1 |
accord |
anlaşma |
n. |
|
- You have spoken of having more than an accord à minimum.
- Asgari bir anlaşmadan daha fazlasına sahip olmaktan bahsettiniz.
- It is high time we returned to the letter and spirit of the Oslo Accords.
- Oslo Anlaşmalarının lafzına ve ruhuna dönmenin tam zamanıdır.
- Did the Commission and the Council take specific action in response to a further breach of the Oslo accords?
- Komisyon ve Konsey, Oslo anlaşmalarının bir kez daha ihlal edilmesi karşısında özel bir adım attı mı?
- The Melk Accord between Austria and the Czech Republic has failed to achieve the desired results so far.
- Avusturya ve Çek Cumhuriyeti arasındaki Melk Anlaşması şu ana kadar istenen sonuçlara ulaşamadı.
- The accord should now be finalised by the middle of 2004 at the latest.
- Anlaşmanın en geç 2004 yılı ortalarında sonuçlandırılması gerekmektedir.
- Lastly, ladies and gentlemen, the principle of impartiality is wholly in line with the Oslo accords.
- Son olarak bayanlar ve baylar, tarafsızlık ilkesi Oslo anlaşmalarıyla tamamen uyumludur.
- It is worth recalling the circumstances in which the Schengen Accord was built into the treaties.
- Schengen Mutabakatının anlaşmalara dahil edildiği koşulları hatırlamakta fayda var.
- After prolonged and difficult discussions, a peace accord was signed.
- Uzun ve zorlu tartışmaların ardından bir barış anlaşması imzalandı.
- After prolonged and difficult discussions, a peace accord was signed.
- Uzun ve zorlu tartışmaların ardından barış anlaşması imzalandı.
Show More (6)
|
2 |
accord |
vermek |
v. |
|
- These actions are testimony to the importance that the Council accords the issue of controls at maritime borders.
- Bu eylemler, Konseyin deniz sınırlarındaki kontroller konusuna verdiği önemin bir göstergesidir.
- These actions are testimony to the importance that the Council accords the issue of controls at maritime borders.
- Bu eylemler, Konsey'in deniz sınırlarındaki kontroller konusuna verdiği önemin bir göstergesidir.
- The Danish Presidency has chosen to accord this area top priority.
- Danimarka Dönem Başkanlığı bu alana en yüksek önceliği vermeyi tercih etmiştir.
- Conservative MEPs accord a very great importance to issues of parental responsibility and the protection of children.
- Muhafazakâr milletvekilleri ebeveyn sorumluluğu ve çocukların korunması konularına büyük önem vermektedir.
- Despite the high priority which Parliament accords this budget chapter, the appropriations were already reduced in 2002.
- Parlamentonun bu bütçe faslına verdiği yüksek önceliğe rağmen, 2002 yılında ödenekler zaten azaltılmıştı.
Show More (2)
|
3 |
accord |
göre |
n. |
|
- A New World did not established according the principles of freedom, human rights and real democracy.
- Yeni Dünya özgürlük, insan hakları ve gerçek demokrasi ilkelerine göre kurulmamıştır.
- A New World did not established according the principles of freedom, human rights and real democracy.
- Yeni Dünya özgürlük, insan hakları ve gerçek demokrasi ilkelerine göre kurulmadı.
- According the bible, the pelican fed its chicks with its own blood.
- İncil'e göre, pelikan yavrularını kendi kanıyla beslermiş.
- According the bible, the pelican fed its chicks with its own blood.
- İncil'e göre, pelikan civcivlerini kendi kanıyla besledi.
Show More (1)
|
4 |
accord |
uyum |
n. |
|
- Today, after mature consideration and in complete accord with my conscience, I have voted 'no'.
- Bugün, olgun bir değerlendirmenin ardından ve vicdanımla tam bir uyum içerisinde 'hayır' oyu kullandım.
- Today, after mature consideration and in complete accord with my conscience, I have voted 'no'.
- Bugün olgun bir değerlendirmenin ardından ve vicdanımla tam bir uyum içerisinde "hayır" oyu kullandım.
Show More (-1)
|
5 |
accord |
birlik |
n. |
|
- We have to convince people that it is essential to accord a single, full and complete personality to the Union.
- İnsanları, Birliğe tek, tam ve eksiksiz bir kişilik kazandırmanın elzem olduğuna ikna etmeliyiz.
- How does this actually accord with the Union's policy on competition?
- Bu durum Birliğin rekabete ilişkin politikasıyla ne kadar uyumludur?
Show More (-1)
|
6 |
accord |
uyuşma |
n. |
|
- Their reports don't accord.
- Onların raporları uyuşmuyor.
- Their reports don't accord.
- Raporları uyuşmuyor.
Show More (-1)
|
7 |
accord |
sağlama |
n. |
|
- This option accords with established procedures and ensures proper scrutiny.
- Bu seçenek yerleşik usullere uygundur ve uygun bir inceleme yapılmasını sağlamaktadır.
Show More (-2)
|
8 |
accord |
anlaşmak |
v. |
|
- The Lusaka and Arusha peace accords have failed to end the violence and internal conflict.
- Lusaka ve Arusha barış anlaşmaları şiddeti ve iç çatışmayı sona erdirmekte başarısız oldu.
Show More (-2)
|
9 |
accord |
mutabakat |
n. |
|
- Fifteen Member States reached common accord and a common position, along with the Commission.
- On beş Üye Devlet, Komisyon ile birlikte ortak bir mutabakata ve ortak bir pozisyona varmıştır.
Show More (-2)
|