position - Türkisch Englisch Wörterbuch

position

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "position" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 82 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
position n. mevki
A huge amount of work went into that position.
Bu mevki için çok büyük bir emek harcanmıştır.

More Sentences
position n. pozisyon
This is the amendment by the European Liberal and Democratic Party group concerning rejection of the common position.
Bu, Avrupa Liberal ve Demokrat Parti grubunun ortak pozisyonun reddine ilişkin değişiklik önergesidir.

More Sentences
position n. konum
I am not in a position to judge, it is a question of establishing the facts.
Ben yargılayacak konumda değilim, bu gerçeklerin ortaya konması meselesidir.

More Sentences
position n. durum
If we had followed the Commission, if we had followed the European Parliament, we would not be in this position.
Komisyon'u takip etmiş olsaydık, Avrupa Parlamentosu'nu takip etmiş olsaydık bu durumda olmazdık.

More Sentences
position n. makam
It is unacceptable for us now to create further bureaucracy for the important position of foreign minister.
Dışişleri bakanlığı gibi önemli bir makam için daha fazla bürokrasi yaratmamız kabul edilemez.

More Sentences
General
position n. görüş
This was our position in 1995 and it remains our position today.
Bu bizim 1995'teki tutumumuzdu ve bugün de aynı görüşteyiz.

More Sentences
position n. tutum
My position on this issue has influenced my vote in the final vote on this report.
Bu konudaki tutumum, bu raporun nihai oylamasında oyumu etkilemiştir.

More Sentences
position n. duruş
Our position is therefore unambiguous.
Dolayısıyla bizim duruşumuz nettir.

More Sentences
position n. fikir
I changed my position on that.
Bu konudaki fikrimi değiştirdim.

More Sentences
position n. durum
The Council position remained set on cases provided for in national legislation.
Konsey'in tutumu ulusal mevzuatta öngörülen durumlara bağlı kalmıştır.

More Sentences
position n. yer
Captain, an energy field has appeared between our position and the planet.
Kaptan, gezegenle bulunduğumuz yer arasında bir enerji alanı belirdi.

More Sentences
position n.
He has a good position in a government office.
Hükümet konağında iyi bir işi var.

More Sentences
Trade/Economic
position n.
I'm thinking of offering her the position.
Ona teklif etmeyi düşünüyorum.

More Sentences
position n. mevki
We are also seeing the insufficient participation of women in positions of greater responsibility in union life.
Ayrıca kadınların sendikal yaşamda daha fazla sorumluluk gerektiren mevkilere katılımının yetersiz olduğunu görüyoruz.

More Sentences
position n. pozisyon
You can argue as much as you like but I shall stick to the same position.
Siz istediğiniz kadar tartışabilirsiniz ama ben aynı pozisyonda kalacağım.

More Sentences
position v. konumlandırmak
We are trying to position ourselves in a manner which makes a meaningful discussion possible.
Kendimizi anlamlı bir tartışmayı mümkün kılacak şekilde konumlandırmaya çalışıyoruz.

More Sentences
Law
position n. mevki
Too many positions held are marked by national interests alone and ideological mindsets.
Sahip olunan çok sayıda mevki, yalnızca ulusal çıkarlar ve ideolojik zihniyetler tarafından belirlenmektedir.

More Sentences
Technical
position n. durum
This will be the position after this legislation comes into place.
Bu mevzuat yürürlüğe girdikten sonra durum bu olacaktır.

More Sentences
position n. konum
That means no one is a net payer and they are all in a much better position than in 2003.
Bu da hiç kimsenin net ödeyici olmadığı ve hepsinin 2003'e kıyasla çok daha iyi bir konumda olduğu anlamına geliyor.

More Sentences
Automotive
position n. pozisyon
The Treaty establishing the European Community does not prohibit dominant positions, only the abuse of them.
Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma hakim pozisyonları yasaklamaz, sadece bunların kötüye kullanılmasını yasaklar.

More Sentences
Linguistics
position n. yer
All the positions are full.
Bütün yerler dolu.

