunluğumuz, çatışmaları önleme ve engelleme becerimizle ölçülür.
- She has negotiated really very energetically and with great skill in this field.
- Kendisi bu alanda gerçekten çok enerjik ve büyük bir beceriyle müzakerelerde bulundu.
- To truly know yourself is the most important skill you can possess.
- Kendinizi gerçekten tanımak, sahip olabileceğiniz en önemli beceridir.
- I will teach you this skill.
- Sana bu beceriyi öğreteceğim.
- She prides herself on her driving skill.
- Sürüş becerisiyle gurur duyuyor.
- He showed a lot of skill.
- Çok fazla beceri sergiledi.
- The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself.
- Bir insanın edinebileceği en değerli beceri, kendi adına düşünebilme yeteneğidir.
- You must be superior to me in this skill.
- Bu beceride bana göre üstün olmalısın.
- Tom was impressed by Mary's skill.
- Tom Mary'nin becerisinden etkilendi.
- He has an interesting job but it requires a lot of skill.
- İlginç bir işi var ama çok beceri gerektiriyor.
- He who has skill and art, becomes famed in the world.
- Beceri ve sanat sahibi olan, dünyada ünlü olur.
- He developed his English skill while he was in America.
- Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi.
- Swimming is a very useful skill.
- Yüzme, çok faydalı bir beceridir.
- She prides herself on her driving skill.
- O sürüş becerisiyle gurur duyar.
- After playing tennis all summer, I've acquired considerable skill.
- Bütün yaz tenis oynadıktan sonra, hatırı sayılır bir beceri kazandım.
- She has no experience in typing, nor does the skill interest her.
- Onun yazmada hiçbir deneyimi yok ne de beceri onu ilgilendiriyor.
- The whole company were surprised at the youth's skill.
- Bütün şirket gençlerin becerisine şaşırdı.
- She showed great skill on the piano.
- Piyanoda büyük bir beceri gösterdi.
- He has an interesting job but it requires a lot of skill.
- İlginç bir işi var ama çok fazla beceri gerektiriyor.
- Tom was impressed with Mary's skill.
- Tom, Mary'nin becerisinden etkilendi.
- That takes skill.
- Bu beceri ister.
- It requires skill and dedication.
- Bu beceri ve özveri gerektirir.
- Fluency in English is a very marketable skill today.
- İngilizce'de akıcılık bugün çok pazarlanabilir bir beceri.
- This requires a special skill.
- Bu özel bir beceri gerektiriyor.
- This work calls for a high degree of skill.
- Bu iş yüksek derecede beceri gerektiriyor.
- With skill and perseverance you can achieve any goal.
- Beceri ve azimle herhangi hedefe ulaşabilirsiniz.
- Translation is a kind of special skill.
- Çeviri bir tür özel beceridir.
Show More (31)
|
3 |
skill |
ustalık |
n. |
|
- He plays the role of Macbeth with great skill.
- Macbeth rolünü büyük bir ustalıkla oynuyor.
Show More (-2)
|