|
- Yet this paper steadfastly ignores the road sector and is thus completely unbalanced.
- Ancak bu belge karayolu sektörünü ısrarla göz ardı etmektedir ve bu nedenle tamamen dengesizdir.
- They are there in a personal capacity and are completely independent.
- Kişisel bir sıfatla oradadırlar ve tamamen bağımsızdırlar.
- However, we are not talking about CART, but about something completely different.
- Ancak CART'tan değil, tamamen farklı bir şeyden bahsediyoruz.
- Relations between employers and employees at the workplace are being completely overlooked here.
- İş yerinde işverenler ve çalışanlar arasındaki ilişkiler burada tamamen göz ardı ediliyor.
- If that does not go completely against all of the pretty words on crisis prevention, I do not know what does.
- Eğer bu, kriz önleme konusundaki tüm güzel sözlere tamamen ters düşmüyorsa, ne ters düşer bilmiyorum.
- Apart from that, it was he who, as that bank's Governor, took Greece completely into the euro zone.
- Bunun yanı sıra, bu bankanın başkanı olarak Yunanistan'ı tamamen Avro bölgesine dahil eden kişi de oydu.
- It is completely unacceptable to torture animals in order to, supposedly, improve ourselves.
- Sözde kendimizi geliştirmek için hayvanlara işkence etmek tamamen kabul edilemez.
- She was completely loyal to the decisions taken in the Commission.
- Komisyon'da alınan kararlara tamamen sadık kaldı.
- The Commission has been completely inactive in this area.
- Komisyon bu alanda tamamen hareketsiz kalmıştır.
- Let us not say that Parliament is suddenly completely in the clear over this.
- Parlamento'nun bu konuda birdenbire tamamen aklandığını söylemeyelim.
- This must of course be exercised on a completely voluntary basis and from the bottom up.
- Bu elbette tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak ve aşağıdan yukarıya doğru gerçekleştirilmelidir.
- Consequently, the new cycle will be completely under way before the elections to this Parliament.
- Sonuç olarak, yeni döngü bu Parlamento seçimlerinden önce tamamen başlamış olacaktır.
- What we need is a completely legally binding objective for OSPAR.
- İhtiyacımız olan şey OSPAR için tamamen yasal olarak bağlayıcı bir hedeftir.
- The developments in Afghanistan and the fight against terrorism have completely dominated the agenda.
- Afganistan'daki gelişmeler ve terörle mücadele gündemi tamamen domine etti.
- Neither, however, are completely watertight.
- Ancak ikisi de tamamen su geçirmez değildir.
- It will completely overhaul and modernise legislation concerning detergents.
- Deterjanlarla ilgili mevzuat tamamen elden geçirilecek ve modernize edilecek.
- I completely concur with the draft resolution, which is before us.
- Önümüzde bulunan karar taslağına tamamen katılıyorum.
- We condemned it and the European Union's approach to the energy crisis needs to be completely overhauled.
- Bunu kınadık ve Avrupa Birliği'nin enerji krizine yönelik yaklaşımının tamamen gözden geçirilmesi gerekiyor.
- The real solutions must be sought in a completely different direction.
- Gerçek çözümler tamamen farklı bir yönde aranmalıdır.
- This action lacks any legal foundation, is completely non-transparent and uncontrollable.
- Bu eylem herhangi bir yasal dayanaktan yoksundur, tamamen şeffaf değildir ve kontrol edilemez.
- These women are completely broken both physically and emotionally and they need reliable support.
- Bu kadınlar hem fiziksel hem de duygusal olarak tamamen çökmüş durumdalar ve güvenilir bir desteğe ihtiyaçları var.
- This makes it impossible for us in the EU to isolate ourselves and conduct a completely separate agricultural policy.
- Bu, AB'de kendimizi izole etmemizi ve tamamen ayrı bir tarım politikası yürütmemizi imkansız hale getiriyor.
- There are also these budget items that, year after year, completely miss the mark in budgeting terms.
- Bir de her yıl bütçeleme açısından hedefi tamamen ıskalayan bütçe kalemleri var.
- The legislation should be completely revised.
- Mevzuat tamamen gözden geçirilmelidir.
- The one area that concerns me is in paragraph 17 of the report, which I endorse completely.
- Beni ilgilendiren tek alan, tamamen desteklediğim raporun 17. paragrafıdır.
- You completely failed to answer the question I put.
- Sorduğum soruya cevap vermekte tamamen başarısız oldunuz.
- It is therefore essential for the Agency to be able to operate completely independently and transparently.
- Bu nedenle Ajansın tamamen bağımsız ve şeffaf bir şekilde faaliyet gösterebilmesi esastır.
- I completely agree with my Spanish colleague on this point.
- Bu noktada İspanyol meslektaşıma tamamen katılıyorum.
- He delivered a completely racist, Christian fundamentalist speech, representing the antithesis of what we must do.
- Tamamen ırkçı, Hıristiyan köktendinci bir konuşma yaptı ve yapmamız gereken şeyin antitezini temsil etti.
- I consider that we need efforts of a completely different magnitude.
- Tamamen farklı büyüklükte çabalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
- It is true that the provisions with regard to the European and national works councils were completely ignored.
- Avrupa ve ulusal çalışma konseylerine ilişkin hükümlerin tamamen göz ardı edildiği doğrudur.
- In my opinion, it completely distorts the meaning of the original text.
- Bana göre bu, orijinal metnin anlamını tamamen çarpıtmaktadır.
- The advantages she envisages in the draft statute for European political parties completely escape us.
- Taslak tüzükte Avrupa siyasi partileri için öngördüğü avantajlar bizi tamamen şaşırtıyor.
- We all know that meat from vaccinated animals is completely safe and therefore capable of being marketed.
- Hepimiz aşılanmış hayvanlardan elde edilen etin tamamen güvenli olduğunu ve dolayısıyla pazarlanabileceğini biliyoruz.
- Indeed, it disappeared over the horizon more or less completely.
- Gerçekten de ufukta aşağı yukarı tamamen kayboldu.
- Thus, to talk of emergency contraception is completely misleading.
- Dolayısıyla, acil kontrasepsiyondan bahsetmek tamamen yanıltıcıdır.
- Developing countries have not rejected GATS completely.
- Gelişmekte olan ülkeler GATS'ı tamamen reddetmiş değiller.
- The military operation must end, and not in stages, and not city by city, but immediately and completely.
- Askeri operasyon aşamalı olarak ya da şehir şehir değil, derhal ve tamamen sona erdirilmelidir.
- That would completely nullify the principle of equal treatment.
- Bu, eşit muamele ilkesini tamamen geçersiz kılacaktır.
- I would say they are completely unfounded.
- Bunların tamamen asılsız olduğunu söyleyebilirim.
- The problem of war is viewed in completely different terms.
- Savaş sorununa tamamen farklı bir açıdan bakılmaktadır.
- This cannot be completely justified.
- Bu tamamen haklı gösterilemez.
- They are there in a personal capacity and are completely independent.
- Kişisel bir sıfatla oradalar ve tamamen bağımsızlar.
- These are completely different situations.
- Bunlar tamamen farklı durumlar.
- The second reason, however, is that such a scheme would leave consumers completely in the lurch.
- Ancak ikinci neden, böyle bir planın tüketicileri tamamen zor durumda bırakacak olmasıdır.
- In India systematic discrimination has deep historical roots and is completely integrated into the social system.
- Hindistan'da sistematik ayrımcılığın derin tarihi kökleri vardır ve sosyal sisteme tamamen entegre edilmiştir.
- The Council, on the other hand, took a completely different view.
- Konsey ise tamamen farklı bir görüş benimsemiştir.
- In our opinion, we should not lose sight of the objective of completely eliminating public deficits.
- Bize göre, kamu açıklarını tamamen ortadan kaldırma hedefini gözden kaçırmamalıyız.
- The procedure runs completely counter to the Egyptian Constitution, especially to its Article 40.
- Bu prosedür Mısır Anayasasına, özellikle de 40. Maddesine tamamen aykırıdır.
- However, in the Committee on Budgets a completely different amendment was tabled.
- Ancak Bütçe Komisyonunda tamamen farklı bir değişiklik önergesi sunulmuştur.
- The second reason, however, is that such a scheme would leave consumers completely in the lurch.
- İkinci neden ise, böyle bir planın tüketicileri tamamen zor durumda bırakacak olmasıdır.
- In some countries, it is still completely impossible these days to terminate a pregnancy in a legal and safe manner.
- Bazı ülkelerde hamileliği yasal ve güvenli bir şekilde sonlandırmak bugünlerde hala tamamen imkansızdır.
- I want a response from Europe regarding a situation which completely changes the last 50 years of history.
- Son 50 yıllık tarihi tamamen değiştiren bir durumla ilgili olarak Avrupa'dan bir yanıt istiyorum.
- Neither am I completely convinced that we need an additional budget.
- Ek bir bütçeye ihtiyacımız olduğuna da tamamen ikna olmuş değilim.
- These are completely different situations.
- Bunlar tamamen farklı durumlardır.
- We cannot continue to allow town and country planning to be completely subsidiary.
- Şehir ve ülke planlamasının tamamen ikincilleştirilmesine izin vermeye devam edemeyiz.
- I believe that this was completely the wrong attitude.
- Ben bunun tamamen yanlış bir tutum olduğuna inanıyorum.
- For example, the Mediterranean is completely disregarded.
- Örneğin, Akdeniz tamamen göz ardı edilmektedir.
- Deleting this provision would completely distort the directive.
- Bu hükmün kaldırılması direktifi tamamen çarpıtacaktır.
- I, for one, am continually meeting people who are completely confused about the roles of the different institutions.
- Ben kendi adıma, farklı kurumların rolleri konusunda kafası tamamen karışmış insanlarla sürekli olarak karşılaşıyorum.
- The term employment policy is completely misleading.
- İstihdam politikası terimi tamamen yanıltıcıdır.
- All this seems to me to be completely incredible.
- Bütün bunlar bana tamamen inanılmaz geliyor.
- The one area that concerns me is in paragraph 17 of the report, which I endorse completely.
- Beni endişelendiren tek alan, raporun 17. paragrafıdır ki bu paragrafı tamamen destekliyorum.
- Countries such as the Netherlands and Germany were right to be completely opposed to this.
- Hollanda ve Almanya gibi ülkeler buna tamamen karşı çıkmakta haklıydı.
- This is an utter tragedy and completely unsustainable.
- Bu tam bir trajedi ve tamamen sürdürülemez.
- Finally, the issue of revising the Constitution is essential since a Constitution cannot be closed completely.
- Son olarak, bir Anayasa tamamen kapatılamayacağı için Anayasa'nın gözden geçirilmesi konusu esastır.
- An enlarged Europe will be completely different from that which emerged from the 1950s.
- Genişlemiş bir Avrupa 1950'lerde ortaya çıkan Avrupa'dan tamamen farklı olacaktır.
- Social policy is now at risk of being made completely subordinate to economic policy.
- Sosyal politika artık tamamen ekonomi politikasına tabi hale getirilme riski altındadır.
- That would completely nullify the principle of equal treatment.
- Bu da eşit muamele ilkesini tamamen geçersiz kılacaktır.
- We find this completely unacceptable and it should be condemned.
- Bunu tamamen kabul edilemez buluyoruz ve kınanmalıdır.
- I have not done this completely off my own bat, but have taken scientific bases, ICES for example, as my starting point.
- Bunu tamamen kendi başıma yapmadım, ancak başlangıç noktası olarak ICES gibi bilimsel temelleri aldım.
- To combat fundamentalist terrorism we need to completely restructure our own defence mechanisms.
- Köktendinci terörizmle mücadele etmek için kendi savunma mekanizmalarımızı tamamen yeniden yapılandırmamız gerekiyor.
- The Commission's reports and recommendations will continue to be completely objective and impartial.
- Komisyon'un raporları ve tavsiyeleri tamamen objektif ve tarafsız olmaya devam edecektir.
- It is completely unacceptable that European citizens are exposed to such sweeping interceptions of communication.
- Avrupa vatandaşlarının bu denli kapsamlı iletişim dinlemelerine maruz kalması tamamen kabul edilemez.
- It is therefore essential for the Agency to be able to operate completely independently and transparently.
- Bu nedenle Ajansın tamamen bağımsız ve şeffaf bir şekilde faaliyet gösterebilmesi elzemdir.
- This Cold-War approach is, I believe, completely outmoded.
- Bu Soğuk Savaş yaklaşımının artık tamamen demode olduğuna inanıyorum.
- That does not mean that I am completely happy with what we have before us.
- Bu, önümüzde bulunan düzenlemeden tamamen memnun olduğum anlamına gelmiyor.
- I can see that I have not been completely let down in this.
- Bu konuda tamamen hayal kırıklığına uğramadığımı görebiliyorum.
- The experts are beginning to lose the thread, and the citizens are completely lost.
- Uzmanlar ipin ucunu kaçırmaya başladı ve vatandaşlar tamamen kayboldu.
- Since Saturday night, rail freight has been prevented completely from going through the tunnel.
- Cumartesi gecesinden bu yana demiryolu taşımacılığının tünelden geçmesi tamamen engellenmiştir.
- It is completely irrelevant how much the ticket cost.
- Biletin ne kadar tuttuğu tamamen önemsizdir.
- A completely different, separate issue is, however, that of exhaustion.
- Bununla birlikte, tamamen farklı ve ayrı bir konu da tükenme konusudur.
