| 1 |
convenient |
uygun |
adj. |
|
- Administratively convenient it may be, democracy it is not.
- İdari açıdan uygun olabilir, ancak demokrasi değildir.
- Convenient partners for bogus peace talks have been created.
- Sahte barış görüşmeleri için uygun ortaklar yaratılmıştır.
- It is more convenient and it is less costly, both financially and politically, than deportation.
- Sınır dışı etmekten daha uygundur ve hem mali hem de siyasi açıdan daha az maliyetlidir.
- Is it not so convenient politically speaking?
- Siyasi açıdan çok uygun değil mi?
- Although it might not be convenient for the British army, we would prefer it if there were no more underage soldiers.
- İngiliz ordusu için uygun olmasa da, artık reşit olmayan askerlerin olmamasını tercih ederiz.
- You can come whenever it is convenient for you.
- Sizin için ne zaman uygunsa o zaman gelebilirsiniz.
- It's convenient for me to see you at ten tonight.
- Bu gece saat onda seni görmem uygun.
- Please call me whenever it is convenient to you.
- Lütfen uygun olduğunuzda beni arayın.
- You may come whenever it is convenient for you.
- Sizin için uygun olduğu zaman gelebilirsiniz.
- Would nine o'clock be convenient for Tom?
- Saat dokuz Tom için uygun olur mu?
- I'll come at three o'clock if it is convenient to you.
- Sizin için uygunsa saat üçte geleceğim.
- Food processors are convenient for slicing vegetables.
- Mutfak robotları sebzeleri dilimlemek için uygundur.
- Food processors are convenient for slicing vegetables.
- Mutfak robotları sebze dilimlemek için uygundur.
- This place isn't convenient to public transportation.
- Bu yer toplu taşıma için uygun değildir.
- Come and see me when it is convenient for you.
- Senin için uygun olduğunda gel ve beni gör.
- When is it convenient for you?
- Sizin için ne zaman uygundur?
- You can come whenever it is convenient for you.
- Senin için ne zaman uygunsa gelebilirsin.
- I write with my left hand because it's more convenient for me.
- Sol elimle yazıyorum çünkü bu benim için daha uygun.
- It's much more convenient.
- Bu çok daha uygun.
- Please come when it is convenient.
- Lütfen uygun olduğunuzda gelin.
- It'd be very convenient if we could censor this kind of comment.
- Bu tür yorumları sansürleyebilseydik çok uygun olurdu.
- When will it be convenient for you?
- Senin için ne zaman uygun olur?
- When will it be convenient for you to come?
- Gelmen için ne zaman uygun olur?
- Please come and see me whenever it is convenient for you.
- Senin için uygun olduğunda lütfen beni görmeye gel.
- Please call me whenever it is convenient to you.
- Lütfen sizin için uygun olduğunda beni arayın.
- Would nine o'clock be convenient for Tom?
- Saat 09.00 Tom için uygun olur mu?
- That sounds awfully convenient.
- Kulağa çok uygun geliyor.
- How convenient!
- Ne kadar uygun!
- Some might call that convenient.
- Bazıları buna uygun diyebilir.
- The place is convenient for swimming.
- Orası yüzmek için uygun bir yer.
- When would it be convenient for you?
- Ne zaman sizin için uygun olurdu?
- Come and see me whenever it is convenient for you.
- Ne zaman uygun olursanız gelin ve beni görün.
- If it's convenient, please come here tonight.
- Eğer uygunsa, lütfen bu gece buraya gel.
- Today isn't really convenient for me.
- Bugün benim için gerçekten uygun değil.
- A part-time job is convenient for housewives.
- Yarı zamanlı bir iş ev hanımları için uygundur.
- You can come and see me whenever it's convenient for you.
- Senin için ne zaman uygun olursa gelebilir ve beni görebilirsin.
- It's very convenient.
- Bu çok uygun.
- You can come to the hotel whenever it is convenient for you.
- Sizin için ne zaman uygun olursa otele gelebilirsiniz.
- If these days are not convenient for you, please let us know.
- Eğer bu günler sizin için uygun değilse, lütfen bize bildirin.
- Mandolines are convenient for slicing vegetables.
