alışılmadık - Türkisch Englisch Wörterbuch

alışılmadık

Bedeutungen von dem Begriff "alışılmadık" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 32 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
alışılmadık unusual adj.
It is, nevertheless, unusual to see such blatant examples of this latitudinarian attitude outside WTO rounds.
Bununla birlikte DTÖ turları dışında bu kadar bariz örneklerini görmek alışılmadık bir durumdur.

More Sentences
General
alışılmadık unfamiliar adj.
We're on unfamiliar ground here.
Burada alışılmadık bir zemindeyiz.

More Sentences
alışılmadık unconventional adj.
We need have no qualms about making these proposals unconventional and bold.
Bu önerileri alışılmadık ve cesur bir şekilde yapmaktan çekinmemeliyiz.

More Sentences
alışılmadık unlikely adj.
I fell in love in an unlikely place.
Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.

More Sentences
alışılmadık wontless adj.
alışılmadık selcouth adj.
alışılmadık eccentric adj.
alışılmadık constrained adj.
alışılmadık unaccustomed adj.
alışılmadık offbeat adj.
alışılmadık far-out adj.
alışılmadık way-out adj.
alışılmadık quirky adj.
alışılmadık kinky adj.
alışılmadık slender adj.
alışılmadık uncharacteristic adj.
alışılmadık out of one's way adj.
alışılmadık uninured adj.
alışılmadık mystifying adj.
alışılmadık heathen adj.
alışılmadık dotty adj.
alışılmadık inusitate [obsolete] adj.
alışılmadık out-of-the-ordinary adj.
alışılmadık fresh adj.
alışılmadık spacey adj.
alışılmadık spacy adj.
Idioms
alışılmadık out there adj.
alışılmadık off the beaten track expr.
alışılmadık out of the ordinary expr.
Archaic
alışılmadık uncustomed adj.
alışılmadık untraded adj.
Slang
alışılmadık hellacious adj.

Bedeutungen, die der Begriff "alışılmadık" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 61 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
alışılmadık biçimde/şekilde unusually adv.
The watermelons this year are unusually sweet.
Karpuzlar bu yıl alışılmadık biçimde tatlı.

More Sentences
Colloquial
alışılmadık adımlar unusual steps n.
The problems that we are experiencing would justify this unusual step.
Yaşadığımız sorunlar bu alışılmadık adımı haklı çıkarmaktadır.

More Sentences
General
alışılmadık eğitim teknikleri unconventional training techniques n.
alışılmadık tarzda şov to-do [dialect] n.
alışılmadık tuhaf yer angle n.
alışılmadık ve dikkat çekici araç plaka numaralarının incelenmesi autonumerology n.
alışılmadık şey unusuality n.
alışılmadık veya tuhaf şeyler koleksiyonu bestiary n.
hayvanların (kuşlar veya memeliler) alışılmadık bir zamanda göç etmesi visitation n.
gezgin veya alışılmadık bir yaşam tarzı olan kimse gypsy n.
alışılmadık yer off the beaten track n.
alışılmadık bir şekilde tezahür etmek tick v.
alışılmadık hale getirmek disinure [obsolete] v.
alışılmadık olmayan uneccentric adj.
heyecan yaratacak derecede alışılmadık olan kicky adj.
cinsel tercihleri alışılmadık olan kinky adj.
cinsel davranışları alışılmadık olan kinky adj.
alışılmadık derecede uzun süreli ve mesafeli olan marathon adj.
alışılmadık derecede uzun süreli ve mesafeli olan marathonian adj.
alışılmadık derecede uzun süreli ve mesafeli olan marathonic adj.
alışılmadık şeyleri yapmaya cesaret eden licentiate [obsolete] adj.
alışılmadık miktarda yağ içeren greasy adj.
(bir şeye) alışılmadık biçimde meraklı great adj.
(bir şeye) alışılmadık derecede düşkün great adj.
çarpıcı biçimde alışılmadık flakey adj.
alışılmadık bir biçimde uncharacteristically adv.
alışılmadık bir şekilde unfamiliarly adv.
alışılmadık şekilde in an unusual fashion adv.
alışılmadık biçimde/şekilde uncommonly adv.
alışılmadık biçimde/şekilde extraordinarily adv.
alışılmadık biçimde/şekilde exceptionally adv.
alışılmadık derecede rarely [obsolete] adv.
alışılmadık biçimde remarkably adv.
alışılmadık derecede atypically adv.
alışılmadık bir şekilde unconventionally adv.
alışılmadık bir şekilde unwontedly adv.
alışılmadık derecede particularly adv.
alışılmadık bir biçimde preposterously adv.
Colloquial
alışılmadık çift odd couple n.
alışılmadık olmak be out there v.
Idioms
alışılmadık durum uncharted waters n.
alışılmadık durum uncharted territory n.
alışılmadık bir iş birliği strange bedfellows n.
alışılmadık olmak be off the wall v.
alışılmadık bir iş birliği olmak make strange bedfellows v.
alışılmadık bir iş birliği olmak be strange bedfellows v.
o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var so crazy (that) it just might work [cliché] expr.
o kadar alışılmadık bir fikir ki aslında işe yarama olasılığı bile var so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var so crazy (that) it might just work [cliché] expr.
Medical
alışılmadık kutanöz lezyonlar unusual cutaneous lesions n.
kanda alışılmadık derecede düşük miktarda karbondioksit durumu acapnia n.
Psychology
geçmişin alışılmadık şekilde güçlü ve doğru hatırlanmasıyla karakterize olan hypermnesic adj.
Literature
edebiyatta yeni ve alışılmadık yazım stili neography n.
Linguistics
ıslıklı ünsüzlerin alışılmadık telaffuzu lisp n.
Philosophy
alışılmadık koşulların normal koşullardan daha önemli olduğuna dair bir inanış abnormalism n.
Military
alışılmadık kurtarma operasyonu unconventional recovery operation n.
Music
alışılmadık ve çok popüler olmayan (modern elektronik tarzı) leftfield adj.
Archaic
alışılmadık şey observable n.
alışılmadık fark particularity n.
alışılmadık hale getirmek diswont v.
Slang
alışılmadık kimse offbeat n.