- This also raises the question of whether accidental contamination can be avoided completely.
- Bu aynı zamanda kazara kontaminasyonun tamamen önlenip önlenemeyeceği sorusunu da gündeme getirmektedir.
- For certain European countries, the obvious solution is membership; for others, that is completely unrealistic.
- Bazı Avrupa ülkeleri için bariz çözüm üyeliktir; diğerleri içinse bu tamamen gerçek dışıdır.
- This makes it impossible for us in the EU to isolate ourselves and conduct a completely separate agricultural policy.
- Bu durum AB'de kendimizi izole etmemizi ve tamamen ayrı bir tarım politikası yürütmemizi imkansız hale getirmektedir.
- In its communication, the Commission proposes to overhaul this situation completely.
- Komisyon, tebliğinde bu durumun tamamen gözden geçirilmesini önermektedir.
- It seems to me completely unfeasible to go beyond the Gothenburg standard.
- Göteborg standardının ötesine geçmek bana tamamen imkânsız görünüyor.
- As our rapporteur has already described, that is completely absurd.
- Raportörümüzün de daha önce açıkladığı gibi, bu tamamen saçmadır.
- This is completely unrelated to what is really happening on the ground.
- Bu, sahada gerçekten neler olduğuyla tamamen ilgisizdir.
- Mr Désir, I completely understand all your reservations.
- Sayın Désir, tüm çekincelerinizi tamamen anlıyorum.
- The fact that this is happening in 2002 is completely unacceptable.
- Bunun 2002 yılında gerçekleşiyor olması tamamen kabul edilemez bir durumdur.
- The impact of harassment is still completely underestimated, so very few effective instruments are available.
- Tacizin etkisi hala tamamen hafife alınmaktadır bu nedenle çok az sayıda etkili araç mevcuttur.
- A war, on the other hand, could have completely unpredictable consequences.
- Öte yandan bir savaş tamamen öngörülemez sonuçlara yol açabilir.
- Those who have spoken of an EU that is developing into a fortress Europe are, unfortunately, not completely mistaken.
- Bir kale Avrupa'ya dönüşmekte olan bir AB'den bahsedenler ne yazık ki tamamen yanılmıyorlar.
- It completely flies in the face of conservation and sustainable fishing and there is no justification for it.
- Bu durum koruma ve sürdürülebilir balıkçılığa tamamen ters düşmektedir ve hiçbir gerekçesi yoktur.
- There is no need, however, desperately to cling to so completely ill-conceived and discredited a project as KEDO.
- Bununla birlikte, KEDO gibi tamamen kötü tasarlanmış ve gözden düşmüş bir projeye umutsuzca sarılmaya gerek yoktur.
- Are we discussing a proposal that is completely out of date or is the timing wrong?
- Tamamen güncelliğini yitirmiş bir öneriyi mi tartışıyoruz yoksa zamanlama mı yanlış?
- The country is completely destabilised, literally strangled by the Russian Federation.
- Ülke tamamen istikrarsızlaştırılmış, Rusya Federasyonu tarafından kelimenin tam anlamıyla boğulmuştur.
- Violence, especially against women or children, is completely unjustifiable and cannot be accepted.
- Özellikle kadınlara veya çocuklara yönelik şiddet tamamen haksızdır ve kabul edilemez.
- In other words, people are either revolted or completely depressed by them.
- Başka bir deyişle, insanlar bu durumdan ya tiksiniyor ya da tamamen depresyona giriyor.
- I believe that this was completely the wrong attitude.
- Bunun tamamen yanlış bir tutum olduğuna inanıyorum.
- These two points completely dominated the Dutch media.
- Bu iki konu Hollanda medyasına tamamen hakim oldu.
- It is completely unjustifiable that this Parliament should vote to allow that situation to remain for 10 years.
- Bu Parlamentonun bu durumun 10 yıl boyunca devam etmesine izin verecek şekilde oy kullanması tamamen haksızdır.
- As I see it, that is a completely baffling argument.
- Gördüğüm kadarıyla bu tamamen kafa karıştırıcı bir argüman.
- I would ask Athens to say 'no' to this completely crazy thinking.
- Atina'dan bu tamamen çılgınca düşünceye 'hayır' demesini rica ediyorum.
- If this were achieved, we would then have a completely solid foundation on which to build effectively.
- Eğer bu başarılırsa, üzerine etkili bir şekilde inşa edebileceğimiz tamamen sağlam bir temele sahip oluruz.
- We, on this side of the House, reject that position completely.
- Biz, Meclis'in bu kanadında, söz konusu tutumu tamamen reddediyoruz.
- Thirdly, the use of credits must be completely prohibited in the directive's first implementation period.
- Üçüncü olarak, direktifin ilk uygulama döneminde kredi kullanımı tamamen yasaklanmalıdır.
- What is absolutely clear is that the amendments are along completely the wrong lines.
- Kesinlikle açık olan şey, değişikliklerin tamamen yanlış çizgide olduğudur.
- I am, moreover, completely convinced that all of us who are here this evening will happily help her.
- Dahası, bu akşam burada bulunan hepimizin ona seve seve yardımcı olacağından tamamen eminim.
- In our opinion, we should not lose sight of the objective of completely eliminating public deficits.
- Bize göre kamu açıklarını tamamen ortadan kaldırma hedefini gözden kaçırmamalıyız.
- If I fail to do that, or if any of us fails to do that, in my view we are completely lost.
- Eğer ben ya da herhangi birimiz bunu yapamazsak, bana göre tamamen kaybetmiş oluruz.
- But for us, unfortunately, the Commission's proposals move in the completely opposite direction.
- Ancak ne yazık ki Komisyon'un önerileri bizim için tamamen ters yönde ilerliyor.
- The situation in the outermost regions of the Community is completely different.
- Topluluğun en dış bölgelerindeki durum ise tamamen farklıdır.
- Fellow MEPs in various other parties have highlighted this and are completely behind it.
- Diğer partilerdeki milletvekili arkadaşlarımız da bu konuya dikkat çekmişlerdir ve bu konunun tamamen arkasındadırlar.
- After all, Saddam Hussein is a completely heartless man, and weapons that are easy to conceal are right up his street.
- Ne de olsa Saddam Hüseyin tamamen kalpsiz bir adam ve gizlenmesi kolay silahlar tam da onun tarzına uygun.
- If I fail to do that, or if any of us fails to do that, in my view we are completely lost.
- Eğer bunu yapamazsam ya da herhangi birimiz yapamazsak, bana göre tamamen kaybetmiş oluruz.
- Let us not say that Parliament is suddenly completely in the clear over this.
- Parlamentonun bu konuda birdenbire tamamen aklandığını söylemeyelim.
- That is because, in this matter too, he is completely indifferent to the conditions of ordinary people in Iraq.
- Çünkü bu konuda da Irak'taki sıradan insanların koşullarına karşı tamamen kayıtsızdır.
- In some countries, it is still completely impossible these days to terminate a pregnancy in a legal and safe manner.
- Bazı ülkelerde, bugünlerde hamileliği yasal ve güvenli bir şekilde sonlandırmak hala tamamen imkansızdır.
- We believe that sowing seed should be completely clean and free from any trace of GMOs.
- Bizler ekilen tohumların tamamen temiz ve GDO'dan arındırılmış olması gerektiğine inanıyoruz.
- Moreover, it is as if we completely forget this when we go on to discuss the developing countries.
- Dahası, gelişmekte olan ülkeleri tartışmaya başladığımızda sanki bunu tamamen unutuyoruz.
- We also know that some environmental damage is completely irreversible and cannot be made good.
- Ayrıca bazı çevresel zararların tamamen geri döndürülemez olduğunu ve telafi edilemeyeceğini de biliyoruz.
- I am completely convinced that the key to success where our fisheries are concerned is in the area of control.
- Balıkçılığımız söz konusu olduğunda başarının anahtarının kontrol alanında olduğuna tamamen ikna olmuş durumdayım.
- This again is completely unacceptable to our citizens.
- Bu yine vatandaşlarımız için tamamen kabul edilemez bir durumdur.
- Even if the charges were credible, and we do not find them so, these sentences are completely disproportionate.
- Suçlamalar inandırıcı olsa bile, ki biz öyle bulmuyoruz, bu cezalar tamamen orantısızdır.
- In relation to discards, this is also completely unacceptable.
- Iskarta ile ilgili olarak da, bu tamamen kabul edilemez bir durumdur.
- I do not believe that the Commission's proposal for a directive is completely satisfactory.
- Komisyon'un direktif önerisinin tamamen tatmin edici olduğuna inanmıyorum.
- This accusation is completely unfounded and unjustified.
- Bu suçlama tamamen asılsız ve haksızdır.
- The authority relationships in the EU Member States are completely different.
- AB Üye Devletlerindeki otorite ilişkileri tamamen farklıdır.
- When the refugees began streaming in, the EU acted slowly and was completely powerless to act.
- Mülteciler akın etmeye başladığında AB yavaş hareket etti ve harekete geçmek için tamamen güçsüzdü.
- That would make it completely useless.
- Bu da onu tamamen işe yaramaz hale getirecektir.
- The jurisprudence is completely clear and consistent.
- İçtihat tamamen açık ve tutarlıdır.
- Perhaps for them the concept of democracy is too recent for them to have adopted it completely.
- Belki de onlar için demokrasi kavramı tamamen benimsenemeyecek kadar yenidir.
- A European repeat of these debacles appears completely pointless to me.
- Bu fiyaskoların Avrupa'da tekrarlanması bana tamamen anlamsız geliyor.
- I have to say that I am completely baffled.
- Tamamen şaşkınlık içinde olduğumu söylemeliyim.
- On behalf of my group, I can therefore say that we are completely behind this report.
- Bu nedenle grubum adına bu raporun tamamen arkasında olduğumuzu söyleyebilirim.
- Unfortunately this directive is not completely transparent.
- Ne yazık ki bu yönerge tamamen şeffaf değildir.
- I would like to assure the Commission and the Council that I believe our Parliament must completely alter its position.
- Komisyon ve Konseyi, Parlamentomuzun tutumunu tamamen değiştirmesi gerektiğine inandığım konusunda temin etmek isterim.
- That is something on which we completely agree.
- Bu konuda tamamen hemfikiriz.
- As a Dane, I should like to say that that is something with which I completely agree.
- Bir Danimarkalı olarak, bunun tamamen katıldığım bir şey olduğunu söylemek isterim.
- Foot and mouth disease is a highly infectious disease for our livestock, but completely harmless to humans.
- Şap hastalığı çiftlik hayvanlarımız için son derece bulaşıcı bir hastalıktır, ancak insanlar için tamamen zararsızdır.
- That is why the US administration's rejection of the Kyoto protocol is, of course, also completely irresponsible.
- Bu nedenle ABD yönetiminin Kyoto protokolünü reddetmesi de elbette tamamen sorumsuzcadır.
- Yet this paper steadfastly ignores the road sector and is thus completely unbalanced.
- Ancak bu belge kara yolu sektörünü ısrarla göz ardı etmektedir ve bu nedenle tamamen dengesizdir.
- Firstly, we reject the policy of zero immigration, but we also reject the policy of completely open borders.
- Öncelikle sıfır göç politikasını reddediyoruz ancak tamamen açık sınırlar politikasını da reddediyoruz.
- The English version of this amendment is completely different to the French original and largely incomprehensible.
- Bu değişikliğin İngilizce versiyonu Fransızca orijinalinden tamamen farklı ve büyük ölçüde anlaşılmaz.
- Both the US and Japan are pulling out of this research completely.
- Hem ABD hem de Japonya bu araştırmadan tamamen çekiliyor.
- These actions are completely at odds with the UN resolutions and cast doubt on the work of the inspectors.
- Bu eylemler BM kararlarıyla tamamen çelişmekte ve denetçilerin çalışmalarına şüphe düşürmektedir.
- They completely rule out the possibility of restricting tobacco advertising in the press and on the radio.
- Basında ve radyoda tütün reklamlarının kısıtlanması olasılığını tamamen ortadan kaldırmaktadırlar.
- It would provide arguments in the global market for completely doing away with animal experiments in this area.
- Bu alanda hayvan deneylerinin tamamen ortadan kaldırılması için küresel pazarda argümanlar sağlayacaktır.
- Industrial fishing is completely incompatible with the development of a sustainable fishery.
- Endüstriyel balıkçılık, sürdürülebilir bir balıkçılığın geliştirilmesi ile tamamen uyumsuzdur.
- I do not think that this legislation is completely incontrovertible.
- Bu mevzuatın tamamen tartışılmaz olduğunu düşünmüyorum.
- The Palestinian Authority is completely destroyed.
- Filistin Yönetimi tamamen yok edildi.
- Yet this is completely untrue.
- Ancak bu tamamen doğru değil.
- You are completely misinterpreting the Rules.
- Kuralları tamamen yanlış yorumluyorsunuz.
- This is a completely abnormal situation.
- Bu tamamen anormal bir durum.
- However, above all, this text moves in completely the wrong direction.
- Ancak, her şeyden önce, bu metin tamamen yanlış bir yönde ilerlemektedir.
- More than four thousand Kurdish villages have been completely destroyed.
- Dört binden fazla Kürt köyü tamamen yok edildi.
- Moreover, it is completely pointless to overstate the situation.
- Ayrıca durumu abartmak tamamen anlamsızdır.
- To justify this by saying that we label them is completely ridiculous.
