| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | immodest adj. | küstah | ||
|
His immodest boasting about his achievements annoyed his colleagues. Başarıları hakkındaki küstah böbürlenmeleri meslektaşlarını kızdırıyordu. More Sentences |
||||
| General | immodest adj. | edepsiz | ||
|
The immodest behaviour of the guests shocked the attendees. Konukların edepsiz davranışları katılımcıları şok etti. More Sentences |
||||
| General | immodest adj. | fazla dekolteli | ||
|
She wore an immodest dress that revealed too much skin. Kadın, vücudunu açığa çıkaran fazla dekolteli bir elbise giymişti. More Sentences |
||||
| General | immodest adj. | haddini bilmez | ||
| General | immodest adj. | açık saçık | ||
| General | immodest adj. | terbiyesiz | ||
| General | immodest adj. | utanmaz | ||
| General | immodest adj. | arsız | ||
| General | immodest adj. | hayasızlık | ||
| General | immodest adj. | görgüsüz | ||
| General | immodest adj. | kendini beğenmiş | ||
| General | immodest adj. | alçakgönüllülükten yoksun | ||
| General | immodest adj. | iyi yönleriyle övünüp duran | ||
| General | immodest adj. | fazla dekolte (giysi) | ||
