|
- The situation of the world coffee market, therefore, is not a secondary, minor issue.
- Dolayısıyla dünya kahve piyasasının durumu ikincil, önemsiz bir mesele değildir.
- Later on I paid 1 000 Ugandan shillings in the Sheraton Hotel for just one cup of coffee!
- Daha sonra Sheraton Otel'de sadece bir fincan kahve için 1 000 Uganda şilini ödedim!
- You must remember that the real problem with the coffee sector is the lack of demand.
- Kahve sektöründeki asıl sorunun talep yetersizliği olduğunu unutmamalısınız.
- Furthermore, as the coffee is being produced at too high a yield, its very quality is declining.
- Dahası, kahve çok yüksek verimle üretildiği için kalitesi de düşüyor.
- We welcome the fact that in November the Council gave serious consideration to this issue of coffee dependency.
- Kasım ayında Konsey'in kahve bağımlılığı konusunu ciddi bir şekilde ele almış olmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
- In the case of coffee, this advantage is favourable climatic conditions.
- Kahve söz konusu olduğunda bu avantaj elverişli iklim koşullarıdır.
- An ordinary coffee planter in Tanzania or Kenya earns at best a few euros per week.
- Tanzanya ya da Kenya'daki sıradan bir kahve ekicisi haftada en iyi ihtimalle birkaç Euro kazanmaktadır.
- Today's problem is that the United States, which is the second biggest coffee consumer, is outside the ICO.
- Bugünkü sorun, en büyük ikinci kahve tüketicisi olan ABD'nin Uluslararası Kahve Örgütü dışında olmasıdır.
- Countries such as Burundi, Ethiopia and Uganda rely on coffee exports for more than 50% of their income.
- Burundi, Etiyopya ve Uganda gibi ülkeler gelirlerinin %50'sinden fazlasını kahve ihracatından sağlamaktadır.
- Where, for example, in the European Union's institutions, can you find fairly traded coffee?
- Örneğin, Avrupa Birliği kurumlarında adil ticareti yapılan kahveyi nerede bulabilirsiniz?
- In which of this Parliament's bars and restaurants is fairly traded coffee served?
- Bu Parlamentonun hangi bar ve restoranında adil ticareti yapılan kahve servis ediliyor?
- While I was daydreaming about this over a coffee this morning, I spilt my drink on my trousers.
- Bu sabah kahve eşliğinde bunları hayal ederken içeceğimi pantolonuma döktüm.
- The EU Member States make up 15 of the 21 importing country members of the International Coffee Organisation.
- AB Üye Devletleri, Uluslararası Kahve Örgütü'nün 21 ithalatçı ülke üyesinden 15'ini oluşturmaktadır.
- The next item is the Commission statement on the crisis on the international coffee market.
- Bir sonraki madde, uluslararası kahve piyasasındaki krize ilişkin Komisyon açıklamasıdır.
- The fall in coffee prices is indeed catastrophic.
- Kahve fiyatlarındaki düşüş gerçekten de felaket.
- I agree with what has been said about the price of coffee.
- Kahve fiyatı hakkında söylenenlere katılıyorum.
- In Uganda, for instance, the coffee growers are suffering enormously.
- Örneğin Uganda'da kahve yetiştiricileri büyük sıkıntılar çekiyor.
- We account for almost half of all the world's coffee imports.
- Dünya kahve ithalatının neredeyse yarısını biz gerçekleştiriyoruz.
- Coffee sector workers are no longer able to make a living from production.
- Kahve sektörü çalışanları artık geçimlerini üretimden sağlayamamaktadır.
- The coffee growers must, however, be guaranteed a minimum income here and now.
- Bununla birlikte kahve yetiştiricilerine burada ve şimdi asgari bir gelir garanti edilmelidir.
- You could survive on planting coffee.
- Kahve ekerek hayatta kalabilirsiniz.
- The customs tariffs that are still in force for coffee products must therefore be removed.
- Bu nedenle kahve ürünleri için halen yürürlükte olan gümrük tarifeleri kaldırılmalıdır.
- Ten years ago coffee-producing countries received around one-third of every dollar spent on coffee.
- On yıl önce kahve üreticisi ülkeler kahve için harcanan her doların yaklaşık üçte birini alıyordu.
- Similarly, the Commission must support the International Coffee Organisation's quality-improvement programme.
- Benzer şekilde Komisyon, Uluslararası Kahve Örgütü'nün kalite geliştirme programını desteklemelidir.
- In the ICO, this initiative is greatly supported by the coffee producing countries.
- Uluslararası Kahve Örgütü'nde bu girişim, kahve üreticisi ülkeler tarafından büyük destek görmektedir.
- The common resolution, however, dares to recommend an increase in the power of coffee farmers on the market.
- Ancak ortak karar, kahve çiftçilerinin piyasadaki gücünün artırılmasını önermeye cesaret etmektedir.
- Suddenly, the indigent coffee planter has several different sources of income and more work opportunities.
- Birdenbire yoksul kahve ekicisi birkaç farklı gelir kaynağına ve daha fazla iş fırsatına sahip oldu.
- The example of the coffee crisis, however, demonstrates that this is not enough.
- Ancak kahve krizi örneği bunun yeterli olmadığını göstermektedir.
- I agree with what has been said about the price of coffee.
- Kahve fiyatı konusunda söylenenlere katılıyorum.
- The coffee market is currently undergoing a serious crisis.
- Kahve piyasası şu anda ciddi bir krizden geçmektedir.
- In which of this Parliament's bars and restaurants is fairly traded coffee served?
- Bu Parlamento'nun hangi bar ve restoranında adil ticareti yapılan kahve servis ediliyor?
- We account for almost half of all the world's coffee imports.
- Dünya kahve ithalatının neredeyse yarısını biz yapıyoruz.
- We should therefore not look at coffee as a stand-alone issue.
- Bu nedenle kahveye tek başına bir mesele olarak bakmamalıyız.
- Just as he says, the price of coffee has fallen dramatically in recent years.
- Kendisinin de söylediği gibi kahve fiyatları son yıllarda önemli ölçüde düştü.
- Today's problem is that the United States, which is the second biggest coffee consumer, is outside the ICO.
- Bugünkü sorun, en büyük ikinci kahve tüketicisi olan ABD'nin ICO'nun dışında olmasıdır.
- One hundred and fifty Ugandan shillings are what a grower gets for a kilo of the coffee he grows.
- Bir üreticinin yetiştirdiği kahvenin bir kilosu için aldığı para yüz elli Uganda şilinidir.
- The coffee bush cannot at present be used for animal feed.
- Kahve çalısı şu anda hayvan yemi olarak kullanılamaz.
- If you go down to the Sheraton in Kampala, you pay one thousand Ugandan shillings for one single cup of coffee.
- Kampala'daki Sheraton'a gittiğinizde tek bir fincan kahve için bin Uganda şilini ödüyorsunuz.
- We welcome the fact that in November the Council gave serious consideration to this issue of coffee dependency.
- Kasım ayında Konseyin kahve bağımlılığı konusunu ciddi bir şekilde ele almış olmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
- It has natural resources such as oil, fish, coffee, rice and timber.
- Petrol, balık, kahve, pirinç ve kereste gibi doğal kaynaklara sahiptir.
- Just as he says, the price of coffee has fallen dramatically in recent years.
- Kendisinin de söylediği gibi, kahve fiyatları son yıllarda önemli ölçüde düştü.
- What is true for coffee is also true for the other raw materials, particularly oil.
- Kahve için geçerli olan, başta petrol olmak üzere diğer hammaddeler için de geçerlidir.
- I haven't had a real coffee since Shanghai.
- Şangay'dan beri gerçek bir kahve içmedim.
- Reasons for having a cup of coffee daily are not limited to these.
- Her gün bir fincan kahve içmenin nedenleri bunlarla sınırlı değil.
- First, though, some coffee would be nice.
- Ama öncesinde biraz kahve iyi giderdi.
- First, though, some coffee would be nice.
- Ama önce biraz kahve tatlı olurdu.
- First, though, some coffee would be nice.
- Ama önce biraz kahve iyi olurdu.
- I haven't had a real coffee since Shanghai.
- Şanghay'dan beri gerçek bir kahve içmemiştim.
- Two weeks later, we met for a coffee downtown.
- İki hafta sonra, şehir merkezinde kahve içmek için buluştuk.
- Do little things, like bring her a cup of coffee in bed.
- Küçük şeyler yap, mesela yatağına bir bardak kahve getir.
- Could I get another cup of coffee?
- Ben bir fincan kahve daha alabilir miyim?
- What about a cup of hot coffee?
- Bir fincan sıcak kahveye ne dersiniz?
- He doesn't like coffee.
- O, kahveyi sevmez.
- How much does a cup of coffee cost?
- Bir fincan kahve ne kadar?
- What's in the coffee?
- Kahvenin içinde ne var?
- Generally speaking, Americans like coffee.
- Genel olarak, Amerikalılar kahveyi severler.
- Would you like a coffee?
- Bir kahve ister misin?
- Tom wants more coffee.
- Tom daha fazla kahve istiyor.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusuna bayılırım.
- Tom usually starts his day with a hot cup of coffee.
- Tom güne genellikle sıcak bir fincan kahve ile başlar.
- Let's stop for coffee.
- Kahve içmek için duralım.
- How much coffee have you drunk today?
- Bugün ne kadar kahve içtin?
- I drink three or four cups of coffee a day.
- Günde üç ya da dört fincan kahve içerim.
- I stole Tom's favorite coffee mug.
- Tom'un en sevdiği kahve fincanını çaldım.
- The coffee is all gone.
- Kahvenin hepsi bitmiş.
- Tom drinks six cups of coffee a day.
- Tom günde altı fincan kahve içer.
- I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.
- Biftek, yumurta, patates kızartması, kızarmış ekmek ve kahve var.
- She invited him in for a cup of coffee.
- Onu bir fincan kahve içmeye davet etti.
- Would you please pour me a cup of coffee?
- Lütfen bana bir fincan kahve koyar mısınız?
- Have some coffee.
- Biraz kahve alın.
- Tom told me that he drinks at least three cups of coffee a day.
- Tom bana günde en az üç fincan kahve içtiğini söyledi.
- Let's go grab a cup of coffee.
- Hadi gidip bir fincan kahve içelim.
- Is that my coffee?
- Bu benim kahvem mi?
- Which do you want, tea or coffee?
- Hangisini istersiniz, çay mı kahve mi?
- That's good coffee.
- Bu iyi kahve.
- Every day I go to the café and have coffee.
- Her gün kafeye gidip kahve içerim.
- I've already had two coffees.
- Zaten iki kahve içtim.
- I'll go and get you a cup of coffee.
- Gidip sana bir fincan kahve getireceğim.
- I don't sugar my coffee.
- Kahveme şeker atmam.
- He brought me coffee, when I had asked for tea.
- Çay istediğimde, bana kahve getirdi.
- Shall I make you some coffee?
- Sana biraz kahve yapayım mı?
- I told you I didn't want any coffee.
- Sana hiç kahve istemediğimi söyledim.
- I'll have a cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve alayım lütfen.
- How much coffee do you drink every day?
- Her gün ne kadar kahve içersin?
- Bring me a cup of coffee.
- Bana bir fincan kahve getir.
- No sooner had we sat down than she brought us coffee.
- Daha oturur oturmaz bize kahve getirdi.
- There isn't enough coffee for everyone.
- Herkes için yeterli kahve yok.
- Please give me another cup of coffee.
- Lütfen bana bir fincan kahve daha ver.
- I like coffee better than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok severim.
- Tom will get you some coffee.
- Tom sana kahve getirecek.
- Brazil fulfills most of our demand for coffee.
- Kahve ihtiyacımızın büyük bir kısmını Brezilya karşılıyor.
- I prefer weak coffee.
- Sade kahveyi tercih ederim.
- Can I get you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve getireyim mi?
- I slightly bent over to choose a coffee and get the change.
- Kahve seçmek ve para üstünü almak için hafifçe eğildim.
- Tom brewed some coffee.
- Tom biraz kahve yaptı.
- Are you sure you don't want to come with me to get a cup of coffee?
- Benimle kahve içmeye gelmek istemediğine emin misin?
- I'd like a cup of coffee, too, please.
- Ben de bir fincan kahve istiyorum, lütfen.
- I always have two cups of coffee in the morning.
- Sabahları her zaman iki fincan kahve içerim.
- Tom likes his coffee without sugar.
- Tom kahvesini şekersiz sever.
- Would you like tea or coffee?
- Çay mı kahve mi istersiniz?
- My father likes strong coffee.
- Babam koyu kahveyi sever.
- Tom offered me a cup of coffee.
- Tom bana bir fincan kahve ikram etti.
- I don't have time for a cup of coffee right now.
- Şu anda bir fincan kahve için zamanım yok.
- Tom put salt in his coffee by mistake.
- Tom yanlışlıkla kahvesine tuz koydu.
- Do you want a spot of coffee?
- Biraz kahve ister misiniz?
- How much do I owe you for the cup of coffee?
- Bir fincan kahve için sana ne kadar borçluyum?
- As Tom sat down, he bumped the table and his coffee spilled onto the tablecloth.
- Tom otururken masaya çarptı ve kahvesi masa örtüsüne döküldü.
- I just ordered a coffee, because I was not hungry.
- Ben sadece bir kahve sipariş ettim, çünkü aç değildim.
- I don't like the way Tom makes coffee.
- Tom'un kahve yapma şeklini sevmiyorum.
- There's no coffee left.
- Hiç kahve kalmadı.
- This coffee is too weak.
- Bu kahve çok zayıf.
- How much coffee do you drink?
- Ne kadar kahve içiyorsun?
- It really smells like coffee.
- Bu gerçekten kahve gibi kokuyor.
- Please can we have two teas and one coffee.
- Lütfen iki çay ve bir kahve alabilir miyiz?
- He drinks his coffee black every time.
- Kahvesini her zaman sade içer.
- We had coffee together.
- Birlikte kahve içtik.
- Would you like coffee or tea?
- Kahve mi çay mı istersiniz?
- This is good coffee.
- Bu iyi kahve.
- He puts a lot of sugar and cream in his coffee.
- Kahvesine çok şeker ve krema koyuyor.
- We're going to need some more coffee.
- Biraz daha kahveye ihtiyacımız olacak.
- Tom likes his coffee with lots of sugar.
- Tom kahvesini çok şekerli sever.
- He sipped the hot coffee slowly.
- O, yavaşça sıcak kahveyi yudumladı.
- I always have two cups of coffee in the morning.
- Ben sabahleyin her zaman iki fincan kahve içerim.
- I like this blend of coffee.
- Bu kahve karışımını seviyorum.
- I'll put sugar in my coffee.
- Kahveme şeker koyacağım.
- Get me some coffee.
- Bana kahve getir.
- How about another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahveye ne dersin?
- Tom took a sip from his coffee mug.
- Tom kahve fincanından bir yudum aldı.
- Who wants coffee?
- Kahve isteyen?
- Tom downed his coffee.
- Tom kahvesini içti.
- Tom didn't even have enough money to buy a cup of coffee.
- Tom'un bir fincan kahve alacak kadar bile parası yoktu.
- Let me make you a cup of hot coffee.
- Sana bir fincan sıcak kahve yapayım.
- Would you rather have a cup of coffee or a cup of tea?
- Bir fincan kahve mi veya bir fincan çay mı tercih edersin?
- This coffee is too strong for me.
- Bu kahve benim için çok sert.
- Tom said he'd like to have another cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve daha içmek istediğini söyledi.
- Tom puts lots of sugar in his coffee.
- Tom kahvesine bir sürü şeker koyar.
- Let's go for a coffee?
- Kahve içmeye gidelim mi?
- I want another cup of coffee.
- Bir fincan daha kahve istiyorum.
- Coffee is the holy drink of university students.
- Kahve üniversite öğrencilerinin kutsal içeceğidir.
- I must have a cup of coffee in the morning.
- Sabahları bir fincan kahve içmeliyim.
- I like coffee better.
- Ben kahveyi daha çok severim.
- How many cups of coffee a day are too many?
- Günde kaç fincan kahve fazla kaçar?
- I just made a fresh pot of coffee.
- Az önce taze bir kahve yaptım.
- Let's go get some coffee.
- Hadi gidip kahve alalım.
- That coffee smells good.
- O kahve güzel kokuyor.
- Give me the cup of coffee!
- Bana bir fincan kahve ver!
- I spilled coffee on my pants.
- Pantolonuma kahve döktüm.
- I poured myself a third cup of coffee.
- Kendime üçüncü bir fincan kahve doldurdum.
- I don't put sugar in my coffee.
- Ben kahveme şeker koymam.
- Coffee, please.
- Kahve, lütfen.
- Coffee prices have jumped almost 50% in six months.
- Kahve fiyatları altı ay içinde neredeyse %50 arttı.
- You want to drink tea or coffee?
- Çay mı yoksa kahve mi içmek istersin?
- Tom talked Mary into going out for coffee.
- Tom Mary'yi kahve için dışarı çıkmaya ikna etti.
- Would you like to have a cup of coffee?
- Bir fincan kahve ister misiniz?
- I always start my day with a cup of coffee.
- Günüme her zaman bir fincan kahveyle başlarım.
- Tom made some coffee.
- Tom biraz kahve yaptı.
- I would rather have tea than coffee.
- Kahve yerine çay içmeyi tercih ederim.
- All I drank was coffee.
- İçtiğim tek şey kahveydi.
- I like my coffee dark and strong.
- Kahvemi koyu ve sert severim.
- She didn't like coffee.
- O kahve sevmiyordu.
- Tom drinks a lot of coffee.
- Tom çok kahve içiyor.
- He added sugar to his coffee.
- Kahvesine şeker ekledi.
- Would you mind if I poured myself a cup of coffee?
- Kendime bir fincan kahve koysam sorun olur mu?
- How about some more coffee?
- Biraz daha kahveye ne dersin?
- Night watchmen drink a lot of coffee.
- Gece bekçileri çok kahve içiyorlar.
- May I have a cup of coffee with cream and sugar?
- Kremalı ve şekerli bir fincan kahve alabilir miyim?
- Can I have a cup of coffee?
- Bir fincan kahve alabilir miyim?
- I don't put sugar in my coffee.
- Kahveme şeker koymam.
- She added milk to the coffee.
- Kahveye süt kattı.
- Wake up and smell the coffee.
- Uyan ve kahveyi kokla.
- How much coffee did you drink this morning?
- Bu sabah ne kadar kahve içtin?
- Could I have a cup of coffee?
- Bir fincan kahve alabilir miyim?
- All I want is a cup of coffee and a piece of toast.
- Bütün istediğim bir fincan kahve ve bir parça tost.
- The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
- Kahve, sıkıcı konser boyunca uyanık kalmamı sağladı.
- Do you want to grab a quick cup of coffee?
- Hızlıca bir fincan kahve içmek ister misin?
- Please put a lump of sugar in my coffee.
- Lütfen kahveme bir parça şeker koyun.
- The coffee has nice aroma.
- Kahvenin güzel bir aroması var.
- I would like to have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha almak istiyorum.
- I would rather have a coffee.
- Kahve içmeyi tercih ederim.
- I don't add sugar to my coffee.
- Kahveme şeker katmıyorum.
- This coffee is a blend of Java and Brazil.
- Bu kahve Java ve Brezilya karışımı.
- Potatoes, figs, and coffee are my favorite foods.
- Patates, incir ve kahve en sevdiğim yiyeceklerdir.
- Tom offered Mary more coffee.
- Tom, Mary'ye biraz daha kahve ikram etti.
- How much does a cup of coffee cost here?
- Bir fincan kahve burada ne kadar?
- Would you prefer milk or coffee?
- Süt mü yoksa kahve mi tercih edersiniz?
- Tom walked into the kitchen to get himself some coffee.
- Tom kendine biraz kahve almak için mutfağa yürüdü.
- Tom likes his coffee black.
- Tom kahvesini sade sever.
- Tom watched Mary put sugar in her coffee.
- Tom, Mary'nin kahvesine şeker koymasını izledi.
- Can I get a cup of coffee to go?
- Götürmek için bir fincan kahve alabilir miyim?
