Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | remarkable adj. | dikkat çekici | ||
It is remarkable that nobody noticed they looked so alike. Birbirlerine bu kadar benzediklerini kimsenin fark etmemiş olması dikkat çekici. More Sentences |
||||
Common Usage | remarkable adj. | dikkate değer | ||
The year that is coming to its end has been a remarkable one for Europe. Sona ermekte olan yıl Avrupa için dikkate değer bir yıl olmuştur. More Sentences |
||||
General | ||||
General | remarkable adj. | olağanüstü | ||
I am speaking so emphatically, if you will, because remarkable things are happening in the world. Bu kadar vurgulu konuşuyorum, çünkü dünyada olağanüstü şeyler oluyor. More Sentences |
||||
General | remarkable adj. | kayda değer | ||
Remarkable progress was made in the accession negotiations. Katılım müzakerelerinde kayda değer bir ilerleme kaydedilmiştir. More Sentences |
||||
General | remarkable adj. | fevkalade | ||
You've done a remarkable job. Fevkalade bir iş yaptın. More Sentences |
||||
General | remarkable adj. | dikkate değer | ||
This is not at all remarkable, as there is no democratic control over any national police force. Herhangi bir ulusal polis gücü üzerinde demokratik bir kontrol olmadığı için bu hiç de dikkate değer bir durum değildir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | remarkable n. | dikkate değer | ||
As far as I know CESAR has already accomplished remarkable things in the short time it has been in existence. Bildiğim kadarıyla CESAR, var olduğu kısa süre içinde dikkate değer işler başarmıştır. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | remarkable adj. | göze çarpan | ||
General | ||||
General | remarkable adj. | çok | ||
General | remarkable adj. | garip | ||
General | remarkable adj. | hatırı sayılır | ||
General | remarkable adj. | tuhaf | ||
General | remarkable adj. | dikkat edilmesi gereken | ||
General | remarkable adj. | klas | ||
General | remarkable adj. | dikkate şayan | ||
General | remarkable adj. | şaşırtıcı | ||
Archaic | ||||
Archaic | remarkable n. | dikkate değer şey | ||
Archaic | remarkable n. | önemli olay |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | remarkable development n. | önemli gelişme | ||
General | remarkable development n. | büyük gelişme | ||
General | remarkable effort n. | üstün gayret | ||
General | remarkable success n. | büyük başarı | ||
General | remarkable inventions n. | çarpıcı buluşlar | ||
General | take remarkable steps in v. | -de önemli adımlar atmak | ||
General | remarkable for adj. | ile tanınan | ||
General | a remarkable amount of adj. | hatrı sayılır miktarda | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | a regular guy doing something remarkable n. | kayda değer bir şeyler yapan sıradan biri | ||
Idioms | ||||
Idioms | pass-remarkable [ireland] adj. | istenmeyen/hoşa gitmeyen yorumlar yapmaya meyilli | ||
Idioms | pass-remarkable [ireland] adj. | istenmeyen/hoşa gitmeyen şeyler söyleme eğiliminde | ||
Idioms | pass-remarkable [ireland] adj. | patavatsız |