zorunda olmak - Türkisch Englisch Wörterbuch

zorunda olmak

Bedeutungen von dem Begriff "zorunda olmak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 13 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
zorunda olmak need to v.
Tom realized he didn't need to do that.
Tom, bunu yapmak zorunda olmadığını fark etti.

More Sentences
zorunda olmak have to v.
That is a fact that, alas, we have to live with.
Bu, ne yazık ki, yaşamak zorunda olduğumuz bir gerçektir.

More Sentences
zorunda olmak get v.
I've got something you've got to see.
Görmek zorunda olduğun bir şeyim var.

More Sentences
zorunda olmak require v.
We are required to wear a mask in public places.
Halka açık yerlerde maske takmak zorundayız.

More Sentences
zorunda olmak be obliged to do v.
zorunda olmak have v.
zorunda olmak have got to v.
zorunda olmak be obliged v.
zorunda olmak behoove [scotland] v.
zorunda olmak behove [scotland] v.
zorunda olmak belong [dialect] v.
Idioms
zorunda olmak be duty bound v.
zorunda olmak be bound to v.

Bedeutungen, die der Begriff "zorunda olmak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 44 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
söylemek zorunda olmak have to tell v.
I just remembered what I had to tell you.
Az önce sana söylemek zorunda olduğum şeyi hatırladım.

More Sentences
söylemek zorunda olmak have to say v.
They didn't want to listen to what I had to say.
Söylemek zorunda olduğum şeyi dinlemek istemediler.

More Sentences
beklemek zorunda olmak have to wait v.
Tom knew he'd have to wait.
Tom beklemek zorunda olduğunu biliyordu.

More Sentences
yapmak zorunda olmak have to do v.
Why should it have to do anything else?
Neden başka bir şey yapmak zorunda olsun ki?

More Sentences
evde kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) be laid up with v.
yatakta kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) be laid up with v.
-mek zorunda olmak have to v.
ele almak zorunda olmak need to address v.
dikkat etmek zorunda olmak have to be careful v.
Phrasals
(birinin/bir şeyin bir şeyini) ödemek zorunda olmak owe (something) to (someone or something) v.
Colloquial
yapmak zorunda olmak do v.
bir şeyi yapmak zorunda olmak behoove one to do something v.
(bir şey) yapmak zorunda olmak have (something) to do v.
(bir şeyi) yapmak zorunda olmak be meant to (do something) v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak have got to (do something) v.
şimdi gitmek zorunda olmak have to go now v.
çok/gerçek bir çaba sarf etmek zorunda olmak have to go some v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak mean to (do something) v.
yapmak zorunda olmak mean to do v.
Idioms
elden gelen en büyük gücü kullanmak zorunda olmak be on the stretch v.
bir şey (dert/sorun) ile yaşamak zorunda olmak have to live with something v.
dikkat etmek zorunda olmak walk on eggshells v.
dikkat etmek zorunda olmak walk on eggs v.
dikkat etmek zorunda olmak walk on thin ice v.
(bir şeyi yapmak) için çok/gerçek bir çaba sarf etmek zorunda olmak have to go some to (do something) v.
bir şeyin kalanıyla yetinmek zorunda olmak suck hind tit v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak/olmamak be not supposed to (do something) v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak/olmamak (not) be supposed to (do something) v.
biri yapmak zorunda olmak behoove one to do v.
bir şey yapmak zorunda olmak bound to do something v.
yapmak zorunda olmak be bound to do v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak have (got) to (do something) v.
gitmek zorunda olmak have to be moving along v.
kaçmak zorunda olmak have to be moving along v.
ayrılmak zorunda olmak have to be moving along v.
(bir daveti) geri çevirmek zorunda olmak have to beg off v.
yaya gitmek zorunda olmak have to hoof it v.
yürümek zorunda olmak have to hoof it v.
ile yaşamak zorunda olmak have to live with v.
kaçmak/gitmek/ayrılmak zorunda olmak have to run along v.
çıkmak zorunda olmak have to shove off v.
Speaking
neden son günde böyle bir şey olmak zorunda ki? why did this have to happen on the last day? expr.
yalnız olmak zorunda değilsin you don't have to be alone expr.
Basketball
24 saniye içerisinde şutu çekmek zorunda olmak shot clock n.