- Are you sure you don't want coffee?
- Kahve istemediğine emin misin?
- I spilled my coffee on the carpet.
- Kahvemi halıya döktüm.
- A cup of coffee would be nice.
- Bir fincan kahve iyi olurdu.
- I prefer hot cocoa over coffee.
- Kahve yerine sıcak kakaoyu tercih ederim.
- I thought a cup of coffee might make you feel better.
- Bir fincan kahvenin seni daha iyi hissettirebileceğini düşündüm.
- Tom just wants a muffin and a cup of coffee.
- Tom sadece bir çörek ve bir fincan kahve istiyor.
- I've got some coffee for us.
- Bizim için kahvem var.
- He doesn't like coffee.
- Kahveden hoşlanmaz.
- The coffee has a nice aroma.
- Kahve hoş bir aromaya sahiptir.
- Starbucks is the best place to buy coffee.
- Starbucks kahve almak için en iyi yerdir.
- Let's get coffee.
- Kahve alalım.
- I like your coffee.
- Kahveni severim.
- Do you want to drink coffee?
- Kahve içmek ister misin?
- Would you mind terribly making me a cup of coffee?
- Bana bir fincan kahve yapar mısın?
- How do they want their coffee?
- Kahveyi nasıl içiyorlar?
- The price of coffee went down.
- Kahvenin fiyatı düştü.
- They talked over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde konuştular.
- Tom likes tea better than coffee.
- Tom çayı kahveden daha çok seviyor.
- Tom handed Mary a cup of hot coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan sıcak kahve uzattı.
- Eve drinks only coffee.
- Eve yalnızca kahve içer.
- Coffee would be nice.
- Kahve iyi olurdu.
- Which do you drink more, coffee or tea?
- Hangisini daha çok içersin, kahveyi mi yoksa çayı mı?
- As soon as we sat down, she brought us coffee.
- Biz oturur oturmaz, o bize kahve getirdi.
- I haven't had my coffee yet.
- Henüz kahvemi içmedim.
- There isn't enough coffee for everybody.
- Herkes için yeterli kahve yok.
- I would rather have tea than coffee.
- Kahve içmektense çay içmeyi tercih ederim.
- Give me some coffee if there is any left.
- Eğer kaldıysa bana biraz kahve ver.
- Tom invited the gardener in for a cup of coffee.
- Tom bahçıvanı bir fincan kahve içmeye davet etti.
- There's not enough coffee for everyone.
- Herkese yetecek kadar kahve yok.
- Do you want some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
- Tom doesn't put sugar in his coffee.
- Tom kahvesine şeker koymaz.
- Don't drink too much coffee.
- Çok fazla kahve içmeyin.
- I like coffee very much.
- Kahveyi çok severim.
- Are you sure you don't want a cup of coffee?
- Bir fincan kahve istemediğinden emin misin?
- Finns drink a lot of coffee.
- Finliler çok kahve içer.
- Tom always drinks his coffee black and without sugar.
- Tom kahvesini her zaman şekersiz ve sade içer.
- I've brought a cup of coffee.
- Bir fincan kahve getirdim.
- I only wanted a cup of coffee.
- Yalnızca bir fincan kahve istemiştim.
- Tom sipped his coffee slowly.
- Tom kahvesini yavaşça yudumladı.
- He inadvertently put salt into his cup of coffee.
- Kahve fincanına kazara tuz attı.
- I love coffee.
- Kahveyi seviyorum.
- I met a friend in town, and I drank a cup of coffee with her in a café.
- Şehirde bir arkadaşla karşılaştım ve onunla bir kafede bir fincan kahve içtim.
- Tom drinks a lot of coffee.
- Tom çok kahve içer.
- My coffee mug disappeared.
- Kahve fincanım kayboldu.
- Tom finished his coffee and asked for a refill.
- Tom kahvesini bitirdi ve yeniden doldurulmasını istedi.
- He brought me a coffee even though I had asked for a tea.
- Çay istememe rağmen bana kahve getirdi.
- This coffee is undrinkable.
- Bu kahve içilemez.
- Finns drink a lot of coffee.
- Finliler çok kahve içiyor.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi yanlışlıkla Tom'un üzerine biraz sıcak kahve döktü.
- Tom went to the kitchen to get a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve almak için mutfağa gitti.
- I prefer coffee to tea.
- Kahveyi çaya tercih ederim.
- I'd like a coffee, please.
- Kahve istiyorum, lütfen.
- I like coffee and toast for breakfast.
- Ben kahvaltıda kahve ve tostu severim.
- Could I have some more coffee?
- Biraz daha kahve alabilir miyim?
- The Italian paid for his coffee in Germany with Greek euro coins.
- İtalyan, Almanya'da kahve parasını Yunan Euro'su ile ödedi.
- Tom's coffee mug is next to Mary's.
- Tom'un kahve fincanı Mary'ninkinin yanında.
- You'd better not drink too much coffee so late at night.
- Geceleyin bu kadar geç vakitte çok fazla kahve içmezsen iyi olur.
- I like my coffee strong.
- Ben kahvemi koyu severim.
- I'd like some more coffee.
- Ben biraz daha kahve istiyorum.
- Tom drinks too much coffee.
- Tom çok fazla kahve içiyor.
- Would you like to drink tea or coffee?
- Çay mı kahve mi içmek istersiniz?
- She invited me over for coffee.
- Beni kahve içmeye davet etti.
- The only thing that Tom drinks is coffee.
- Tom'un içtiği tek şey kahve.
- There's hardly any coffee left in the pot.
- Cezvede neredeyse hiç kahve kalmamış.
- Why do you like coffee strong?
- Neden kahveyi sert seviyorsun?
- A cup of coffee cleared up my headache.
- Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.
- Would you accept a Brazilian coffee?
- Brezilya kahvesi kabul eder misin?
- I'll have a cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve alayım, lütfen.
- Can I have some coffee?
- Biraz kahve alabilir miyim?
- Sami made the coffee.
- Sami kahveyi yaptı.
- I usually drink my coffee with milk.
- Kahvemi genellikle sütle içerim.
- How many cups of coffee do you drink every day?
- Her gün kaç fincan kahve içiyorsun?
- What I'd really like is a hot cup of coffee.
- Gerçekten istediğim şey bir fincan sıcak kahve.
- The coffee has been sitting too long.
- Kahve epeydir bekliyor.
- I always drink a cup of coffee every morning.
- Her sabah mutlaka bir fincan kahve içerim.
- The coffee was too hot for me to drink.
- Kahve benim için içilemeyecek kadar sıcaktı.
- Does a cup of coffee cost one crown?
- Bir fincan kahve bir kron mu?
- There were three coffee mugs on the table.
- Masada üç kahve fincanı vardı.
- Pour me another cup of coffee and I'll eat another doughnut.
- Bana bir fincan daha kahve doldur ve bir çörek daha yiyeceğim.
- I don't know whether she likes her coffee black.
- Ben, kahvesini koyu sevip sevmediğini bilmiyorum.
- Why do you like coffee strong?
- Neden kahveyi koyu seviyorsun?
- I'm going to have some coffee.
- Biraz kahve içeceğim.
- I only have time for coffee.
- Benim sadece kahve için zamanım var.
- She finished her coffee and asked for another.
- Kahvesini bitirdi ve bir tane daha istedi.
- He drinks too much coffee.
- O çok fazla kahve içer.
- Would you like a coffee?
- Kahve ister misiniz?
- Tom stirred his coffee with a spoon.
- Tom kahvesini kaşıkla karıştırdı.
- I like good coffee.
- İyi kahveyi severim.
- Not everyone likes to drink tea, take me for example, I like coffee.
- Herkes çay içmeyi sevmez, mesela ben kahve severim.
- Go get yourself a cup of coffee.
- Kendine bir fincan kahve almaya git.
- My mother looked up the history of coffee cups.
- Annem kahve fincanlarının tarihini araştırdı.
- Do you drink tea or coffee?
- Çay mı kahve mi içersin?
- I would like a cup of coffee, please.
- Lütfen bir fincan kahve istiyorum.
- Give me another cup of coffee.
- Bana bir fincan kahve daha ver.
- I want a cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve istiyorum, lütfen.
- Would you like another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve ister misiniz?
- She spilled coffee on the table.
- Masaya kahve döktü.
- Tom brought Mary a coffee.
- Tom, Mary'ye kahve getirdi.
- She put salt into her coffee by mistake.
- Yanlışlıkla kahvesine tuz koydu.
- I'm going to get some more coffee.
- Biraz daha kahve alacağım.
- I never put sugar in my coffee.
- Kahveme asla şeker koymam.
- He is getting some coffee.
- Kahve alıyor.
- Nowadays coffee is scarce.
- Günümüzde kahve azdır.
- Will you have another cup of coffee?
- Bir fincan kahve daha alır mısın?
- Tom drinks too much coffee.
- Tom çok fazla kahve içer.
- I wonder whether Tom prefers coffee or tea.
- Tom'un kahve mi yoksa çay mı tercih ettiğini merak ediyorum.
- We finished up lunch with coffee.
- Öğle yemeğini kahveyle bitirdik.
- I wouldn't mind a cup of coffee.
- Bir fincan kahveye hayır demem.
- A cup of coffee relieved me of my headache.
- Bir fincan kahve benim baş ağrımı hafifletti.
- The coffee was so hot that I nearly burned my tongue.
- Kahve o kadar sıcaktı ki neredeyse dilimi yakıyordum.
- I really want a cup of coffee.
- Gerçekten bir fincan kahve istiyorum.
- He gave me coffee even though I had asked for tea.
- Çay istememe rağmen bana kahve verdi.
- You love coffee.
- Sen kahveyi seversin.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi kazayla Tom'un üzerine sıcak kahve döktü.
- The coffee is here, it ended up frothy.
- Kahve geldi, köpüklü olmuş.
- Mary uses a paper filter to strain coffee.
- Mary kahveyi süzmek için kağıt filtre kullanır.
- I prefer tea over coffee.
- Çayı kahveye tercih ederim.
- Do you prefer coffee or tea?
- Kahve mi yoksa çay mı tercih edersin?
- Greater demand for high-quality coffee has helped drive coffee prices higher.
- Yüksek kaliteli kahveye olan talebin artması kahve fiyatlarının yükselmesine yardımcı oldu.
- The coffee is too bitter.
- Kahve çok acı.
- My father cannot go without coffee even for a day.
- Babam bir gün bile kahvesiz duramaz.
- I bought myself a cup of coffee.
- Kendime bir fincan kahve aldım.
- This coffee is really strong.
- Bu kahve gerçekten sert.
- Tom invited me over for coffee.
- Tom beni kahve içmeye davet etti.
- Let's get coffee.
- Kahve içelim.
- Would you like to have some coffee?
- Kahve içmek ister misiniz?
- I thought you might like some hot coffee.
- Biraz sıcak kahve isteyebileceğini düşündüm.
- Tom and I had coffee together.
- Tom ve ben birlikte kahve içtik.
- Tom doesn't like Irish coffee.
- Tom İrlanda kahvesini sevmez.
- I always leave something behind at work, like a jacket, my coffee cup, or my hat.
- İş yerinde her zaman ceketim, kahve fincanım ya da şapkam gibi bir şeyimi arkamda bırakırım.
- Tom's company imports coffee from Brazil.
- Tom'un şirketi Brezilya'dan kahve ithal ediyor.
- Do you want some tea or some coffee?
- Çay mı istersin, kahve mi?
- Two large coffees, please.
- İki büyük kahve, lütfen.
- Do you want some tea or some coffee?
- Biraz çay mı yoksa biraz kahve mi istersin?
- Please give me a cup of coffee.
- Lütfen bana bir fincan kahve verin.
- I poured myself another cup of coffee.
- Kendime bir fincan kahve daha doldurdum.
- Would you like more coffee?
- Biraz daha kahve ister misin?
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana iyi bir İtalyan kahvesinin nasıl yapıldığını göstereceğim.
- One of this country's most important products is coffee.
- Bu ülkenin en önemli ürünlerinden biri kahvedir.
- Would you like a cup of coffee?
- Bir fincan kahve ister misiniz?
- Tom got up and walked into the kitchen to get a cup of coffee.
- Tom kalktı ve bir fincan kahve almak için mutfağa gitti.
- I would rather have a coffee.
- Bir kahve içmeyi tercih ederim.
- We need some coffee.
- Biraz kahveye ihtiyacımız var.
- They chatted over coffee for more than two hours.
- İki saatten fazla kahve içerek sohbet ettiler.
- I'll make a pot of coffee.
- Bir fincan kahve yapacağım.
- Do you take sugar in your coffee?
- Kahvenizde şeker alır mısınız?
- Tom likes to dunk his biscuit in his coffee.
- Tom bisküvisini kahvesine bandırmayı sever.
- Make me some coffee.
- Bana biraz kahve yap.
- Tom drank a second cup of coffee and ate another doughnut.
- Tom ikinci bir fincan kahve içti ve bir çörek daha yedi.
- Tom suggested to Mary that she offer John a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye John'a bir fincan kahve ikram etmesini önerdi.
- There is not enough coffee.
- Yeterince kahve yok.
- Why have coffee prices gone up?
- Kahve fiyatları neden arttı?
- Tom didn't even offer me a cup a coffee.
- Tom bana bir fincan kahve bile teklif etmedi.
- Did you bring coffee?
- Kahve getirdin mi?
- I like a good cup of coffee.
- İyi bir fincan kahveyi severim.
- Do you like coffee?
- Kahve sever misin?
- Tom helped himself to a cup of coffee.
- Tom kendine bir fincan kahve aldı.
- She invited him in for a cup of coffee.
- Bir fincan kahve için onu içeriye davet etti.
- Could I have some coffee, please?
- Biraz kahve alabilir miyim, lütfen?
- I had a donut and a cup of coffee.
- Bir çörek ve bir fincan kahve içtim.
- Tom talked Mary into going out for coffee.
- Tom, Mary'yi kahve içmeye ikna etti.
- I put some milk in my coffee.
- Kahveme biraz süt koydum.
- He rarely puts sugar in his coffee.
- O nadiren kahvesine şeker koyar.
- I don't like lukewarm coffee.
- Ilık kahve sevmem.
- Would you like to have coffee?
- Kahve içmek ister misiniz?
- He visited with her over a cup of coffee.
- Ona bir kahve içmeye uğradı.
- You love coffee.
- Sen kahveyi seviyorsun.
- Did you finish your coffee?
- Kahveni bitirdin mi?
- Tom asked for more coffee.
- Tom daha fazla kahve istedi.
- All I want is a cup of coffee and a piece of toast.
- Tek istediğim bir fincan kahve ve bir parça tost.
- She drank a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içti.
- Would you like some tea or some coffee?
- Biraz çay veya kahve ister misiniz?
- It would be better if you didn't drink so much coffee late at night.
- Gece geç saatlerde bu kadar çok kahve içmesen daha iyi olurdu.
- Tom handed Mary a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve uzattı.
- Would you like to go out for coffee?
- Kahve için dışarı çıkmak ister misiniz?
- Tom always drinks his coffee black.
- Tom her zaman kahvesini koyu içer.
- Tom offered Mary a cup of coffee.
- Tom, Mary'e bir fincan kahve ikram etti.
- How much sugar should I put in your coffee?
- Kahvene ne kadar şeker koyayım?
- Tom always drinks his coffee black.
- Tom kahvesini her zaman sade içer.
- Who wants coffee?
- Kim kahve ister?
- Tom put some oat milk in his coffee.
- Tom kahvesine biraz yulaf sütü koydu.
- Would you give me a cup of coffee?
- Bana bir fincan kahve verir misiniz?
- Would you like coffee or tea?
- Çay veya kahve ister misin?
- Tom has already drunk three cups of coffee.
- Tom şimdiden üç fincan kahve içti.
- Coffee and cigarettes.
- Kahve ve sigaralar.
- He is getting some coffee.
- O biraz kahve alıyor.
- Two large coffees, please.
- İki büyük kahve lütfen.
- Serve the coffee, please.
- Kahveyi servis edin, lütfen.
- I prefer to drink my coffee without sugar and without milk.
- Kahvemi şekersiz ve sütsüz içmeyi tercih ederim.
- How about a cup of coffee?
- Bir fincan kahveye ne dersin?
- I can honestly say this is the best coffee I've ever had.
- Bunun şimdiye kadar içtiğim en iyi kahve olduğunu dürüstçe söyleyebilirim.
- Do you want to go get a cup of coffee and talk?
- Gidip bir fincan kahve içip konuşmak ister misin?
- They lunched on sandwiches and coffee.
- Onlar öğle yemeğinde sandviç ve kahve aldılar.
- I've bought a cup of coffee.
- Bir fincan kahve aldım.
- Tom reached for the coffee.
- Tom kahveye uzandı.
- How do you like your coffee?
- Kahvenizi nasıl istersiniz?
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana nasıl iyi bir İtalyan kahvesi yapılır göstereceğim.
- When do you want to drink your coffee?
- Kahveni ne zaman içmek istersin?
- I only ordered coffee, since I wasn't hungry.
- Aç olmadığım için sadece kahve söyledim.
- Do you want another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve ister misin?
- I drink my coffee black.
- Ben kahvemi sade içerim.
- For breakfast, Sandra has a slice of bread and a cup of coffee.
- Sandra kahvaltıda bir dilim ekmek ve bir fincan kahve yerdi.
- Tom told Mary not to put any sugar in his coffee.
- Tom, Mary'ye kahvesine şeker koymamasını söyledi.
- I'm afraid I spilled coffee on the tablecloth.
- Maalesef masa örtüsüne kahve döktüm.
- Do you have time for a cup of coffee?
- Bir fincan kahve için vaktin var mı?
- I don't want any coffee.
- Hiç kahve istemiyorum.
- This coffee is so hot that I can't drink it.
- Bu kahve o kadar sıcak ki onu içemem.
- I figured you wouldn't want to drink coffee so late at night.
- Gecenin bu saatinde kahve içmek istemeyeceğini düşündüm.
- This coffee is too strong.
- Bu kahve aşırı sert.
- Tom spilled his coffee.
- Tom kahvesini döktü.
- Can I have a coffee?
- Bir kahve alabilir miyim?
- Do you want to drink tea or coffee?
- Çay mı kahve mi içmek istersin?
- Tom puts sugar in his coffee, but I prefer mine without it.
- Tom kahvesine şeker koyuyor, ama ben benimkini şekersiz tercih ediyorum.
- Is it true you love salted coffee?
- Tuzlu kahveyi sevdiğin doğru mu?
- I'm taking my coffee with me.
- Kahvemi yanıma alıyorum.
- Do you like tea or coffee?
- Çay mı yoksa kahve mi seversin?
- I hope you brought coffee.
- Umarım kahve getirmişsinizdir.
- Tea and coffee helps to start the day.
- Çay ve kahve güne başlamaya yardımcı olur.
- Coffee gives you energy!
- Kahve sana enerji verir!
- We collected coffee cups.
- Kahve fincanları biriktirirdik.
- Do you really want a cup of coffee this late at night?
- Gecenin bu saatinde gerçekten bir fincan kahve istiyor musun?
- There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için iyi bir fincan kahveden iyisi yoktur.
- Could you get us coffee?
- Bize kahve getirebilir misin?
- I wonder whether Tom prefers coffee or tea.
- Acaba Tom kahveyi mi yoksa çayı mı tercih ediyor?
- Tom likes his coffee strong.
- Tom kahvesini koyu seviyor.
- I drank too much coffee last night and I couldn't get to sleep.
- Dün gece çok fazla kahve içtim ve uyuyamadım.
- Would you like black tea or coffee?
- Siyah çay mı istersiniz, kahve mi?
- I drank a lot of coffee.
- Çok kahve içtim.
- Tom put a cup of coffee on the table in front of Mary.
- Tom, Mary'nin önündeki masaya bir fincan kahve koydu.
- Could I get another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve alabilir miyim?
- Would either of you like coffee?
- İkiniz de kahve ister misiniz?
- Do you want some sugar in your coffee?
- Kahvene biraz şeker ister misin?
- Dark and strong is how I like my coffee.
- Kahvemi koyu ve sert severim.
- Do you always have coffee with your breakfast?
