Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | entitled adj. | başlıklı | ||
With regard to the second point, entitled 'Stability and security', the terrorist threat hangs over the Union. 'İstikrar ve güvenlik' başlıklı ikinci maddeyle ilgili olarak, terör tehdidi Birliğin önünde durmaktadır. More Sentences |
||||
General | entitled adj. | (bir şeyi yapmaya) hakkı olan | ||
Because the Member States are not to get back the sum to which they are entitled, we are voting against the proposal. Üye Devletler hakları olan meblağı geri alamayacakları için biz bu öneriye karşı oy kullanıyoruz. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | entitled adj. | hak sahibi | ||
All citizens in Europe are entitled to the same protection against unhealthy noise levels. Avrupa'daki tüm vatandaşlar sağlıksız gürültü seviyelerine karşı aynı koruma hakkına sahiptir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | entitled adj. | adlı | ||
General | entitled adj. | izinli | ||
General | entitled adj. | her şeye hakkı olduğunu sanan | ||
Law | ||||
Law | entitled adj. | yetki verilmiş olan | ||
Law | entitled adj. | yetkili | ||
Politics | ||||
Politics | entitled adj. | başlığı altında |