trail - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
trail patika n.
  • The trail led them to a wooden cabin.
  • Patika onları ahşap bir kulübeye götürüyordu.
  • Where does this trail go?
  • Bu patika nereye gidiyor?
  • There's a trail in the forest.
  • Ormanın içinde bir patika var.
Show More (6)
trail iz n.
  • They left a trail of bread crumbs behind them.
  • Arkalarında ekmek kırıntılarından bir iz bıraktılar.
  • The police lost his trail in the busy streets of Barcelona.
  • Polis, Barselona'nın kalabalık caddelerinde izini kaybetti.
  • The war in Chechnya, like any war, is a trail of horrors.
  • Çeçenistan'daki savaş, her savaş gibi, dehşetin izlerini taşıyor.
Show More (6)
trail yol n.
  • After an unfortunate season, the team is now back on the winning trail.
  • Talihsiz bir sezonun ardından, takım şimdi tekrar kazanma yolunda ilerliyor.
  • We trail significantly in terms of private-sector investment in research and development.
  • Araştırma ve geliştirmeye yönelik özel sektör yatırımları açısından önemli bir yol kat ettik.
  • The trail was not clearly marked.
  • Yol açıkça işaretlenmemişti.
Show More (6)
trail izler (bir kimsenin ardında bıraktığı) n.
  • The Europe of the past has left a trail of deep wounds and scars behind it.
  • Geçmişin Avrupa'sı arkasında derin yaralar ve izler bırakmıştır.
  • There are no trails.
  • İzler yok.
  • Boys trail girls in language skills.
  • Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.
Show More (0)
trail peşinden sürüklemek v.
  • The child was trailing the toy all over the house.
  • Çocuk oyuncağını evin her yerine peşinden sürüklüyordu.
Show More (-2)
trail geri kalmak v.
  • Smith is trailing in the polls.
  • Smith anketlerde geride kaldı.
Show More (-2)
trail sürüklenmek v.
  • The two boys trailed behind their teacher.
  • İki çocuk öğretmenlerinin arkasından sürükleniyordu.
Show More (-2)
trail tur n.
  • This was her first stop on the campaign trail.
  • Bu onun kampanya turundaki ilk durağıydı.
Show More (-2)
trail takip etmek v.
  • The FBI trailed the suspects to their hideout.
  • FBI şüphelileri saklandıkları yere kadar takip etti.
Show More (-2)
trail kesilmek v.
  • His voice trailed off and he remained silent.
  • Sesi kesildi ve sessiz kaldı.
Show More (-2)