- Kahvaltının yanında hep kahve mi içersin?
- I want some coffee, please.
- Biraz kahve istiyorum, lütfen.
- The coffee is brewing.
- Kahve demleniyor.
- Do any of you want a cup of coffee?
- Sizden biri bir fincan kahve ister mi?
- I drink at least three cups of coffee a day.
- Günde en az üç fincan kahve içerim.
- A cup of coffee cleared up my headache.
- Bir fincan kahve baş ağrımı geçirdi.
- She served me coffee.
- Bana kahve ikram etti.
- My father likes his coffee strong.
- Babam kahvesini sert sever.
- What about a cup of hot coffee?
- Bir fincan sıcak kahveye ne dersin?
- Tom collected coffee cups.
- Tom kahve fincanlarını topladı.
- Were you the one who made the coffee this morning?
- Bu sabah kahve yapan sen miydin?
- I prefer coffee and toast for breakfast.
- Kahvaltıda kahve ve kızarmış ekmek tercih ederim.
- I only had a piece of toast and a cup of coffee this morning.
- Bu sabah sadece bir parça tost ve bir fincan kahve aldım.
- Could I have some more coffee?
- Ben biraz daha kahve alabilir miyim?
- There's coffee over there if you want it.
- İstersen şurada kahve var.
- She would like to have another cup of coffee.
- O bir fincan daha kahve içmek istiyor.
- This coffee tastes great.
- Bu kahvenin tadı harika.
- I like coffee hot.
- Ben kahveyi sıcak severim.
- I like hot chocolate more than coffee.
- Sıcak çikolatayı kahveden daha çok severim.
- I feel more alert after drinking a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içtikten sonra kendimi daha uyanık hissediyorum.
- Can I have a cup of coffee first?
- Önce bir fincan kahve alabilir miyim?
- Would you care for another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve ister misin?
- The aroma of coffee wafted in from the kitchen alluringly.
- Kahvenin kokusu mutfaktan içeri çekici bir şekilde yayıldı.
- I spilled coffee all over my shirt.
- Gömleğime baştan aşağı kahve döktüm.
- Tom likes tea better than coffee.
- Tom, çayı kahveden daha çok sever.
- Do you take sugar in your coffee?
- Kahvenize şeker atıyor musunuz?
- I'd prefer coffee.
- Kahve tercih ederim.
- She likes coffee.
- Kahveden hoşlanır.
- Coffee is one of this country's most important products.
- Kahve bu ülkenin en önemli ürünlerinden biridir.
- Dad, here's the coffee.
- Baba, işte kahve.
- I'll take my coffee black.
- Kahvemi sade alayım.
- I know you like coffee.
- Kahveyi sevdiğini biliyorum.
- I'd like to have a coffee.
- Ben bir kahve istiyorum.
- Can we get some coffee?
- Biraz kahve alabilir miyiz?
- Let's go get some coffee.
- Gidip kahve içelim.
- Take your father a cup of coffee.
- Babana bir fincan kahve al.
- Bejo makes a ginger coffee in a bronze cup.
- Bejo bronz bir fincanda zencefilli kahve yapıyor.
- Which would you prefer, coffee or tea?
- Hangisini tercih edersin, kahve mi yoksa çay mı?
- I'll make some coffee.
- Kahve yapacağım.
- I don't want any coffee.
- Kahve istemiyorum.
- I brought you some coffee.
- Ben sana biraz kahve getirdim.
- How do you make coffee?
- Kahveyi nasıl yapıyorsun?
- Would you like to drink tea or coffee?
- Çay ya da kahve içmek ister misin?
- Get me a cup of coffee.
- Bana bir fincan kahve getir.
- There is nothing better than a good coffee to start the day.
- Güne başlamak için iyi bir kahveden daha iyi bir şey yoktur.
- Take your father a cup of coffee.
- Babana bir fincan kahve götür.
- How much coffee do you think Tom drinks every day?
- Sence Tom her gün ne kadar kahve içiyor?
- Instead of coffee he gave me tea with sugar, but without cream.
- O bana kahve yerine şekerli çay verdi fakat kremasız.
- I don't like coffee.
- Ben kahve sevmem.
- There's not much coffee left.
- Fazla kahve kalmamış.
- I collected coffee cups.
- Kahve fincanları koleksiyonu yapardım.
- How do you want your coffee?
- Nasıl olsun kahveleriniz?
- May I have some more coffee?
- Biraz daha kahve alabilir miyim?
- I drank too much coffee today.
- Bugün çok fazla kahve içtim.
- Tom poured Mary a cup of coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan kahve doldurdu.
- He put salt into his cup of coffee by mistake.
- Kahve fincanına yanlışlıkla tuz koymuş.
- I only want a bit more coffee.
- Ben sadece biraz daha kahve istiyorum.
- Coffee keeps me awake.
- Kahve beni uyanık tutar.
- Have you ever stirred your coffee with a fork?
- Kahvenizi hiç çatalla karıştırdınız mı?
- Do you know who drank my coffee?
- Kahvemi kimin içtiğini biliyor musun?
- I'll have a coffee and a croissant.
- Bir kahve ve kruvasan alacağım.
- I've already had a coffee.
- Ben zaten kahve içtim.
- I am going to drink my coffee.
- Kahvemi içeceğim.
- Light-roasted coffee brands remain the most popular.
- Hafif kavrulmuş kahve markaları en popüler olmaya devam ediyor.
- Do you enjoy coffee?
- Kahve içmekten keyif alıyor musun?
- This coffee comes from Eritrea.
- Bu kahve Eritre'den geliyor.
- The drink I drink the most is coffee.
- En çok içtiğim içecek kahvedir.
- She doesn't like coffee.
- O kahve sevmez.
- I don't like the coffee.
- Kahve sevmiyorum.
- It's just coffee.
- Sadece kahve.
- You haven't finished your coffee.
- Kahvenizi bitirmediniz.
- One cup of coffee commits one to forty years of friendship.
- Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
- How do you take your coffee?
- Kahveni nasıl içiyorsun?
- Would you rather have a cup of coffee or a cup of tea?
- Bir fincan kahve mi yoksa bir fincan çay mı içmeyi tercih edersiniz?
- I'll get us some coffee.
- Kahve getireyim.
- I want a cup of coffee and I want it now.
- Bir fincan kahve istiyorum ve hemen istiyorum.
- Tom wanted to drink a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve içmek istedi.
- Could I trouble you for a cup of coffee?
- Seni bir fincan kahve için rahatsız edebilir miyim?
- This coffee is too strong for me.
- Bu kahve benim için çok koyu.
- We're out of coffee.
- Kahvemiz bitmiş.
- I'd like my coffee weak.
- Kahvemi açık istiyorum.
- Can I get you some coffee?
- Sana biraz kahve alayım mı?
- Do you want coffee now or later?
- Kahveyi şimdi mi istersin sonra mı?
- Do you have any coffee?
- Kahven var mı?
- Please bring us two cups of tea and one cup of coffee.
- Lütfen bize iki fincan çay ve bir fincan kahve getir.
- I seldom put sugar in my coffee.
- Kahveme nadiren şeker koyarım.
- Let me make you a cup of hot coffee.
- Size bir fincan sıcak kahve yapayım.
- Tea or coffee - which would you like?
- Çay ya da kahve, hangisini istersin?
- Tom made a pot of coffee.
- Tom bir demlik kahve yaptı.
- Tom almost spilled his coffee.
- Tom neredeyse kahvesini döküyordu.
- Tom picked up his coffee cup and took a sip.
- Tom kahve fincanını eline aldı ve bir yudum aldı.
- Tom was really careful not to spill the coffee.
- Tom kahveyi dökmemek için çok dikkatliydi.
- Drinking a lot of coffee can raise your blood pressure.
- Çok kahve içmek senin kan basıncını yükseltebilir.
- Tom spilled coffee on himself.
- Tom üzerine kahve döktü.
- Two sodas for the children and one coffee, please.
- Çocuklar için iki soda ve bir kahve lütfen.
- Tom put some milk in his coffee.
- Tom kahvesine biraz süt koydu.
- Pour me another cup of coffee and I'll eat another doughnut.
- Bana bir fincan daha kahve koy, ben de bir çörek daha yiyeyim.
- A strong cup of coffee helps me wake up.
- Koyu bir fincan kahve uyanık kalmama yardım eder.
- Tom ordered a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve sipariş etti.
- I like coffee more than black tea.
- Kahveyi siyah çaydan daha çok severim.
- I'll get us some coffee.
- Bize biraz kahve alacağım.
- Tom put a cup of hot coffee in front of Mary.
- Tom Mary'nin önüne bir fincan sıcak kahve koydu.
- Tom suspected Mary was the one who had spilled coffee on his computer.
- Tom, bilgisayarına kahve döken kişinin Mary olduğundan şüphelendi.
- We need some more coffee.
- Biraz daha kahveye ihtiyacımız var.
- Do you want another cup of coffee?
- Bir fincan kahve daha ister misin?
- Please give me some more coffee.
- Lütfen bana biraz daha kahve ver.
- Would you like a small coffee?
- Küçük bir kahve ister misin?
- I figured that you wouldn't want to drink coffee so late at night.
- Gecenin bu saatinde kahve içmek istemeyeceğini düşündüm.
- Why don't you do something useful and get me some coffee?
- Neden yararlı bir şey yapıp bana kahve getirmiyorsun?
- He always takes his coffee strong.
- O her zaman kahvesini koyu içer.
- A cup of coffee costs one crown.
- Bir fincan kahve bir kron.
- Real life begins after coffee.
- Gerçek hayat, kahveden sonra başlar.
- He added sugar to his coffee.
- O, kahvesine şeker kattı.
- Starbucks is the best place to buy coffee.
- Starbucks kahve satın almak için en iyi yerdir.
- No sooner had we sat down than she brought us coffee.
- Oturur oturmaz o bize kahve getirdi.
- I've just had a cup of coffee.
- Sadece bir fincan kahve içtim.
- We talked cheerfully over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken neşeyle sohbet ettik.
- I hope you brought coffee.
- Umarım kahve getirmişsindir.
- Why have coffee prices gone up?
- Kahve fiyatları neden yükseldi?
- Here's your coffee.
- İşte kahven.
- I'd like you to get me a cup of coffee.
- Bana bir fincan kahve getirmeni istiyorum.
- Tom often puts cinnamon in his coffee.
- Tom sık sık kahvesine tarçın koyar.
- You just need some coffee.
- Sadece biraz kahveye ihtiyacın var.
- A cup of coffee costs a krone.
- Bir fincan kahve bir kron.
- Tom puts stevia in his coffee instead of sugar.
- Tom kahvesine şeker yerine şeker otu koyar.
- Sami smelt the coffee.
- Sami kahveyi kokladı.
- I've had coffee already.
- Zaten kahve içmiştim.
- I'll have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve alayım.
- Go get coffee.
- Git kahve al.
- I almost spilled the coffee on my keyboard.
- Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.
- We drank a lot of coffee.
- Çok kahve içtik.
- Let's go get a cup of coffee and talk.
- Bir fincan kahve almaya gidelim ve konuşalım.
- Waiter, three coffees, please.
- Garson, üç tane kahve lütfen.
- We've run out of coffee.
- Kahveyi tükettik.
- He put milk in his coffee.
- O kahvesine süt koydu.
- I used to prefer black tea to coffee, but recently I've been drinking a good amount of both.
- Eskiden siyah çayı kahveye tercih ederdim ama son zamanlarda ikisinden de bolca içiyorum.
- This coffee is really good.
- Bu kahve gerçekten iyi.
- I'll make you a cup of coffee.
- Sana bir fincan kahve yapayım.
- Let's go for a coffee?
- Bir kahve içmeye gidelim mi?
- Tom spilled coffee all over Mary's dress.
- Tom, Mary'nin elbisesine kahve döktü.
- Let's go get a cup of coffee and talk.
- Gidip bir fincan kahve içelim ve konuşalım.
- He drinks excessive amounts of coffee.
- Aşırı miktarda kahve içiyor.
- I like my coffee without sugar.
- Kahvemi şekersiz severim.
- Dan invited Linda to have a coffee with him.
- Dan, Linda'yı kahve içmeye davet etti.
- There's plenty of coffee.
- Kahve bol.
- Will you drink another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve içer misiniz?
- I don't care to have coffee after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra kahveyi umursamam.
- Have you finished your coffee?
- Kahveni bitirdin mi?
- I want some coffee.
- Biraz kahve istiyorum.
- Are you sure you don't want to come with me to get a cup of coffee?
- Bir fincan kahve almak için benimle gelmek istemediğinden emin misin?
- I'll bring you another cup of coffee.
- Sana bir fincan kahve daha getireceğim.
- Would you like your coffee with or after the meal?
- Kahvenizi yemekle mi yoksa yemekten sonra mı istersiniz?
- I spilled coffee on your tablecloth.
- Masa örtüne kahve döktüm.
- Please put a lump of sugar in my coffee.
- Kahveme bir küp şeker koyun lütfen.
- Do you still drink your coffee black?
- Kahveni hâlâ sade mi içiyorsun?
- Have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha iç.
- I'll take my coffee black.
- Kahvemi sade alacağım.
- Tom brewed some coffee.
- Tom kahve yaptı.
- Tom puts a lot of sugar and cream in his coffee.
- Tom kahvesine çok fazla şeker ve krema koyar.
- I'm dying for a cup of coffee.
- Ben bir fincan kahve için can atıyorum.
- How much sugar do you want me to put in your coffee?
- Kahvene ne kadar şeker koymamı istersin?
- My father drinks a cup of coffee every morning.
- Babam her sabah bir fincan kahve içer.
- I like good coffee.
- Güzel kahveyi severim.
- She's going to make some coffee.
- Biraz kahve yapacak.
- Tom helped himself to a cup of coffee and a donut.
- Tom kendine bir fincan kahve ve bir çörek aldı.
- I'm drinking the coffee.
- Ben kahve içiyorum.
- Tom prefers tea to coffee.
- Tom çayı kahveye tercih eder.
- Who paid for the coffee?
- Kahveyi kim ödedi?
- Which do you prefer, tea or coffee?
- Hangisini tercih edersiniz, çay mı kahve mi?
- Tom likes the way Mary makes coffee.
- Tom, Mary'nin kahve yapma şeklini seviyor.
- Tom doesn't like milk in his coffee.
- Tom kahvesinde sütü sevmiyor.
- Coffee prices have jumped almost 50% in six months.
- Kahve fiyatları altı ayda neredeyse yüzde 50 yükseldi.
- I like my coffee without sugar.
- Ben kahvemi şekersiz severim.
- The coffee is too bitter for me to drink.
- Kahve benim içebilmem için fazla acı.
- Why don't you come in for a cup of coffee and a chat?
- Neden bir fincan kahve ve sohbet için içeri gelmiyorsun?
- How much coffee do you think Tom drinks every day?
- Sence Tom her gün ne kadar kahve içiyordur?
- Where's the coffee?
- Kahve nerede?
- Get me some coffee.
- Bana biraz kahve getir.
- You want to drink tea or coffee?
- Çay mı kahve mi içmek istersin?
- I think you should drink some coffee.
- Bence biraz kahve içmelisin.
- Tom has been trying to learn how to brew the perfect cup of coffee.
- Tom mükemmel bir fincan kahvenin nasıl demleneceğini öğrenmeye çalışıyor.
- All I drank was coffee.
- Bütün içtiğim kahveydi.
- How much sugar do you want in your coffee?
- Kahvene ne kadar şeker istiyorsun?
- How about a cup of hot coffee?
- Bir fincan sıcak kahveye ne dersin?
- I've drunk three cups of coffee already.
- Şimdiden üç fincan kahve içtim.
- Tom put milk in his coffee.
- Tom kahvesine süt koydu.
- There's not much coffee left.
- Fazla kahve kalmadı.
- We like coffee.
- Biz kahveyi severiz.
- How many cups of coffee do you drink a day?
- Günde kaç fincan kahve içersin?
- How much coffee did Tom drink?
- Tom ne kadar kahve içti?
- I'll make you a cup of coffee.
- Sana bir fincan kahve yapacağım.
- I'd like my coffee weak.
- Kahvemi sade isterim.
- Tom put down his coffee and picked up his phone.
- Tom kahvesini bıraktı ve telefonunu eline aldı.
- Till the 18th century Yemen was the source of nearly all the world's coffee.
- 18. yüzyıla kadar Yemen neredeyse tüm dünyanın kahve kaynağıydı.
- The coffee is great.
- Kahve harika.
- Do you want coffee?
- Kahve ister misin?
- You need more than a coffee.
- Bir kahveden daha fazlasına ihtiyacın var.
- Coffee is Brazil's main product.
- Kahve, Brezilya'nın ana ürünüdür.
- Tom likes coffee better than tea.
- Tom kahveyi çaydan daha çok sever.
- Which do you drink more, coffee or tea?
- Hangisini daha çok içiyorsun, kahve mi çay mı?
- Tom ordered a glass of orange juice and a cup of coffee.
- Tom bir bardak portakal suyu ve bir fincan kahve sipariş etti.
- Tom likes coffee, doesn't he?
- Tom kahveyi seviyor, değil mi?
- Tom put some almond milk in his coffee.
- Tom kahvesine biraz badem sütü koydu.
- He likes drinking coffee without sugar.
- Kahveyi şekersiz içmeyi seviyor.
- Tom drank coffee and Mary drank tea.
- Tom kahve içerdi, Mary ise çay içerdi.
- I don't add sugar to my coffee.
- Ben kahveme şeker eklemem.
- He likes his coffee black.
- Kahvesini sade sever.
- He inadvertently put salt into his cup of coffee.
- Kahvesine yanlışlıkla tuz koymuş.
- The coffee is nasty.
- Kahve iğrençtir.
- Two coffees, please.
- İki kahve, lütfen.
- I only want a bit more coffee.
- Sadece biraz daha kahve istiyorum.
- I put some cream in my coffee.
- Kahveme biraz krema koydum.
- Two teas and a coffee, please.
- İki çay ve bir kahve lütfen.
- The coffee tastes like wash water.
- Kahvenin tadı yıkama suyu gibi.
- There's a lot of coffee left in the pot.
- Demlikte kalmış çok kahve var.
- Tom and Mary both drink too much coffee.
- Tom ve Mary her ikisi de çok fazla kahve içerler.
- Finns drink a lot of coffee.
- Finler çok kahve içer.
- Tom drinks orange juice and coffee at night and wine or beer in the morning.
- Tom geceleri portakal suyu ve kahve, sabahları da şarap ya da bira içer.
- Is there any coffee in the kitchen?
- Mutfakta hiç kahve var mı?
- Can I get you a cup of coffee, sir?
- Size bir fincan kahve getireyim mi, efendim?
- Actually, I don't like coffee.
- Aslında ben kahve sevmem.
- I want to hug you and invite you to coffee this evening, how can I do that?
- Bu akşam sana sarılmak ve seni kahve içmeye davet etmek istiyorum, bunu nasıl yapabilirim?
- Tom always says the best way to ruin a good cup of coffee is to put cream and sugar in it.
- Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söyler.
- Tom gave Mary a cup of coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan kahve verdi.
- Tom added sugar to his coffee.
- Tom kahvesine şeker ekledi.
- He always takes his coffee strong.
- Kahvesini her zaman sert içer.
- Tom put his coffee cup down.
- Tom kahve fincanını yere koydu.
- Stay and have a cup of coffee with me.
- Kal ve benimle bir fincan kahve iç.
- Can I interest you in a cup of coffee?
- Bir fincan kahveyle ilgini çekebilir miyim?
- Tom put a cup of coffee down in front of Mary.
- Tom, Mary'nin önüne bir fincan kahve koydu.
- I don't care to have coffee after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra kahve içmek istemiyorum.
- Will you have a cup of coffee?
- Bir fincan kahve içer misiniz?
- I had the waiter bring us some coffee.
- Garsona bize kahve getirmesini söyledim.
- Tom and I had a cup of coffee together this morning.
- Tom ve ben bu sabah birlikte birer fincan kahve içtik.
- Sherman said the coffee was hot but not scalding.
- Sherman kahvenin sıcak olduğunu ama kaynar olmadığını söyledi.
