alive - Türkisch Englisch Wörterbuch

alive

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "alive" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 26 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
alive adj. diri
They could not tell whether he was dead or alive.
Ölü mü diri mi olduğunu anlayamadılar.

More Sentences
alive adj. canlı
They had permission from the Commission to vaccinate and keep the animals alive.
Hayvanları aşılamak ve canlı tutmak için Komisyon'dan izin almışlardı.

More Sentences
alive adj. sağ
Is the snake alive or dead?
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?

More Sentences
alive adv. diri diri
Citizens are believed to have been burnt alive in air-raid shelters.
Vatandaşların hava saldırısı sığınaklarında diri diri yakıldığına inanılmaktadır.

More Sentences
General
alive adj. uyanık
The beast is alive, awake and hungry.
Canavar yaşıyor, uyanık ve aç.

More Sentences
alive adj. canlı
One major question is that of how we care for rural areas and keep them alive.
Kırsal alanlara nasıl bakacağımız ve onları nasıl canlı tutacağımız önemli bir sorudur.

More Sentences
alive adj. hayatta
It is also far from clear whether or not Osama Bin Laden is still alive.
Usame Bin Ladin'in hala hayatta olup olmadığı da net değildir.

More Sentences
alive adj. yaşayan
Tom is the luckiest man alive.
Tom yaşayan en şanslı adam.

More Sentences
alive adj. sağ
You'll want for nothing while I am alive.
Ben sağken hiçbir şeye muhtaç olmayacaksın.

More Sentences
alive adj. canlı canlı
I do not like seeing animals get eaten alive.
Hayvanların canlı canlı yendiğini görmekten hoşlanmıyorum.

More Sentences
alive adj. farkında
We were alive to what was going on.
Biz ne olup bittiğinin farkındaydık.

More Sentences
alive adj. faal
alive adj. heyecanlı
alive adj. elektrik yüklü
alive adj. yaşam dolu
alive adj. hassas
alive adj. şevkli
alive adj. haberdar
alive adj. zinde
alive adj. hayat dolu
alive adj. sevinçli
alive adj. dirimli
alive adj. akım verilmiş
alive adj. hareketli
alive adj. akımlı
alive adj. elektrikli

Bedeutungen, die der Begriff "alive" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 263 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
be alive v. hayatta olmak
Tom is very lucky to be alive.
Tom hayatta olduğu için çok şanslı.

More Sentences
come alive v. canlanmak
She came alive after taking a rest.
O, dinlendikten sonra canlandı.

More Sentences
remain alive v. hayatta kalmak
Now what will all the idiots believe who remained alive?
Şimdi hayatta kalan tüm aptallar neye inanacak?

More Sentences
stay alive v. hayatta kalmak
It would be better for the cause to stay alive.
Hayatta kalmak dava için daha iyi olurdu.

More Sentences
be eaten alive v. canlı canlı yenmek
I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots.
Felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yendiğini duydum.

More Sentences
bury alive v. diri diri gömmek
Tom was buried alive.
Tom diri diri gömüldü.

More Sentences
be buried alive v. canlı canlı gömülmek
She was buried alive.
Canlı canlı gömüldü.

More Sentences
alive with adj. dolu
The place was alive with creative young people.
Mekan, yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.

More Sentences
alive and well adv. iyi durumda
Despite the tragic events of 11 September, the tourism industry is alive and well.
Nepal'de 11 Eylül'de yaşanan trajik olaylara rağmen turizm sektörü canlı ve iyi durumdadır.

More Sentences
Colloquial
look alive! expr. canlan!
Look alive or you'll miss your date!
Canlı görün yoksa randevunu kaçıracaksın!

More Sentences
Idioms
come alive v. canlanmak
She came alive after taking a rest.
Dinlendikten sonra canlandı.

More Sentences
alive and well adv. sağ salim
Tom escaped the gun battle alive and well.
Tom silahlı çatışmadan sağ salim kurtuldu.

More Sentences
Speaking
are you alive? expr. yaşıyor musun?
Are you alive in there?
Orada yaşıyor musun?