More Sentences
Military
position n. konum
Are we not in a rather curious position?
Oldukça ilginç bir konumda değil miyiz?

More Sentences
position n. mevzi
The soldiers retreated from their positions.
Askerler mevzilerinden geri çekildiler.

More Sentences
Sport
position n. durum
Accordingly, the report calls for a review to clarify this position.
Buna göre rapor, bu durumun açıklığa kavuşturulması için bir inceleme yapılması çağrısında bulunmaktadır.

More Sentences
position n. pozisyon
Any weakening of that position will make war more, not less, likely.
Bu pozisyonun zayıflaması savaş ihtimalini azaltmayacak, aksine arttıracaktır.

More Sentences
General
position n. iddia
position n. hal
position n. vaziyet
position n. toplumsal seviye
position n. sosyal pozisyon
position n. meram
position n. mertebe
position n. yerleştirme
position n. statü
position n. toplumsal durum
position n. koyma
position n. vazife
position n. paye
position n. sav
position n. unvan
position n. görev
position n. memuriyet
position n. mahal
position n. postür
position n. dikey yönlü aranjman
position n. (saat hareketliliğinin devam edebileceği) dikey yönlü ayarlama
position n. avantaj durumu
position n. avantaj noktası
position n. (briç gibi oyunlarda) kart dizilimi
position n. (satranç gibi oyunlarda) taş dizilimi
position n. görev
position v. konumlanmak
position v. durmak (bir yerde)
position v. yerini belirlemek
position v. koymak
position v. yerleştirmek
Trade/Economic
position n. görev
position n. hizmet
position n. kanı
position n. kadro
position n. kişisel görüş
position n. memuriyet
position n. reklam alanı
position n. reklam yeri
position n. borsa simsarına ait envanter
position n. kıymetli evrak alım-satım taahhüdü
position v. (ürün veya hizmeti) belirli bir piyasaya uyarlayarak pazarlamak
position v. (ürün veya hizmeti) rakiplerinden farklı kılarak pazarlamak
Law
position n. yargı
Politics
position n. düşünce
Technical
position v. konumlamak
position v. konumuna getirmek
position v. pozisyonlandırmak
position v. yerleştirmek
Medical
position n. ameliyat pozisyonu
Linguistics
position n. (yunanca veya latince ölçüde) kısa sesi iki sessiz veya çift ünsüzün takip etmesi
Sport
position v. (oyuncuyu) sahanın belirli bir yerine yerleştirmek
position v. (sahada) konumlanmak
Music
position n. klasik balenin temelini oluşturan adım ve hareketler
position n. akort dizilimi
position n. (telli çalgıda) sap üzerinde tellere el ile bastırılan nokta
position n. trombon sürgüsünde yer alan yedi derecelik uzatmaların her biri

Bedeutungen, die der Begriff "position" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
legal position n. hukuki durum
Women's rights and legal position are among these things.
Kadınların hakları ve hukuki durumları da bunlar arasındadır.

More Sentences
sleeping position n. uyku pozisyonu
What's the best sleeping position?
En iyi uyku pozisyonu nedir?

More Sentences
(one's financial position) improve v. durumu düzeltmek
To improve the situation, we must work harder.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.

More Sentences
be in position v. yerlerini almak
The guards are in position.
Muhafızlar yerlerini aldı.

More Sentences
out of position adj. yerinde değil
Tom is out of position.
Tom yerinde değil.

More Sentences
Trade/Economic
position papers n. mütalaa belgesi
Some position papers incorrectly state that shipments of waste are banned.
Bazı mütalaa belgelerinde hatalı bir şekilde atık sevkiyatının yasaklandığı belirtiliyor.

More Sentences
Politics
geopolitical position n. jeopolitik konum
This is particularly worrying because Malaysia occupies an important geopolitical position.
Bu durum özellikle endişe vericidir çünkü Malezya önemli bir jeopolitik konuma sahiptir.

More Sentences
council common position n. konsey ortak tutumu
The Council common position will unravel, and collapse.
Konsey'in ortak tutumu çözülecek ve çökecektir.