- I wouldn't mind a cup of coffee.
- Bir fincan kahveye hayır demezdim.
- Tom thinks that Mary drinks too much coffee.
- Tom Mary'nin çok fazla kahve içtiğini düşünüyor.
- Coffee is a popular beverage.
- Kahve popüler bir içecek.
- I can't do without coffee at breakfast.
- Kahvaltıda kahve içmeden yapamam.
- I was offered the choice of tea or coffee.
- Bana çay veya kahve seçeneği sunuldu.
- The price of coffee has come down.
- Kahvenin fiyatı düştü.
- I've ordered two teas and three coffees.
- İki çay ve üç kahve sipariş ettim.
- The woman smells the coffee.
- Kadın kahve kokluyor.
- He put salt into his cup of coffee by mistake.
- Yanlışlıkla kahve fincanına tuz koydu.
- She sat alone at a table in front of a cup of coffee.
- O, bir fincan kahvenin önünde bir masada tek başına oturdu.
- Sugar dissolves in warm coffee.
- Şeker sıcak kahvede çözülür.
- He gave me coffee even though I had asked for tea.
- Çay istemiş olsam da o bana kahve verdi.
- Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
- Uzmanlar kahve fiyatlarının artmasının temel nedeninin insanların daha fazla ödemeye istekli olması olduğunu söylüyor.
- Do you want coffee or tea or something?
- Çay kahve falan bir şeyler içer misiniz?
- Tom served me coffee.
- Tom bana kahve servisi yaptı.
- Have you drunk any coffee today?
- Bugün hiç kahve içtin mi?
- Tom always drinks his coffee black with no sugar.
- Tom kahvesini her zaman koyu ve şekersiz içer.
- Tom suspected Mary was the one who had spilled coffee on his computer.
- Tom bilgisayarına kahve döken kişinin Mary olduğundan şüphelenmektedir.
- All I drank was a cup of coffee.
- Tek içtiğim şey bir fincan kahveydi.
- Which do you prefer, coffee or tea?
- Hangisini tercih edersiniz, kahveyi mi yoksa çayı mı?
- I don't like lukewarm coffee.
- Ilık kahveyi sevmem.
- The Italian paid for his coffee in Germany with Greek euro coins.
- İtalyan, Almanya'da kahvesi için Yunan euro parası ile ödeme yaptı.
- Is that coffee I smell?
- Burnuma kahve kokusu mu geliyor?
- Would it be possible for me to get a cup of coffee?
- Bir fincan kahve alabilir miyim?
- It is hard to wake up without a strong cup of coffee.
- Bir fincan koyu kahve olmadan uyanmak zordur.
- I want to drink some tea or coffee.
- Biraz çay ya da kahve içmek istiyorum.
- I can honestly say this is the best coffee I've ever had.
- Dürüstçe söyleyebilirim ki bu şimdiye kadar içtiğim en iyi kahve.
- She chatted with her friends about the football game over coffee.
- Kahve içerken arkadaşlarıyla futbol maçı hakkında sohbet etti.
- I feel more alert after drinking a cup of coffee.
- Ben bir fincan kahve içtikten sonra daha uyanık hissediyorum.
- Tom asked for a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve istedi.
- I like coffee better than black tea.
- Kahveyi siyah çaydan daha çok severim.
- Let's meet for a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içmek için buluşalım.
- Tom wouldn't drink the coffee Mary made for him.
- Tom Mary'nin onun için yaptığı kahveyi içmedi.
- I can add sugar to this coffee.
- Bu kahveye şeker ekleyebilirim.
- Who paid for the coffee?
- Kahvenin parasını kim ödedi?
- Two of the coffee cups were found to be damaged on arrival.
- Kahve fincanlarından ikisinin varışta hasarlı olduğu tespit edilmiştir.
- Perhaps we can get a cup of coffee later.
- Belki daha sonra bir fincan kahve alabiliriz.
- Where can I buy coffee?
- Nereden kahve alabilirim?
- They prefer tea to coffee.
- Çayı kahveye tercih ediyorlar.
- Tom ordered a glass of orange juice and a cup of coffee.
- Tom bir bardak portakal suyu ve bir fincan kahve istedi.
- I slightly bent over to choose a coffee and get the change.
- Bir kahve seçmek ve para üstünü almak için hafifçe eğildim.
- Would you like some cream in your coffee?
- Kahvenize biraz krema ister misiniz?
- I hate coffee.
- Kahveden nefret ederim.
- His company imports coffee from Ethiopia.
- Şirketi Etiyopya'dan kahve ithal ediyor.
- I want to drink a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içmek istiyorum.
- Tom likes his coffee without cream or sugar.
- Tom kahvesini kremasız ya da şekersiz sever.
- Is that my coffee?
- O benim kahvem mi?
- What did you put in the coffee?
- Kahvenin içine ne koydun?
- I'm afraid I spilled coffee on the tablecloth.
- Korkarım masa örtüsüne kahve döktüm.
- Let's meet for a cup of coffee.
- Bir fincan kahve için buluşalım.
- Do you put milk in your coffee?
- Kahvene süt koyar mısın?
- I want coffee.
- Ben kahve istiyorum.
- Would you like some coffee?
- Kahve ister misiniz?
- Please give me a coffee.
- Lütfen bana bir kahve ver.
- I got you some coffee.
- Sana kahve aldım.
- Here's your coffee.
- İşte kahveniz.
- I know that you like coffee.
- Kahve sevdiğinizi biliyorum.
- Tom sipped the hot coffee.
- Tom sıcak kahveyi yudumladı.
- I had to sip the coffee because it was too hot.
- Kahveyi yudum yudum içmek zorunda kaldım, çünkü çok sıcaktı.
- I almost spilled coffee on my keyboard.
- Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.
- I prefer coffee and toast for breakfast.
- Kahvaltıda kahve ve tostu tercih ederim.
- How many cups of coffee did you drink?
- Kaç fincan kahve içtiniz?
- Which would you prefer, coffee or tea?
- Hangisini tercih edersin, kahve mi çay mı?
- This is a very mild coffee.
- Bu çok hafif bir kahve.
- She would like to have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha içmek istiyor.
- Which would you rather have, tea or coffee?
- Hangisini içmeyi tercih edersin, çay mı yoksa kahve mi?
- Don't put any sugar in my coffee.
- Kahveme şeker koymayın.
- Let me get you some coffee.
- Sana kahve getireyim.
- I need coffee in the morning.
- Sabahleyin kahveye ihtiyacım var.
- Could I trouble you for a cup of coffee?
- Bir fincan kahve için sizi rahatsız edebilir miyim?
- Coffee is Brazil's main product.
- Kahve Brezilya'nın esas ürünüdür.
- Dan asked his sister to prepare him a cup of coffee.
- Dan kız kardeşinden kendisine bir fincan kahve hazırlamasını istedi.
- You must educate your tongue to distinguish good coffee from bad.
- İyi kahveyi kötüden ayırmak için dilinizi eğitmelisiniz.
- Shall we go to drink coffee or something?
- Kahve falan içmeye gidelim mi?
- Tom likes his coffee with lots of sugar.
- Tom kahvesini bol şekerli sever.
- Can I get a coffee to go?
- Bir kahve alabilir miyim?
- I don't want to drink too much coffee.
- Çok fazla kahve içmek istemiyorum.
- Tom and I had a cup of coffee together this morning.
- Tom ve ben bu sabah birlikte bir fincan kahve içtik.
- I prefer coffee to tea.
- Ben, kahveyi çaya tercih ederim.
- I'd like to drink another cup of coffee.
- Bir fincan daha kahve içmek isterim.
- Have some coffee, Jamal.
- Biraz kahve iç, Jamal.
- Let me make you some coffee.
- Size kahve yapayım.
- I'll fix you some coffee.
- Sana biraz kahve hazırlayacağım.
- Let me get you a cup of coffee.
- Sana bir fincan kahve getireyim.
- Ow, the coffee is very hot!
- Kahve çok sıcak!
- How do you like your coffee?
- Kahveni nasıl seversin?
- You drink too much coffee.
- Çok fazla kahve içiyorsun.
- I'd like to have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha istiyorum.
- There isn't any coffee in the house.
- Evde hiç kahve yok.
- Tom likes his coffee black.
- Tom kahvesini koyu seviyor.
- Let's go for a coffee.
- Bir kahve içelim.
- The coffee is for me and the tea is for you.
- Kahve benim için, çay da senin için.
- Coffee is the holy drink of university students.
- Kahve, üniversite öğrencilerinin kutsal içeceğidir.
- This coffee is really strong.
- Bu kahve çok koyu.
- Tea and coffee helps to start the day.
- Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.
- Two sodas for the children and one coffee, please.
- Bir kahve ve çocuklar için iki soda lütfen.
- I had two cups of coffee.
- İki fincan kahve içtim.
- Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
- Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.
- They love coffee.
- Onlar kahveyi severler.
- Serve the coffee, please.
- Kahve servis edin, lütfen.
- Do you put cream in your coffee?
- Kahvene krema koyar mısın?
- How much sugar do you put in your coffee?
- Kahvene ne kadar şeker koyuyorsun?
- I watched the birds on the balcony while drinking my coffee.
- Kahvemi içerken balkondaki kuşları izledim.
- He couldn't stand the bitterness of the coffee.
- Kahvenin acılığına dayanamadı.
- You drink too much coffee.
- Çok fazla kahve içiyorsunuz.
- Where's my coffee mug?
- Kahve fincanım nerede?
- You haven't finished your coffee.
- Kahveni bitirmedin.
- Two coffees, please.
- İki kahve lütfen.
- What I want now is a hot cup of coffee.
- Şimdi istediğim şey bir fincan sıcak kahve.
- Can I get you some coffee?
- Size kahve getireyim mi?
- Tom always drinks at least three cups of coffee in the morning.
- Tom her zaman sabahları en az üç fincan kahve içer.
- Tom made some coffee for us.
- Tom bizim için biraz kahve yaptı.
- I smell coffee.
- Kahve kokusu alıyorum.
- We used to talk over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde konuşurduk.
- What I drink the most is coffee.
- En çok içtiğim şey kahve.
- Have some coffee?
- Kahve alır mısınız?
- Tom almost choked on his coffee.
- Tom neredeyse kahvesinde boğuluyordu.
- Do you want some coffee?
- Kahve ister misin?
- My aunt showed me how to make good coffee.
- Teyzem bana nasıl iyi kahve yapılacağını gösterdi.
- He rarely puts sugar in his coffee.
- Kahvesine nadiren şeker koyar.
- I ordered some coffee from room service.
- Oda servisinden bir kahve sipariş ettim.
- There isn't enough coffee for everyone.
- Herkese yetecek kadar kahve yok.
- What did you put in the coffee?
- Kahveye ne koydun?
- Mother likes tea, while I like coffee.
- Annem çay sever, ben ise kahve.
- Tom likes his coffee strong.
- Tom kahvesini sert sever.
- I don't like coffee with sugar.
- Kahveyi şekerli sevmem.
- Please bring us two cups of tea and one cup of coffee.
- Lütfen bize iki fincan çay ve bir fincan kahve getirin.
- I put cream in my coffee.
- Kahveme krema koydum.
- This coffee tastes really good.
- Bu kahvenin tadı gerçekten güzel.
- This coffee is too weak.
- Bu kahve çok hafif.
- He likes drinking coffee without sugar.
- Kahveyi şekersiz içmeyi sever.
- There are various kinds of coffee.
- Çeşitli kahve türleri vardır.
- He doesn't like coffee.
- Kahveyi sevmez.
- I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok severim.
- I'm dying to have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve için can atıyorum.
- How about getting some coffee?
- Biraz kahve içelim mi?
- Tom handed Mary a mug of coffee.
- Tom Mary'ye bir kupa kahve uzattı.
- The price of coffee has gone up.
- Kahve fiyatları arttı.
- Give me some coffee.
- Bana biraz kahve ver.
- There's no coffee.
- Hiç kahve yok.
- Coffee will be served after the meal.
- Kahve yemekten sonra servis edilecek.
- How would you like your coffee?
- Kahvenizi nasıl istersiniz?
- She sat alone at a table in front of a cup of coffee.
- Bir fincan kahvenin önünde tek başına bir masaya oturdu.
- Tom went into the kitchen and poured himself a cup of coffee.
- Tom mutfağa gitti ve kendine bir fincan kahve doldurdu.
- Let's get some coffee.
- Biraz kahve içelim.
- Is he drinking coffee?
- O, kahve mi içiyor?
- Would you like for me to get you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve almamı ister misin?
- What do you take in your coffee?
- Kahvenizi neli içiyorsunuz?
- Would you like to have coffee?
- Kahve içmek ister misin?
- The coffee is too bitter for me to drink.
- Kahve içemeyeceğim kadar acı.
- He inadvertently put salt into his cup of coffee.
- İstemeden kahvesine tuz attı.
- This coffee is too bitter.
- Bu kahve çok acı.
- He likes coffee better than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyor.
- Would you care for more coffee?
- Biraz daha kahve ister misiniz?
- Don't sugar my coffee.
- Kahveme şeker koyma.
- Generally, Americans love coffee.
- Genelde Amerikalılar kahveyi sever.
- I don't care for coffee.
- Kahve istemiyorum.
- We drank a lot of coffee.
- Biz çok kahve içtik.
- I think I still have time for another cup of coffee.
- Ben hâlâ bir fincan daha kahve için zamanımın olduğunu düşünüyorum.
- I need coffee.
- Kahveye ihtiyacım var.
- Tom asked Mary to get him a cup of coffee.
- Tom Mary'den ona bir fincan kahve getirmesini istedi.
- Please give me some coffee.
- Lütfen bana biraz kahve ver.
- Would you mind if I poured myself a cup of coffee?
- Kendime bir fincan kahve doldurmamın bir sakıncası var mı?
- A strong cup of coffee helps me wake up.
- Sert bir fincan kahve uyanmama yardımcı oluyor.
- What do you say to taking a cup of coffee?
- Bir fincan kahve almaya ne dersin?
- Three coffees, please.
- Üç kahve, lütfen.
- Is there any coffee left?
- Hiç kahve kaldı mı?
- We were waiting for him over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde onu bekliyorduk.
- Tom likes to dunk his biscuit in his coffee.
- Tom bisküvisini kahvesine banmayı sever.
- I don't know whether she likes her coffee black.
- Kahvesini sade mi sever bilmiyorum.
- I am going to take a sip of coffee.
- Bir yudum kahve alacağım.
- Tom asked the waitress to refill his coffee.
- Tom garsondan kahvesini yeniden doldurmasını istedi.
- Buy me a cup of coffee and I might forgive you.
- Bana bir fincan kahve ısmarlarsan seni affedebilirim.
- He dissolved some sugar in his coffee.
- Kahvesine biraz şeker attı.
- I made myself a cup of coffee.
- Kendime bir fincan kahve yaptım.
- Tom wants more coffee.
- Tom biraz daha kahve istiyor.
- Do we have time for a cup of coffee?
- Bir fincan kahve için vaktimiz var mı?
- In the morning, Sandra eats a slice of bread and drinks a cup of coffee.
- Sabahleyin, Sandra bir dilim ekmek yer ve bir fincan kahve içer.
- Tom served us coffee.
- Tom bize kahve verdi.
- May I have a cup of coffee with cream and sugar?
- Bir fincan kremalı ve şekerli kahve alabilir miyim?
- But coffee is not good.
- Ama kahve iyi değil.
- Tom usually drinks more coffee than I do.
- Tom genellikle benden daha fazla kahve içiyor.
- Tom bought himself a cup of coffee.
- Tom kendine bir fincan kahve aldı.
- But the coffee's not good.
- Ama kahve iyi değil.
- That evening I left my tip under a coffee cup, which I left upside down on the table.
- O akşam bahşişimi, masaya ters bıraktığım bir kahve fincanının altına bıraktım.
- Won't you have some coffee?
- Kahve içmeyecek misin?
- Tom and Mary had a cup of coffee together.
- Tom ve Mary birlikte bir fincan kahve içtiler.
- We talked cheerfully over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde neşeyle konuştuk.
- Would you like coffee with your dessert?
- Tatlın ile kahve ister misin?
- Please add more coffee.
- Lütfen biraz daha kahve ilave et.
- The price of coffee has gone up.
- Kahve fiyatı artmış.
- They offered the guests some coffee.
- Misafirlere biraz kahve ikram ettiler.
- Tom sipped his coffee slowly.
- Tom yavaşça kahvesini yudumladı.
- Please give me a cup of coffee.
- Lütfen bana bir fincan kahve ver.
- She drunk three cups of coffee.
- Üç fincan kahve içti.
- He's already drunk three cups of coffee.
- O zaten üç fincan kahve içti.
- How much coffee do you drink every day?
- Her gün ne kadar kahve içiyorsun?
- I think you should drink some coffee.
- Senin biraz kahve içmek gerektiğini düşünüyorum.
- Usually I drink two cups of coffee with lunch.
- Genellikle öğle yemeğinde iki fincan kahve içerim.
- She put salt into her coffee by mistake.
- Kahvesine yanlışlıkla tuz koymuş.
- I'm afraid there isn't any coffee left.
- Maalesef hiç kahve kalmadı.
- He drinks a moderate amount of coffee.
- Ölçülü miktarda kahve içiyor.
- We need more coffee.
- Daha fazla kahveye ihtiyacımız var.
- I could really go for another cup of coffee.
- Gerçekten bir fincan kahve daha alabilirim.
- We import coffee from Brazil.
- Brezilya'dan kahve ithal ediyoruz.
- Tom doesn't drink as much coffee nowadays as he used to.
- Tom bugünlerde eskiden olduğu kadar kahve içmiyor.
- I don't like either tea or coffee.
- Ne çayı ne de kahveyi severim.
- Tom dropped his coffee cup.
- Tom kahve fincanını düşürdü.
- The coffee is only lukewarm.
- Kahve sadece ılık.
- Tom prefers drinking coffee without sugar.
- Tom kahveyi şekersiz içmeyi tercih ediyor.
- I would like to have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içmek isterim.
- We're going to need some more coffee.
- Bizim biraz daha kahveye ihtiyacımız olacak.
- All revolutionaries live on coffee and potatoes.
- Bütün devrimciler kahve ve patatesle yaşar.
- My father made my mother a cup of coffee just the way she likes it.
- Babam anneme tam da onun hoşlandığı şekilde bir fincan kahve yaptı.
- Let's talk over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken konuşalım.
- The coffee is great.
- Kahve harikadır.
- We were waiting for him over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken onu bekliyorduk.
- Tom put some soy milk in his coffee.
- Tom kahvesine biraz soya sütü koydu.
- We discussed our plans for a trip to Italy over coffee.
- Kahve içerken İtalya'ya bir yolculuk için planlarımızı görüştük.
- Tom and I both drink too much coffee.
- Tom ve ben ikimiz de çok fazla kahve içeriz.
- Don't drink too much coffee.
- Çok fazla kahve içme.
- I like your coffee.
- Kahvenizi beğendim.
- He puts a lot of sugar and cream in his coffee.
- Kahvesine çok fazla şeker ve krema koyar.
- It's no wonder Tom's sleeping poorly; he drinks up to twelve cups of coffee a day.
- Tom'un yetersiz uyuması şaşılacak bir şey değil; o, günde on iki fincana kadar kahve içer.
- Tom helped himself to coffee.
- Tom kahveden aldı.
- Is that coffee I smell?
- Aldığım şey kahve kokusu mu?
- I think we need more coffee.
- Daha fazla kahveye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
- I hope you didn't put sugar in my coffee.
- Umarım kahveme şeker koymamışsındır.
- The coffee was so hot that I couldn't drink it.
- Kahve o kadar sıcaktı ki içemedim.
- Sami tasted the coffee.
- Sami kahvenin tadına baktı.
- I like tea more than coffee.
- Çayı kahveden daha çok severim.
- Do you want coffee or tea or something?
- Kahve, çay ya da başka bir şey ister misiniz?
- She loves coffee.
- O kahveyi sever.
- She sipped her coffee.
- Kahvesini yudumladı.
- I know that you like coffee.
- Senin kahveden hoşlandığını biliyorum.
