produce

Bedeutungen von dem Begriff "produce" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 62 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
Common Usage
1	Common Usage	produce v.	üretmek
What are we to think when a waste disposal company produces glucose syrup as a parallel activity? Bir atık bertaraf şirketi paralel bir faaliyet olarak glikoz şurubu ürettiğinde ne düşünmeliyiz? More Sentences
2	Common Usage	produce v.	imal etmek
The objective of this operation is to have Isdemir produce flat iron and steel products. Bu operasyonun amacı, İsdemir’de yassı demir ve çelik ürünler imal edilmesini sağlamaktır. More Sentences
General
3	General	produce n.	tarım ürünleri
It is, therefore, the fall in the price of farm produce that is leaving the third world hungry. Bu nedenle üçüncü dünyayı aç bırakan, tarım ürünlerinin fiyatlarındaki düşüştür. More Sentences
4	General	produce n.	ürün
This is therefore a great way of keeping produce fresh after all. Dolayısıyla bu, her şeye rağmen ürünleri taze tutmanın harika bir yoludur. More Sentences
5	General	produce v.	vermek
This work has clearly produced results this time. Bu çalışma bu kez açıkça sonuç vermiştir. More Sentences
6	General	produce v.	ortaya koymak
The Convention did not, of course, produce a perfect Constitution to address these tasks. Konvansiyon elbette bu görevleri yerine getirmek üzere mükemmel bir Anayasa ortaya koymamıştır. More Sentences
7	General	produce v.	yayınlamak
I should like to thank everyone and hope that the Council will produce a Directive soon. Herkese teşekkür ediyor ve Konseyin yakında bir Yönerge yayınlayacağını umuyorum. More Sentences
8	General	produce v.	doğurmak
We should recognise, however, that the democratic process sometimes produces uncomfortable results. Bununla birlikte, demokratik sürecin bazen rahatsız edici sonuçlar doğurduğunu da kabul etmeliyiz. More Sentences
9	General	produce v.	neden olmak
The common cold and flu usually produce a dry cough. Soğuk algınlığı ve grip genellikle kuru bir öksürüğe neden olur. More Sentences
10	General	produce v.	göstermek
We can't produce him as a witness. Onu tanık olarak gösteremeyiz. More Sentences
11	General	produce v.	hazırlamak
We produced a 'Guide for Citizens', published in 11 languages. 'Vatandaşlar için Rehber' hazırladık ve 11 dilde yayınladık. More Sentences
12	General	produce v.	çıkarmak
The Commission has produced a fine communication and rapporteur has done an excellent job. Komisyon iyi bir tebliğ hazırlamış ve sözcü mükemmel bir iş çıkarmıştır. More Sentences
13	General	produce v.	getirmek (faiz)
The business didn't produce a profit. İş kâr getirmedi. More Sentences
14	General	produce v.	yetiştirmek
He is the greatest scientist that the world has ever produced. O, dünyanın şimdiye kadar yetiştirdiği en büyük bilim adamı. More Sentences
15	General	produce v.	üretmek
What are we to think when a waste disposal company produces glucose syrup as a parallel activity? Bir atık bertaraf şirketi paralel bir faaliyet olarak glikoz şurubu ürettiğinde ne düşüneceğiz? More Sentences
16	General	produce v.	yapmak
However, we would like to ask the Council and Commission to produce an initial evaluation as soon as possible. Bununla birlikte Konsey ve Komisyondan mümkün olan en kısa sürede bir ilk değerlendirme yapmalarını istiyoruz. More Sentences
17	General	produce v.	sonuç vermek
Does our economic policy really produce better results than that of the US? Ekonomi politikamız gerçekten ABD'ninkinden daha iyi sonuçlar veriyor mu? More Sentences
Trade/Economic
18	Trade/Economic	produce n.	ürün
Much progress will be needed before quality equal to that of our own produce is guaranteed. Kendi ürünlerimizle eşit kalitenin garanti altına alınabilmesi için çok daha fazla ilerleme kaydedilmesi gerekecektir. More Sentences
19	Trade/Economic	produce v.	üretmek
However, now Diageo is producing something called Cardhu pure malt whisky. Ancak Diageo şimdi Cardhu saf malt viski diye bir şey üretiyor. More Sentences
20	Trade/Economic	produce v.	üretim yapmak
Everyone can imagine what happens if you decide to produce more regionally, for example in the agriculture sector. Örneğin tarım sektöründe daha fazla bölgesel üretim yapmaya karar verdiğinizde neler olacağını herkes tahmin edebilir. More Sentences
Technical
21	Technical	produce v.	yapmak
I don't produce their films. Onların filmlerini ben yapmıyorum. More Sentences