More Sentences
joint position n. ortak tutum
Thirdly, I welcome the amendments proposed for the joint position on noise indicators.
Üçüncü olarak gürültü göstergelerine ilişkin ortak tutum için önerilen değişiklikleri memnuniyetle karşılıyorum.

More Sentences
common position n. ortak tutum
In the common position, minimum harmonisation was all of a sudden opted for.
Ortak tutumda, birdenbire asgari uyumlaştırma tercih edildi.

More Sentences
General
a man in my position n. benim durumumda olan bir adam
key position n. yetkili mevki
knee chest position n. diz göğüs pozisyonu
vacant position n. açık kadro
key position n. önemli yer
change of position n. pozisyonu değiştirme
lithotomy position n. litotomi pozisyonu
erect sitting position n. dik oturuş pozisyonu
exposed position n. açık mevzi
mid position n. orta nokta
position finding n. yer bulma
method of false position n. yanılma yöntemi
erect position n. ayakta dik duruş pozisyonu
idle position n. rölanti durumu
vacant position n. açık pozisyon
key position n. kilit yeri
geographical position n. bir bölgenin coğrafi özelliklerinin bulunduğu yere göre tanımlanması
resting position n. dinlenme pozisyonu
having position n. pozisyon alma
vacant position n. münhal kadro
favorable position n. elverişli pozisyon
initial position n. başlangıç konumu
upright position n. dik pozisyon
key position n. anahtar konum
next available position counter n. ilk boş yer sayacı
genupectoral position n. diz göğüs pozisyonu
military position n. askeri makam
vacant position n. boş kadro
difficult position n. açmaz
key position n. kilit noktası
missionary position n. misyoner pozisyonu
geographical position n. coğrafi konum
trendelenburg's position n. trendelenburg pozisyonu
prone position n. yüzükoyun pozisyon
war of position n. mevzi savaşı
official position n. koltuk
upright position n. ayakta dik duruş pozisyonu
position of a notary public n. noterlik
managerial position n. yönetim mevkii
assembly position n. toplanma yeri
key position n. çok önemli durum
present position n. şimdiki nokta
position paper n. hatırlatıcı not
position paper n. anımsatıcı not
the position where one belongs to n. ait olduğu makam
leading position n. lider konum
geographic position n. coğrafik konum
physical position n. fiziki konum
physical position n. fiziksel konum
strategic position n. stratejik konum
lower-position n. alt pozisyon
on-position n. işleme durumu
on-position n. akımlı durum
virtual role-position n. virtüellik
home position n. başkonum
change of position n. görev değişikliği
off-position n. kapalı durum
units position n. virgül konumu
sexual position n. cinsel pozisyon
better position n. daha iyi pozisyon
better position n. daha iyi konum
dominant position n. hakim durum
abuse of a dominant position n. hakim durumun suistimali
side-lying position n. yan yatış pozisyonu
privileged position n. ayrıcalıklı konum
one-down position n. bir alt konum
one-down position n. bir alt pozisyon
appropriate position n. uygun pozisyon
proper position n. uygun pozisyon
financial position n. mali durum
recovery position n. kurtarma pozisyonu
lotus position n. bağdaş pozisyonu
sex position n. seks pozisyonu
position paper n. makale
commentary position n. spiker masası
commentary position n. spiker anlatım yeri
compromising position n. uygunsuz durum
prostrate position n. yüzükoyun pozisyon
key position n. kilit mevkii
relative position n. göreli konum
social position n. sosyal mevki
social position n. sosyal statü
social position n. sosyal pozisyon
compromising position n. uzlaşmacı durum.
firm position n. katı tutum
firm position n. katı duruş
head position n. baş duruşu
temporary position n. geçici pozisyon
start position n. başlangıç konumu
dominant position n. baskın konum
initial position n. başlangıç konumu
hobble position n. ellerin ve ayakların arkadan bağlanarak kişinin etkisiz hale getirildiği vücut pozisyonu
flat position n. düz pozisyon
unfavorable position n. elverişsiz pozisyon