More Sentences
General
being alive n. yaşarlık
be alive with v. çok miktarda bulunmak
be alive with v. kaynamak
keep alive v. ayakta tutmak
be alive with v. dolu olmak
keep the interest alive v. ilgiyi canlı tutmak
look alive v. acele etmek
keep alive v. canlı tutmak
keep somebody alive v. yaşatmak
keep alive v. hayatta kalmak
remain alive v. sağ kalmak
be alive to (something) v. farkında olmak
keep the spirit of something alive v. ruhunu canlı tutmak
keep the values alive v. değerleri yaşatmak
keep something alive v. diri tutmak
burn something alive v. diri diri yakmak
be buried alive v. canlı canlı ölmek
come alive v. canlanmaya başlamak
keep alive hope v. umudunu korumak
keep alive hope v. umudu korumak
keep alive v. hayatta tutmak
be alive v. sağ olmak
be alive to v. ayrımında olmak
be alive to v. bilincinde olmak
make it out of somewhere alive v. bir yerden canlı çıkmak
keep the family name alive v. soyunu devam ettirmek
bury alive v. canlı canlı gömmek
keep someone alive v. birini canlı tutmak
make it through the day alive v. günü sağ olarak/ölmeden bitirmek
get out alive v. sağ kurtulmak
get out alive v. sağ çıkmak
get out alive v. bir olaydan canlı kurtulmak
get out alive v. canlı çıkmak
keep hope alive v. umudu korumak
keep hopes alive v. umudu korumak
keep the flame alive in our hearts v. kalplerimizde ateşi canlı tutmak
come out alive v. sağ çıkmak
come out alive v. canlı çıkmak
come out alive v. sağ kurtulmak
dead alive adj. ruhsuz
alive to adj. -e hassas
dead alive adj. sıkıcı
born alive adj. canlı doğan
dead-and-alive adj. ruhsuz
dead-and-alive adj. donuk
dead-alive adj. ruhsuz
dead-alive adj. donuk
dead–alive adj. ruhsuz
dead–alive adj. donuk
while alive adv. diri diri
Phrasals
alive with v. ile dolu olmak
Phrases
saw alive v. (kütüğü) paralel şekilde kesmek
what a time to be alive expr. daha iyisi olamazdı
what a time to be alive expr. yaşasın
what a time to be alive expr. daha ne isterim
what a time to be alive expr. daha iyisi can sağlığı
what a time to be alive expr. bu gözler daha neler görecek
what a time to be alive expr. ne biçim/nasıl bir dünyada yaşıyoruz
what a time to be alive expr. ne günlere kaldık
what a time to be alive expr. bir yaşıma daha girdim
dead or alive expr. ölü ya da diri
Colloquial
look alive v. canlı hareket etmek
look alive v. enerji dolu olmak
look alive v. enerjik olmak
alive and well adj. sağ ve sağlıklı
alive and well adj. sağ selamet
look alive! expr. acele et!
lands sakes alive! expr. aman tanrım!
land sakes alive! expr. aman tanrım!
sakes alive! expr. aman tanrım!
man alive! expr. be adam!
while you are alive expr. hayattayken
last seen alive in april expr. en son nisan ayında canlı görüldü
look alive! expr. harekete geç!
man alive! expr. yahu!
what a time to be alive expr. ne günler ama
what a time to be alive expr. insan daha ne ister
Idioms
alive and kicking n. hayat dolu
bring (someone or something) alive v. hayat katmak
bring (someone or something) alive v. hayat vermek
bring (someone or something) alive v. canlandırmak
bring (someone or something) alive v. eğlenceli/neşeli hale getirmek
bring (someone or something) alive v. canlılık kazandırmak
bring (someone or something) alive v. hareket kazandırmak
bring (someone or something) alive v. hareket getirmek/vermek
bring (someone or something) alive v. keyfini yerine getirmek
bring something alive v. ilginç hale getirmek
bring something alive v. ilgi çekici yapmak
bring something alive v. canlandırmak
bring something alive v. canlılık/hareket kazandırmak
bring something alive v. canlılık/hareket getirmek
come alive v. hayata dönmek
come alive v. yaşama dönmek
come alive v. dirilmek
come alive v. tekrar nefes almaya başlamak