- I'm afraid that there isn't any coffee left.
- Maalesef hiç kahve kalmadı.
- I'll make a cup of coffee for you.
- Sana bir fincan kahve yapayım.
- If the coffee is too strong, add some more water.
- Kahve çok koyu olmuşsa, biraz daha su ekle.
- A cup of coffee cost 200 yen in those days.
- O günlerde bir fincan kahve 200 yendi.
- Tom added sugar to his coffee.
- Tom kahvesine şeker ilave etti.
- How about getting some coffee?
- Biraz kahve içmeye ne dersin?
- How about some coffee?
- Biraz kahveye ne dersin?
- Would you like more coffee?
- Biraz daha kahve ister misiniz?
- She doesn't like coffee.
- Kahveyi sevmiyor.
- Tom asked me if I wanted a cup of coffee.
- Tom bana bir fincan kahve isteyip istemediğimi sordu.
- Tom put sugar in his coffee.
- Tom kahvesine şeker koydu.
- We grind our coffee by hand.
- Kahvemizi elle öğütüyoruz.
- How much coffee is left?
- Ne kadar kahve kaldı?
- You spilled your coffee.
- Kahveni dökmüşsün.
- Do any of you want a cup of coffee?
- Aranızda kahve isteyen var mı?
- I don't drink as much coffee as I used to.
- Eskiden olduğu kadar çok kahve içmiyorum.
- Let me get you another cup of coffee.
- Sana bir fincan kahve daha getireyim.
- Why didn't you buy any coffee?
- Neden hiç kahve almadın?
- Tom made the coffee too strong.
- Tom kahveyi çok sert yaptı.
- Tom drinks several cups of coffee every morning before he goes to work.
- Tom her sabah işe gitmeden önce birkaç fincan kahve içer.
- He is having coffee now.
- O şimdi kahve içiyor.
- She poured coffee into the cups on the table.
- Masanın üzerindeki fincanlara kahve doldurdu.
- I'd like to have a coffee.
- Bir kahve içmek istiyorum.
- Ah, the coffee is really hot!
- Ah, kahve gerçekten sıcak!
- There's a lot of coffee left in the pot.
- Cezvede çok kahve kalmış.
- Let's get a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içelim.
- The coffee is just the way I like it.
- Kahve tam istediğim gibi.
- I like this blend of coffee.
- Bu kahve harmanını severim.
- I'll go make another pot of coffee.
- Gidip bir kahve daha yapacağım.
- I thought you might like some hot coffee.
- Sıcak kahve istersin diye düşündüm.
- The coffee was so hot that I nearly burned my tongue.
- Kahve o kadar sıcaktı ki neredeyse dilimi yakacaktım.
- Nowadays coffee is scarce.
- Bugünlerde kahve az bulunuyor.
- Generally speaking, Americans are very fond of coffee.
- Genel olarak, Amerikalılar kahveye çok düşkündür.
- It's so wonderful to smell freshly made coffee!
- Taze yapılmış kahveyi koklamak çok harika!
- Which do you prefer, coffee or tea?
- Hangisini tercih edersin, kahve mi çay mı?
- Have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha alın.
- Is coffee good for you?
- Kahve senin için iyi mi?
- I took him a cup of coffee.
- Ona bir fincan kahve götürdüm.
- When she was young, she preferred coffee to Japanese tea.
- O gençken, kahveyi Japon çayına tercih ederdi.
- She invited me over for coffee.
- O, kahve için beni davet etti.
- I'd like some more coffee.
- Biraz daha kahve istiyorum.
- Perhaps we can get a cup of coffee later.
- Belki daha sonra bir fincan kahve içebiliriz.
- Well, I'll only take toast and coffee.
- Pekala, ben sadece tost ve kahve alacağım.
- Do you want tea or coffee?
- Çay mı yoksa kahve mi istersin?
- Let's go get a cup of coffee.
- Gidip bir fincan kahve alalım.
- Coffee will be ready in a minute.
- Kahve bir dakika içinde hazır olacak.
- Thanks for the cup of coffee.
- Kahve için teşekkürler.
- Tom ate a piece of toast and drank a cup of coffee.
- Tom bir parça tost yedi ve bir fincan kahve içti.
- Our delicious coffee is made from freshly roasted coffee beans.
- Bizim lezzetli kahvemiz taze kavrulmuş kahve çekirdeklerinden yapılır.
- I'll put sugar in my coffee.
- Kahveme şeker atacağım.
- Could you get us coffee?
- Bize kahve alır mısın?
- We import coffee from Brazil.
- Biz Brezilya'dan kahve ithal ederiz.
- The price of coffee has doubled since then.
- O zamandan beri kahve fiyatı iki katına çıktı.
- He added a little sugar to the coffee.
- Kahveye biraz şeker kattı.
- Some people like coffee and others prefer tea.
- Bazı insanlar kahve sever, bazıları ise çayı tercih eder.
- I brought you coffee.
- Sana kahve getirdim.
- I would like to have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha istiyorum.
- I'd like to drink another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha içmek istiyorum.
- Do you want to go out for coffee?
- Kahve için dışarı çıkmak ister misin?
- Tom wouldn't drink the coffee Mary made for him.
- Tom, Mary'nin onun için yaptığı kahveyi içmedi.
- The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee.
- Oğlan hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu bir kahve içmeye davet edeceğini belirtti.
- Would you like coffee or tea with your breakfast?
- Kahvaltının yanında çay mı kahve mi istersin?
- Would you prefer coffee or tea?
- Kahveyi mi yoksa çayı mı tercih edersin ?
- Tom made a pot of coffee.
- Tom bir fincan kahve yaptı.
- Tom offered Mary a cup of coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan kahve ikram etti.
- Can I buy you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve ısmarlayabilir miyim?
- This coffee is too strong.
- Bu kahve çok sertmiş.
- She stirred her coffee with a spoon.
- Kahvesini kaşıkla karıştırdı.
- I prefer tea to coffee.
- Ben çayı, kahveye tercih ederim.
- I figured that you wouldn't want to drink coffee so late at night.
- Ben gece geç saatte kahve içmek istemeyeceğini düşündüm.
- Would you please pour me a cup of coffee?
- Bana bir fincan kahve koyar mısın lütfen?
- Tom doesn't like coffee.
- Tom kahve sevmiyor.
- Do you have time for one more cup of coffee?
- Bir fincan kahve için daha vaktin var mı?
- Do you want to go out for coffee?
- Kahve içmek için dışarı çıkmak ister misin?
- This coffee is quite strong.
- Bu kahve oldukça sert.
- I like my coffee with lots of foam on the top.
- Kahvemi üstünde bol köpüklü severim.
- The president and the secretary talked over a cup of coffee.
- Başkan ve sekreter bir fincan kahve içerken sohbet ettiler.
- I only have toast and coffee in the morning.
- Sabah sadece tost ve kahve alırım.
- We had coffee together.
- Biz birlikte kahve içtik.
- Tom is preparing coffee.
- Tom kahve hazırlıyor.
- I'd like to drink some tea or coffee.
- Biraz çay ya da kahve içmek istiyorum.
- Always praise he who brought coffee to Europe.
- Kahveyi Avrupa'ya getirene her zaman şükret.
- Tom asked Mary to get him a cup of coffee.
- Tom Mary'nin ona bir fincan kahve getirmesini istedi.
- I'll put some coffee on.
- Biraz kahve koyacağım.
- I'm afraid I've run short of coffee.
- Maalesef kahveyi tükettim.
- Tom would like some coffee.
- Tom biraz kahveyi severdi.
- My father made my mother a cup of coffee just the way she likes it.
- Babam anneme tam sevdiği gibi bir fincan kahve yaptı.
- Tom told Mary not to put sugar in his coffee.
- Tom, Mary'ye kahvesine şeker koymamasını söyledi.
- Night watchmen drink a lot of coffee.
- Gece bekçileri çok kahve içer.
- I'll get you some coffee.
- Sana kahve getireyim.
- Tom made us some coffee.
- Tom bize biraz kahve yaptı.
- There's hardly any coffee left in the pot.
- Demlikte neredeyse hiç kahve yok.
- They drank a cup of coffee.
- Onlar bir fincan kahve içtiler.
- Tom usually drinks more coffee than I do.
- Tom genelde benden daha çok kahve içer.
- We had a chat over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde sohbet ettik.
- I took two cups of coffee.
- İki fincan kahve aldım.
- Would you like for me to get you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve getirmemi ister misin?
- In one day she drinks a litre of coffee.
- Bir gün içinde bir litre kahve içiyor.
- I'd like to have tea instead of coffee.
- Kahve yerine çay içmek istiyorum.
- Give me some coffee if there is any left.
- Kaldıysa bana biraz kahve ver.
- In one day she drinks a litre of coffee.
- Günde bir litre kahve içer.
- He doesn't like coffee.
- O, kahve sevmez.
- I love the aroma of freshly brewed coffee.
- Yeni demlenmiş kahve kokusunu seviyorum.
- We love coffee.
- Biz kahveyi seviyoruz.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana iyi bir İtalyan kahvesi nasıl yapılır göstereceğim.
- Tom didn't even offer Mary a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve bile teklif etmedi.
- As Tom sat down, he bumped the table and his coffee spilled onto the tablecloth.
- Tom otururken, masaya çarptı ve kahvesi masa örtüsüne döküldü.
- That's good coffee.
- Bu iyi bir kahve.
- I poured myself a third cup of coffee.
- Kendime üçüncü bir fincan kahve koydum.
- They drank a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içtiler.
- In one day she drinks a litre of coffee.
- Bir günde bir litre kahve içiyor.
- I take two teaspoons of sugar with my coffee.
- Kahvemle birlikte iki çay kaşığı şeker alıyorum.
- How do they want their coffee?
- Kahvelerini nasıl istiyorlar?
- How many cups of coffee do you drink a day?
- Günde kaç fincan kahve içiyorsun?
- The coffee is cold.
- Kahve soğuk.
- Tom ordered coffee.
- Tom kahve sipariş verdi.
- There's plenty of coffee.
- Çok kahve var.
- A lot of people drink coffee black with sugar.
- Pek çok insan kahveyi şekerli ve sade içer.
- The waitress brought me my coffee.
- Garson kız bana kahvemi getirdi.
- The coffee was too hot for me to drink.
- Kahve, içemeyeceğim kadar sıcaktı.
- When would you like to have your coffee?
- Kahvenizi ne zaman içmek istersiniz?
- He is having coffee now.
- Şu anda kahve içiyor.
- Why don't we talk over coffee?
- Neden kahve içerken konuşmuyoruz?
- I'd love a cup of coffee.
- Ben de bir fincan kahve isterim.
- She spilled coffee on the table.
- Kahveyi masanın üzerine döktü.
- I want a coffee.
- Kahve istiyorum.
- Coffee is one of the staples of Brazil.
- Kahve, Brezilya'nın ana ürünlerinden biridir.
- I'm dying for a cup of coffee.
- Bir fincan kahve için ölüyorum.
- Tom would like some coffee.
- Tom biraz kahve isterdi.
- He's put salt into his cup of coffee by mistake.
- Kahvesine yanlışlıkla tuz koydu.
- She put a lot of sugar in the coffee.
- O, kahveye çok şeker koydu.
- Is that coffee I smell?
- Kahve kokusu mu alıyorum?
- Coffee and cigarettes.
- Kahve ve sigara.
- She poured coffee into the cups on the table.
- Masadaki fincanlara kahve doldurdu.
- Are you sure you don't want a cup of coffee?
- Kahve istemediğinize emin misiniz?
- Will you have a cup of coffee?
- Bir fincan kahve alır mısın?
- Tom is stirring his coffee.
- Tom kahvesini karıştırıyor.
- Bejo makes a ginger coffee in a bronze cup.
- Bejo bronz fincanda zencefilli bir kahve yapar.
- In the morning, Sandra eats a slice of bread and drinks a cup of coffee.
- Sandra sabahları bir dilim ekmek yer ve bir fincan kahve içer.
- Coffee is a popular beverage.
- Kahve popüler bir içecektir.
- I need more coffee.
- Daha fazla kahveye ihtiyacım var.
- This coffee tastes like dishwater.
- Bu kahvenin tadı bulaşık suyu gibi.
- Don't put sugar in the coffee.
- Kahveye şeker koymayın.
- Let me pay for your coffee.
- Kahveni ben ödeyeyim.
- Tom is getting some coffee.
- Tom kahve alıyor.
- Would you like some tea or coffee?
- Çay ya da kahve ister misiniz?
- I prefer tea over coffee.
- Ben çayı kahveye tercih ederim.
- Shall we go for some coffee?
- Kahve içmeye gidelim mi?
- Please serve the guests some coffee, dear.
- Lütfen misafirlere kahve ikram et canım.
- I've been drinking too much coffee.
- Çok fazla kahve içiyorum.
- Please can we have two cups of tea and one cup of coffee.
- Lütfen iki fincan çay ve bir fincan kahve alabilir miyiz?
- How do you like your coffee?
- Kahveyi nasıl içersin?
- I sipped my coffee.
- Kahvemi yudumladım.
- I don't like sugar in my coffee.
- Kahvemde şeker sevmiyorum.
- Coffee is one of the staples of Brazil.
- Kahve Brezilya'nın temel ürünlerinden biridir.
- Do we have time for another cup of coffee?
- Bir fincan kahve için daha vaktimiz var mı?
- Would you please get me a cup of coffee?
- Lütfen bana bir fincan kahve getirir misiniz?
- Tom put a cup of coffee in front of Mary.
- Tom, Mary'nin önüne bir fincan kahve koydu.
- Tom asked Mary if she'd like a cup of coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan kahve isteyip istemediğini sordu.
- Would you mind my drinking another cup of coffee?
- Bir fincan kahve daha içmemin sakıncası var mı?
- Why have coffee prices been going up?
- Kahve fiyatları neden yükseliyor?
- Tom drank a pot of coffee.
- Tom bir fincan kahve içti.
- The price of coffee has gone up.
- Kahvenin fiyatı arttı.
- I don't usually put sugar in my coffee.
- Genelde kahveme şeker koymam.
- While you are about it, please make a cup of coffee for me, too.
- Hazır elin değmişken bana da bir fincan kahve yap.
- A cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve, lütfen.
- Coffee is life.
- Kahve hayattır.
- In the morning I usually drink coffee, in the evening I drink tea.
- Genellikle sabah kahve, akşam çay içerim.
- Would you like black tea or coffee?
- Siyah çay ya da kahve ister misiniz?
- Tom bought a cup of coffee from a vending machine.
- Tom otomattan bir fincan kahve aldı.
- Do you put sugar in your coffee?
- Kahvene şeker koyuyor musun?
- Please make me a cup of coffee.
- Lütfen bana bir fincan kahve yap.
- He drinks too much coffee.
- Çok fazla kahve içiyor.
- Tom dropped his coffee cup on the kitchen floor.
- Tom kahve fincanını mutfakta yere düşürdü.
- How do you like your coffee?
- Kahveni nasıl içmeyi seviyorsun?
- I watched the birds on the balcony while drinking my coffee.
- Kahvemi içerken balkonda kuşları izledim.
- The president and the secretary talked over a cup of coffee.
- Başkan ve sekreter bir fincan kahve eşliğinde konuştular.
- You shouldn't drink so much coffee late at night.
- Gece geç saatlerde bu kadar çok kahve içmemelisin.
- They prefer tea to coffee.
- Onlar çayı kahveye tercih eder.
- I only had a cup of coffee.
- Sadece bir fincan kahve içtim.
- Tom poured Mary a cup of coffee and topped off his own.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve koydu ve kendi kahvesini doldurdu.
- I'll make another pot of coffee.
- Bir fincan kahve daha yapacağım.
- A cup of coffee refreshed me.
- Bir fincan kahve beni tazeledi.
- One cup of coffee commits one to forty years of friendship.
- Bir fincan kahve kırk yıllık dostluk demektir.
- I always start my day with a cup of coffee.
- Güne her zaman bir fincan kahve ile başlarım.
- Please bring us two cups of coffee.
- Lütfen bize iki fincan kahve getir.
- Tom put a cup of coffee down in front of Mary.
- Tom Mary'nin önüne bir fincan kahve koydu.
- Coffee keeps me awake.
- Kahve beni uyanık tutuyor.
- I sell coffee.
- Kahve satıyorum.
- Greater demand for high-quality coffee has helped drive coffee prices higher.
- Yüksek kaliteli kahve için daha büyük bir talep kahve fiyatlarının yükselmesine neden oldu.
- Is there any coffee in the kitchen?
- Mutfakta kahve var mı?
- Is coffee more expensive than tea?
- Kahve çaydan daha mı pahalı?
- Tom put down his coffee and picked up his phone.
- Tom kahvesini bıraktı ve telefonunu aldı.
- He likes coffee without sugar.
- O, şekersiz kahve sever.
- Eve drinks only coffee.
- Eve sadece kahve içer.
- Tom usually drinks coffee without sugar.
- Tom kahveyi genellikle şekersiz içer.
- Let's have some coffee during recess.
- Mola sırasında biraz kahve içelim.
- I want coffee.
- Kahve istiyorum.
- We usually have a slice of bread and a cup of coffee.
- Genellikle bir dilim ekmek yeriz ve bir fincan kahve içeriz.
- Tom and Mary talked over a cup of coffee.
- Tom ve Mary bir fincan kahve eşliğinde konuştular.
- I can choose between tea and coffee.
- Çay ve kahve arasında seçim yapabilirim.
- I sipped my coffee slowly.
- Kahvemi yavaşça yudumladım.
- Would you like some tea or some coffee?
- Çay mı istersiniz, kahve mi?
- Do you want tea or coffee?
- Çay mı istersin, kahve mi?
- Do you like your coffee strong?
- Kahveni koyu mu seversin?
- Tom poured Mary some coffee.
- Tom, Mary'ye kahve doldurdu.
- Coffee would be nice.
- Kahve güzel olurdu.
- He brought me coffee.
- Bana kahve getirdi.
- I like coffee.
- Kahve severim.
- I can't do without coffee after meals.
- Yemeklerden sonra kahvesiz yapamam.
- Grind this coffee very fine.
- Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Tom took another sip of coffee.
- Tom kahvesinden bir yudum daha aldı.
- How about some more coffee?
- Biraz daha kahveye ne dersiniz?
- I only have time for coffee.
- Sadece kahve için zamanım var.
- I think I'd like some more coffee.
- Sanırım biraz daha kahve istiyorum.
- Tom asked for more coffee.
- Tom biraz daha kahve istedi.
- I've just wiped the coffee spill off the kitchen counter.
- Mutfak tezgahına dökülen kahveyi az önce sildim.
- The coffee bubbled in the pot.
- Kahve cezvede fokurdadı.
- We discussed our plans for a trip to Italy over coffee.
- İtalya gezisi planlarımızı kahve eşliğinde tartıştık.
- She added milk to the coffee.
- Kahveye süt ekledi.
- This is good coffee.
- Bu iyi bir kahve.
- I ordered some coffee from room service.
- Oda servisinden kahve sipariş ettim.
- I only wanted a cup of coffee.
- Sadece bir fincan kahve istedim.
- Tom is getting a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve alıyor.
- The coffee I bought came in a pretty plastic cup.
- Satın aldığım kahve şirin bir plastik bardakta geldi.
- Would you like me to get you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve getirmemi ister misin?
- I saw you having coffee this morning with Tom.
- Bu sabah seni Tom'la kahve içerken gördüm.
- I bought three pounds of coffee.
- Üç poundluk kahve aldım.
- Please wait till I have finished my coffee.
- Lütfen kahvemi bitirene kadar bekleyin.
- Tom likes coffee without sugar.
- Tom kahveyi şekersiz sever.
- I like coffee hot.
- Kahveyi sıcak severim.
- Tom just finished his coffee.
- Tom az önce kahvesini bitirdi.
- How do you like your coffee?
- Kahvenizi nasıl seversiniz?
- I put cream in my coffee.
- Kahveme krema koyarım.
- Do you really want a cup of coffee this late at night?
- Gecenin bu geç saatinde gerçekten bir fincan kahve ister misin?
- I don't usually put sugar in my coffee.