unfavorable position n. rekabet üstünlüğü olmama
unfavorable position n. rekabette dezavantajlı olma
open position n. (bale, modern dans veya caz dansında) ayakların birbirinden ayrı durduğu bir pozisyon
false position n. ters durum
false position n. bireyin prensip ve çıkarları dışında davranmak zorunda kalması
favorable position n. üstün pozisyon
favorable position n. rekabette güçlü olma
favourable position n. elverişli pozisyon
favourable position n. üstün pozisyon
favourable position n. rekabette güçlü olma
stress position n. stres pozisyonu
stress position n. tutuklulara uygulanan duruş temelli bir tür işkence
I position n. ben pozisyonu
secure one's position v. yerini sağlamlaştırmak
have position v. pozisyon almak
secure one's position v. yerini sağlama almak
lose one’s position v. yerinden olmak
position oneself to do something v. zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için)
reach the highest position v. başa geçmek
jockey for position v. bir yarışta daha avantajlı bir yere geçmeye çalışmak
change position v. pozisyon değiştirmek
take a position v. bir taraf seçmek (bir tartışmada vb)
be in a position to v. durumda olmak
undermine somebody's position v. ayağının altına karpuz kabuğu koymak
assign to a lower position v. daha alt göreve atamak
dislocate the position of the rival v. rakibin pozisyonunu bozmak
lose one's position v. yerinden olmak
strengthen one's position v. konumunu güçlendirmek
strengthen one's position v. durumunu kuvvetlendirmek
put (someone) in a dangerous position v. ateşe atmak
switch to off position v. kapalı konuma getirmek
lose one's position v. yerini kaptırmak
reach the position v. konuma gelmek
position oneself to do something v. -e uygun pozisyona girmek
be in the lower position v. bir alt kademede olmak
occupy an important position v. önemli bir yere sahip olmak
have an important position v. önemli bir yere sahip olmak
be in the position of v. durumunda olmak
be put in an awkward position v. zor duruma düşürülmek
be put in an awkward position v. zor durumda bırakılmak
put in a difficult position v. zor duruma sokmak
be on the highest position v. üst sırada yer almak
keep the leading position v. liderliği elinde tutmak
have designs on someone's position v. birinin yerinde gözü olmak
be in the position of v. yeteneğinde olmak
be in the leading position v. lider konumunda olmak
take up a position v. bir göreve başlamak
take up a position v. bir göreve gelmek
be in the right position v. doğru pozisyonda olmak
position the crane v. vinci konumlandırmak
discharge from an office or position v. görevden/mevkiden almak
sit in a cross-legged position v. bağdaş kurarak oturmak
switch the main power to the off position v. elektrik şalterini kapatmak/indirmek
move into proper position for use v. kullanım için uygun konuma getirmek
soften one's position v. pozisyonunu düşürmek
pre-position v. önceden yerleştirmek
pre-position v. önceden konuşlandırmak
pre-position v. önceden konumlandırmak
take position v. pozisyon almak
position oneself v. yerleşmek
out of position adj. yerinden çıkmış
high position adj. yüksek konumda
off-position adj. boşta
off-position adj. hareketsiz
off-position adj. dinlenme durumunda
in position adv. tam yerinde
in a false position adv. sahte bir vaziyette
in the original position adv. yerli yerinde
in fixed position adv. sabit pozisyonda
in position adv. tam uygun durumda
in the leading position adv. lider konumda
lop (line of position) abrev. atış hattı
lop (line of position) abrev. gözetleme hattı
lop (line of position) abrev. mevzi hattı
lop (line of position) abrev. top-hedef hattı
pos. (position) abrev. pozisyon
Phrasals
jockey something into position v. (ata/bisiklete) pozisyon aldırmak
Phrases
be caught in a compromising position expr. uygunsuz durumda yakalanmak
be caught in a compromising position expr. uygunsuz pozisyonda yakalanmak
Colloquial
cowgirl position n. erkeğin sırt üstü uzandığı, kadınınsa ata biner gibi erkeğin üstünde olduğu seks pozisyonu