- Bunu, onları etiketlediğimizi söyleyerek gerekçelendirmek tamamen saçmadır.
- There has been very considerable material and personal damage which I consider to be completely unjustifiable.
- Tamamen haksız olduğunu düşündüğüm çok ciddi maddi ve kişisel zararlar meydana geldi.
- However, the disagreements are about completely secondary issues which do not change the reactionary nature of the text.
- Bununla birlikte, anlaşmazlıklar metnin gerici niteliğini değiştirmeyecek olan tamamen ikincil konularla ilgilidir.
- This is a completely different issue.
- Bu tamamen farklı bir konu.
- This Cold-War approach is, I believe, completely outmoded.
- Bu Soğuk Savaş yaklaşımının tamamen demode olduğuna inanıyorum.
- Otherwise, the European Code of Conduct, no matter how well intended, is completely futile.
- Aksi takdirde, Avrupa Davranış Kuralları, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, tamamen boşunadır.
- Moreover, it is as if we completely forget this when we go on to discuss the developing countries.
- Dahası, gelişmekte olan ülkeleri tartışmaya devam ederken bunu tamamen unutmuş gibiyiz.
- However, we are not talking about CART but about something completely different.
- Ancak burada CART'tan değil, tamamen farklı bir şeyden bahsediyoruz.
- It argued that there is no crisis involving hake and completely removed it from the proposal.
- Hake balığı ile ilgili bir kriz olmadığını savunmuş ve bunu tekliften tamamen çıkarmıştır.
- Closing our market completely is not a viable option.
- Pazarımızı tamamen kapatmak uygulanabilir bir seçenek değildir.
- The situation is thus completely different from that raised by the famous "Edinburgh patent".
- Dolayısıyla durum, ünlü "Edinburgh patenti" ile ortaya çıkan durumdan tamamen farklıdır.
- This is completely the wrong route to take.
- Bu tamamen yanlış bir yoldur.
- If we are only half-hearted in both respects then it will be completely counter-productive.
- Eğer her iki konuda da gönülsüz davranırsak, bu tamamen ters etki yaratacaktır.
- But I must say that I have found a completely different situation.
- Ancak tamamen farklı bir durumla karşılaştığımı söylemeliyim.
- In my opinion it completely distorts the meaning of the original text.
- Bana göre bu, orijinal metnin anlamını tamamen çarpıtmaktadır.
- We have completely lost the plot.
- Konuyu tamamen kaybettik.
- We condemned it and the European Union's approach to the energy crisis needs to be completely overhauled.
- Bunu kınıyoruz ve Avrupa Birliği'nin enerji krizine yönelik yaklaşımının tamamen gözden geçirilmesi gerekiyor.
- In other words, people are either revolted or completely depressed by them.
- Başka bir deyişle, insanlar onlar tarafından ya isyan ettiriliyor ya da tamamen depresyona sokuluyor.
- I am, however, in favour of rejecting the common position on the grounds that it is completely unsatisfactory.
- Ancak ben, tamamen yetersiz olduğu gerekçesiyle ortak tutumun reddedilmesinden yanayım.
- This is no doubt admirable and important, but in my view it should happen in a completely different manner.
- Bu şüphesiz takdire şayan ve önemlidir ancak benim görüşüme göre tamamen farklı bir şekilde gerçekleşmelidir.
- The authority relationships in the EU Member States are completely different.
- AB Üye Devletlerindeki yetki ilişkileri tamamen farklıdır.
- As Prime Minister Rasmussen rightly said, enlargement is not yet completely in the bag.
- Başbakan Rasmussen'in de haklı olarak ifade ettiği üzere, genişleme henüz tamamen çantada keklik değildir.
- In my opinion it completely distorts the meaning of the original text.
- Bana göre orijinal metnin anlamını tamamen çarpıtmaktadır.
- If we consider the situation today, it has completely changed.
- Bugünkü durumu göz önüne alırsak, tamamen değişmiştir.
- For instance, installing black boxes on trains is another safety measure that I completely endorse.
- Örneğin trenlere kara kutu yerleştirilmesi, tamamen desteklediğim bir başka güvenlik önlemidir.
- We are now beginning to see the problems of the office not being completely independent of the Commission.
- Ofisin Komisyondan tamamen bağımsız olmamasının yarattığı sorunları şimdi görmeye başlıyoruz.
- We are completely open to Parliament's thoughts on the subject.
- Parlamento'nun bu konudaki görüşlerine tamamen açığız.
- Now it is completely enlightened.
- Şimdi tamamen aydınlandı.
- This instrumentalisation of incipient human life is morally completely unacceptable.
- Yeni başlayan insan hayatının bu şekilde araçsallaştırılması ahlaki açıdan tamamen kabul edilemezdir.
- Now that education system has been completely decimated.
- Şimdi bu eğitim sistemi tamamen yok edildi.
- There are activities that are controlled effectively and others that are completely uncontrolled.
- Etkin bir şekilde kontrol edilen faaliyetler olduğu gibi tamamen kontrolsüz olan faaliyetler de vardır.
- The arguments put forward by the European Parliament are completely fallacious.
- Avrupa Parlamentosu tarafından ileri sürülen argümanlar tamamen yanlıştır.
- It is also about taking action, and action is what is completely missing from the report.
- Bu aynı zamanda harekete geçmekle de ilgilidir ve raporda tamamen eksik olan şey harekete geçmektir.
- I believe that it is a good thing for Member States to get prisons completely free from drugs.
- Cezaevlerinin uyuşturucudan tamamen arındırılmasının Üye Devletler için iyi bir şey olduğuna inanıyorum.
- On that point we take a completely different view.
- Bu noktada tamamen farklı bir görüşe sahibiz.
- I did not reproach Parliament for this delay in the debate because this seems to be a completely normal occurrence.
- Tartışmadaki bu gecikme nedeniyle Parlamento'yu suçlamadım çünkü bu tamamen normal bir durum gibi görünüyor.
- It would provide arguments in the global market for completely doing away with animal experiments in this area.
- Bu, küresel pazarda bu alandaki hayvan deneylerinin tamamen ortadan kaldırılması için argümanlar sağlayacaktır.
- A war, on the other hand, could have completely unpredictable consequences.
- Öte yandan bir savaşın tamamen öngörülemez sonuçları olabilir.
- First of all, the initiatives which have been planned are completely unrealistic.
- Her şeyden önce, planlanan girişimler tamamen gerçek dışıdır.
- It is completely self-defeating to impose unachievable limits.
- Ulaşılamaz sınırlar koymak tamamen kendi kendine zarar vermektir.
- The Commission has been completely inactive in this area.
- Komisyon bu alanda tamamen etkisiz kalmıştır.
- The Draft Supplementary and Amending Budget is a completely non-contentious issue in the Committee.
- Tamamlayıcı ve Tadil Edici Bütçe Taslağı Komitede tamamen tartışmasız bir konudur.
- He has always produced fine, high-quality work with a completely democratic approach.
- Kendisi her zaman tamamen demokratik bir yaklaşımla iyi ve kaliteli çalışmalar ortaya koymuştur.
- This is completely contrary to the trend.
- Bu eğilime tamamen aykırı bir durum.
- That is of course a completely absurd policy, and one we can completely revise.
- Bu elbette tamamen saçma bir politikadır ve bu politikayı tamamen gözden geçirebiliriz.
- That is completely clear to me and I will not, therefore, criticise anyone.
- Bu benim için tamamen açık ve bu nedenle kimseyi eleştirmeyeceğim.
- This is just a completely dishonest expression of the reality.
- Bu, gerçeğin tamamen dürüst olmayan bir ifadesidir.
- Let us now be completely clear about this.
- Şimdi bu konuda tamamen açık olalım.
- For clarity is still completely lacking in this field.
- Zira bu alanda hâlâ netlikten tamamen yoksunuz.
- I congratulate the Greek Presidency most sincerely for having shown that this is completely false.
- Bunun tamamen yanlış olduğunu gösterdiği için Yunanistan Dönem Başkanlığını en içten dileklerimle kutluyorum.
- I feel that the European economic structures need to be completely overhauled.
- Avrupa'nın ekonomik yapısının tamamen elden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
- This is completely ignored when we look for the cause in unfamiliarity with regulations in other EU countries.
- Bunun nedenini diğer AB ülkelerindeki düzenlemelere aşina olmamakta aradığımızda bu tamamen göz ardı ediliyor.
- What is more, the relevant cost dynamic is completely under control.
- Dahası, ilgili maliyet dinamiği tamamen kontrol altındadır.
- We have completely lost the plot.
- Hedeften tamamen sapmış durumdayız.
- We should not confuse two completely different debates.
- Tamamen farklı iki tartışmayı birbirine karıştırmamalıyız.
- That said, there is also a completely unjustifiable complexity in this matter.
- Bununla birlikte, bu konuda tamamen haksız bir karmaşıklık da söz konusudur.
- They completely rule out the possibility of restricting tobacco advertising in the press and on the radio.
- Basında ve radyoda tütün reklamlarının kısıtlanması olasılığını tamamen reddediyorlar.
- Yet this is completely untrue.
- Ancak bu tamamen doğru değildir.
- Distribution means that there must be an infrastructure, something that is completely absent in many poor countries.
- Dağıtım, birçok yoksul ülkede tamamen eksik olan bir altyapının olması gerektiği anlamına geliyor.
- The bureau must now be completely independent, which stands to reason.
- Büronun artık tamamen bağımsız olması gerekiyor ki bu da mantıklı.
- We are completely brushing aside international law.
- Uluslararası hukuku tamamen bir kenara bırakıyoruz.
- He seems to have fallen completely between these two stools and therefore a real injustice has been done.
- Kendisi tamamen göz ardı edilmiş gibi görünmektedir ve bu nedenle gerçek bir haksızlık yapılmıştır.
- I completely agree that, with political will, we can overcome these problems.
- Siyasi irade ile bu sorunların üstesinden gelebileceğimize tamamen katılıyorum.
- We are completely open to Parliament's thoughts on the subject.
- Parlamentonun bu konudaki düşüncelerine tamamen açığız.
- If I am completely honest, I must also say that this was a job well done.
- Tamamen dürüst olmam gerekirse, bunun iyi yapılmış bir iş olduğunu da söylemeliyim.
- Life expectancy has almost doubled in the last fifty years, which has created a completely different world.
- Ortalama yaşam süresi son elli yılda neredeyse iki katına çıktı ve bu da tamamen farklı bir dünya yarattı.
- Life expectancy has almost doubled in the last fifty years, which has created a completely different world.
- Ortalama yaşam süresi son elli yılda neredeyse iki katına çıkmış ve bu da tamamen farklı bir dünya yaratmıştır.
- Will the European Union see the opposition in Iraq being completely sidelined?
- Avrupa Birliği Irak'taki muhalefetin tamamen kenara itildiğini görecek mi?
- This power seems to us to be completely excessive.
- Bu yetki bize tamamen aşırı gibi görünüyor.
- We all know that meat from vaccinated animals is completely safe and therefore capable of being marketed.
- Hepimiz aşılanmış hayvanlardan elde edilen etin tamamen güvenli olduğunu ve bu nedenle pazarlanabileceğini biliyoruz.
- This dangerous imperial shift, however, is a completely different matter.
- Ancak bu tehlikeli emperyal değişim tamamen farklı bir konudur.
- We want to be a model of a completely computerised administration.
- Tamamen bilgisayarlı bir idare modeli olmak istiyoruz.
- I would say they are completely unfounded.
- Bunların tamamen temelsiz olduğunu söyleyebilirim.
- If that is the case then this office is, to put it inelegantly, completely off the mark.
- Eğer durum buysa, o zaman bu ofis, kaba bir tabirle, tamamen hedeften sapmış demektir.
- In fact, I completely concur with the views he has outlined.
- Aslında, özetlediği görüşlere tamamen katılıyorum.
- Furthermore, a business based in the Union is guaranteed completely free cross-border trade in services.
- Ayrıca Birlik içinde yerleşik bir işletmeye hizmetlerde tamamen serbest sınır ötesi ticaret garanti edilmektedir.
- They require long working periods without proper rest and they provide completely inadequate medical attention.
- Doğru düzgün dinlenmeden uzun çalışma süreleri talep etmekte ve tamamen yetersiz tıbbi bakım sağlamaktadırlar.
- Social policy is now at risk of being made completely subordinate to economic policy.
- Sosyal politika şu anda tamamen ekonomik politikaya tabi hale getirilme riski altındadır.
- If that does not go completely against all of the pretty words on crisis prevention, I do not know what does.
- Eğer bu, krizin önlenmesine ilişkin güzel sözlere tamamen ters düşmüyorsa, ne ters düşer bilmiyorum.
- I should like to say that I think this is completely unacceptable.
- Bunun tamamen kabul edilemez olduğunu düşündüğümü belirtmek isterim.
- It is true that we cannot be completely satisfied with 30%.
- Yüzde 30'dan tamamen memnun olamayacağımız doğrudur.
- It is a completely unnecessary additive which, moreover, is dangerous.
- Bu tamamen gereksiz ve dahası tehlikeli bir katkıdır.
- Air and sea traffic, for example, are completely dependent on the use of radio frequencies.
- Örneğin hava ve deniz trafiği tamamen radyo frekanslarının kullanımına bağlıdır.
- What is one thing in theory is completely different in reality.
- Teoride bir şey olan gerçekte tamamen farklıdır.