- Mandolinler sebze dilimlemek için uygundur.
- That isn't convenient for me.
- Bu benim için uygun değil.
- Our house is in a convenient location.
- Evimiz uygun bir yerde.
- Some might call that convenient.
- Bazıları onu uygun bulabilir.
- I would like to stress that it is more convenient to control tariffs as a bloc rather than country by country.
- Tarifeleri ülke ülke kontrol etmek yerine blok olarak kontrol etmenin daha uygun olduğunu vurgulamak isterim.
- That's convenient.
- O uygun.
- Would after lunch be convenient for you?
- Öğle yemeğinden sonrası senin için uygun mu?
- It sure is convenient.
- Bu kesinlikle uygun.
- That's convenient.
- Bu uygun.
- A part-time job is convenient for housewives.
- Yarı zamanlı bir iş ev kadınları için uygundur.
- Where's convenient for you?
- Neresi senin için uygun?
- When would it be convenient for you?
- Sizin için ne zaman uygun olur?
- A formula is very convenient, because you need not think about it.
- Bir formül çok uygundur, çünkü onun hakkında düşünmene gerek yoktur.
- That isn't convenient for me.
- O benim için uygun değil.
- Come and see me whenever it is convenient for you.
- Senin için uygun olduğunda beni görmeye gel.
- That's real convenient.
- Bu gerçekten uygun.
- I'll speak to you at a more convenient time.
- Seninle daha uygun bir zamanda konuşacağım.
- Where's convenient for you?
- Sizin için neresi uygun?
- It's convenient for me to see you at ten tonight.
- Bu akşam saat 10'da sizi görmek benim için uygun.
- If these days are not convenient for you, please let us know.
- Bu günler sizin için uygun değilse, lütfen bize bildirin.
- Please come and see me whenever it is convenient for you.
- Lütfen ne zaman uygun olursanız gelin ve beni görün.
- Please come when it is convenient.
- Lütfen uygun olduğunda gel.
- It was convenient.
- Uygun oldu.
- His office is convenient for the station.
- Onun ofisi istasyon için uygundur.
- When will it be convenient for you?
- Sizin için ne zaman uygun olur?
- I would like to stress that it is more convenient to control tariffs as a bloc rather than country by country.
- Tarifeleri blok olarak kontrol etmenin ülke ülke kontrol etmekten daha uygun olduğunu vurgulamak istiyorum.
- That could be convenient.
- Bu uygun olabilirdi.
- This place isn't convenient for public transportation.
- Burası toplu taşıma için uygun değil.
- It sure is convenient.
- Kesinlikle uygun.
- This place isn't convenient to public transportation.
- Burası toplu taşımaya uygun değil.
- Come whenever it is convenient to you.
- Sizin için her ne zaman uygun olursa gelin.
- Today isn't really convenient for me.
- Bugün benim için pek uygun değil.
- When will it be convenient for you to come?
- Ne zaman gelmen uygun olur?
- This place isn't convenient for public transportation.
- Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.
- My house is located in a convenient place - near the train station.
- Evim uygun bir yerde - tren istasyonunun yakınında.
- That could be convenient.
- Bu uygun olabilir.
- Come whenever it is convenient to you.
- Sizin için ne zaman uygunsa o zaman gelin.
- I want to see you, when convenient, to discuss the matter you emailed me about.
- Bana mail attığın konuyu konuşmak için uygun bir zamanda seni görmek istiyorum.
- What time is convenient for you on June seventh?
- Yedi Haziran günü sizin için saat kaç uygun?
- I'll speak to you at a more convenient time.
- Ben seninle daha uygun bir zamanda konuşacağım.
- I write with my left hand because it's more convenient for me.
- Benim için daha uygun olduğu için sol elimle yazıyorum.
- You may come whenever it is convenient for you.
- Sizin için ne zaman uygunsa o zaman gelebilirsiniz.
- When is it convenient for you?
- Sizin için ne zaman uygun?
- Would after lunch be convenient for you?
- Öğle yemeğinden sonra sizin için uygun olur mu?
- I find it convenient to receive it.
- Bunu kabul etmeyi uygun buluyorum.
- I write with my left hand because it's more convenient for me.