cowgirl position n. cowgirl pozisyonu
missionary position n. erkeğin üste bulunup kadınla yüz yüze olduğu bir seks pozisyonu
be in a position to do something about v. bir konuda bir şeyler yapabilecek durumda olmak
put yourself in his position expr. kendini onun yerine koy
assume the position expr. arkanı dön
assume the position expr. kelepçe pozisyonu al
assume the position expr. ellerini arkanda birleştir
Idioms
jockeying for position n. bir yarışta daha avantajlı bir yere geçmeye çalışma
jockeying for position n. atak yapma
jockeying for position n. daha iyi bir yere gelmeye çalışma
assume the position v. görevi/makamı devralmak/üstlenmek
assume the position v. sorumluluğu/görevi yüklenmek
assume the position v. sorumluluğu/görevi üzerine almak
jockey for position v. atak yapmak
jockey for position v. daha iyi bir yere gelmeye çalışmak
make someone's position clear v. hangi tarafta/görüşte olduğunu netleştirmek
take up a position v. görüşünü açıklamak
put someone in an awkward position v. müşkül duruma düşürmek
place someone in an awkward position v. müşkül durumda bırakmak
place someone in an awkward position v. müşkül duruma düşürmek
place someone in an awkward position v. müşkül duruma sokmak
place oneself in someone else's position v. kendini başka birisinin yerine koymak
put someone in an awkward position v. müşkül durumda bırakmak
put someone in an awkward position v. müşkül duruma sokmak
take up a position v. tavrını ortaya koymak
take up a position v. tavır koymak
take up a position v. tavrını belli etmek
be in pole position v. (yarış vb kazanmak için) avantajlı olmak
put someone in an awkward position v. zor durumda bırakmak
be caught in a compromising position v. uygunsuz durumda (seks yaparken) yakalanmak
place someone in an awkward position v. zor durumda bırakmak
place someone in an awkward position v. zor duruma sokmak
put someone in an awkward position v. zor duruma sokmak
come in (a certain position) v. (birinci/ikinci vb) olarak bitirmek
jockey into position v. pozisyon almak/aldırmak
jockey into position v. bir pozisyon için rekabet etmek
jockey into position v. bir pozisyon için yarışmak
jockey into position v. bir pozisyona oynamak
come to the position with (something) v. (bir şeyle) bir iş pozisyonuna katkı sağlamak
come to the position with (something) v. bir iş pozisyonu için işe yarar bir beceri sunmak
come to the position with (something) v. bir pozisyona (bir şeyle, vasıfla, yetenekle) gelmek
jockey into position v. yarışta atına iyi bir pozisyon aldırmak
jockey into position v. yarışta atını iyi bir konuma getirmek
jockey into position v. yarışta atını üst sıralamalara çıkarmak
jockey into position v. yarışta atını atağa geçirmek
jockey into position v. atağa geçmek
jockey into position v. atak yapmak
jockey into position v. bir görev/konum için yarışmak
make (one's) position clear v. hangi tarafta/görüşte olduğunu netleştirmek
make (one's) position clear v. duruşunu/tarafını açıkça ortaya koymak/belirtmek
make (one's) position clear v. fikrini/görüşünü/niyetini açıkça ortaya koymak
make (one's) position clear v. fikrini/görüşünü/niyetini açıkça belirtmek
make position clear v. hangi tarafta/görüşte olduğunu netleştirmek
place (one) in an awkward position v. (birini) müşkül duruma düşürmek
place (one) in an awkward position v. (birini) müşkül durumda bırakmak
place (one) in an awkward position v. (birini) müşkül duruma sokmak
place (one) in an awkward position v. (birini) zor durumda bırakmak
place (one) in an awkward position v. (birini) zor duruma sokmak
put (one) in an awkward position v. (birini) müşkül duruma sokmak
put (one) in an awkward position v. (birini) müşkül durumda bırakmak
put (one) in an awkward position v. (birini) müşkül duruma düşürmek
put (one) in an awkward position v. (birini) zor durumda bırakmak
put (one) in an awkward position v. (birini) zor duruma sokmak
put in an awkward position v. zor duruma düşürmek
put in an awkward position v. zor durumda bırakmak
