1 |
bruise |
morluk |
n. |
|
- Not because you missed a small bruise on her left ankle.
- Sol ayak bileğindeki küçük morluğu gözden kaçırdığınız için değil.
- Fadil caused bruises to Layla.
- Fadıl Leyla'da morluklara neden oldu.
- Mary's bruises are barely visible.
- Mary'nin morlukları zorlukla görülüyor.
- I just got a few bruises.
- Sadece birkaç morluğum var.
- How did you get those bruises on your face?
- Yüzündeki o morluklar nasıl oldu?
- Show us your bruise.
- Bize morluğunu göster.
- Tom's face was covered in bruises.
- Tom'un yüzü morluklarla kaplıydı.
- Tom has a huge bruise on his right leg.
- Tom'un sağ bacağında büyük bir morluk var.
- Tom's bruises are barely visible anymore.
- Tom'un morlukları artık zar zor görünüyor.
- Tom's body was covered with bruises.
- Tom'un vücudu morluklarla kaplıydı.
- Sami had a bruise under his right eye.
- Sami'nin sağ gözünün altında bir morluk vardı.
- Tom has bruises on his right arm.
- Tom'un sağ kolunda morlukları var.
- How did you get those bruises on your legs?
- Bacaklarındaki o morluklar nasıl oldu?
- The bruises on Tom's face have faded.
- Tom'un yüzündeki morluklar solmuş.
- I have a bruise on my left leg.
- Sol bacağımda bir morluk var.
- I can't see any bruises.
- Ben herhangi bir morluk göremiyorum.
- She had bruises all over her body.
- Onun vücudunun her yerinde morluklar vardı.
- She's in shock and have bruises all over her.
- O şokta ve her tarafında morluklar var.
- Show me your bruise.
- Bana morluğunu göster.
- The conversation started with friendly banter but ended in bruises.
- Konuşma dostça şakayla başladı fakat morluklarla sona erdi.
- Sami saw Layla with bruises on her body.
- Sami, Layla'yı vücudunda morluklarla gördü.
- The bruises on Tom's face have faded.
- Tom'un yüzündeki morluklar geçti.
- Tom was covered in bruises.
- Tom morluklarla kaplıydı.
Show More (20)
|
2 |
bruise |
çürük |
n. |
|
- I have a bruise on my arm.
- Kolumda bir çürük var.
- Dan found a bruise on his son's thigh.
- Dan oğlunun kalçasında bir çürük buldu.
- Tom has a bruise on his right leg.
- Tom'un sağ bacağında bir çürük var.
- She touched the bruise on his arm.
- Kolundaki çürüğe dokundu.
- I have a bruise on my left leg.
- Sol bacağımda bir çürük var.
- I fell down really hard and got a black bruise on my knee.
- Çok sert düştüm ve dizimde siyah bir çürük oluştu.
- Dan found a bruise on his son's thigh.
- Dan oğlunun kalçasının üzerinde bir çürük buldu.
- It's just a little bruise.
- Sadece küçük bir çürük.
- Tom has a huge bruise on his right leg.
- Tom'un sağ bacağında kocaman bir çürük var.
- Tom had a bruise on his arm.
- Tom'un kolunda bir çürük vardı.
- Show her your bruise.
- Ona çürüğünü göster.
- Sami had a bruise under his right eye.
- Sami'nin sağ gözünün altında bir çürük vardı.
- Show them your bruise.
- Onlara çürüğünü göster.
- Show Tom your bruise.
- Tom'a çürüğünü göster.
- Tom has a black bruise on his right leg.
- Tom'un sağ bacağında siyah bir çürük var.
- I have a bruise.
- Bir çürüğüm var.
- Show me your bruise.
- Bana çürüğünü göster.
- Show him your bruise.
- Ona çürüğünü göster.
- How did Tom get that bruise on his leg?
- Tom'un bacağındaki o çürük nasıl oldu?
- Show us your bruise.
- Bize çürüklerini göster.
- Show them your bruise.
- Onlara çürüklerini göster.
- Tom has a black bruise on his right leg.
- Tom sağ bacağında siyah bir çürüğe sahip.
Show More (19)
|
3 |
bruise |
yara |
n. |
|
- He was covered with bruises.
- Her tarafı yara bere içindeydi.
- She touched the bruise on his arm.
- Onun kolundaki yaraya dokundu.
Show More (-1)
|
4 |
bruise |
bere |
n. |
|
- My whole body was one big bruise after the rugby game.
- Rugby maçından sonra bütün vücudum yara bere içindeydi.
- How did Tom get that bruise on his leg?
- Tom'un bacağındaki o bere nasıl oldu?
Show More (-1)
|
5 |
bruise |
yaralamak |
v. |
|
- I fell down and bruised my knee.
- Düştüm ve dizimi yaraladım.
Show More (-2)
|
6 |
bruise |
morartmak |
v. |
|
- Where did you bruise them?
- Onları nerede morarttın?
Show More (-2)
|
7 |
bruise |
incitmek |
v. |
|
- I fell down and bruised my knee.
- Düştüm ve dizimi incittim.
Show More (-2)
|
8 |
bruise |
çürütmek |
v. |
|
- Where did you bruise them?
- Onları nerede çürüttün?
Show More (-2)
|
9 |
bruise |
zedelemek |
v. |
|
- I got my left arm bruised.
- Sol kolumu zedeledim.
Show More (-2)
|