- Thirdly, we are completely opposed to the way the concept of self-handling has been introduced.
- Üçüncü olarak, kendi kendini idare etme kavramının ortaya atılma şekline tamamen karşıyız.
- The European Council was completely silent upon this point.
- Avrupa Konseyi bu konuda tamamen sessiz kaldı.
- Is that not completely out of proportion?
- Bu tamamen orantısız değil mi?
- This completely changes the weightings within the energy spectrum.
- Bu, enerji spektrumundaki ağırlıkları tamamen değiştirir.
- Israel completely destroyed them and their towns.
- İsrailliler onları da kentlerini de tamamen yok ettiler.
- You will see that this is nothing and that everything is resolved at a completely different level.
- Bunun önemsiz olduğunu ve her şeyin tamamen farklı bir seviyede çözüldüğünü göreceksiniz.
- Israel completely destroyed them and their towns.
- İsrail onları ve kasabalarını tamamen yok etti.
- When a human being has an accident and the spinal cord is completely severed, it leaves the body innate.
- Bir insan kaza geçirdiğinde ve omuriliği tamamen koptuğunda, bedeni doğuştan terk eder.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider, ancak zihniniz tamamen sakin ve huzurlu olmalıdır.
- It's a powerful Android web browser, and it's completely free to use.
- Güçlü bir Android web tarayıcısıdır ve kullanımı tamamen ücretsizdir.
- And sometimes, one manages to uproot a bad tendency completely.
- Ve bazen kişi kötü bir eğilimi tamamen kökünden söküp atabilir.
- You will see that this is nothing and that everything is resolved at a completely different level.
- Bunun hiçbir şey olmadığını ve her şeyin tamamen farklı bir düzeyde çözüldüğünü göreceksiniz.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, adam gerçekten iyi biriydi.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider ancak zihninizin tamamen sakin ve huzurlu olması gerekir.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider ama zihniniz tamamen sakin ve huzurlu olmalıdır.
- Israel completely destroyed them and their towns.
- İsrail onları ve şehirlerini tamamen yok etti.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, gerçekten çok iyi biriydi.
- Social media has completely transformed the connection and communication we have with one another.
- Sosyal medya birbirimizle kurduğumuz bağı ve iletişimi tamamen dönüştürdü.
- It's completely dark.
- Tamamen karanlık.
- I don't completely trust them.
- Onlara tamamen güvenmiyorum.
- Her anger is completely justified.
- Öfkesi tamamen haklı.
- I stopped smoking completely 3 months ago.
- Ben 3 ay önce sigarayı tamamen bıraktım.
- We were completely dumbfounded.
- Biz tamamen şaşkınız.
- In autumn, the mountain turns completely red.
- Sonbaharda dağ tamamen kızıla dönüyor.
- This is completely useless.
- Bu tamamen yararsız.
- He told me a completely unbelievable story.
- O bana tamamen inanılmaz bir hikaye anlattı.
- This dictionary is completely useless.
- Bu sözlük tamamen işe yaramaz.
- He was completely honest.
- O, tamamen dürüsttü.
- Tell me we're not both completely stupid.
- İkimizin de tamamen aptal olmadığını söyle.
- A person cannot understand another person completely.
- Bir insan başka bir insanı tamamen anlayamaz.
- We do not have enough strength to follow our reason completely.
- İddialarımızı tamamen mantığa oturtmaya yetecek gücümüz yok.
- No two rivers in the world are completely the same.
- Dünyadaki hiçbir nehir tamamen aynı değildir.
- That was completely my fault.
- O tamamen benim hatamdı.
- I'm completely deaf.
- Tamamen sağırım.
- That man ruined them completely.
- O adam onları tamamen mahvetti.
- I went completely deaf.
- Ben tamamen sağır oldum.
- I cannot leave them completely alone in the store.
- Onları dükkanda tamamen yalnız bırakamam.
- You're completely wrong.
- Tamamen hatalısın.
- I'm completely on your side.
- Ben tamamen senin tarafındayım.
- Esperanto is a completely phonetic language.
- Esperanto tamamen fonetik bir dildir.
- I completely forgot about him.
- Onu tamamen unuttum.
- I completely understand that.
- Bunu tamamen anlıyorum.
- Tom and Mary were completely alone.
- Tom ve Mary tamamen yalnızdı.
- I had completely forgotten to do that.
- Onu yapmayı tamamen unutmuşum.
- Japan is a country that is completely surrounded by oceans.
- Japonya tamamen okyanuslarla çevrili bir ülke.
- I may not be completely objective.
- Tamamen objektif olmayabilirim.
- That's a completely different phenomenon.
- O tamamen farklı bir fenomendir.
- I am completely accustomed to this kind of work now.
- Artık bu tür işlere tamamen alışkınım.
- Tom is completely reasonable.
- Tom tamamen makul.
- That is completely irrelevant.
- Bu tamamen alakasız.
- She has completely recovered from her illness.
- Hastalığından tamamen kurtuldu.
- Tom trusts Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güveniyor.
- This is completely useless.
- Bu tamamen işe yaramaz.
- He has done the work completely.
- O, işi tamamen yaptı.
- That's completely verboten.
- Bu tamamen yasak.
- Layla felt completely trapped.
- Leyla kendini tamamen tuzağa düşmüş hissetti.
- This is completely different.
- Bu tamamen farklı.
- Are you telling me that it's completely normal to cheat on my wife?
- Bana karımı aldatmanın tamamen normal olduğunu mu söylüyorsun?
- This thing is completely useless to me.
- Bu şey benim için tamamen işe yaramaz.
- Tom was caught completely off guard.
- Tom tamamen hazırlıksız yakalandı.
- She was unable to completely give up her hope of marrying him.
- Onunla evlenme umudundan tamamen vazgeçemedi.
- Sami has completely disappeared.
- Sami tamamen ortadan kayboldu.
- That's completely inaccurate.
- Bu tamamen yanlış.
- Esperanto is a completely logical language.
- Esperanto tamamen mantıksal bir dildir.
- I completely agree.
- Tamamen katılıyorum.
- That girl is completely crazy.
- O kız tamamen deli.
- I completely disagree with that.
- Buna tamamen katılmıyorum.
- I was completely exhausted.
- Ben tamamen bitkin düştüm.
- This is completely bogus.
- Bu tamamen sahte.
- The snow completely covered the city.
- Kar şehri tamamen kapladı.
- Tom's question caught Mary completely off-guard.
- Tom'un sorusu Mary'yi tamamen hazırlıksız yakaladı.
- I completely forgot.
- Tamamen unutmuşum.
- It's a completely different situation now.
- Şimdi durum tamamen farklı.
- She is completely crazy.
- O tamamen deli.
- I forgot her completely.
- Onu tamamen unuttum.
- I didn't say I was completely satisfied.
- Tamamen tatmin olduğumu söylemedim.
- You're completely right!
- Tamamen haklısın!
- Tom is still not completely satisfied.
- Tom hâlâ tamamen tatmin olmuş değil.
- That tax is completely useless.
- Bu vergi tamamen gereksiz.
- He crushed the stone completely.
- O, taşı tamamen parçaladı.
- Unfortunately, this sentence is completely incomprehensible.
- Maalesef bu cümle tamamen anlaşılmaz.
- The death of her husband completely overwhelmed her.
- Kocasının ölümü onu tamamen şaşkına çevirmiş.
- I completely forgot to make something for us to eat.
- Yememiz için bir şey yapmağı tamamen unuttum.
- This neighborhood is completely safe now.
- Bu mahalle artık tamamen güvenli.
- I completely forgot the vegetables.
- Sebzeleri tamamen unuttum.
- I was caught completely off guard.
- Tamamen hazırlıksız yakalandım.
- The town church has been completely redone.
- Kasaba kilisesi tamamen yeniden yapıldı.
- The place is completely deserted.
- Mekan tamamen terk edilmiş.
- Sorry, I so completely neglected your question.
- Üzgünüm, sorunuzu tamamen ihmal ettim.
- I hope you will be completely cured.
- Tamamen tedavi edileceğini umuyorum.
- What you're saying is completely true.
- Söylediğin tamamen doğrudur.
- I completely forgot about them.
- Onları tamamen unuttum.
- He broke down completely on hearing of his daughter's death.
- Kızının ölümünü duyunca tamamen yere yığıldı.
- Tom is completely incompetent.
- Tom tamamen beceriksiz.
- We support the environmentalists completely.
- Biz çevrecileri tamamen destekliyoruz.
- I have to pee, but your friends are completely crowding the hallway.
- İşemem lazım ama arkadaşların koridoru tamamen doldurmuş.
- He worked all day and was completely worn out.
- Bütün gün çalıştı ve tamamen yıprandı.
- I feel completely restored after a week in the country.
- Ülkede bir haftadan sonra tamamen yenilenmiş hissediyorum.
- The place was completely empty.
- Burası tamamen boştu.
- I was completely broke.
- Ben tamamen meteliksizdim.
- I am completely exhausted.
- Tamamen tükendim.
- When I got the phone call telling me of my father's death, I was completely flustered.
- Babamın ölümünü haber veren telefonu aldığımda tamamen telaşlanmıştım.
- I was completely exhausted after the hike.
- Ben yürüyüşten sonra tamamen bitkin düştüm.
- That man is completely drunk.
- Bu adam tamamen sarhoş.
- I was completely devastated.
- Ben tamamen harap olmuştum.
- Tom is completely out of control.
- Tom tamamen kontrolden çıktı.
- You're completely missing the point.
- Konuyu tamamen kaçırıyorsun.
- He was completely absorbed in his book.
- Tamamen kitabına dalmıştı.
- Tom's disappearance completely baffled the police.
- Tom'un ortadan kaybolması polisi tamamen şaşırttı.
- Yelling is completely unnecessary.
- Bağırmak tamamen gereksiz.
- We met completely by coincidence.
- Biz tamamen tesadüfen karşılaştık.
- We're completely lost.
- Tamamen kaybettik.
- I agree completely.
- Tamamen aynı fikirdeyim.
- John wanted to be completely independent of his family.
- John ailesinden tamamen bağımsız olmak istiyordu.
- Tom is completely crazy.
- Tom tamamen deli.
- We understand that completely.
- Bunu tamamen anlıyoruz.
- Have you gone completely mad?
- Tamamen delirdin mi sen?
- I felt completely helpless.
- Kendimi tamamen çaresiz hissettim.
- I trust him completely.
- Ona tamamen güveniyorum.
- I am completely out of breath.
- Ben tamamen nefes nefese kaldım.
- Tom felt completely helpless.
- Tom tamamen çaresiz hissetti.
- I'm completely on your side.
- Ben tamamen senin yanındayım.
- It happened completely by accident.
- Tamamen kazayla oldu.
- It's completely my fault.
- Tamamen benim hatam.
- Tom was completely shocked.
- Tom tamamen şok olmuştu.
- The parking lot in front of the bank was completely full.
- Bankanın önündeki park yeri tamamen doluydu.
- To tell the truth, I completely forgot.
- Doğruyu söylemek gerekirse, tamamen unuttum.
- She was unable to completely give up her dream of traveling abroad.
- Yurtdışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi.
- To tell the truth, I completely forgot.
- Doğruyu söylemem gerekirse, tamamen unutmuşum.
- Everything that I saw was completely different from what I had expected.
- Gördüğüm her şey beklediğimden tamamen farklıydı.
- It's more or less impossible to completely stop touching your face.
- Yüzünüze dokunmayı tamamen bırakmak aşağı yukarı imkansızdır.
- Tom is completely deaf in his right ear.
- Tom'un sağ kulağı tamamen sağır.
- This is completely untrue.
- Bu tamamen yanlış.
- Tom is completely correct.
- Tom tamamen haklı.
- This is completely irrelevant.
- Bu tamamen alakasız.
- In that respect, I agree with you completely.
- Bu açıdan size tamamen katılıyorum.
- That's completely understandable.
- Bu tamamen anlaşılabilir bir şey.
- It's completely visible.
- O tamamen gözle görülebilir.
- What Tom said to Mary was not completely true.
- Tom'un Mary'ye söylediği şey tamamen doğru değildi.
- Tom felt completely powerless.
- Tom kendini tamamen güçsüz hissetti.
- This is completely safe.
- Bu tamamen güvenlidir.
- When reading certain comments, people can completely lose faith in humanity.
- Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inançlarını tamamen kaybedebilirler.
- It is completely out of the question.
- Bu tamamen söz konusu bile olamaz.
- Esperanto is a completely logical language.
- Esperanto tamamen mantıklı bir dildir.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
- Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- The dashboard of this car is completely electronic.
- Bu arabanın gösterge paneli tamamen elektronik.
- Silver chloride is not completely water-soluble.
- Gümüş klorür tamamen suda çözünmez.
- That scene was completely unrealistic.
- O sahne tamamen gerçek dışıydı.
- The place is completely deserted.
- Burası tamamen terk edilmiş.
- Jessie's long hair was completely wet.
- Jessie'nin uzun saçı tamamen ıslaktı.
- He was completely worn out.
- O tamamen bitkindi.
- We understand that completely.
- Biz onu tamamen anlıyoruz.
- When our parents aren't there, my younger brother takes on a completely different manner.
- Ebeveynlerimiz orada değilken küçük erkek kardeşim tamamen farklı bir tavır alır.
- The market is completely saturated.
- Pazar tamamen doymuş.
- Tom changed his attitude completely.