- Kahveme genelde şeker koymam.
- Coffee is so dang expensive.
- Kahve çok pahalı.
- Tea or coffee - which would you like?
- Çay mı kahve mi, hangisini istersiniz?
- The coffee has been sitting too long.
- Kahve çok uzun süredir duruyor.
- He sipped the hot coffee slowly.
- Sıcak kahveyi yavaşça yudumladı.
- Let's talk over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken sohbet edelim.
- He likes coffee without sugar.
- O, şekersiz kahveyi sever.
- I always drink a cup of coffee every morning.
- Sabahları her zaman bir fincan kahve içerim.
- I usually drink my coffee with milk.
- Ben genellikle kahvemi süt ile içerim.
- Shall we drink a cup of coffee?
- Bir fincan kahve içelim mi?
- Tom is drinking some coffee.
- Tom biraz kahve içiyor.
- I'd like a cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve istiyorum, lütfen.
- Whose turn is it to make the coffee?
- Kahve yapma sırası kimde?
- Won't you have some more coffee?
- Biraz daha kahve almaz mısınız?
- I like coffee.
- Kahveyi severim.
- A cup of coffee cleared my head.
- Bir fincan kahve beni kendime getirdi.
- Tom went into the kitchen to get some coffee.
- Tom biraz kahve almak için mutfağa gitti.
- One cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve, lütfen.
- I don't like tea, in general I have coffee with my breakfast.
- Ben çay sevmiyorum, genel olarak kahvaltımla kahve alırım.
- This coffee is undrinkable.
- Bu kahve içilmez.
- Many people drink their coffee black with sugar.
- Birçok insan kahvesini sade ve şekerli içer.
- Tom drank a few cups of coffee to keep himself awake.
- Tom kendini uyanık tutmak için birkaç fincan kahve içti.
- They offered the guests some coffee.
- Onlar misafirlere biraz kahve önerdiler.
- Do you want to have some coffee?
- Biraz kahve içmek ister misin?
- Do you have any coffee?
- Hiç kahven var mı?
- I only have toast and coffee in the morning.
- Sabah sadece tost yerim ve kahve içerim.
- Tom doesn't want any coffee.
- Tom kahve istemiyor.
- Is that coffee?
- Kahve mi?
- Tom picked up his coffee cup and started drinking out of it.
- Tom kahve fincanını aldı ve içmeye başladı.
- Tom was really careful not to spill the coffee.
- Tom kahveyi dökmemek için gerçekten dikkatliydi.
- Would you care for more coffee?
- Biraz daha kahve ister misin?
- I've already drank three cups of coffee.
- Şimdiden üç fincan kahve içtim.
- The committee got down to business after coffee.
- Komite, kahveden sonra işe başladı.
- I'll go and get you a cup of coffee.
- Gidip size bir fincan kahve getireceğim.
- I almost spilled the coffee on my keyboard.
- Kahveyi neredeyse klavyeme döküyordum.
- Tom finished his coffee and went off to work.
- Tom kahvesini bitirdi ve işe gitti.
- Thanks for the coffee.
- Kahve için teşekkürler.
- Go get coffee.
- Kahve almaya git.
- I will make some coffee.
- Kahve yapacağım.
- I like hot coffee.
- Ben sıcak kahveyi severim.
- Tom served me coffee.
- Tom bana kahve ikram etti.
- She is having coffee now.
- O şimdi kahve içiyor.
- I don't put sugar in my coffee.
- Kahveme şeker atmam.
- Coffee will be served after the meal.
- Yemekten sonra kahve servis edilecek.
- How do you like coffee — with or without sugar?
- Kahveni nasıl istersin; şekerli şekersiz?
- I've put a little bit of milk in my coffee.
- Kahveme biraz süt koydum.
- I've made you a cup of coffee.
- Sana bir fincan kahve yaptım.
- From now on, I want a hot cup of coffee on my desk when I arrive at the office.
- Bundan sonra, ofise geldiğimde masamda sıcak bir fincan kahve istiyorum.
- A cup of coffee relieved me of my headache.
- Bir fincan kahve baş ağrımı dindirdi.
- Tom poured a cup of coffee for himself.
- Tom kendine bir fincan kahve doldurdu.
- How much does a cup of coffee cost here?
- Burada bir fincan kahve ne kadar?
- Why don't you come in and have a cup of coffee?
- Neden içeri gelmiyorsun ve bir fincan kahve içmiyorsun?
- It's a little late for coffee.
- Kahve için biraz geç.
- Coffee is Tom's favorite drink.
- Kahve Tom'un en sevdiği içecek.
- Ow, the coffee is very hot!
- Ah, kahve çok sıcak!
- Tom said the coffee was too hot to drink.
- Tom kahvenin içilemeyecek kadar sıcak olduğunu söyledi.
- What I want isn't tea, but coffee.
- İstediğim çay değil, kahve.
- Thanks for the cup of coffee.
- Bir fincan kahve için teşekkürler.
- Have some coffee, Tom.
- Biraz kahve iç, Tom.
- I need some coffee.
- Biraz kahveye ihtiyacım var.
- He drank a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içti.
- I always drink two cups of coffee in the morning.
- Sabahleyin her zaman iki fincan kahve içerim.
- Always praise he who brought coffee to Europe.
- Avrupa'ya kahveyi getireni her zaman övün.
- Tom drinks several cups of coffee every morning before he goes to work.
- Tom işe gitmeden önceki her sabah birkaç fincan kahve içer.
- Bring me a cup of coffee, will you?
- Bana bir fincan kahve getirir misin?
- How many cups of coffee a day are too many?
- Günde kaç fincan kahve çok fazladır?
- Tom poured Mary a cup of coffee and topped off his own.
- Tom Mary'ye bir fincan kahve koydu ve kendi fincanını tepeleme doldurdu.
- I'd like a coffee.
- Bir kahve istiyorum.
- Tom and Mary both drink too much coffee.
- Tom ve Mary çok fazla kahve içiyorlar.
- I poured myself a cup of coffee.
- Kendime bir fincan kahve doldurdum.
- I brought you some coffee.
- Sana kahve getirdim.
- Give me another cup of coffee.
- Bana bir fincan kahve daha verin.
- As far as I'm concerned, this coffee is too strong.
- Bana kalırsa, bu kahve çok sert.
- Tom thinks that Mary drinks too much coffee.
- Tom, Mary'nin çok fazla kahve içtiğini düşünüyor.
- I'm going to get some coffee.
- Biraz kahve alacağım.
- I don't like tea, in general I have coffee with my breakfast.
- Çay sevmem, genelde kahvaltımda kahve içerim.
- Tom put a cup of hot coffee in front of Mary.
- Tom, Mary'nin önüne bir fincan sıcak kahve koydu.
- A cup of coffee refreshed me.
- Bir fincan kahve beni canlandırdı.
- Tom sipped some coffee.
- Tom biraz kahve yudumladı.
- I've made some coffee.
- Biraz kahve yaptım.
- Would you please get me a cup of coffee?
- Bana bir fincan kahve getirir misin lütfen?
- Do you put cream in your coffee?
- Kahvene krema koyuyor musun?
- I always have coffee and toast for breakfast.
- Ben her zaman kahvaltıda kahve ve tost alırım.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana iyi bir İtalyan kahvesinin nasıl yapılacağını göstereceğim.
- I love French coffee.
- Fransız kahvesini severim.
- Tom brewed some coffee.
- Tom biraz kahve demledi.
- She brought me coffee.
- Bana kahve getirdi.
- I prefer hot cocoa over coffee.
- Ben kahvenin üzerinde sıcak kakao tercih ederim.
- Bring me a cup of coffee, please.
- Bana bir fincan kahve getir, lütfen.
- From now on, I want a hot cup of coffee on my desk when I arrive at the office.
- Şu andan itibaren, ofise geldiğimde masamın üzerinde sıcak bir fincan kahve istiyorum.
- I don't care for coffee.
- Kahveyi pek sevmem.
- But first, I want to finish my coffee.
- Ama önce kahvemi bitirmek istiyorum.
- Do you put milk in your coffee?
- Kahvene süt koyuyor musun?
- How many cups of coffee do you drink every day?
- Her gün kaç bardak kahve içersin?
- Coffee is one of this country's most important products.
- Kahve, bu ülkenin en önemli ürünlerinden biridir.
- I seldom put sugar in my coffee.
- Ben kahveme nadiren şeker koyarım.
- Let me pay for your coffee.
- Kahvenizin parasını ben ödeyeyim.
- Can I interest you in a cup of coffee?
- Bir kahve içmeye ne dersin?
- Who wants more coffee?
- Kim biraz daha kahve ister?
- All revolutionaries live on coffee and potatoes.
- Bütün devrimciler kahve ve patatesle yaşıyorlar.
- How do you take your coffee?
- Kahvenizi nasıl alırsınız?
- There's almost no coffee left in the pot.
- Cezvede neredeyse hiç kahve kalmamış.
- There's no coffee left.
- Hiç kahve kalmamış.
- Tom drank a lot of coffee so he could stay awake.
- Tom uyanık kalabilmek için çok kahve içti.
- Do you know whether or not Tom likes cream in his coffee?
- Tom'un kahvesine krema koymayı sevip sevmediğini biliyor musunuz?
- Tom suggested to Mary that she offer John a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye onun John'a bir fincan kahve ikram etmesini önerdi.
- Would you like tea or coffee?
- Çay ya da kahve ister misiniz?
- The cup of coffee is full to the brim.
- Kahve fincanı ağzına kadar dolu.
- Would you like some coffee or something?
- Kahve falan ister misin?
- The coffee at that restaurant wasn't very good.
- O restorandaki kahve çok iyi değildi.
- I like mixing coffee and cocoa.
- Kahve ve kakaoyu karıştırmayı seviyorum.
- Tom finished his coffee.
- Tom kahvesini bitirdi.
- Tom told Mary to buy some coffee and cigarettes.
- Tom, Mary'ye biraz kahve ve sigara almasını söyledi.
- The coffee's on me.
- Kahve benden.
- There is a big market for coffee.
- Kahve için büyük bir pazar var.
- Tom doesn't like coffee.
- Tom kahveyi sevmez.
- We prefer tea or coffee.
- Biz çay veya kahve tercih ederiz.
- Tom doesn't drink as much coffee nowadays as he used to.
- Tom bugünlerde eskisi kadar kahve içmiyor.
- Have some coffee.
- Biraz kahve iç.
- What do you say to taking a cup of coffee?
- Bir fincan kahve içmeye ne dersiniz?
- Would you like to have a cup of coffee?
- Bir fincan kahve içmek ister misiniz?
- I ordered two teas and three coffees.
- İki çay ve üç kahve ısmarladım.
- Real life begins after coffee.
- Gerçek hayat kahveden sonra başlar.
- Tom and Mary often had their morning coffee on the front porch.
- Tom ve Mary genellikle ön sundurmada sabah kahvesini içtiler.
- One of the main products of this country is coffee.
- Bu ülkenin ana ürünlerinden biri kahvedir.
- Tom was in a hurry so he left his second cup of coffee undrunk.
- Tom'un acelesi vardı, bu yüzden ikinci fincan kahvesini içmeden bıraktı.
- Will you have some coffee?
- Biraz kahve alır mısın?
- You're the only one here who drinks coffee without sugar.
- Burada kahveyi şekersiz içen bir tek sen varsın.
- The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee.
- Çocuk, hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu kahve içmeye davet edeceğini söyledi.
- The coffee was delicious.
- Kahve lezzetliydi.
- We usually have a slice of bread and a cup of coffee.
- Biz genellikle bir dilim ekmek ve bir fincan kahve alırız.
- Tom likes coffee without sugar.
- Tom kahveyi şekersiz seviyor.
- I will make some coffee.
- Biraz kahve yapacağım.
- Would you prefer milk or coffee?
- Süt mü yoksa kahve mi tercih edersin?
- This coffee tastes really good.
- Bu kahvenin tadı gerçekten iyi.
- Tom started the coffee brewing, then checked his email.
- Tom kahve pişirmeye başladı, sonra e-postalarını kontrol etti.
- Can I get a coffee to go?
- Götürmek için bir kahve alabilir miyim?
- Make me some coffee.
- Bana kahve yap.
- Tom asked Mary if she'd like a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve isteyip istemediğini sordu.
- Tom made us some coffee.
- Tom bize kahve yaptı.
- I sipped my coffee.
- Ben kahvemi yudumladım.
- All I drank was a cup of coffee.
- Bütün içtiğim bir fincan kahveydi.
- Let's grab some coffee.
- Biraz kahve içelim.
- I prefer coffee to milk.
- Kahveyi süte tercih ederim.
- Thank you for the coffee.
- Kahve için teşekkür ederim.
- Give me a coffee, please.
- Bana bir kahve ver, lütfen.
- Where can I buy coffee?
- Nerede kahve alabilirim?
- Brazil fulfills most of our demand for coffee.
- Brezilya kahve talebimizin çoğunu yerine getirir.
- I love the smell of coffee in the morning.
- Sabahları kahve kokusuna bayılırım.
- I want a cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve istiyorum lütfen.
- We've run out of coffee.
- Kahvemiz bitti.
- What I'd really like is a hot cup of coffee.
- Asıl istediğim sıcak bir fincan kahve.
- I like a lot of sugar in my coffee.
- Kahvemde çok şekeri seviyorum.
- Tom will get you some coffee.
- Tom sana biraz kahve getirecek.
- Tom sipped his coffee.
- Tom kahvesini yudumladı.
- I like my coffee strong.
- Ben kahvemi sert severim.
- Would you like to come in and have a cup of coffee?
- İçeri gelip bir fincan kahve içmek ister misiniz?
- During hard times, people might not go on a trip, but they might be willing to pay extra for good coffee.
- Zor zamanlarda insanlar seyahate çıkmayabilir, ancak iyi bir kahve için fazladan ödeme yapmaya istekli olabilirler.
- Tom served us coffee.
- Tom bize kahve ikram etti.
- I'd like a cup of coffee.
- Ben bir fincan kahve istiyorum.
- Tom asked the waitress to refill his coffee.
- Tom garson kızdan kahvesini yeniden doldurmasını istedi.
- I was given coffee for you.
- Bana senin için kahve verildi.
- Tom and Mary had a cup of coffee together.
- Tom ve Mary birlikte bir fincan kahve içti.
- Let me make you some coffee.
- Sana biraz kahve yapayım.
- Tom poured a cup of coffee for himself.
- Tom kendisi için bir fincan kahve koydu.
- Have you ever stirred your coffee with a fork?
- Sen hiç bir çatal ile kahveni karıştırdın mı?
- There's no coffee.
- Kahve yok.
- How about getting some coffee?
- Kahve almaya ne dersin?
- Waiter, three coffees, please.
- Garson, üç kahve lütfen.
- More coffee, please.
- Biraz daha kahve lütfen.
- Come on, let me buy you a cup of coffee or something.
- Hadi, sana bir fincan kahve falan ısmarlayayım.
- I need coffee in the morning.
- Sabahları kahveye ihtiyacım oluyor.
- Some people like coffee and others prefer tea.
- Bazı insanlar kahveyi sever ve diğerleri çayı tercih eder.
- Coffee, please.
- Kahve lütfen.
- I'll fix you some coffee.
- Sana kahve hazırlayayım.
- How about getting some coffee?
- Biraz kahve almaya ne dersin?
- You must educate your tongue to distinguish good coffee from bad.
- İyi kahveyi kötü kahveden ayırt etmek için dilini eğitmelisin.
- Tom just drank the last cup of coffee.
- Tom az önce son fincan kahveyi içti.
- I prefer tea to coffee.
- Çayı, kahveye tercih ederim.
- The coffee is for me and the tea is for you.
- Kahve benim için ve çay senin için.
- This coffee is really good.
- Bu kahve gerçekten çok iyi.
- I cannot do without sugar in my coffee.
- Kahvemde şeker olmadan yapamam.
- Can I get you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve alabilir miyim?
- I got you some coffee.
- Sana biraz kahve aldım.
- There's not enough coffee.
- Yeterince kahve yok.
- Don't put sugar in my coffee.
- Kahveme şeker koyma.
- I prefer coffee without sugar.
- Ben şekersiz kahve tercih ederim.
- This coffee is too strong.
- Bu kahve çok koyu.
- Bring us two egg sandwiches, two cups of coffee and two pieces of apple pie, please.
- Bize iki yumurtalı sandviç, iki fincan kahve ve iki parça elmalı turta getirin lütfen.
- I invited my friends over for coffee.
- Kahve için arkadaşlarımı davet ettim.
- Since I wasn't hungry, I only ordered coffee.
- Aç olmadığım için sadece kahve söyledim.
- Can I get you a coffee?
- Sana bir kahve alabilir miyim?
- What I drink the most is coffee.
- En çok içtiğim şey kahvedir.
- Sami wanted more coffee.
- Sami daha fazla kahve istedi.
- What I want now is a hot cup of coffee.
- Şimdi istediğim şey sıcak bir fincan kahve.
- Usually I drink two cups of coffee with lunch.
- Genellikle öğle yemeği ile iki fincan kahve içerim.
- The committee got down to business after coffee.
- Komite, kahveden sonra işe koyuldu.
- I invited my friends over for coffee.
- Arkadaşlarımı kahve içmeye davet ettim.
- Could I have one more coffee, please?
- Bir kahve daha alabilir miyim, lütfen?
- I like coffee better than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- Would either of you like coffee?
- İkinizden biri kahve ister misiniz?
- Tom picked up his coffee cup and started drinking out of it.
- Tom kahve fincanını aldı ve onu içmeye başladı.
- Would you like coffee or tea with your breakfast?
- Kahvaltının yanında çay ya da kahve ister misin?
- She brought me coffee.
- O bana kahve getirdi.
- Have some coffee?
- Kahve içer misin?
- Let's have some coffee.
- Biraz kahve alalım.
- I'd like a coffee, please.
- Bir kahve alabilir miyim lütfen?
- The flight attendant apologized for spilling hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi Tom'un üzerine sıcak kahve döktüğü için özür diledi.
- I'll have a coffee and a croissant.
- Bir kahve ve bir kruvasan alacağım.
- Please put a lot of cream in my coffee.
- Lütfen kahveme bolca krema koyun.
- Tom gave Mary a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve verdi.
- I ordered two teas and three coffees.
- İki çay ve üç kahve söyledim.
- Can I get another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve alabilir miyim?
- I think I still have time for another cup of coffee.
- Sanırım bir fincan kahve için daha zamanım var.
- She slipped a drop of love potion into his coffee.
- Onun kahvesine bir damla aşk iksiri damlattı.
- Would you mind terribly making me a cup of coffee?
- Bana bir fincan kahve yapabilir misiniz?
- Can I have a cup of coffee first?
- Öncelikle bir fincan kahve alabilir miyim?
- What I want isn't tea, but coffee.
- Benim istediğim çay değil, kahve.
- Do we have time for a cup of coffee?
- Bir fincan kahve için zamanımız var mı?
- The coffee I drank had hazelnut cream on top.
- İçtiğim kahvenin üstünde fındık kreması vardı.
- Mary likes her coffee without sugar.
- Mary kahvesini şekersiz seviyor.
- She's going to make some coffee.
- O biraz kahve yapacak.
- I like hot coffee.
- Sıcak kahveyi severim.
- Tom drinks between three and six coffees a day.
- Tom günde üç ve altı arasında kahve içer.
- Would you care for another cup of coffee?
- Bir fincan kahve daha ister misiniz?
- We had a chat over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.
- There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
- My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve çok miktarda kahve içerdi.
- Can I get you a cup of coffee, sir?
- Size bir fincan kahve getirebilir miyim, efendim?
- He brought me a coffee, in spite of that I'd asked for a tea.
- Çay istememe rağmen bana kahve getirdi.
- A cup of coffee cleared my head.
- Bir fincan kahve kafamı ayılttı.
- I don't like milk in my coffee.
- Kahvemde süt sevmiyorum.
- Do you know whether or not Tom likes cream in his coffee?
- Tom'un kahvesinde krema sevip sevmediğini biliyor musun?
- My coffee cup is next to Tom's.
- Benim kahve fincanım Tom'unkinin yanında.
