1 |
style |
tarz |
n. |
|
- Many, I expect, will recall her direct and unpretentious personality and style.
- Pek çok kişinin onun doğrudan ve gösterişsiz kişiliğini ve tarzını hatırlayacağını umuyorum.
- He would therefore combine very different responsibilities, leading to a formidable mix of styles.
- Dolayısıyla çok farklı sorumlulukları bir araya getirecek ve bu da zorlu bir tarz karışımına yol açacaktır.
- All you need to do is know the style that you want.
- Tek yapmanız gereken istediğiniz tarzı bilmek.
- All you need to do is know the style that you want.
- Tek yapılması gereken ise hangi tarzı istediğini bilmek.
- It has been an opportunity to find and create my own style.
- Kendi tarzımı bulmak ve yaratmak için bir fırsat oldu.
- Modern style is inherent in thinking in several planes at once.
- Modern tarzın doğasında aynı anda birkaç düzlemde düşünmek vardır.
- It has been an opportunity to find and create my own style.
- Kendi tarzımı bulma ve yaratma fırsatı oldu.
- It has been an opportunity to find and create my own style.
- Bu süreç kendi tarzımı bulmama ve oluşturmama vesile oldu.
- All great writers have their own personal styles.
- Tüm büyük yazarların kendi kişisel tarzları vardır.
- I like your style.
- Senin tarzını beğeniyorum.
- The author has a good style.
- Yazarın iyi bir tarzı var.
- He's got style.
- Onun tarzı var.
- That ain't my style.
- Bu benim tarzım değil.
- Their styles are different.
- Onların tarzları farklıdır.
- This artist has a very distinctive style.
- Bu sanatçının çok farklı bir tarzı var.
- This style of cooking is peculiar to China.
- Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.
- I like Tom's writing style.
- Tom'un yazım tarzını beğeniyorum.
- That ain't my style.
- O benim tarzım değil.
- The writer has an excellent style.
- Yazarın mükemmel bir tarzı var.
- The writing style is much less complicated in this article.
- Bu makalede yazım tarzı çok daha az karmaşık.
- Do you have any particular style in mind?
- Aklınızda belirli bir tarz var mı?
- Sami liked Layla's style.
- Sami, Leyla'nın tarzını beğendi.
- It's my style.
- Bu benim tarzım.
- The great contemporary poet who established a new style of poem was "Nima Youshij."
- Yeni bir şiir tarzı kuran büyük çağdaş şair "Nima Yuşij" idi.
- He practised the natural defence style.
- Doğal savunma tarzını uyguladı.
- I want that style.
- Bu tarzı istiyorum.
- She had an individual style of speaking.
- Bireysel bir konuşma tarzı vardı.
- She had an individual style of speaking.
- Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.
- Sami liked Layla's style.
- Sami, Leyla'nın tarzını beğeniyordu.
- She has a healthy life style.
- Sağlıklı bir yaşam tarzı var.
- The guy with the gloves has more style.
- Eldivenli adam daha tarz sahibi.
- It's not my style.
- O benim tarzım değil.
- Compare the style of those letters.
- O mektupların tarzını karşılaştırın.
- I like your style.
- Tarzını beğendim.
- I want that style.
- O tarzı istiyorum.
- I really liked his style of singing.
- Onun şarkı söyleme tarzını gerçekten çok beğendim.
- Hemingway had a poor writing style.
- Hemingway'in kötü bir yazım tarzı vardı.
- She has good style, so she looks good in anything she wears.
- İyi bir tarzı var, bu yüzden giydiği her şeyde iyi görünüyor.
- Sami decorated the place in his distinctive style.
- Sami evi kendine özgü tarzıyla dekore etti.
- The author has a beautiful style.
- Yazar güzel bir tarza sahip.
- It's not her style.
- Onun tarzı değil.
- She has good style, so she looks good in anything she wears.
- Onun iyi bir tarzı var, bu yüzden giydiği her şey iyi görünüyor.
- I really liked his style of singing.
- Şarkı söyleme tarzını çok beğeniyordum.
- Everyone has their own style.
- Herkesin kendi tarzı vardır.
- Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942.
- Resmi savaş beyanları 1942 yılından bu yana ABD tarzı değildir.
- I like Tom's aggressive style.
- Tom'un agresif tarzını seviyorum.
- It seems like her style.
- Onun tarzı gibi görünüyor.
- The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarzı güzel, ama farklı bir rengi var mı?
- I like your style.
- Tarzını seviyorum.
- It's not my style.
- Benim tarzım değil.
- The author has a beautiful style.
- Yazarın güzel bir tarzı var.
- This style of costume originated in Paris.
- Bu tarz kostümler Paris'te ortaya çıktı.
- He always dresses very casually, and doesn't care about color or style.