- Tom tutumunu tamamen değiştirdi.
- She is completely naïve and believes everything people tell her.
- Tamamen saftır ve insanların ona söylediği her şeye inanır.
- Tom was caught completely off-guard.
- Tom tamamen gafil avlandı.
- This is completely insane.
- Bu tamamen delice.
- This year's fashions are completely different to last year's.
- Bu yılın modası geçen yılkinden tamamen farklı.
- That much is completely clear.
- Bu tamamen açık.
- The hard disk was completely destroyed.
- Sabit disk tamamen yok oldu.
- Tom was completely honest.
- Tom tamamen dürüsttü.
- Tom was completely humiliated.
- Tom tamamen aşağılanmıştı.
- Sami was completely emotionless.
- Sami tamamen duygusuzdu.
- This fly is completely harmless.
- Bu sinek tamamen zararsız.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
- One of the suitcases is completely empty.
- Bavullardan biri tamamen boş.
- His name has completely gone out of my mind.
- Onun ismi tamamen aklımdan çıkmış.
- I don't completely trust her.
- Ona tamamen güvenmiyorum.
- Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- His son-in-law completely recovered from his illness.
- Damadı hastalığından tamamen kurtuldu.
- The city is completely devastated.
- Şehir tamamen harap olmuş.
- I completely trust your abilities.
- Ben senin yeteneklerine tamamen güveniyorum.
- I am completely against it.
- Tamamen ona karşıyım.
- My neighbor renovated her house completely.
- Komşum evini tamamen yeniledi.
- Your computer is completely unprotected.
- Senin bilgisayarın tamamen korumasız.
- I was completely innocent.
- Tamamen masumdum.
- I completely forgot about her.
- Onu tamamen unuttum.
- Tom was completely taken by surprise.
- Tom tamamen gafil avlandı.
- Tom never recovered completely.
- Tom asla tamamen iyileşemedi.
- That border area is now completely full.
- O sınır bölgesi şu an tamamen dolu.
- He rewrote the story into a completely different one.
- Hikayeyi tamamen farklı bir şekilde yeniden yazdı.
- Tom said he was completely exhausted.
- Tom tamamen yorgun olduğunu söyledi.
- The sky was completely dark.
- Gökyüzü tamamen karanlıktı.
- Completely different from Tom was his boyfriend John, who was amicable and philanthropic.
- Tom'dan tamamen farklı olan erkek arkadaşı John, dost canlısı ve hayırsever biriydi.
- It's completely natural.
- Tamamen doğal.
- We met each other again completely by accident.
- Tamamen kazara tekrar birbirimizle karşılaştık.
- I don't completely agree with you.
- Sana tamamen katılmıyorum.
- I completely agree with what you're saying.
- Söylediklerinize tamamen katılıyorum.
- There, something completely different.
- Orada, tamamen farklı bir şey var.
- This is completely harmless.
- Bu tamamen zararsızdır.
- He crushed the stone completely.
- Taşı tamamen ezdi.
- Tom is the only person that I've ever been able to trust completely.
- Tom tamamen güvenebildiğim tek kişi.
- I'm completely wrecked.
- Tamamen mahvoldum.
- This rumor is completely unfounded.
- Bu söylenti tamamen asılsız.
- We're talking about a completely different type of crime here.
- Burada tamamen farklı bir suç türünden bahsediyoruz.
- Yelling is completely unnecessary.
- Bağırmak tamamen gereksizdir.
- If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsan, bu tamamen abartılı.
- I completely agree.
- Tamamen aynı fikirdeyim.
- Our characters are completely different.
- Karakterlerimiz tamamen farklı.
- I completely forgot that there was class today!
- Bugün ders olduğunu tamamen unutmuşum!
- He was completely honest.
- Tamamen dürüsttü.
- The meat, although cooked, isn't completely free of microorganisms.
- Et, pişmiş olmasına rağmen, mikroorganizmalardan tamamen arınmış değil.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
- Tom hasn't completely given up yet.
- Tom henüz tamamen vazgeçmiş değil.
- The rumor was completely without foundation.
- Söylenti tamamen temelsizdi.
- You're being completely irrational.
- Tamamen mantıksız davranıyorsun.
- Tom is completely reasonable.
- Tom tamamen mantıklı.
- Tom wasn't completely wrong.
- Tom tamamen haksız değildi.
- I completely forgot about Tom.
- Tom'u tamamen unuttum.
- He lived there completely alone.
- Orada tamamen yalnız yaşıyordu.
- Unfortunately, this sentence is completely incomprehensible.
- Ne yazık ki bu cümle tamamen anlaşılmaz.
- I am completely accustomed to this kind of work now.
- Artık bu tür işlere tamamen alıştım.
- I'll be completely honest.
- Tamamen dürüst olacağım.
- I completely agree with Tom.
- Tom'a tamamen katılıyorum.
- Now it's completely different.
- Şimdi o tamamen farklı.
- Tom, I haven't been completely honest with you.
- Tom, sana karşı tamamen dürüst değilim.
- The lunch failed completely.
- Öğle yemeği tamamen başarısız oldu.
- This region has completely changed.
- Bu bölge tamamen değişti.
- I completely gave up.
- Ben tamamen vazgeçtim.
- Tom was completely exhausted.
- Tom tamamen bitkindi.
- My mother and I are completely different.
- Annem ve ben tamamen farklıyız.
- You're still not completely convinced, are you?
- Hâlâ tamamen ikna olmadın, değil mi?
- That's completely irrelevant.
- Bu tamamen alakasız.
- I've completely forgotten his name.
- Adını tamamen unuttum.
- This is completely harmless.
- Bu tamamen zararsız.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
- Dün gece bir arkadaşımızın doğum gününü şampanya kutularıyla kutladık, tamamen sarhoş olduk.
- I'm a completely normal guy who has many hobbies, maybe too many.
- Birçok, belki de çok fazla hobisi olan tamamen normal bir adamım.
- His carpet is completely white.
- Onun halısı tamamen beyaz.
- I agree with you completely.
- Ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- That's not completely true.
- Bu tamamen doğru değil.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta, yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlamamızı sağlar; hastalanabilir, tehlikeyle karşılaşabilir veya beklenmedik durumlarla karşılaşabiliriz.
- The market is completely saturated.
- Piyasa tamamen doymuş durumda.
- She was unable to completely give up her dream of traveling abroad.
- O, yurt dışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi.
- I assure you Tom will be completely safe.
- Tom'un tamamen güvende olacağına sizi temin ederim.
- Tom felt completely helpless.
- Tom kendini tamamen çaresiz hissetti.
- Due to the rain, my plans were completely mixed up.
- Yağmur nedeniyle planlarım tamamen karıştı.
- The door wasn't completely closed.
- Kapı tamamen kapalı değildi.
- Tom is completely nuts.
- Tom tamamen deli.
- Tom is completely out of control.
- Tom tamamen kontrol dışı.
- Tom worked all day and was completely worn out.
- Tom bütün gün çalıştı ve tamamen bitkin düştü.
- Tom's house is completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen yıkılmış.
- His name has completely gone out of my mind.
- Adı tamamen aklımdan çıktı.
- I'm completely crazy.
- Tamamen çıldırmışım.
- I was completely baffled.
- Tamamen şaşırmıştım.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
- Son olaylar nedeniyle işime odaklanmam tamamen imkansız.
- We are completely innocent in this matter.
- Bu konuda tamamen masumuz.
- Mary's parents completely freaked out.
- Mary'nin ailesi tamamen çıldırdı.
- His technique was unrivalled and completely unbelievable.
- Tekniği rakipsiz ve tamamen inanılmazdı.
- His coming changed our lives completely.
- Onun gelişi hayatımızı tamamen değiştirdi.
- He has completely recovered and can go back to work.
- Tamamen iyileşti ve işine geri dönebilir.
- You're completely right.
- Tamamen haklısın.
- I completely forgot about the meeting.
- Toplantıyı tamamen unuttum.
- The riot was completely out of control.
- İsyan tamamen kontrolden çıkmıştı.
- Her words were completely meaningless.
- Sözleri tamamen anlamsızdı.
- I'd completely forgotten that Tom used to be a vegetarian.
- Tom'un eskiden vejetaryen olduğunu tamamen unutmuşum.
- That's completely understandable.
- Bu tamamen anlaşılabilir.
- His proposal is completely out of the question.
- Teklifi tamamen söz konusu değil.
- The following morning, the snowman was completely melted.
- Ertesi sabah kardan adam tamamen erimişti.
- His carpet is completely white.
- Halısı tamamen beyaz.
- She is completely absorbed in a book.
- Tamamen bir kitaba dalmış durumda.
- I agree completely with you on this point.
- Bu konuda sana tamamen katılıyorum.
- Please remain seated until the bus stops completely.
- Lütfen, otobüs tamamen duruncaya kadar ayağa kalkma.
- It's completely illogical.
- Tamamen mantıksız.
- Tom is completely delusional.
- Tom tamamen hayal görüyor.
- I was completely amazed.
- Tamamen şaşırmıştım.
- Tom was caught completely off-guard.
- Tom tamamen hazırlıksız yakalandı.
- Tom looks completely exhausted.
- Tom tamamen bitkin görünüyor.
- What Tom said was completely meaningless.
- Tom'un söyledikleri tamamen manasızdı.
- Fadil trusted Layla completely.
- Fadıl Leyla'ya tamamen güveniyordu.
- Tom looked completely shocked.
- Tom tamamen şok olmuş görünüyordu.
- I've completely lost interest in this.
- Buna olan ilgimi tamamen kaybettim.
- That is completely useless.
- Bu tamamen işe yaramaz.
- I'll be completely honest.
- Ben tamamen dürüst olacağım.
- The leaves of the trees in the garden have turned completely red.
- Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kırmızıya döndü.
- I'm not completely naive.
- Ben tamamen saf değilim.
- I completely forgot to make something for us to eat.
- Yiyecek bir şeyler hazırlamayı tamamen unutmuşum.
- You completely manipulated Tom.
- Tom'u tamamen kullandınız.
- It's completely normal.
- Tamamen normal.
- The house isn't completely done.
- Ev tamamen yapılmadı.
- She told the joke with a completely straight face.
- Fıkrayı tamamen donuk bir suratla anlattı.
- Mary was caught completely off guard.
- Mary tamamen gafil avlandı.
- That's a completely different phenomenon.
- Bu tamamen farklı bir olgu.
- They were completely surprised.
- Onlar tamamen şaşırdılar.
- I'd completely forgotten that Tom used to be a vegetarian.
- Tom'un bir vejetaryen olduğunu tamamen unutmuşum.
- During a total eclipse, the Moon completely covers our view of the Sun.
- Tam tutulma sırasında Ay, Güneş görüşümüzü tamamen kaplar.
- I had completely forgotten to do that.
- Bunu yapmayı tamamen unutmuştum.
- The boys were completely covered in mud.
- Çocuklar tamamen çamurla kaplıydı.
- Your political party is completely corrupt.
- Siyasi partiniz tamamen yozlaşmış.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzerler; tamamen mantıklıdırlar, ancak tüm zamanınızı bunun üzerine düşünerek geçirseniz bile kurallarını bulmak imkansızdır.
- When our parents aren't there, my younger brother takes on a completely different manner.
- Ebeveynlerimiz yanımızda olmadığında, küçük kardeşim tamamen farklı bir tavır takınıyor.
- I've completely lost interest in this.
- Ben bu konuya tamamen ilgimi kaybettim.
- Are you completely through with your homework?
- Ödevini tamamen bitirdin mi?
- The plane is completely out of control.
- Uçak tamamen kontrolden çıktı.
- It completely changed my life.
- Hayatımı tamamen değiştirdi.
- Our last air raid completely destroyed the enemy's already-crippled air defences.
- Son hava saldırımız düşmanın zaten can çekişen hava savunmasını tamamen imha etti.
- Tom is completely useless.
- Tom tamamen işe yaramaz.
- You've gone completely nuts, are you aware of that?
- Tamamen delirmişsin, farkında mısın?
- The grade seven and the grade eight students both have completely separate timetables.
- Yedince ve sekizinci sınıf öğrencilerinin tamamen ayrı zaman çizelgeleri var.
- He was completely absorbed in his work.
- Kendini tamamen işine vermişti.
- I cannot leave them completely alone in the shop.
- Ben onları dükkanda tamamen yalnız bırakamam.
- I'd completely forgotten that.
- Onu tamamen unutmuştum.
- I was completely overwhelmed.
- Tamamen hırsıma yenik düşmüş durumdayım.
- You're completely healthy.
- Sen tamamen sağlıklısın.
- Avoid them completely!
- Onlardan tamamen uzak durun!
- Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations?
- Sayılar tamamen keyfi olsaydı ve duygusal çağrışımları olmasaydı daha mı iyi olurdu?
- That's completely ridiculous.
- Bu tamamen saçma.
- The death of her husband completely overwhelmed her.
- Kocasının ölümü onu tamamen yıktı.
- She completely ignored me.
- Beni tamamen görmezden geldi.
- Sami trusted Layla completely.
- Sami, Leyla'ya tamamen güveniyordu.
- Her outrage is completely justified.
- Öfkesi tamamen haklı.
- The defeat completely crushed him.
- Yenilgi onu tamamen yıktı.
- These are completely different opinions.
- Bunlar tamamen farklı görüşler.
- Tom is completely harmless.
- Tom tamamen zararsız.
- I don't trust you completely.