come alive v. ayılmak
come alive v. uyanmak
come alive v. kendine gelmek
come alive v. canlanmak
come alive v. hareketlenmek
come alive v. canlılık kazanmak
come alive v. hareketlilik kazanmak
come alive v. inandırıcı olmak
come alive v. gerçek gibi görünmek
skin someone alive v. ağzının payını vermek
skin someone alive v. birisini azarlamak
skin someone alive v. birisine çok sinirlenmek
eat somebody alive v. birisini çiğ çiğ yemek
skin someone alive v. çiğ çiğ yemek (birini)
eat someone alive v. çiğ çiğ yemek
be roasted alive v. diri diri yakılmak
struggle to stay alive v. ölüm kalım savaşı vermek
be alive with something v. (bir yer) (insan vb.) kaynamak
be alive with something v. -ile dolu olmak
be alive with (people or things) v. -ile dolu olmak
be alive with (people or things) v. (bir yer) (insan vb.) kaynamak
bring (someone or something) alive v. (birini ya da bir şeyi) canlandırmak
bring (someone or something) alive v. (birini ya da bir şeyi) diriltmek
bring (someone or something) alive v. (birine ya da bir şeye) renk katmak
bring (someone or something) alive v. (birini ya da bir şeyi) ilgi çekici kılmak
bring something alive v. birini ya da bir şeyi canlandırmak
bring something alive v. birini ya da bir şeyi diriltmek
bring something alive v. birine ya da bir şeye renk katmak
bring something alive v. birini ya da bir şeyi ilgi çekici kılmak
eat (one) alive v. (birini) çok fena ısırmak (böcek, sinek)
eat (one) alive v. (birini) çok fena yemek (böcek, sinek)
eat (one) alive v. (birini) ezip geçmek
eat (one) alive v. (birini) kolayca yenmek
eat (one) alive v. (birini) çiğ çiğ yemek
eat (one) alive v. (birini) acımasızca eleştirmek
eat (one) alive v. (birinin) canını çok acıtmak
eat (one) alive v. (birine) fiziksel/duygusal ıstırap vermek
be alive and kicking v. hayat dolu olmak
be alive and kicking v. cıvıl cıvıl olmak
be alive and kicking v. iyi ve hayat dolu olmak
be alive and kicking v. hareketli olmak
be alive and kicking v. eli ayağı tutmak
be alive and kicking v. fıkır fıkır olmak
be alive and kicking v. zinde olmak
be alive and well v. hayatta olmak
be alive and well v. sağ salim olmak
be alive and well v. sağ ve sağlıklı olmak
be alive and well v. hayat dolu olmak
be alive and well v. cıvıl cıvıl olmak
be alive and well v. iyi ve hayat dolu olmak
be alive and well v. hareketli olmak
be alive and well v. fıkır fıkır olmak
be alive and well v. zinde olmak
be alive and well v. hala var olmak
be alive and well v. varlığını sürdürmek
eat alive v. çiğ çiğ yemek
skin alive v. ağzının payını vermek
skin alive v. çiğ çiğ yemek (birini)
alive and kicking adj. güçlü ve çekici
more dead than alive adj. ruhsuz
alive (live) and kicking (well) adj. hayat dolu
alive (live) and kicking (well) adj. cıvıl cıvıl
alive (live) and kicking (well) adj. zinde
alive (live) and kicking (well) adj. eli ayağı tutan
alive (live) and kicking (well) adj. iyi ve hayat dolu
alive (live) and kicking (well) adj. sağ salim
alive (live) and kicking (well) adj. sağ selamet
alive (live) and kicking (well) adj. sağ ve sağlıklı
alive to adj. -in farkında
alive to adj. -in bilincinde
alive to adj. -den haberdar
alive to adj. -e duyarlı
alive to (something) adj. (bir şeyin) farkında
alive to (something) adj. (bir şeyin) bilincinde
alive to (something) adj. (bir şeyden) haberdar
alive to (something) adj. (bir şeye) duyarlı
alive with (people or things) adj. (insanlarla/bir şeylerle) dolu
alive with (people or things) adj. (insanlarla/bir şeylerle) kaplı
alive with (people or things) adj. (insan/bir şey) kaynıyor
alive (live) and kicking (well) adj. hayat dolu
alive (live) and kicking (well) adj. cıvıl cıvıl
alive (live) and kicking (well) adj. zinde