put in an awkward position v. müşkül duruma sokmak
put in an awkward position v. müşkül duruma düşürmek
put in an awkward position v. müşkül durumda bırakmak
in scoring position expr. sayı pozisyonunda
in scoring position expr. gol pozisyonunda
in scoring position expr. sayı almaya yakın
in scoring position expr. puan kazanmaya yakın
in scoring position expr. başarıya çok yakın
in scoring position expr. başarıyı elde etmek üzere
in scoring position expr. başarmak üzere
within scoring position expr. başarmaya çok yakın
within scoring position expr. başarma yolunda/yoluna
in pole position expr. ilk sırada
in pole position expr. ön sırada
in pole position expr. yarışın başlangıcında ilk sırasında/en önde
in pole position [uk] expr. avantajlı durumda/konumda
in pole position [uk] expr. güçlü durumda/konumda
Speaking
I don't know if you are the right person for this position expr. bu görev için doğru kişi olup olmadığından emin değilim
I'm in a very vulnerable position expr. oldukça savunmasız bir durumdayım
you're in no position to bargain expr. pazarlık yapacak konumda değilsin
Trade/Economic
sought-after position n. tercih edilen iş pozisyonu
open position value n. açılan pozisyon değeri
open position n. açık pozisyon
open position n. açık pozisyon
short position n. açık pozisyon
no trade position n. analizlerde dış ticaretin olmadığı durum
quick position n. bir firmanın likidite durumu
vacant position n. boşalan kadro
vacant position n. boş kadro
short position n. borsada alivre satılan ve henüz teslim edilmeyen hisse senetlerinin durumu
current position n. cari pozisyon
current position n. cari likidite durumu
position held n. çalışılan pozisyon
equilibrium trade position n. denge ticaret durumu
open position n. döviz alım satımıyla uğraşan kurumların aynı yabancı para üzerinden aldıkları ve sattıkları miktarları denkleştirmeden dolayısıyla bir kur riski altına girmeleri
foreign exchange position n. döviz pozisyonu
industrial position n. endüstriyel pozisyon
short position n. eksik pozisyon
industrial position n. endüstriyel konum
financial position n. finansal durum
quick position n. firmanın likidite durumu
financial position n. finansal yapı
long position n. fazla pozisyon
strong market position n. güçlü piyasa konumu
position oriented roles n. göreve ilişkin roller
overall position n. genel durum
customs tariff statistics position n. gümrük tarife istatistik pozisyonu
position title n. görev ünvanı
tariff position n. gümrük tarife pozisyonu
position paper n. görüş belgesi
date position entered n. giriş tarihi
covered position n. güvenceli pozisyon
line position n. hiyerarşik konum
administrative position n. idari pozisyon
job position n. iş pozisyonu
privileged position n. imtiyazlı durum
position of affairs n. işlerin durumu
table of cadre/position n. kadro cetveli
bottom-line position n. kabul edilen en alt teklif
short position n. kısa pozisyon
key position n. kilit pozisyon
short position n. kısa pozisyon
hedge position n. koruma amaçlı pozisyon
financial position n. mali yapı
bank current position n. likidite durumu
current position n. likidite durumu
special position allowance n. makam tazminatı
liquid position n. likidite durumu
leading position n. lider konum (firma vb)
financial position n. mali durum
changes in financial position n. mali durumdaki değişiklikler
liquidity position n. likidite durumu
manager position n. müdür pozisyonu
current position n. mevcut pozisyon
cash position n. nakit durumu
optimal work-leisure position n. optimal çalışma boş zaman pozisyonu
net monetary position n. net parasal durum
net imf position n. net imf pozisyonu
net monetary position profit n. net parasal pozisyon karı
net monetary position n. net parasal pozisyon
net international investment position n. net uluslararası yatırım pozisyonu
net monetary position loss n. net parasal pozisyon zararı
net exchange position n. net döviz pozisyonu
limit position n. pozisyon limiti
position trading n. pozisyon alma