- Sana tamamen güvenmiyorum.
- I'm completely deaf.
- Ben tamamen sağırım.
- I feel completely helpless.
- Tamamen çaresiz hissediyorum.
- Tom said he felt completely powerless.
- Tom kendini tamamen güçsüz hissettiğini söyledi.
- Jessie's long hair was completely wet.
- Jessie'nin uzun saçları tamamen ıslaktı.
- After running up the hill, I was completely out of breath.
- Tepeye kadar koştuktan sonra, ben tamamen nefes nefese kaldım.
- He's a completely harmless person.
- O tamamen zararsız bir insandır.
- He was completely worn out.
- Tamamen yıpranmıştı.
- The apartment was completely bare when we moved in.
- Taşındığımızda daire tamamen boştu.
- He will think he has been completely forgotten.
- Tamamen unutulduğunu düşünecek.
- Tell me we're not both completely stupid.
- Bana ikimizin de tamamen aptal olmadığını söyle.
- Tom was completely confused.
- Tom'un kafası tamamen karışmıştı.
- I was caught completely off guard.
- Tamamen hazırlıksız yakalanmıştım.
- I must be completely stupid.
- Tamamen aptal olmalıyım.
- He told me a completely unbelievable story.
- Bana tamamen inanılmaz bir hikaye anlattı.
- You're completely crazy.
- Sen tamamen delisin.
- Tom couldn't completely rule out the possibility that he might be laid off from work.
- Tom işten çıkarılma ihtimalini tamamen göz ardı edemiyordu.
- I find that completely mind-blowing.
- Bunu tamamen akıl almaz buluyorum.
- It's more or less impossible to completely stop touching your face.
- Yüzünüze dokunmayı tamamen bırakmanız neredeyse imkansız.
- Tom said he felt completely helpless.
- Tom kendini tamamen çaresiz hissettiğini söyledi.
- This is completely insane.
- Bu tamamen delilik.
- Tom's house was completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen yıkıldı.
- It's completely natural.
- Bu tamamen doğal.
- That man is completely drunk.
- O adam tamamen sarhoş.
- I'm not completely satisfied with Tom's explanation.
- Tom'un açıklamasından tamamen mutlu değilim.
- Tom is completely sober.
- Tom tamamen ayık.
- I have been completely open with you.
- Sana karşı tamamen açık oldum.
- I've forgotten Tom completely.
- Tom'u tamamen unuttum.
- Is he completely gone mad?
- Tamamen delirdi mi?
- I hope you will be completely cured.
- Umarım tamamen iyileşirsiniz.
- I completely fooled you.
- Seni tamamen aptal yerine koydum.
- It is, once again, completely erroneous!
- Bu, bir kez daha, tamamen hatalı!
- Tom said he was completely exhausted.
- Tom tamamen bitkin olduğunu söyledi.
- I had completely forgotten about that.
- Bunu tamamen unutmuştum.
- I don't think the pain will ever completely go away.
- Acının tamamen geçeceğini sanmıyorum.
- That girl is completely crazy.
- Bu kız tamamen deli.
- I'm absolutely and completely serious.
- Ben tamamen ve kesinlikle ciddiyim.
- Syria is completely destroyed.
- Suriye tamamen harap olmuş durumda.
- I'm not completely prepared for this.
- Buna tamamen hazır değilim.
- I'm completely crazy.
- Ben tamamen deliyim.
- Tom's house was completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen yıkılmış.
- He's completely gone mad.
- O tamamen delirdi.
- Due to global warming, cities could be completely submerged.
- Küresel ısınma yüzünden şehirler tamamen sular altında kalabilir.
- That was completely changed.
- Bu tamamen değiştirildi.
- You're completely out of your mind.
- Sen tamamen aklını kaçırıyorsun.
- John wanted to be completely independent of his family.
- John, ailesinden tamamen bağımsız olmak istedi.
- His son-in-law completely recovered from his illness.
- Onun damadı hastalığından tamamen iyileşti.
- I completely agree with you, my dear colleague.
- Sana tamamen katılıyorum, sevgili meslektaşım.
- The door wasn't completely closed.
- Kapı tamamen kapanmamıştı.
- Tom never recovered completely.
- Tom hiçbir zaman tamamen iyileşmedi.
- It's completely crowded in there.
- Orası tamamen kalabalık.
- Tom and Mary were finally completely alone.
- Tom ve Mary sonunda tamamen yalnız kalmıştılar.
- What Tom said to Mary was not completely true.
- Tom'un Mary'ye söyledikleri tamamen doğru değildi.
- If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
- That's completely unfair.
- Bu tamamen adil değil.
- Layla was completely under Fadil's control.
- Leyla tamamen Fadıl'ın kontrolü altındaydı.
- I completely fooled you.
- Seni tamamen kandırdım.
- Tom was completely helpless.
- Tom tamamen çaresizdi.
- Are you telling me that it's completely normal to cheat on my wife?
- Bana karımı aldatmamın tamamen normal olduğunu mu söylüyorsun?
- These are completely different opinions.
- Bunlar tamamen farklı düşünceler.
- My neighbor renovated his house completely.
- Komşum evini tamamen yeniledi.
- He's the only person that I've ever been able to trust completely.
- O, şimdiye kadar tamamen güvenebildiğim tek kişi.
- She ignores him completely.
- Onu tamamen görmezden geldi.
- Another day passed, and the hussar recovered completely.
- Bir gün daha geçti ve süvari tamamen iyileşti.
- You completely ignored me.
- Beni tamamen görmezden geldin.
- That's completely ridiculous.
- Bu tamamen saçmalık.
- My father was completely bald by the time he was forty.
- Babam kırkına geldiği zaman tamamen keldi.
- I beat him completely in the debate.
- Tartışmada onu tamamen yendim.
- Tom said he was completely baffled.
- Tom tamamen şaşırdığını söyledi.
- I completely understand that.
- Ben onu tamamen anlıyorum.
- This is something completely different.
- Bu tamamen farklı bir şey.
- I completely forgot about Tom.
- Tom'u tamamen unutmuşum.
- He lived there completely alone.
- O orada tamamen yalnız yaşıyordu.
- I was completely innocent.
- Ben tamamen masumdum.
- I find that completely mind-blowing.
- Onu tamamen akıl almaz buluyorum.
- Everything that I saw was completely different from what I had expected.
- Gördüğüm her şey umduğumdan tamamen farklıydı.
- In autumn, the mountain turns completely red.
- Sonbaharda, dağ tamamen kırmızıya döner.
- That was completely changed.
- Tamamen değişmiş.
- The atomic bomb completely destroyed Hiroshima.
- Atom bombası Hiroşima'yı tamamen yok etti.
- We met completely by coincidence.
- Tamamen tesadüf eseri tanıştık.
- Tom was completely taken by surprise.
- Tom tamamen şaşırdı.
- I've completely recovered from my illness.
- Hastalığımı tamamen atlattım.
- Some people are completely unscrupulous.
- Bazı insanlar tamamen vicdansız.
- Your way of thinking and mine are completely different.
- Senin düşünce tarzınla benimki tamamen farklı.
- Tom trusted Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güveniyordu.
- I have lost face completely.
- Yüzü tamamen kaybettim.
- What she said was completely meaningless.
- Söylediği şey tamamen anlamsızdı.
- I'm completely knackered.
- Tamamen bitkinim.
- He's the only person that I've ever been able to trust completely.
- Tamamen güvenebildiğim tek kişi o.
- I hope you will be completely cured.
- Umarım tamamen iyileşirsin.
- Tom's house was completely covered in snow.
- Tom'un evi tamamen karla kaplıydı.
- I completely forgot.
- Tamamen unuttum.
- The atomic bomb completely destroyed Hiroshima.
- Atom bombası, Hiroşima'yı tamamen yok etti.
- I agree completely with that.
- Ben ona tamamen katılıyorum.
- Tom trusted Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güvendi.
- She's completely useless.
- O tamamen işe yaramaz.
- Tom got completely plastered.
- Tom tamamen sarhoş oldu.
- She's completely sure that she's not pregnant.
- O, hamile olmadığından tamamen emin.
- Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün çiftlikte çalıştığı için tamamen yorulmuştu.
- Have you gone completely insane?
- Tamamen mi delirdin?
- It was completely coincidental.
- Tamamen tesadüftü.
- Avoid them completely!
- Onlardan tamamen kaçının!
- We brought him his son's completely bloodstained garment.
- Ona oğlunun tamamen kanlı giysisini getirdik.
- Her lecture was completely over my head.
- Verdiği konferans beni tamamen aştı.
- Are you all completely crazy?
- Siz hepiniz tamamen deli misiniz?
- That's completely untrue.
- O tamamen yanlış.
- Tom has completely recovered and can go back to work.
- Tom tamamen iyileşti ve işe geri dönebilir.
- Tom was completely taken in by Mary.
- Tom, Mary tarafından tamamen ele geçirilmişti.
- I may not be completely objective.
- Tamamen tarafsız olamayabilirim.
- I was completely in love with him.
- Ben ona tamamen aşıktım.
- Tom completely distorted all that I had said.
- Tom söylediklerimi tamamen çarpıttı.
- Tom is completely unreliable.
- Tom tamamen güvenilmezdir.
- You're completely surrounded.
- Etrafınız tamamen sarıldı.
- The death of her husband changed her life completely.
- Kocasının ölümü hayatını tamamen değiştirmişti.
- I felt completely happy.
- Tamamen mutlu hissettim.
- To tell the truth, I completely forgot.
- Doğruyu söylemem gerekirse, tamamen unuttum.
- It completely changed my life.
- O, hayatımı tamamen değiştirdi.
- What you're saying is completely true.
- Söyledikleriniz tamamen doğru.
- Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.
- Tamamen Asyalı gibi görünmesine rağmen Takahaşi'nin melez olduğunu duydum.
- I trust you completely.
- Sana tamamen güveniyorum.
- The building was completely destroyed.
- Bina tamamen yıkılmıştı.
- Tom was completely surprised by Mary's offer.
- Tom, Mary'nin önerisine tamamen şaşırdı.
- I completely trust your abilities.
- Yeteneklerine tamamen güveniyorum.
- It happened completely by accident.
- Tamamen kazara oldu.
- The hotel is completely full.
- Otel tamamen dolu.
- You had me completely fooled.
- Beni tamamen kandırdın.
- Please remain seated until the bus stops completely.
- Lütfen, otobüs tamamen durana kadar yerinizden kalkmayın.
- The parking lot in front of the bank was completely full.
- Bankanın önündeki otopark tamamen dolu.
- The hard disk was completely destroyed.
- Hard disk tamamen mahvoldu.
- Your hypothesis is completely unrealistic.
- Hipoteziniz tamamen gerçek dışı.
- Tom was completely clueless.
- Tom tamamen habersizdi.
- I was completely in love with him.
- Ona tamamen aşıktım.
- This may be pulao, but it's completely flavourless.
- Bu pulao olabilir ama tamamen tatsız.
- Tom seems to be completely lost.
- Tom tamamen kaybolmuş gibi görünüyor.
- He was completely absorbed in his book.
- O tamamen kitabına gömülmüştü.
- I don't agree with you completely.
- Sana tamamen katılmıyorum.
- The leaves of the trees in the garden have turned completely red.
- Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kızardı.
- Tom's face was completely bloodied.
- Tom'un yüzü tamamen kan içindeydi.
- Tom still hasn't completely recovered.
- Tom hâlâ tamamen iyileşmedi.
- Tom, I haven't been completely honest with you.
- Tom, sana karşı tamamen dürüst olmadım.
- I agree completely with that.
- Buna tamamen katılıyorum.
- This is completely safe.
- Bu tamamen güvenli.
- I think you're completely right.
- Bence tamamen haklısın.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
- Bir Türk yumuşak G ve bir İspanyol H kaçarak evlendiler ve birlikte tamamen sessiz bir sürü çocukları oldu.
- It's not like I'm completely happy right now.
- Şu anda tamamen mutlu olduğum söylenemez.
- Fadil was completely devastated when he heard the news.
- Fadıl haberi duyunca tamamen yıkıldı.
- Have you gone completely insane?
- Tamamen delirdin mi?
- You completely manipulated Tom.
- Tom'u tamamen idare ettin.
- Mary's parents completely freaked out.
- Mary'nin ailesi tamamen kontrolünü kaybetti.
- I was completely exhausted after the hike.
- Yürüyüşten sonra tamamen bitkin düşmüştüm.
- I was completely broke.
- Tamamen kırılmıştım.
- She told the joke with a completely straight face.
- Fıkrayı tamamen ifadesiz bir suratla anlattı.
- The data was completely useless.
- Veriler tamamen işe yaramazdı.
- Your way of thinking and mine are completely different.
- Olaylara bakışımız tamamen farklı.
- Now it's completely different.
- Şimdi tamamen farklı.
- I had completely forgotten about that.
- Ben o konuyu tamamen unutmuştum.
- Sami trusted Layla completely.
- Sami Layla'ya tamamen güvendi.
- I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
- Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun bir kısmını paylaşıyorsun.
- He completely dismantled his own computer.
- Kendi bilgisayarını tamamen söktü.
- Tom's explanation is completely nonsense.
- Tom'un açıklaması tamamen saçma.
- He was completely absorbed in his book.
- Kendini tamamen kitabına kaptırmıştı.
- He has done the work completely.
- İşi tamamen bitirdi.
- He's a completely harmless person.