22	Technical	produce v.	üretmek
It produces virtually no carbon dioxide emissions, which impact on climate. İklim üzerinde etkisi olan karbondioksit emisyonlarını neredeyse hiç üretmez. More Sentences
General
23	General	produce n.	sebze ve meyve
24	General	produce n.	sebze
25	General	produce n.	zerzevat
26	General	produce n.	sonuç
27	General	produce n.	mahsul
28	General	produce n.	üretim
29	General	produce n.	hasıla
30	General	produce n.	semere
31	General	produce n.	netice
32	General	produce n.	tarımsal ürün
33	General	produce n.	verim
34	General	produce v.	istihsal etmek
35	General	produce v.	meyve vermek
36	General	produce v.	ibraz etmek
37	General	produce v.	yol açmak
38	General	produce v.	sahnelemek
39	General	produce v.	uzatmak
40	General	produce v.	yapmak (film)
41	General	produce v.	vermek (meyve/sebze)
42	General	produce v.	sahneye koymak (oyunu)
43	General	produce v.	sahneye koymak
44	General	produce v.	husule getirmek
45	General	produce v.	çıkarıp göstermek
46	General	produce v.	doğurmak (hayvan)
47	General	produce v.	meydana getirmek
48	General	produce v.	meydana koymak
49	General	produce v.	ürün vermek
50	General	produce v.	(film) sahneye koymak
51	General	produce v.	getirmek
52	General	produce v.	imal etmek
53	General	produce v.	üretim gerçekleştirmek
Trade/Economic
54	Trade/Economic	produce n.	çiftlik ürünü
55	Trade/Economic	produce n.	üretilmiş mal
56	Trade/Economic	produce v.	imal etmek
57	Trade/Economic	produce v.	istihsal etmek
Law
58	Law	produce v.	ibraz etmek
Technical
59	Technical	produce v.	imal etmek
60	Technical	produce v.	meydana getirmek
Medical
61	Medical	produce n.	randıman
Cinema
62	Cinema	produce v.	gerçekleştirmek

Bedeutungen, die der Begriff "produce" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 109 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	produce energy v.	enerji üretmek
Coal is not used in the steel industry to produce energy but as part of the production process. Kömür, çelik endüstrisinde enerji üretmek için değil, üretim sürecinin bir parçası olarak kullanılır. More Sentences
2	General	produce a policy v.	politika üretmek
We must regain consumer confidence by producing a policy that will embrace all aspects. Tüm yönleri kucaklayacak bir politika üreterek tüketicinin güvenini yeniden kazanmalıyız. More Sentences
3	General	mass-produce v.	toplu halde üretmek
The factory has an automated assembly line to mass-produce the products. Fabrikada ürünleri toplu üretmek için otomatik bir montaj hattı var. More Sentences
Trade/Economic
4	Trade/Economic	agricultural produce n.	tarımsal ürün
GATT was going to increase the international trade in agricultural produce and generate wealth. GATT tarımsal ürünlerin uluslararası ticaretini artıracak ve zenginlik yaratacaktı. More Sentences
5	Trade/Economic	produce evidence v.	delil göstermek
Can you produce evidence to clear him? Onu temize çıkarmak için delil gösterebilir misin? More Sentences
Technical
6	Technical	produce electricity v.	elektrik üretmek
Zinc and manganese react with one another and produce electricity. Çinko ve mangan birbirleriyle reaksiyona girer ve elektrik üretilir. More Sentences
General
7	General	produce trade n.	ürün ticareti
8	General	tariff on farm produce n.	çiftlik ürünlerinde tarife
9	General	dairy produce n.	süt ürünü
10	General	farm produce n.	çiftlik ürünü
11	General	inland produce n.	yerli ürün
12	General	produce section n.	manav reyonu
13	General	cost little to produce v.	ucuza çıkmak
14	General	produce by ignition v.	ateşlemeyle meydana getirmek
15	General	produce at v.	mal etmek
16	General	produce young v.	yavrulamak
17	General	produce bubble v.	hava kabarcığı oluşturmak
18	General	produce leaves v.	yeşermek
19	General	produce foam v.	köpük oluşturmak
20	General	produce a click v.	tıkırtı yapmak
21	General	produce fruit v.	meyve vermek
22	General	produce ideas v.	düşünce üretmek
23	General	produce a solution v.	çözüm üretmek
24	General	produce an idea v.	görüş geliştirmek
25	General	produce result v.	sonuç vermek
26	General	produce an idea v.	fikir üretmek
27	General	produce result v.	netice vermek
28	General	produce statistics v.	istatistik yapmak
29	General	produce a witness v.	şahit göstermek
30	General	produce profit v.	getirisi olmak
31	General	produce catalogue v.	katalog üretmek
32	General	produce solution v.	çözüm üretmek
33	General	produce technology v.	teknoloji üretmek
34	General	produce hormone v.	hormon salgılamak