long position n. pozisyon fazlası
position trader n. pozisyon işlemcileri
long position n. pozisyon fazlası
position bookkeeping n. pozisyon muhasebesi
competitive position n. rekabetçi konum
fixed-position layout n. sabit yerleşim planı
capital position statement n. sermaye durumu cetveli
selector position n. seçici pozisyonu
strategic position analysis n. stratejik konum analizi
swap position n. swap pozisyonu
square position n. tam pozisyon
preferred position n. tercih edilen konum
illiquid position n. tespit olunmamış likidite durumu
no-trade position n. ticaret yokluğu durumu
preferred position n. tercih edilen yer
long position n. uzun pozisyon
nation's pajment position n. ülkenin ödemeler durumu
international investment position n. uluslararası yatırım pozisyonu
long position n. uzun vadeli durum
nation's payment position n. ülkenin ödemeler durumu
foreign exchange net general position n. yabancı para net genel pozisyonu
foreign exchange net general position n. yabancı para net genel pozisyon
line position n. yetki
long position n. (borsada) alış pozisyonu
short position n. (borsada) satış pozisyonu
the position of the product in the market n. (ürünün) pazardaki yeri
leader-position power n. yönetim pozisyonu gücü
market position n. (ürünün) pazardaki yeri
first lien position n. öncelik hakkı bulunan kredi veren kimse
first lien position n. öncelikli kreditör
foreign position n. döviz yükümlülüklerinin toplam miktarı
taking no position v. görüş belirtmemek
fulfill the position v. pozisyonu doldurmak
close out position v. pozisyon kapatmak
Law
fortify a position v. tahkimat yapmak
Politics
official position of the european parliament n. avrupa parlamentosu'nun resmi görüşü/duruşu
privileged position n. ayrıcalıklı durum
foreign reserve position n. döviz rezervi pozisyonu
financial position n. finansal durum
abuse of dominant position n. hakim durumun kötüye kullanılması
privileged position n. imtiyazlı durum
reserve position n. rezerv pozisyonu
indispensable position n. vazgeçilmez konum
international reserve position n. uluslararası rezerv pozisyonu
hold a mediatory position v. arabulucu rol üstlenmek
depose from an official position v. resmi mevkiden indirmek
Industry
benchmark position [new zealand] n. karşılaştırmalı değerlendirme pozisyonu
position audit n. bir kuruluşun güçlü ve zayıf yönlerine yönelik sistematik değerlendirme
Advertising
side position n. aracın iki yanında ayrılan reklam afişi alanı
island position n. ada reklam alanı
island position n. ada pozisyonu
island position n. çevresinde hiçbir ilan yeri olmayan müstakil reklam alanı
island position n. çevresinde hiçbir ilan yeri olmayan müstakil reklam alanı
full position n. en üstteki reklam alanı
brand position n. marka konumu
full position n. olası müşterilerin dikkatini çekebilecek reklam alanı
head-on-position n. trafiğin tam akış yönüne karşı dikilen reklam standı
Technical
position of the center of gravity n. ağırlık merkezinin yeri
stroke position sleeve n. ayar lokması
overhead-position welding n. alttan kaynaklama
on-position n. açık durum
open position n. açık konum
angular position n. açısal konum
on-position n. akımlı durum
starting position n. başlama durumu
initial position n. başlangıç konumu
home position n. başkonum
cpa -connector position assurance n. bağlantı elemanı konum güvenliği
spinning start position n. başlangıç eğirme yüksekliği pozisyonu
neutral position n. boş vites gösterge kontağı
tolerances of form and position n. biçim ve konum toleransları
idle position n. boşta durum
winding position n. bobinleme ünitesi
position of longitudinal and transverse joints n. boyuna ve enine eklerin konumu
block position n. blok konumu
starting position of the ring rail n. bilezik sehpası başlangıc pozisyonu
ring rail position n. bilezik sehpası pozisyonu
crosswise position n. çapraz konum
two-position control n. çift duruşlu denetim
on-position n. çalışma durumu
working position n. çalışma konumu
multi-position switch n. çok konumlu anahtar
