Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | conciliation n. | uzlaşma | ||
In conciliation, you must now reciprocate in relation to self-loading and pilotage. Uzlaşmaya varmanız halinde, kendi kendine yükleme ve kılavuzlukla ilgili olarak karşılık vermeniz gerekmektedir. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | conciliation n. | uzlaştırma | ||
Conciliation was a lengthy operation on an extremely difficult subject. Uzlaştırma, son derece zor bir konuda uzun süren bir operasyondu. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | conciliation n. | uzlaşma | ||
In conciliation, you must now reciprocate in relation to self-loading and pilotage. Uzlaşmaya varmanız halinde, kendi kendine yükleme ve kılavuzlukla ilgili olarak karşılık vermeniz gerekmektedir. More Sentences |
||||
Law | conciliation n. | uzlaştırma | ||
Conciliation was a lengthy operation on an extremely difficult subject. Uzlaştırma, son derece zor bir konuda uzun süren bir operasyondu. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | conciliation n. | uzlaşma | ||
In conciliation, you must now reciprocate in relation to self-loading and pilotage. Uzlaşmaya varmanız halinde, kendi kendine yükleme ve kılavuzlukla ilgili olarak karşılık vermeniz gerekmektedir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | conciliation n. | sakinleştirme | ||
General | conciliation n. | gönül alma | ||
General | conciliation n. | gönlünü alma | ||
General | conciliation n. | ödeme | ||
General | conciliation n. | arabuluculuk | ||
General | conciliation n. | yatıştırma | ||
Law | ||||
Law | conciliation n. | arabuluculuk | ||
Law | conciliation n. | barıştırma | ||
Law | conciliation n. | sakinleştirme | ||
Law | conciliation n. | tarafların barışmalarını sağlama | ||
Law | conciliation n. | yatıştırma | ||
Politics | ||||
Politics | conciliation n. | arabuluculuk | ||
Politics | conciliation n. | barış | ||
Politics | conciliation n. | barıştırma | ||
Politics | conciliation n. | sulh | ||