- Sol elimle yazıyorum çünkü benim için daha uygun.
- What time is convenient for you on June seventh?
- Yedi Haziran'da sizin için hangi saat uygun?
- It was convenient.
- O, uygundu.
Show More (84)
|
| 2 |
convenient |
kullanışlı |
adj. |
|
- This new coffee maker provides a simple and convenient way of brewing coffee each morning.
- Bu yeni kahve makinesi, her sabah kahve demlemek için basit ve kullanışlı bir yol sunuyor.
- Thanks to several specific features of the presented web browser, the Internet will be much more convenient and effective.
- Sunulan web tarayıcısının çeşitli özellikleri sayesinde İnternet çok daha kullanışlı ve etkili olacaktır.
- Self-inflating camping mats are very convenient.
- Kendiliğinden şişen kamp matları çok kullanışlıdır.
- I always order pizza over the Internet, which is quite convenient.
- Ben her zaman internet üzerinden pizza siparişi veriyorum, bu da oldukça kullanışlı.
- Glasses are more convenient for me than contact lenses.
- Gözlükler benim için kontakt lenslerden daha kullanışlıdır.
- This word-processor is very convenient.
- Bu kelime işlemci çok kullanışlı.
- Cell phones are convenient, but I want them to be used responsibly.
- Cep telefonları kullanışlı ancak sorumlu bir şekilde kullanılmalarını istiyorum.
- A formula is very convenient, because you need not think about it.
- Formül çok kullanışlı, çünkü hakkında düşünmenize gerek yok.
- The school uniform is convenient because it can be worn for both informal and formal occasions.
- Okul üniforması kullanışlıdır çünkü hem resmi hem de gayri resmi durumlarda giyilebilir.
- Glasses are more convenient for me than contact lenses.
- Gözlükler benim için kontakt lenslerden daha kullanışlı.
- That's convenient, isn't it?
- Çok kullanışlı, değil mi?
- Online banking is very convenient.
- Online bankacılık çok kullanışlı.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
- Bu elektronik sözlüğün kullanışlı yanı, her yere kolayca taşınabilmesi.
Show More (10)
|
| 3 |
convenient |
rahat |
adj. |
|
- Check out the following correct usage guide for the most convenient use of the Galaxy Buds Pro.
- Galaxy Buds Pro'yu en rahat şekilde kullanmak için aşağıdaki doğru kullanım kılavuzuna göz atın.
- I write with my left hand because it's more convenient for me.
- Sol elimle yazıyorum çünkü benim için daha rahat.
- Our house is in a convenient location.
- Evimizin konum olarak ulaşımı rahat.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- Our house is in a convenient location.
- Evimiz ulaşım açısından rahat bir mevkide.
- It's convenient living so close to the station.
- İstasyona bu kadar yakın yaşamak, rahat.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Günümüz dünyası rahat yaşamını petrole borçlu.
- Tom thinks the world would be much more convenient without marginalized people.
- Tom, marjinal insanlar olmadan dünyanın çok daha rahat olacağını düşünüyor.
- He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının rahat yönlerini vurguladı.
- It's convenient to live so close to the train station.
- Tren istasyonuna bu kadar yakın yaşamak çok rahat.
Show More (7)
|
| 4 |
convenient |
elverişli |
adj. |
|
- The place is convenient for swimming.
- Mekan, yüzmek için elverişli.
- How convenient!
- Ne kadar da elverişli!
- He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
Show More (0)
|
| 5 |
convenient |
yakın |
adj. |
|
- That bus stop across the street is the most convenient one.
- En yakın otobüs durağı, caddenin karşısındakidir.
- His office is convenient for the station.
- Ofisi istasyona çok yakın.
Show More (-1)
|
| 6 |
convenient |
pratik |
adj. |
|
- The school uniform is convenient because it can be worn for both informal and formal occasions.
- Hem resmi hem de gayri resmi durumlarda giyilebildiği için okul üniforması pratiktir.
Show More (-2)
|
| 7 |
convenient |
müsait |
adj. |
|
- You can come to the hotel whenever it is convenient for you.
- Ne zaman müsaitseniz otele gelebilirsiniz.
Show More (-2)
|