- O tamamen zararsız bir insan.
- I don't completely trust Tom.
- Tom'a tamamen güvenmiyorum.
- Sami has completely disappeared.
- Sami tamamen kayboldu.
- This is completely my fault.
- Bu tamamen benim hatam.
- He was completely alone; there wasn't a soul about.
- Tamamen yalnızdı; etrafta hiç kimse yoktu.
- The garage was completely destroyed.
- Garaj tamamen yıkılmış.
- Fadil trusted Layla completely.
- Fadıl, Leyla'ya tamamen güveniyordu.
- You people are completely insane.
- Sizler tamamen delisiniz.
- I completely disagree with you.
- Sana tamamen katılmıyorum.
- I trust Tom completely.
- Tom'a tamamen güveniyorum.
- Sami trusts Layla completely.
- Sami, Layla'ya tamamen güveniyor.
- He was completely absorbed in the book.
- Tamamen kitaba dalmıştı.
- The floor was completely covered by a large rug.
- Zemin tamamen büyük bir halıyla kaplıydı.
- Tom couldn't completely rule out the possibility that Mary had killed herself.
- Tom, Mary'nin kendini öldürmüş olma ihtimalini tamamen göz ardı edemiyordu.
- He's completely gone mad.
- Tamamen delirmiş.
- You have this completely wrong.
- Bunda tamamen hatan var.
- He is completely clueless.
- O tamamen bilgisiz.
- It cannot be completely cured.
- O tamamen tedavi edilemez.
- This story is completely ridiculous.
- Bu hikaye tamamen saçma.
- We were completely dumbfounded.
- Tamamen şaşkına döndük.
- You're completely useless.
- Sen tamamen işe yaramazsın.
- Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, tamamen yorgundu.
- Tom's house has been completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen yıkıldı.
- He's the last person I would ask help from, because he is completely unreliable.
- O tamamen güvenilmez olduğu için yardım isteyeceğim son kişi odur.
- Sami is completely harmless.
- Sami tamamen zararsızdır.
- It's completely my fault.
- O tamamen benim hatam.
- This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
- Olayların bu açıklaması, özünde doğru olsa bile tamamen abartılıdır.
- What Tom said was completely meaningless.
- Tom'un söyledikleri tamamen anlamsızdı.
- Tom says he trusts Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güvendiğini söylüyor.
- Let me be completely honest with you.
- Size karşı tamamen dürüst olmama izin verin.
- I agree with you completely.
- Ben tamamen size katılıyorum.
- They completely forgot the meeting.
- Onlar toplantıyı tamamen unuttular.
- I was completely shocked.
- Tamamen şok oldum.
- She gave me a necktie which was completely to my liking.
- O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.
- I'm still not completely convinced.
- Hâlâ tamamen ikna olmadım.
- It's completely normal.
- Bu tamamen normal.
- I had completely forgotten.
- Tamamen unutmuştum.
- In that respect, I agree with you completely.
- Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- Tom was completely puzzled.
- Tom'un kafası tamamen karışmıştı.
- This should be completely rewritten.
- Bu tamamen yeniden yazılmalı.
- He's completely crazy.
- O tamamen deli.
- Are you completely out of your mind?
- Aklını tamamen kaçırdın mı?
- I completely forgot it.
- Onu tamamen unuttum.
- Tom couldn't completely rule out the possibility that what Mary said was true.
- Tom, Mary'nin söylediklerinin doğru olma ihtimalini tamamen göz ardı edemiyordu.
- It's completely irrational.
- Tamamen mantıksız.
- Her outrage is completely justified.
- Onun öfkesi tamamen haklı.
- This year's fashions are completely different from last year's.
- Bu yılın modaları geçen yılınkilerden tamamen farklı.
- Three homes were completely destroyed.
- Üç ev tamamen yıkıldı.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
- Kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- I am completely against it.
- Buna tamamen karşıyım.
- The boys were completely covered in mud.
- Çocuklar tamamen çamura bulandı.
- The golf course is completely deserted, there is not a single person!
- Golf sahası tamamen ıssız, tek bir kişi bile yok!
- His suggestions are completely useless.
- Önerileri tamamen işe yaramaz.
- That boy is completely crazy.
- O oğlan tamamen deli.
- At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda tartışmayı tekeline aldı ve süreci tamamen kesintiye uğrattı.
- I'm completely confused.
- Kafam tamamen karıştı.
- That boy is completely crazy.
- Bu çocuk tamamen deli.
- When reading certain comments, people can completely lose faith in humanity.
- Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inancını tamamen kaybedebilir.
- That's not completely accurate.
- O tamamen doğru değil.
- We're completely against it.
- Buna tamamen karşıyız.
- I was completely shocked by Tom's accusation.
- Tom'un suçlaması karşısında tamamen şok olmuştum.
- That's a completely unfounded rumor.
- O tamamen asılsız bir söylenti.
- I went completely deaf.
- Tamamen sağır oldum.
- Sami completely took advantage of Layla.
- Sami, Layla'dan tamamen yararlandı.
- Tom completely ignored me.
- Tom beni tamamen görmezden geldi.
- He was unable to completely give up on his hopes of marrying her.
- Onunla evlenme umudundan tamamen vazgeçemedi.
- Tom looked completely at home.
- Tom tamamen evinde gibiydi.
- Her long hair was completely wet.
- Onun uzun saçı tamamen ıslaktı.
- That's completely verboten.
- O tamamen yasaktır.
- I was completely amazed.
- Tamamen şaşırdım.
- We were completely shocked.
- Tamamen şok olmuştuk.
- I completely agree with you.
- Sana tamamen katılıyorum.
- We were completely victorious.
- Tamamen galip geldik.
- The following morning, the snowman was completely melted.
- Kardan adam ertesi sabah tamamen eridi.
- Japan is a country that is completely surrounded by oceans.
- Japonya tamamen okyanuslarla çevrili bir ülkedir.
- The allegations are completely unfounded.
- İddialar tamamen asılsız.
- I'm completely serious.
- Tamamen ciddiyim.
- Tom is completely incompetent.
- Tom tamamen beceriksizdir.
- This container is completely watertight.
- Bu kap tamamen su geçirmez.
- He is completely absorbed in his business.
- Kendini tamamen işine vermiş.
- Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her.
- Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.
- I guess that tomorrow I'll be completely bald.
- Sanırım yarın tamamen kel olacağım.
- I think you're completely right.
- Senin tamamen haklı olduğunu düşünüyorum.
- My father was completely bald by the time he was forty.
- Babam kırk yaşına geldiğinde tamamen keldi.
- That was completely unacceptable.
- Bu tamamen kabul edilemezdi.
- That was completely unacceptable.
- O tamamen kabul edilemezdi.
- The death of her husband changed her life completely.
- Kocasının ölümü onun hayatını tamamen değiştirdi.
- Your anger is completely justified.
- Öfken tamamen haklı.
- For some reason, he wasn't able to be completely honest.
- Bazı nedenlerden dolayı, tamamen dürüst olamadı.
- You're completely out of your mind.
- Sen tamamen aklını kaçırmışsın.
- The golf course is completely deserted, there is not a single person!
- Golf sahası tamamen ıssız, bir tek kişi yok!
- Fadil was completely devastated when he heard the news.
- Fadıl haberi duyduğunda tamamen yıkılmıştı.
- The island was completely deserted.
- Ada tamamen ıssızdı.
- Layla felt completely powerless.
- Leyla kendini tamamen güçsüz hissetti.
- Tom's face was completely bloodied.
- Tom'un yüzü tamamen kanlıydı.
- That was completely my fault.
- Tamamen benim hatamdı.
- Tom worked all day and was completely worn out.
- Tom bütün gün çalıştı ve tamamen yıprandı.
- You're completely mad.
- Tamamen delisin.
- I completely disagree with this.
- Buna tamamen katılmıyorum.
- I'm being completely serious right now.
- Şu anda tamamen ciddiyim.
- Sorry, I had completely forgotten about it.
- Üzgünüm, onu tamamen unutmuşum.
- I feel completely restored after a week in the country.
- Kırsalda bir hafta geçirdikten sonra kendimi tamamen yenilenmiş hissediyorum.
- Sami completely ignored Layla's e-mails.
- Sami, Leyla'nın e-postalarını tamamen göz ardı etti.
- People think completely differently when they're standing and when they're sitting.
- İnsanlar ayaktayken ve otururken tamamen farklı düşünürler.
- The weeds have completely overtaken the garden bed.
- Yabani otlar bahçeyi tamamen kaplamış.
- He rewrote the story into a completely different one.
- O tamamen farklı birine hikaye yazdı.
- I agree with you completely.
- Seninle tamamen aynı fikirdeyim.
- Tom is completely bald.
- Tom tamamen kel.
- I'm not completely prepared for this.
- Ben buna tamamen hazırlıklı değilim.
- The place was completely empty.
- Yer tamamen boştu.
- I was completely baffled.
- Tamamen şaşkına döndüm.
- The dashboard of this car is completely electronic.
- Bu arabanın gösterge paneli tamamen elektroniktir.
- I had completely forgotten pay the rent.
- Kirayı ödemeyi tamamen unutmuşum.
- Her long hair was completely wet.
- Uzun saçları tamamen ıslaktı.
- He was completely absorbed in the book.
- O tamamen kitaba dalmıştı.
- The culture was completely different from the one she was used to.
- Alışık olduğu kültürden tamamen farklıydı.
- I have lost face completely.
- Yüzü tamamen unuttum.
- The dragon's fire breath burned Mario completely.
- Ejderhanın ateş nefesi Mario'yu tamamen yaktı.
- It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
- Tom is completely lost.
- Tom tamamen kaybolmuş.
- For what it's worth, I completely agree with you.
- Ne olursa olsun, sana tamamen katılıyorum.
- We're completely lost.
- Tamamen kaybolduk.
- Tom changed his attitude completely.
- Tom tavrını tamamen değiştirdi.
- Tom went completely ballistic.
- Tom tamamen çılgına döndü.
- He has recovered completely and is now able to work again.
- O tamamen iyileşti ve şimdi tekrar çalışabilir.
- I completely gave up.
- Tamamen pes ettim.
- Tom said he felt completely helpless.
- Tom kendisini tamamen çaresiz hissettiğini söyledi.
- We were completely taken by surprise.
- Tamamen gafil avlandık.
- No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen izole bir şekilde var olamaz.
- Tom completely lost his head.
- Tom kafasını tamamen kaybetti.
- My uncle has completely recovered from his illness.
- Amcam hastalığından tamamen kurtuldu.
- Your hypothesis is completely unrealistic.
- Senin hipotezin tamamen gerçek dışıdır.
- I am completely exhausted.
- Tamamen bitkinim.
- I was completely stunned.
- Tamamen şaşkına döndüm.
- It should be avoided completely.
- Bundan tamamen kaçınılmalı.
- The economy still hasn't completely recovered from the financial crisis.
- Ekonomi, mali krizden hala tamamen kurtulmadı.
- I completely agree with you, my dear colleague.
- Sevgili meslektaşım, tamamen seninle aynı düşüncedeyim.
- Tom was completely worn out.
- Tom tamamen yıpranmıştı.
- We were completely shocked.
- Biz tamamen şok olmuştuk.
- It should be avoided completely.
- Tamamen kaçınılması gerekir.
- Due to global warming, cities could be completely submerged.
- Küresel ısınmadan dolayı, şehirler tamamen batırılmış olabilir.
- Tom couldn't completely rule out the possibility that he was going to get drafted.
- Tom askere alınma ihtimalini tamamen göz ardı edemezdi.
- He was completely pissed.
- Tamamen sinirlenmişti.
- I don't trust you completely.
- Size tamamen güvenmiyorum.
- I feel completely refreshed after spending a week in the country.
- Kırsalda bir hafta geçirdikten sonra kendimi tamamen yenilenmiş hissediyorum.
- He was completely absorbed in his work.
- Tamamen işine dalmıştı.
- I cannot leave them completely alone in the shop.
- Onları dükkânda tamamen yalnız bırakamam.
- Sorry, I had completely forgotten about it.
- Üzgünüm, tamamen unutmuşum.
- We were completely shocked.
- Tamamen şoktaydık.
- This is completely absurd.
- Bu tamamen saçmalık.
- The room was completely silent and everyone stared at us.
- Oda tamamen sessizdi ve herkes bize bakıyordu.
- Your computer is completely unprotected.
- Bilgisayarınız tamamen korumasız.
- I stopped smoking completely 3 months ago.
- Üç ay önce sigarayı tamamen bıraktım.
- No two rivers in the world are completely the same.
- Dünyadaki hiçbir iki nehir tamamen aynı değildir.
- She's completely crazy.
- O tamamen deli.
- I was so busy working that I completely forgot about Tom.
- Çalışmakla o kadar meşguldüm ki Tom'u tamamen unuttum.
- You look like a completely different person.
- Tamamen farklı bir insan gibi görünüyorsun.
- Is he completely gone mad?
- O tamamen çıldırdı mı?
- That is completely irrelevant.
- O tamamen alakasız.
- Ghost towns are not completely unpopulated, are they?
- Hayalet kasabalar tamamen insansız değildir, değil mi?
- Sami completely ignored Layla's e-mails.
- Sami, Layla'nın e-postalarını tamamen görmezden geldi.
- We are completely innocent in this matter.
- Biz bu konuda tamamen masumuz.
- That's completely untrue.
- Tamamen gerçek dışı.