- More coffee, please.
- Biraz daha kahve, lütfen.
- Tom likes coffee, doesn't he?
- Tom kahve sever, değil mi?
- Tom didn't want any coffee.
- Tom kahve istemedi.
- I would offer you a coffee if you had the time.
- Vaktin olsaydı sana bir kahve ikram ederdim.
- If the coffee is too strong, add some more water.
- Kahve çok sertse, biraz daha su ekle.
- Tom usually drinks coffee without sugar.
- Tom genellikle kahveyi şekersiz içer.
- Tom likes the way Mary makes coffee.
- Tom, Mary'nin kahve yapma şeklini sever.
- Tom doesn't like the way Mary makes coffee.
- Tom, Mary'nin kahve yapma şeklini sevmiyor.
- Tom put a cup of coffee in front of Maria.
- Tom, Maria'nın önüne bir fincan kahve koydu.
- Can I get you a coffee or anything?
- Size kahve ya da başka bir şey getireyim mi?
- Did you finish your coffee?
- Kahvenizi bitirdiniz mi?
- Tom is getting coffee.
- Tom kahve alıyor.
- I like a lot of sugar in my coffee.
- Kahvemde çok şeker severim.
- Thank you for the coffee.
- Kahve için teşekkürler.
- I am going to take a sip of coffee.
- Kahveden bir yudum alacağım.
- Tom refilled his coffee mug.
- Tom kahve fincanını doldurdu.
- Tom handed Mary a mug of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve uzattı.
- I'll have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içeceğim.
- Tom told Mary to buy some coffee and cigarettes.
- Tom, Mary'ye kahve ve sigara almasını söyledi.
- Tom is getting some coffee.
- Tom biraz kahve alıyor.
- The coffee at that restaurant wasn't very good.
- O restorandaki kahve pek iyi değildi.
- I'd like to have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha içmek istiyorum.
- Generally speaking, Americans like coffee.
- Genel olarak konuşursak, Amerikalılar kahveyi sever.
- Dan invited Linda to have a coffee with him.
- Dan, Linda'yı onunla bir kahve içmeye davet etti.
- I was unable to sleep, so I made myself some coffee.
- Uyuyamadım bu yüzden kendime bir kahve yaptım.
- How many cups of coffee did you drink?
- Kaç fincan kahve içtin?
- How much sugar should I put in your coffee?
- Kahvene ne kadar şeker koymalıyım?
- She likes coffee.
- Kahveyi sever.
- You've spilled your coffee.
- Kahveni döktün.
- Would you like to go out for coffee?
- Kahve içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- So as to keep himself awake, Tom drunk a few cups of coffee.
- Tom kendini uyanık tutmak için birkaç fincan kahve içti.
- Don't put sugar in the coffee.
- Kahveye şeker koyma.
- Drinking a lot of coffee can raise your blood pressure.
- Çok kahve içmek tansiyonunuzu yükseltebilir.
- I've drunk way too much coffee today.
- Bugün çok fazla kahve içtim.
- I had a donut and a cup of coffee.
- Bir çörek ve bir fincan kahve aldım.
- Tom doesn't like coffee with sugar.
- Tom şekerli kahve sevmez.
- He loves coffee.
- O kahveyi sever.
- For breakfast, Sandra had a slice of bread and a cup of coffee.
- Sandra kahvaltıda bir dilim ekmek ve bir fincan kahve yedi.
- They chatted over coffee for more than two hours.
- İki saatten daha fazla bir süre onlar kahve içerken sohbet ettiler.
- I'd like another cup of coffee.
- Bir fincan daha kahve istiyorum.
- While you are about it, please make a cup of coffee for me, too.
- Elin değmişken lütfen bana da bir fincan kahve yap.
- All I had for breakfast was a cup of coffee.
- Kahvaltıda tek aldığım bir fincan kahveydi.
- If you guys aren't doing anything later, why don't you come over for a cup of coffee?
- Eğer daha sonra bir şey yapmayacaksanız, neden bir fincan kahve içmeye gelmiyorsunuz?
- Give me a cup of coffee.
- Bana bir fincan kahve ver.
- I smell coffee.
- Ben kahve kokusu alıyorum.
- Which do you want, tea or coffee?
- Hangisini istersiniz, çay mı yoksa kahve mi?
- I'm dying to have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içmek için can atıyorum.
- Mother likes tea, while I like coffee.
- Ben kahve severken, annem çay sever.
- Coffee is Tom's favorite drink.
- Kahve Tom'un en sevdiği içecektir.
- Do we have time for another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve için zamanımız var mı?
- Generally speaking, Americans are very fond of coffee.
- Genel anlamda, Amerikalılar kahveye çok düşkündür.
- Let me pay for your coffee.
- Kahveni ödememe izin ver.
- Tom drank a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve içti.
- Tom seldom puts sugar in his coffee.
- Tom kahvesine nadiren şeker koyar.
- Don't sugar my coffee.
- Kahveme şeker atma.
- Tom put salt in his coffee by mistake.
- Tom kahvesine yanlışlıkla tuz koydu.
- Tom loves coffee.
- Tom kahveyi sever.
- Two fried eggs and coffee, please.
- İki kızarmış yumurta ve kahve lütfen.
- I'll make you some coffee.
- Sana biraz kahve yapacağım.
- Do you want some coffee or something?
- Kahve falan ister misin?
- I prefer coffee without sugar.
- Şekersiz kahve tercih ederim.
- Tom always drinks his coffee black and without sugar.
- Tom kahvesini her zaman koyu ve şekersiz içer.
- Please put a lot of cream in my coffee.
- Lütfen kahveme çok krema koy.
- How do you want your coffee?
- Kahvenizi nasıl istersiniz?
- He drank a cup of coffee.
- O bir fincan kahve içti.
- Tom drinks three cups of coffee a day.
- Tom günde üç fincan kahve içer.
- Tom and I both drink too much coffee.
- Tom ve ben çok fazla kahve içiyoruz.
- I've already drank three cups of coffee.
- Ben zaten üç fincan kahve içtim.
- Why don't you do something useful and get me some coffee?
- Neden yararlı bir şey yapmıyorsun ve bana bir kahve getirmiyorsun?
- Tom put some rice milk in his coffee.
- Tom kahvesine biraz pirinç sütü koydu.
- I've already drunk three cups of coffee.
- Şimdiden üç fincan kahve içtim.
- Do you always have coffee with your breakfast?
- Kahvaltıda her zaman kahve içer misin?
- I drank the coffee.
- Kahveyi içtim.
- I'm afraid I've run short of coffee.
- Korkarım kahvem bitmiş.
- You need more than a coffee.
- Bir kahveden fazlasına ihtiyacın var.
- He couldn't stand the bitterness of the coffee.
- O, kahvenin acılığına dayanamadı.
- I would like a cup of coffee.
- Bir fincan kahve istiyorum.
- I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.
- Bifteğim, yumurtalarım, kızarmış patateslerim, tostum ve kahvem var.
- Who drank my coffee?
- Benim kahvemi kim içti?
- Tom went into the kitchen to get some coffee.
- Tom kahve almak için mutfağa gitti.
- When would you like to have your coffee?
- Kahveni ne zaman içmek istersin?
- I'll get you some coffee.
- Sana biraz kahve getireceğim.
- Tom invited the gardener in for a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve için bahçıvanı davet etti.
- Would you like coffee?
- Kahve ister misiniz?
- What do you take in your coffee?
- Kahvene ne katıyorsun?
- Sami tasted the coffee.
- Sami kahveyi tattı.
- Do you want to have some coffee?
- Kahve içmek ister misin?
- I can't drink coffee without sugar.
- Kahveyi şekersiz içemem.
- Do you want sugar in your coffee?
- Kahvene şeker ister misin?
- I want a cup of coffee and I want it now.
- Bir fincan kahve istiyorum ve onu şimdi istiyorum.
- Would you like to come in and have a cup of coffee?
- İçeri gelmek ve bir fincan kahve içmek ister misin?
- How about getting some coffee?
- Biraz kahve içer misin?
- I had to sip the coffee because it was too hot.
- Çok sıcak olduğu için kahveyi yudumlamak zorunda kaldım.
- I love coffee.
- Kahveye bayılırım.
- The coffee I bought came in a pretty plastic cup.
- Aldığım kahve güzel bir plastik bardakta geldi.
- Would you like to have some coffee?
- Biraz kahve almak ister misiniz?
- Let's have some coffee.
- Biraz kahve içelim.
- Why have coffee prices been going up?
- Kahve fiyatları neden artıyor?
- Coffee was introduced into Europe from Arabia.
- Kahve Avrupa'ya Arabistan'dan getirilmiştir.
- Tom spilled coffee all over my shirt.
- Tom gömleğimin her yerine kahve döktü.
- She stirred the milk into her coffee.
- Kahvesine süt karıştırdı.
- Let me treat you to a cup of coffee at the coffee shop over there.
- Oradaki kafeteryada sana bir fincan kahve ısmarlayayım.
- She put lots of sugar in the coffee.
- O, kahveye çok şeker koydu.
- Tom collected coffee cups.
- Tom kahve fincanları topladı.
- Tom and I had coffee together.
- Tom ve ben beraber kahve içtik.
- When she was young, she preferred coffee to Japanese tea.
- Gençken kahveyi Japon çayına yeğlerdi.
- Do you like coffee?
- Kahveden hoşlanır mısın?
- Do you want a spot of coffee?
- Biraz kahve ister misin?
- Tom offered Mary a cup of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve ikram etti.
- Sami ordered an expensive coffee.
- Sami pahalı bir kahve sipariş etti.
- How about a cup of coffee after lunch?
- Öğle yemeğinden sonra bir fincan kahveye ne dersin?
- Let's grab some coffee.
- Hadi biraz kahve kapalım.
- I do not put sugar in the coffee.
- Kahveye şeker koymam.
- My aunt showed me how to make good coffee.
- Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi.
- Why don't we talk about coffee?
- Neden kahve hakkında konuşmuyoruz?
- He likes coffee better than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok sever.
- I drink five cups of coffee a day.
- Günde beş fincan kahve içerim.
- Instead of coffee he gave me tea with sugar, but without cream.
- Kahve yerine bana şekerli çay verdi, ama kremasız.
- I would like a cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve istiyorum, lütfen.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusunu seviyorum.
- Tom and Mary often had their morning coffee on the front porch.
- Tom ve Mary sabah kahvelerini genellikle ön verandada içiyorlardı.
- This coffee is cold.
- Bu kahve soğuk.
- I drank a liter of coffee.
- Ben bir litre kahve içtim.
- How would you like your coffee, black or with cream?
- Kahvenizi nasıl istersiniz, sade mi yoksa kremalı mı?
- There is coffee, and...coffee.
- Kahve ve... kahve var.
- Tom always drinks his coffee strong.
- Tom kahvesini her zaman sert içer.
- Tom drank three cups of coffee before he left for work.
- Tom işe gitmeden önce üç fincan kahve içti.
- Would you give me a cup of coffee?
- Bana bir fincan kahve verir misin?
- Tom just finished his coffee.
- Tom kahvesini yeni bitirdi.
- She didn't like coffee.
- Kahveyi sevmezdi.
- Who drank my coffee?
- Kahvemi kim içti.
- I'd like my coffee after the meal.
- Kahvemi yemekten sonra istiyorum.
- I'd like my coffee after the meal.
- Yemekten sonra kahvemi istiyorum.
- I'll fix us some coffee.
- Bize kahve hazırlayacağım.
- We talked over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.
- Would it be possible for me to get a cup of coffee?
- Bir fincan kahve almam mümkün mü?
- He drinks excessive amounts of coffee.
- O aşırı miktarda kahve içer.
- Do you want more milk in your coffee?
- Kahvene daha fazla süt ister misin?
- I only had a cup of coffee.
- Yalnızca bir fincan kahve içtim.
- How about a cup of coffee after lunch?
- Yemekten sonra bir fincan kahveye ne dersiniz?
- There isn't enough coffee for everybody.
- Herkese yetecek kadar kahve yok.
- You've drunk three cups of coffee.
- Üç fincan kahve içtin.
- I'm afraid there isn't any coffee left.
- Korkarım hiç kahve kalmamış.
- I like coffee more than black tea.
- Ben kahveyi siyah çaydan daha fazla severim.
- Tom couldn't get to sleep because he had drunk too much coffee after supper.
- Tom dün akşam yemeğinden sonra çok fazla kahve içtiği için uyuyamadı.
- Who wants more coffee?
- Kim daha fazla kahve ister?
- I usually drink coffee without sugar.
- Genelde kahveyi şekersiz içerim.
- Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
- I saw you having coffee this morning with Tom.
- Bu sabah Tom'la kahve içtiğini gördüm.
- I spilled coffee all over my shirt.
- Gömleğimin her yerine kahve döktüm.
- Would you like coffee?
- Kahve ister misin?
- He served me coffee.
- O bana kahve servis etti.
- If this is coffee, bring me tea; but if this is tea, bring me coffee.
- Bu kahve ise, bana çay getir; ama bu çaysa bana kahve getir.
- I think we need more coffee.
- Bence daha fazla kahveye ihtiyacımız var.
- Tom put a cup of coffee on the table in front of Mary.
- Tom Mary'nin önündeki masaya bir fincan kahve koydu.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi yanlışlıkla Tom'un üzerine sıcak kahve döktü.
- I'll make some coffee.
- Biraz kahve yapacağım.
- Well, I'll only take toast and coffee.
- Hmm, ben sadece tost ve kahve alacağım.
- Brazil is very rich; its richness is immense; coffee is one of its greatest riches.
- Brezilya çok zengindir; zenginliği muazzamdır; kahve ise en büyük zenginliklerinden biridir.
- I poured Tom another cup of coffee.
- Tom'a bir fincan kahve daha doldurdum.
- How much coffee do you drink a day?
- Günde ne kadar kahve içiyorsun?
- I've already had a coffee.
- Zaten kahve içtim.
- I can't do without coffee after meals.
- Yemeklerden sonra kahve içmeden yapamam.
- I don't care much for coffee.
- Kahveyi pek sevmem.
- Can I get some coffee?
- Biraz kahve alabilir miyim?
- Tom couldn't get to sleep because he had drunk too much coffee after supper.
- Tom uyuyamadı çünkü akşam yemeğinden sonra çok fazla kahve içmişti.
- I recommend this brand of coffee.
- Bu kahve markasını tavsiye ederim.
- Tom loves coffee.
- Tom kahveyi seviyor.
- So as to keep himself awake, Tom drunk a few cups of coffee.
- Tom, kendini uyanık tutmak için birkaç fincan kahve içti.
- Won't you have another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve almaz mısınız?
- Would you like coffee with your dessert?
- Tatlının yanında kahve ister misin?
- I had tea instead of coffee this morning.
- Bu sabah kahve yerine çay içtim.
- Our delicious coffee is made from freshly roasted coffee beans.
- Lezzetli kahvemiz taze kavrulmuş kahve çekirdeklerinden yapılır.
- Tom is having coffee now.
- Tom şimdi kahve içiyor.
- I dislike coffee.
- Kahveyi sevmem.
- You prefer coffee.
- Sen kahveyi tercih edersin.
- There's some coffee in the kitchen.
- Mutfakta biraz kahve var.
- Please can we have two cups of tea and one cup of coffee.
- Lütfen iki bardak çay ve bir fincan kahve alabilir miyiz?
- I want to drink a coffee.
- Bir kahve içmek istiyorum.
- Will you drink another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve alır mısınız?
- Every day I go to the café and have coffee.
- Her gün kafeye gidip kahve içiyorum.
- Tom prefers tea to coffee.
- Tom çayı kahveye tercih ediyor.
- Tom's favorite drink is coffee.
- Tom'un en sevdiği içecek kahvedir.
- Can I get you a coffee or anything?
- Size kahve falan getireyim mi?
- Don't put any sugar in my coffee.
- Kahveme hiç şeker koyma!
- The coffee is nasty.
- Kahve iğrenç.
- Coffee, please, with cream and sugar.
- Kahve, lütfen, kremalı ve şekerli.
- Who wants coffee?
- Kim kahve istiyor?
- I like my coffee weak.
- Kahvemi hafif severim.
- This coffee is not hot enough.
- Bu kahve yeterince sıcak değil.
- Can I get another cup of coffee?
- Bir fincan kahve daha alabilir miyim?
- Why didn't you buy any coffee?
- Neden hiç kahve satın almadın?
- Tom poured himself a second cup of coffee.
- Tom kendine ikinci bir fincan kahve doldurdu.
- Be careful not to drink too much coffee in the evening.
- Akşamları çok fazla kahve içmemeye dikkat edin.
- Tom stirred his coffee with a spoon.
- Tom bir kaşıkla kahvesini karıştırdı.
- All I drank was coffee.
- Tek içtiğim kahveydi.
- The coffee is here, it ended up frothy.
- Kahve geldi, köpüklü oldu.
- She is having coffee now.
- Şu anda kahve içiyor.
- You prefer coffee.
- Kahveyi tercih edersin.
- Tom doesn't like milk in his coffee.
- Tom kahvesinde süt sevmez.
- He served me coffee.
- Bana kahve ikram etti.
- I could really go for another cup of coffee.
- Bir fincan daha kahve içebilirim.
- Do you prefer tea or coffee?
- Çayı mı kahveyi mi tercih edersin?
- Tom wants to drink a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve içmek istiyor.
- I drink five cups of coffee a day.
- Bir günde beş fincan kahve içerim.
- She chatted with her friends about the football game over coffee.
- O kahve içerken futbol oyunu hakkında arkadaşlarıyla sohbet etti.
- I've drunk way too much coffee today.
- Bugün oldukça çok fazla kahve içtim.
- I'll fix us some coffee.
- Bize biraz kahve hazırlayacağım.
- I don't drink as much coffee as I used to.
- Eskiden içtiğim kadar kahve içmiyorum.
- He would like to have another cup of coffee.
- O bir fincan daha kahve içmek istiyor.
- Tom almost choked on his coffee.
- Tom neredeyse kahvesini genzine kaçırıyordu.
- I must have a cup of coffee in the morning.
- Sabah bir fincan kahve içmeliyim.
- I'll make you some coffee.
- Sana kahve yapacağım.
- Would you like coffee, sir?
- Kahve ister misiniz, efendim?
- You added sugar to your coffee.
- Kahvene şeker ekledin.
- I made you coffee.
- Sana kahve yaptım.
- A cup of coffee costs a krone.
- Bir fincan kahvenin fiyatı bir kron.
- Tom asked the waiter for another cup of coffee.
- Tom garsondan bir fincan kahve daha istedi.
- Can I get you a coffee?
- Sana kahve getireyim mi?
- This coffee is too hot for me to drink.
- Bu kahve içemeyeceğim kadar sıcak.
- Tom likes to dunk his biscuit in his coffee.
- Tom bisküvisini kahvesine daldırmaktan hoşlanır.
- I don't have time for a cup of coffee right now.
- Şu anda bir fincan kahve için vaktim yok.
- I want to drink coffee.
- Kahve içmek istiyorum.
- He likes coffee without sugar.
- Kahveyi şekersiz seviyor.
- Tom wanted Mary to bring him a cup of coffee.
- Tom, Mary'den ona bir fincan kahve getirmesini istedi.
- Mary likes her coffee without sugar.
- Mary kahvesini şekersiz sever.
- There's coffee over there if you want it.
- Eğer istersen orada kahve var.
- I want coffee, toast, and jelly.
- Ben kahve, tost ve jöle istiyorum.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Size iyi bir İtalyan kahvesi nasıl yapılır göstereceğim.
- This coffee is a blend of Java and Brazil.
- Bu kahve Java ve Brezilya'nın bir karışımıdır.
- We talked over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde konuştuk.
- Tom helped himself to coffee.
- Tom kendine kahve aldı.
- Coffee or tea?
- Kahve mi çay mı?
- I want coffee, toast, and jelly.
- Kahve, tost ve jöle istiyorum.
- I met a friend in town, and I drank a cup of coffee with her in a café.
- Şehirde bir arkadaşımla tanıştım ve onunla bir kafede kahve içtim.
- Tom asked me if I wanted a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve isteyip istemediğimi sordu.