35	General	(for an artist) to produce a work of art v.	icra-i sanat etmek
36	General	mass-produce v.	seri olarak üretmek
37	General	produce knowledge v.	bilgi üretmek
38	General	produce evidence v.	kanıt göstermek
39	General	produce proof v.	kanıt göstermek
40	General	produce information v.	bilgi üretmek
41	General	produce a project v.	proje üretmek
42	General	produce map information v.	harita bilgisi üretmek
43	General	produce map v.	harita üretmek
44	General	produce results v.	sonuç getirmek
45	General	produce high income v.	yüksek gelir elde etmek
46	General	produce ideas v.	fikir üretmek
47	General	mass produce v.	toplu üretmek
48	General	produce an effect v.	etki yaratmak
49	General	produce solar energy v.	güneş enerjisi üretmek
50	General	mass-produce v.	toplu üretim yapmak
Phrasals
51	Phrasals	produce for v.	'e için üretmek
52	Phrasals	produce for v.	'a amacıyla üretmek
53	Phrasals	produce from v.	-den üretmek
54	Phrasals	produce (something) from (something) v.	(bir şeyden bir şey) çıkarıp vermek/hediye etmek
55	Phrasals	produce (something) from (something) v.	(bir şeyden bir şey) üretmek/yapmak
Colloquial
56	Colloquial	produce the goods v.	bekleneni yapmak
57	Colloquial	produce the goods v.	üzerine düşeni yapmak
58	Colloquial	produce the goods expr.	üzerine düşeni yap
59	Colloquial	produce the goods expr.	senden bekleneni yap
60	Colloquial	produce the goods expr.	senden isteneni yap
Idioms
61	Idioms	come up with (or deliver or produce) the goods v.	bekleneni ya da vaat edileni yapmak
62	Idioms	come up with (or deliver or produce) the goods v.	istenen şeyi gerçekleştirmek
63	Idioms	come up with (or deliver or produce) the goods v.	yüzünü kara çıkarmamak
64	Idioms	produce the goods v.	verdiği sözü tutmak/yerine getirmek
65	Idioms	produce the goods v.	dediğini yapmak
66	Idioms	produce the goods v.	sözünün arkasında durmak
67	Idioms	produce the goods v.	üzerine düşeni yapmak
68	Idioms	produce the goods v.	bekleneni yapmak
69	Idioms	produce the goods v.	isteneni yerine getirmek
70	Idioms	produce an attack (of some illness) v.	(bir hastalığın) krizini tetiklemek
71	Idioms	produce an attack (of some illness) v.	(bir hastalığın) atağını tetiklemek
72	Idioms	produce an attack (of some illness) v.	(bir hastalık) atağı/krizi geçirmesine neden olmak
73	Idioms	produce an attack (of some illness) v.	(bir hastalık) atağı/krizi yaratmak
74	Idioms	produce an attack (of some illness) v.	(bir hastalık) atağına/krizine yol açmak
75	Idioms	produce an attack v.	bir krizi tetiklemek
76	Idioms	produce an attack v.	bir atağı tetiklemek
77	Idioms	produce an attack v.	bir atağa/krize neden olmak
78	Idioms	produce an attack v.	bir atak/kriz yaratmak
79	Idioms	produce an attack v.	bir atağa/krize yol açmak
80	Idioms	produce the goods v.	üzerine düşeni yapmak
81	Idioms	produce the goods v.	bekleneni yapmak
82	Idioms	produce the goods v.	isteneni yapmak
83	Idioms	produce the goods v.	isteneni yerine getirmek
84	Idioms	produce the goods v.	sözünü tutmak
85	Idioms	produce the goods v.	verdiği sözü yerine getirmek
86	Idioms	produce the goods v.	dediğini yapmak
87	Idioms	produce the goods v.	sözünün arkasında durmak
Trade/Economic
88	Trade/Economic	produce broker n.	borsa acentesi
89	Trade/Economic	world-produce markets n.	dünya üretim piyasaları
90	Trade/Economic	produce market n.	emtia ve zahire piyasası
91	Trade/Economic	produce loan n.	mal kredisi
92	Trade/Economic	produce exchange n.	mal borsası
93	Trade/Economic	colonial produce n.	sömürge ürünü
94	Trade/Economic	produce trade n.	toprak ürünleri ticareti
95	Trade/Economic	produce trade n.	ürün ticareti
96	Trade/Economic	produce exchange n.	zahire borsası
97	Trade/Economic	produce something at zero-cost v.	sıfıra maletmek
Law
98	Law	produce proof v.	kanıt göstermek
99	Law	produce a witness v.	tanık göstermek
100	Law	produce the prisoners v.	tutukluların mahkemede vb. hazır bulunmalarını sağlamak
Technical
101	Technical	produce power v.	elektrik üretmek
Railway
102	Railway	covered wagon for the conveyance of early produce n.	turfanda sebze nakil vagonu
Medical
103	Medical	produce sputum v.	balgam çıkarmak
104	Medical	produce proteoglycans v.	proteoglikanlar üretmek
Agriculture
105	Agriculture	farm produce feed n.	çiftlik ürünü yem
106	Agriculture	farm produce n.	çiftlik ürünü
107	Agriculture	farm produce marketing n.	çiftlik ürünü pazarlama
108	Agriculture	produce trade n.	ürün ticareti
Education
109	Education	produce graduates v.	mezun vermek