bruise - English Turkish Sentences
English Turkish
bruise morluk n.
  • Not because you missed a small bruise on her left ankle.
  • Sol ayak bileğindeki küçük morluğu gözden kaçırdığınız için değil.
  • Fadil caused bruises to Layla.
  • Fadıl Leyla'da morluklara neden oldu.
  • Mary's bruises are barely visible.
  • Mary'nin morlukları zorlukla görülüyor.
Show More (20)
bruise çürük n.
  • I have a bruise on my arm.
  • Kolumda bir çürük var.
  • Dan found a bruise on his son's thigh.
  • Dan oğlunun kalçasında bir çürük buldu.
  • Tom has a bruise on his right leg.
  • Tom'un sağ bacağında bir çürük var.
Show More (19)
bruise yara n.
  • He was covered with bruises.
  • Her tarafı yara bere içindeydi.
  • She touched the bruise on his arm.
  • Onun kolundaki yaraya dokundu.
Show More (-1)
bruise bere n.
  • My whole body was one big bruise after the rugby game.
  • Rugby maçından sonra bütün vücudum yara bere içindeydi.
  • How did Tom get that bruise on his leg?
  • Tom'un bacağındaki o bere nasıl oldu?
Show More (-1)
bruise yaralamak v.
  • I fell down and bruised my knee.
  • Düştüm ve dizimi yaraladım.
Show More (-2)
bruise morartmak v.
  • Where did you bruise them?
  • Onları nerede morarttın?
Show More (-2)
bruise incitmek v.
  • I fell down and bruised my knee.
  • Düştüm ve dizimi incittim.
Show More (-2)
bruise çürütmek v.
  • Where did you bruise them?
  • Onları nerede çürüttün?
Show More (-2)
bruise zedelemek v.
  • I got my left arm bruised.
  • Sol kolumu zedeledim.
Show More (-2)