- My father cannot go without coffee even for a day.
- Babam bir gün bile kahve olmadan gidemez.
- I want to have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içmek istiyorum.
- It really smells like coffee.
- Gerçekten kahve gibi kokuyor.
- He's put salt into his cup of coffee by mistake.
- Kahve fincanına kazara tuz attı.
- When do you want to drink your coffee?
- Kahvenizi ne zaman içmek istersiniz?
- I don't like the coffee.
- Kahveyi sevmem.
- How about getting some coffee?
- Kahve içmeye ne dersin?
- Would you prefer coffee or tea?
- Kahve mi yoksa çay mı tercih edersin?
- Tom always drinks his coffee black with no sugar.
- Tom kahvesini her zaman şekersiz ve sade içer.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Size nasıl iyi bir İtalyan kahvesi yapılır göstereceğim.
- Let's go for a coffee.
- Hadi kahve içmeye gidelim.
- Shall we talk about it over a cup of coffee?
- Kahve içerken sohbet edelim mi?
- Tom doesn't have enough time for a cup of coffee.
- Tom'un bir fincan kahve için yeterli zamanı yok.
- They talked over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken sohbet ettiler.
- There'll be coffee and cake at five.
- Saat beşte kahve ve kek olacak.
- This coffee is so hot that I can't drink it.
- Bu kahve o kadar sıcak ki içemiyorum.
- Please wait till I have finished my coffee.
- Kahvemi bitirinceye kadar lütfen bekle.
- I always drink two cups of coffee in the morning.
- Ben her zaman sabahları iki fincan kahve içerim.
- She drank a cup of coffee.
- O, bir fincan kahve içti.
- This coffee is brown.
- Bu kahve kahverengi.
- How much coffee did you drink?
- Ne kadar kahve içtin?
- I don't like coffee.
- Kahveyi sevmiyorum.
- It's no wonder Tom's sleeping poorly; he drinks up to twelve cups of coffee a day.
- Tom'un az uyumasına şaşmamalı; günde bazen on iki fincan kahve içiyor.
- I like my coffee with lots of foam on the top.
- Kahvemi bol köpüklü severim.
- Tom handed Mary a cup of coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan kahve uzattı.
- Tom drank his coffee.
- Tom kahvesini içti.
- You'd better not drink too much coffee so late at night.
- Gecenin bu saatinde çok fazla kahve içmesen iyi olur.
- All I had for breakfast was a cup of coffee.
- Kahvaltıda içtiğim tek şey bir fincan kahveydi.
- Tom likes his coffee without cream or sugar.
- Tom kahvesini kremasız ve şekersiz sever.
- Tom drinks between three and six coffees a day.
- Tom günde üç ila altı kahve içer.
- I was given coffee for you.
- Senin için bana kahve verdiler.
- The price of coffee has doubled since then.
- Kahve fiyatı o zamandan beri ikiye katladı.
- I'll make a cup of coffee for you.
- Sana bir fincan kahve yapacağım.
- It's a little late for coffee.
- Kahve için biraz geç oldu.
- Mormons hate coffee and tea.
- Mormonlar kahve ve çaydan nefret eder.
- Tom handed Mary a cup of hot coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan sıcak kahve uzattı.
- We have many varieties of coffee.
- Birçok kahve çeşidimiz var.
- I don't like coffee too much, but I tend to have a cup once in a while.
- Kahveyi pek sevmem, ama arada bir bir fincan içerim.
- As there was a fly in my coffee, I didn't have to pay the bill.
- Kahvemde bir sinek olduğu için hesabı ödemek zorunda kalmadım.
- I bought three pounds of coffee.
- Üç kilo kahve aldım.
- I want a coffee.
- Bir kahve istiyorum.
- Can I have a cup of coffee, please?
- Bir fincan kahve alabilir miyim, lütfen?
- The coffee has a nice aroma.
- Kahvenin güzel bir aroması var.
- There is not enough coffee.
- Yeterli kahve yok.
- He inadvertently put salt into his cup of coffee.
- Yanlışlıkla kahve bardağının içine tuz koydu.
- One cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve lütfen.
- Tom made the coffee too strong.
- Tom kahveyi çok koyu yaptı.
- I just want a little more coffee.
- Biraz daha kahve istiyorum.
- I'll put some coffee on.
- Biraz kahve yapacağım.
- Tom spilled coffee on himself.
- Tom kendi üstüne kahve döktü.
- They love coffee.
- Onlar kahveyi seviyor.
- Let's discuss the plan over a cup of coffee.
- Planı bir fincan kahve eşliğinde tartışalım.
- Please add more coffee.
- Lütfen biraz daha kahve ekleyin.
- He drinks a moderate amount of coffee.
- Makul miktarda kahve içer.
- Do you want to drink tea or coffee?
- Çay veya kahve içmek ister misiniz?
- Tom brewed some coffee.
- Tom kahve yapmış.
- We used to talk over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken sohbet ederdik.
- Tom just drank the last cup of coffee.
- Tom az önce son kahve fincanını içti.
- I told you I didn't want any coffee.
- Kahve istemediğimi söyledim.
- And what about a coffee?
- Peki ya bir kahveye ne dersin?
- Are you drinking coffee with sugar?
- Kahveyi şekerli mi içiyorsun?
- Tom makes delicious coffee.
- Tom lezzetli kahve yapar.
- The coffee is too bitter.
- Kahve çok acı olmuş.
- I really need a cup of coffee.
- Gerçekten bir fincan kahveye ihtiyacım var.
- I would like to drink a coffee.
- Bir kahve içmek istiyorum.
- You spilled your coffee.
- Kahveni döktün.
- Would you like some tea or coffee?
- Biraz çay ya da kahve ister misin?
- Please bring us two cups of coffee.
- Lütfen bize iki fincan kahve getirin.
- This coffee tastes bitter.
- Bu kahvenin tadı acı.
- He's already drunk three cups of coffee.
- Şimdiden üç fincan kahve içti.
- I've had coffee already.
- Kahve içtim bile.
- Tom put a cup of coffee in front of Mary.
- Tom Mary'nin önüne bir fincan kahve koydu.
- How many cups of coffee did you drink today?
- Bugün kaç fincan kahve içtin?
- Thanks for the coffee.
- Kahve için sağ ol.
- He likes tea better than coffee.
- Çayı kahveden daha çok seviyor.
- She slipped a drop of love potion into his coffee.
- Kahvesine bir damla aşk iksiri damlattı.
- Tom walked into the kitchen to get himself some coffee.
- Tom kendine kahve almak için mutfağa doğru yürüdü.
- This coffee is quite strong.
- Bu kahve oldukça koyu.
- We finished up lunch with coffee.
- Öğle yemeğini kahve ile bitirdik.
- She put lots of sugar in the coffee.
- Kahveye çok şeker koymuş.
- He brought me coffee, when I had asked for tea.
- Ben çay istemiştim, o bana kahve getirdi.
- They are talking over a cup of coffee in the cafeteria.
- Kafeteryada bir fincan kahve eşliğinde konuşuyorlar.
- I would like to have a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içmek istiyorum.
- I'd like some coffee.
- Biraz kahve istiyorum.
- Let's discuss the plan over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken planı tartışalım.
- Should I prepare the coffee?
- Kahveyi hazırlayayım mı?
- You've spilt your coffee.
- Kahvenizi dökmüşsünüz.
- I almost spilled coffee on my keyboard.
- Neredeyse klavyeme kahve döküyordum.
- There is no coffee left.
- Hiç kahve kalmamış.
- Coffee or tea?
- Kahve mi yoksa çay mı?
- Why don't we talk about coffee?
- Neden kahveden bahsetmiyoruz?
- You've spilt your coffee.
- Kahvenizi döktünüz.
- I'd like some coffee if you are making some.
- Eğer kahve yapıyorsan, biraz kahve istiyorum.
- Which would you rather have, tea or coffee?
- Hangisini tercih edersiniz, çay mı kahve mi?
- She finished up lunch with coffee.
- Öğle yemeğini kahve ile bitirdi.
- There are many kinds of coffee.
- Birçok kahve çeşidi var.
- I like a good cup of coffee.
- İyi bir fincan kahve istiyorum.
- I had a cup of coffee at the cafe.
- Kafede bir fincan kahve içtim.
- Let's stop for coffee.
- Kahve için duralım.
- Why don't you try putting a little cinnamon in your coffee?
- Neden kahvene biraz tarçın koymayı denemiyorsun?
- Another coffee, please.
- Bir kahve daha lütfen.
- As soon as we sat down, she brought us coffee.
- Biz oturur oturmaz bize kahve getirdi.
- I'm going to make a pot of coffee.
- Bir fincan kahve yapacağım.
- He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
- You sure do put a lot of sugar in your coffee.
- Kahvene çok şeker koyduğun kesin.
- I'm afraid there isn't any coffee left.
- Korkarım ki, hiç kahve kalmamış.
- He loves coffee.
- O kahve sever.
- I need a cup of hot coffee.
- Bir fincan sıcak kahveye ihtiyacım var.
- Let's get some coffee.
- Biraz kahve alalım.
- I've just wiped the coffee spill off the kitchen counter.
- Şimdi mutfak tezgahının üstündeki kahve lekesini sildim.
- I'd love a cup of coffee.
- Bir fincan kahve istiyorum.
- Tom spilled coffee on the table.
- Tom masaya kahve döktü.
- Do you prefer tea or coffee?
- Sen çay mı kahve mi tercih edersin?
- Tom had drunk too much coffee so he couldn't sleep.
- Tom çok fazla kahve içmişti, bu yüzden uyuyamadı.
- I will drink the coffee.
- Kahveyi içeceğim.
- We talked about the question over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve eşliğinde soru hakkında konuştuk.
- I just made a pot of coffee.
- Az önce bir fincan kahve yaptım.
- Do you like your coffee strong?
- Kahveni sert mi seversin?
- Is the coffee hot?
- Kahve sıcak mı?
- Linda will prepare coffee.
- Linda kahve hazırlayacak.
- She might be having coffee in the cafeteria.
- Kafateryada kahve içiyor olabilir.
- Tom picked up his coffee cup and took a sip.
- Tom kahve fincanını aldı ve bir yudum aldı.
- We're out of coffee.
- Kahvemiz bitti.
- The coffee was delicious.
- Kahve çok lezzetliydi.
- Shall we talk about it over a cup of coffee?
- Bir fincan kahve eşliğinde konuşalım mı?
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi kazara Tom'un üstüne biraz sıcak kahve döktü.
- Tom invited me over for coffee.
- Tom kahve için beni davet etti.
- Two fried eggs and coffee, please.
- İki tane kızarmış yumurta ve kahve, lütfen.
- Is that coffee?
- Bu kahve mi?
- I figured you wouldn't want to drink coffee so late at night.
- Ben gece geç saatte kahve içmek istemeyeceğini düşündüm.
- It's so wonderful to smell freshly made coffee!
- Taze yapılmış kahve kokusu çok güzel!
- I prefer coke to coffee.
- Kolayı kahveye tercih ederim.
- We prefer tea or coffee.
- Çay ya da kahveyi tercih ederiz.
- Would you like some more coffee?
- Biraz daha kahve ister misin?
- I've already drunk three cups of coffee.
- Zaten üç bardak kahve içtim.
- I want another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha istiyorum.
- Would you like some cream in your coffee?
- Kahvene krema ister misin?
- I don't sugar my coffee.
- Kahveme şeker koymam.
- I prefer to drink my coffee without sugar and without milk.
- Kahvemi şeker ve süt olmadan içmeyi tercih ederim.
- My father has a cup of coffee every day.
- Babam her gün bir fincan kahve içer.
- There is a fly in the coffee.
- Kahvenin içinde bir sinek var.
- Generally, Americans love coffee.
- Amerikalılar genellikle kahveyi severler.
- That evening I left my tip under a coffee cup, which I left upside down on the table.
- O akşam bahşişimi, masada başaşağı bıraktığım bir kahve fincanının altına bıraktım.
- Would you mind my drinking another cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve içmemin bir sakıncası var mı?
- This coffee tastes burnt.
- Bu kahvenin tadı yanık.
- Do you enjoy coffee?
- Kahve sever misin?
- Mary uses a paper filter to strain coffee.
- Mary kahveyi süzmek için kağıt filtre kullanıyor.
- Would you like some more coffee?
- Biraz daha kahve ister misiniz?
- Let me get you some coffee.
- Sana biraz kahve getireyim.
- I was feeling sleepy until I drank a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içene kadar kendimi uykulu hissediyordum.
- He put milk in his coffee.
- Kahvesine süt koymuş.
- Do you put sugar in your coffee?
- Kahvene şeker koyar mısın?
- Can I get a cup of coffee to go?
- Bir fincan kahve alabilir miyim?
- He likes tea better than coffee.
- Çayı kahveden daha çok sever.
- I don't like coffee with sugar.
- Şekerli kahve hoşuma gitmez.
- Tom always says the best way to ruin a good cup of coffee is to put cream and sugar in it.
- Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söylüyor.
- A cup of coffee, please.
- Bir fincan kahve lütfen.
- I nearly spilled my coffee on the keyboard.
- Neredeyse kahvemi klavyeye döküyordum.
- They are talking over a cup of coffee in the cafeteria.
- Kafeteryada bir fincan kahve içerken sohbet ediyorlar.
- I'd prefer coffee.
- Kahveyi tercih ederim.
- Sugar dissolves in warm coffee.
- Şeker sıcak kahvede çözünür.
- Tom started the coffee brewing, then checked his email.
- Tom kahve demlemeye başladı, sonra epostasını kontrol etti.
- If this is coffee, bring me tea; but if this is tea, bring me coffee.
- Eğer bu kahve ise, bana çay getir; ama eğer bu çay ise, bana kahve getir.
- The coffee is very hot.
- Kahve çok sıcak.
- Coffee has caffeine.
- Kahvede kafein var.
- I dislike coffee.
- Ben kahve sevmem.
- Strong coffee kept her awake all night.
- Koyu kahve onu bütün gece uyanık tuttu.
- I thought a cup of coffee might make you feel better.
- Bir fincan kahvenin seni daha iyi hissettireceğini düşündüm.
- I want to drink a coffee.
- Ben bir kahve içmek istiyorum.
- Do you have any real coffee?
- Gerçek kahven var mı?
- I always drink a cup of coffee in the morning.
- Sabahları hep bir fincan kahve içerim.
- Tom asked Mary if she wanted coffee.
- Tom, Mary'ye kahve isteyip istemediğini sordu.
- Tom always drinks his coffee strong.
- Tom her zaman kahvesini koyu içer.
- He would like to have another cup of coffee.
- Bir fincan kahve daha içmek istiyor.
- The aroma of coffee wafted in from the kitchen alluringly.
- Mutfaktan yayılan kahvenin kokusu cezbediciydi.
- Let me get you another cup of coffee.
- Sana bir fincan daha kahve getireyim.
- This coffee is too weak.
- Bu kahve çok yumuşak içimli.
- Do you have time for a cup of coffee?
- Bir fincan kahve için zamanın var mı?
- I drank three cups of coffee this morning.
- Bu sabah üç fincan kahve içtim.
- I just ordered a coffee, because I was not hungry.
- Sadece bir kahve sipariş ettim, çünkü aç değildim.
- Till the 18th century Yemen was the source of nearly all the world's coffee.
- 18. yüzyıla kadar Yemen neredeyse tüm dünya kahvesinin kaynağıydı.
- There's almost no coffee left in the pot.
- Demlikte neredeyse hiç kahve kalmadı.
- Tom puts lots of sugar in his coffee.
- Tom kahvesine bolca şeker koyar.
- I prefer coffee.
- Ben kahveyi tercih ederim.
- There is a fly in the coffee.
- Kahvede bir sinek var.
- There's plenty of coffee.
- Bir sürü kahve var.
- Would you like your coffee with or after the meal?
- Kahvenizi yemekle birlikte mi yoksa yemekten sonra mı istersiniz?
- Tom had drunk too much coffee so he couldn't sleep.
- Tom çok fazla kahve içtiği için uyuyamamıştı.
- Please give me some more coffee.
- Lütfen bana biraz daha kahve verin.
- Tom took a sip of coffee.
- Tom kahveden bir yudum aldı.
- You've spilled your coffee.
- Kahvenizi dökmüşsünüz.
- I'm going to have some coffee.
- Biraz kahve alacağım.
- I'd like a cup of coffee.
- Bir fincan kahve istiyorum.
- Shall I make you some coffee?
- Sana kahve yapayım mı?
- They lunched on sandwiches and coffee.
- Sandviç ve kahve ile öğle yemeği yediler.
- Tom made some coffee for us.
- Tom bize kahve yaptı.
- Sami smelt the coffee.
- Sami kahvenin kokusunu aldı.
- Tom took the coffee Mary offered him.
- Tom, Mary'nin ikram ettiği kahveyi aldı.
- Tom sells coffee.
- Tom kahve satıyor.
- How do you like coffee — with or without sugar?
- Kahveyi nasıl seversin, şekerli mi şekersiz mi?
- Do you have time for one more cup of coffee?
- Bir fincan daha kahve için zamanın var mı?
- I was unable to sleep, so I made myself some coffee.
- Uyuyamadığım için kendime kahve yaptım.
- Let's take a break for coffee.
- Kahve molası verelim.
- Tom didn't want any coffee.
- Tom hiç kahve istemedi.
- I almost spilled my coffee.
- Neredeyse kahvemi döküyordum.
- I'm afraid that there isn't any coffee left.
- Korkarım hiç kahve kalmamış.
- Which do you prefer, tea or coffee?
- Hangisini tercih edersin, çay mı yoksa kahve mi?
- Tom put some rice milk in his coffee.
- Tom kahvesine pirinç sütü koydu.
- Why don't you come in and have a cup of coffee?
- Neden içeri gelip bir fincan kahve içmiyorsun?
- Bring me a cup of coffee, please.
- Bana bir fincan kahve getirin lütfen.
- I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- Tom brought me coffee.
- Tom bana kahve getirdi.
- Do you like tea or coffee?
- Çay mı kahve mi istersin?
- You added sugar to your coffee.
- Kahvene şeker eklemişsin.
- Tom puts stevia in his coffee instead of sugar.
- Tom kahvesine şeker yerine stevya koyuyor.
- Do you drink tea or coffee?
- Çay mı yoksa kahve mi içersin?
- Tom offered Mary a mug of coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan kahve ikram etti.
- Tom came into the lounge, carrying a cup of coffee.
- Tom elinde bir fincan kahveyle salona geldi.
- Tom tells everyone that Mary's the cream in his coffee.
- Tom herkese Mary'nin kahvesinin kreması olduğunu söyledi.
- I always have coffee and toast for breakfast.
- Kahvaltıda her zaman kahve ve tost yerim.
- Go get yourself a cup of coffee.
- Git kendine bir fincan kahve al.
- She put a lot of sugar in the coffee.
- Kahveye çok şeker koymuş.
- I like coffee and toast for breakfast.
- Kahvaltıda kahve ve tost severim.
- Tom accidentally broke his favorite coffee mug.
- Tom yanlışlıkla en sevdiği kahve fincanını kırdı.
- The price of coffee has come down.
- Kahve fiyatı düştü.
- Would you like another cup of coffee?
- Bir fincan kahve daha ister misiniz?
- Tom doesn't want any coffee.
- Tom hiç kahve istemiyor.
- I prefer coffee.
- Kahveyi tercih ederim.
- Do you want to drink coffee?
- Kahve içmek istiyor musun?
- I drank a liter of coffee.
- Bir litre kahve içtim.
- Please give me some strong coffee as well.
- Lütfen bana da biraz koyu kahve verin.
- I only had a piece of toast and a cup of coffee this morning.
- Bu sabah sadece bir parça kızarmış ekmek yiyip bir fincan kahve içtim.
- She stirred her coffee with a spoon.
- Bir kaşıkla kahvesini karıştırdı.
- She might be having coffee in the cafeteria.
- Kafeteryada kahve içiyor olabilir.
- She drunk three cups of coffee.
- O, üç fincan kahve içti.
- I took two cups of coffee.
- İki fincan kahve içtim.
Show More (1831)
|