alive (live) and kicking (well) adj. eli ayağı tutan
alive (live) and kicking (well) adj. iyi ve hayat dolu
alive (live) and kicking (well) adj. sağ salim
alive (live) and kicking (well) adj. sağ selamet
alive (live) and kicking (well) adj. sağ ve sağlıklı
alive to adj. -in farkında
alive to adj. -in bilincinde
alive to adj. -den haberdar
alive to adj. -e duyarlı
alive to (something) adj. (bir şeyin) farkında
alive to (something) adj. (bir şeyin) bilincinde
alive to (something) adj. (bir şeyden) haberdar
alive to (something) adj. (bir şeye) duyarlı
alive with (people or things) adj. (insanlarla/bir şeylerle) dolu
alive with (people or things) adj. (insanlarla/bir şeylerle) kaplı
alive with (people or things) adj. (insan/bir şey) kaynıyor
for land's sake alive! expr. aman tanrım!
for land sake alive! expr. aman tanrım!
sakes alive! expr. aman tanrım!
more dead than alive expr. çok yorgun
alive and well expr. cıvıl cıvıl
alive and kicking expr. cıvıl cıvıl
alive and kicking expr. deli dolu
alive and kicking expr. fıkır fıkır
alive and well expr. hayat dolu
alive and kicking expr. eli ayağı tutan
alive and kicking expr. hareketli
alive and kicking expr. iyi ve hayat dolu
alive and well expr. iyi ve hayat dolu
more dead than alive expr. ölü gibi
dead and alive expr. ölü gibi
more dead than alive expr. ölüden beter
(for) land sake (alive) [old-fashioned] [us] expr. aman tanrım
(for) land sake (alive) [old-fashioned] [us] expr. vay canına
(for) land sake (alive) [old-fashioned] [us] expr. allah aşkına
(for) land sakes (alive) [old-fashioned] [us] expr. aman tanrım
(for) land sakes (alive) [old-fashioned] [us] expr. vay canına
(for) land sakes (alive) [old-fashioned] [us] expr. allah aşkına
(for) land's sake (alive) [old-fashioned] [us] expr. aman tanrım
(for) land's sake (alive) [old-fashioned] [us] expr. vay canına
(for) land's sake (alive) [old-fashioned] [us] expr. allah aşkına
(for) land's sakes (alive) [old-fashioned] [us] expr. aman tanrım
(for) land's sakes (alive) [old-fashioned] [us] expr. vay canına
(for) land's sakes (alive) [old-fashioned] [us] expr. allah aşkına
man alive expr. vay anasını
man alive expr. vay canına
Speaking
it's a wonder she's still alive expr. hala hayatta olması bir mucize
you're lucky to be alive expr. hayatta olduğun için şanslısın
I'm still alive expr. hala hayattayım
I'm lucky to be alive expr. hayatta olduğum için şanslıyım
if you try to get them away from me i'll eat you alive expr. onları benden almaya çalışırsan çiğ çiğ yerim seni
it's a wonder she's still alive expr. onun hayatta kalması bir mucize
the last people to see him alive expr. onu yaşarken/canlı gören son insanlar
how are you alive? expr. sen nasıl oldu da yaşıyorsun?
how are you alive? expr. sen nasıl oldu da hayattasın?
while he was alive expr. sağlığında
Law
burying alive n. canlı olarak gömme
Politics
those saved alive n. sağ olarak kurtulanlar
Tourism
dead-and-alive n. sıkıcı bir yer veya destinasyon
Technical
kam -keep alive memory n. canlı hafıza
keep-alive circuit n. canlı tutma devresi
keep alive power n. canlı güç
Informatics
keep-alive memory n. arıza tanı belleği
keep-alive circuit n. canlı tutma devresi
Electric
keep-alive arc n. canlı tutma arkı
Automotive
keep alive memory n. canlı hafıza
keep alive memory v. hafızayı canlı tutmak
Medical
fear of being buried alive n. canlı canlı gömülme korkusu
fear of being buried alive n. diri diri gömülme korkusu
Psychology
fear of being buried alive n. canlı canlı gömülme fobisi
Mental Health
fear of being buried alive n. canlı canlı gömülme korkusu
British Slang
jack's alive n. beş
Modern Slang
alive day n. eski askerlerin/gazilerin savaş esnasında ölümden döndükleri günün yıl dönümü