- Her zaman çok rahat giyinir ve renk ya da tarzı önemsemez.
- He's got style.
- Tarzı var.
- Fighting isn't my style.
- Kavga etmek benim tarzım değildir.
- Tired of always having the same style?
- Hep aynı tarza sahip olmaktan bıktınız mı?
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Bu tarz kuaförlük ilk olarak 19. yüzyılın başlarında ortaya çıktı.
- Their styles are different.
- Tarzları farklı.
- It's not your style.
- Senin tarzın değil.
- I like your writing style.
- Yazım tarzını beğeniyorum.
- A cafeteria is a self-service style restaurant.
- Kafeterya self-servis tarzı bir restorandır.
- All great writers have their own personal styles.
- Bütün büyük yazarların kendi kişisel tarzları vardır.
- Tom has a healthy life style.
- Tom'un sağlıklı bir yaşam tarzı var.
- It's not his style.
- Onun tarzı değil.
- What style of furniture would you like?
- Ne tarz mobilya istersiniz?
- I like Tom's style.
- Tom'un tarzını seviyorum.
- I like your sarong style skirt.
- Malaya peştemalı tarzı eteğini seviyorum.
- Fighting isn't my style.
- Kavga etmek benim tarzım değil.
- What style of furniture would you like?
- Ne tarz mobilya istiyorsunuz?
- Tom has a healthy life style.
- Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.
- This style of costume originated in Paris.
- Bu giyim tarzı Paris'te ortaya çıkmıştır.
- Compare the style of those letters.
- O mektupların tarzını karşılaştır.
- It's not your style.
- O senin tarzın değil.
- She has a healthy life style.
- O sağlıklı bir yaşam tarzına sahiptir.
- His style was awkward.
- Onun tarzı garipti.
- That's not my style.
- Bu benim tarzım değil.
- I like your sarong style skirt.
- Sarong tarzı eteğini beğendim.
- Sami liked Layla's style.
- Sami Layla'nın tarzını beğendi.
- This style of cooking is peculiar to China.
- Bu pişirme tarzı Çin'e özgüdür.
- The author has a lucid writing style that makes the book enjoyable to read.
- Yazarın kitabı okumayı keyifli kılan anlaşılır bir yazım tarzı var.
- The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?
- Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942.
- Resmi savaş ilanları 1942'den beri Birleşik Devletler'in tarzı değil.
- The style of that house is similar to mine.
- O evin tarzı benimkine benziyor.
Show More (80)
|
2 |
style |
stil |
n. |
|
- You have a compelling writing style like that.
- Böyle etkileyici bir yazı stiliniz var.
- Tom has no sense of style.
- Tom'un stil anlayışı yok.
- I like Tom's writing style.
- Tom'un yazı stilini seviyorum.
- His unorthodox fighting style was surprisingly effective.
- Alışılmışın dışındaki dövüş stili şaşırtıcı derecede etkiliydi.
- Are you familiar with that writing style?
- Bu yazı stiline aşina mısın?
- His style was awkward.
- Onun stili garipti.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
- Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- It's not her style.
- Bu onun stili değil.
- He always dresses very casually, and doesn't care about color or style.
- O her zaman çok sıradan giyinir ve renk veya stille ilgilenmez.
- Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Mobilyaları stilden ziyade kullanışlılık için seçilmiş.
- I like your writing style.
- Yazı stilini seviyorum.
- I like Tom's writing style.
- Tom'un yazma stilini beğeniyorum.
- The style of that house is similar to mine.
- O evin stili benimkine benziyor.
- Compare the style of those letters.
- O harflerin stilini karşılaştır.
- That ain't my style.
- O benim stilim değil.
Show More (12)
|
3 |
style |
üslup |
n. |
|
- The author has a lucid writing style that makes the book enjoyable to read.
- Yazarın sade üslubu kitabı okumayı zevkli hâle getiriyor.
- Your essay is admirable in regard to style.
- Makaleniz üslup açısından takdire şayan.
- Your essay is admirable in regard to style.
- Yazınız üslup açısından takdire şayan.
- I like Tom's writing style.
- Tom'un yazı üslubunu beğeniyorum.
Show More (1)
|
4 |
style |
moda |
n. |
|
- Jeans will never go out of style.
- Kot pantolonun modası hiç geçmez.
- Jeans will never go out of style.
- Kot pantolonun modası asla geçmez.
Show More (-1)
|
5 |
style |
tip |
n. |
|
- In the same manner, the style of web browsers is generally noticed.
- Aynı şekilde, web tarayıcılarının tipi da genellikle fark edilir.
Show More (-2)
|
6 |
style |
biçim |
n. |
|
- The style of that house is similar to mine.
- O evin biçimi benimkine benzer.
Show More (-2)
|