- I'm not completely naive.
- Tamamen saf değilim.
- His technique was unrivalled and completely unbelievable.
- Onun tekniği rakipsizdi ve tamamen inanılmazdı.
- The moon was completely hidden by a big black cloud.
- Ay büyük bir siyah bulut tarafından tamamen gizlendi.
- These two things are completely unrelated.
- Bu iki şey tamamen ilgisiz.
- My opinion is completely different from yours.
- Benim fikrim seninkinden tamamen farklı.
- Tom and Mary were completely alone.
- Tom ve Mary tamamen yalnızdılar.
- I disagree with this completely.
- Buna tamamen katılmıyorum.
- It's completely irrational.
- Bu tamamen mantıksız.
- Tom is completely confused.
- Tom'un kafası tamamen karışık.
- I was completely devastated.
- Tamamen yıkılmıştım.
- The questions will not take long, and everything would be kept completely anonymous.
- Sorular uzun sürmeyecek ve her şey tamamen gizli tutulacak.
- Tom's question caught Mary completely off-guard.
- Tom'un sorusu Mary'yi tamamen hazırlıksız yakalamıştı.
- I completely forgot about that.
- Onu tamamen unuttum.
- Fadil appeared completely normal.
- Fadıl tamamen normal görünüyordu.
- I'm completely knackered.
- Ben tamamen bitkinim.
- These two things are completely unrelated.
- Bu iki şey tamamen alakasız.
- In the middle of the library there was a table completely covered with magazines.
- Kütüphanenin ortasında tamamen dergilerle kaplı bir masa vardı.
- Tom said he was completely baffled.
- Tom tamamen şaşkın olduğunu söyledi.
- I completely forgot about you.
- Seni tamamen unuttum.
- The modernisation plan has completely changed the character of the country.
- Modernizasyon planı, ülkenin karakterini tamamen değiştirdi.
- Layla's house was completely on fire.
- Leyla'nın evi tamamen yanıyordu.
- They're completely wrong.
- Onlar tamamen hatalı.
- The floor was completely covered by a large rug.
- Zemin tamamen büyük bir halı ile kaplıydı.
- I've completely forgotten his name.
- Ben onun adını tamamen unuttum.
- Mary is completely obsessed with Ancient Egypt.
- Mary Eski Mısır'a tamamen takıntılı.
- We met each other again completely by accident.
- Birbirimizle tamamen tesadüfen tanıştık.
- Tom and Mary are now completely alone.
- Tom ve Mary şimdi tamamen yalnızlar.
- He was completely absorbed in his book.
- O kendini tamamen kitabına vermişti.
- He lives in a completely altered reality.
- Tamamen değiştirilmiş bir gerçeklikte yaşıyor.
- The lake froze completely.
- Göl tamamen dondu.
- I disagree completely.
- Tamamen katılmıyorum.
- Tom had completely forgotten that he was naked.
- Tom çıplak olduğunu tamamen unutmuştu.
- Tom is completely alone.
- Tom tamamen yalnız.
- I've completely recovered.
- Ben tamamen iyileştim.
- Tom says that he can't sleep unless it's completely dark.
- Tom, tamamen karanlık olmadığı sürece uyuyamadığını söylüyor.
- Sami completely took advantage of Layla.
- Sami tamamen Leyla'dan yararlandı.
- Epinephrine can save someone's life by relaxing the muscles around the airways and preventing them from closing completely.
- Epinefrin, solunum yollarının etrafındaki kasları gevşeterek ve tamamen kapanmalarını önleyerek birinin hayatını kurtarabilir.
- I'm completely confused.
- Benim tamamen kafam karıştı.
- I had completely forgotten pay the rent.
- Kirayı ödemeyi tamamen unutmuştum.
- Tom is completely wrong.
- Tom tamamen hatalı.
- He will think he has been completely forgotten.
- Tamamen unutulmuş olduğunu düşünecek.
- Tom went completely insane.
- Tom tamamen delirdi.
- He has recovered completely and is now able to work again.
- Tamamen iyileşti ve şimdi tekrar çalışabiliyor.
- I completely approve of this.
- Bunu tamamen onaylıyorum.
- Three homes were completely destroyed.
- Üç tane ev tamamen yıkıldı.
- They were completely surprised.
- Tamamen şaşırmışlardı.
- The pond was completely frozen in the morning.
- Gölet sabah tamamen donmuştu.
- You're completely mad.
- Sen tamamen çılgınsın.
- I was completely shocked by Tom's accusation.
- Tom'un suçlaması karşısında tamamen şok oldum.
- My life would have been completely empty without you.
- Sensiz hayatım tamamen boş olurdu.
- Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her.
- Liisa tamamen bunalmıştı ama orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.
- They completely forgot the meeting.
- Toplantıyı tamamen unuttular.
- The grade seven and the grade eight students both have completely separate timetables.
- Yedinci ve sekizinci sınıf öğrencilerinin her ikisinin de tamamen ayrı zaman çizelgeleri var.
- I still haven't completely recovered.
- Hâlâ tamamen iyileşmedim.
- I have completely forgotten how to speak Spanish.
- İspanyolca konuşmayı tamamen unuttum.
- Tom looks completely different now.
- Tom şimdi tamamen farklı görünüyor.
- The house isn't completely done.
- Ev tamamen bitmedi.
- Tom has completely recovered and can go back to work.
- Tom tamamen iyileşti ve işine geri dönebilir.
- British soccer fans sometimes get completely out of hand.
- İngiliz futbol taraftarları bazen tamamen kontrolden çıkabiliyor.
- I've completely recovered from my illness.
- Hastalığımdan tamamen kurtuldum.
- Tom's explanation is completely nonsense.
- Tom'un açıklaması tamamen saçmalık.
- I had completely forgotten.
- Tamamen unutmuşum.
- Tom is still not completely convinced, is he?
- Tom hâlâ tamamen ikna olmuş değil, değil mi?
- It's completely visible.
- Tamamen görülebilir.
- She completely cleaned her plate.
- Tabağını tamamen temizledi.
- Tom was completely puzzled.
- Tom tamamen şaşırmıştı.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
- Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- Your tires are completely worn out.
- Lastikleriniz tamamen aşınmış.
- This year's fashions are completely different from last year's.
- Bu senenin modası geçen seneden tamamen farklı.
- Tom completely forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı tamamen unuttu.
- What she said was completely meaningless.
- Onun söylediği tamamen anlamsızdı.
- Have you completely lost your mind?
- Aklını tamamen kaçırdın mı?
- It cannot be completely cured.
- Tamamen tedavi edilemez.
- Syria is completely destroyed.
- Suriye tamamen yıkılmış durumda.
- The car stopped completely immobile.
- Araba tamamen hareketsiz durdu.
- The modernisation plan has completely changed the character of the country.
- Modernleşme planı ülkenin karakterini tamamen değiştirdi.
- Tom said he felt completely powerless.
- Tom tamamen güçsüz hissettiğini söyledi.
- The house burned down completely.
- Ev tamamen yandı.
- She is completely naïve and believes everything people tell her.
- O tamamen saf ve insanların ona söylediği her şeye inanıyor.
- Tom's house is completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen tahrip olmuş.
- Tom is still not completely convinced.
- Tom hâlâ tamamen ikna olmadı.
- I'd completely forgotten that.
- Onu tamamen unuttum.
- That seems completely fair to me.
- Bu bana tamamen adil görünüyor.
- I agree with you completely.
- Sana tamamen katılıyorum.
- I hope my Russian sentence is not completely incomprehensible.
- Umarım Rusça cümlem tamamen anlaşılmaz değildir.
- This story is completely ridiculous.
- Bu hikaye tamamen saçmalık.
- You're completely missing the point.
- Noktayı tamamen kaçırıyorsunuz.
- Tom is completely deaf in his right ear.
- Tom sağ kulağından tamamen sağır.
- Our last air raid completely destroyed the enemy's already-crippled air defences.
- Son hava saldırımız düşmanın zaten zayıf olan hava savunmasını tamamen yok etti.
- Dan was completely confused when he saw Linda with another man.
- Linda'yı başka bir adamla gördüğünde Dan'in kafası tamamen karıştı.
- He broke down completely on hearing of his daughter's death.
- Kızının ölümünü duyunca tamamen yıkıldı.
- This is completely unacceptable.
- Bu tamamen kabul edilemez.
- Due to the rain, my plans were completely mixed up.
- Yağmur yüzünden planlarım tamamen karıştı.
- I completely agree with Tom.
- Tom'la tamamen aynı düşüncedeyim.
- Tom was completely right.
- Tom tamamen haklıydı.
- I understand completely.
- Tamamen anlıyorum.
- Tom was completely exhausted.
- Tom tamamen bitkin düşmüştü.
- I don't completely trust you.
- Sana tamamen güvenmiyorum.
- That's completely inaccurate.
- O tamamen yanlış.
- No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
- Sami stabbed a completely innocent person.
- Sami tamamen masum bir insanı bıçakladı.
- This is completely unnecessary.
- Bu tamamen gereksiz.
- I've completely recovered.
- Tamamen iyileştim.
- Tom was caught completely off guard.
- Tom tamamen hazırlıksız yakalanmıştı.
- I'm absolutely and completely serious.
- Ben kesinlikle ve tamamen ciddiyim.
- My life would be completely empty without you.
- Hayatım sensiz tamamen boş olurdu.
- Bill is completely unlike his brother.
- Bill, kardeşinden tamamen farklıdır.
- The moon was completely hidden by a big black cloud.
- Ay, büyük kara bir bulut tarafından tamamen gizlenmişti.
- By the time we reached home, the sun had completely set.
- Eve vardığımızda güneş tamamen batmıştı.
- Both cars involved in the accident were completely totaled.
- Kazaya karışan iki araba da tamamen hurdaya döndü.
- We are completely innocent in this matter.
- Biz bu konuda tamamen suçsuzuz.
- Tom was completely worn out.
- Tom tamamen yıpranmış görünüyor.
- I don't completely trust him.
- Ona tamamen güvenmiyorum.
- You people are completely insane.
- Siz tamamen delisiniz.
- That border area is now completely full.
- Sınır bölgesi şu anda tamamen dolu.
- I completely agree with you.
- Size tamamen katılıyorum.
- My mother said there was nothing I could do to completely prepare for parenthood.
- Annem, ebeveynliğe tamamen hazırlanmak için yapabileceğim hiçbir şey olmadığını söyledi.
- You can be completely open with me.
- Bana karşı tamamen açık olabilirsin.
- Her anger is completely justified.
- Onun öfkesi tamamen haklıdır.
- Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.
- Takahashi tamamen Asyalı gibi görünse de, karışık bir kanı olduğunu duydum.
- The riot was completely out of control.
- İsyan tamamen kontrolden çıktı.
- That's completely unfair.
- Bu tamamen haksızlık.
- I cannot leave them completely alone in the store.
- Ben onları mağazada tamamen yalnız bırakamam.
- It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun mitlerden tamamen vazgeçmesi pek mümkün görünmüyor.
- Tom and Mary were finally completely alone.
- Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- I have done all my homework and now I am completely free until Monday.
- Tüm ödevlerimi yaptım ve şimdi pazartesiye kadar tamamen boşum.
- We support the environmentalists completely.
- Çevrecileri tamamen destekliyoruz.
- Silver chloride is not completely water-soluble.
- Gümüş klorür tamamen suda çözünür değil.
- I was completely fooled.
- Tamamen kandırılmıştım.
- I agree completely.
- Ben tamamen katılıyorum.
- I don't think the pain will ever completely go away.
- Ağrının tamamen geçeceğini sanmıyorum.
- Tom understood it completely.
- Tom onu tamamen anladı.
- Mary was caught completely off guard.
- Mary tamamen hazırlıksız yakalandı.
- Tom was dressed completely in black.
- Tom tamamen siyah giymişti.
- I agree completely with you on this point.
- Bu noktada tamamen seninle aynı düşüncedeyim.
- You trust him completely.
- Ona tamamen güveniyorsun.
- My headache is completely gone.
- Baş ağrım tamamen geçti.
- Tom hasn't completely given up yet.
- Tom henüz tamamen pes etmedi.
- Your outrage is completely justified.
- Öfkeniz tamamen haklı.
- Tom and Mary are now completely alone.
- Tom ve Mary artık tamamen yalnız.
- That's a completely unfounded rumor.
- Bu tamamen asılsız bir söylenti.
- I was completely overwhelmed.
- Tamamen bunalmıştım.
- He is completely absorbed in his business.
- O, tamamen işine dalmış.
- Layla's house was completely on fire.
- Layla'nın evi tamamen alev almıştı.
- This book covers the subject completely.
- Bu kitap konuyu tamamen kapsıyor.
- Tom is completely useless.
- Tom tamamen yararsızdır.
- I feel completely helpless.
- Kendimi tamamen çaresiz hissediyorum.
- Tom's team was completely outclassed.
- Tom'un takımı tamamen üstündü.
- This book covers the subject completely.
- Bu kitap konuyu tamamen kapsar.
- So far, your action seems completely groundless.
- Şu ana kadar, eyleminiz tamamen temelsiz görünüyor.
- I have been completely open with you.
- Sana karşı tamamen dürüstüm.
- The garage was completely destroyed.
- Garaj tamamen yıkıldı.
- Mary is completely obsessed with Ancient Egypt.
- Mary kafayı tamamen Eski Mısır'a takmış.
Show More (1032)
|