punch position n. delgi konumu
position of the fulcrum n. destek noktası
end position sensor n. devre sonu kaptörü
equilibrium position n. denge pozisyonu
pulse position modulation n. darbe konum kiplenimi
end position sensor n. devre sonu algılayıcısı
fixed position welding n. değişmez konumlu kaynaklama
change position n. değişme pozisyonu
clutch pedal lower position n. debriyaj pedalı
pulse position modulation n. darbe- durum modülasyonu
gear position detent n. dişli pozisyon kilidi
vertical position welding n. dikey konumlu kaynaklama
underwinding position n. dip sarım konumu
underwinding position n. dip sarım pozisyonu
direct position n. doğrudan konum
rotational position sensing n. dönel konum algılama
rudder position instrument n. dümen pozisyonu aleti
rudder position sensor n. dümen pozisyon sensörü
manual lever position n. el levyesi konumu
electrode position n. elektrot konumu
spinning position n. eğirme ünitesi
synchro-position offset n. eş pozisyonlama kaydırması
electrical position transmitter n. elektrikli konum transmiteri
axial position n. eksen konumu
egr valve position n. egr valf konumu
curvilinear position coordinates n. eğrisel pozisyon kordinatları
manual valve lever position sensor n. el levyesi konum sensörü
thrust position trip n. eksenel kayma emniyeti
electrical position transducer n. elektrikli konum transdüseri
central position n. eksantrik rodların tam ortasında bulunduğu durum
brush position n. fırça konumu
fibre position n. fiber konumu
throttle position sensor n. gaz kelebeği pozisyon sensörü
throttle position n. gaz konumu
fibre position n. fiberin konumu
position of the sun n. güneşin konumu
extended position n. gergin konum (çekici ile römorkun frenlemede gergin konumda kalması)
throttle position sensor n. hızlanma algılayıcısı
armed position n. hazır durum
zero position n. hareketsiz durum
air position indicating radar n. hava durum gösterge radarı
sign position n. işaret konumu
sign position n. işaret pozisyonu
position tolerance n. izin verilebilir pozisyon sapması
service position n. işletme konumu
measurement at the operator's position of noise emitted by earth-moving machinery n. inşaat ve kazı makineleri tarafından yayılan gürültünün operatör pozisyonunda ölçülmesi
operating position n. işletme hali
original position n. ilk vaziyet
two-position action controller n. iki konumlu regülatör
starting position n. ilk hareket durumu
on-position n. işleme durumu
two-position controller n. iki konumlu regülatör
blade position n. kanat pozisyonu
doors in a closed position n. kapalı konumdaki kapılar
camshaft position sensor n. kam mili pozisyon sensörü
steady state position error n. kalıcı konum hatası
cam system initial position n. kam değiştirme tertibatı temel ayarı
static state position error n. kalıcı konum hatası
ctp -closed throttle position switch n. kapalı gaz konumu anahtarı
camshaft position n. kam mili konumu
cam position n. kam pozisyonu
closed position n. kapalı konum
clutch pedal position (cpp) n. kavrama pedalı konumu
off-position n. kapalı durum
welding position n. kaynak konumu
measurement at the operators position of noise emitted by earth-moving machinery n. kazı makinelerinden yayılan dış gürültünün operatör mahallinde ölçülmesi
breaker position indicator n. kesici konum göstergesi
position finder n. kestirme aleti
locking position n. kilitli konum
present position entering n. koordinatların pilot tarafından girilmesi
crankshaft position n. krank mili konumu
position control system n. konum denetim sistemi
position switch n. konum anahtarı
position code n. konum kodu
position indicator n. konum göstergesi
position stabilization time n. konum kararlılık süresi
position sensor n. konum duyucusu
position weld n. konumlu kaynak
code position n. kod konumu
position finding n. konum bulma
position fixing equipment n. konum belirleme donanımı
position of the effort n. kuvvet noktası
position transmitter n. konum transmiteri
position overshoot n. konum aşılması