Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | unpredictable adj. | önceden kestirilemeyen | ||
My wife is very unpredictable. Karımın davranışları önceden kestirilemez. More Sentences |
||||
General | unpredictable adj. | öngörülemez | ||
Your economy based on the quest for private profits and on competition is even more unpredictable than the weather. Özel kar arayışına ve rekabete dayalı ekonominiz hava durumundan bile daha öngörülemezdir. More Sentences |
||||
General | unpredictable adj. | öngörülemeyen | ||
It's an unpredictable market. Bu öngörülemeyen bir pazar. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | unpredictable adj. | tahmin edilemez | ||
The results were unpredictable. Sonuçlar tahmin edilemezdi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | unpredictable adj. | önceden bilinmez | ||
General | unpredictable adj. | ne yapacağı belli olmaz | ||
General | unpredictable adj. | sonu bilinmez | ||
General | unpredictable adj. | sonu bilinmeyen | ||
General | unpredictable adj. | sonu belli olmayan | ||
Technical | ||||
Technical | unpredictable adj. | önceden kestirilemez |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | unpredictable weather n. | öngörülemeyen hava (durumu) | ||
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. Kaza ağırlıklı olarak öngörülemeyen hava koşulları nedeniyle meydana gelmiştir. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medical | unpredictable difficult intubation n. | öngörülemeyen zor entübasyon |